Sonbahar

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.985
  • 443
  • 1.985
  • 443
01 Eyl 2007 21:52:10
 Evet  sonbahar resmen geldi . Bugün eylül 1.Bazıları için romantik bir mevsim,bazılarına göre hüznünn simgesi.Biz hep sonbaharı okullar açılır,yapraklar düşer,göçmen kuşlar göç eder diye açıklarız yıllarca öğrencilere.Bir yaz daha bitti.Artık iple çekeriz temmuzu,ağustosu.Ömürden bir yaz mevsimi daha geçti.Hoşgeldin sonbahar!!!!!!!!

Kadnlar sonbahar yapraklarini dökmeye baslar
titrek dudaklarinda sarisin bir keder
nabiz kaybolur kan susar dolasim yavaslar
sisli bir nebuloz gökte yazilmamis siirler

dargin sevgililer yalnizliklarina uzaklasiyor

anlasilmaz çocuklugun ortaokullarindan ders zilleri
kilitli defterlerde kurutulmus menekseler
tehlikeli yolculuklarin kanat çirpan mendilleri
sazdan saza azalan hicranli köçekçeler

dünkü delikanlilari yasliliga tasiyor

eylül sehirleri yagmurlu gürültülerle alir yerlerini
deniz kahvelerinde son kadehlerde bulutlar birikir
ilik bir aydinlikla yikayip yorgun ellerini
görgülü ihtiyarlar bir bir ortaliktan çekilir

yaslandikça insan dünya baskalasiyor
--------------------------------

Attila İlhan

Çevrimdışı humeyra7

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.399
  • 4.170
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.399
  • 4.170
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 01 Eyl 2007 22:18:17


İstanbul'da Sonbahar

Mevsim rüzgarları ne zaman eserse
O zaman hatırlarım çocukluk rüyalarım
Şeytan uçurtmalarım
Öper beni annem yanaklarımdan
Güzel bir rüyada sanki sevdiklerim
Hayattalarken hala

Akşama doğru azalırsa yağmur
Kız Kulesi ve adalar
Ah burda olsan çok güzel hala
İstanbul’da sonbahar

Her zaman kolay değil
Sevmeden sevişmek tanımak bir vücud
Yavaşça öğrenmek alışmak ve kaybetmek
İstanbul bugün yorgun üzgün ve yaşlanmış
Biraz kilo almış ağlamış yine
Rimelleri akıyor   
                          Benim kendimi en iy hissettiğim  ve mutlu olduğum mevsimdir...
                         

Çevrimdışı ezoss

  • Uzman Üye
  • *****
  • 427
  • 307
  • 427
  • 307
# 02 Eyl 2007 12:19:41
Sonbahar Kelebeği

Sözcüklerin doyumsuz fırtınasında saf ve yalındır yolculuk
Bir şimal rüzgarı eser uzaklardan, savrulur sevdanın külleri
Ölümsüz bir şarkı, bitimsiz bir hikaye gibi aşar kilometreleri
Sarıp sarmalar iki sonbahar kelebeğini efsane bir sonsuzluk…

