Sarıkamış Felaketi
Enver ve Hafız Hakkı Paşaların akıl almaz tutumları
Sonradan anılarını yazan birçok subay, harekat sırasında Kurmay heyetinin, özellikle de Enver ve Hafız Hakkı Paşaların akıl almaz tutumlarına da birçok örnek vermişlerdir. Hafız Hakkı Paşa zaten perişan durumda olan askerleri, yürüyüşü kolaylaştırır gerekçesiyle ağırlıklarını bırakarak, biraz erzak olan sırt çantalarını ve kendilerini dondurucu soğuktan biraz olsun koruyan kaputlarını çıkartarak yürüyüşe zorlaması örneklerden birisidir. Birlikler arasındaki haberleşme ağı öylesine derme çatmadır ki; koca tümenler, kolordular karlı dağlarda yollarını kaybetmekte, komutanlar birliklerinin nerede olduğunu bilememektedirler; örneğin yollarını kaybeden 31. ve 32. tümen 23 Aralık‘ta düşman kuvveti sanarak gün boyunca birbirleriyle çatışmışlar, binlerce kayıp vermişlerdir. Koca orduya doyurmak için, erzak yerine zaferden sonra Kafkasya‘daki zenginlikleri vaat eden komutanların yağmacılığı özendirmeleri sonucu Ruslar‘dan alınan Olti’ye giren 30. tümenin aç askerleri kasabayı talan etmiş, halka zorbaca davranmış, üstelik geri kalan birliklere de hiçbir şey bırakmamışlardı. Bu kadar büyüklükte bir orduya erzak temin etmek için Erzurum valisi Tahsin Paşa, çarşaflardan yırtılıp dikilen un çuvallarını tipi ve ayazda 12-17 yaşlarındaki çocukların sırtına vererek dağlara göndermeye kalkmış; çocukların 82‘si yolda donarak ölmüş, 32‘i de zattürreye yakalanarak sonraki günlerde yitirilmişti. Daha bıyığı terlememiş çocuk yaştaki gençlerin Sarıkamış cephesine sürülmesine Halk arasında o günden bugüne gelen deyişler yakılmıştır:
“Mızıkalar çalınıyor
Asker olan gelsin deyi
Onyedili asker olmuş
Topluyorlar ölsün deyi”
Enver Paşa‘nın soğuk, açlık ve hastalıktan dermanı kalmamış savaş döküntüsü erleri durmadan ileri saldırıya ve yürüyüşe zorlaması; 5.kez ağır yaralanarak tedaviye kaldırılan bir askeri “Pazarlık ölene kadar!” diyerek cepheye göndermesi çok ünlüdür ve İttihatçı Osmanlı yönetiminin mantalitesini gösterir. Kendisi kurmalarıyla birlikte “geri çekilirken”, kendisi gibi “geri çekilen” başka komutanları “mevziyi terk etmiş kurşuna dizin!” diyerek idam ettirmeye çalışması; “Saldırı sırasında her üst, bir adım geri atanı derhal tabancası ile öldürecektir” gibi emirler vermesi; askeri planlarını eleştiren komutan ya da arkadaşlarını „eğer şöyle olmasaydı seni astırırdım“ gibi tepkileri gibi kişisel niteliklerini gösteren birçok olguyu da bu harekat sırasında görmek mümkündür. (Enver Paşa sonraki yıllarda bir sohbet sırasında, kayıplar için hayıflanan Harbiye Nezareti Ordu Daire Başkanı Behiç Bey’e şöyle diyecektir; “Bunlar nasıl olsa bir gün ölecek değiller miydi!”)
26 Aralık 1914 günü, damat Hafız Hakkı Paşa, kısa yoldan Sarıkamış’ı almak hayaliyle komutasındaki 9. Kolorduyu Allahuekber dağından yürüterek, askerlerin % 90‘ının donarak ölmesine neden olması sadece askeri bir çılgınlık değil, insanları kitleler halinde ölüme gönderebilen ruh yapılarını ve siyasi mantıklarını da gösterir. Görünüşe göre Sarıkamış'a bir an önce ulaşmak için en kestirme yol budur... Bir haftadan beri lojistik destekten yoksun birlikler yorgun, aç ve perişan durumdadırlar. Asker, emir ve komuta zinciri içinde disiplinle dağa çıkar. Dağın eni 20 km. boyu 40 km. olan bir yayladır. Ani bir kar fırtınası başlar. Asker, düzenini yitirir. Emir-komuta zinciri kopar. Askerler dağılır, uçurumlara atılır, kar ve buz derelerine gömülüp kalır...
Kurtulanların çoğu çıldırmış, ayakları şişmiş, etleri dökülüyordu...
Bu kar cehenneminden tesadüfen kurtulan bir tanık, olayı şöyle anlatmaktadır:
"En nihayet dağa çıktık. Bizi vahşi manzarasıyla karlı bir yayla karşıladı. Son derece yorulmuş ve bitkin düşmüştük. Keskin bir rüzgâr ve şiddetli bir tipi başladı. Bu andan itibaren göz gözü görmez oldu. Kimsenin kimseye sesini işittirmesi imkânı kalmadı. Asker dağıldı. Herkes kendi canının derdine düştü. Enginlerde, dere içlerinde, orman bucaklarında nerede bir kara nokta, duman çıkan bir ocak gördüyse oraya saldırdı. Ve de kolordu uçsuz bucaksız yaylada dağıldı... Subaylar çok uğraştılar, fakat kimseye söz işittirmek gücü kalmamıştı. Yol kıyısında karların içine gömülmüş bir asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyor, tırnaklarıyla kazıyordu... Zavallı çıldırmıştı... Bu lanetli zirvelerde 40 bin kişilik 10. Kolordu, bir günde karlara gömülmüştü... Kurtulanların çoğu çıldırmış, ayakları şişmiş, etleri dökülüyordu..."
Ordu Sarıkamış’ta büyük bir bozguna uğrar. 29. Fırka karlı ormanlar içerisinde dağılıp perişan olur. 87 ve 85. Alaylar karlı vadilere atılarak karlar içinde donup kalır. 9. Kolordunun hemen yarısının donduğu, bir gece yürüşünün sonunda anlaşılır. 28 bin askerden oluşan 29. Fırkanın mevcudu 300 askere inmiştir. Sarıkamış‘ı arkadan kuşatarak alma iddiasıyla yola çıkan Hafız Hakkı Paşa komutasındaki 10. Kolordu ise 40 bin kişiden 11 bin 200 kişiye inmiştir.
“Derler ki, o yıl kurtlar insan etine doydu. Birçok cesedin gözlerini kuşlar oymuştu. Arkadan gelenler, gördükleri korkunç manzara karşısında yıkılıyorlar, açlık da son haddine ulaşıyordu. ... Kimi çömelmiş, kimi oturmuş, kimi yuvarlanmış, kimi bir ağacın gövdesine dayanmış kardan heykellere dönüşmüşlerdi.”
108 subay Ruslar tarafından tutsak alındı
12 gün sonucunda ciddi bir savaş bile verilmeden büyük çoğunluğu donarak ya da açlık, tifüs ve benzeri hastalıklardan 90 bini aşkın asker kaybedilmiştir. 9. Kolordu Komutanı İhsan (Ali İhsan Sabis), Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Şerif (Köprülülü), 17, 27 ve 28. Tümen Komutanlarıyla beraber 108 subay Ruslar tarafından tutsak alındı. Geri kalanlar perişan bir halde geri çekilir ve yerlerini Rus ordularına terk eder. Enver Paşa ise 7 Ocak 1915‘de işin vahameti belli olduğunda Erzurum üzerinden İstanbul‘a geri dönmüştür. Binbaşı Şerif Bey sonradan şöyle yazacaktır;
Enver Kaçtı...
“Enver Bardız‘a kaçtı. Ordunun başarıyla savaştığını söyleyerek yalanlar söyledi ve Hadik‘li Kürd Paşa‘nın yardımıyla Pasinler‘e, oradan Erzurum‘a atladı. Katil, bütün evlâtlarını dişlediği, boğup yediği Erzurumluların gözüne gözükmedi. Vali Tahsin Bey‘in sağladığı bir kızağa büzülerek ürkek ve sinsi Sivas‘a defoldu. Bu iki canavar (Enver ve Hafız Hakkı Paşalar) 80 bini aşkın vatan evlâdını Sarıkamış ormanlarının korkunç derelerinde, Allahuekber dağının ıssız vadilerinde karlara gömdüler ve kaçtılar.”
Doğu cephesindeki bu büyük bozgun hem Almanya, hem Osmanlılar için büyük bir darbe olmuştur. Sarıkamış bozgunu, Turan yolundaki parlak hayallerin de sonu anlamına geliyordu.
Rus Kurmay Başkanı Pietroroviç’in Moskova’daki askeri müzede sergilenen, anılarını şu ifadelerle bitirmektedir: “Allahuekber Dağları’ndaki Türk müfrezesini esir alamadım. Bizden çok evvel soğuğa teslim olmuşlardı. 24.12.1914 Perşembe.”
9. Kolordu‘nun üst düzey komutanlarının ilk tutsaklık gününü geçirdikleri ve 10. Kolordunun askerlerinin % 80‘nini yitirdiğinin belli olduğu 5 Ocak 1915 günü Babıali basınında çıkan resmi açıklama ise şöyledir;
“Büyük Zafer!”, “Her Taraftan Zafer Haberleri Geliyor“
“Sarıkamış felaketi” diye adlandırılan bozgunun faturası da sonraları Ermenilere çıkarılarak, Ermenilerin, Osmanlının cephe gerisinde ne büyük tehlikelere yol açtıklarına bir kanıt olarak gösterilecekti.
İşte keyfi tutumun ve hırsın acı ama gerçek sonu...