Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı GÜLCE90

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.488
  • 16.361
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.488
  • 16.361
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 14 May 2014 15:55:10
GÜLÜŞÜN EKLENİR KİMLİĞİME

Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de
 
Aykırı anlamlar arayıp durma
güz biter sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur cellat olur her gece
 
Her gece yeniden bir talan başlar
acı ses olur, ses deli bir yağmur
eski bir eylüle gireriz böylece

Sığındığım her yer adınla anılır
ben girerim, sokağı devriyeler basar
bir de gülüşün eklenir kimliğime

  AHMET TELLİ

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 15 May 2014 00:17:26
Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair

``Telgrafın tellerini kurşunlamalı’’ Öyle değildi bu türkü bilirim
Bir de içime
-Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen
Haberler bilirim mektuplar bilirim.

Gamdan dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Kırk ikindi saymalıyım
Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma
Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
Baştan ayağa ıslanmalıyım
Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım.

İçimde kaynayan bir mahşer var
Bu mahşer birde annelerinin kalbinde kaynar
Çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde
Ya da çamaşır sererken bahçelerinde
Birden alıverirler kara haberini
Okul dönüşü bir trafik kazasında
Can veren oğullarının.

Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
Bir dolmuşta yorgun şoförler için bestelenmiş
Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
Örneğin Hint Okyanusu gibi derin
İsyanın kapkara sularına dalan.

Nice akşamlar bilirim ki
Karanlığını
Bir millet hastanesinde
Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
Başını kalorifer borularına gömmüş
Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden
Haber sormaya korkan
Genç kızların yüreğinden almıştır.

Bir de baharlar bilirim
Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği
Anadolu bozkırlarında
İstanbul’dan çıkıp Diyarbekir’e doğru
Tekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen
Cesur otobüs pencerelerinden
Bilinçsiz bir baş kayması ile görülen
Evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında
Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının
Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen.

Yazlar bilirim memleketime özgü
Yiğit köy delikanlılarının
İncir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
Üstüne cehennem güneşlerde göğermiş mor sinekler konup kalkan
Diğeri kan ter içinde yayla yollarında
Mavzerinin demirini alnına dayamış
Yüreği susuzluktan bunalan
İçinden mahpushane çeşmeleri akan
Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
Apansız silahına davranan
Nice delikanlıların figüranlık yaptığı
Yazlar bilirim memleketime özgü

Güzler bilirim ülkeme dair
Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
Kalakalmış bir kıyıda melül ve tenha
Kalbim gibi
Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
Titreyen kenar mahalle çocukları
Bir sıcak somun için, yalın kat bir don için
Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi.

Kadınlar bilirim ülkeme ait
Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak
Göğüsleri Çukurova gibi münbit
Dağ gibi otururlar evlerinde
Limanlar gemileri nasıl beklerse
Öyle beklerler erkeklerini
Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi.

İsyan şiirleri bilirim sonra
Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
Harfler harp düzeni almıştır mısralarında
Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
Kimi bir soygun sofrasında ışıklı sofralarda
Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır.

Müslüman yürekler bilirim daha
Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet
Eller bilirim haşin hoyrat mert
Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı sorulacak bir hesabı
Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.

Bütün bunların üstüne
Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim
Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
Adın kurtuluştur ama söylememeliyim
Can kuşum, umudum, canım sevgilim.

   Erdem Bayazıt
 
  

Çevrimdışı tubilig01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.021
  • 4.423
  • 2.021
  • 4.423
# 15 May 2014 10:46:30
BİR VEDA HAVASI

Vakit tamam!.. seni terk ediyorum
O bütün alışkanlıklardan
Ve bütün sıradanlıklardan öteye
Yorumsuz bir hayatı seçiyorum
Doyamadım inan
Kanamadım sevgiye

Korkulu geceleri sayar gibi
Deprem gecesinde bir yıldız
Birdenbire kayar gibi;
Ellerim kurtulacak ellerinden
Bir kuru dal, ağacından
Çatırdayıp kopar gibi

Aşksa bitti
Gülse, hiç dermedik
Bul kendini kuytularda, hadi dal
Seninle bir bütün olabilirdik
Hoşça kal gözümün nuru
Hoşça kal

Vakit tamam!.. seni terk ediyorum
Bu, kırık ve incecik
Bir veda havasıdır
Tutuşan ellerimden
Parmak uçlarına değen sıcaklık
İncinen bir hayatın yarasıdır

Kalacak tüm izlerin hayatımda
Gözümden bir damla yaş
Sızlayıp resmine aktığında;
Bir yer bulabilsem keşke
Bir yer, seni hatırlatmayan;
Kan tarlası gelincik şafağında
.....
Sen bir suydun oysa
Sen bir ilaçtın
Hoşça kal canımın içi
Hoşça kal

YUSUF HAYALOĞLU

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 15 May 2014 20:31:59
   "Olur biter
Geçer gider.
Ama canımı yaka yaka yutkunduğum şeyler var.
Olup bitmeyen,
Geçip gitmeyen.
Zaman zaman yine uykusuzluk çekiyorum ama…
Çokta takılmıyorum artık bu uyku konusuna,
Uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana…"

Cahit Sıtkı Tarancı

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 15 May 2014 20:53:40
ÇİLE
Bizim hiç bir hürriyetimiz yok,
Hiç bir hürriyetimiz,
Ne çalışmak, ne konuşmak, ne sevişmek,
Sen orda bağrına bas dur en büyük çileyi,
Ben burda en büyük çileyi doldurayım,
Ekmeğe muhtaç, hürriyete muhtaç, sana muhtaç.
Sen orda dalından koparılmış bir zerdali gibi dur,
Ben burda zerdalisiz bir dal gibi durayım.


   

      
A. KADİR

Çevrimdışı GÜLCE90

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.488
  • 16.361
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.488
  • 16.361
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 17 May 2014 10:04:02
Teğet

Herkes kırılamaz;
bazen ipince bir dal olmak gerekir
kırılmak için:

Ama dünya kütüklerin…

Ağlayamaz herkes;
ağlayabilecek kadar büyümek gerekir:

Dünya ise küçüklerin…

Sevemez herkes;
bir orman olmak gerekir sevmek için:

Bak ki dünya çöllerin…

Ve vâkur bir damla olmak
dalga için.

Katılmak okyanusa aşk için, isyan için!

Yılmaz Odabaşı

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 17 May 2014 14:22:45
Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
 Ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak
 Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
 Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;
 Toprağı rüzgârı denizi göğü
 O her zaman bir insanla anlamlı
 Tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı
 Unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
 Ve ucuz korkuların kör kuyularına
 Daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz.

 ŞÜKRÜ ERBAŞ

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 17 May 2014 19:53:49
GİTME KAL

Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
"GİTME KAL" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir

Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir inci ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir

Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir

Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir

Ne çok severdik seni aklına getir







Arif DAMAR

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 17 May 2014 19:54:38
YOKSULDUK DÜNYAYI SEVDİK

Öyle uzak
Gitgide
Öyle güzelleşti ki
O yüzü hiç görmedim
Hiç yaşamadı belki
            Tülin'in yüzündeki
            Duru güzellik
            Nasıl da benzer
            Ben kırgın
            Küskünken
            Evsiz barksız bir anının
            Puslu
            Kırık
            Yerinden düşmüş camındaki

            Güneşsiz bir kış akşamındaki
            İnce
            Solgun
            Esmer

            Nasıl da benzer
            Ben kırgın
            Küskünken
            Kimselere görünmeden
            Dönüp dönüp baktığım
         
            Saksılara
            Deniz kabuklarına
            Kitap yapraklarına bıraktığım

            Ama zor
            Ama kolay
            Tavanda bir yarım ay

            Nasıl da benzer
            İnce
            Solgun
            Esmer

            Ben kırgın
            Küskünken
            Evsiz barksız bir anının
            Puslu
            Kırık
            Yerinden düşmüş camındaki
            Güneşsiz bir kış akşamındaki
            Tülin'in yüzündeki
            Duru güzellik

            Ama zor
            Ama kolay
            Yoksulduk
            Dünyayı sevdik

            Tavanda bir yarım ay











Arif DAMAR

Çevrimdışı abdil7

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.717
  • 3.998
  • Okul Müdürü
  • 2.717
  • 3.998
  • Okul Müdürü
# 17 May 2014 21:04:13
Tükürün

Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım:

Ne yapıp ye'simi kahreyleyeyim bilmem ki?
Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!

Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan
Yatıyor şimdi Nasıl yerlere geçmez insan?

Şu mezarlar ki, uzanmış gidiyor, ey yolcu,
Nereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu!

Bu ne hicrân-ı müebbed, bu ne hüsrân-ı mübîn
Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin!

Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:
Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!

Bereden reng-i hüviyetleri uçmuş yüzler!
Kim bilir hangi şenaatle oyulmuş gözler!

«Medeniyet» denilen vahşete lânet eder,
Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!

Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden!
Nice başlar, nice kollar ki, cüdâ cisminden!

Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkât;
Sonra nâmusuna kurban edilen bunca hayat!

Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!
Göğsü baltayla kırılmış memesiz vâlideler!

Teki binlerce kesik gözdeye âid kümeler:
Saç, kulak, el, çene, parmak Bütün enkaz-ı beşer!

Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,
Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!

İşte bunlar o felâket-zedelerdir ki, düşün,
Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!

Müslümanlıkları bîçârelerin öyle büyük
Bir cinâyet ki: Cezâlar ona nisbetle küçük!

Ey bu toprakta birer nâş-ı perişan bırakıp
Yükselen, mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp

Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!

Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!

Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark'ın, tükürün!
Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!

Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne!
Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!

Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!

Hele İ'lanı zamanında şu mel'ul harbin,
"Bize Efkar-ı umumumiyesi lazım Garb'ın";

Oda ALLAHI bırakmakla olur herzesini,
Halka iman gibi telkin ile, dinin sesini

Susturan aptalın idrakine bol bol tükürün
Yine hicran ile çılgınlıgın üstünde bu gün,

Bana Vahdet gibi bir yar-ı musaid lazım
Artık ey yolcu bırak, ben yanlız ağlayayım
 
Mehmet Akif Ersoy

 
 
 

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 17 May 2014 21:41:42
Dudakizi

Arnavut kaldırımlı sokağın bir ucunda ben
Diğer ucu sana çıkıyor / denize
Kostukca koşuyorum
Çoğalıyor laciverdin/iz
Yosun yeşili ipincecik
. . . .bir iplikle tutunmuşum
. . . . . .dalgaların iyot kokulu beşiğine
Bir kopsa
Bin acıyla yırtılacak zaman

Bir tek sana gelen yolların
Her bir kırmızısını ihlal ettim
Büyüdükçe yokluğunun yangını
Suyunun serinliği için suça ittim
. . . .. . . diz kapaklarımın sızısını
Rüzgar ne zaman yoklasa odamın duvarlarını
Sen kokulu fesleğenlerle
. . . .avuçiçimde kuruttuğum mor bir çiçek
. . . .. . .alıp aklımı uçurdunuz / denizaşırı
İlham perilerine mükellef sofralar kurduğum bir dedikodu
Ama rakımı deniz kızlarıyla paylaştığım doğru
Sana ucu uykusuz sabahlara açılan şiirler dokuduğum da
Sırtıma vurup dağların yükünü
Bağrış çığrış içinde çocuklarla türküler okuduğum da
Senden hiç birşey saklamadım
Ama senden birşey sakladım
Daha anne rahminde terkedilen sevdaların
. . . . . . . . üvey babası olduğumu…
Bunu da benden öğren.

Arnavut kaldırımlı sokağın bir ucunda ben
Diğer ucu sana çıkıyor / denize
Kostukca koşuyorum
Çoğalıyor laciverdin/iz
Yosun yeşili ipincecik
. . . .bir iplikle tutunmuşum
. . . . . .dalgaların iyot kokulu beşiğine
Bir kopsa
Bin acıyla yırtılacak zaman

Tıpkı, buğulu penceresinden bir teknenin
. . . .karanlığı seyretmesi gibi /aşk
Her kapı açıldığında
. . . . ..dökülecek benim de gözlerimin körlüğü
Kapandığında kapı
. . . . . . . .suretim silinip gidecek yüzünün aynasından
Ve varlığım da yokluğum da artık sen/deniz
Yanağımdaki sensiz yanılgılarımın mührü
yad / igar ve yanık bir dudak izi
Bir de kendimi getirdim yanımda
Al ve yüreğinin en korunaklı
. . . .kuytuluğunda sakla bizi

Abdulkadir POLAT

Çevrimdışı sergüzeşt

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 326
  • 4.376
  • 326
  • 4.376
# 17 May 2014 22:24:21
BEN SANA SUSTUM


Ey yâr
Çehresi gül-i zar
Varlığı canımı yakarken
Yokluğu aklıma zarar
Sen gül idin gül olmasına ama
Kokun bana günahtı
Ve senin de her gül gibi dikenlerin vardı
Her sensizlikte tenime batan
Battıkça yaralayan
Kanatan
Ve biraz da acıtan…


Şimdi benim karayazıma çalan o koyu matem gözlerim
Bir neyzenin çatlamış dudaklarında inleyen nefes gibi giryan
Ayrılıkla mayalanmaya görsün bir kere zaman
Kursağına düşen her dakikada
İşte böyle kan kusuyor insan


Sensizlik kavşağına çıktıktan sonra bütün yollarım
Yürürken elimden tutan sen olsan ne yazar
Bir idam mahkumuna gül bahçesi bile zindan


Şimdi dilim mecalsiz susuşlara prangalı
Artık usturaya vurulmuş düşlerimde sen yoksun
Nikâhıma aldığım sensizliğin mihridir
Avuçlarımdaki bu gözyaşlarım
Al hepsi senin olsun
Nasıl olsa ben hep sensizim
Yine ağlarım
Ve içimdeki ölü denizler çekilirken sensiz batan her güneşte
Ben yine iğnesi kırılmış bir gramofon gibi
Çaresizce susarım


Biliyorum ben sana sustum
Ama susmalıydım
Dudaklarımda intihar eden kelimelerle
Derdimi anlatamazdım sana
Bir uçurumdan düşer gibi düşerken takvimden yapraklar
Her defasında
Daha seninleyken sensizliği üzerime kusarken
Lambaları kör, kendi sağır o fer fecir sokaklar
Ve benden hesap sorarken
Daha adı bile konmamış sevdama dair
Avuçlarıma ölü doğan umutlar
Ağzımdan çıkan her kelime şakağından vurulmalıydı
Paragraf paragraf kelimeler yağarken üzerime
Benim kelepçe takılmalıydı dilime
Artık konuştuğum her söz delil sayılmalıydı aleyhime


Aşkın o mesut çocukları çoktan lale devrinde kalmalıydı
Yirmi birinci yüzyılda aşık olan
Ya kör ya sağır olmalıydı
Ya da işte böyle benim gibi
Ayrılık bir akrep gibi sokunca dilini
Teli kopmuş keman gibi
Susmalıydı


Ben
Filistin’de tüm umutları bombalanmış bir çocuk gibiyken
Kalbi kırık
Bedeni yanık
Ocağı yıkık…
Ve bütün dünya kör
Tüm insanlar sağır ki
Buna bir Allah tanık!
Söyle nasıl susmazdım oysa


Kılıç yarası gibi bir ayrılığın arefesinde
Sen hiç bilmesen de
Ben
Avuçlarımdan kum tanesi gibi kayan dakikalara ağlıyordum
Yüklemi ayrılıkla çekimlendikten sonra bir cümlenin
Özne ya da nesne olmanın ne önemi var
Asıl mana bir tümleçin koynunda yatar
Neden?
İşte ben bu ayrılığa her neden deyişimde
Kendime küsüyor
Sana susuyorum


İşin kolayına kaçmadım yani
Ayrılığa sığınıp unutmadım seni
Yıllar sarı hazanda dökülen kuru yapraklar gibi
Birikirken üst üste
Benim unuttuğum tek şey
Seni unutmaktı


Ayrılığın azı karar
Çoğu işte böyle zarardır
Aşkın ise azı çoğu olmaz
Aşk her aşığın kendi yüreği kadardır
Yüreğini aşkla doldurup da
Geride bir katre boş yer kalansa
Kendini aşık sanan bir zavallıdır


Ve susmak
Hakkında söylenenleri kabullenmek değil
Yargısız infazına isyan etmektir
Yani susmak
Ölümün uykudaki hâli
Ölüm ise yeniden doğmanın tek ihtimalidir


Ondan işte
Kırık ayaklı bir atın alnına saplanan kurşun
Ona buse gibi gelir
Cennete bile girmek için
Önce ölmek gerekir!


Artık beyhude arama beni
Yağmur yemiş ela gözlerindeki kara gecelerde
Ben bulurum seni nasıl olsa
Şizofren bir hastanın ikindi nöbetlerinde
Hem çoktan bir gazetenin kayıp ilanında çıktı benim adım
Eşkalimde sessiz ve sensiz olduğum yazıyor
Paslı bir bıçak saplanmış gibi sızlarken sol yanım
Gözyaşlarımı meğer o şehirde unutmuşum
Eskiden sadece ben susardım
Şimdi gözlerim de susuyor


Aslında susmak
Bazen feryat figan ağlamakmış
Oysa bunu kimseler bilmiyor
İşte bundandı
Sıcak çaylara çerezlik eden sözcüklerden yoksun oluşum
Ve sarılıp da boynuna
Hıçkıra hıçkıra ağlayamadığımdandı o kahrolası susuşum


Ama olsun
Yine de pişman değilim suskunluğuma
Yeter ki sen
Yüklemi mutluluk olan her cümlenin öznesine yazdır adını
İsterse beni en devrik tümcelerde bir bağlaçla bağlasınlar
Hüzün dolu ünlemlere


Ağlama
Ağlama, gözyaşların da artık söndüremez bu yangını
Hem daha bir canım acıyor
Gözyaşlarının tuzu değince yaralı yüreğime
Hadi vasiyetimdir sana
Yaz bir kenara
Artık doğmamış çocuklara kalsın bütün umutlarım
Senin çeyiz sandığına konsun kalan gençlik yıllarım
Benim seni unutamayışıma
Ve bir vefasız olamayışıma inat
Sen 
Beni
Unut


Varsın gözleri sana benzeyen bir de oğlun olsun
Kim bilir
Belki de adını Can koyarsın
Yalnız ona her baktığında beni hatırla
Çünkü ben senin o ayaz bakışlı gözlerinde kayboldum
Ve küsemedim ben sana
Sadece sustum!

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 18 May 2014 00:19:35
Yaşlandık da ondan mı
Susarak katlanıyoruz her mutsuzluğa
Saatlendiriyoruz günü
Bölüyoruz dakikalara
Bir hiç oluncaya kadar bölüyoruz onu.
Bölüyoruz yani bütün mutsuzluklara
Bir yaprak saniyesi geçiyor usul usul
Penceremizden
Mavi mavi hatmiler parlıyor dışarıda
Dışarıda küçük bahçemizde
Ayak izleri gibi gökyüzünün
Hatmiler
Bırakıyoruz bu sessiz uyuma kendimizi
Derken bir mavi damar, bir dudak büküş
İyi anlaşılamayan bir ses sokaktaki
Çırpına çırpına yükselen duman
Bir tutam saçın öne düşüşü
Sanki bir sardunya bir yaz boyu ne kadarcık uzarsa
Kaça alınırsa bir tükenmez kalem
Doluyor içimize öyle
Hayatın birdenbire anlaşılması gibi bir duygu gürültüsü
Yağmur yağacak.
****
Yorulduğun zaman söyle
Susalım, hiç konuşmayalım istersen
Sussak da, hiç konuşmasak da, sözlerin senin
Açık denizler gibidir zaten elimde
Her zaman ama her zaman bir kıyıyı sezdiren
Hatırlıyorum da kelimelerini bir bir:
Şairlerin flaşları kalpleridir
Dışarıya da parlamalı biraz
Kaldı ki ben içimde gezinmekten yoruldum
Sensin, iyi anlarsın beni
Gözlerine başka türlü bakıyorum
Ben bütün gözlere başka türlü bakıyorum şimdi
Nemli bir tülbent olup buğulanıyor
Ve yaslı ve mahzun
Ve devrilmiş bir boya kabı gibi de yoğun
Memleketimin gözleri
Yağmur yağacak.******
  Flaş / Edip Cansever

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 18 May 2014 11:12:58
Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
 Nasıl etsem, nasıl yapsam da
 Meydanlarda bağırsam
 Sokak başlarında sazımı çalsam
 Anlatsam şu kiraz mevsiminin
 Para kazanmak mevsimi değil
 Sevişme vakti olduğunu...

 Bir kere duyursam hele
 Güzelliğini,tadını,
 Sonra oturup hüngür hüngür
 Ağlasam
 Boş geçirdiğim bağırmadığım
 Sustuğum günlere
 Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı
 boyacı çocuğunun
 Oğlu bir şiir okusa
 Karacaoğlan´dan
 Orhan Veli´den
 Yunus´tan,Yunus´tan...

 [SAİT FAİK ABASIYANIK]
 Şimdi Sevişme Vakti

Çevrimdışı harslan05

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.420
  • 70.115
  • 3.420
  • 70.115
# 18 May 2014 12:17:50
Tuvaldeki Sevgi

Bir ressamdı O,
Çizerdi kara geceleri, yalnızlıklara boyayıp
Sevdalar hep karaydı, hasret gibi kapkara...
Dayanılmazdı yüreğindeki sızı,
Ağlardı hüzün kokan resimlerle...

Bir gün...
En ayazında zemherinin
Bir ateş düşünce gönlüne
Titredi elleri gibi, heyecandan yüreği...
Unuttuğu renkleri karıştırıp birbirine
Dans ettirdi fırçasını tuvalinde...
Dalgalandı deniz, göz kırptı güneş
Yemyeşildi ağaçlar, hiç olmadığı kadar…
Bir bakış çizdi belli belirsiz hatıralardan çalıp
Bir gülüş gelip kondu dudağına…
Sevgiyle boyadı,
Sevgiye boyandı ressam...

(Alıntı)

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK