Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı erdemist84

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 94
  • 107
  • 94
  • 107
# 16 Kas 2013 01:36:40
Güzel Havalar

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
                                                      ORHAN VELİ KANIK

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.267
  • 230.652
  • 29.267
  • 230.652
# 16 Kas 2013 07:19:34
UTANSIN

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa, bırak utansın!
Ey binbir tanede solmayan tek renk,
Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın!


Necip Fazıl Kısakürek

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.051
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.051
  • Öğrenci Velisi
# 16 Kas 2013 15:44:52
OLVİDO

Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar...

Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir
Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir;
İnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün bir camı açtığını,
Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı...
Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.

Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla
Halay çeken kızlar misali kolkola.
Ya sizler! ey geçmiş zaman etekleri,
İhtiyaç ağaçlı, kuytu bahçelerden
Ayışığı gibi sürüklenip giden;
Geceye bırakıp yorgun erkekleri
Salınan etekler fısıltıyla, nazla.

Ebedi âşığın dönüşünü bekler
Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
Artık olmayacak baharlar içinde.
Ey, ömrün en güzel türküsü aldanış!
Aldan, geçmiş olsa bile ümitsiz kış;
Her garipsi ayak izi kar içinde
Dönmeyen âşığın serptiği çiçekler.

Ya sen! ey sen! Esen dallar arasından
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde?
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu uyanma vaktinde
Sensin hep, sen, esen dallar arasından.

Ey unutuş! kapat artık pencereni,
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni.


   Ahmet Muhip DRANAS

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 16 Kas 2013 16:22:29



       h.n.a.



TÜRK GENÇLİĞİNE

Adalar Denizinden Altayların Daha Ötesine Kadar Bütün Türk Gençliğine!

Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığına yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin, ne de et;
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

Iztırap çek, inleme... Ses çıkarmadan aşın.
Bir damlacık aksa da, bir acizdir göz yaşın;
Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın
Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

Ezilmekten çekinme... Gerilmekten sakın!
İradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın
Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
Mefkuresinden başka her varlığı unutan
Kahramanlar gibi sen, ebedi kalmalısın...

Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Ne de sıska bir göğüse takılan bir çiçeksin;
Senin de bu dünyada nasibin var: Savaşmak!..
Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla
Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova, yayla...
Hayata ne biçimde geldinse bir borayla
Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

Kızıl Elma uğrunda kılıç çekince kından
Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından;
Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

Yüz paralık kursunla gider "Hayat" dediğin;
"Tanrı Yolu" uzaktır; erken kalk, sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.

Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
Işıksız kulübende boranın esişini
Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
Bir gün sabrın tükenir... Silahını kapınca
Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına...

Hayatin kamçısıyla sızar derinden kanlar,
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
Vicdanını Paris'e, Moskova'ya satanlar,
Küfür diye bakarlar senin dualarına.

Hey arkadaş! Bu yolda ben de coşkun bir selim,
Beraberiz seninle, işte elinde elim.
Seninle bu hayatin gel beraber gülelim
Ölümüne, gamına, tipisine, karına...

Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,
Onu bütün gücünle vuracaksın çağında.
Savaş..... Bunun tadını ey Türk sen bulamazsın,
Ne sevgili yanında, ne baba ocağında.

Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara;
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara...
Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara
"Çanakkale" ufkunda, "Sakarya" toprağında.

Siyasette muhabbet... Hepsi yalan palavra...
Doğru sözü "Kül Tegin" kitabesinde ara...
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.

Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!
Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar...
Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?
Ruhlarımız buluşur elbet Tanrıdağı'nda...

Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin,
Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,
Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın
Yorgunluğunu gidermek serin bir su başında.

Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan?
Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak'tan.
Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,
Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.

Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,
Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.
Duygular ölmüştür... Tapınılan bir kızın
Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.

Iztırabı kanına katta göz kırpmadan iç!
Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki p...
Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç
Bir şeyin olmayacak... Hatta mezar taşın da...

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 16 Kas 2013 17:57:01
OKUTMA ÜZERİNE / Rıfat Ilgaz
 (...)
 İki iş tuttum ömür boyu köklü.
 Çocukları okutmaktı ilk işim,
 İkincisi,
 Yazdığımı çocuklara okutmak.

 Ne gençlerden, ne çocuklardan
 Bir yakınmam yok
 Arap'ın dediği doğru:
 "Çocuk mazbut…"
 Memleketse görülüyor işte,
 Güllük gülistanlık…
 Ne var ki güllerin dikeni çok!

 Rıfat Ilgaz

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.444
  • 177.518
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.444
  • 177.518
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 17 Kas 2013 00:08:37
Uzaklarda bir yerlerde, bir Özlediğin varsa eğer,
buruk bir mutluluk yaşarsın kimsenin bilmediği zamanlarda..
Her aklına geldiğinde ya da...
Aklından hiç çıkmayışında Gülümsersin..
Yarım ve hüzünlu bir gülümsemenin,
Sıcaklığı yayılır yüzünün kıvrımlarına..
"ÖZLEDİĞİM"...!!! diye haykırırsın rüzgarlara verip sesini.
Duyar da belki yüzünü sana cevirir diye..
Nafile olduğunu bilsen de sesini rüzgara emanet edip,
Usanmadan seslenirsin.."ÖZLEDİĞİM"...

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.267
  • 230.652
  • 29.267
  • 230.652
# 17 Kas 2013 07:53:38
Sen benim hüzün yanımsın.
Güneşin vurmadığı gölgede kalan yanım.
Kimselerin bilmediği kendime sakladığım.
En çok ayazda kalmış olup da rüzgara savuramadığım,
alıp alıp defalarca sineme sardığım yanımsın.
En çok kanayan yarama sarmaya çalıştığımsın.
Sardıkça kanayan kanadıkça sardığımsın…

Sen benim hüzün yanımsın.
Her doğan günle bir kez daha ümidimi yıkan tarafımsın.
“Olmadı olmayacak” dedirten hain düşmanımsın.
“Ah çıksa gelse şimdi…” diyecek kadar kendimi kaptırdığım saflığımsın.
“Çıksa ve gelse, alsa ve götürse…” diye çırpan kanadımsın.
Ve her defasında kendime kırk kez söyleyip kırk kez yanıldığımsın.

Sen benim hüzün yanımsın.
Söküp atamadığım umut çiçeklerini gömdüğüm toprağımsın.
Bahar gelir yeşerir diye yağmur, çamur, kar kış demeden suladığımsın.
Olur da bir gün açarsın diye beklediğim sevdamsın.
Sevda çiçekleri açar mı bilinmez ama umuduna umudumu bağladığımsın.

Sen benim hüzün yanımsın.
Dar vakitte bulup tez zamandaki kaybımsın.
“Ne olur kal benimle” dedirtecek kadar yalvardığımsın.
“Sensiz hayatı istemiyorum” diyecek kadar uçurumdan kendimi attığımsın.
Geceyle gündüzümü, yanlışla doğrumu karıştıran arafımsın.
Sahi sen benim soldan soldan vuran yanımsın.

Sen benim hüzün yanımsın.
Sensizken anlamını yitirdiğim hayatımsın.
Bütün kelimelerime yüklediğim anlamsın.
“Sen” diye başlayıp da bitiremediğim üç noktamsın.
“Sen, sen ille de sen” diye durup durup nefes aldığımsın.
“Sen varsan ben varım” dedirtecek kadar kendimi hiçe saydığımsın.
Kaderi kaderime yazılsın diye her gün Yaratıcıya yalvardığımsın.
Aklımda, yüreğimde ve duamda olansın.

Sen benim hüzün yanımsın.
Bakışına hasret kaldığım, sesine özlemle bağlandığımsın.
Özlemim, hasretim, bakmaya doyamadığımsın.
Bahtıma doğanımsın. Olmazsa olmazsımsın.
Nefretim, öfkem, kinim, sevincim, umudum, düşüm, rüyam,
hayalim ama en çok ağlatan, en çok da kanatansın…
Sen tarifi imkansız aşkımsın.
Cansın… Candasın…

&

Bir yavan hâldeyim, ne saklım saklı, ne bilinir gizim..
Bir boşluk ki dolmuyor içim, ne nâkışım nâkış, ne tamamdır bitiğim..Bir ürkek hâldeyim, ne sedâm duyulur, ne az olur sesim..
Araftayım, susuz; ne serabım serab, ne ab-ı içtiğim..
Bir bilinmez hâldeyim; ne bildiğim yalan, ne gerçek bildiğim
Bir ürkek haldeyim, ne sedam duyulur, ne az olur sesim..
Araftayım, susuz; ne serabım serab, ne ab-ı içtiğim..
Bir serkeş haldeyim; ne Mevlana’ya uzağım, ne Şems’tir yakınım..
Bir bilinmez haldeyim; ne bildiğim yalan, ne gerçek bildiğim