Seni bana bağlayan gizem bağlarıyla bağlandım yüreğine. Açmayan umutlarım vardı gönül bahçemde. Çölümdeki kaktüsler susuz, yüreğimdeki ay’lar ışıksız, gönlümdeki yıldızlar dargındı gecelere seni tanımadan önce. Sözcüklerinin doyumsuz fırtınasında saf ve yalın bir yolculukla ülkene uçtum, bir şimal rüzgarıyla nehirlerine daldım ve ölümsüz sevda külleriyle ruhuna doldum.
Sevdan sarıp sarmaladı gönlümü. Bundan böyle gecelerin turkuvaz ışıklar yaydığı bir gezegende seni arayacağım gül dudaklım. Güvercin kanatlarına yüklediğim tüm mesajlarda seni sevdiğimi söyleyeceğim. Bir dağ başında, mor çiçeklerin yetiştiği yamaçlarda beni beklediğini, benim ruhumu istediğini hissederek bir seni, seni seveceğim.
Tadına varılamadan yaşanan bu garip yerkürede tanımsız güzellikleri aramam hiç bitmedi benim. Tüm yolculuklarımda yollar taşıdı beni sevdanın ülkesine. Dönüşsüz yolların labirentlerinde acılara sarıldım. İmkansızlıklar, bir topaç gibi çevrilen zamanın çarkına tutunarak beni de çevirdi. Kuşların göçlerini izledim defalarca. Her bahar ülkeme bıkmaksızın uçup gelen göçmen kuşlar bu kez seni getirdiler uzak kentlerden.
Sözcüklerimin kırılgan notalarından her gün yeni besteler üretirim ben. Ruhumdaki yangınlar bir beni yakar, bir beni derbeder eder bilirim. Bu serkeş ruhumun yumakları bir beni sarar, bir beni ağırlar gönül soframda. Yüreğimdeki tüm kum fırtınalarında haramiler kılıçtan geçirirken gövdemi, aman demem. Bir hasret türküsünde uzaklara uçar, bir müzik tınısında yüreğimi engin denizlerin sularında aşkla yıkarım.
Eşsiz okyanuslarını aşıp sana geliyorum her gece. Her gece zülfünden yanağına düşen saçları okşuyorum haberin olmadan. Sırma bakışlarının öldüren zemherilerinde senin ülkene otak kuruyor, beni ağırladığın kıl çadırlarda saltanat sürüyorum. Senin ülkende sonsuza dek kalmak, senin sularında ölene dek yıkanmak istiyorum.
Öksüz düşlerimin çoğalmalarında trenler geçiyor usumdan. Kabıma sığmıyor mantığım ve okyanuslar aşıyorum düşlerde. Gezegenlere yolculuğa çıkıyorum her gece. Yıldız kümelerine güller serpiyorum ve yüreğimde kopan kıyametlere korkularım diyorum. Hiç yorulmuyorum, hiç ağlamıyorum ve hiç üzülmüyorum seni düşünürken. Varlığın dilden dile dolaşıyor, gözlerin gözlerime yükleniyor. Sen belki de martılar tünetmişsin gözlerine. Denizdir gözlerin, kestane ormanları saklıdır saçlarında. Bir balıkçı adını fısıldıyor yüreğime ve salıyorum bu aşkın balıklarını özgür denizlerine.
Hiç umutsuz olmadı benim aşklarım. Dokunamadığım ellerine, doyamadığım bakışlarına ondandır sevdalandığım. Rüzgarların kanatlarındaki ruhum, bitimsiz beklemelerdir sana durduğum. İsterim ki, beni sana muhtaç et. Bitkin dehlizlerimden, senin sevdanla çıkayım. Işıkların uyuduğu, meleklerin ruhuma dokunduğu yerlerden seni bir ırmak coşkusuyla isteyeyim. Ürkek mavilikleri çağrıştıran gözlerini, yüreğime belediğin ışık titreşimlerini tanrından dileyeyim.
Gül dudaklarına dua, sonsuzluğu çağrıştıran gözlerine şefkat, sis damlalarına benzeyen yokluğuna bir türkü, karlı kayalıklarda yalnız sana açmış bir kardelen olayım ben. Mahcup duruşlarında sana yanılgısız bir duruş, bir yıldız, bir buğday tanesi olayım topraklarında. Ben ki sırma gözlüm sisler içinde bir ışık olayım yoluna. İşte ellerim, işte yüreğim ve işte sonsuz gönlüm. Al beni, al götür bilinmez rüyalar imparatorluğuna.


alıntı

Çevrimdışı emilii

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.578
  • 1.599
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.578
  • 1.599
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 03 Eyl 2007 23:09:35
en sevdiğim mevsim. geldi işte. kavuştuk birbirimize.
nsılda sabırsızlanıyorum sararan yaprakların doldurduğu yollarda yürümek için.
derin bir uykuya dalıyor doğa yeniden doğmak için.
Sonbahar genelde ölümü, hüznü çağrıştırır. Bana göre ise sonbahar hayattır.
Doğa vazgeçer yaşamaktan yeniden doğmak için. dinlenir iyice. insanların koşuşturmacasına rağmen.
Bize mesaj verir gibi uyur hemde. "her başlangıçın bir sonu var unutma,
 Yaşamın koşuşturmacasına dalıp ta kendini, sevdiklerini ihmal etme" der gibi uyur.

çok seviyorum bu mevsimi ::) ::) ::)

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 22 Eyl 2007 16:51:46
Eylül Sonrası Sonbahar
Yaprakları bardaklara dizip, ruhunun küvette süzülüşünü izliyordum. Cama yansıyan gölgen adımı sayıkladı bi anda. Şaşırmıştım. Sen adımı daha önce hiç söylememiştin ki? Bugünlerde hep böyleydin. Kaybolduğunu bana hissettirdiğin için mutlu musun peki? Sorularım yersiz, yurtsuz, cevapsız. Biliyorum. Havaya karışıp, dudaklarına çarpsın istiyorum sadece, onları oynatamasa da üşütsün istiyorum soru işaretlerim yalnızlığını.
Eylül çoktan bitti. Ben hala üşüyorum. Bizi üşüten ve üzen Sonbahar'ın başlangıcı değil miydi?
Ben neden hala böyleyim peki?

Çevrimdışı sakin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.253
  • 902
  • 1.253
  • 902
# 22 Eyl 2007 20:57:33
Sonbaharı seviyorum.Benim için birçok şeyin yeni başlangıcı.

Çevrimdışı mcatdere

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 132
  • 51
  • 132
  • 51
# 22 Eyl 2007 21:02:38
bence mevsimlerden en sıkıcı olanı, herşeye yeniden başlangıç yapıyorum...

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 10 Eki 2007 16:43:26
Sonbahar
Çiçekler, meyveler, kelebekler gitti; kıyamet koptu nice canlılar öldü.

Onların ölümleri yetmiyormuş gibi donacaklar, çürüyecekler. Böylece haşr-i azam (büyük haşir, canlıların kitle halinde ölümü) gerçekleşti. Geçmiş senelerde de böyle şeyler oldu. Pek çok canlı öldü. İlkbaharda aynı şekilde dirildiler. Her şey ölüp ölüp diriliyor.

Her gün ölü gıdalar yiyoruz, diri diri yaşıyoruz. Ahiret hayatına inanmak zor olduğundan Allah biyolojik canlıları halden hale sokuyor. Ölüm yokluk, hiçlik değil. Bir hayat şeklinden diğerine geçmektir. Ölümle yaşayış şekli değişir, hayat bitmez. Yine sonbaharı yaşıyoruz. Sararan yaprakların hüznü sonunda ilkbaharın müjdesi var. Kocaman dağ, beyaz kefenini giymiş oturuyor. İlkbaharda o dağ yemyeşil olacak, çiçeklerle süslenecek. Kuzular otlayacak.

Otlar, kuzuların dişlerinde ölecek. İşkembesinde dirilecek. Böylece günler geçecek. Ölen otlar, et, süt, hatta kuzu olarak bize dönecek. Topraktan ot, ottan dana ve kuzu yaratılıyor. Ölüm yokluk değil, bir hayat şeklinden diğerine geçmektir. Hayatı veren Allah’tır. Eğer atomlardaki elektron hareketini düşünürsek, hayatın her şeyi kuşattığını rahatlıkla anlayabiliriz. Bunun için canlılarda potasyum, kalsiyum, demir bulunmaktadır. İnsanlarda demir noksanlığı, hastalıktır.

Demir insan hayatında yer alırsa gerisini artık siz düşünün. Nasıl ki bir bina çeşitli malzemelerle yapılır. İnsan denilen bu saray da öyledir.

Her binanın ustası olduğu gibi insan sarayının ustası da Allah’tır. Taşı, demiri bir yere yığsak, “Haydi apartman olunuz.” desek olamaz. İnsan sarayı atom parçacıklarından, molekül tuğlalarından yapılmıştır. Ustası da Allah’tır. Organlarımızın kıymeti gösteriyor ki, biz kıymetli bir yaratığız.

Canlılar içinde sadece insan, din sahibidir. İnsanın kıymeti de buradan geliyor. Dinden uzaklaşan insan biyolojik yaratıktır. Değerini kaybetmiştir. İnsanı insan yapan manevi değerlerdir.

Hayvan ölür, postu kalır. İnsan ölür, dostu kalır. İyilikler insana ait değerlerdir. Kötülüklerin insanla, insanlıkla ilgisi yok.

Şair şöyle diyor:

Zannetme ki mümkündür bu belanın defi

Yersin egitimhaneini ahbabınsa katır

Tadılmazsa insanlığın şerefi

Arta hayvan olmanın azabı kalır.

Peygamberler, evliyalar, üstün insan örnekleridir. Güzel yaşanmış bir hayat, en güzel romandan daha güzeldir. Güzellikler dünyayı ve ahireti cennet eder.

İyi insanlara su gibi, hava gibi muhtacız. İyi insanlar da olmasa dünya yaşanılmaya değmez.

Her insan deneyimlerle de iyilikleri bulabilir. Fakat iyiliğin kaynağı İslamiyet’tir. Mehmet Emin Yurdakul diyor ki:

Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et,

Unutma ki, şairleri haykırmayan bir millet,

Sevenleri toprak olmuş, öksüz çocuk gibidir.

Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir…

Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk

Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk…

“Sanat sanat içindir.” diyenlerin kulakları çınlasın. Bana göre sanat insanlık içindir. Sanatkar insanlığın mimarıdır. Peygamberlere ümmet, alimlere talebe olmamızın sırrı budur.

Harf harf yağdı ilim üzerimizden

Kimimiz gül olduk, kimimiz diken…

 

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.985
  • 443
  • 1.985
  • 443
# 10 Eki 2007 16:51:26
 Doğuda gece sıcaklıklar düştü arkadaşlar ,sonbaharı gündüz hissetmesek te geceleri soğuk oluyor.Ben hep 29 Ekimde kar yağdığına şahit olmuşumdur.

Çevrimdışı a.pınar şirin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 923
  • 465
  • 923
  • 465
# 10 Eki 2007 18:40:27
karadenizin yüksekleri de öyledir erdemc28 hocam.tüm 29 ekimlerim karlıydı benim de.burda birçok şey yok ya sonbahar da yok işte.kış geldi artık.kabanlar,sobalar ve yoksunluklarla...

Çevrimdışı RakiSeda

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 314
  • 119
  • Okul Müdürü
  • 314
  • 119
  • Okul Müdürü
# 11 Eki 2007 00:39:10
bu kadar güzel şiirlerden ve şarkı sözlerinden sonra sevilmez mi sonbahar ?..

Çevrimdışı kurtbase

  • Uzman Üye
  • *****
  • 660
  • 52
  • 660
  • 52
# 11 Eki 2007 00:41:17
burda sonbahar yok ilkbaharda 2 mevsim var YAZ-KIŞ.

Çevrimdışı nazende77

  • Uzman Üye
  • *****
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 11 Eki 2007 21:33:25
    -Maziden bir güz yazısı-
    Günlerdir hangi bulvara çıksam, tepemde yazdan kalma nazlı bir ışıltı... ...hep aynı yaprak sarısı yollarda...
    ...ve dilimde o eski Joe Dassin şarkısı:
    "Biliyor musun, hiç mutlu olmadım bu sabahki kadar /
    Benzer bir plajda yürümüştük yine... mevsim sonbahar".
    Şarkının anlattığı, Marie Laurencin'in suluboya tablolarını andıran uzun etekli kadınla rastlaşır gibiyim her köşe başında.... şarkıdaki adama vaat ettiğini, bana da fısıldıyor sanki:
    "Bir yıl, bir asır veya bir ömür / Bu pastırma yazının renkleri dolacak hayatımıza...
    * * *
    Uzun sürmüş bir yazdan artakalan bu arsız güneş; mevsime inat masmavi gülümseyen bu çapkın gökyüzü, yaz uykusundan uyanmaya çalışan sokakları kolundan çekiştirerek eski tembelliğine çağıran bu hınzır rüzgar...
    ...nasıl da ilkyaza benziyor bu sahte bahar...
    Olgunluk çağı gibi ömrümüzün; ilkbahar sanmak işten değil, kanmak öyle kolay...
    Öyle kolay, bitmesini hiç istemediğimiz bir yazın uzatma dakikalarını, bahara yeni başlarmış gibi yaşamak...
    Yüreğimizin hala eski coşkuyla çiçeklenmesine içten içe sevinerek, o çiçeklerin çabuk yaprak dökeceğini ve ardından sıkı bir yağmur geleceğini bilerek, bilmezden gelerek, düşünmeye üşenerek rüzgara kapılmak öyle kolay...
    * * *
    Pastırma yazındaysanız hayatın, 2 adım gerisi yazdır, 3 adım ötesi kış...
    Yaz yorgunu yüreğiniz, sonbahar sızlanmalarına başlamadan, son uçurtmaların ipine tutunup salınmak ve çocuksuluğuyla avunmak ister.
    Güneş, nüfus kağıdına aldırmaksızın seven bir aşık gibi, takvime inat, salar saçlarını erken inen akşamlara...
    Ufuktaki bulutları sezenler, ışığın kıymetini daha iyi bilir.
    O yüzden pastırma yazı, bahardan daha değerlidir.
    * * *
    Sait Faik, (ki anlar dilinden çiçeklerin, ağaçların, otların) der ki;
    "Çiçekler, ağaçlar ve otlar ağır ağır yaprak dökerken, insanlara ümitlerinden ve zaaflarından bahsederler son defa..."
    Ümit, hala ışıldamasındadır güneşin...
    Zaaf, erken solmasında, çabuk yorulmasındadır.
    Hala içimizi ısıtıyor olmasının coşkusu, yakında solacak olmasının hüznüne bulaşır.
    "Gelecekse gelsin artık sonbahar" ile "Hiç bitmese şu yaz" arasında sıkışıp kalmış bir ruh hali yakamıza yapışır.
    Ümit, zaafa karışır.
    Kalpte eskiden kalma, tanıdık bir karıncalanma, her sabah "Acep bulutlandı mı hava" endişesiyle bakıp camlara, aynalara; yakarırız:
    "N'olur bir güneşli sabah daha!.."
    * * *
    Sonra, kısalır güneşin saçları, akşamları...
    Pastırma yazının hayatımıza dolan renkleri solar.
    Vedalaşır göçmen kuşlar... Son uçurtmaları toplar çocuklar...
    Eski Fransızca şarkı, bir soruyla biter :
    "Bugün çok uzağındayım o pastırma yazının / Bir yıl, bir asır, bir ömür geçti / Acaba beni hala hatırlıyor musun?" CAN DÜNDAR

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 11 Eki 2007 22:30:59
                SONBAHAR
  Bilmem  anlayabilir misiniz  duygularımı  !   
   Ben  bir  ağaca  aşık  oldum!
   Hatta,   mevsiminde  meyve  veren  bir  ağaca  aşık  oldum.
   Aşılı  bir  ağaç  bu!

   Ben  O'nu  sularım  dibinden!
  O  yapraklarıyla  yanıt  verir  jestime!
  Ben  incir  ağacına  aşık  oldum  sadakatle!

  Mevsim  sonbahar!
  Aşkımla  yaprakları  aracı  ile  konuşurken  ben!
  Ne  yapacağım  şimdi  bilemem!

  Mevsim  sonbahar!
  Aşkımın  yaprakları  sarardı,
  Üflesem,  salınarak  düşecekler  yere  sere  serpe!

 Aşık  olaldan  beri;
İncir  ağacı  gibi  hissediyorum  kendimi!
Ne  soluk  ne  canlı  kıprdamadan  duruyorum  yerimde!

  Malum  mevsim  Sonbahar,
  Hüznümün  mevsimi
  Aşkımla  küstüğüm  konuşamadığım  mevsim!

  Sonbahara  karşı  durulmaz  ama  Bir  İncir  Ağacı  gibi  duruyorum,  Sonbaharıma  meydan  okuyorum   ölümüne  diyorum...   

  Doğduğum  mevsim  Sonbahar!
 
Siz  hiç  kendinizi  bir  incir  ağacı  gibi  hissettiniz mi?  Hele  hele  yaprakları  dökülen  bir  incir  ağacı  gibi  hissettiniz mi?
   

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.985
  • 443
  • 1.985
  • 443
# 14 Eki 2007 19:18:57
İşte yapraklar dökülür sonbahar ile birlikte, artık ufukta görülen soğuklardır ve sıcaklar sonbaharda artık aldatıcı olmaya başlar! Sonbaharın sonuna kahverengi sarı daha bir hakimdir güze! Yavaş yavaş yalnızlıklar baş gösterir dökülen her bir yaprakla! Ama bu dökülen yapraklar olmasa nasıl ortaya çıkacak yenileri? Hazırlık ayıdır işte sonbahar; kapıda kış bekler bizi. Birden yaşatmaz bize yaşayacaklarımızı; alıştırarak ve yavaş yavaş sokulur hayatımıza, üstelik yardımcı da olur, çünkü başka güzellikleri müjdeler usulca; kış gelecektir, kestaneler közlenecektir, koskoca bir yıl daha bitecektir! Neden tadını çıkarmıyorsun der, sonbahar, neden geçen giden zamanların kıymetini bilmiyorsun? “Bir yaz daha bitti, şimdi de bir kış daha gelecek, sonra bir yaz daha sonra tekrar kış ve arada bahar ve güz göreceksin, kıymet bilsene, ya bir dahaki mevsimleri göremezsen, zamanının değerini bil!” der bize olanca gücüyle! İnsan duyar mı bunları? Elbette duyar ama zordur kabullenmek, hele yaprakların dökülüşünü uzaktan izlemek... Israrcıdır güz, “yenisi gelecek” der hep yanı başımızda! Kulaklarımızı tıkamamalıyız: “Hayat geçip gidiyor; bunların hepsi senin için, kıymet bil!” Ne dersiniz doğru değil midir bunlar? Sonbahar da güzeldir desek çok mu?

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK