Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 14 Nis 2010 23:04:22
HER ŞEY SENİN OLSUN...

Saattin kaç olduğunun hiç önemi yok
Kimin umurundaki zaten akrebin yelkovana kavuşma isteği
Üşüyen bir kuş oluyor tüm sevdalar
Her hasret bir başka sevdaya hasret iken
Yapraklar sonbahara tutunmak isterken
Göçmen kuşlar bile anlamıyor
Uçup giden aşkları soğuk ülkelere
Gidilen yol mudur cazip olan
Yoksa kaçmak mıdır sinedeki ateşi yeniden yakan?

Öksüz bir ney taksimi eşliğinde yaşanıyor
Bütün hasret arası molalar,
Ne uzun yolmuş diyor, bitmez yolların yolcuları,
Soğuk bir ray olsa da taşıyan sevdayı,
Üşümüyor tren vagonları.

Gözlerin değil damlayan,
Tuzlu su damlarlı süzüyor artık yüzümü.
Sen tutmuyorsun ya ellerimi
Çakmakla ısıtmıyorum.
Öpmüyorsun ya hep eksik kalmış çocukluğumu
Ben hala onbir’e bu eylül giriyorum.
Bu kez varlığının ateşi değil
Yokluğunun yüz karası şiirleri yakıyor içimi

Oysa diyorum ,oysa ne kadar kolaydım senin için
Yeni doğmuş bir çocuktan daha kolay
Bir damla su istemem
Sen sula kavrulmuş yüreğimi
Acıkmışsam sen doyur bu sevgine aç yüreği
Doldur bütün hücrelerimi
Her satırım seni anlatsın
Kalemim kırılsın senin adını yine yazarken
Yine çizemediğim tek resim senin olsun
Ama, ama sen yoksun…

Ne ayrılık koysun son kozunu ortaya
Ne de, sen kaybol hiçbir rüyamda ortadan
Ortada varımız yoğumuz biz olsun

Sen iste her şey dediğim her şey senin olsun…
                   
                                     Mehmet KÜÇÜKÖNDER

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 15 Nis 2010 15:11:48
DELİCE İSTİYORUM SENİ

Yıldızlar seranatı var bu gece
Aşkın delice yakan nefesi vuruyor yüzüme
Arzularımın denizinde boğuluyorum
Delice istiyorum seni
Seninle yanmak, bedeninde ateş olmak
Çıldırmak senle
...................çıldırmak istiyorum seni
Kavrulan bedenlerimiz arzuyla yansın istiyorum.
Seninle yıldız olmak istiyorum gökyüzünde
Gecenin durmak bilmeyen dişlilerinde eriyor zaman
Ben seni düşlüyorum
Senle yanıyorum bu gece
Delice.
.........Ruhumun çöllerine sağnak sağnak yağmur misali istiyorum seni
Nasıl susuzlukta yanar tutuşur toprak
Nasıl sevgisiz yürekler yanar tutuşur sevgiye hasret
Öylece yanıp tutuşuyorum seninle...
Yıldızlar seranatı var bu gece
Ben sana hasret sana deli
Sen uzak şehirlerin yedivereni,gül çiceği
Delice,
.........delice istiyorum seni...

Çevrimdışı akkaya33

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.105
  • 12.722
  • 2.105
  • 12.722
# 15 Nis 2010 18:19:18
SÜLEYMÂNİYE'DE BAYRAM SABAHI
 
Artarak gönlümün aydınlığı her sâniyede,
Bir mehâbetli sabâh oldu Süleymâniye'de.
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mâvileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her ân aradan.
Gecenin bitmeğe yüz tuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanad, yerde ayak sesleridir.

Bir geliş var!.. Ne mübârek, ne garib âlem bu!..
Hava boydan boya binlerce hayâletle dolu...
Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir;
O seferlerle açılmış nice yerlerdendir.
Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık
Yürüyor, durmadan, insan ve hayâlet karışık;
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, îlâhi yapıya.
Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor,
Bu saatlerde Süleymâniye târih oluyor.

 
Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı
Adamış sevdiği Allâh’ına bir böyle yapı.
En güzel mâbedi olsun diye en son dinin
Budur öz şekli hayâl ettiği mimârinin.
Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul’un ufkunda bu kudsi tepeyi;
Taşımış harcını gaazîleri, serdâriyle,
Taşı yenmiş nice bin işçisi, mimârıyle.
Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne,
Uhrevî bir kapı açmış buradan gökyüzüne,

Tâ ki geçsin ezeli rahmete rûh orduları..
Bir neferdir bu zafer mâbedinin mimârı.
Ulu mâbed! Seni ancak bu sabâh anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla buğün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rü'yâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, imânı bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allâh’ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbir oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakarâtın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!

Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrâr alınan Tekbîr'i;
Ne kadar sâf idi sîmâsı bu mü'min neferin!
Kimdi? Bânisi mi, mîmâri mı ulvî eserin?
Tâ Malazgird ovasından yürüyen Türkoğlu
Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu,
Yüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli,
Çok büyük bir işi görmekle yorulmuş belli;
Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz
Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz;
Vatanın hem yaşıyan vârisi hem sâhibi o,
Görünür halka bu günlerde tesellî gibi o,
Hem bu toprakta buğün, bizde kalan her yerde,
Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.

Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri,
Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri.
Gökte top sesleri var, belli, derinden derine;
Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine.
Çok yakından mı bu sesler, Çok uzaklardan mı?
Üsküdar’dan mı? Hisar'dan mı? Kavaklar'dan mı?
Bursa'dan, Konya'dan, İzmir’den, uzaktan uzağa,
Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa;
Şimdi her merhaleden, Tâ Beyazıd'dan, Van'dan,
Aynı top sesleri birdir geliyor her yandan.
Ne kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher!
Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer,
Dinliyor hepsi büyük hatıralar ruzgarını,
Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını.

Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor?
Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor:
Kosva’dan, Niğbolu'dan, Varna'dan, İstanbul’dan..
Anıyor her biri bir vak'ayı heybetle bu an;
Belgrad'dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar'dan mı?
Son hudutlarda yücelmiş sıra-dağlardan mı?

Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!..
Adalar'dan mı? Tunus’dan mı, Cezâyir'den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor;
O mübarek gemiler hangi seherden geliyor?

Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine.
Çok şükür Tanrıya, Gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla berâber bulunan ervâhı.
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.

                                            Yahya Kemal BEYATLI

Çevrimdışı ilhandağlı

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 127
  • 69
  • 127
  • 69
# 15 Nis 2010 18:36:16
Agıri Öğrt. Çok Tşk.bir Çok Makale Ve Şiirimi Paylaşmış..minettarım..

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.269
  • 16.908
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.269
  • 16.908
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 15 Nis 2010 19:52:59
DÖRT YANLIŞ...

Ne önemin kaldı ne de değerin;
Kaprisin sevdanı sildi - süpürdü...
Bile bile karaladın gönlümü;
Dört yanlışın bir doğruyu götürdü!..

Suçum neydi günahımı yaz bana;
Fazla geldi sözündeki naz bana;
İster bağır ister çağır kız bana;
Dört yanlışın bir doğruyu götürdü...

El uzatıp ahvalimi sormazken;
Dil ucuyla merhabanı yormazken;
Canım diyen yemininde durmazken;
Dört yanlışın bir doğruyu götürdü...

Hak mı bende emanetin durduğu;
Gözlerinin gizli pusu kurduğu;
Ceylan oldum kırk avcının vurduğu;
Dört yanlışın bir doğruyu götürdü...

Mecbur etme baştan sona yakmaya;
Uzaklardan yaban olup bakmaya;
Söz verirsin gözlerimden akmaya;
Dört yanlışın bir doğruyu götürdü...


Ali Altınlı  ;)

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.858
  • 1.093
  • 11.858
# 16 Nis 2010 09:33:41

h.n.a.

KARANLIK

Son ışık söneli nice zamandır;
Rüyalar! Yeniden önüme düşün!
Yardan ayrı geçen uzun yıllarda
Hülyası bulunmaz bir anlık düşün.

Yayını kalbime Ayzıt asalı
Başka bir eldenim, katı yasalı.
Burda koskoca bir gönül masalı
Kaybolur içinde bir damla yaşın.

Aşkı için verince bu kadar emek
Varlıktan sıyrılıp ruh olmak gerek.
Ey zaman, ey dünya! Geri gelmemek
Üzere sizler de benimle koşun!..

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.269
  • 16.908
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.269
  • 16.908
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 16 Nis 2010 18:47:04
KALSIN ENKAZIM...

Bu sefer hedefi ıskalamadın;
Ne sana geçiyor ne bana nazım...
Emanet bıraktım kirpiklerine;
Bir ömür gözünde kalsın enkazım...

Karşında sanma ki diz çöken esir;
Gülüşün hicrana etmiyor tesir;
Tutmuyor paydayı böldüğüm kesir;
Bir ömür sözünde kalsın enkazım...

Ayrılık ölümün gözyaşından kor;
Kurcalar aklını zor olandan zor;
Hesabı sır dolu aynalardan sor;
Bir ömür yüzünde kalsın enkazım...

Beş para değerle sattığın yürek;
Cehennem narına kattığın yürek;
Hasret ateşine attığın yürek;
Bir ömür közünde kalsın enkazım...

Düştüğüm bu yerden kaldırmasan da;
Duyunca selâmı, aldırmasan da;
O hicaz şarkıyı çaldırmasan da;
Bir ömür sazında kalsın enkazım...


Ali Altınlı   ;)

Çevrimdışı AYNALI

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.281
  • 21.083
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.281
  • 21.083
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 17 Nis 2010 10:47:51
 
Yağmur

Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat

Yıllardır boz bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin arasına dikilir yesil bayrak
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim

Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü
Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden
Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler sahinin hayalleri

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü

Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü

Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydim

Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

Saatlerin ardında hep kendimi aradim
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin

Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

Nefsinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
 
Nurullah Genç
 

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.269
  • 16.908
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.269
  • 16.908
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 17 Nis 2010 15:12:16
İnan Ben Yine de Seni Severek Öleceğim

Melek sura üfleyip kıyameti koparsa,
Aşkımıza inanmayıp bize ihanet etmiş olsa.
Bu canı, bu tenden soyup çıkarıp alacak olsa.
İnan ben yine de seni severek öleceğim.

İsterse güneş eriyip damla damla yere aksın.
Ay gökte parçalanıp toz toprak olup aksın.
İsterse her yerden ateşler püskürüp yaksın.
İnan ben yine de seni severek öleceğim.

Bütün galaksiler parçalanıp dağılsa.
Hiç bir ışık gökte yanıp umut olmasa.
Dünya donup buzlarla kaplanmış olsa.
İnan ben yine de seni severek öleceğim.

Gökte bulutlar alev alıp yanacak olsa.
Yerde toprak su diye çatlayıp kurusa.
Dünya cehennem ateşi ile yanıp kül olsa.
İnan ben yine de seni severek öleceğim.

Bu aşkı yaşatacak hiçbir umut olmasa.
Kuru yaprak misali rüzgarda savrulsam.
Yapraklar üstünde kelebek olup uçsam.
İnan ben yine de seni severek öleceğim.

Bu aşkın hesabı bir gün mahşerde sorulacak olsa.
Seni sevmek günahların en büyüğü sayılmış olsa.
İsterse sonunda yerim ebedi cehennem ateşi olsun.
İnan ben yine de seni severek öleceğim.


Cahit Karaç  ;)

Çevrimdışı akkaya33

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.105
  • 12.722
  • 2.105
  • 12.722
# 17 Nis 2010 17:45:20
SELAM OLSUN
Selâm olsun bizden güzel dünyaya
Bahçelerde hâlâ güller açar mı?
Selâm olsun sonsuz güneşe, aya,
Işıklar, gölgeler suda oynar mı?

Hepsi güzeldir kar, tipi, fırtına
Günlerin geçişi ardı ardına.
Hasretsiz bir kanat şakırtısına
Mavi gökte kuşlar yine uçar mı?

Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan,
Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan,
Dönmeyen gemiler olduk açıktan,
Adımızı soran, arayan var mı?

 AHMET KUTSİ TECER

Çevrimdışı iso_cann

  • Uzman Üye
  • *****
  • 468
  • 762
  • 468
  • 762
# 18 Nis 2010 11:29:57

“Bugün pazar...
Bugün, beni ilk defa
Güneşe çıkardılar.
Ve ben, ömrümde ilk defa
Gökyüzünün
Bu kadar benden uzak,
Bu kadar mavi,
Bu kadar geniş olduğuna şaşarak,
Kımıldamadan durdum
Sonra, saygıyla toprağa oturdum,
Dayadım sırtımı duvara.
Bu anda;

Ne düşmek dalgalara,
Bu anda;
Ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak,
Güneş ve
Ben...
Bahtiyarım…”

Nazım Hikmet RAN

HERKESE İYİ PAZARLAR  ...

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.099
  • 23.866
  • 5.099
  • 23.866
# 18 Nis 2010 12:39:42
Yan Odadan Yazılan Mektup

Pek sevgili anneciğim,
Ve çok sevgili babacığım.
Bu mektubu,
Size yan odadan yazıyorum.
Mürekkep diye umuduma banıyorum.
Oysa ne çok isterdim
Avuçlarınıza saçlarımı ekmeyi
İçimi dökmeyi her bunaldığımda.

Pek sevgili anneciğim,
Ve çok sevgili babacığım.
Bu mektubu,
Size yan odadan yazıyorum.
Mürekkep diye umuduma banıyorum.
Oysa ne çok isterdim
Oturup sizinle karşı karşıya
Yıldız seyretmeyi
Birbirimizin gözlerinde
Ama o kadar uzağız ki yıldızlara,
Siz bana o kadar uzaksınız ki...
En iyisi, mektubuma dökmek içimi...
  
Ahmet Yozgat

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.269
  • 16.908
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.269
  • 16.908
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 18 Nis 2010 12:46:35
OLMUYOR...

Yaralı gönlümde yas tutar neş'e;
Geçmesem olmuyor geçsem olmuyor...
Bir resim bir mektup birde adresin;
Seçmesem olmuyor seçsem olmuyor...

Üstüme yürürken şu koca şehir;
Dilinde vuslata eklenen tehir;
Kızılcık şerbeti sandığım, zehir;
İçmesem olmuyor içsem olmuyor...

Teselli bekledim gönül selime;
Yük olmaz aşkına mecbur kelime;
Dün akşam mektubun geçti elime;
Açmasam olmuyor açsam olmuyor...

Efkârın gücünü bende denedi;
Gözlerin ömrüme icra senedi;
Kırıktır gönlümün uçmaz kanadı;
Uçmasam olmuyor uçsam olmuyor...

Vurmaya yeminli çattığın kaşın;
Emanet gözüme kattığın yaşın;
Goncamı incitir attığın taşın;
Kaçmasam olmuyor kaçsam olmuyor...

Ali Altınlı  ;)

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.099
  • 23.866
  • 5.099
  • 23.866
# 18 Nis 2010 13:09:32
MAVERA KUYUSUNDA YOZGATLI AHMET

Ey Mahmut oğlu Yozgatlı Ahmet...
Hafize’den doğma bir öğle güneşinde.

Zamanın gölgesi düştü yitik bir anıma
Bir yalan girdabına çelindi kolum.
Oysa balçık deryasında yüzen benmişim.
En donanımlı yarışımda kendime yenilmişim.
Merdivenler oyuldu o an uzayan gözlerime.
Yuvarlaklar sivrildi
Badallar arası ışığın yüzyılları
Yerle gök arası kursağına yuttu takvimi
Güya mavera kuyularına inmişim.
Maviler bozulmuştu orada grinin zifafında
Bir ayarsız altın akmış göllere.
Az gitmiş... Uz gitmişim
Masaldan atlara binmişim (galiba)
Binmiş(miy) im?
Veya... Az gitmiş uz gitmişim de
Gitmemiş(miy) im...
Evet Mahmut oğlu Yozgatlı Ahmet
Mantığımı hislerime... Ay ay!
Ne yazık ki en tok anımda bile azık etmişim.

Ey Mahmut oğlu Yozgatlı Ahmet...
Hafize’den doğma bir öğle güneşinde,
Yıl dokuz yüz elli beş...

Gözümü tatlandıran yıldızlar hani?
Hani olur ya diken diken isyanlar,
Kerpiç damlı sevdalara kar yağar ya
Bir ağustos sabahı.
Hayal meyal turnalar Nil kıyısında.
Hatıramın yüzü çiçek bozuğu şimdi.
Ayaklarım yasak sevdaların pranga harmanında.
Özgürüm dediğim an meğerse esirmişim.
Karışmış kan ve günışığı
Maveranın mavi atları dadanmış ak sümbüllere
Atıp ardıma... Ya da takıp böğrüme
Sevdasız vakitlerini ömrün
Transgayya kuyularının hayali ellerimde
Az gitmiş... Uz gitmişim
Ankaların kanadına binmişim
Ayaklarıma boş sevdalar ardında
Evet Mahmut oğlu Yozgatlı Ahmet
Ne de yazık etmişim
Ay... Ay!
Mantığımı hislerime azık etmişim.

Ey Mahmut oğlu Yozgatlı Ahmet...
Hafize’den doğma bir öğle kaderinde,
Yıl dokuz yüz elli beş,
Merhamet yoksulu dünya,
Keramet varsılı güneş...
 
Ahmet Yozgat

Çevrimdışı eseme

  • Uzman Üye
  • *****
  • 574
  • 787
  • 574
  • 787
# 18 Nis 2010 13:14:31
Bana Zamandan Söz Ediyorlar

Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak,
sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle
yeniden kucaklaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla
başetmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.

Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız.
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır
anlamları, önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın
şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı
halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır...
Murathan Mungan

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK