TURUNCU
Turuncu bir adam vardı dün gece düşümde
Öyle gözleri vardı ki
Kimi zaman bir dağın zirvesindeymiş
Gibi içimi titreten
Ya da tersine akan bir nehrin ortasında boğulmamı seyreden
O kadar turuncuydu ki
O kadar turuncuyduk ki
Bir dağın tepesindeyiz
Olmamız gereken yerde
Yerlerde az kar sertçe esen bir rüzgar
O kadar sessiz ki
Küçücük bir ağaç var çok uzakta çok derinde
Göz kırpıyor gelin der gibi
Yanında olmak istemesi korkutuyor beni
Şimdi bir şehirdeyiz
İnsan siluetleri peşimizde
Yürüyoruz başı boş ve ürkek
Konuşuyor benimle
Artık gözlerime bakamıyor
Sesi çok yakın kalbi ise
Bir o kadar uzak
İnsan çığlıkları martı çığlıkları
Karışmış birbirine
Kendi çığlığım nafile
Ayrılıyoruz o şehirden
Kısa metrajlı dramatik bir filmin
Son sahnesi gibi ağırız artık
Konuşmalar konuşmalar
Başım hiçbir yere sığmıyor
Kalbimse bir o kadar ufak
Belki de hiç yok
İçimde birşeyler oluyor
Canımı yakıyor nefesim bile
Hafif değil hiçbirşey
Dünüm omuzlarımda
Ağır ağır ilerliyorum
Nereye ...
Ne sevişmeler gerçek
Ne de ölüm
İkisinide yaşatmalı mı
İnce bir beden de
Garip şeyler fısıldıyor
Ağzı olmayan adam
Çürümüş kalbinin kokusu
Burnumda
Ellerimle tuttuğum
Ve inceden inceden
Parmaklarımdan sızan
Kırmızılık
Kırık bir ayna köşesindeyiz şimdi
Biribirimizin yansımasında
Ne tuhaf
Ölü toprağından yapılmış
Yüzlerimiz
Tırnaklarımın izi var
Her bir çizgide
Ne kadar dayanılır ki
Bu ikiyüzlülüğe
Paramparça oldu
Nihayet
Artık kötülüğüm içimde değil
Yüzümde
Ve gözlerimi açtım
Günışığı gözlerimde
Turuncu değil artık
Hiçbirşey.....
Meral ÖZBEK