Sahura Kadar Ayakta Olan Gönüller-2014

Çevrimdışı ücü

  • Bilge Üye
  • *****
  • 12.225
  • 55.115
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 12.225
  • 55.115
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 30 Haz 2014 16:56:01
İftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir...

Çevrimdışı gule_jackson

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.458
  • 1.378
  • 3.458
  • 1.378
# 30 Haz 2014 16:57:03
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
İftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir...

çok güzellllllll

Çevrimdışı gule_jackson

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.458
  • 1.378
  • 3.458
  • 1.378
# 30 Haz 2014 16:57:35
hikaye içn teşekkürler nihade_67 öğretmenim ::)

Çevrimdışı materrazi

  • Bilge Üye
  • *****
  • 9.788
  • 27.152
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 9.788
  • 27.152
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 30 Haz 2014 16:57:58
Selamlar arkadaşlar.

Çevrimdışı materrazi

  • Bilge Üye
  • *****
  • 9.788
  • 27.152
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 9.788
  • 27.152
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 30 Haz 2014 16:58:29
vaaav 123 olmuş  :o

Çevrimdışı nihade_67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.596
  • 2.599
  • 1.596
  • 2.599
# 30 Haz 2014 16:59:27
Henüz çok gençken kocasını kaybetmiş ondan kalan tek oğlunu tek evladını yetiştirebilmek için dişini tırnağına takarak çalışmıştı. Onu kimseye muhtaç etmeden okutabilmekti bütün arzusu. Bu hayaller ile geçirdi günlerini. Gençti güzeldi ama geri çevirmişti bütün evlenme tekliflerini. Oğlunu yaban ellere vermemek istiyordun. Başkalarına çamaşırlar yıkadı, temizlikler yaptı, yerleri sildi oğlunu hiçbir şeye muhtaç etmedi. Oğlu okuyacaktı, mesleğini eline alınca artık kalan ömrünü de oğlunun yavrusunun yanında geçirecekti. Bu hayallerle geçmişti yıllar. Bu hayallerle bitti yıllar. Nihayet oğlu hukuk okudu sonra sınavlara girdi hakim oldu görevine başladı. Anne sevinçinden yere göğe sığmıyordu adeta. Sıra oğluna layık bir kız bulmaya gelmişti. Bunu da bulunca gözleri arkada kalmayacaktı. Tam istediği gibi de bir kız buldu. Dışını görüyordu ama içinden ne yazık ki haberdar olamıyordu. Seviyordu gelinini öz ve öz evladı gibi. Biran evvel düğün olsun istiyordu. Sanki kendi evlenecekti. Biran önce taşınmak istiyordu yeni evlerine. Artık bir köşeye oturmak torunlarını sevmek ve geçmişi tatlı bir anı olarak anmak istiyordu.

Nikah gününe bir ay kalmıştı. Damat gelini aldı yeni eve yerleşecek eşyaların yerlerini ayarlayıp ölçülerini alacaklardı. Bütün eşyaların yerlerin ayarlanmış, tek tek güzel bir görüntü kazandırılmıştı. Bu arada gelin kız nişanlısına dönerek:

“Cihan böyle çok güzel oldu ama şu çöp tenekesini nereye koyacağız.”

Şaşırdı genç adam. Hayret dolu bir sesle:

 ” Ya koskocaman evde çöp tenekesini koyacak yer bulamıyor musun? Tezgahın altına koyuver”

 “Yok yok hiç olur mu ?” dedi kadın.

-Balkona koyarsın.

-Oraya da hiç uymaz

-Yahu çöp tenekesini koyacak yer bulamıyor musun evde ?

-Onu demiyorum canım, anneni diyorum anneni.

Genç kızın ağzından çıkan cümleler, genç adamın kalbine işlemiş. Adeta beyninden vurulmuşa çevirmişti. Varlığında baş tacı olan annesi, kendisi için el kapılarında çalışan annesi demek bir çöp tenekesi yerine koyuluyordu. Demek annesi çöp tenekesiydi. O çilekar, o fedakar, o cefakar kadın, canı kadar sevdiği annesi konulacak yer bulunamıyordu hayat arkadaşı tarafından. Anasına kız çöp tenekesi diyordu. Tek kelime etmedi. Eve dönünce de bir şey den bahsetmedi. Zavallı annen geleninin kendi hakkında ne düşüklerinden habersiz gelinin nasıl olduğu soruyordu durmadan. Onu övüp övüp duruyordu. Acı acı güldü bu durum karşısında genç adam. Nihayet bir ay geçti nikah günü geldi. Bütün hazırlıklar bitmiş arabalar dairenin yolunu mekan tutmuşlardı. Salon ağıza kadar doluydu .Dışarıya taşan davetliler heyecan ile birbirlerine bakıyorlar, yeni evlileri görebilmek için birbirleri ile yarışıyorlardı adeta. Oturdular masaya. Nikah memuru geldi ve sordu:

-Kızım Ahmet oğlu Cihan’ı kocalığa kabul ediyor musun ?

Kız büyük bir mutluluk ile içerisinde:

-Evettt !

Cevabını verdi. Döndü adam bu defa:

-Peki oğlum Sen Zeynep kızı Zeliha’yı zevceliğe kabul ediyor musun?

-Hayır ! Etmiyorum.

Dedi genç adam. Salonu ayağa kaldırdı bu ses. Gözlerinde hayret ifade ile herkes bir şok geçirmiş gibi Cihan’a bakıyorlardı. Memur şaşırmıştı.

-E peki şimdiye kadar neredeydin ? Şimdiye kadar neredeydi aklın ?

Başladı çocuk anlatmaya:

-Efendim Babam Beni küçük yaşlarda bırakıp vefat etti. Annem dışarılarda çalışarak gençliğini bana harcadı. Çalıştı çabaladı, giymedi giydirdi, yemedi yedirdi, Beni büyüttü, okutup adam etti. Annem benim yanımda oturacak rahat edeceği zaman bu gördünüz gelin adıyla hanım annemi bir çöp tenekesi yerine koyarak, evde onu koyacak yer bulamayacağını, bulamadığını anlattı. Annemi bir çöp tenekesi olarak görüyor ve istemiyor. Benim annemi istemeyen, Ona o şekilde muamele yapan kadını ben de istemiyorum. Varsa annesine çöp tenekesi dedirtecek, buyursun alsın gelini.

Böyle dedi yerinden kalktı annesinin yanına gitti, aldı. Hayret ve göz yaşları içerisinde salondan ayrıldı damat. Bu olaydan sonra gelin kız evine döndü ve aradan yıllar geçmesine rağmen hala evlenemedi.

bu hikayeyei daha önce paylaşmıştım ancak her okuyuşumda keyif alıyorum yeniden ve yine paylaşmak istedim.tekrar için kusura bakmayın arkadaşlar....

Çevrimdışı nihade_67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.596
  • 2.599
  • 1.596
  • 2.599
# 30 Haz 2014 16:59:57
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
hikaye içn teşekkürler nihade_67 öğretmenim ::)
rica ederiö hocam paylaşımlar sizler olunca daha güzel...

Çevrimdışı gule_jackson

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.458
  • 1.378
  • 3.458
  • 1.378
# 30 Haz 2014 17:01:07
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Selamlar arkadaşlar.


hoşgeldinnn, selamm selamm ::) evet yaa hiç susmadıkk :D

Çevrimdışı materrazi

  • Bilge Üye
  • *****
  • 9.788
  • 27.152
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 9.788
  • 27.152
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 30 Haz 2014 17:04:35
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da
ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı.

Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşınıhuzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından,birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti.
Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi.

Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu.Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: "Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibigörünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver." Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı.

Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler. Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi İyi okumuş, akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı. Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı. Genç önce heykelleri sıkısıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi.

Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı.
İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı.
Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı.

Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu.

Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı : "Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır.
Çok güzelmiş öğretmenim,teşekkürler.

Çevrimdışı uyuzz

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.562
  • 13.072
  • 2.562
  • 13.072
# 30 Haz 2014 17:04:36
Nihade_67 ogretmenim ben hikayeyi ilk kez okudum. Ve cok etkilendim, kaydettim de. Sanirim arada okuyup hatirlanmasi gereken bir hikaye.. tesekkur ederim buna vesile oldugunuz icin, cok etkilendim.

Çevrimdışı yoncalodi

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.067
  • 18.369
  • Müdür Yetkili
  • 10.067
  • 18.369
  • Müdür Yetkili
# 30 Haz 2014 17:06:58
hadsiz,saygısız gelin

Çevrimdışı materrazi

  • Bilge Üye
  • *****
  • 9.788
  • 27.152
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 9.788
  • 27.152
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 30 Haz 2014 17:09:13
Başka var mı öğretmenim,paylaşınız lütfen.
Çok anlamlı.

Çevrimdışı nihade_67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.596
  • 2.599
  • 1.596
  • 2.599
# 30 Haz 2014 17:10:05
Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve diğerleri… Aşk da dahil.

Bir gün, adanın batmakta olduğu, bütün duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi, adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar. Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş. Çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek İstemiş. Ada tam batmak üzereyken, Aşk yardım istemeye karar vermiş.

Zenginlik, çok büyük bir teknenin İçinde geçmekteymiş.

Aşk:

” Zenginlik, beni de yanına alır mısın? ” diye sormuş. Zenginlik:

“Hayır, alamam. Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok” demiş.

Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir’den yardım istemiş:

” Kibir, lütfen bana yardım et” diye buğulu gözlerle Kibir’e seslenmiş.

Kibir:

“Sana yardım edemem Aşk. Sırılsıklamsın, yelkenlimi mahvedebilirsin”diye cevap vermiş

Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk, bu defa O’ndan yardım İslemiş:

” Üzüntü, n’olur seninle geleyim… ”

” Off, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var, demiş Üzüntü de…

Mutluluk da Aşk’ın yanından geçmiş, ama o kadar mutluymuş ki, Aşkın çağrısını duymamış bile. Aşk, birden bir ses duymuş:

” Gel Aşk! Seni yanıma alacağım… ”

Bu Aşk’tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki kendini, onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş. Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk’a yardım eden, yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi’ye sormuş:

“Bana yardım eden kimdi? ”

“O, Zaman’dı” diye cevap vermiş Bilgi.

” Zaman mı? Neden bana yardım etti ki” diye sormuş Aşk. Bilgi gülümsemiş:

“Çünkü sadece Zaman, Aşk’ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir… ”

Çevrimdışı gule_jackson

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.458
  • 1.378
  • 3.458
  • 1.378
# 30 Haz 2014 17:11:32
Nasıl biliyorum seveceğinizi ::) devammm öğretmenim hikayelere :D

Çevrimdışı Kardelen-

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.903
  • 6.995
  • 2.903
  • 6.995
# 30 Haz 2014 17:13:27
bende geldim he heyttt...
hikayeleri okudum çookk  güzelmiş.teşekkürler..
bu arada çook hızlısınız.sayfaları takip edemiyorum :)

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK