Uzman Ve Başögretmenlik Süreci

Bugün Ankara'da müdürlere yönelik bir seminerde Daire başkanına ÖMK ile ilgili soruldu. Aynen aktariyorum " Bizim öğretmenlerimizin hepsi alanında uzmandır basogretmendir hepsi yeterlidir hiçbirinin sınav kaygısı olmasın "
Neye yormak ne anlamak isterseniz artık...

Allah, öğretmenlerin neler yaşadığından bihaber olanların, insanlarla dalga geçenlerin öğretmenlerin çektiklerini birebir yaşamadan canlarını almasın.

Bazı arkadaşlar hala birilerinin onlari kurtaracağını falan zannediyorlar. Kendi yapması gerekenleri başkalarına yıkmaya çalışıyorlar.  En basitinden  sınava girecek , sınava girmeyen  öğretmenlere dik durun sınavda görev almayın diyor.  Olay nerelere gelmiş,  ogretmenin adı kalmamış . Sendikalar bile öğretmen demekten çekiniyor,  eğitim çalışanlarına dönmüşler. Demek istediğim başka öğretmen arkadaşlarımızı suclayacagimiza kendimizi ve sendikamızı suçlamak daha doğru olup bu sınavı getirenin sendika olduğu unutulmamalıdır. Kazanırsak ocakta  fatura paramız çıkar ve adaya veda ederiz

ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ

Ayakkabılarının bağı çözülüyor, eğilip çözüyorsun. Öğretiyorsun ayakkabısını bağlamayı. Öğrenemezse bir daha bağlıyorsun. Gözü yaşlı geliyor. Göz yaşlarını siliyorsun. Avutuyorsun, teselli ediyorsun. Güvende olduğu hissini yaratıyorsun. Düşüyor, dizi kanıyor. Temizliyorsun yarasını, gülümseyene kadar yanından ayrılmıyorsun. Kavga ediyor, darılıyor arkadaşıyla, sorunlarını dövüşerek değil konuşarak çözmeleri gerektiğini anlatıyorsun her defasında. Yemek poşeti düğüm olmuş, açıyorsun poşete hiç zarar vermeden. Bir derste en aza on kere zil ne zaman çalacak diye soruyor. Hepsine aynı sakinlikle cevap veriyorsun. Her derste bu son ders mi diyor, son ders hariç, hayır diyorsun. Kaçıncı ders olduğunu söyleyerek. Bıkmadan usanmadan. Sorular soruyor, çocukça ve ona göre oldukça anlamlı. Dinliyorsun sonuna kadar. Anlayabileceği şekilde anlatmaya çalışıyorsun. Kalemi kayboluyor, birlikte arıyorsun. Kitabını unutuyor, kitap fotokopisi çekip veriyorsun. Kaba, çirkin konuştuğunda, nasıl konuşması gerektiğini izah ediyorsun. Sıkıldığı zaman yeni oyunlar icat ediyorsun. Burnu akıyor siliyorsun. Eli kirlendiğinde gerekirse sen de onunla birlikte elini yıkıyorsun. Halini soruyorsun, hatırını soruyorsun, evinde nasıl vakit geçirdiğini soruyorsun. Tatilde ne yaptığını merak ediyorsun. Hastalandığında ateşini kontrol ediyorsun. Yanındaysa ilacını içiriyorsun. Tüm bunların dışında bir de ders yapıyorsun. Gece başını yastığa koyduğun zaman, bugün ne öğrettim diyorsun. Verimsiz bir günse, canın sıkılıyor, uykun kaçıyor. Vicdanın rahatsız oluyor. Yarın diyorsun. Yarın daha güzel olacak. Yarın daha güzel olduğunda sen de daha rahat uyuyorsun. Kimseden bir aferin beklentin yok. Kimsenin gözüne girmek gibi bir derdin de yok. Yaptığın işi layıkıyla yerine getirip, huzurla uyumak derdindesin sadece. Öğretmek değil derdin, eğitmek. Tüm yorgunluğun çocukların okulda oldukları için mutlu olduklarını görmekle geçiyorsa, zaten yorgun değilsin hiç.
Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum. Hayır. 29 harf öğretirim her birine. Kimseye ne kul ne de köle olmalarını isterim. Çocuklar bu kadar anlaşılabilir ve kolayken, büyüklerinin bu kadar saçma olması haksızlık sanki. Son on yılda, senin maaşını ben veriyorum diyenlerin, hocaaa diye yayılanların, karpuz seçercesine mal seçmeye çalışanların sayısındaki orantısal artış, kimin hatası? Bir yerler de bir hata var. Bir mesleğin itibarı, bu kadar kısa süre içerisinde bu kadar ayaklar altına alınmamalıydı. Çok yazık. Ölüsü de olsa, hasta da olsa, bin türlü sorunla da cebelleşse, hepsini kapıda bırakıp sınıfa öylece giren eğitimciler, daha iyisini hak ediyor!!!!

afedersiniz de bu yazının haber değeri bile yok.şahıs bildiğiniz öğretmenlerle dalga geçmiş aklınca

Hocam haber değeri olsun diye yazmadım. Bizatihi dinleyen biri olarak bende hiçbir etki yapmadı zira sinava hiç çalışmıyordum bundan sonra da çalışmayı düşünmüyorum
Haril harıl ders çalışan arkadaşlarda da bir rehavet oluşturacağını sanmıyorum. Sadece bizzat şahit olduğum bir durumu paylaştım. Dileyen dilediğine yorabilir.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] öğretmenim o kadar güzel anlatmışsınız ki son zamanlarda öğretmenliği diğer meslek gruplarıyla karıştıranların, karşılaştıranların gözüne yumruk atmışsınız resmen...

Burada bunları yazıyorsunuz ama eve gidince okula giden çocuğunuzun matematik öğretmenini fizik öğretmenini sınıf öğretmenini vs yerden yere vuruyorsunuz. Çocuğunuzun sınıfını değiştirmedi, değiştirseydi daha iyi Türkçe öğretmeni girecekti diye okul idaresine kızıyorsunuz.1. sınıfa başlayan çocuğunuzun öğretmenini seçiyorsunuz ya da seçmek istiyorsunuz. Ortaokulda Lisede iyi sınıf iyi öğretmen araştırması yapıyorsunuz. Özel ders aldıracağınızda öğretmen seçiyorsunuz. İyi okulda okusun diye adres değiştiriyorsunuz.

size berbat bir gerçeklikten bahsedeyim. okulda 7 öğretmeniz 1 kişi sendikalı değil. ben de istemeye istemeye eğitim bir senli olmuştum 5 6 ay kadar önce. Kıramadığım biriydi ona da demiştim çıkarım diye. neyse geçtiğimiz 1 ay içersinde 2 idareci dışında herkes söyleniyor sınava,sisteme, sendikalara vs vs. istifa lafları bile gelmeye başladı. Velhasıl kelam arkadaşlar masaya çıkarttım istifa dilekçelerini dedim. Bir ders sonra baktım kağıtlar öyle duruyor. sonra dilekçemi öğretmenler odasında gösterdim bugün başvuruyorum diye. yine tık yok  meğer herkes eğitim birsenliymiş.... Tek başıma istifa ettim. Varın gerisini siz düşünün.

İstifalar gelse idi sınav kalkmış, ek dersler 2 katı olmuştu.Ben artık vazgeçtim düzelen birşey olmayacak.

size berbat bir gerçeklikten bahsedeyim. okulda 7 öğretmeniz 1 kişi sendikalı değil. ben de istemeye istemeye eğitim bir senli olmuştum 5 6 ay kadar önce. Kıramadığım biriydi ona da demiştim çıkarım diye. neyse geçtiğimiz 1 ay içersinde 2 idareci dışında herkes söyleniyor sınava,sisteme, sendikalara vs vs. istifa lafları bile gelmeye başladı. Velhasıl kelam arkadaşlar masaya çıkarttım istifa dilekçelerini dedim. Bir ders sonra baktım kağıtlar öyle duruyor. sonra dilekçemi öğretmenler odasında gösterdim bugün başvuruyorum diye. yine tık yok  meğer herkes eğitim birsenliymiş.... Tek başıma istifa ettim. Varın gerisini siz düşünün.

BİR ÖĞRETMEN OLARAK HİÇ ŞAŞIRMADIM. Zaten sırf bu yüzden hiçbir öğretmen topluluğunun samimiyetine de güvenmiyorum.

Egitim bir senli istifa edemez  . Anca affını ister. 

Burada bunları yazıyorsunuz ama eve gidince okula giden çocuğunuzun matematik öğretmenini fizik öğretmenini sınıf öğretmenini vs yerden yere vuruyorsunuz. Çocuğunuzun sınıfını değiştirmedi, değiştirseydi daha iyi Türkçe öğretmeni girecekti diye okul idaresine kızıyorsunuz.1. sınıfa başlayan çocuğunuzun öğretmenini seçiyorsunuz ya da seçmek istiyorsunuz. Ortaokulda Lisede iyi sınıf iyi öğretmen araştırması yapıyorsunuz. Özel ders aldıracağınızda öğretmen seçiyorsunuz. İyi okulda okusun diye adres değiştiriyorsunuz.

Çocuğumun sınıf öğretmeni matematik öğretmeniyle  bir noktadan sonra ilerleme olmuyorsa problemin neden kaynaklı olduğunu gider sorarız  ne var bunda ?
 Başkalarının çocuklarına gösterdiğimiz ilgiyi kendi çocuklarımıza gösteremediğimiz için en azından okulda iyi bir sınıfta olmasını istemenin nesi sizi rahatsız etti ? Her meslekte kendi meslektaşlarına pozitif ayrımcılık yapılmıyor mu ? Bir idarecinin bir öğretmenin bir meslektaşına pozitif ayrımcılık yapması neden zorunuza gidiyor ?
Amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olsa gerek !

Öğretmenlerin samimiyetine zerre inanmiyorum. Yaşadığımızı hak ettiğimizi düşünüyorum. En yakın çevremde tepki olarak ebs den istifa edip tes e geçen mi dersiniz, ilk günden sınav görevine başvuran mi dersiniz. Hakkımızda hayırlısı olsun deyip geçiyorum. Çoğunluk ne olduysa ben de aynısı olurum. Sonuçta aynı gemideyiz.

Egitim bir senli istifa edemez  . Anca affını ister. 

Onlar işine geldi mi hakkını arayana, eylemde olana trol, terörist der. işine geldi mi mtsk sınavları için üyelerine eylemdeyiz görev almayın der. böyle de özleri sözleri bir yani.

ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ

Ayakkabılarının bağı çözülüyor, eğilip çözüyorsun. Öğretiyorsun ayakkabısını bağlamayı. Öğrenemezse bir daha bağlıyorsun. Gözü yaşlı geliyor. Göz yaşlarını siliyorsun. Avutuyorsun, teselli ediyorsun. Güvende olduğu hissini yaratıyorsun. Düşüyor, dizi kanıyor. Temizliyorsun yarasını, gülümseyene kadar yanından ayrılmıyorsun. Kavga ediyor, darılıyor arkadaşıyla, sorunlarını dövüşerek değil konuşarak çözmeleri gerektiğini anlatıyorsun her defasında. Yemek poşeti düğüm olmuş, açıyorsun poşete hiç zarar vermeden. Bir derste en aza on kere zil ne zaman çalacak diye soruyor. Hepsine aynı sakinlikle cevap veriyorsun. Her derste bu son ders mi diyor, son ders hariç, hayır diyorsun. Kaçıncı ders olduğunu söyleyerek. Bıkmadan usanmadan. Sorular soruyor, çocukça ve ona göre oldukça anlamlı. Dinliyorsun sonuna kadar. Anlayabileceği şekilde anlatmaya çalışıyorsun. Kalemi kayboluyor, birlikte arıyorsun. Kitabını unutuyor, kitap fotokopisi çekip veriyorsun. Kaba, çirkin konuştuğunda, nasıl konuşması gerektiğini izah ediyorsun. Sıkıldığı zaman yeni oyunlar icat ediyorsun. Burnu akıyor siliyorsun. Eli kirlendiğinde gerekirse sen de onunla birlikte elini yıkıyorsun. Halini soruyorsun, hatırını soruyorsun, evinde nasıl vakit geçirdiğini soruyorsun. Tatilde ne yaptığını merak ediyorsun. Hastalandığında ateşini kontrol ediyorsun. Yanındaysa ilacını içiriyorsun. Tüm bunların dışında bir de ders yapıyorsun. Gece başını yastığa koyduğun zaman, bugün ne öğrettim diyorsun. Verimsiz bir günse, canın sıkılıyor, uykun kaçıyor. Vicdanın rahatsız oluyor. Yarın diyorsun. Yarın daha güzel olacak. Yarın daha güzel olduğunda sen de daha rahat uyuyorsun. Kimseden bir aferin beklentin yok. Kimsenin gözüne girmek gibi bir derdin de yok. Yaptığın işi layıkıyla yerine getirip, huzurla uyumak derdindesin sadece. Öğretmek değil derdin, eğitmek. Tüm yorgunluğun çocukların okulda oldukları için mutlu olduklarını görmekle geçiyorsa, zaten yorgun değilsin hiç.
Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum. Hayır. 29 harf öğretirim her birine. Kimseye ne kul ne de köle olmalarını isterim. Çocuklar bu kadar anlaşılabilir ve kolayken, büyüklerinin bu kadar saçma olması haksızlık sanki. Son on yılda, senin maaşını ben veriyorum diyenlerin, hocaaa diye yayılanların, karpuz seçercesine mal seçmeye çalışanların sayısındaki orantısal artış, kimin hatası? Bir yerler de bir hata var. Bir mesleğin itibarı, bu kadar kısa süre içerisinde bu kadar ayaklar altına alınmamalıydı. Çok yazık. Ölüsü de olsa, hasta da olsa, bin türlü sorunla da cebelleşse, hepsini kapıda bırakıp sınıfa öylece giren eğitimciler, daha iyisini hak ediyor!!!!

Bunu çerçeveletip bakanlığın makam odasına assak keşke..

Bizim okulun %90 i Eğitim Sen li 2 Kasımda hiçbirisi görev bırakmayacakmış. )