Yusuf DUMAN / Ah Bine-l Aşk kitabından

Çevrimdışı HARIKAN

  • Aktif Üye
  • **
  • 13
  • 45
  • 13
  • 45
# 17 Kas 2013 16:45:26
Ne olur ki bir şans daha olsa
Senle birlikteyken zaman  orda dursa
Gözlerine baksam, son gördüğüm şey
Sen olsan ,gözlerin olsa..
Haftalardır sarhoş gibiyim
Bir hiçlikte bomboş biriyim
Sensiz ve sevgisiz bir köşeye atılmış
Kırılmış ve paramparça ,
Ama gel gör ki adamın dibiyim ..
Aşkın beni her şekle soktu
Ama kalbim sensiz san ki yoktu
Perişan olsam da bu aşk yüzünden
Sensiz olmayan bir şeyin değeri zaten yoktu..
Gel artık ,sensiz olamıyorum,
Yerine bir şey koymadım ve koymayacağım..

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 17 Kas 2013 17:14:27
Miladım


Birgün kurtulursam şayet bu siyah-beyazlıktan..
Bana geldğin gündür ogün,sanki kalu-beladan..
O'nu hiç tadmamış kadar niyetliymişsin bana.
O'nu hiç görmemiş kadar da ama.
Demem o ki miladım olurdun benim o an.
Çeker giderdim,asırlık yalnızlığımdan,
Çıkar giderdim bi çırpıda,
senin olmadığın bu çağdan.
Demem o ki miladımsın sen benim.
Şimdi ki bu solgunluğum,soluksuzluğum da bundan.
Ama diyorlar ki;Sen bu cana,sui bi misalmişsin.
Bilmiyorlar,Oysa ben öyle bir Sevda'ya haizim ki;
Milatdan sonrasını görmeye ömrüm noksan vefadan.

Şeyda Öztürk

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 17 Kas 2013 17:15:05
Ben

BEN, kimsesiz seyyahı, meçhuller caddesinin...
BEN, yankısından kaçan çocuk kendi sesinin...
BEN, sırtında taşıyan işlenmedik günahı;
Allah'ın körebesi, cinlerin padişahı...
BEN, usanmaz bekçisi, yolcu inmez hanların;
BEN tükenmez ormanı, ısınmaz külhanların...
BEN, kutup yelkenlisi, buz tutmuş kayalarda;
Öksüzün altın bahtı, yıldızdan mahyalarda...
BEN, başı ağır gelmiş, boşlukta düşen fikir;
Benliğin dolabında, kör ve çilekeş beygir...
BEN Allah diyenlerin boyunlarında vebal;
BEN bugünküne mazi, yarinkine istikbal...
BEN, BEN, BEN; haritada deniz görmüş, boğulmuş;
Dokuz köyün sahibi, dokuz köyden kovulmuş...
Hep BEN, ayna ve hayal, hep BEN, pervane ve mum;
Ölü ve Münker-Nekir, başdönmesi uçurum...
 
Necip Fazıl Kısakürek

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 17 Kas 2013 19:17:21
İçimden Şu Zalim Şüpheyi Kaldır Ya SenGel Ya Beni Oraya Aldır

Ağzımın bir kıvrımından cesaret bularak
ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım
kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar
kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak
onların yardımıyla dünyamıza acıdım.

Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran.
Herkes alışkın dölyatağı borsalarla ağulanmış bir dünyaya
Benimse dar
çünkü dargın havsalamın
gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
Önce kalbim lanete çarpa çarpa gümrah
sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu
sakın Styks sularının heyulası sanmayın
er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,
biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz
öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz
ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak
ne ellerin hırsla saban tutuşu
ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır
dev iştihasıyla bende kabaran aşkı
yetmez karşılamaya.
İnsanlar
hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır
o ferah ve delişmen gözüken birçok alınlarda
betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır
çelik teller ve baruttan çatılınca iskeletim
şakaklarıma dayanınca güneş
can çekişen bir sansar edasıyla
uğultudan farkedilmez olunca konuştuğum
kadınların sahiden doğurduğuna
toprağın da sürüldüğüne inanmıyorum
nicedir kavrayamam haller içinde halim
demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm
bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü
su içtiğim tas bana merhaba dedi, duydum
duydum yağmurların gövdemden ağdığını.

Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
bir harfin başlattığı yangın ile söndür
beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
öyle mahzun
ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.

(1975)

  

İsmet Özel
 

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.267
  • 230.652
  • 29.267
  • 230.652
# 17 Kas 2013 19:55:50
Bu Akşam O Kadar Durgun ki Sular;
Gömül Benim Gibi Kedere Diyor...
İçimde Maziden Kalma Duygular;
Ağla, Geri Gelmez Günlere Diyor...!

Necip Fazıl KISAKÜREK

Çevrimdışı tefoo

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.462
  • 18.587
  • Müdür Yardımcısı
  • 4.462
  • 18.587
  • Müdür Yardımcısı
# 17 Kas 2013 20:31:13
Aslolan hayattır !
Bir akvaryumu yazmak ,
Akvaryumda yasamaktan kolaydır.
Bu yüzden her dize biraz eksik ,
Her şiir biraz yalandır.

- Yılmaz Odabaşı -

Çevrimdışı özisa

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 497
  • 1.626
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 497
  • 1.626
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 18 Kas 2013 11:37:49
değişmek gerek oysa
büyümek gerek
düşlerimiz çocuk
kendimiz çocuk
kaç aşktan
kaç dostluktan
kaç oyundan kovulduk
istemeyerek istemeyerek
     Murathan Mungan

Çevrimdışı guraykaragoz

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.567
  • 12.016
  • 1.567
  • 12.016
# 18 Kas 2013 12:59:50
BU ZİNDAN, BU KIRGIN, BU CAN PAZARI 

   Gördüler
   Yedi cihan,
   İn, cin Kaf dağının ardındakiler,
   Kıtlık da kıran da olsa
   Gördüler analar neler doğurur
   Aman aman hey...

   Dünyalar vardır elvan,
   Bir su damlasında, bir kıl ucunda,
   Meyvalar vardır, meyvalar,
   Ağacı, omcası yok,
   Sana vurgun, sana dost.
   Beride Kabil'in murdar baltası
   Ve kan değirmenleri,
   Kader kahpesi.
   Beride borazancıları o puşt ölümün,
   Hazır ırzını vermeğe
   Yiğitler vuruldukça.
   Timsah kısmı çünkü yavrusunu yer
   Akarsu duruldukça.
   Cadı, yalan hamurunu dağ - dağ yoğurur
   Aman aman hey

   Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı,
   Macera değil.
   Yaşamak, sade "yaşamak"
   Yosun, solucan harcıdır.
   Öyle açar ki murat.
   Susuz, güneşsiz de kalsa, koparılsa da
   Şavkı, bulut güllerinden daha bir suna,
   Daha bir burcu - burcudur.

   Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı
   Macera değil
   Sardığım toprağımın altın sabrıdır.
   O sert, erkek hüznüdür lahza başında
   Cıgara değil.
   Ve sevgilim uykusunda bağrır
   Aman aman hey...

   Meltemin bir tadı, ustura ağzı
   Biri, kız memesi, tılsım,
   Yağmurun bir damlası süzülmüş küfür,
   Bir damlası, aşk.
   Senin uykuların hayın,
   Düşlerin kardeş.
   Duyar mısın, anlayıp sızlar mısın ki?
   Gece, samanyollarında rüzgar çıkıncayadek,       
   Mısralarım kardeş - kardeş çağırır
   Aman Aman hey...

   Serabın bir sonu vardır,
   Ufkun, sıradağın sonu.
   Uçarın, kaçarın bir sonu vardır
   Senin sonun yok.
   Mandaların, kavakların pazarı olur,
   Senin pazarın olamaz.
   Sensiz nar çatlamaz, bebek gııı demez.
   Beni böyle şair, dizane etmez,
   Kızımın çatal göğsü.
   Senin yüzün suyu hürmetinedir
   Buğdalara, cevizlere yürüyen
   Kara toprağın ak südü...

   Bir bilsen kimlere tasa, kedersin,
   Anlar mısın, şaşırıp ağlar mısın ki?
   Bir bilsen kardeşlerim ne can çocuklar
   Ve bilsen nasıl vurur beni bu duvar.
   Akşam - akşam, kara sevdam ağırır
   Aman, aman hey...

                           Ahmed ARİF

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK