geçen ay sunay akın konya'ya gelmişti..ferhat özen'in 7 yıl çalışarak yaptığı bir "DÜNYA KİTAP OKUMASI HARİTASI"ndan bahsetti..haritayı da gösterdi..sonradan bu haritayı aradım ama bulamadım..o haritayı sizlerin de görmesini isterdim..ya da görmeseniz dah mı iyi olur bilmem
haritayı bulamadım ama bilgi açısından haritayla ilgili bu yazıyı paylaşmak isterim:
TURKUAZ MI, SİMSİYAH MI?18.05.2007
MEHMET YILDIRIM ÖZEL
Sunay Akın’ın en son gösterisinde, çok dikkatimi çeken birkaç isimden birisi olmuştu Ferhan Özen ve soyadına yakışır bir şekilde hazırladığı “Dünya Kitap Okuma Haritası”. UNESCO’nun yayımladığı istatistikler, grafikler dünya haritası üzerine uyarlanarak böyle bir harita çıkarılmış ve ülkeler de belirli renklere boyanmış...
Eğitimci ve araştırmacı Ferhan Özen, Cumhuriyet Bilim Teknik’te de yayınlanan “Dünya Kitap Haritasında Türkiye Koyu Karanlıkta” başlıklı makalesinde konuyu detaylıca irdelemiş.
İşte, karşılaştırma için bazı rakamlar:
* Fransa’da kişi başına 7, Almanya’da 6, İsveç’te 11, Japonya’da 18 kitap düşüyor.
* Türkiye’de kişi başına düşen kitaptan söz edilemiyor bile. Çünkü, ilginç hatta üzücü bir tespit olsa da, Türkiye’de bir kitap başına tam 12 bin 89 kişi düşüyor.
* Türkiye’de bir yılda basılan kitap, Japonya’da bir günde basılıyor.
Üniversite mezunuyla hiç okul görmemişi eşitledi televizyon. Üç-dört okul bitirenle hiç okula gidememişler aynı, sıradan dizileri izliyor, kaliteli ve düz anlatıma dayanan programlardan ise sıkılıyor.
Gösteri çağı olarak nitelenen bu çağın en önemli özelliği görmeyi, düşünmenin yerine koyması olmuştur. Çünkü düşünmenin görülecek bir yanı yoktur. Böyle yapınca da, hayatımızın rotası “Yaşanılan” yerine çokça “Seyredilen” tarafına ağırlıklı dönüyor...
Seçimlerimizin en temelinde 3 ana rol ile bütünleşiyoruz :
Seyirciler : Yaşamda neler olup bittiğine sadece “seyirlikleri” ile eşlik ediyor...
Yolcular : Araç veya rota fark etmeksizin kendilerini "güvende" hissettikleri şekilde yola çıkıyor...
Sürücüler : ise, “bilgi ve öğrenme” ile vizyonları paralelinde direksiyonlarını kendi elinde tutuyor...
Kitaba yönelmek, yani okumak, kişiyi bilgilendirmeden daha önemli bir işleve, beyin hücrelerini çalıştırmak gibi son derece önemli bir işleve sahip. Görsel araçlar her şeyi gözler önüne serdiği için beynin yazılanı ya da söyleneni canlandırmak, soyutu algılamak gibi bir çabaya girmesini gereksizleştiriyor. Beyin tembelleşiyor, beyin hücrelerindeki bu tembelleşme beyin ölümüne (beynin düşünme, analiz-sentez yapma işlevini yitirmesi) dek varıyor...
Bu araştırmada güzel ülkemiz hangi renkle mi gösterilmiş?
Ferhan Özen’in bir özel okulda yaptığı araştırmanın sonuçları da hayli ürkütücü: Lise son sınıf öğrencilerinin %45'i en son 6 yıl önce ders dışı bir kitap okuduğunu söylüyor. (Demek ki lise son sınıftaki öðrencilerin %45'i ders kitabından başka kitap tanımıyor.) Öğrencilerin % 22'si ise, en son 4 yıl önce ders dışı bir kitap okuduğunu söylüyor. % 6'sı 3 yıl önce; % 3'ü 1 yıl önce; %2'si 6 ay önce ders dışı bir kitap okuduğunu söylüyor.
Lise son sınıf öğrencilerinin % 7'si ders kitabı dışında öykü, roman, gezi, inceleme, deneme, şiir gibi herhangi bir türde kitap okuduğunu anımsamıyor. Bu öğrencilerin % 70'i TV, internet vb. varken kitap okumanın gereksizliğini düşünüyor. %27'si okulların okuma alışkanlığı kazandıramadığı görüşünde...
Evet, artık rengimizi belli etmenin zamanı geldi...
Dünya Kıtalar ve Büyük Bölgelerde Kitap Okuma ve Kitap Üretimi Dağılımı
Haritasında, Türkiye siyahla gösterilen koyu karanlık bölgede. Bu bölgenin, aynı zamanda çoğunlukla demokrasiyle tanışmamış ülkeler topluluğundan oluşması da dikkat çekiyor. ABD ve AB’nin sömürmeye devam ettiği Afrika ülkeleriyle aynı renkte buluşuyoruz!..
En çok okuyan ülkeler mi? Turkuaz mavisinde; aslında geleceğin aydınlık ve bilgiyle dolu miraslarına dair çok anlamlı bir ifade ile…
Dünya üzerinde sıralamada bulunduğumuz birçok alandaki (GSMH, ulusal şirket değerlerimiz, dış ticaret rakamlarımız, vb…) sıralamalarımız, bu haritanın bize yansıttıkları ile çokça yakından ilgili diye düşünüyorum…
Ortalama günlük 4,2 saat televizyon izlediğimizi, sözlü kültüre yaşamlarımızda ağırlıklı yer verdiğimizi ve rahmetli Uğur Mumcu’nun ifade ettiği gibi “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğumuzu” düşünürsek, simsiyahı hiç de hak etmeyen bir coğrafyayı, mavinin güzel, ışıklı tonlarına boyamak için yapacağımız aslında çok güzel şeyler var…