---------ALINTI-------------
KALLEŞ ÇIKTILAR
Şu Ergenekon yalanları ve yaygaracı galeyancı İslamcı basının bizleri itham eden töhmet altında bırakan bizleri sorgusuz delilsiz hukuksuz suçlayıcı bütün manşetleri aklıma geldi.. Ne çok kendine İslamcı diyen arkadaş tanıdım ki hepsi (çok düşündüm artık asla ağır değil bu laf) ‘kalleş’ çıktı..
Tanıdığım sevdiğim arkadaşlığım olan insanlar Türk Ordusu kendi askerlerini öldürdü diye yayınlar yaptılar, tanıdığım çay içtiğim dostluğum olan nice genç yazar Taraf Gazetesi ağzıyla hatta direktifiyle galeyanvari yazılar yazdılar, tanıdığım ne çok genç aydın, bizleri suçlayıp mahküm edip hukuksuz delilsiz yaka paça götürülmeye alkış tuttular, ‘oh olsun’dan daha beter yazılar yazdılar…Amerika’nın Irak İşgali’ni övmüş desteklemiş faşist liberal yazarlarla kol kola girdiler.. Amerika’nın Irak’ta öldürdüğü bir buçuk milyon Müslüman’ın adından dahi bahsetmediler..
Bunlar geldi aklıma.. Kalbim o gemide, ama, kalbim çok çatallı.. Vicdan denen bir şey vardı güçlükle yol aldığımız boyumuzu sıkletimizi aşan Allah’ın hazinelerinden bir şey, işte bu son üç yılda ne çok İslamcıyım diyen insanda ‘zırnık’ kalmamış.. Tertemiz dediğim dünya güzeli dediğim onlarca değil yüzlerce genç samimi aydın çocuk birden ‘azgınlaştı’, ‘gaddarlaştı’ ve bizler dayak yerken sinsi sinsi gülmeye başladılar, açıkça kelimenin tam anlamıyla ‘kalleş’ çıktılar… Çocukluğumdan beri tanıdığım bu kalleş kelimesinin ne olduğunu işte bu son üç yılda gerçek sahici anlamıyla öğrendim, kalleş..
Sağlamdım yanılmazdım laf ettirmezdim derken tüm hayatımın en büyük hayal kırıklığına uğradım, hayat yolum ellidördüncü yılına girerken hepsini defterden telefondan masadan dostluktan siliverdim..
Artık hepsini birer birer hafızamdan silmeye ve geçmekte olan günlerin yardımıyla bütünüyle unutmaya çalışıyordum ki, ‘Nihada gemiler yola çıktı sen de gel’ diye bir eski arkadaş..
Yolunuz açık olsun, Allah’a dualar ediyorum inşallah kötü şeyler olmaz, ama Nihada artık o gemide hiç olmayacak..
‘VİCDAN’ İNSANLIĞIN TA KENDİSİDİR
Nihada’ya küfürler ettiniz, Nihada’yı ‘Ergenekon’dan niye almıyorlar’ diye şikayetler ettiniz, Nihada’yı faşist liberal yazarların ağzına uyup Ergenekoncu darbecilikle suçlayıp mahküm ettiniz… Kalbim kırılsaydı keşke bir sarsıntı değil yaşadığım, ‘infilak’ ettim ve artık Nihada başka bir adam oldu..
Daha yüce daha soylu bir şey öğrendim, vicdan, bir kurum, bir parti, bir örgüt, bir iktidar, bir devlet bir mezheple ilgili bir şey hiç değildir, ‘vicdan’ insanlığın ta kendisidir.
Ya yeryüzünün bütün toprak parçalarında herkese eşitlik herkese hukuk diyen bir yerde olabilmeliyiz, ya da içtiğimiz su yediğimiz ekmek haram olsun bize..
Çok geç öğrendim, politika, bir at’a oynamak gibi ve at’ın birinci gelmesi için bütün ahlakını dinini pazarda satmak gibi bir şey..
BOŞUNA GÜNLERİMİ ZİYAN ETMİŞİM
Ben ‘yazarım’, politik kumarbazlardan olamazdım.. Necef’te Hazreti Ali’nin türbesi bombalanırken susanlarla yan yana gelemem artık, Silivri Cezaevi Amerika direktifleriyle Guantanamo’ya dönüştürülürken Gazze’ye gelemem artık..
Çok şey öğrendim, anladım ki her insan iki ayaklı değil, öğrendim ki politik kurnazlıklara uzak durmayanlar ya birilerinin askeri ya birilerinin mürididir..
Çok şey öğrendim, insan ruhunu ve insan kalbini öğrenmeden o ideolojilerde başkalarına duyarsız bir tuhaf din şartlandırılarak öğretiliyor..
Akdeniz’de gemileriniz yol alırken bir göklere bulutlara yukarılara doğru bakın ben de ‘oralarda bir yerde sizinle birlikte olacağım’, ama bedenim olmayacak…Öyle aşırı öyle ürkütücü bir kalleşlikle sarsıldım ki, inanın işte küçük küçük gizlice yazıyorum bu feci aldanmışlıkları, hepsi benim kusurumdu, diyorum.. Geçin şu kalbi beyni, derisi kemiği olmayan insanlarla boşuna günlerimi ziyan etmişim..
Şimdi siz yoldayken bunları yazmak çok ağrıma gidiyor, ne yapayım, insan kalbi, insan kasları, insan duyguları, insan beyni kalleşlikle bu kadar havasız kalınca, politik kurnazlık ve politik fırsatlıklarla gaddarlaşmış örgütlere kurumlara kişilere karşı bas bas bağırmadan ya da alaya almadan sakin umursamaz olamıyor artık..
Nihada, Gazze’ye ulaşmanın bir yolunu bulanlarla hep birlikte olacak ya da ömrüm oldukça Gazze’ye ulaşmanın yollarını arayacak ama şimdi Nihada, Silivri’deki vahşi ithamların nöbetini tutuyor, onurundan intihar etmiş suçsuzların sahipsizlerin hikayeleriyle meşgul..
Nihada, tüm hayatını sorguya çekiyor artık, bir şey öğrendi, politik inancı şekillenmiş ve keskinleşmiş insanlardan korkuyor, ürküyor, uzak duruyor artık..
Allahım, hayatımın en zor laflarını hatıralarımda şimdi uzun uzun yazıyorum ama şimdi bir çırpıda özetleyip yazıverdim, sen beni bağışla..
Nihat Genç