Veliler İçin Psikolojik Danışma Ve Rehberlik

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 28 Nis 2010 12:42:23
ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUKLAR İÇİN AİLEYE ÖNERİLER

Ana ve baba olarak, üstün zekalı çocuğa yapabileceğiniz en büyük yardım üstün zekalı çocuğun diğerlerinden farklı olmadığını kabul etmek olacaktır. Yalnız onlar çeşitli yönlerden daha şanslıdırlar.

Üstün zekalı çocuklarda diğer çocuklara benzediklerinden nasıl diğer çocukların oynamalarına, üst başlarını kirletmelerine, açgözlü yeme ve eğlenmelerine izin veriliyor, bunları hoş görüyorsak, aynı şeylere üstün zekalılar içinde hoş görmemiz gerekir. Yaşından ileri zeka düzeyinde diye 1-2 yaş büyüğünün davranışlarını beklemek doğru olmayacaktır.

Üstün zekalı çocuklarda diğer bütün çocuklar gibi sevgi, güvenlik, anlayış ve okşanmaya ihtiyaç duyarlar.

Bu türden çocukların yeteneklerini besleyip geliştirmekle beraber her yönden örnek bir insan olarak yetişmelerini sağlamalıyız. Bunun içinde onların üzerinde düşünecekleri, yapacakları, araç ve gereçleri sağlamalıyız. Bu araç ve gereçler özel yetenekleri ve zekalarını geliştirici nitelikte olmalıdır. Okul öncesi üstün zekalı çocuklara evin sağlayamadığı çeşitli oyuncakları anaokulları sağlar. Ana okullarında onların türlü yetenekleri ve fiziksel güçleri oyunlar, temsiller ve halk danslarıyla olumlu bir şekilde karşılanacaktır. Hikaye anlatma, resim çizdirme vb. etkinliklerle de çocukların yaratıcılığı ve imgeleme güçleri beslenip gelişebilecektir. Çevrenizde ana okulları bulunmayabilir. Yada aile bütçesine uygun olmayabilir. Bu durumda fazla masrafa kaçmadan alınacak kitap, sulu boya, renkli kalemler ve iş kağıtları çocuklara hem öğretici hem de yaratıcı saatler geçirtebilir.

Üstün zekalı çocuklar okula başladıktan sonrada özel etkinliklere ihtiyacı vardır. Olanaklar el veriyorsa özel müzik, resim dersleri, kitap satın almaları günlük etkinlikler arasında yer almalıdır. Ailenin ekonomik durumu iyi olmasa bile güzel sanatlar alanında dersler veren dershanelerden yararlanmak mümkündür. Parsız ziyaret edilebilen müzeler, ucuz biletli konser ve tiyatrolar , okul ver üniversitelerin gezileri , üstün yetenekli çocukların öğrenme isteklerini besleyip geliştirebilir.

Çeşitli iş alanlarına saygı göstermekle de çocuklarınızın yeteneklerine yardımcı olabiliriz. Örneğin yüksek matematikten hoşlanmasak veya büyük ressamların çatı ve tavan aralarında ömür tüketen kimseler olduğunu bilsek de bu meslekleri övücü bir dille anlatmalıyız.

Çocuğunuzun dengeli bir yaşama ihtiyacı vardır. Tek bir oyun oynayan veya tek bir alan içinde sıkışıp kalan çocukların bütün çalışma ve boş zamanlarını değişik alanlara yöneltmelerini istemeliyiz. Çocuk kafasını çalıştırdığı zaman bedenini de çalıştırmalı, değişik çocuk oyunlarına, etkinliklere katılmalıdır.

Çocuklarımızı tek yönlü kişiler olmaktan kurtarmak için değişik ilgi alanlarına yönlendirmeliyiz

Ailede çocuklardan bir tanesi üstün zekalı, diğerleri normal zekalı ise bu aile için özel bir problem vardır. Bu problem dikkatlice ele alınmazsa bundan hem üstün yetenekli çocuk hem de orta düzeydeki çocuk zarar görecektir. Diyelim ki bir ailenin iki kız çocuğu var. Bunlardan birisi üstün diğeri normal zekalı olsun. Üstün zekalı bu niteliğinden dolayı aile içinde daima okşanıp övülürse o şımarır, kendini beğenir daha açıkça sı “üstünlük duygusu” geliştirir. Diğer yandan normal zekadaki çocuk ise kendini küçük görür ve kendisinin değeri olmadığı kanısına kapılabilir. Buna benzer bir problemde anne ve babaların normal zekalı çocukların davranışları için tanıdıkları sınırsızlığa karşı üstün zekalılar için koydukları kısıtlamadan doğar.

Buda diğer kardeşleri gibi uluorta hareket edemeyen üstün zekalı çocuğun küskünlüğüne neden olur. Böyle durumlarda ana ve babaların tarafsız olmaları, normal zekalı çocukların da yaptıkları iyi işleri olanaklardan yararlanarak övmeleri; belirli bir ayırım yapmamaları gerekir. Çocukların olumlu yönde yetişmeleri için okulla işbirliği şarttır. Öğretmenin rehberliğinden, gerekirse bu konuda çalışmalar yapan eğitim kurumlarından da her zaman bilgi ve yardım sağlanabilir. Okuldaki etkinlikler evde de sürdürülmeli, çocuğun yetenekli olduğu alana yönelmesi sağlanmalıdır.

Bugün yaşama koşulları ve toplum idareleri yönünden dünyamız korkunç bir yarış içindedir. Üstün zekalı bilginlerimiz, buluşçularımız olmasaydı hayat sıkıntılı, güç ve anlamsız olacak, görüş alanımız oldukça sınırlı olacaktır. Her zaman ihtiyaç duyulan üstün zekaya yüzyılımızda daha büyük ihtiyaç vardır. Değerleri bulup ortaya çıkarmak, toplumun hizmetine sunmak önce siz anne ve babalara düşmektedir.

 

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 28 Nis 2010 12:42:57
ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNDE ÖĞRETMENE ÖNERİLER

Bu tip çocuklar için sınıf öğretmeninin öğrenim görevlerinin dışında ek öğrenim programları hazırlaması gerekir. Sınıfın seviyesi onların seviyesinden çok aşağıda kalabilir. Aşağıda belirtilen noktalar dikkate alınarak çocukların daha iyi gelişmelerine yardımcı olabilmek için sınıf öğretmeni;

1. Çocuğun çalışma ve ödevlerini sınıfın işlemekte olduğu konularda ve aynı tempoda tutmaya çalışmamalı, onun güç ve süratine uygun ödevler vermelidir.

a. Ödevlerde tekrara ve alıştırmalara fazla yer vermemelidir.

b. Daha çok problem çözme tekniğini gerektiren ödevler vermelidir.

c. Yarı teknik malzemelerin okunması, özetlenmesi, bazı araçların modellerinin yapımı, şemalarının çizimi ve onların çalışma kurallarını açıklama ödevleri verilmelidir.

2. Tartışma, proje ve dramatizasyon çalışmalarına önem verilmelidir.

3. Tasnif, organize etme ve maddelendirme olanağı veren fırsatlar hazırlanmalıdır.

4. Ders etkinliklerinde kitabi etkinliklerden çok, geniş gözlem ve deneylere yer verilmelidir.

5. Kendilerine özgü ilgileri olduğundan grupla olduğu kadar bireysel çalışmalara da önem verilmelidir.

6. Öğrenciyi okul içi ve dışı etkinliklere yönlendirmelidir.

7. Önderliği gerektiren ya da önderliği geliştirmeye fırsat verecek çalışmalara katılması için teşvik edilmesi gerekir.

8. Bu tip çocuğun başarısını, sınıf arkadaşlarının başarısı seviyesi ile değil kendi öğrenme güç ve sürati ile karşılaştırmalıdır.

9. Anne ve baba ile bu konuda işbirliği yapmalı, onlara çocuklarını ihmal etmeden ve gurura kapılmadan yetiştirmek için gerekli anlayışı kazandırmaya çalışmalıdır.

10. İleri öğrenim için en uygun yolun seçilmesinde uzmanlarla işbirliği yapılmalı.

11. Bu çocuklarda üstünlük duygusunu yaratmak, aynı “aşağılık duygusu” kadar zararlı sonuçlar doğurur. Çocuk arkadaşlarını ve çevresindekileri aşağı görür ve toplumda yalnız bir kişi olarak yaşamına devam etme tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Onun için üstünlük duygusunun çocuklarda yaratılmamasına azami dikkat sarf edilmelidir.

12. Akademik konular için resim, müzik, beden eğitimi gibi dersler ihmal edilmemelidir.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 28 Nis 2010 12:50:33
TV de Şiddet ve Çocuklarınız: Etkilenmemeleri İçin Neler Yapabilirsiniz?

Araştırmalar şiddete ve saldırganlığa yönelik davranışların yaşamın erken dönemlerinde öğrenildiğini göstermektedir. Ancak, yine araştırmalar, çocukların duygularını şiddet kullanmadan ifade edebilmeleri için ailelerinin büyük yardımı olabileceğini de göstermektedir.

 Bu yazı, anne-babaların gençlerde gözlenen şiddeti azaltmak için aile içinde, okullarda ve toplumda neler yapabileceklerini görmelerinde yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.

Çocuklarınız için yapabilecekleriniz:

Anne-babalar çocuklarının güven ve sevgi dolu bir evde yaşamalarını sağlayarak şiddeti azaltmada önemli bir rol üstlenebilirler. Aşağıda bu konuyla ilgili bazı öneriler verilmektedir. Bunların hepsini harfiyen yerine getiremeyebilirsiniz. Ama elinizden geleni yaparsanız, çocuklarınızın içinde yaşayacakları dünyayı onlara daha az zarar verici hale getirebilirsiniz.

 Çocuklarınıza yönelik sevgi ve ilginiz sürekli ve tutarlı olsun:


 Kendisini güvencede hissedebilmesi ve diğerlerine güvenebilmesi için, her çocuğun anne-babasıyla ya da bir yetişkinle güçlü , sevecen bir ilişki, bir "bağ" kurabilmesi gerekir. Kendisine sevgi ve ilgi gösteren bir yetişkinle böyle bir bağ kuramayan bir çocuğun, düşmanlık duyguları içinde gelişmesi ve "zor" bir genç olması ihtimali vardır. Kendileriyle çok küçük yaşlardayken ilgilenilmiş çocuklar arasında , "sorunlu davranışları" olan gençlere daha az sayıda rastlanmaktadır.

 Bir çocuğa her zaman sevgi gösterebilmek hiç de kolay bir şey değildir. Hatta eğer genç, deneyimsiz ya da çocuğunu tek başına yetiştirmek durumunda kalan bir anne ya da babaysanız, çocuğunuz hasta ya da özel ihtiyaçları olan özürlü bir çocuksa, bu iş daha da zordur. Eğer çocuğunuzu idare etme konusunda herkesinkinden daha farklı güçlükler yaşıyor ve çok zorlanıyorsanız, bunu çocuğunuzun doktoru ile ya da bir başka hekimle tartışınız. Eğer çocuğunuzun görünen tıbbi bir problemi yoksa, bu durumda bir psikoloğa başvurabilirsiniz. Böylelikle, çocuk yetiştirme konusunda bilimsel kanıtlara dayalı bazı yöntemler hakkında bilgiler edinebilirsiniz.

 Çocukların kendi akıllarının olduğunu unutmamak çok önemlidir. Çocuklarınızın giderek artan bağımsızlık ihtiyaçları ve bu ihtiyacı doyurmaya yönelik davranışları bazan sizleri kızdırabilir, engelleyebilir ya da hayal kırıklığına uğratabilir. Onlara herhangi bir tepki göstermeden önce, durumu çocuğunuzun bakış açısından değerlendirme konusunda göstereceğiniz istek, sizin de kendi duygularınızla başetmenize ve daha sabırlı davranmanıza yardımcı olur. Çocuklarınıza öfke ve düşmanlık dolu sözler ve davranışlarla tepki vermekten kaçınmak için elinizden geleni yapın.

Çocuklarınızı gözetim altında yönlendirin:

 Çocuklar kendi ayakları üzerinde duruncaya kadar, cesaretlendirilmek, korunmak ve destek almak için ebeveynlerine ve aile üyelerine muhtaçtırlar. Uygun yönlendirme ve gözetim olmadığı zaman, ihtiyaç duydukları bu rehberlikten yoksun kalacaklardır. Araştırmalar, zamanında ve yapıcı bir yönlendirme almayan çocukların davranış problemleri olduğunu göstermektedir.

 Çocuklarınızın her zaman nerede olduğunu, arkadaşlarının kimler olduğunu bilmekte ısrarlı olun. Çocuklarınızı kendiniz gözetemeyecekseniz, bir başka yetişkinin gözetiminin altında olduklarından emin olun. Çok kısa bir süre için bile olsa çocuklarınızı evde yalnız bırakmayın.

 İlkokul yaşındaki ve daha ileri yaşta olan çocuklarınızın, bir yetişkinin gözetiminde yapılan, okul-dışı spor faaliyetlerine, eğitim programlarına ya da düzenli ve yapılandırılmış eğlencelere, katılmalarını teşvik edin. Değerlerine saygı duyduğunuz kurum, kuruluş ya da bireylerin yönetiminde olan toplumsal programlara kaydettirin.

 Gözetim altında yapılan eğlence faaliyetlerine çocuklarınızla birlikte gitmeye çalışın ve diğer kişilerle ilişkilerini izleyin. Diğer çocukların aşağılayıcı, tehditkar, küfürlü konuşmalarına onun nasıl cevaplar verdiğine; vurma, çarpma davranışları ile öfke ifadelerine nasıl tepki gösterdiğine dikkat edin. Kızgınlık ve öfkenin ifadesi için bu tür davranışların uygun yöntemler olmadığını çocuğunuza anlatın ve benzer biçimde davranmasını engelleyin.

 Çocuklarınıza uygun davranışları öğretebilmek için kendiniz model olun


 Çocuklar genellikle taklit ederek öğrenirler. Ailelerinin değerleri, tutumları ve davranışlarının onlar üzerindeki etkisi büyüktür. Saygı, dürüstlük, ailemizden ve akrabalarımızdan gurur duymak gibi değerler, çocuklarımız için önemli bir güç ve güven kaynağı olabilirler. Çocuğunuzun olumsuz arkadaş baskısı altında olduğu, şiddetin yoğun rastlandığı bir ortamda yaşadığı ya da davranış bozuklukları olan öğrencilerle aynı okullara gittiği durumlarda bu değerler özellikle önemlidir.

 Çocukların çoğu, bazan saldırganlaşıp bir başka insana vurabilirler. Bu tür şiddete yatkın davranışların olası tehlikeleri hakkında çocuklarınızla konuşurken kesin olun. Sorunlarını şiddete başvurmadan daha yapıcı yöntemlerle çözmüşse, onu bunun için takdir ettiğinizi hemen belirtin ve ödüllendirin. İyi davranışlarına daha fazla dikkat gösterilerek ve takdir dedilerek, çocukların bu davranışlarını tekrar etmeleri ve sürdürmeleri sağlanabilir.

 Çocuklarınızın sorunlarını saldırgan olmayan yöntemlerle çözmelerine yardımcı olabilmek için aşağıdsaki önerilerden yararlanabilirsiniz.



Sorunlarını onlarla birlikte tartışın.

 Sorunlarını şiddet kullanarak çözmeye kalkarlarsa neler olabileceğini sorun.

 Sorunlarını şiddet kullanmadan çözmeye kalkarlarsa neler olabileceğini sorun.

 Bu tür bir, "birlikte sesli düşünme" egzersizi, çocuklarınızın şiddete başvurmanın yararlı bir yöntem olmadığını görmelerinde yardımcı olacaktır.

 Anne-babalar bazan farkında olmadan şiddet dolu davranışları teşvik edebilirler. Örneğin bazı ebeveynler, erkek çocuklarının kavga etmeyi öğrenmeleri gerektiğini ileri sürerler. Çocuklarınıza anlaşmazlıklarını, tehdit, yumruk ya da silah kullanarak değil, sakin ve yerinde kullanılan sözcüklerle çözmelerini öğretin.

 Boş zamanları için yapıcı, şiddet-dışı oyunlar, faaliyetler bulmalarında çocuklarınıza yardımcı olun. Onlara sizin de bir zamanlar hoşlandığınız oyunları, spor faaliyetlerini, hobileri öğreterek, kendi beceri ve yeteneklerini geliştirmelerinde destek olun. Küçük çocuklarınıza hikayeler okuyun, daha büyüklerini kütüphanelere götürün ya da akrabalarınız arasından değer verdiğiniz, hayran olduğunuz, çevresi ve diğer insanlar için birşeyler yapmış olanların hayat hikayelerini anlatın.

Çocuklarınıza vurmayın

 Çocuklarınıza ceza vermek için onları itmek, kakmak, tokatlamak, vurmak ya da dayak atmak gibi davranışlar, onlara sorunlarını iterek, kakarak, vurup, çarparak çözmenin uygun olacağı; ceza vermeleri gerektiğinde onların da benzer şekilde cezalar verebilecekleri mesajını vermektedir.

 Fiziksel cezalar istenmeyen davranışları ancak belli bir süre için durdurabilmektedirler. Hatta çocukların çok sert cezalara bile uyum yapabildiği bu nedenle de cezanın hiç bir etkisi kalmadığı bilinmektedir.

 Oysa ki fiziksel olamayan disiplin yöntemleri çocukların duygularıyla daha kolay başa çıkmalarına yardımcı olmakta; sorunlarını şiddet-dışı yöntemlerle çözebilecekleri yolları öğretmektedir. Aşağıda bazı öneriler bulacaksınız:

 Çocuğunuzun her yaşı için bir dakika sürecek şekilde, sesini çıkarmadan bir köşede oturmasını isteyebilirsiniz. (Bu yöntem çok küçük çocuklarla kullanılamaz)


Bazı izinlerini ya da harçlığını geri alabilirsiniz

 
Arkadaşları ile çıkmasına ya da bazı okul/toplum etkinliklerine katılmasına izin vermeyebilir evden dışarı çıkarmayabilirsiniz (Bu ceza daha çok büyük yaştaki çocuklar ve ergenler için uygundur)

 Harçlığın, önceden verilmiş izinlerin geri alınması ya da evden dışarı çıkarmama gibi cezaların, tutarlılıkla ve kısa süreler için uygulanması daha uygundur.

 Hata yaptıkları zaman çocukların bu hatalarını düzeltebileceklerine inanabilmeleri lazımdır. Hatalardan nasıl öğrenilebileceğini onlara gösteriniz. Hatalarını bulmalarına, gelecekte benzer hataları yapmaktan nasıl kaçınabileceklerini anlamalarına yardımcı olunuz.

 Bu tür durumlarda çocuklarınızı aşağılamamanız, utandırmamanız özellikle önemlidir. Çocuklarınızın her zaman için sizin sevginizi ve saygınızı hissetmeye ihtiyaçları vardır.

 Davranış değiştirme yöntemlerinden biri de hatalı davranışları cezalandırmak yerine, olumlu davranışları ödüllendirmektir. Takdir etme, ilgi, şevkat göstermenin en etkili ödüller olduğunu unutmayın.

 Kurallarınız ve disiplin yöntemleriniz konusunda tutarlı olun


 Bir kural yaptıysanız onu yerine getirin ve vazgeçmeyin. Çocukların kendilerinden hangi davranışların beklendiği konusunda açıklığa ve belirginliğe ihtiyaçları vardır. Oluşturduğunuz bir kuralın yerine getirilmesi konusunda gelişigüzel biçimde davranırsanız, bu sadece çocuklarınızın kafasını karıştıracaktır ve "kaçamak yollar" aramalarını destekleyecektir.

 Kurallarınızı oluştururken olanaklar ölçüsünde çocuklarınızın da katılımlarını sağlamaya çalışın. Neyi beklediğinizi ve kurallara uyulmadığı zaman ne tür sonuçlarla karşılaşacaklarını açıklayın. Böyle bir yaklaşım, onların hem kendileri hem de çevrelerindeki insanlar için en iyi olanı elde edebilmeleri amacıyla neler yapmaları gerektiğini öğrenmelerini sağlayacaktır.

Çocuklarınızın ateşli silahlara ulaşamayacaklarından emin olun

 Silahlar ve çocuklar çok öldürücü bir bileşimdir ve biraraya getirilmemelidir. Eğer kullanıyor ya da evinizde bulunduruyorsanız, silahların ya da diğer öldürücü araçların tehlikeleri konusunda çocuklarınızı bilgilendirin. Eğer evinizde tabanca ya da tüfek varsa, içini boşaltıp, kurşunları ve silahları ayrı ayrı kilitli dolaplarda saklayın. Doldurulmamamış bile olsalar bu silahları asla çocuklarınızın bulabileceklari yerlerde saklamayın.

 Asla üzerinizde tabanca ya da öldürücü bir silah taşımayın. Silah taşımanın çocuklara verdiği mesaj, sorunların silahlarla çözülebileceğidir.

 Çocuklarınızın çevrenizde ya da evinizde şiddet görmelerini önlemeye çalışın

 Evdeki şiddet çocuklar için korkutucu ve zararlıdır. Çocukların korku duymadan, sevgi içinde yaşayabilecekleri güvenli bir eve ihtiyaçları vardır. Evinde şiddete tanık olan çocukların, ileridemutlaka şiddet gösterecekleri söylenemese de karşılaştıkları sorunları şiddete başvurarak çözmeye "yatkın" olacakları söylenebilir.

 Evinizi şiddetten uzak, güvenli bir yer haline getirmek için elinizden geleni yapın ve kardeşler arasındaki şiddet içeren davranışları kesinlike engelleyin. Anneler babalar arasındaki düşmanlık ve saldırganlık dolu kavgaların da çocukları çok korkutacağını ve onlar için kötü örnekler oluşturacağını unutmayın.

 Eğer evinizdeki bireyler birbirlerini sözel ya da fiziksel yöntemlerle incitiyorlarsa ya da kötüye kullanıyorlarsa, çevrenizdeki bir psikologdan yardım almanızı öneririz. Bu profesyonel kişi, sizin ve ailenizin,şiddetin hangi nedenlerle oluştuğunu ve durdurulabilmesi için neler yapılabileceğini anlamanızda yardımcı olacaktır.

 Bazan çocuklarınızın sokaklarda, okulda ya da evde şiddete maruz kalmasını engelleyemeyebilirsiniz. Bu durumlar olduğunda, yaşadıkları korku duygularıyla başedebilmeleri için kendilerine yardım etmeniz gerekebilir. Onlara bu konularda yardımcı olabilecek kişiler arasında okulundaki rehber öğretmeni ya da bir psikologu sayabilirz.

Çocuklarınızın medyadaki şiddete çok fazla maruz kalmalarını önlemeye çalışın

 
Televizyonda, sinemada ya da bilgisayar oyunlarında çok fazla şiddet izlemenin de çocuklarda saldırgan davranışlara yol açtığı bilinmektedir. Bir ebeveyn olarak çocuğunuzun izlediği şiddet miktarını kontrol altında tutabilirsiniz. Aşağıda bazı öneriler bulacaksınız:

Televizyon izlemeyi günde bir ya da iki saat ile sınırlandırın.

 Çocuklarınızın hangi televizyon programlarını izlediklerini, hangi filimlere gittiklerini ve hangi tür bilgisayar oyunlarını oynadıklarını bilin.


Televizyon programlarında, sinemalarda ve bilgisayar filimlerinde izledikleri şiddet hakkında onlarla konuşun. Bu tür davranışların gerçek hayatta ne kadar acı verici olduklarını ve ne tür ciddi sorunlara yol açabileceklerini anlamalarını sağlayın.

 Sorunların şiddet kullanmadan nasıl çözülebileceğini onlarla tartışın

 Çocuklarınıza şiddet kurbanı olmayacakları yolları öğretmeye çalışın.

 Çocuklarınızın şiddet kurbanı olmamaları için ne tür önlemler almaları gerektiğini öğrenmeleri çok önemlidir. Aşağıda kendinizi ve çocuklarınızı şiddetten korumanızda yardımcı olabilecek bazı yollar önerilmektedir:

 Çocuklarınıza çevrenizdeki güvenli sokak ve caddelerin hangileri olduğunu öğretin

 Her zaman için aydınlık, kalabalık yerlerde ve bir arkadaşla yürümelerini öğüt verin

 
Gördükleri kuşkulu davranışları ya da tanık oldukları suçları size, öğretmenlerine, güvenilir bir başka yetişkine ya da polise bildirmelerinin ne kadar önemli olduğunu anlamalarını sağlayın. Polis Acil 155 nolu telefondan nasıl arayacaklarını öğretin.

 
Kendilerine zarar vermeye kalkan biri olduğunda , "Hayır" deyip kaçmalarını ve güvenilir bir yetişkine bu konuyu mutlaka söylemeleri gerektiğini anlatın.

 Yabancılarla konuşmanın tehlikelerini vurgulayın. Bilmedikleri ve güvenmedikleri kimseye kapıyı açmamalarını ve bir yere gitmemelerini öğütleyin.

 Çocuklarınıza şiddete karşı olmalarını öğretin


 
Şiddete karşı davranışlar sergiledikleri her ortamda çocuklarınızı destekleyin ve ödüllendirin. Arkadaşlarından birinin diğerine vurduğu, küfrettiği, tehdit ettiği durumlarda çocuğunuza sakin ama kesin sözcüklerle nasıl tepki gösterebileceklerini öğretin. Şiddete karşı durmanın ve direnç göstermenin, daha fazla cesaret gerektirdiğini anlatın.

 Çocuklarınızın farklı yörelerden, farklı aile yapılarından gelen kişilerle geçinmelerine, onları kabullenmelerine yardımcı olun. İnsanları sadece farklı oldukları için eleştirmenin ve etiketlemenin acı verici, incitici olduğunu öğretin ve kesinlikle bu tür davranışlara izin verilmeyeceğini anlamalarını sağlayın. Şiddeti başlatan ya da cesaretlendiren sözcükleri kullanmanın ya da şiddet dolu davranışları sessizce seyretmenin, yanlış ve zararlı olduğunu anlatın. Tehditlerin ve itip-kakmanın şiddeti körükleyen davranışlar oldukları konusunda kendilerini uyarın.



Yetişkinler için ekstra öneriler


 

Ailenizle, arkadaşlarınızla, çevrenizdekilerle yakın olun ve onlarla ilgilenin. Arkadaşlardan oluşan bir grup, size hoş zaman geçirmenizde katkıda bulunabileceği gibi, zor zamanlarınızda destek vererek, yardım iletebilir. Çocuklarınızı büyütürken stresi ve yalnızlığı azaltmak çok yararlı olacaktır.

 Çevrenizle ilişkiye geçin, komşularınızı tanıyın. Öldürücü silahların komşu evlerde de bulundurulmamasını sağlayın. Suçluluğu ve şiddeti azaltmaya yönelik sivil toplum girişimlerine gönüllü olun. Çevrenizde bu tip programlar yoksa, siz başlatın.

 Seçtiğiniz milletvekillerinin ve belediye görevlilerinin şiddet konusundaki hassasiyetinizi bilmelerini ve konuyla ilişkili önlemleri almalarını sağlayın, baskı grupları oluşturun. Şiddet içeren programlar sunan televizyon kanallarına, onlara reklam veren ya da sponsor olan şirketlere şikayetlerde bulunun.

 Çocuklarınızın çevrenizdeki "çevre temizliği", "ağaç dikme", vb. etkinliklere katılmalarını ve içinde yaşadıkları toplumla bütünleşip, onunla gurur duymalarını sağlayın. Bu tür gruplar, bir yandan çevrenizi daha "yaşanır" ve güvenli bir hale getirmeye çalışırken, diğer bir yandan da çocuklarınızın güvenli, yararlı ve ödüllendirici etkinlikler içinde hoş zaman geçirmelerine yardımcıdırlar.

Potansiyel tehlike işaretleri

 Çocukları aşağıdaki belirtileri gösteren ebeveynler, bu konuları profesyonel bir kişiyle görüşmeli ve çocuklarını anlamaya çalışmalıdırlar.

Bebekler ve okul-öncesi çocuklarda gözlenen tehlike işaretleri

 Bir gün içinde çok sık olarak ortaya çıkan, 15 dakikadan daha uzun süren ve ebeveynler, bakıcılar ya da diğer aile üyeleri tarafından sakinleştirilemeyen öfke nöbetleri

 Nedeni olmadan çok sık ortaya çıkan saldırganlık patlamaları

 Çocuğunuzun aşırı aktif, kontrolsüz ve korkusuz olması

 Yetişkinleri ve kuralları hiçe sayması

 Ebeveynlerine yönelik bağlılık davranışlarını göstermemesi, yabancı yerlerde onları aradığını, onların yakınında olmak istediğini gösteren davranışları sergilememesi

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 28 Nis 2010 12:51:15
Aile İçi Geçimsizlik ve Çocuk

 

Her ailede zaman zaman yaşanan veya yaşanma ihtimali olan, eşlerin arasındaki anlaşmazlık özellikle küçük yaşlardaki çocukları etkiler. Hele ki tanık olduğu ilk tartışma çocuk için sarsıcı olabilir.

Dalgınlık ve gece korkuları şikayetiyle Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu'na götürülen 8 yaşında bir kız çocuğu, bunun iyi bir örneklerinden biri. Şikayetleriyle getirilen kız çocuğunun ailesiyle yapılan görüşmelerde; bir gece yarısı kızın, büyük bir gürültüyle uyanıp, anne ve babasının kavgasına tanık olduğu ortaya çıktı.Önce korkup ağlamış; sonra, yatırılmış ve uykuya dalmış. Tartışma bir daha yinelenmemiş. Ancak küçük kız, ilk kez tanık olduğu bu olaydan sonra, anne ve babasının her an ayrılabilecekleri korkusuyla yaşamaya başlamış, uykuya dalmaz olmuş. Her gece, 'korkuyorum' diye, anneyle yatmakta direnmiş. Kuşkusuz bu bilinçsiz davranışıyla, anne ve babanın kavga etmesini önlemek amacını güdüyordu. Bir süre önce, çok sevdiği bir arkadaşının anne ve babasının da ayrılmış olmaları, küçük kızın korkularını artırıyordu.

Gerçekten eşler arasında süregiden kavgalarda, çocukların dışa vuramadıkları en önemli duyguları, anne babanın ayrılmasıyla, kendilerinin ortada kalacağı korkusudur. Ayrıca, kavgalara kendilerinin neden olduğu duygusuna kapılırlar. Aile kavgalarının önemli bir bölümünün, çocuklar yüzünden çıktığı, sonra da anne babanın kişisel kavgasına dönüştüğü düşünülürse çocuklardaki bu suçluluk duygusu daha kolay anlaşılır.

Kimi evde çocuklar, anne baba kavgasının içine bile sokulurlar; yan tutmaya zorlanırlar. Haksızlığa uğradığına inanan bir anne, kızından ya da oğlundan yardım umar. Babaya karşı kendine ortak ve destek arar, hatta daha ileri giderek; kavgalarında, çocuklarından hakem rolü oynamasını bekler. Bu ise çocuğu, bir yanı kayırıp öbür yanı gücendirmek gibi bir çıkmaza iter. Her kavgasının sonunda, azarlanan ve “Uslu dursaydınız, babanız kızmaz, öfkesini benden çıkarmazdı” sözlerini işiten çocuklarda; eziklik, kırgınlık ve kendilerinin kötü olduğu duygusu yerleşir. Sanıldığının tersine bu duruma düşürülen çocuklardan çoğu sinip bir köşeye çekilmezler. Tedirginliğin ve suçlamaların sonucu olarak, daha yaramaz ve hırçın olurlar. Ne ölçüde sevildiklerini anlamak istercesine, anababanın katlanışını (sabrını) sınayacak davranışlarda bulunurlar.

Çocuklar eşler arasındaki kavgaya katmanın başka tehlikeli bir yönü de, çocukların bilerek ya da bilmeyerek durumdan yararlanma yolunu seçmeleridir. Babayı anneye, anneyi de babaya karşı kullanarak istediklerini yaptırırlar. Ya da onları karşı karşıya getirerek geçimsizliğin bir kısır döngü içinde sürüp gitmesine neden olurlar.

Çocuk; öfkeyi de, sevgi ve hoşgörüyü de evde görerek, yaşayarak öğrenir. Sevgi, acıma, anlayışlı olma gibi duygular, öğütlerle aşılanabilir nitelikler değildir. Ancak, annebaba örnek alınarak, yavaş yavaş geliştirilir. Çocuğun, çevresinde hep tatlı dil, güler yüz görmesi gerekir diye bir kural yoktur. İnsanca duygular olan kızgınlık, öfke gibi olumsuz duyguları da tanımalıdır. Ancak, çocuk bu olumsuz duyguların nasıl dizginlendiğini, nasıl uygarca dışa vurulduğunu da evinde öğrenir. Saldırganlığını sınırlamayan bir baba ya da öfke saçan bir anne, çocuğuna ölçülü olmayı öğretemez.

Bu bakımdan, sanıldığının tersine, aile içi tartışmalarının, çocuklardan gizli yapılması önemli değildir. Çünkü bir ev içinde, çocuklardan pek az şey gizlenebilir. Çocuklar için örseleyici olan, tartışılan şu ya da bu konu değil, anababa ilişkisinin bozulmasıdır. Ancak, özel konuların, ortalıkta tartışılması da elbet sakıncalıdır. Çığrından çıkmayan, uzlaşmayla biten tartışmalar, çocuklar için öğretici ve yararlıdır. Olumsuz duyguların açıklanmasıyla ilişkinin bozulmadığını sevginin azalmadığını gören çocuğa güven gelir.

Aşağılaycı suçlamalar ve dayakla birlikte sık yinelenen karı koca kavgaları çocukları örseler. Her tartışmanın kavgaya dönüştüğü, ayrılmalar ve evden gitmelerle sonlandığı ailelerde, çocukların ruhsal sağlıkları, uzun süre yerinde kalamaz. Kocanın, başka kadınlarla sürüp giden ilişkisi, aile gelirini tüketecek kadar ileri giden kumar, babanın sağlığını bozan içki, evde dirlik düzenlik komaz. Bu ortamda, çocuklar şaşkın, tedirgin ve çaresiz kalırlar. İçleri, kızgınlık, düşmanlık duyguları ve kötümserlikle dolar. Geçici ve kalıcı ruhsal sorunlar geliştirirler. Okul başarıları düşer. Erkek çocukların davranışları bozulur. Kız çocukları ise korkak, kuruntulu ve kaygılı olur. Evlilikten korkarark büyürler. Ya anne baba arasında kalır ya da birine sığınmak isterler. Yan tutmaya zorlandıkça bocalar, suçluluk duygusuna kapılırlar. Tutunacak dal kalmadığını gördükçe, güven duyguları sarsılır ve annebabanın sevgisinden kuşku duymaya başlarlar.

 

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 28 Nis 2010 12:52:07
AİLEDEKİ STRES ETKENLERİ VE ÇOCUK

Çocuklarda dahil olmak üzere yaşayan her canlıyı psikososyal stres etkenleri etkiler. Zaten stres etkeninin bir insanı etkilememesi durumunda da normal bir psikolojik yapıdan bahsetmek zor olur. Bu etkilenme her bireyde az veya çok değişik şekillerde görülür. Çocuğun yetişmesinde ve hayata adım atmasında birincil , en önemli ve vazgeçilmez basamak olan aile ortamı da çocukların psikososyal gelişimini direk olarak etkiler. Aileyi etkileyen her türlü olayın çocukta büyük veya küçük bir etkisini görmek mümkündür. Aile ortamını yaşayan bir organizma olarak kabul edebiliriz . Nasıl ki kişinin bir organı hasta olduğunda bütün vücüdu etkilenir ve işlev kaybına uğrar , aynı şekilde aile üyelerinden birinde ki bedensel veya ruhsal sorun veya onu etkileyen stres etkeni de ailenin ve aile üyelerinin işleyişini , psikolojisini ve yapısını etkileyecektir. Bu etkilenme sonucunda aile ile birlikte aile içindeki her bireyde yakın veya uzak gelecekte bazı etkilenme belirtilerinin görülmesi kaçınılmazdır.
Şunun altını çizmek gerekir ki aileyi oluşturan temel unsurlar olan Anne ve babanın çocukluk dönemindeki durumları ,hayatları boyunca karşılaştıkları olaylar ,şu an ki kişilik yapıları , eğitim durumları , çevre şartlarından etkilenmeleri , toplumsal statüleri gibi bir çok konu ailenin bu gününü ve geleceğini her konuda etkileyecektir. Yani bir anne babanın küçükken başından geçen bir hadise veya anne babasından devamlı olarak gördüğü davranış tarzı onun stres etkenine karşı cevap durumunu aynı zamanda çocuğuna karşı uyguladığı eğitimi veya gösterdiği tepkiyi etkiler. Bununla birlikte bir ailenin şu anki durumunu ve stres etkenine karşı gösterdiği cevabı tam olarak değerlendirmek için onun geçmişindeki etkenleri hesaba katmak yerinde olur. Basit bir örnek verelim anne babanın çocukken karşılaştığı örnek olarak bir ölüm olayında ,kendi anne babalarının tepkisi onun şu an aynı olay karşısındaki tepkisini belirler veya etkide bulunur. Bu örnekleri sonsuza kadar artırabiliriz. Anne babanın hayatında karşılaştığı her olay onların şu anki durumuna gelmesine ve kişiliğinin şekillenmesine negatif veya pozitif bir katkı sağlamıştır. Aynı zamanda aynı aile içerisindeki her bir çocuğun şu anki hemen her konudaki iyi veya körü yönde etkilenmeleride onların ileriki dönemde durumlarını belli edecektir.
Sonuç olarak stres etkenlerinin , strese anne babanın verdiği cevabın , stres etkeninin süresinin , destek faktörlerinin , stres sonucunda ailenin aldığı konumun çocuğun gelişiminde kesin bir etkisi vardır. Bu çocuk isterse anne karnında bir çocuk olsun veya 6 aylık çocuk olsun hiç fark etmez. Bu stres etkenlerinin kısa ve uzun vadede bir çok etkisi olacaktır , anne babaya düşen görev bu etkilenmenin negatif etkenlerini en aza indirmesi , hatta bu stres ortamında bile çocuğu adına kazanımlar sağlamasıdır.
Stres etkenlerini sıralayacak olursak ( herhangi bir aile üyesini veya bütün aileyi etkileyen ) : Bir yakın yada arkadaş ölümü , taşınma , ayrılık , boşanma , göç , ekonomik zorluklar , bedensel hastalıklar , tabii afetler ,sosyokültürel sorunlar , cinsel yada fiziksel istismar , ebeveynlerde ki madde bağımlılığı , çocuğa yeterli ilgi sevginin verilememesi , çocuğun sağlık bakımının yapılamaması ,çocuktaki zeka sorunlarına paralel olmayan ondan aşırı beklenti içinde olma , işsizlik , yeni bir iş , ebeveynlerin işyerinde terfi olması ( iş yoğunluğunu ve başarı kaygısını artırarak çocuğa olan ilgiyi azaltabilir) , yeni bir kardeş doğumu , toplumu etkileyen stres faktörleri , suça bulaşma ve sabıkalı olma , ikincil evlilik , anne babanın aşırı koruması ,çocuğu çok aşırı kontrol , okur yazar olmama , okuldaki şiddet olayları , okul sorunları , eğitim sistemi ile ilgili sorunlar , vb.
Aileyi etkileyen stres etkenleri sonucunda anne babanın etkilenmesi ve bazı psikolojik sorunların oluşması olağandır. Aslında her bir stres etkenine karşı farklı bazı belirtiler oluşmasına karşın genel olarak anne babada oluşabilecek belirtiler şu şekilde sıralanabilir :Anne babada depresyon , hayata karşı isteksizlik , kendi bakımında azalma , iş motivasyonunda azalma , ailesine olan ilgide azalma , uyku ve iştah değişiklikleri , konsantrasyon düşüklüğü , çabuk sinirlenme , tahammülsüzlük , çocuklarının sevgi ve duygusal ihtiyacını karşılayamama , yalnızlığa eğilim , sosyal çevrelerinde uyumsuzluklar , halsizlik , yorgunluk , madde bağımlılığına eğilim ,ailesine ayrılan vakitte azalma vb gibi bir çok belirtiyi anne baba gösterebilir. Anne babadaki bu değişikliklerin muhakkak olarak işleyen aile yapısına , o ailede yaşayan bireylere ve elbetteki çocuklara çok önemli etkileri olacaktır. Bu etkileri kısa vadede ve uzun vadede etkiler olarak ikiye ayırabiliriz. Bu konu çok ayrıntılı olduğundan başka bir zaman bu konuyu ayrı bir başlık altında incelemek istiyorum.
Çocuklarda görülen belirtileri ise şöyle sıralayabiliriz: Okul başarısında düşme , arkadaş ilişkilerinde sorunlar , sosyal aktivitelere karşı ilgisizlik , kendi özgüveninde azalma , tahammülsüzlük , çabuk sinirlenme , çok fazla uyuma veya uykusuzluk , iştahda artma veya azalma , olayları olumsuz değerlendirme , yalnızlığa eğilim , alınganlık ta artış , karşı gelme , riskli davranışlar , madde kullanımına eğilim , herşeyden çabuk sıkılma , sevdiklerinin başına bir şey gelecek korkusu , içe çekilme ve sessiz sakin olmayı tercih etme ,okula gitmek istememe , konuşmaya ve etkileşime isteksizlik , sese ve olaylara karşı aşırı uyarılma , öfke patlamaları , aşırı hareketlilik görülebilir
Çocuklarda olabilecek psikiyatrik durumları ise , Depresyon , travma sonrası stres bozukluğu , altını ıslatma (tuvalet kontrolünü sağlayan çocukta tekrar kontrol kaybı olabilir veya yaşına uygun tuvalet kontrolünü sağlayamama ) ve kirletme ( büyük tuvaletini gece veya gündüz kaçırma ) , tik bozuklukları , kekeleme , konuşma bozuklukları , davranış değişiklikleri ( parmak emmeye başlama , çocuksu davranışlar vb. ) , reaktif bağlanma bozukluğu , dissosiyatif bozukluklar , kaygı bozuklukları ,uyku bozuklukları vb.
Yapılması gerekenler ( her yaş için farklı olmak üzere genel yaklaşım olarak )
1- Stres etkeninden çocukları mümkün olduğunca korumaya çalışmak
2- Anne babanın bu durumdan etkilenmeleri durumunda vakit geçirmeden psikiyatrik yardım almaları
3- Çocuğa yönelik sevgi ve destek mesajlarının artırılması
4- Okul ve öğretmen ile işbirliğinin sağlanarak onların çocuğa yönelik ilgi ve desteğinin artırılması
5- Bu dönemde gelişebilecek madde bağımlılığı , riskli davranışlar olarak çocukların durumlarının takip edilmesi
6- Anne babanın mümkün olduğunca çocuğu ile yakınlık sağlayarak onun kendini ve duygularını ifade etmesine zemin hazırlamaları
7- Çocukta görülebilecek davranış değişiklikleri ve yukarıda sayılan belirtilerin fazlalığı durumunda gerekli psikiyatrik müdahalenin vakit geçirmeden yapılması
8- Çocukların bu dönem için mümkün olduğunca sosyal aktivite yönünden desteklenmeye çalışılması
9- Dinlenmeye ve stres ortamınının etkisini azaltan faaliyetlere ailenin tamamının katılması
10- Çocuğun motivasyonunu ve moral durumunu artıracak kişilerle sık sık görüştürülmesi
11- Uzun dönemde stres etkeninin etkileri açısından uyanık olmak
12- Çocuğa gösterilen hoşgörü sınırlarını bu dönem için (stres etkeni geçene kadar) artırmak (bu arada uygunsuz olarak görülen davranış problemleri konusunda dikkatli olmak )
13- Çocuğun olaylar karşısındaki duygusal ifadelerine değer vermek ve onları bazı konularda doğrular çerçevesinde rahatlatmaya çalışmak
14- Çocuğa ayırılan vaktin artırılarak ona olan desteğin her iki ebeveyn tarafından olmasını sağlamak
15- Daha önceden tahmin edilebilen stres etkenleri için önceden bazı tedbirleri almak ve çocukları bu olaylara hazırlamaya çalışmak

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 28 Nis 2010 12:53:28
Ailenin Dağılması ve Çocuk

Aile, çocuğun gerek kişiliğinin gelişimi, gerekse ruh ve beden sağlığı açısından büyük bir önem taşır. Çocuğun sağlıklı aile ilişkilerinden mahrum kalması, onun duygusal gelişimini etkilediği gibi, bedensel ve zihinsel gelişimine de olumsuz etkide bulunur. Anne ya da babadan birinin kaybı ve ayrılıkları demek olan dağılmış aile ortamı, bebeklik döneminde gerçekleşirse, anne–çocuk arasındaki duygusal ilişkileri azalttığından, bebeğin duygusal besiyi yeterince alamaması, onun büyüme ve gelişimini geciktirip, engelleyebilir. Bunun yanı sıra, dağılmış aile şartları çocuğun oturmak, ayakta durmak gibi motor gelişimiyle dil gelişimini geciktirebilir ve bazı konuşma bozuklukları görülebilir. Ayrıca, zihinsel gelişim gecikir. Dikkatin bir konuya toplanması konusunda uğranılan güçlük, çocuğun öğrenmesini ve akıl yürütmesini etkiler.

Diğer insanlarla başarılı ilişkiler kuramaması sonucu, sosyal gelişmede gecikme ve olumsuz davranışlar görülebilir. Bunun sonucu meydana gelen sosyal tepkiler, bireyin kişiliğini etkiler ve içe dönük, bencil bir kişilik oluşturur.

Ilk üç yıl içinde anne ile olan ilişkilerin çeşitli sebeplerle engellenmesi, çocuğun kişiliğinde karakteristik bir yapının oluşumuna sebep olur. Bu durumda çocukların çoğunun duygusal açıdan kendi içlerine çekildikleri ve kendi dünyalarında yaşamlarını sürdürmeye yeğledikleri dikkati çeker. Diğer çocuk ve erişkinlerle ilgili olarak, sevgi bağlarını geliştirememeleri sonucu toplumsal ilişkilerin de giderek zayıfladığı görülür

Ülkemizde gerçekleştirdiğimiz çalışma sonunda, hükümlü gençlerimiizn %22’sinin parçalanmış veya eksik aileden geldikleri görülmüştür.

Anne ve babasının ayrılması sonucu kekeme olan, altını ıslatan sınıf içinde uyumsuz ve başarısız olan çocuk örneklerimiz ne yazık ki çok sayıdadır. Anne ve babanın ikinci evliliklerini yapmaları sonucu, çoğunlukla büyükanne ve büyükbabaların yanında büyümek zorunda kalan bu çocuklarda çeşitli uyum ve davranış bozukluklarına rastlanmaktadır. Babasının ikinci evliliğini yapmasına rağmen, hala bu gerçeği kabullenmeyip, kendi annesiyle yeniden evleneceğini hayal eden ya da annesinin başkasıyla evlenmesini kesinlikle kabul etmeyen çocuklar, bu huzursuzlukları açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Ülkemizde son yılarda giderek artış gösteren boşanma durumunda anne ve baba, çocuğu bilerek ya da bilmeyerek kendi çekişmelerinin ortasına atmaktadırlar. Çoğu kez onu yan tutmaya, kimi zamanda arabuluculuk yapmaya zorlarlar.

Bazen eşlerden biri yanlış olduğunu bile bile ötekini kötüleyerek, kendini haklı çıkarmaya, çocuğu kazanmaya çalışır.

Kimi zaman anneler, çocuklarını babaya göstermeyerek öç almaya çalışırlar. Bundan, çocuğun etkileneceğini düşünmezler. Bazı durumlarda da baba, eşinin yanı sıra çocuklarıyla da bağıntıyı keserek, onları uzun süre ya da hiç bir zaman görmek istemez.


Ebeveyn arasındaki rekabet, zamanla çocuğu sevme yarışına dönüşür ve ayrı eşler, çocuğu şımartma derecesinde hoş tutarak daha iyi anne ya da baba olduklarını kanıtlamaya çalışırlar.

Işte bütün bu çekişme ve gerilim ortamında zaman zaman anne ve babasını çatışmasına hakem olmak zorunda bırakılan çocukta tedirginlik başlar. Önceleri kimsenin kendisini sevmediği ve düşünmediği duygusun kapılır. Ardından anne ve babanın onu sevmedikleri için ayrılmaya kalktıklarını düşünür ve kendini suçlamaya başlar.

Annesini ilgisini çekmek için yaramazlık, aşırı hareketlilik ya da aslı olmayan bedensel şikayetler görülmeye başlar. Anne babadan ayrı yaşamanın ayıp bir olay olduğu düşüncesiyle ya arkadaşlarından saklar ya da yalan söyleyerek anne ve babasıyla sürekli birlikte olduğunu anlatmaya çalışır. Dağılmış aile ortamında çocuk, ancak resimlerinde kendi iç dünyasını mükemmel bir şekilde ortaya koyar. Aile resmi yaparken çocuğuna sarılmış anne ve babayı resmeder.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 28 Nis 2010 13:01:39
ANA BABALARIN YAYGIN TUTUMLARI VE BU TUTUMLARIN
ÇOCUKLARIN KİŞİLİK GELİŞİMLERİ ÜZERİNDE KALICI ETKİLERİ


ŞİDDETLİ RET EDİCİ ANA BABA TUTUMU

Ret etme ,bir anlamda çocuğun bedensel ve ruhsal gereksinmelerini karşılamayı aksatacak kadar çocuğa karşı düşmanca duygular beslenilmesidir.
Şiddetli ret edici tutumu olan ailelerde çocuğa karşı düşmanmış gibi davranılır. Şefkat,sevgi,sıcaklık verilmez. Öz evlatları olduğu halde anne baba tarafından çocuk üvey evlat muamelesi görmektedir. Bazen sadece anne bazen de sadece baba çocuğu ret eder. Ama genelde aile içinde çocuğa soğuk davranılır.
Beğenilmez ve devamlı her yaptığı eleştirilir.Çocuğun eksik ve yanlış davranışları araştırılır.Çocuğa baskı yapmak için her türlü fırsat kollanır.Çocuğun iyi yönleri değil de devamlı kötü yönleri su yüzüne çıkarılır. Her türlü angarya bu çocuğa yıkılır. Bazen diğer çocuklar da bu muameleden nasiplerini almaktadırlar.Ama genel de günah keçisi olarak bir çocuk seçilir. Ret edilen çocuğa evdeki diğer çocuklardan farklı davranılır.

Aile sıcak,sosyal ve güven verici havadan kesinlikle yoksundur.Aile içi yaşam gerilim,çatışma ve kavgalarla doludur.
Anne baba çocuğu sevmemekte ,anlamamakta ve onu diktatörce yönetmeye çalışmaktadır.

Yukarıda sayılan bu anne baba davranışlarının çok farklı sebepleri vardır. Çocuk evlilik dışı,istenmeyen bir bebek olabilir.Henüz anne baba bir çocuklarının olmalarına kendilerini , madden ve manen hazır hissetmiyor ola- bilirler. Çocukta bedensel ve ruhsal açıdan bir engel veya özür olabilir.Anne baba hayal kırıklığı ve suçluluk hissediyor ve suçu direk çocuğa yüklüyor olabilirler. Anne ya da baba çocuğa aşırı düşkünlük gösterip eşini ihmal ediyor olabilir.İhmal edildiğini düşünen eş çocuğu kendisine rakip olarak görebilir.Çocuğu kıskanabilir.Bu nedenle çocuğa karşı düşmanca davranabilir.Ayrıca çalışan bir anneyse çocuk bir müddet annenin çalışmasına engel olacak ve ilerlemesini durduracaktır.Bu nedenle de annenin çocuğu kabullenmesi güçleşecektir.Bazen de çocuğun aile üyelerine benzemiyor olması veya anne babanın sevmediği bir ferde benziyor olması gibi daha bir çok farklı sebep anne babanın çocuğu ret etmesi konusunda söylenebilir .Ama bunlar sadece bahanedir. Hiçbir bahane çocuğu ret etme konusun da kabul edilir olamaz

Şiddetli ret edici ailelerde çocuk horlanıldığı gibi istenilmediği de açık ve net olarak çocuğa belirtilir.Çocuk ele geçen ilk fırsatta aileden uzaklaştırılmaya çalışılır.Büyükanne büyükbaba gibi aile büyüklerinin yanına gönderilir.Veya çok küçük yaşta çalıştırılmaya başlanılır.

Şiddetli ret edici anne baba tutumlarının çok ileriki boyutlarında ne yazık ki, çocuklar birinci yaşına varmadan ölmektedirler.

ŞİDDETLİ RET EDİCİ ANNE BABA TUTUMUNUN
ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİ ÜZERİNDE
KALICI ETKİLERİ


Şiddetli ret edici aile ortamında yetişen çocuklar yardım duygusundan uzaktır.Psikopat eğilimlidirler . Sinirli,agresif bir yapıları vardır.Duygusal kırgın- lıkları sıklıkla yaşarlar.Hayvanlara ve özellikle kendilerinden küçük insanlara karşı düşmanca davranırlar.
Sevgiye en çok muhtaç olduğu zamanlar da ret edildiği, horlandığı için çocuğun ruhu derinden yara alır. Şiddetli bir şok geçirebilir.Bu tür ailelerde yetişen çocuklar çeşitli psikolojik bozukluklara ve intihara yatkındırlar.
Çocuk kötü muameleye maruz kalmamak için anne ve babaya karşı edilgen ,uysal ve erdemli olmaktadır. Çünkü direnecek gücü yoktur. Fakat içten içe anne babaya karşı düşmanlık duyguları geliştirmektedir.
Çocuk korkaktır. Hayal kırıklığına uğramıştır.Çünkü çevresindeki diğer anne babaların çocuklarına nasıl davrandıklarını görmektedir. Hiçbir zaman kendisine ait bir güven duygusu geliştiremeyecektir.Güven duygusunu oluşturacak ortamdan her zaman yoksun kalmıştır.En yakınları dahi kendisiyle ilgilenmemiştir.
İleriki dönemlerde inatçılık,hırçınlık,uyumsuzluk,çete ele başlığı ve çetelere üye olma,yasa dışı eylemlerde bulunma,depresyon,nevrozlar ve intihar eğilimleri görüle bilinir.Kendi dışındaki insanlarla yeterli iletişimi kuramadığı için saldırganlığını kendisine yöneltmektedir. Şiddetli ve aşırı bastı- rılmış duygular nedeniyle dengesiz bir kişilik sergilemektedirler.

KAYITSIZ VE PASİF ANNE BABA TUTUMU

Pasif ve kayıtsız ebeveyn ,çocuğun davranışları karşısında "ilgisiz ve kayıtsız" davranışlar sergileyen anne babadır. Onlar için çocuğun varlığı ve yokluğu belli değildir. Bu gruba giren anne babalar hoş görü ile boş vermeyi birbirine karıştırmaktadırlar.
Anne baba çocuğa karşı çocuğun kendisini rahatsız hissedecek kadar kayıtsız kalabilmektedir.Çocuğu ihmal eden anne baba zorunlu olduğu zamanlarda, çocukla yüzeysel bir ilişki kurabilmektedir.
Çocuk anne babayı rahatsız etmediği müddetçe ,görünürde çocukla ilgili pek bir problem yoktur.Eğer çocuk anne babayı rahatsız eder ve onların yollarına çıkıp engel teşkil ederse ,anne baba çocuğa karşı düşmanca bir tutum ve tavır takınır. Çocuğu düşman kuvvet ilan ederler.Daha sonra ise çocuğa karşı yine kayıtsız tutum sergilerler.
Anne babaların kişilik yapıları değişkendir.Rahat ,sessiz ,vurdumduymaz pasif oldukları gibi saldırgan da olabilirler.
Bazı anne babalarsa çocuğa karşı kayıtsız kalmanın ona ilgi ve sevgi vermemenin doğru olduğunu düşünmektedirler. Niçin böyle düşünür- ler?İhtimaller: "Çocuk şımarabilir.Yarın öbür gün anneyi anne babayı da baba olarak bilmez.Evde anne babanın otoritesi sarsılır.Doğru anne baba tavrı böyle olmalıdır.Çünkü benim annemde babamda bize böyle davranırdı..."Gibi hiçbir bilimsel gerekçesi olmayan düşünceler nedeniyle istemelerine rağmen çocukları ile yakın ilişki kurmaktan kaçınırlar.Yıllar sonra yaptıkları hatanın farkına varırlar ve bu hatayı telafi edebilmek için "Oğlumla/Kızımla yaşayamadım ,bari bunları torunlarımla yaşayayım" düşüncesiyle torunlarına karşı aşırı sevgi gösterisinde bulunurlar.Torunlarının sevgilerini kazanmak için rüşvet verirler.Çocuklarının koydukları kurallarda hafif delikler açarlar ve torunlar için sığınılacak bir liman gibi olurlar.Ama tüm bu telafi çalışmaları çocukların geçmişte alamadıkları sevgiyi onlara geri vermez.
Ülkemizde bazı bölgelerde hala geçerli olan bir geleneğimiz var- dır."Büyüklerin yanın da çocuk sevilmez,öpülmez,kucaklanmaz hatta öyledir ki, çocuk ağlıyor olsa dahi büyüklerden izin alınmadığı müddetçe çocuğa bakılmaz." Nedir bu geleneğin mantığı?....
DEĞİŞİM İÇİN BİR BAŞLANGIÇ YAPMANIN ZAMANIDIR.
NEDEN BU GÜN OLMASIN?
KAYBEDEBİLECEĞİNİZ HİÇ BİR ŞEY YOK .
AMA KAZANACAĞINIZ ÇOK ŞEY VAR.
ÇOCUKLARIMIZ...


Yukarıda anlatılan, kayıtsız,pasif ve ilgisiz anne babaların tutumlarının çeşitli nedenleri vardır.Kısaca bu nedenler şunlar olabilir:
Çalışma hayatının yoğun temposu nedeniyle anne babalarda oluşan aşırı yorgunluk ve çocuklara ayırabilecek zamanın çok sınırlı olması, ayrılan zamanın da etkin kullanılmayışı,çocuk bakımını annenin dışındaki büyükanne veya büyükbabanın üstlenmesi,evde bakıcının bulunması ve bunların çocuğu anne babayla paylaşmak istememeleri,çocuğun her işinin bu kişiler tarafından yapılıyor olması,çocukla paylaşımın az olması,çocuktan uzak yaşanılıyor olması,anne baba olmak için fiziksel,ruhsal ve bedensel açıdan hazır bulunuşluk seviyesinde bulunulmaması,anne babanın aralarında ki problemlerle çok fazla haşır neşir olmaları ve bu problem yumağında çocuğu yok saymaları,çok fazla çocuğa sahip olunduğu için gerekli ilginin gösterilmemesi gibi daha bir çok nedenler sayılabilir. Ama hangisi çocuğunuzu kaybetmeniz için yeterli neden olabilir?

KAYITSIZ VE PASİF ANNE BABA TUTUMUNUN
ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİ ÜZERİNDE
KALICI ETKİLERİ



Kayıtsız ,ilgisiz ve pasif anne baba tutumuna maruz kalan çocuklar kendilerine yöneltilen düşmanlıktan daha çok ilgisizliğe karşı savaşmaktadır- lar.İhmal edilmiş bir kimse olarak ,ana babanın ilgisini çekmek için çoğu zaman kötü davranışlar sergilerler.Çünkü uslu duran, problem çıkarmayan çocukla çoğunlukla kimse ilgilenmez. "Ağlamayan bebeğe meme verilmez" deni- lir.Bundan çıkardığımız sonuç şu ki :"Çocuk doymak istiyorsa ağlamalıdır." "Anne babamın ilgisini çekmek istiyorsam yaramazlık yapmalıyım.Uslu durduğumda benimle ilgilenmiyorlar.Küçükte olsa yaramazlık yapınca evde İlgi noktası ben oluyorum" düşüncesi çocukta yerleşir.Çocuğun ceza alması dahi kısa bir müddet için var olduğunu hissettirdiği için, ceza ödül durumuna geçmektedir.Çocuklar agresif,saldırgan ve suça yönelik davranışlar göstere- bilirler.Çünkü anne baba çocuğun olumlu değil de olumsuz davranışları pekiştirilmektedir.Oysa çocuk uslu durduğun da söylememiz gereken küçük sözler vardır."Aferin oğluma/kızıma bak nasıl da uslu uslu kendi başına oynuyor.Kimseyi rahatsız etmiyor."Şeklinde davranışlar çocukta pekiştirilmiş olsa emin olun bir müddet sonra çocuğunuzun davranışları olumlu yönde değişecektir. Davranışı değiştirmek istiyorsanız önce olumlu olanları pekiştirin çocukla iyi bir iletişim kurduktan sonra çocuğun olumsuz davranışlarına yönelin.Önce kolaylıkla düzeltebileceğiniz davranışlardan başlayın.İlerleme kaydettikçe çocuğa manevi ödüller vermeyi unutmayın.
İlgisiz bir ailede büyüyen çocuğun tek amacı birazcık şefkat alabilmek dikkat çekmek ve varlığını ispatlayabilmektir. Daha ileriki yıllarda ev ortamında bulamadığı ilgi ve sevgiyi dışarıda arayacaktır.Ufakta olsa sevgi mesajını farklı yorumlayacak ve sığınılacak bir liman arayacaktır.
Çocuk büyüdükçe aile ile çatışmaları artacak,aileden intikam alma yolarını arayacaktır.Yaşı ilerledikçe aileden uzaklaşacaktır.Anne babanın ilgiye bakıma muhtaç olduğu zamanlarda onların yanın da olmayacaktır.Çünkü kendisinin ilgiye sevgiye ihtiyacı olduğu zamanlarda anne baba tarafından bu ilgi ve sevgi ondan esirgenmiştir.

BASKICI ,OTORİTER,KATI VE SIKI ANNE BABA TUTUMU

Çocuğunu ,kendi ideallerinde yaşattığı kalıplara uygun küçük bir yetişkin yapma çabasıyla ,yola çıkan ana babaların çoğunlukla katı,baskıcı ve hoşgörüsüz bir tutum içinde olduklarını görürüz.Çocuğumuz bizden yaşça be- dence ve ruhça küçük olabilir fakat bu çocuğumuzun bizim bir model küçüğü- müz olması anlamına gelmez.O henüz bir çocuktur.Evet çocuktur.Yaramazlık ve hatalar yapması kadar doğal olabilecek ne olabilir ki?Çocuğun isteği sadece çocukluğunu yaşayabilmektir.Söyler misiniz.Çocuğunuz çocukluğunu şimdi yaşamayacak da ne zaman yaşayacak? "Yaşamadığım çocukluğumun hesabını kimden soracağım? Kim bilir?" diyor şair.Katı,baskıcı eğitim tarzını benimseyen ailelerdeki bu şansız çocukların hiçbir zaman çocukluğunu yaşama fırsatları olmaz.Evde askeri bir sistem hakimdir.Kalkış saat 07.30,kahvaltı saat 08.00,....en geç yatış saati 21.30 tur.Askerlerin dahi hafta sonu programları farklı olduğu halde, evin düzeni değişmesin diye çocukların bu programın da değişiklik yapılmaz. Katı baskıca eğitim tarzını benimseyen ailelerdeki bu şanssız çocukların hiçbir zaman çocukluklarını yaşama fırsatları olmaz . Onlar her zaman "Çocuk yetişkin" olurlar. Bu tür çocuklara toplumu-muzda" Büyümüşte küçülmüş" denilir.
Anne babanın gözleri sürekli bu çocukların üzerindedir. Davranışlarında oturuşlarında, kalkışlarında, konuşmalarında ,gülmesinde, yemesinde ,içme-sinde kısaca çocuğun yaptığı her türlü harekette bir kusur bir yanlış arayıp dururlar. Sürekli kusur aradıkları içinde çocuk devamlı tetik altındadır. Streslidir."Acaba yine mi hata yaptım?Yoksa yaptığım yanlış mı? Annem babam bunu duyarsa ne der ?"Kaygısını çocuk devamlı yaşar. Devamlı tedirgin olduğu içinde (çocuk bu durumdayken) ,anne baba hata bulmakta hiç de zorlanmazlar. Çocuğa sürekli kızıp , azarlarlar.Onu hor görürler.Çeşitli olumsuz özelliklerle çocuğu nitelendirirler. Hatta daha da ileri giderek "Çocuğumu eğitiyorum, terbiye ediyorum ." Mantığıyla çocuğa bu tür ailelerde şiddet uygulanır. Böylece çocuğu kendi istedikleri kalıba sığdırmak için devamlı zorlayıp dururlar. Yaptırım gücü anne babadadır. Onlar devamlı haklı kısım- dadırlar. Anne baba isteklerinden en ufak bir ödün vermek istemezler. Çocuğu anlama çabasını hiç göstermezler. Belki sonuçta çocuğun aileye gösterdiği direnç kırılır ve ailenin istediği kılıfa , kalıba zorda olsa çocuk girer. Aile istediği gibi uzaktan kumandalı bir çocuğa sahip olur. Ama geriye çocuktan çok fazla bir şey kalmaz. Anne baba başarıya ulaşmıştır. Ama silik kişilikli bir çocukları olmuştur bu arada....
Baskıcı, otoriter, katı, sıkı ailenin verdiği eğitim de ceza her zaman ön plandadır. Ayrıca çocuğun işlediği suçla ceza orantılı değildir. Genelde "Ona iyi bir ders olsun,bir daha ömür boyu bu hatayı yapmasın, diğer çocuklara da örnek olsun." Düşüncesinden yola çıkılarak çocuğa verilen cezalar çok ağır olur. Ailenin verdiği disiplin çocuğu bunaltır,sıkar, hatta hayattan usandırır. Çocuğun en doğal hakları dahi aile üyeleri tarafından çocuğa uslu olmasının bir ödülü olaraktan verilir. Çocuktan yaşının üstünde bir olgunluk beklenir. Ve çocuğa özgürlük kesinlikle verilmez .


BASKICI, OTORİTER, KATI VE SIKI ANNE BABA TUTUMUNUN
ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİ ÜZERİNDE
KALICI ETKİLERİ



Anne babanın çocuğu sürekli eleştiriyor olması çocuğu çekingen yapar . Çocuk attığı her adımda yanlış yapma korkusu içindedir.Duygularına ve isteklerini önem verilmediğini görerek, bunları içinde tutmaya çalışır. Duygu ve düşüncelerini içine atarak onları bastırır. Çocukla anne baba arasındaki iletişim daima yüksek gerilim hattı gibidir. Çocuğun oyundan birkaç dakika geç gelmesi yemeği üzerine damlatması vs. gibi küçük olaylar bile büyük çatışmalara sebep olur.

Çoğu kez çocuk kendisinden bekleneni ailesine veremez. Çocuğun bir yandan içinden gelen doğal çocukluk eğilimleri ve diğer yandan bunlara zıt aile kalıpları varsa çocuk iki eğilim arasında sıkışıp kalmaktadır. Bütün bu yaptırımlar , zorlamalar çocuğu kıskaç gibi sıkar. Kurtulmak için çeşitli çareler aramasına neden olur. Çocuğun her çare arama girişimi çoğu kez ailenin yeni ve daha ağır baskılarıyla cevap bulur. Yeni çareler... yeni cezalar... yeni azarlar... ve giderek daha da şiddetlenerek artmaktadır. Bütün bunların sonunda çocuk kendi iç dengesini yitirir. Ya tümüyle çığırından çıkar ve ele avuca sığmaz yada tamamen renksiz, kişiliksiz , varlığı yokluğu belli olmayan birisi haline gelir. Çekingendir. Başkasının etkisinde kolaylıkla kalabilir. Kim nereye çekerse o tarafa yönelir.Çünkü artık kendisine ait bir şey kalmamıştır. İnsanlar tarafından kolay kandırılır, kullanılır. Aşırı hassas, kırılgan ve hastalıklı bir kişilik yapısı görülebilir. Aşağılık duyguları gelişmiştir.
Suçlayan, cezalandıran,sürekli çocuğun her yaptığına karışan anne babanın çocukları kolayca ağlayan çocuklardır.



Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 28 Nis 2010 13:03:03
DENGESİZ,KARARSIZ VE TUTARSIZ ANNE BABA TUTUMU

Çocuk eğitiminde tutarsızlık çok yönlüdür.Çocuğun belli bir davranışı kimi zaman hoş görülmesi kimi zamanda aynı davranış yüzünden ceza alması çocukta cezanın anlamı ve suçun niteliği hakkında kuşkular uyanmasına neden olur.Acaba çocuğun bu davranışı anne babanın belirli bir anında, örneğin işten yorgun argın geldiklerinde,sinirli olduklarında veya evde misafir olduğunda mı yanlıştır? Sakıncalıdır? Yoksa her zaman sakıncalı ve uygun değildir?. Örneğin çocuk evde ıslık çalıyordur
ANNEMİZİN DURUMLARI ANNEMİZİN DAVRANIŞI
a) Dinlenmiş ve el işini yapıyor. Çocuğun davranışı normal algılanır.
b) Stresli ,başı ağrıyor. Sinirlenir.Kızar ve bağırır.
Olay aynı olaydır.Fakat annemizin verdiği tepkiler farklıdır.Çocuk annesinin ne zaman iyi ne zaman kötü olduğunu anlamak ve ona göre davranmak zorundadır.Peki ne zaman doğru anı yakalayabilir?...
Diğer bir örnekse.Çocuk eliyle yemek yiyor ve bir kısmını da döküyor.
a) Evde yabancı kimse olmadığı için "Çocuktur,bırak yapsın."Deniliyor ve normal karşılanıyor.
b) Evde misafir olduğun da ise "Aaa! Ne ayıp hiç elle yemek yenilir mi?Bak yere de dökmüşsün .Pis çocuk oldun şimdi.Aslında hiç böyle yapmazdı .Bu gün buna ne oldu bilmem."denilir.
Yukarıda vermeye çalıştığımız örneklerin sayısını çoğaltabiliriz.Davranış aynıdır ama verilen tepki aynı mıdır?Çocuk olsanız siz ne düşünürdünüz ?
Anne baba arasındaki tutarsız olan eğitim görüşleri de önemlidir.Annenin ak dediğine baba kara diyor mu?Anneden evet cevabı gelirken baba kesinlikle olmaz diyor mu? Çocuğun yaptığı bir davranış anne tarafından hoş görülü- yor,baba tarafından cezalandırılıyorsa ,çocuk"Bu hareketi annemin yanında rahatlıkla yapabilirim .Ama babamın yanında yapmamalıyım." demektedir.Bu da çocuğu "Her türlü davranışı yapabilirsin yeter ki yerini ve zamanını bil." Anlayışına götürebilir.
Anne babanın çocuğun yanında ve onun hakkında birbirlerini eleştirmeleri,birinin olumlu yaklaşımına diğerinin olumsuz tutumu veya anne ya da babadan herhangi birisinin devamlı çocuğun tarafını tutuyor olması ,çocuğu koruyup kollaması ve karşı tarafı düşman kuvvet ilan etmesi,çocuğa yargıç rolü oynatılması da çok sıklıkla rastladığımız eğitim yanlışları içerisinde yer almaktadır.

Unutulmamalıdır ki çocuklar en başta da söylediğimiz gibi çok iyi gözlemcidirler. En iyi gözlemledikleri kişilerse anne baba olarak bizleriz.Bu etkili gözlemleri sonucunda çocuk anneyi ve babayı nasıl kullanabileceği- ni,onlardan nasıl yararlanabileceğini çok çabuk öğrenir.
Anne baba mutlaka aynı eğitim görüşüne sahip olmalıdır.Baba çocuğa bir suç işlemesi sonucunda ceza verdiğinde anne hemen "Annelik şefkat duygu- larını kabartarak" çocuğu kucaklayıp sevmemelidir.Aldığı cezanın niteliği ,hangi davranışın sonunda aldığı,çocuğa mutlaka açıklanmalıdır ki çocuk bir daha aynı davranışı tekrarlamasın .
Bir tutarsızlık ve dengesizlik örneği de anne babanın kendi şahıslarında yaşanabilir.Örneğin:
Anne :"Oğlum oyuncaklarını topla."
Çocuk :Uzun süren bir sessizlik ve anne cevap alamıyor.
Anne :Hadi benim tatlı oğlum şu oyuncaklarını toplayıver.Bak birazdan misafirler gelecek Evimiz dağınık olmasın,sonra "Bak ne pis evleri varmış" derler.
Çocuk :Toplamayacağım işte,daha ben oynayacağım.
Anne: Hadi kalk topla diyorum sana!Daha bir çok işim var,senin oyuncaklarınla şimdi uğraşamam.
Çocuk : Top-la-ma-ya-ca-ğım
Anne çok sinirlenir.Bağırmaya başlar.Çocuk yine oyuncaklarını toplama-makta direnince anne kendini tutamaz ve çocuğunu döver.
Böyle bir durumda çocuğa sözünü dinletmek için çaba sarf eden annenin,bir isteğini yaptırmak için önce yumuşak tonda konuştuğu ve derdini anlatmaya çalıştığı ,olumsuz yanıt alınca sesini yükselttiği ,çocuğun isteğini yerine getirmemesi halinde onu cezalandırdığını ,çocuk yüksek sesle ağlamaya başladığında ise çocuktan özür dilemeye başladığı görülmektedir.Annelik duy- guları ağır bastığı için çocuğun ağlamasına dayanamamakta ve hemen yaptıklarından pişman olmaktadır.Böyle bir ailede yetişen çocuk sık sık bu ikilemleri yaşar.Annesi onu seviyor mu? Dövüyor mu ? belli değildir.
Bazen anne babalar çocuğun verdiği tepkilere karşı nasıl davranması gerektiği konusunda kararsız kalabilmektedir.Bazen gülüp geçmekte bazen de "Acaba hatalı mıyız?"şeklinde düşünmektedirler.
Ailede dengesizlik ve tutarsızlık çocuklar arasında ki davranışlarda farklılıklar ortaya çıkarabilmektedir.Hiçbir anne ve baba çocuk ayırımı yaptığını kabul etmez."Beş parmaktan birini kes bakalım hangisi acımayacak."denilirken beş parmağın eşit yaratılmadığının ve hepsinin birbirinden farklı olduğunun acaba farkında değiller midir?.Bütün çocukların eşit düzeyde sevildiklerini söylemelerine rağmen kimi anne babanın bazı çocuklarını daha çok sevdikleri gözlenmektedir.Böyle durumlarda anne babalar sevdikleri çocuklara daha fazla zaman ayırır ve onları kayırırlar.Evdeki diğer kardeşler bu durumu fark ettikleri andan itibaren hem anne babaya hem de kardeşlerine karşı kıskançlık ve kin duyguları beslemeye başlarlar.Anne babanın gözündeki bu kardeşi düşürmeye ve onu kötülemeye çalışırlar.Amaç anne ve babadan biraz daha fazla ilgi ve sevgi koparabilmektir.

Anne ve babaların çocuklar arasındaki tutarsız ve ayırımcı davranış- larından bir başkası ise kız erkek çocuk ayrımıdır.Erkek çocuklar kız çocuklara oranla daha ayrıcalıklıdırlar .Erkek çocuklar el üstünde tutulurken kız çocuklar daha geri planda yer almaktadır.Bazı aileler de ise durum tam tersine olabilmektedir.

Çocuğa verilen eğitim türünde de tutarsızlık görülmektedir.Anne babalar çocuklarına karşı bazen çok hoşgörülü,bazen katı,bazen demokratik bazen de vurdumduymaz davranabilmektedirler.Bu durumda çocuğun kafası oldukça karışmaktadır.Hatta eğitimdeki bu tutarsızlık anne baba arasında da görül- mektedir.Bazen sadece anne tutarsız davranırken bazense baba tutarsız davranabilmektedir.Çocukta bu nedenle dengesiz hareketler sergile- mektedir.Çocuk müneccim değildir ki anne babasının ruh durumunu önceden tahmin edebilsin ve ona göre davranabilsin.

Büyük çocukların yetiştirilme tarzı ile küçük çocukların yetiştirilme tarzları arasında farklılıklar görülmektedir.İlk çocuğu yetiştirirken daha otoriter,kuralcı ve hatalı olurken,ortanca çocuklara ise biraz daha esnek davranılmakta ,küçük çocuklar da ise daha sevecen ve hoş görülü olunmaktadır..Anne babaların küçük çocukları daha fazla korudukları ve büyük çocuklara ise erken yaşta fazla sorumluluk yüklenildiği de diğer bir gerçektir.

"Çocuklara boyun eğmede" anne babanın yaptığı diğer bir eğitim hatasıdır.Anne baba çocuğun eve hakim ve hükmeden kişisi olduğunu kabul etmiştirler."Aman ağlamasın.Hasta olmasın.Zaten özürlü biz onu üzmeyelim .O tek çocuğumuz onun istediğini yapmayacağız da kimin istediğini yapacağız?..."Gibi düşüncelerden yola çıkan anne babalar bir müddet sonra çocuğu hiçbir şekilde frenleyemez hale gelirler.Çocuk ev içinde ve evin dışında da her zaman ve her yerde kendi dediğinin olmasını ister. Anne babaya dediklerini yaptırmaya çalışır.

DENGESİZ,KARARSIZ VE TUTARSIZ ANNE BABA TUTUMUNUN
ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİ ÜZERİNDE KALICI ETKİLERİ


Çocuk hangi davranışın nerede ve ne zaman yapılmayacağını kestiremez.Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemez.Ayrıca çocuk yaptığı davranışın doğru olup olmamasından daha çok "Ne zaman yaparsam cezadan kurtulabilirim." Düşüncesiyle ilgilenir."Her şey yap ama cezadan nasıl kurtulabileceğini bul." Tekniğini geliştirir.
Çocuk kendini kanıtlamak ve dikkatleri üzerine çekmek için sinirli, ürkek yumuşak huylu,ılımlı ,söz dinleyen bir çocuk olmak ya da kendi benliğini ve bağımsızlığını göstermek için kavgacı,asabi,çabuk kırılıp öfkelenen,tepkisel bir kişilik yapısı geliştirebilir.Her şeyden önemlisi dengeli ve sağlıklı bir kişilik yapısı geliştirmek için oldukça fazla çaba harcaması gerekecek- tir.Dengesiz,tutarsız ve kararsız anne baba tutumu çocuğun kişilik gelişimini baltalar.Çünkü çocuk her zaman "Neyi,nerede,ne zaman ve nasıl yapmalıyım.?"sorularıyla o kadar meşgul olur ki o yapmaya kalkana kadar başkaları çoktan eyleme geçmiş olur.Çocuk kendi kişilik gelişimi sağlamak için oldukça uzun zaman ve emek harcar ama asla istenilen sonuca ulaşamaz.

ABARTILMIŞ SEVGİ VE AŞIRI KORUYUCU
ANNE BABA TUTUMU


Aşırı istenilen,geç kavuşulan,tek çocuk,ilk çocuk,tek erkek veya kız çocuk,en küçük çocuk,geniş bir sülalenin tek erkek çocuğu gibi çocuklar genellikle abartılmış sevginin odak noktası olurlar.El bebek gül bebek büyütülürler.Kucaktan yere indirilmezler.Genellikle bu tür çocuklar erken konuşup geç yürürler.Aile tarafından çocuğun her çağrısına cevap verilir.Bir kral gibi her dediği hiç istisnasız anında yerine getirilmeye çalışılır.Bu tür çocukların üzerlerine titrenir.Ağlamasın,üşümesin,terlemesin hasta olmasın, yorulup incinmesin,mikrop kapmasın diye aile üyeleri ellerinden gelen tüm gayreti gösterir.Adeta çocuk bir cam fanus içinde büyütülür.
Abartılmış sevgi ve aşırı koruyuculuk daha çok anne çocuk ilişkisinde ortaya çıkmaktadır.Aşırı koruyuculuğun ve sevginin altında yatan ana sebep annenin yalnızlığı ve hayattan özellikle de eşinden ve evliliğinden beklediğini bulamamış olmasıdır.Aşırı koruyucu anne çocuğuyla öyle bütünleşir ki onun büyüdüğünü ve olgunlaşabileceğini asla kabul etmek istemez.Bu tür anne baba lar (Çocuklar genelde üç yaşından itibaren rahatlıkla kaşık kullanabilir)çocukları 8-9 yaşlarında olmasına rağmen yemeklerini kendileri yedirmek isterler. Ergenlik çağında bulunan 13-14 yaşındaki çocuklarına kendileri banyo yaptırmak isterler.Çocuğun veya gencin kıyafetlerini anne baba seçer.Çocuğa evde seçim konusunda pek söz hakkı verilmez.Çocuk ergenlik çağına girmiş olmasına rağmen anne çocuğuyla yatmak ister.Sebep olarak da "Geceleyin çocuk korkulu bir rüya görür de, korkarsa ben onun sesini duyamam,onun yanın da olmalıyım ."gibi bahaneleri vardır.Anne bu tür davranışlarıyla çocuğu- na olan derin sevgisini dile getirdiğini ve çocuğuna yardım ettiğini düşünmek- tedir.Ama gerçekte kendi yalnızlığını ve mutsuzluğunu ,çocuğuna kendisini adayarak telafi etmeye çalışmaktadır.Çocuğunu kendine aşırı bağımlı yaparak kendisini değerli ve eşi bulunmaz hissetmektedir.Çünkü çocuk en ufak davranışta dahi annesinin fikrini almaktadır.Anne çocuğu kendisine tutsak etmekte ve bağımlı kılmaktadır.
Aşırı koruyucu ve abartılı sevgisi olan anne babalar çocuklarına derin duygusal bağla bağlıdırlar.Anne baba çocukları için sebepsiz yere aşırı kaygı içindedirler.Bu kaygı da onları çocuklarını aşırı korumaya yönlendirir. Çocuğu mutlu edemeyeceklerini düşündükleri için hep endişelidirler.Çocuğa karşı boğucu şefkat gösterirler.
"Çiçeğin suya ihtiyacı vardır ama çok sularsanız ölür gider."
Bu tür ailelerde çocuğa doğal yaşam hakkı verilmez.Onu ilgilendiren kararlar da yaşı kaç olursa olsun fikri sorulmaz.Çocuğa ve onun problemlerine karşı objektif davranılmaz.Çocuğun yanlışları anne baba tarafından görülmek istenmez, olanlar ise bertaraf edilmeye çalışılır. Anne baba çocuğa yaptırmak istedikleri bir davranış için duygu sömürüsü,(yemedim yedirdim,giymedim sana giydirdim,gençliğimi sana feda ettim..) metodu ve şiddetli şefkat yöntemi kullanırlar.
Aşırı bağımlı bir çocuk kendine ait bir kişilik yapısı geliştirmekte çok zorlanır.Aşağıdaki örnek sanırım size biraz yardımcı olacaktır.
8 yaşındaki A.Ö. okul başarısızlığı nedeniyle annesi ile birlikte sorunun çözümü için başvurmuştur.Kısa bir öz geçmiş ve genel problemin hikayesi (Anemnez)alındıktan sonra çocuğun okul korkusu geliştirdiğini tespit ettim.
Aramızda şu konuşma geçti.
En çok hangi yemeği seversin A.Ö. ?
Çocuk çekingen ürkek bakışlarıyla önce annesine sonra bana baktı.Annesinin sorduğum soruya cevap vereceğini ümit ederek susmayı tercih etti.
Peki patates kızartmasını sever misin?Diye sorduğumda ise annesine yönelerek
"Anne ben patates kızartmasını seviyor muyum? dedi.8 yaşındaydı ve hala hangi yemeği severek hangi yemeği ise sevmeden yediğinin farkında dahi değildi.Çünkü bu güne kadar ona bu konu hakkında hiç soru sorulmamıştı.
"En iyiyi anne baba bilir.Çocuk için en iyi kararları anne baba almalıdır."Mantığı evde hakimdi.Çocuk okulda ailenin verdiği sevgi ve desteği bulamadığı için okulu sevmiyor ve ders çalışmıyordu.Amacı ise okuldan bir an önce kovulmak ve evde rahat bir hayat sürmekti.
Bu konuda verebileceğim diğer bir örnekse:
Çocuk 9 yaşında idi.Gece gündüz devamlı altını ıslatıyordu.Herhangi bir fiziksel bozukluğu da bulunmuyordu.Yaptığım görüşmeler sonucunda ise anne- nin çok titiz ve aşırı koruyucu olduğu ,bu nedenle de ortalığı kirletecek düşün- cesiyle 5 yaşına kadar çocuğun devamlı altının bağlandığı ve 5 yaşından sonra ise gece bezlenmesine devam edildiği ,çocuk tuvaleti kullanmak istedi -ğinde ise normal temizliğinin kendisi tarafından değil de annesi tarafından yapıldığı öğrenildi.Çocuk tepki davranışı olarak artık devamlı altını ıslatmayı tercih etmişti.Böylelikle annesine sinir krizleri geçirttirerek ondan bir nevi intikam alıyordu.

Bu somut örneklerde anne babanın aşırı koruyucu tavır ve yoğun sevgi bombardımana çocuğun tutulmasının ne kadar yanlış olduğu görülmek- tedir.Çocuğun yeterli kas gelişimine sahip olduktan sonra tuvaletini kendi kendisine yapmasına ve kendi başına yemek yemesine ,uyumasına,giyinip soyunmasına,kendi seçimlerinin olmasına,arkadaşlarının davetlerine katılmasına ve onları davet etmesine,psiko-sosyal gelişiminin tamamlanmasına sevgi ve koruyuculukta ölçülü davranarak onlara yardımcı olmalıyız.Onlara özerklik tanımalıyız.

ABARTILMIŞ SEVGİ VE AŞIRI KORUYUCU ANNE BABA TUTUMUNUN
ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİ ÜZERİNDE KALICI ETKİLERİ


Aşırı koruyucu ve abartılmış sevgi ile büyütülen çocuklar hayata ve sosyal yaşama gereğince hazırlanamazlar. Hayattan edinmeleri gereken deneyimleri edinmeden hayatla karşı karşıya kaldıklarında uyum sağlamakta güçlük çekmektedirler.Ailenin sıcak kucağından ayrılmak istemezler.Toplum içinde bu tür çocuklara"Anne kuzusu" veya "Süt çocuğu" gibi isimler takılmakta ve bu şekilde muamele görmektedirler.Beceriksiz, çekingen ve sakar görünür- ler.Atılım ve başarma gücünden, kendilerini kabul ettirme istek ve yetene ğinden yoksundurlar.İçlerindeki cevher kolay kolay su yüzüne çıkmaz . Çoğunlukla başarısız ve mutsuz olurlar.Toplumsal yaşam bir kavga ve bir güç yarışıdır.Çocuk bu yarışta baştan yenilgiyi kabul eder.Çocukta yarışma isteği dahi görülmez.Aileden uzak yaşamak çocuk için oldukça acıdır.
Ailenin aşırı hoşgörüsü ve çocuğa olan düşkünlüğü çocuğu bencil yapar. Çocuk dünyanın merkezi olarak kendisini görür.Daima dikkat çekmeye ve etrafındaki kişileri kendi emri altında tutup,hizmet ettirmeye çalışır.Çok zayıf bir sosyal uyumu vardır.Arkadaş çevrelerinde lider olmadığı zamanlar dışlanır- lar.Çocuk kendini topluma kabul ettirmek için zaman zaman isyankar davranışlar sergileyebilirler.
Çocuk ailesine olan bağımlılığını dış çevreye de genelleyebilir.Onu himayesi altına alabilecek herkese karşı bağımlı olmaya başlar.Yaşamı boyunca bu böyle devam eder. Ailesinden gördüğü sevgi ve himayeyi de eşinden bekler.Hiç büyümeyen"Yetişkin-çocuk" olarak kalırlar.
Anne baba olarak çocuğa doğal yaşam fırsatını vermeliyiz.Psiko-sosyal gelişimi için yardımcı olmalıyız.Gelecekte girişimci,sosyal ve olgun bir kişi olması için imkanları sağlamalıyız.
Çocuklar hayatları boyunca kendi ayakları üzerinde kendileri durabil- melidirler.Anne baba olarak bizim görevimiz çocuklarımıza iyi örnek olarak rehberlik etmek ve kendi başlarına sağlıklı ,mutlu bir hayat sürmeleri için gerekli imkanları sağlamak ve eğitimi verebilmektir.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 28 Nis 2010 13:05:27
GEVŞEK ANA BABA TUTUMU

Gevşek ana baba tutumunda ana babanın çocuğa egemen olma ve onun üzerinde baskı kurma eğilimi yerine ,çocuğun başına buyruk yetişmesi dilediğince davranması ve çocuğun üzerinde aile denetiminin olmaması vardır.
Çocuğun aşırı hareket ve davranış serbestliği vardır.Kendine ve çevresine zarar verebilecek davranışlar da bile etkili denetimden uzaktır. Müdahale kabul edilmez. "Bırak karışma! Neyin doğru neyin yanlış olduğunu kendisi bulsun.Yaşayarak öğrensin."Mantığı ailelerde söz konusudur.Çocuğa neyi yapması veya neyi yapmaması konusunda bilgi verilmez.Örneğin çocuk yanan sobaya doğru gitmektedir."Eli birazcık yansın sonra bir daha değil sobaya, sobanın etrafına dahi yanaşmaz."denilir.Çocuk sobanın sıcak bir madde olduğu ve fazla yaklaşınca insanın canını yaktığını acı bir tecrübe ile öğrenmiş olur.
Çocuğa hiçbir zaman kesin kurallar belirtilmez.Aile çocuğun davranışları canlarını çok sıktığı zamanlar da (ara sıra da olsa) sert çıkışlarda bulunurlar. Ceza verirler,çocuğu kısıtlandırırlar ve göz dağı verirler.Fakat bunların hiçbirin de caydırıcılık söz konusu değildir.Çocuğa ceza verilir ama nedeni açıklan- maz.Suçunu kendisi bilsin denilir.
Aile içinde çocuğa sayısız haklar tanınmıştır.Ancak çocuğun nerede duracağı kesinlikle belirlenmemiştir.Kuralları uygulama ve denetleme düzensizdir.Ana baba çocuğun yanlış davranışlarını görmekte ama"İyi bir eğitim baskıcı değil,özgür olmalıdır."Düşüncesi ağırlıkta olduğu için çocuğa sınırsız özgürlük tanımaktadırlar."Benim çocuğum ideal davranışlara sahip olmalı."Demekte ve çocuğa küçük de olsa baskı yapmamaktadırlar.Anne baba çocuğun davranışlarına karışmamakta yalnız büyük bir problem olduğunda varlıklarını hissettirmektedirler.
Çocuk merkezli bu tür ailelerden gelen ,her isteklerini yaptırmayı alışkanlık haline getiren ,kural tanımayan bu tür çocuklar okullarda ki kurallarla karşı karşıya kalınca hayal kırıklığına uğramaktadırlar.Okula ve arkadaş çevresine uyum sağlamakta zorluk çekmektedirler.
Gevşek ana baba tutumunda yetişen çocuklar bir müddet sonra anne babalarını denetim altına alırlar.Şımarık olurlar.Çocuklukların da her ortamda istediklerini elde ettikleri için doyumsuzdurlar.
Gevşek anne baba tutumu ev içinde geçerli olduğu gibi ev dışında da geçerlidir.Tabii en büyük problem misafirliğe gidildiğinde veya başka çocuklarla karşı karşıya kalındığında su yüzüne çıkar.Örneğin ailece bir misafirliğe gidildiğinde ,çocuk merakı icabı "Vitrini karıştırmak,evin altını üstüne getirmek "isteyecektir.Anne oturduğu yerde gayet rahat el işini yapıyorken "Amaaaan! Ne oluçak canım.Çocuktur merak eder.Karıştıracak ki öğrenebilsin.Şimdi ağlamaya başlarsa hiç susmaz.Onu mu dinleyeceğiz?" Der ve genelde de oturduğu yerden kalkmaz.Allah ev sahibine sabır versin demekten başka denilecek çok fazla bir şey kalmamaktadır.Bu tür anne babalara toplumumuzda "Dünya yansa hasırı yanmaz."denilir.
Unutulmamalıdır!Her çocuk önceleri küçüktür.Ama yıllar geçtikçe büyü- mektedir.Anne babanın verdiği eğitim doğrultusunda toplum içinde iyi veya kötü bir yere sahip olacaktır.Onları eğitip şekillendirirken dikkatli olalım.Sonra eserimiz bizi mahcup etmesin.

GEVŞEK ANNE BABA TUTUMUNUN ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİ ÜZERİNDE KALICI ETKİLERİ

Gevşek aile yapısında büyüyen çocuk ailede tek inisiyatif sahibi olan kişidir.Aile bireyleri çocuğun isteklerine kayıtsız şartsız uydukları için çocuk genelleme yapar."Annem,babam ,halam,dedem....komşular her dediğimi yapıyor.Demek herkese her istediğimi yaptırabilirim."Düşüncesi çocukta hakim olur.Fakat dış çevreye çıktığında işler hiç de evdekine benzemediğini görünce çocuk hayal kırıklığına uğrar.Yolunda gitmeyen bir şeyler var.Benim dediğim olana kadar ağlamalıyım."der ve basar yaygarayı.
Anne baba çocuğun haklarına ,rollerine,özgürlüğüne,sorumluluklarına fırsat vermeli ve mutlaka sınır koymalıdır.Gevşek aile tutumunda sınır yoktur.
Bu tür ailelerde yetişen çocukların genel özellikleri bencil ,sorumsuz , çabuk kızan,darılan,kırılgan,her dediğinin anında olmasını isteyen , sabırsız , şımarık,zor sosyalleşen,antisosyal davranış özellikleri gösterebilirler.Ayrıca kendilerine olduklarından daha fazla değer verirler.Gururlu ,kibirli,kendini beğenen bir kişilik özelliği de sergileyebilirler.Başkaları üzerinde etkili ve kuvvetli olduklarından emindirler."Ben benden boyca ve yaşça büyük insanları dize getirebiliyorum,diğerlerine hükmetmekte çok zor olmamalıdır. " demektedirler.Bu tür çocuklar sosyal ortama girdiğinde ve her dediğinin olmadığını görünce hayal kırıklığına uğrar ve kendi iç kabuğuna çekilirler.
Bazen de yaratıcı ve bağımsız olabilirler.Bu özelliklerini iyi yönlerde kullanabilirler.
Çocuk anneye babaya karşı tehditkardır."Dediğimi yapmazsanız hasta olurum.Yemek yemem.Kendimi arabaların önüne atarım.Evden kaçarım. Kapının camını kırarım..."gibi tehditlerde bulunur.Dediği olmayınca da çoğunluk la tehditlerini uygulamaya koyar.Ailenin ilgisini çekmek için bazen çok çılgın davranışlarda da bulunabilir.Ben merkezli bir kişilik geliştirir.

AMAÇSIZ HOŞGÖRÜLÜ ANNE BABA TUTUMU

Anne babanın çocuklarına karşı hoşgörü sahibi olmaları çocukların bazı kısıtlamalar dışında ,arzularını ,diledikleri biçimde gerçekleştirebilmelerine izin vermeleri anlamına gelmektedir.Düzeyli hoşgörü sahibi olan anne babaların çocukları evlerine yönelik olumlu bireyler olurlar.Hoşgörü normal düzeyde ise , çocuk kendine güvenen ,yaratıcı ve toplumsal birey olarak karşımıza çıkar.
Amaçsız hoşgörüde ise yukarıda anlatmaya çalıştıklarımdan biraz farklıdır.Anne baba ev içinde ve dışında çocuğun kendilerini rahatsız etmemesi şartıyla ,çocuğun tüm davranışlarında serbestlik vardır. Çocuk bir müddet sonra anlar ki "Anne babayı rahatsız etmezsem, her şeyi yapabilirim."Demeye başlar.
Böyle anne babalar hoşgörülü tutumlarından kolay kolay ayrılmak istemezler.Çünkü çocuğa dilediğini vermenin ona karşı koymaktan daha kolay olduğu düşüncesini kendilerine yerleştirmiştirler.Çocuğu en kolay metotla büyütmektedirler.Çocuğun istekleri "Bırak ver de ağlamasın,çocuk üzülmesin." Veya "Çocuktur yapar,siz hiç çocuk olmadınız mı?"denilerek yerine getirilmeye çalışılır.Kendi yaşamadıkları çocukluklarının ;çocukları tarafından yaşanmasını isterler.
Böyle bir tutum çoğunlukla çocuğu cezalandırmaktan korkmanın ve çocuğa bebek muamelesi yapmanın bir dönüşümü olarak ortaya çıkmaktadır.

AMAÇSIZ HOŞGÖRÜR ANNE BABA TUTUMUNUN ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİ ÜZERİNDE KALICI ETKİLERİ

Seviyeli hoşgörülü bir ailede yetişen çocuğun kişiliği olumlu olarak etkilenir.Baskıdan uzak olması nedeniyle daha yaratıcı ve kendinden emindir.
Amaçsız hoşgörülü aile ortamında yetişen çocuk boşlukta gibidir.Başka çocukların ve toplumun içine girdiği zaman çekingenlik, ürkeklik , göstermek- te,grup içinde etkin rol alamamakta ,grubun önemsiz işlerini yapmaya eğilim göstermekte,dolayısı ile güvensizlik içinde ve endişeli olmaktadır.Çünkü evin dışındaki kurallar ev kuralları ile çok farklıdır.Evde tek kural vardır."Anne babayı kızdırma!"
Topluma dahil olabilmek için kavgacılığı, hırçınlığı ,agresifliği ,kırıcılığı geliştirebilir.İletişimi bu olumsuz özelliklerle kurmak isteyebilir.Grubun lideri olup yönlendirmek isteyebilir.Grubun onayını kazanmak için yasa dışı işler yapabilir.Böylece ana babalarından yeterli ilgiyi görmeyen ama serbestliği olan çocuklar ya edilgen ya da etken olarak arkadaşlarından onay ve ilgi almaya çalışırlar.

MÜKEMMELİYETÇİ ANNE BABA TUTUMU

Mükemmeliyetçi anne baba her şeyin en iyisini çocuğundan bekler.Kendi gerçekleştiremediği yaşantıları çocuklarının gerçekleştirmesini ister. Mükemmeliyetçi anne babanın çocuğu sınıfın birincisi ve hatta okulun birincisi olmalıdır.Ayrıca çok iyi resim yapmalı,şarkı söylemeli,iyi konuşmalı,lider olmalı, iyi yüzmeli,koşmalı herkesin parmakla göstereceği örnek davranışlar sergileyen çocuk olmalıdır. Hayır !Böyle ailelerde çocuk asla çocuk olmaz.Çocukluğunu yaşayamaz.

Bu tutumda olan anne babalar çocuğu olduğu gibi kabul etmez.Onun her zaman (Number one) (bir numara) olmasını isterler.Bilgi yönünden iyi yetişmiş olmasını istediği gibi bedensel,zihinsel yönden gelişmesi için özel eğitime tabii tutarlar.Çocuğun eksik olduğu kısımlar var ise özel derslerle bu yönü telafi etmeye çalışırlar.Çocuğun kaldırabileceğinden çok daha fazlası ona yüklenir. Çocuğun yanlış yapmaya kesinlikle hakkı yoktur.Mükemmeliyetçi ailelerde anne babaların kuralları ve kalıpları vardır.Çocuklarda bu kurallara uymak zorundadır.
Mükemmeliyetçi anne babalar çocuklarından aşırı din,ahlak ve toplum kurallarına uyum beklerler.Kendi çocuklarına bütün çocukça davranışlar yasaklanır.Çocuğun arkadaşlarının seçimi de aileye aittir.Örneğin:
Çocuk sonradan bir problem çıkmasına engel olmak için annesine gelerek "Anne karşı mahalleden Ahmet/Sema var, babası işçi ,onunla arkadaş olabilir miyim?" diye sorar.Anne hemen "O çocuğun ailesi iyi değil,Kendiside oldukça görgüsüz ve pis,Ahmet/Sema sana uygun bir arkadaş değil (Kişilik, görünüm,maddiyat,eğitim, aile yapısı ...ve diğer nedenler)nedeniyle o çocukla arkadaş olman uygun değil bir daha seni onun yanında dahi görmek istemiyorum." Der.Çocuk son bir gayretle itiraz etmeye çalışır ama nafile .Anne babalar çocuklarının kendi çocuklarına benzeyen çocuklarla arkadaşlık kurmasını isterler.Diğerleri için çocuğa kesinlikle izin vermezler.
Çocuk anne babanın kurallarına ters olan hareketlerde bulunduğunda çocuğa verilen cezalar da katı ve sert olmaktadır.Önce duygusal sömürü demagoji "Saçımı senin için süpürge ettim, hayırsız evlat,ölürsem hakkımı helal etmeyeceğim....gibi"eğer bunlar işe yaramazsa fiziksel şiddet yani dayak uygulanmaktadır.Ve tüm bunlar "Çocuğumun iyiliği için"mantığından yola çıkılarak yapılmaktadır.
Mükemmeliyetçi anne babalar çocuklarından aşırı titizlik ve temizlik beklerler.Çocuğun azıcık üstünü kirletmesi dahi büyük bir olay haline getirilir. Dört dörtlük insan projesi çocuğa çizilerek "İşte sen böyle olmalısın. " denilir.Anne babanın çocuktan beklentileri çocuğun kapasitesinin çok üstündedir.Çocuk devamlı onların istedikleri kalıba uymak zorundadır.
Evde daha çok askeri eğitim sistemi hakimdir.Sabah kalkış saat 8.00,kahvaltı 8.30...çocuğun akşam yatış saati 21.30 şeklindedir.Evde her şey bir kurala bağlanmıştır.
Mükemmeliyetçi anne babalara sesleniyorum.Çocuklarınıza çocukluklarını yaşama fırsatı verin.Geçen günler özellikle çocukluk günleri bir daha asla geri gelmez.Bırakın çocuklarınızın da neşeyle anlatabilecekleri çocukluk yaşantıları olsun.Hiç kimse mükemmel olamaz.Hepimizin eksik yönleri mutlaka vardır.Kendimizin bir devamı değildir çocuklarımız.Kendi yaşamadığımız yaşantıları onlardan beklemeyelim.Çünkü bizim hayatımız bize çocuğumuzun hayatı ise ona aittir.Amacınız motomot bir robot yetiştirmekse tercih sizin.

MÜKEMMELİYETÇİ ANNE BABA TUTUMUNUN ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİ ÜZERİNDE KALICI ETKİLERİ

Mükemmeliyetçi anne baba tutumuyla yetişen çocuklar ağır nörotik gelişim gösterirler.Kişilik ve karakter yapıları genelde çok katıdır.Esneklik görülmez.Onlar için bir şey ya siyahtır ya da beyaz.Hayatlarında gri ve diğer renkler yer almaz.Bir şey veya kimse ya iyidir ya da kötü.
Çocuk daima bir çatışma içindedir.Kendi doğal iç güdüleri ve ağır kurallar arasında sıkışıp kalmıştır.Sürekli sevgi ve nefret karışımı duyguları aynı anda yaşar.
Çocuk her işte en iyisi ve en üstünü olmak ister.Fakat her işte istediği seviyeyi yakalamayınca hayal kırıklığına uğrar.Aşağılık duygusu çocukta gelişir."Bu durumu anne babama nasıl açıklarım?"düşüncesi çocuğu hiç yalnız bırakmaz.
Anne baba doyumsuz olduğu ve hep daha hep daha dediği için çocukta da doyumsuzluk yerleşir.Çocuk nerede durması gerektiğini bilemez.Son noktayı onun yerine başkaları koyar.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 28 Nis 2010 13:05:43
KABUL EDİCİ,GÜVEN VERİCİ HOŞGÖRÜLÜ VE DEMOKRATİK
ANNE BABA TUTUMU


Anne babanın çocuğu kabulü,sevgi ve sevecenlikle ele alması,çocukla ilgilenmesi şeklinde davranışa yansımaktadır.Kabul eden anne baba,çocuğun ilgilerini göz önünde tutarak ,onun yeteneklerini geliştirecek ortamı çocuk için hazırlar.Kabul gören çocuk,genellikle sosyalleşmiş,işbirliğine hazır,arkadaş canlısı,duygusal ve sosyal açıdan dengeli ve mutlu bir bireydir.

Anne baba birbirlerine ve çocuklarına karşı olan duygularında net ve açıktır.Aile içinde güven ve şeffaflık vardır.Aile huzurludur.Problemlerle nasıl baş edebileceklerini birlikte araştırırlar.Bu ortamda yetişen çocuğa kişilik özelliği olarak aynen yansır.
Ana babaların çocuklarına karşı hoşgörülü sahibi olmaları,çocuklarını desteklemeleri,bazı kısıtlamaların dışında çocuğun istek ve arzularını yerine getirmeleri anlamına gelmektedir.
Her çocuk kabul edilmek ve yaptığı davranışın sonucunda onaylanmak ister. Büyük veya küçük olsun yaptığı davranışın sonucunu görmek ister."Aferin,bak ne güzel de yapmışsın ,bu konuda oldukça başarılısın."Deyip çocuğun başını okşamak ona dünyaları vermekle eşdeğerdir.Çocuk başardığını ve onaylandığını gördükçe daha fazla başarmak ve daha fazla onay ve övgü almak isteyecektir.

Eğer aile ortamı çocuğa kendi benliğini,kimliğini ,duygu ve düşüncelerini anlatma özgürlüğü veriyorsa çocuk sağlıklı bir biçimde olgunlaşma yolunda gelişir. Ana babanın denetimli serbest bırakması çocuğun kendisini geliştirici imkanları önüne sunması demektir. Çocuk daha yaratıcı ve daha toplumsal bir birey olarak yetişecektir. Bu tutum içersindeki ana babalar olgun insanlardır. Aileyi ilgilendiren kararlar alınırken çocuğunda fikri alınır."Daha o çocuk. Bu işten o ne anlar."Mantığı bu aileler de görülmez.Bu tür ailelerde çocukta bizimle yaşıyor. Ve alacağımız kararlarda onun da söz hakkı olmalıdır. Düşüncesi hakimdir. Aile fertlerinin hepsinin eşit söz ve oy hakkı vardır. Çocuğun bir birey olarak ailesini sevip sayan ama bağımsız bir fert olması gerektiği inancı mevcuttur. Çocuğa sevgi ve saygı gösterilir. Çocuğun kendi düşünce ve fikirlerini (ne kadar mantıksız olursa da olsun) açıklama fırsatı verilir. Çocuk susmaya değil konuşmaya teşvik edilir.

Aile her şeyden önce çok iyi rehberdir. Çocuğa yol gösterilir ama alacağı kararlar konusunda serbest bırakılır çocuğa bir çok alternatif sunulur . seçim sadece çocuğa aittir. Seçimin sonucuna katlanması da çocuğundur. Böylelikle çocuğa nasıl karar vereceği aldığı kararların sonucuna da nasıl katlanacağı öğretilir."Karar senin kararın. Sonuçta aldığın karar kadar senin çünkü yaşadığın hayat sadece ve sadece sana aittir."Düşüncesi ailede hakimdir. Çocuğun ailede kendine özgü bir yeri vardır. Ailenin diğer üyelerinin istek ve ihtiyaçları , denge içinde karşılanır.

Böyle bir ailede evde ve toplum da kabul edilen ve edilmeyen davranışların sınırları bellidir. Çocuk neyi nerede yapacağını veya yapmayacağını bilir. Ev ve toplum kuralları, çocuğa anlatır. Ve bizzat uygulaması yapılır. Her şeyden önce anne ve baba iyi bir modeldir. Çocuklarında görmek istemedikleri davranışları kendileri de yapmazlar. Çocuk sınırlar için de özgürdür. Sözleri dinlenir yetişkinler tarafından kendisine değer verildiği ve önemsendiği çocuk hisseder. Kendine ait bir saygı ve özgüven geliştirir.
Özellikle çocuğa şiddet ve duygusal yaptırım gücü yerine ona anlatarak ve onu ikna ederek denetlemeyi seçen anne babanın çocukları: anne babaların duygu, düşünce değer ve beklentileri hakkında sebepleri ve sonuçları konusunda bilgi sahibidirler. Çocuklar buna göre hareket ederler. Evde hangi davranışın sonucunun ne olacağı önceden belirlenmiştir.
Demokratik ailede yetişen birey , hem davranış seçiminde kendini özgür görebilir, hem de seçimleri hakkında kısıtlanacağından çekinmeden anne ve babasına danışabilecek onlarla fikir alış verişinde bulunabilecek durumdadır. Aile fertleri arasında açık ve net bir iletişim söz konusudur. Duygu ve düşünceler açık kalplilikle ifade edilmektedir. Problemlerde yine aynı şekilde konuşarak ve ikna edilerek çözüme ulaştırılmaya çalışılır. Çözüm ararken de demokratik yollara baş vurulur.

KABUL EDİCİ, GÜVEN VERİCİ VE DEMOKRATİK ANNE BABA TUTUMUNUN ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİ ÜZERİNDE KALICI ETKİLERİ

Demokratik ve güven verici bir ortam da yetişen çocuk , kendine ve çevresine saygılı ,sınırları bilen ,yaratıcı,aktif, etkin, girişken, yaratıcı ilişkiler kurabilen, kendine karşı fikirlere saygı duyan, kendi inandıklarını sonuna kadar savunabilen ,atılgan, fikirlerini serbestçe söyleyebilen ve kendine ait fikirleri doğrultusunda hareket eden , kişilik ve davranışları açısından dengeli sorumluluk duyguları gelişmiş, kurallara ve otoriteye karşı körü körüne bağlı olmayan, hoşgörülü ,açık fikirli , anlaşılır, toplumsal ve uyumlu bir birey olarak yetişir.Böyle özelliklere sahip olan çocuğu kim istemez ki ?
Şimdiye kadar anlatmaya çalıştığım anne baba tutumları içinde en sağlıklı ve başarılı olanı"güven verici" "kabul edici" "destekleyici" "hoşgörülü" ve "demokratik" anne baba tutumudur.Ancak bu esnek yaklaşım için de bedensel , zihinsel, ve ruhsal açıdan sağlıklı bireyler yetişebilir.
KARAR SİZİN...
ÇOCUĞUNUZU NASIL YETİŞTİRMEK İSTİYORSUNUZ?

Çocuğunuza şimdi uygulamış olduğunuz eğitim tarzının olumlu ve olumsuz yönleri nelerdir?
Yetiştirdiğiniz bir insan. Dönüşü olmayan hatalar yapmamak için,neler yapmalıyız? Henüz her şey bitmiş değil.
Çocuğunuza iyi bir eğitim verebilmek ve her açıdan sağlıklı bireyler yetiştirebilmek, hepimizin amacı . bu amaç doğrultusunda neler yapabiliriz?

ANNE BABALARA ÇOCUK EĞİTİMİ KONUSUNDA GENEL TAVSİYELER

Çocuğunuz, evet! Sizin ve eşinizin çocuğu öncelikle onu benimseyin ve her haliyle onu kabul edin.Onu sevin sevmeye ve sevilmeye hepimizin ihtiyacı var. Şimdiden karşılığını yıllar sonra alacağınız bir yatırım yapın ve çocuğunuzla ilgilenin.

0-6 yaş arası çok önemli .Bu yaşlar arasında çocuğunuzla kurduğunuz ilişki ömür boyu kuracağınız ilişkinin temelini oluşturacaktır. Temeli iyi atın ki binanız sağlam olsun.

Çocuğunuza iyi bir örnek ve iyi bir model olun. Ona ne verirseniz , size de aynısını geri verecektir. Doğru, dürüst olmasını istiyorsanız. Siz de yalan söylemeyin.

İçinizdeki çocuğa seslenin , onu oradaki uykusundan uyandırın.Kendi çocukluk yıllarınıza dönün. Neler hissettiğinizi neler yaşadığınızı düşünün. Çocuğunuzu anlamak şimdi daha da kolaylaşacaktır. Çocuğunuz kendisini sizin yerinize koyamaz çünkü o sizin yaşadıklarınızı henüz yaşamadı.Ama siz kendinizi onun yerine koyabilirsiniz.Çocuğunuzla empati kurun. Çocuğunuza mutlaka "Seni anlıyorum."Mesajını gönderin.

Kaç tane çocuğunuz olursa olsun,ikiz de olsalar hepsi ayrı yaratılmıştırlar. Çocuklarınız eşsizdir. Bir eşleri ya da benzerleri bulunmaz.O yüzden tüm çocuklarınızı aynı kalıba sokmayın her birinin ayrı ayrı yetenekleri ve özellikleri mevcuttur.
Çocuklarınıza birer birey olarak saygı gösterin.Çocuğunuza yapabile- ceğiniz en önemli yardım; geri planda kalarak kendi benliğinin gelişmesinde, kendine ait bir kişilik geliştirmesinde yardımcı olabilmektir.

Çocuğun güçlü bir kişilik yapısına sahip olabilmesi için de tutarlı bir aile ortamında yetişmesi gerekmektedir. Yetişkinlerin yönettiği uyumlu , tutarlı, dengeli,sevgi ve saygı ilişkisine dayalı baskıcı olmayan bir aile ortamına her çocuğun ihtiyacı vardır.

Çocuğunuzun , çeşitli davranışlarını sınırlandırabilirsiniz. Ama asla çocuğunuzun duygularını ve hayallerini sınırlandıramazsınız. Onun duygularını önlemeye çalışmayın aksine onun duygularını düşüncelerini dile getirmesini sağlayın.Onunla her fırsatta konuşun.

Çocuklarınızın davranışlarını kontrol altında tutabilmek için , akla ve mantığa uygun sınırları ve kuralları eşinizle (ailenizle) birlikte koyun. Koyduğunuz kurallar uygulanabilir olmalıdır. Kuralları hemen uygulamaya geçin. Unutmayın tüm çocuklar için reçete gibi kurallar yoktur. Çocuğunuzun yapısına ve yaşadığınız ortama uygun kuralları kendi deneyimlerinizle en uygununu sizler bulmalısınız.

Çocuğunuzun kendi kendine yetebilen , olumlu bir kişilik sahibi olmasını istiyorsanız. Olumlu yapmış olduğu davranışları onaylayıp destekleyin . Onu teşvik edin , olumsuz davranışlardan vazgeçirmek için bu davranışların fazla üzerinde durmayın. Olumlu davranışları pekiştirin çocuklar, ısrarla üzerinde durulan davranışları tekrarlama eğilimindedirler. Birtakım davranışları, yasaklamak yerine diğer davranışları desteklemeyi tercih edin.

"Okula gidince öğretmen onu hizaya sokar. Öğretmen onun hakkından gelir." Demeyin. Çünkü eğitim okuldan önce evde başlar. Okulda geçirilen zaman süresi çok sınırlıdır. Ayrıca öğretmenin uğraşması gereken tek öğrenci sizin çocuğunuz değildir. Hayat okulunun ilk sınıfı aile eğitimiyle başlar. Okulda verilen eğitimle , ailede verilen eğitim birbiriyle tutarlı olmalıdır. Çelişkiler olursa çocuk seçim yapmak zorunda kalır. Okul mu? Ev mi? Şeklinde çocuk bocalar. Bu çelişkiyi çocuğa yaşatmamak için okul ve aile paralel bir eğitim vermelidir.

Çocuğunuzu ne kadar fazla uyaranlarla , karşı karşıya bırakırsanız. çocuğunuzun zihinsel, bedensel, sosyal gelişimi o kadar çabuk ve iyi olur. Çocuğunuzun zekasını geliştirmek için , zeka geliştirici oyunlar oynayın. Konuşmasını geliştirmek içinse onunla bol bol ve her konuda daha doğmazdan önce konuşmaya başlayın.
Çocuğunuza zaman ayırın. Ayırdığınız zamanın,çokluğu ya da azlığı çok önemli değil önemli olan o zamanın niteliğidir.
Özellikle çalışan anneler çocuklarına zaman ayıramadıklarında şikayetçidirler. Bire bir zaman ayırmak yerine mutfakta yemek yaparken onunla konuşmak"Bugün okulda ne yaptınız. Sınavın nasıl geçti." Gibi. Alışverişe birlikte çıkabilmek, akşam yürüyüşleri yapabilmek. Sınırlı zamanı etkin ve en iyi şekilde kullanabilmek önemlidir.

Çocuğumuzun da bizim de eksik olan yönlerimiz mutlaka vardır. Kendi kendinizle barışık olun. iyi ve kötü yanlarınızla çocuğunuzu ve kendinizi kabul edin.Unutmayın , hatasız kul olmaz.

Çocuğumuza , çocukluğunu yaşama fırsatı verelim. Yaşamadığı çocukluk günlerinin hesabını bir gün gelip bize sormaya mutlaka kalkacaktır.

Çocuk yetiştirmek dünyanın en zor sanatıdır. Zaman zaman kızabiliriz. Sinirleniriz. Hatta onları cezalandırırız. Siz de insansınız yaşadığınız ve hissettiğiniz duygulardan dolayı kendinizi suçlamayın."Kendimi çocuklarım için feda ediyorum."Duygusuna kapılan ve böyle yaşayan kişiler çok da iyi yapıyor sayılmazlar. Sizin hayatınız size , onların hayatı da onları aittir. Ortak bir yol bulup kendinize zaman ayırabilmeli ve size ait hayatın tadını çıkarabilmelisiniz.

Ana baba olmak serüveninde en iyi rehberiniz, kendi çocukluk yıllarınız ve duygularınızdır. Kendi çocukluğunuzu düşünün , çocukluğunuza dönün. Ve çocuklarınıza ona göre davranın.
Sizlere başarılar diliyorum.

KAYNAKLAR:

1-1999-2000 Batman Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürlüğü "Öğretmenlerin Rehberlik Hizmetinde Eğitimi Semineri" Ders Notları
2- Dodson ,Fitzhugh "Çocuğunuzu tanıyor musunuz?" Denge Yayınları İstanbul, 1997.
3- Altınköprü,Tuncel "Çocuğun başarısı nasıl sağlanır.?" Hayat Yayınları, İstanbul ,1999.
4-Yavuzer , Haluk " Çocuk Psikolojisi" Remzi Kitapevi, İstanbul 14. Basım,1997.
5-Yavuzer,Haluk "Çocuk Eğitimi El Kitabı" Remzi Kitapevi, İstanbul ,7. Basım 1997

 

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 30 Nis 2010 01:28:24
ANA BABA VE GENÇLER

İlkokul yılları uyumlu geçen bir çocuğun ergenlikte tepkilerinde ve davranışlarında beliren değişmeler pek çok ana babayı hazırlıksız yakalar ve şaşırtır. Çünkü ana babalar çocuk büyüdükçe daha uslanır daha az sorun çıkarır sanırlar. Her şeyin yoluna girdiğini sandıkları bir dönemde birden ortaya çıkan huysuzluklara, tedirginliğe ve nedensiz öfke patlamalarına bir anlam veremezler. Eve dilediği gibi girip çıkan, hiçbir şeyi beğenmeyen en ılımlı uyarılara sert karşılıklar veren genç karşısında, soğukkanlı kalamazlar. Çünkü gençteki değişmeyi ergenlik dönemine bağlamak istemezler. Bu nedenle onların tepkileri de sert olur. Sevecen ve yumuşak bir yaklaşımı bile geri çeviren, üstüne varılınca öfkeden deliye dönen genç karşısında bocalar, nasıl tutum takınacaklarını bilemezler. Çocuklarının kendilerinden uzaklaştığını, hatta kendilerine düşman gözüyle baktığını anlayınca üzüntüye kapılırlar. Öğütleri batar, iyi niyetli sözleri geri teper. Böylece iletişim kopar, ilişkiler karşılıklı bağrışmaya ve meydan okumaya dönüşür. Gencin kurallara aldırmayışı, yasaklara boş verişi onları çileden çıkarır. Bu evde yaşanmaz! Diye kapıyı çarpıp sokağa çıkan genç bir süre sonra hiçbir şey olmamış gibi neşeli eve dönebilir, anasıyla şakalaşıp kardeşine takılabilir. Odasına kapanıp müziği sonuna dek açabilir. Ertesi gün sınavı varken telefon başına geçip yarım saat önce ayrıldığı arkadaşlarıyla uzun uzun konuşur. Sınavı hatırlatılınca, Ben ne yaptığımı biliyorum, dersime çalıştım bitti diyebilir.
          
Ana babaları daha da şaşırtan gencin dışarıda sıkılgan davranırken evde bu kadar huysuz, sinirli, tedirgin oluşu ve her şeye tepki göstermesidir. Eş dost yanında saygılı, uslu, akıllı davranırken evde ters, aksi, suratsız, güç beğenir ve değişken oluşunu bir türlü anlayamazlar. Çevreden , çocuklarıyla ilgili övgülü sözler duyan ana baba birbirine bakışmadan edemezler.

          Gencin kendisine karşı duyduğu yabancılık duygusu öyle yoğunlaşabilir ki, kendisinin bu evde istenmediğini, değer verilmediğini düşünür. Kendisi haklı, ana babasının tepkilerini, anlayışsızlıklarını abartır, baskılarını, kısıtlamalarını yana yakıla anlatır. Kısacası kimse onu anlamıyordur. Oysa genç kendi kendisini de anlamakta güçlük çekmektedir. Ailesine karşı keskin bir eleştirici olmuştur, ama kendi iç çelişkisini, durmadan değişen ruhsal durumunu, aşırı tepkilerini doğru değerlendiremez.
          
Onu en iyi anlayan artık arkadaşlarıdır. Kendisi gibi evden kopan, bağımsızlık arayan arkadaş kümesine sığınır. Orada kendisine değer veren, sıkıntısını paylaşan, birlikte eğlenen yaşıtları vardır. Arkadaş seçimine karışılması ya da arkadaş ilişkisinin koparılması bu çağda genci en sert tepkilere iter. Ana babasıyla çatışması doruğa varır. Evden kopan ve evi akşamdan akşama otel gibi kullanan gence karşı ana baba da aldırmaz davranamaz. Yasaklar konur, kısıtlamalar getirilir. Bu önlemler aşırıya giderse genç, derslerini savarak, ana babadan habersiz okulu asarak tepkisini belli eder. Kız erkek arkadaşlığı konusundaki aşırı kuruntularda genci sıkar. Kiminle geziyordun, neden geç kaldın? Gibi sıkıştırmalar ve güvensizlik öfke patlamalarına yol açar. Madem ki bana güvenmiyorsunuz, ben be bildiğim gibi davranırım diyebilir. Bu nedenle çok tutucu aileden gelen kızların kaçamak ilişkilere daha sıkı yöneldikleri görülür.
          
Arkadaş kümesinin genç üzerindeki etkisi arttıkça ana babaların da tedirginliği artar. Ana-babalar derslerin aksamasını haylazlığını, başına buyruk davranışını hep arkadaş topluluğunun kötü etkisine bağlarlar. Ana babaların sandığının tersine bir genci arkadaşları ayartmaz, çoğunlukla genç kendi eğilimine uyan gençleri arar bulur. Okuldan sık sık kaçan gençlerin ortak bir özelliği vardır. Hepsi de okulda başarısız olan gençlerdir. Genel bir kural olarak gencin ailesiyle çatışması büyüdüğü oranda arkadaş kümesinin ayartıcı etkisine kapılma olasılığı artar.



          ÖNERİLER
Çocuğunuzun sağlık durumu ile yakından ilgileniniz. Sağlık durumu çocuğunuzun okul başarısını etkilediği gibi bazı rahatsızlıkların bilinmemesi veya tedavi ettirilmemesi de bir takım uyumsuz davranışların sebebi olabilir.
          
Çocuğunuza kahvaltı yaptırmadan kesinlikle okula göndermeyiniz, çocuğunuzun kılık kıyafetine özen gösteriniz. Kıyafetlerin okul kurallarına uymasına ve temizliğine dikkat ediniz.
          
Düzenli uyku, çocukların hayatında özel bir önem taşır. Sinir sisteminin dinlenmesiyle enerji toplama, uyumaya bağlıdır. Çocuğunuzun her gün belirli saatlerde uyumasına özen gösteriniz.
          
Çocuğunuzu korkutmayınız. Fazla baskılardan, bedeni cezalardan, olmayacak sınırlamalar koymaktan sakınınız. Çocuğunuza rahat bir çalışma ortamı hazırlayınız. Devam durumunu takip ediniz . Bu konuda okul yönetiminden bilgi alınız. Çocuğunuzun zararlı alışkanlıklar edinmesine engel olunuz. Onları zararlı alışkanlıklara karşı duyarlı hale getiriniz.
          
Çocuğunuzun her türlü problemi için rehberlik servisine başvurunuz, problemleri için çocuğunuzun da rehberlik servisine başvurmasını sağlayınız. Problemlerinizi çocuklarınızın yanında tartışmayınız. Tartışmalarınız onların mutsuz, güvensiz, endişeli olmalarına sebep olur. Çocuğunuzun yanında ona uygulanan eğitimin tartışmasını yapmayınız. Okul ve öğretmenlerle ilgili görüşlerinizi çocuğunuzun yanında açığa vurmayınız. Çocuğunuzun ders öğretmenlerini tanıyınız. Öğretmenlerin tavsiyelerini yerine getiriniz.

Çocuğunuzun okul hayatıyla ilgili olarak anlattıklarını dinleyiniz. Çocuğunuza iyi notların yanında zayıf notlarının olmasının da normal olduğunu, çalışarak zayıf notlarını düzeltebileceğini ifade ediniz.
          
Çocukların iyi bir kişilik yapısına kavuşmaları, toplumların güveni ve güçlü olan genç kuşakların toplumların gelecekte vereceği sorumluluklara umutla hazırlanabilmeleri için, aile-okul çalışmalarının yeterli ve birbirini destekler nitelikte olması gerekir.
          
Çocuklarımız bizimdir, bizim ve toplumumuzun devamını sağlayan, geleceğe uzanan zincirin halkalarıdır. Çocuklarımız büyümek ve gelişmek zorundadırlar. Çocuklarımızın büyüdükçe bize benzemelerini isteriz; bu istekte yüzde yüz haklı olamayız. Çocuklarımız büyüyecekler fakat kendileri için büyüyeceklerdir, büyürken kendi kişiliklerini bulmaları haklarıdır. Toplumumuzun gelişmesi bu farklılaşmaya bağlıdır.
          

Bütün bunların çözümü için biraz daha anlayış biraz daha sabır biraz daha hoşgörü...

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 30 Nis 2010 01:33:13
VELİLERE YÖNELİK:

Bir Temel Yaşam Becerisi:Problem Çözme

“Başınızdan geçenler hep hoş şeyler olursa, cesur bir insan olamazsınız.”
                                                        Mary Tyler Moore


Elbette anne baba olarak, çocuklarımızın, özellikle ilk yaşlarının kontrol edemeyecekleri sorunlarla geçmesini istemeyiz, çünkü hepimiz güven duygusunun ruh sağlığı için ne denli önemli olduğunu biliriz. Fakat, tümüyle sorunsuz geçen bir çocukluk da, onları sorunlu ve adil olmayan bir dünyaya psikolojik olarak hazırlamaz.

Önemli olan, çocukların ruh sağlığına zarar veren ve kendilerine olan güvenlerini yok eden sorunların niteliği ve niceliği değil ,bu sorunların üstesinden nasıl gelindiğidir.

Öyleyse, çocuklarımızın karşılaştığı sorunlarla başa çıkabilmeleri için, onlara yapıcı olarak nasıl yardımcı olabiliriz? En önemli yol, elbette ki problem çözme konusunda çocuklarımıza iyi bir model oluşturmamızdır. Fakat sadece bu da yeterli olmayabilir. Anne babalar olarak çocuklarımızın bu alanda başarılı olmaları için yapacağımız çok önemli başka şeyler de vardır.

Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1. Pozitif tutumu sürdürmek
Çocuğunuz problem çözme konusunda özgüvenini sık sık kaybediyor ya da siz gereğinden çok endişeleniyor veya aşırı şekilde korumacı davranıyorsanız, bunun üzerinde durmak gerekir.
    
Aşağıdaki cümleleri tekrar ederek, içinizdeki içgüdüsel anne-babayı pozitif bir yere oturtur ve böylelikle ilk adımı atmış olursunuz:
- Pozitif ve yapıcı şekilde ele alınırsa, çocuklar her duygusal travmayı atlatabilirler.
- Çocuklar, sorunlarını çözerek psikolojik olarak güçlenirler.
- Çocuklar problem çözme yoluyla çok değerli yaşam becerileri edinirler.

2. Yeterince müdahale etme
Bebekliklerinde, doğal olarak çocuklarımızın, elbette sorunlarının neredeyse tüm sorumluluğunu üstleniriz; fakat ileri ergenlik dönemine geldiklerinde, rolümüzün, aşamalı olarak yardım ve destek gerektiğinde, danışılan bir gözlemci durumuna gelmiş olması gerekir. Bu sürecin hızı, her zaman her çocuğun olgunluğuna, yeteneğine ve yüz yüze gelinen sorunun niteliğine göre belirlenmelidir.
      
Çocuğunuza yardım etmeden önce aşağıdaki soruları kendinize sorabilirsiniz:
- Bu sorunu tamamıyla çocuğumun mu çözmesi gerekiyor, yoksa benim veya bir başkasının, sorunu çözmede üstlenmemiz gereken sorumluluklar var mı?
- Bu sorunu çözmesi için çocuğumun becerisi ve deneyimi yeterli mi?
- Çocuğumun bu sorunla tek başına başa çıkabilmesinde başarı şansı nedir? (Yardımcı olacağını düşünürseniz  1’den 10’a kadar notlandırabilirsiniz.)

3. Destek olma
Her ne kadar arka plana çekilmeye ve çocuğumuzun kendi sorununa kendi çözümlerini getirmesi gerektiğine karar versek de, ona destek olmak gibi çok önemli bir rolümüz de vardır.
      
Acaba çocuğunuz ilişkinizde onu desteklediğinize, sonuç ne olursa olsun yanında olduğunuza yürekten inanıyor mu? Çocuğunuza desteğinizi açıklıkla ifade edip etmediğinizi şu sorularla test edebilirsiniz:
- Duygularını anlayışla karşıladınız mı? (“Sorunun, seni endişelendirdiğini / ürküttüğünü / heyecanlandırdığını görüyorum.”)
- Gülümsediniz, kucakladınız ya da elini tuttunuz mu?
- Gereksinim duyduğu takdirde, ona zaman ayıracağınızı söylediniz mi?
- Onu önemseyip, günlüğünüze onun bu deneyimi ile ilgili bir şeyler yazıp, ona bunu gösterdiniz mi?

4. Problem çözme stratejileri öğretin
“Strateji” sözcüğünü kullanmasalar da, yetişkinlerin pek çoğunun kullandıkları problem çözme yöntemleri vardır. Bunlara belki “sağduyu”, “oyunun kuralları”, “işin püf noktası” gibi isimler verilir.
    
Ancak, hepimiz çocuklarımızın bu bilgilerle dünyaya gelmediğini unutuverir ve günlük koşuşturmada denenmiş, sınanmış bu stratejileri çocuklarımıza öğretmeyi atlarız. Bu yüzden, kullandığınız bu stratejilerin neler olduğunu bir oturup düşünün ve bunları çocuklarınıza anlayabilecekleri bir dille anlatın.

ÇOCUKLARIN PROBLEM ÇÖZMEDE KULLANABİLECEKLERİ BEŞ AŞAMALI BİR  STRATEJİ:
Bu stratejide çocuğun bir problemi hem kendine güvenerek, hem de başarıyla çözebilmesi için beş önemli aşama vardır:

1. KONUŞMA
“Sorununuzu paylaşırsanız, sorun bir bütün olmaktan çıkıp yarıya iner.”
Çocukların çoğu ya sorunlarını başkalarına hissettirmez ya da farklı biçimlerde dışa vurur. (Örneğin, küçük kardeşini dövmek, yatmak istememek ya da başkalarının eşyalarına zarar vermek vb.) Bu nedenle, atılacak ilk adım, kendilerini üzen ya da endişelendiren konuyu, çok güvendikleri biri ile konuşabilmelerini sağlamaktır. Çoğunlukla bu kişi anne ya da babadır, fakat sorun anne-baba ile ilgili ise sorunu bir başkası ile konuşması için teşvik edilmelidir.

2. DÜŞÜNME
Bu aşamada çocuğa, herhangi bir önlem almadan önce, sorununu tüm ayrıntılarıyla düşünmesi gereği hatırlatılır. Düşüncelerini netleştirmesi ya da yeni fikirler üretmesi için önerilebilecek yöntemler:
- Resim yapmak,
- “İyi” ve kötü” şeyler listesi hazırlamak,
- Sorun hakkında farklı biçimde biten öyküler yazmak,
- Fikir jimnastiği yapmak.

3. HAREKETE GEÇME
“İyi formüle edilen bir problem yarı yarıya çözülmüş demektir.”
Bu aşamada çocuğunuzun aşağıdaki noktalara dikkat ederek hazırlayacağı, uygulamaya yönelik bir eylem planı yapmasına yardım ediniz:
· Uzun süreli hedef – Bu noktada unutmamanız gereken husus, seçilen hedefin başarıya ulaşma olasılığının olması ve sürenin gerçekçi olmasıdır. Bu, istenilen hedefin kısa ve net özetidir.
· Kısa süreli hedefler – Hedeflerin saptanması çok önemlidir; çünkü küçük adımlarla işe başlanırsa, eylem planını sürdürme olasılığı artar. Hedeflerin çok somut olmasına gayret edilmeli ki, başarı gözle görülebilsin.

 

4. DENETLEME
Çocuğun işine gereğinden fazla karışmanın sonuç üzerinde istenmeyen etkileri olur. Bu nedenle, bir gözden geçirmenin yararlarından söz ettikten sonra, çocuğunuzla oturup ne tür bir kontrol mekanizmasının daha yararlı olacağı konusunda konuşun. Bu konuda bir başkasının yardımını istiyorsa (arkadaşı, öğretmeni yada anne veya babası) eylem planının bir parçası olarak, bu kişiyle sürekli iletişim halinde olasını sağlayın.

Ayrıca, kendi kendine denetlemesi için onu teşvik edin ve bu konuda önerilerde bulunun. (Örneğin, günlüğüne not alabilir, yatak odasının duvarına bir grafik hazırlayıp asabilir vb.)

5. ÖDÜLLENDİRME
Bu aşamada problemini çözebildiği için çocuğun ödüllendirilmesi gerekir. Fakat, bundan daha önemlisi, yavaş ilerleme kaydediyorsa veya başarısız olduysa bile, gösterdiği “çaba” için onu ödüllendirmeyi unutmayın.
      
Ödüllerinizi hazırlarken, amaca uygun olmalarına dikkat edin ve abartmayın. Pek çok çocuk için anne-babalarıyla geçirecekleri birkaç özel saatin çok büyük önemi vardır. Bir başka ödül, çok istediği bir şeyin satın alınmasına yapacağınız maddi katkı olabilir.  

Beş Aşamalı Stratejinin Uygulamasıyla İlgili Birkaç  Örnek

Problem1: Yalnızlık ve antisosyalleşme
14 yaşında bir kız çocuğu, en sevdiği arkadaşıyla kavga edip, ondan ayrılmak zorunda kalmıştır ve giderek herkesten uzaklaşmaktadır.
Konuşma
Anne-baba ya da yakın bir arkadaşı konuşmasına yardımcı olup, kızgınlığını dışa vurmasını, hatta ağlamasını sağlayabilir. Çocuk artık hiçbir yere gitmek istemediğini, çünkü arkadaşını yeni arkadaşlarıyla görmekten korktuğunu itiraf eder.
Düşünme
Bu aşamada konuştuğu kişiyle birlikte:
- bu kızla olan arkadaşlığı konusundaki tüm iyi ve kötü şeyleri bir liste haline getirebilir,
- şimdi ne tür bir arkadaşlığa gereksinim duyduğunu düşünebilir,
- okulda ya da çevresinde arkadaşlık etmek istediği başka kişilerin olup olmadığını düşünebilir,
- Arkadaşlık etmek istediği kişilerle nasıl arkadaşlık kurabileceğini düşünebilir.
Harekete geçme
Uzun süreli hedef: Gelecek döneme kadar yeni arkadaşlar edinmek
Kısa süreli hedefler:
- haftada bir kez dışarı çıkmak,
- kendini iyi ifade edebilme konusunda çalışmalar yapmak,
- dönem sonundaki partiye kadar cesaret toplamak.
Denetleme
Bir ay içinde konu ile ilgili tekrar konuşulması ve durumun gözden geçirilmesi.
Ödüllendirme
Dönem sonu partisi için alınacak yeni bir giysi.

Problem 2: Gözlük taktığı için alaya maruz kalma
8 yaşında bir kız çocuğu, gözlük takmaya başladıktan sonra giderek utangaçlaşmış ve dışarıya çıkma konusunda isteksiz davranmaya başlamıştır.
Konuşma
Gözlük takma konusundaki duyguları hakkında konuşurken, gözlüğüyle sınıftaki çocukların sürekli alay ettiği ortay çıkar.
Düşünme
Anne-baba ona şu şekilde yardım edebilir:
- önce kendisiyle alay eden çocukları tek tek hatırlamasını sağlamak ve daha sonra kendisiyle alay etmeyen çocukların sayısının daha fazla olduğuna dikkat çekmek,
- gözlük takan insanların bir listesini yapmak,
- bu insanların, kendileri ile alay edildiği takdirde yanıt olarak neler söyleyebileceğini düşünmek.
Harekete geçme
Uzun süreli hedef: Gözlüğünü yılbaşına kadar aksatmadan takmak ve kendisi ile alay edenleri umursamayacak kadar cesur bir insan olmaya çalışmak.
Kısa süreli hedefler:
- Kendisi ile alay edenlere yanıt vermek için en kısa zamanda çalışmalara başlamak (örn. Anne-babayla alıştırma yapmak),
- gözlükleri olan küçücük bir ayı alıp cebine koymak ve böylelikle daha cesaretli davranışlarda bulunmak (ya da başucuna gözlüklü bir ayı resmi çizmek),
- gelecek hafta içinde daha uzun süre gözlük takmak,
- bir ay içinde alaylarda bir azalma olmazsa, anne ya da babanın alay eden çocukların öğretmenleri  ile konuşması.

Denetleme
- Birisi alay ettiği zaman anne ya da babayla konuşulacak,
- Gelecek ay içinde gözlüğü taktığı, fazladan her bir saat için kumbarasına para atılacak.
Ödüllendirme
Bir ay sonra anne ya da baba kumbarasındaki parasını iki katına çıkaracak ve çok istediği özel bir şeyi satın alacak.

Problem 3: Başarısızlık
10 yaşındaki bir erkek çocuğunun karnesi çok kötüdür ve çocuk bu duruma çok üzülmekte ve özgüvenini kaybetmiş gözükmektedir.
Konuşma
Anne-babanın yaptığı konuşma sonucunda kendisini ağabeyinin yanında çok yetersiz gördüğü ortaya çıkar.
Düşünme
Anne- baba bu aşamada şu konularda yardımcı olabilir:
- “En iyi” ve “en kötü” anlarının listesini yapmak
- Başarı konusunda ilk kez kendine güvenini kaybetmeye başladığı anı not etmek. Bunun belli bir olaya bağlı olup olmadığının gözden geçirilmesi (Örneğin, ağabeyinin ortaokula başlaması, annesinin iş değiştirmesi, okulda futbol takımına seçilmemesi vb.)
- Başarılı ve başarısız olduğu dersleri not alıp, başarıların nasıl elde edildiğini ve başarısızlıkların nasıl başarıya dönüştürebileceğini belirlemek,    
 -    Farklı öğretmenlere karşı çocuğun performansına ve duygularına göz atmak
Harekete geçme
Uzun süreli hedef: İlk yazılı ve sözlülere kadar notlarını %5 oranında yükseltmek.
Kısa süreli hedefler:
- Ağabeyiyle yarın konuşup matematik konusunda ondan yardım istemek
- Hafta sonunda yeni bir ev ödevi çizelgesi yapmak
- 6 tane başarısını liste halinde hazırlayıp, yatak odası için bir poster hazırlamak ve daha sonra yeni başarılarını, eskilerinin altına eklemek
- Annenin ya da babanın çocuğun öğretmeni ile görüşmesi
Denetleme
- Her cumartesi kahvaltıdan sonra yaptığı ilerleme hakkında konuşup postere yeni   başarılarının eklenmesi
- 4 hafta içinde anne-babanın öğretmenle tekrar görüşmesi
Ödüllendirme
- Ailece (ağabeyin de katılacağı) sevilen bir parka ya da bir futbol maçına gitmek
 
“Problemler, nasıl başa çıkacağınızı bilirseniz, iyiye kullanabileceğiniz fırsatlardır.”      
Henry J. Kaiser
 

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.889
  • 32.896
  • 512.889
# 30 Nis 2010 01:37:45
ÇOCUĞUMA…

          Sadece bu sabah için, içimden ağlamak geldiği halde yüzünü gördüğümde gülümseyeceğim.
          Sadece bu sabah için, ne giymek istediğinin seçimini sana bırakacağım ve gülümseyerek ne kadar yakıştığını söyleyeceğim
          Sadece bu sabah, çamaşırları yıkamaktan vazgeçip  seninle parkta oynamaya gideceğim
          Bu sabah bulaşıkları lavaboda  bırakıp bulmacanın nasıl çözüldüğünü bana öğretmeni izleyeceğim
          Öğleden sonra telefonun fişini çekip bilgisayarı kapatacağım ve arka bahçede oturup seninle köpükten balonlar uçuracağım
          Bu öğleden sonra dondurma arabası için çığlıklar attığında sana hiç kızmayacağım ve gelirse bir tane alacağım
          Bu öğleden sonra seni ilgilendiren konularda ikinci bir düşünce üretmeyeceğim
          Bu öğleden sonra kurabiye pişirirken bana yardim etmene izin vereceğim ve tepende dikilip düzeltmeye çalışmayacağım
          Bu gece seni kollarımda tutacağım ve nasıl doğduğunu seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım
          Bu gece küvette suları sıçratmana izin vereceğim ve sana hiç kızmayacağım
          Bu gece geç saate kadar oturmana ve balkonda oturup yıldızları saymana izin vereceğim
          Bu gece yanına uzanıp en sevdiğim TV programlarını bir kenara bırakacağım
          Bu gece sen dua ederken parmaklarımı saçlarında dolaştırıp bana en büyük armağanı verdiği için Tanrıya şükredeceğim
          Kayıp çocuklarını arayan anne ve babaları düşüneceğim
          Yatak odaları yerine çocuklarının mezarlarını ziyaret edenleri ve hastane odalarında donuk bakışlarla, daha fazla içlerinde tutamadıkları çığlıklarıyla hasta çocuklarını seyreden anne babaları düşüneceğim
          Ve bu gece yanağına iyi geceler öpücüğü kondurduğumda seni biraz daha sıkı ve biraz daha uzun tutacağım kollarımda Tanrıya senin için teşekkür edip bize yalnızca bir gün daha vermesi için yakaracağım...


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK