Üstad Necip Fazıl'ı Anma....

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.431
  • 177.431
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.431
  • 177.431
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 27 May 2011 22:17:49
..:::ZEHİR:::...

Çocukken haftalar bana asırdı;
Derken saat oldu,derken saniye...
İlk düşünce beni yokluk ısırdı:
Sonum yokluk olsa bu varlık niye?

Yokluk, sen de yoksun, bir varsın bir yoksun
İnsanoğlu kendi varından yoksun...
Gelsin beni yokluk akrebi soksun!
Bir zehir ki, hayat özü faniye...

[--Necip Fazıl Kısakürek--]
Son şiiri1983

Çevrimdışı nevin07

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.313
  • 3.610
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.313
  • 3.610
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 27 May 2011 22:26:27
"Halim, açık denizde düdük çalan bir gemi
Kim duyar, ötelerden haber veren bestemi..."

Çevrimdışı mü_ce

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 431
  • 1.562
  • 431
  • 1.562
# 27 May 2011 22:27:39
GURBET

Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!

Titrek parmağınla tutup tığını.
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet!

Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!.

"üstad"

Çevrimdışı mü_ce

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 431
  • 1.562
  • 431
  • 1.562
# 27 May 2011 22:29:21
Ya arkadaşlar hepsine teşekkür etmek istiyorum ama 24 saat engeli denen sorun yüzünden edemiyorum. Harika hepsi paylaşımların. TEŞEKKÜRLER

Çevrimdışı siraçisra

  • Bilge Üye
  • *****
  • 6.897
  • 30.415
  • Zihin Eng. Öğrt.
  • 6.897
  • 30.415
  • Zihin Eng. Öğrt.
# 27 May 2011 22:34:59


Bekleyen

Sen kaçan ürkek bir ceylansın dağda
ben peşine düşmüş bir canavarım.
istersen dünyayı çağır imdada
sen varsın dünyada birde ben varım
seni korkutacak geçtiğin yollar
arkandan gelecek hep ayak sesim
sarıp vücudunu belirsiz kollar
enseni yakacak ateş nefesim
kimsesiz odanda kış geceleri
için ürperdiği demler beni an
deki odur sarsan pencereleri;
deki rüzgar değil odur haykıran
göğsümden havaya kattığım zehir
solduracak bir gül gibi ömrünü
kaçıp dolaşsan da sen şehir şehir
bana kalacaksın yine son günü
ölürsün kapanır yollar geriye
ben mezarla sırdaş olur beklerim
varılmaz hayale işaret diye
toprağında bir taş olur beklerim


Necip Fazıl Kısakürek
 

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 27 May 2011 23:46:38
Sevdalın şu dağı del dese, koşar, delersin!
İş Allaha geldi mi, gücün yok, sendelersin!
 


Üstad

Çevrimdışı mansuur

  • Uzman Üye
  • *****
  • 855
  • 1.717
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 855
  • 1.717
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 28 May 2011 00:08:04
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
bugün trt1 de necip fazıl kısakürek belgeseli 00:05 te. ilgilenenlere duyurulur.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.894
  • 32.896
  • 512.894
# 28 May 2011 00:29:42
"Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil".

Necip Fazıl Kısakürek

Çevrimdışı hakarakus

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 143
  • 177
  • 143
  • 177
# 28 May 2011 00:47:36
Nfk  Bir Hayat Tarzı Yaşamı İsyana Bağlayan Kutlu Bir Yürek   

Çevrimdışı mahmud

  • Uzman Üye
  • *****
  • 312
  • 797
  • 312
  • 797
# 28 May 2011 00:56:28
-Kaç yaşındasın nine?

-71…
 
-Demek İstiklal Savaşı’nda 20-21 yaşlarındaydın…
 
-Öyle zahir…
-O günden beri çıkmadın mı köyünden?
-Çıkmadım.
-50 yıldır çıkmadın ha?
-50 yıldır…
-O gün bu gün dünya çok değişti…
-Öyleymiş…
-Bir daha da evlenmedin öyle mi?
-Öyle…
-Seni ardı arkası gelmeyen sorularla sıkıyorum değil mi?
-Estağfurullah…
-Ne yapayım sen anlatmıyorsun ki dinleyeyim… Niçin anlatmayı sevmiyorsun?...
-Sevmem!
-Ne seversin?
-Okumayı…
-Ne okursun?..
-Kur’an okurum.
-Okuman yazman var mı?
-Yok! Yalnız Kur’an okurum.
-Kim öğretti sana Kur’an okumayı?
-Babam…
-Peki Kur’an okuyan eski harflerle başka şeyleri okuyamaz mı?
-Ben okuyamam. Allah’ın Kelâmı bana kolay gelir. Öbürleri çetin kargacık-burgacıklar…
-Baban da kocan gibi zeybek miydi?
-Babam köy imamıydı. Hem zeybek diye ayrı bir cins yoktu ki… Burada her mert delikanlı bir zeybekti zamanında…
-Ya şimdi…
-Şimdi herkes bebek…
-Ne oldu nerede öldü baban?
-Seferberlikte (I.Dünya Savaşı) Hicaz taraflarına gitti bir daha dönmedi.
-Ne kaldı babandan sana?..
-Şu köşede gördüğün yeşil ipek kaplı Kur’an kaldı. Bir de söz…
-Nasıl söz?..
-“Kur’an’dan ayrılma!...”
-Sen o zaman 14-15 yaşlarında bir kızdın…
-Öyleydim…
-Sonra evlendin…
-Beni 19 yaşımda dayımın oğluna verdiler. Evlendim.
-Tam da Yunanlıların İzmir’e çıktığı yıl…
-Çok geçmeden Yunanlı bu tarafa geldi bir taburuyla bizim köye yerleşti.
-Anlat anlat!
-Ne anlatayım?.. Sen sor ben söyleyeyim!.. Zaten her şeyi öğrenmişsin dışardan…
-Evet ama senin ağzından dinlemek istiyorum. Halk bir şeyi renkten renge sokar gerçek diye bir şey kalmaz ortada…
-Doğru!.. Kimbilir benim için de neler uydurmuşlardır!
-Sen tek başına bir tabur Yunan askerini köyden kaçırmışsın!..
-Yok canım o benim kuvvetim değil Kur’an’ın gücü…
-Kur’an’ın gücü mü?
-Ne sandın ya; koynumda Kur’an olmasaydı hiç o işi becerebilir miydim ben?
-Kur’an’ın tüfek gibi top gibi bir gücü olabilir mi?
-Yüzbin top O’nun tek harfine denk olamaz!..
-Kuzum nine söyle nasıl oldu?
-Üç aylık kocamı cami avlusunda kurşuna dizdiler.
-Sebep?
-Kızlara saldıran bir Yunanlıyı bıçaklayıp öldürdü diye…
-Sonra?..
-Kalktım Yunan kumandanına gittim. Sırtıma örtümü çektim koynuma Kur’anımı aldım gittim.
-Eeee?
-Yunan kumandanı meydan yerindeki eski jandarma karakolunda bir masa başında çizmeli ayaklarını masanın üzerine uzatmış oturuyordu. Yanında da İzmir’in yerlisi bir Rum… Tercüman…
-Nasıl cesaret edebildin aralarına girmeye?
-Cesaret Kur’an’ın emri… Kumandan “ne istiyorsun?” diye sordu. “Kocamın kanını dava ediyorum!”
dedim. “Kime karşı?” dedi. “Sana karşı!” dedim. Kahkahayla güldü. Ayaklarını masadan çekerek doğruldu. Alaycı bir yılışıklıkla “ne yapmamızı emir buyuruyorsunuz?” dedi. Ellerimle koynumdaki Kur’an’ı sımsıkı kucaklayarak…
-Ne cevap verdin?
-“Hemen taburunuzu alıp buradan çıkmanızı istiyorum!” dedim.
-Hayret!..
-Evet kumandan hayretinden ne diyeceğini bilemedi. “Nedir o koynundaki sımsıkı kavradığın şey?” diye bağırdı. Ben de bağırdım: “Dünyanın en güçlü silahı! Hepinizi tuz-buz etmeye yeter!..”
-Müthiş!..
-Tam o anda tercüman avaz avaz “bomba!” diye bastı çığlığı…
-Akıl alabilecek gibi değil…
-Daha neler var bu dünyada aklın alabileceği gibi olmayan…
-Devam et!
-Kumandan dehşetle irkildi yan yana yürümeye başladı; gözleri bende ve koynumdaki gizli silahta arkasıyla çıktı meydan yerindeki askerlerine doğru yürüdü. Tercüman da iki büklüm ardında…
-Nasıl oldu da üzerine atlayıp bomba sandıkları şeyi koynundan almadılar?..
-Sıkı mı ya onu yere bırakıp da karakolu havaya uçuracak olursam?..
-Sonrası?..
-Sonrası kumandan askerlerine Rumca bir takım emirler verir ve onları toplarken birdenbire müezzinin gür sesi işitildi. Öğle ezanı… Kocamın tabutu da musalla taşında… O anda bir yaylım ateş… Olanları haber alan çeteler bir tepeciğin üstünden kuru-sıkı ateş ediyor. Yunalı askerler kaynaştı. Ne yapacaklarını bilemediler. Ben tam o an kollarım sımsıkı koynumdaki silahı kavramış kapıdan çıktım meydan yerinde göründüm. Kumandan haykırdı. Rumca bir kumanda… Yunanlılar köy dışına doğru kaçmaya başladılar. Gidiş o gidiş…
-Demek Kur’an silahtan üstün geldi İstiklal Savaşı’nda…
-O savaşı Kur’an’ın gücü kazandı!...
(Mart 1971)

 *Necip Fazıl KISAKÜREK, Hikayelerim, s:301 – 305.

(Üstadı saygıyla ve rahmetle anıyoruz)

Çevrimdışı culle

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.214
  • 13.973
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 4.214
  • 13.973
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 28 May 2011 01:14:46
Bana 8 kelime verin, 64 cümle kurayım diyecek kadar TÜRKÇE'ye hakim olan üstadın Türkçe sevdası birilerine örnek olur inşallah!

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.431
  • 177.431
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.431
  • 177.431
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 28 May 2011 15:23:53
Sonunda 'eyvah' diyeceğin şeylere, başında 'eyvallah' deme. Pişman ol fakat pişman ölme!
Necip Fazıl KISAKÜREK

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 28 May 2011 23:08:34
"Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil.." (Üstad)

Çevrimdışı ferdem

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.415
  • 27.381
  • 4.415
  • 27.381
# 29 May 2011 14:16:43
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
-Kaç yaşındasın nine?

-71…
 
-Demek İstiklal Savaşı’nda 20-21 yaşlarındaydın…
 
-Öyle zahir…
-O günden beri çıkmadın mı köyünden?
-Çıkmadım.
-50 yıldır çıkmadın ha?
-50 yıldır…
-O gün bu gün dünya çok değişti…
-Öyleymiş…
-Bir daha da evlenmedin öyle mi?
-Öyle…
-Seni ardı arkası gelmeyen sorularla sıkıyorum değil mi?
-Estağfurullah…
-Ne yapayım sen anlatmıyorsun ki dinleyeyim… Niçin anlatmayı sevmiyorsun?...
-Sevmem!
-Ne seversin?
-Okumayı…
-Ne okursun?..
-Kur’an okurum.
-Okuman yazman var mı?
-Yok! Yalnız Kur’an okurum.
-Kim öğretti sana Kur’an okumayı?
-Babam…
-Peki Kur’an okuyan eski harflerle başka şeyleri okuyamaz mı?
-Ben okuyamam. Allah’ın Kelâmı bana kolay gelir. Öbürleri çetin kargacık-burgacıklar…
-Baban da kocan gibi zeybek miydi?
-Babam köy imamıydı. Hem zeybek diye ayrı bir cins yoktu ki… Burada her mert delikanlı bir zeybekti zamanında…
-Ya şimdi…
-Şimdi herkes bebek…
-Ne oldu nerede öldü baban?
-Seferberlikte (I.Dünya Savaşı) Hicaz taraflarına gitti bir daha dönmedi.
-Ne kaldı babandan sana?..
-Şu köşede gördüğün yeşil ipek kaplı Kur’an kaldı. Bir de söz…
-Nasıl söz?..
-“Kur’an’dan ayrılma!...”
-Sen o zaman 14-15 yaşlarında bir kızdın…
-Öyleydim…
-Sonra evlendin…
-Beni 19 yaşımda dayımın oğluna verdiler. Evlendim.
-Tam da Yunanlıların İzmir’e çıktığı yıl…
-Çok geçmeden Yunanlı bu tarafa geldi bir taburuyla bizim köye yerleşti.
-Anlat anlat!
-Ne anlatayım?.. Sen sor ben söyleyeyim!.. Zaten her şeyi öğrenmişsin dışardan…
-Evet ama senin ağzından dinlemek istiyorum. Halk bir şeyi renkten renge sokar gerçek diye bir şey kalmaz ortada…
-Doğru!.. Kimbilir benim için de neler uydurmuşlardır!
-Sen tek başına bir tabur Yunan askerini köyden kaçırmışsın!..
-Yok canım o benim kuvvetim değil Kur’an’ın gücü…
-Kur’an’ın gücü mü?
-Ne sandın ya; koynumda Kur’an olmasaydı hiç o işi becerebilir miydim ben?
-Kur’an’ın tüfek gibi top gibi bir gücü olabilir mi?
-Yüzbin top O’nun tek harfine denk olamaz!..
-Kuzum nine söyle nasıl oldu?
-Üç aylık kocamı cami avlusunda kurşuna dizdiler.
-Sebep?
-Kızlara saldıran bir Yunanlıyı bıçaklayıp öldürdü diye…
-Sonra?..
-Kalktım Yunan kumandanına gittim. Sırtıma örtümü çektim koynuma Kur’anımı aldım gittim.
-Eeee?
-Yunan kumandanı meydan yerindeki eski jandarma karakolunda bir masa başında çizmeli ayaklarını masanın üzerine uzatmış oturuyordu. Yanında da İzmir’in yerlisi bir Rum… Tercüman…
-Nasıl cesaret edebildin aralarına girmeye?
-Cesaret Kur’an’ın emri… Kumandan “ne istiyorsun?” diye sordu. “Kocamın kanını dava ediyorum!”
dedim. “Kime karşı?” dedi. “Sana karşı!” dedim. Kahkahayla güldü. Ayaklarını masadan çekerek doğruldu. Alaycı bir yılışıklıkla “ne yapmamızı emir buyuruyorsunuz?” dedi. Ellerimle koynumdaki Kur’an’ı sımsıkı kucaklayarak…
-Ne cevap verdin?
-“Hemen taburunuzu alıp buradan çıkmanızı istiyorum!” dedim.
-Hayret!..
-Evet kumandan hayretinden ne diyeceğini bilemedi. “Nedir o koynundaki sımsıkı kavradığın şey?” diye bağırdı. Ben de bağırdım: “Dünyanın en güçlü silahı! Hepinizi tuz-buz etmeye yeter!..”
-Müthiş!..
-Tam o anda tercüman avaz avaz “bomba!” diye bastı çığlığı…
-Akıl alabilecek gibi değil…
-Daha neler var bu dünyada aklın alabileceği gibi olmayan…
-Devam et!
-Kumandan dehşetle irkildi yan yana yürümeye başladı; gözleri bende ve koynumdaki gizli silahta arkasıyla çıktı meydan yerindeki askerlerine doğru yürüdü. Tercüman da iki büklüm ardında…
-Nasıl oldu da üzerine atlayıp bomba sandıkları şeyi koynundan almadılar?..
-Sıkı mı ya onu yere bırakıp da karakolu havaya uçuracak olursam?..
-Sonrası?..
-Sonrası kumandan askerlerine Rumca bir takım emirler verir ve onları toplarken birdenbire müezzinin gür sesi işitildi. Öğle ezanı… Kocamın tabutu da musalla taşında… O anda bir yaylım ateş… Olanları haber alan çeteler bir tepeciğin üstünden kuru-sıkı ateş ediyor. Yunalı askerler kaynaştı. Ne yapacaklarını bilemediler. Ben tam o an kollarım sımsıkı koynumdaki silahı kavramış kapıdan çıktım meydan yerinde göründüm. Kumandan haykırdı. Rumca bir kumanda… Yunanlılar köy dışına doğru kaçmaya başladılar. Gidiş o gidiş…
-Demek Kur’an silahtan üstün geldi İstiklal Savaşı’nda…
-O savaşı Kur’an’ın gücü kazandı!...
(Mart 1971)

 *Necip Fazıl KISAKÜREK, Hikayelerim, s:301 – 305.

(Üstadı saygıyla ve rahmetle anıyoruz)

bu metni okurken içim tuhaf oldu. bende anneannemden böyle bir anı dinlemiştim. o zaman 10 11 yaşlarındaymış. Büyük taarruz öncesi afyona geçmeden askerlerimizin  köyümüze yerleşmeleri ve halkın sevinçle karşılamalarını anlatmıştı. Şükürki Yunanlılar bu tarafa geçememişler derdi. Köyde hiç genç erkek kalmamış. teşekkürler paylaşım için bir kez daha...

Çevrimdışı thefalcon

  • Uzman Üye
  • *****
  • 260
  • 1.109
  • 260
  • 1.109
# 29 May 2011 22:35:33
Mutlu olmanın iki yolu var :
Ya isteklerinizi azaltacaksınız
ya da imkanlarınızı zorlayacaksınız.!



NECİP FAZIL KISAKÜREK

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK