24 KASIM..
Devamlı değişen müfredat ile kafası karışan bir bedenim ben.
Çırpınıp bir şeyler vereyim diye,
Eriyen tükenen ve bitenim ben.
Tatili herkesçe dile dolanan
Susuz yolsuz dağ köyüne yollanan,
itiraz etmeden de gidenim ben.
8-5 memurun gözüne batan
Kimisine göre yan gelip yatan
ayın 15 inde maaşı yatan
Ek dersi 10 gün geç ödenenim ben.
ilim düşmanıyla muhatap olup,
Gençliği dağ başında kalıp,
Her eylül ayında umutla dolup
Sonra yavaş yavaş tükenenim ben.
Kırtasiyesini kömüre veren,
Temmuzda zam alıp EYLÜLDE VERGİ DİLİMİNE GİREN ,
ARALIK AYINDA MURADINA EREN
OCAKTAN OCAĞA SEVİNENİM BEN....
Hocam ağzına yüreğine sağlık ne güzel ifade etmişsiniz,ömrünün baharını dağ başlarında eriten nice meslektaşımız vardır,ayrıca maaşından öğrencilerine hediyeler alan(helali hoş olsun) sadece bu mesleği hala anlamaynlar için!Öğrencisinin ayakkabısını cebinden alan,nice eli öpülesi saygıdeğer öğretmenlerimiz vardır bu memlekette ama maalesef bugün geldiğimiz noktada,materyalist anlayış çerçevesinde yorumlanmaya çalışılan horlanan,küçümsenen bir meslek!
Hep canımı acıtmıştır biliyormusunuz, şu meşhur tvlerin meslek seçimi(üniversite sınavı öncesi) programlarında,en çok rağbet edilen meslekler sıralamasında öğretmenliğin adını bile anmazlar ağızlarında,çünkü onların metaryalist anlayışlarına göre öğretmenlik çok kazandıran bir meslek değildir!Bu nedenlede dikkate değer değildir!!!