Vatan Sağolsun! : Şehitlerimiz

pkk'nın farkı şu: döneme göre hareket etmek.kuruluş yıllarında marxist-leninist bir örgüttü(çünkü moda buydu o dönem)(tabi böylece pek çok marksist insan da bölücü sanıldı zamanında),belirli bir süre sonra bu fikirden vazgeçidi ve milliyetçiliği de ekleyerek yine marksizm üzerinden siyasete devam ettiler(tezat 1 durum,şekil itibariyle marksizmde milliyetçilik-ulusçuluk vardır sadece)ardından onu da atarak tamamen milliyetçi siyasete gittiler.Son 5-6 yıldır da halka yaklaşmak için dini söylemleri de var sanırım.Kısaca hikayesi budur diyorum,son hali ırka-millete dayalı etnik yapı kurmak.ha bir de derler ki"üniter-ulus devletin modası geçti"

eta daha zonra devlete zarar vermek için turizmi hedef almıştır.
miltanları yoksulluk çeken işçisınıfının fakir elemanlarıdır.
amaç bask devleti kurmaktır.
devlet ise bunları yok etmeye çalışmak yerine toplumdan izole etmeye çalışmıştır.elbette herşeyden rahtsızlık duyan bir kesim olacaktır.
adam kaçırma para aklama fideye ve fransa yadımıyla eta maddi yönünü yıllarca yaşatmıştır
eta işçi sınıfı yanş markisit leninist ve milliyetçi kesimden oluşmaktaydı

işte işin garipliği de burada zaten:"marksizm ve milliyetçilik"bu birbirinden uzak kavramları nasıl 1 çatı altında topluyorlar anlamıyorum.
not:bahsettiğim kaba milliyetçilik

halkta korku ve panik üretmeyi amaçlarlar
devlet terörden vazgeçenleri topluma kazandırmaya çalışmıştır
örgüt eleman ve sempati kaybettiği süreç sonunda finans kaynaklarının kurutulmasıyla zaman zaman ateşkes ilan etmeye başlamıştır.
pkk gibi

bence örgüt işleyişlerinin benzerliğine şaşırmamak gerekir nasıl ki savaş çıkma sebepleri hep farklı ama sebepleri aynı ise bu tür örgütlerde de benzerlik çok olabilir.

ispanyol başbakan dinamitle bu olayların öncesinde havaya uçurulmuştur,
gene bu olaylardan önce tren istasyonları basılmış eta son çırpınışlarını sergilemektedir.sonun başlangıcı
demoktarik süreç başlangıçta terörü artırsa da etayı zorlamıştır
eskiden yüzde 18lerde oy alan parti açılıma verdiği sert tepki sebebiyle 15 yıllık bir süreçte tüzde 10lara düşmüştür

Tamil Kaplanları ve PKK

Tam da “tarih fırsat yakalandı” söyleminin etkisiyle PKK sorununda (ve dolayısıyla Kürt sorununda) nasıl bir sürpriz gelişme yaşanacak derken haber dünyanın öbür ucundan, Sri Lanka’dan geldi. 20 milyon nüfuslu ülkenin yüzde 15’ini oluşturan Tamillerin bağımsızlığı için 26 yıldır silahlı mücadele yürüten Tamil Kaplanları, liderleri Velupillai Prabhakaran’ın da öldüğü büyük bir operasyonun ardından -en azından şimdilik- tarihe karıştı. Hem birçok üst düzey yöneticisinin son operasyonlarda ölmesi, hem de Prabhakaran’ın bütün rakiplerini ve çok sayıda Tamil aydınını öldürtmüş olması nedeniyle örgütün lidersiz kalacağı ve bir daha toparlanamayacağı yorumları yapılıyor.

Her türlü rekabete karşı acımasız olan Prabhakaran, bu ve birçok başka yönüyle Abdullah Öcalan’ın andırıyordu. Zaten Tamil Kaplanları’nın PKK’nın bir nevi “manevi ikizi” olduğunu söyleyebiliriz. Benzer hedeflere sahip olan bu iki örgütten Kaplanlar 1983’te, PKK ise bir yıl sonra devlete karşı silahlı eylemlere başladı. Her iki örgüt de ABD başta olmak üzere çok sayıda ülke tarafından “terörist” olarak tanımlandı. Özellikle Batı ülkeleri, kendi topraklarında yaşayan Tamil ve Kürt göçmen işçilerinin bu örgütlere özellikle mali yardım yapmasını engellemek için epey uğraştılar.

Bu benzerliklerden hareketle Tamil Kaplanları’nın akıbetinin Türkiye için bir dizi ders içerdiğini söyleyebiliriz. Öyle ki biz burada PKK’nın tasfiyesinin mümkün olup olmadığını, mümkünse nasıl olduğunu tartışırken, birçok açıdan ondan çok daha ileri durumdaki bir örgüt askeri yöntemlerle etkisiz hale getirilebildi. İntihar eylemcileri için özel kemerleri ilk kez tasarlayan, çoğu kadın militanlar tarafından gerçekleştirilen yüzlerce intihar eylemine imza atmış, kendi deniz ve hava kuvvetlerine sahip olan ve içinde hukuk fakültesinin, vergi dairelerinin ve hatta trafik polislerinin bulunduğu ayrı bir devlet inşa etmiş olan bir örgütten söz ediyoruz.

Topyekûn savaş

Peki Tamil Kaplanları neden yenildi? Bu konuda çeşitli analizler yapılıyor. Ama dönüm noktasının Mayıs 1991’de Hindistan Başbakanı Rajiv Gandi’nin bir kadın intihar eylemcisi tarafından öldürülmesi olduğunda herkes hemfikir. O andan itibaren Tamil Kaplanları uluslararası arenada her türlü meşruiyetini ve desteğini yitirmeye başladı ve “terörist” olarak damgalandı. Bir diğer neden de kendisini alabildiğine fetişleştiren Prabhakaran’ın örgüt içi demokrasi taleplerini acımasızca bastırması ve silahları bırakıp yasal demokratik sisteme eklemlenme yolundaki çağrılara asla kulak asmaması olarak gösteriliyor. Ayrıca Prabhakaran’ın son dönemde Tamillerin bağımsızlığından ziyade kendisini kurtarmayı temel aldığı ve bu nedenle kendi halkıyla bağlarının epey gevşediği ileri sürülüyor.

Tabii Sri Lanka yönetiminin Kaplanlar’ı tasfiye etmede çok kararlı olması ve yüzlerce sivil Tamil’in ölümü ve binlercesinin de göçüne neden olan operasyonları gözünü kırpmadan gerçekleştirmesinin de belirleyici olduğunu unutmayalım. Yani “halkla teröristi ayrıştırma” hassasiyetinin terk edildiği noktadan itibaren Tamil Kaplanları’nın tasfiyesi söz konusu olabildi.

Bizde “kurtarılmış bölge” olmadığı için PKK’ya karşı Sri Lanka’daki gibi “topyekûn” bir harekatın söz konusu olabilmesi imkansız. Kuzey Irak’taki PKK varlığına karşı böyle bir harekatsa, daha önce defalarca örneğini gördüğümüz gibi hem çok zor, hem de birçok açıdan çok maliyetli. Kaldı ki, ne kadar uluslararası camia tarafından terk edilmiş olursa olsun, PKK’nın Tamil Kaplanları gibi iyice izole edilmiş olduğunu söyleyemeyiz. Bunun başlıca nedeni de Kürt sorununun, Tamil sorununa kıyasla çok daha fazla stratejik öneme sahip bir bölgede yaşanıyor olması. Öte yandan Türkiye’de hiçbir hükümet, PKK’ya karşı içerde veya dışarda yürütülecek topyekun bir harekattaki muhtemel sivil kayıpları Sri Lanka yöneticileri gibi göz ardı edemez.

Öcalan ve PKK yöneticilerinin, devletin içinde bulunduğu bu zor durumu sömürmekten bir an önce vazgeçmesi ve Tamil Kaplanları’ndan ders çıkararak bir an önce silahlarını bırakıp yasal siyasi sisteme eklemlenmenin önünü açmaları hem kendileri, hem tüm Türkiye için fazlasıyla hayırlı olacaktır.

rcakir@gazetevatan.com

sivil odaklı yumuşak güç dönemine göre şiddt kullanılan her dönem eta yı güçlü kılmıştır.
devlet sertken eta özgürlük savaşçısı olmuş yanş öyle nitelik kazanmıştır.
konu insancıl boyutlarda sürdürmek maddi ve manevi açıdan daha sağlıklıdır.
şiddet teröre yarayacaktır.
onlar ölse bile lider kadroyu hemen yenieleyecektir.

bence Tamil kaplaları olayı farklı zaten sondan 2.paragrafın ilk cümlesi özetliyor olayı yani orada tamamen farklı bir yapı var,o kurtarılmış bölge denen yerde,o insanlar kendilerini tamamen farklı örüyorlar,bahsettiğim örgüt değil aynı zamanda halkı da,bizdeki ise çok daha farklı

doğru hocam.tamiller pkk nın durumu oldukça farklı.kurtarılmış bölge olayı halk olayı vs
terörle mücadele durumuna göre kısmen farklılıklar gösterse de genelde aynı seyrede

Arkdaşlar sorunu tartışırken lütfen siyasi söylemler, sataşmalar yapmayalım. lütfen...

Arkdaşlar sorunu tartışırken lütfen siyasi söylemler, sataşmalar yapmayalım. lütfen...

??öyle birşey olmadı ki,görmedim yada

??öyle birşey olmadı ki,görmedim yada

Hocam o tür mesajlar farkedildiği an siliniyor. O yüzden görmemiş olabilirsiniz.

Hocam o tür mesajlar farkedildiği an siliniyor. O yüzden görmemiş olabilirsiniz.

anladım,sağol

ben bugün sizlere bazen kendimce bazen alıntılar yaparak:
silah mı demokrasi mi
sorusunun cevabını
açılım konusunda
düşüncelerimi açıklamaya çalıştım.
sonuç herkesin fikrine saygılıyım.
yeter ki fikir,bilginin sonucunda ortaya çıksın, duygunun sonucunda değil