Y A Ş L A N I Y O R U Z ! ! !

Çevrimdışı ruken

  • Uzman Üye
  • *****
  • 269
  • 66
  • 269
  • 66
# 26 Eyl 2007 11:20:34
Evet yaşlanıyoruz ne yazık ki....Yaşlanmaya sevinen varmdır acaba.Yada insan yaşlandığına neden üzülür ? Yaşlanmaya üzülemenin nedeni yaşanmamışlıkların çok olması ve sanki genç kalınırsa o yaşanmamışlıklar bir gün mutlaka yaşanacakmış gibi düşünerek genç kalma isteği olmalı.Üzgünüm ama arkadaşlar bir şey yaşanması gereken zamanda yaşanır ve o zaman geçince hala yaşanmamışsa boşuna yaşlanıyorum diye üzülmeyin;çünkü o artık hiç yaşanmayacaktır.Her şeyi zamanında yapmaya çalışın.Yapmak istediğiniz hiç bir şeyi ertelemeyin , o zaman yaşlanıyorum diye üzülmezsiniz.Size yaşlandığınıza üzülmediğiniz güzel günler diliyorum.İyi çalışmalr.

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 26 Eyl 2007 11:41:58
Evde bir değişiklik yapmaya kalktığımda, her şeyin düşünülenden iki misli daha pahalıya geldiğini ve iki misli daha uzun zaman aldığını öğrendim. Yaş: 48
 Tasalandıklarımın çoğunun gerçekleşmediğini öğrendim. Yaş: 64

• Evde yapılmış kurabiyelerin sıcakken yenmesi gerektiğini öğrendim. Yaş: 29

• Çocuksuz çiftlerin çocuğunu nasıl yetiştirmen gerektiğini daima senden çok daha iyi bildiklerini öğrendim. Yaş: 29

• Hiç bir kalite malın ucuz bir fiyata satılmadığını öğrendim. Yaş: 52

• İnsanlara iyi davranmanın hiçbir maliyeti olmadığını öğrendim. Yaş: 66

• Haklı olan insanlarla tartışmanın ne kadar zor olduğunu öğrendim. Yaş: 38

• İyi kalpli olmanın mükemmel olmaktan daha önemli olduğunu öğrendim. Yaş: 70

• Bir tartışmayı tatlıya bağlanmadan yatağa gidilmemesi gerektiğini öğrendim. Yaş: 73

• Bugün yediğim baklayı yarın üzerimde fazla kilo olarak göreceğimi öğrendim. Yaş: 39

• Biri “sorun para değil ilkelerdir” dediğinde, sorunun genellikle para olduğunu öğrendim. Yaş: 65

• Tepki göstermenin düşünmekten çok daha kolayımıza geldiğini öğrendim. Yaş: 55

• Yaşamın kimi zaman insana ikinci bir şans tanıdığını öğrendim. Yaş: 62

• Ailemin beni sevmesi için daima mükemmel olmam gerekmediğini öğrendim. Yaş: 18

• Küçük kararları aklımla, büyük kararları ise kalbimle almam gerektiğini öğrendim. Yaş: 52

• Sevmek ve sevilmenin dünyadaki en büyük neşe kaynağı olduğunu öğrendim. Yaş: 78

• Uygun giyimim başarı için yardımcı olduğunu öğrendim. Yaş: 28

• Bir eşle tartışmada, ilk “Özür dilerim, kalbini kırdım, lütfen beni affet” diyenin kazanan taraf olacağını öğrendim. Yaş: 51

• Evlilik yıldönümünü unutmamın bir facia olabileceğini öğrendim. Yaş: 44

• Kimsenin sır saklayamadığını öğrendim. Yaş: 17

• İnsanların uçaktaki “Lütfen motorlar duruncaya kadar kalkmayınız” uyarısı hariç, her makul uyarıya uyacaklarını öğrendim. Yaş: 51

• Bir insanın en büyük ihtiyacının takdir edilmek olduğunu öğrendim. Yaş: 45

• Ne zaman acelem olsa, önümdekilerin acelesi olmadığını öğrendim. Yaş: 29

• Bütün kadınların çiçek yollanmaktan hoşlandıklarını öğrendim. Yaş: 33

• Seven, sadık bir eşin, bir erkeğin en değerli hazinesi olduğunu öğrendim. Yaş: 68

• Hiç bir erkeğin, bir kadının gözyaşları ile baş edemeyeceğini öğrendim. Yaş: 49

• Sevgi evde öğretilmemişse, başka yerde öğrenmenin zor olduğunu öğrendim. Yaş: 51

• Fikirlerin sorulmasından herkesin hoşlandığını öğrendim.

• Para her şey değildir diyenlerin genellikle çok parası olan kimseler olduğunu öğrendim. Yaş: 66

Çevrimdışı mtdemirci

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 26 Eyl 2007 12:16:40
AKSA hocam, kafamı karıştırdınız. 29 dan başlıyor ve gidiyor...
Kaç yaşındayım ben şimdi ???

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 26 Eyl 2007 12:22:09
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
AKSA hocam, kafamı karıştırdınız. 29 dan başlıyor ve gidiyor...
Kaç yaşındayım ben şimdi ???
  Hocam kendinizi kaç yaşında hissediyorsanız o yaştasınız,önemli olan sağlığınızın yerinde olmasıdır.

Çevrimdışı semoşş

  • Uzman Üye
  • *****
  • 398
  • 80
  • Lise Branş Öğrt.
  • 398
  • 80
  • Lise Branş Öğrt.
# 26 Eyl 2007 12:48:35
Aksa hocam benim yaşım daha genç ama şuan içinde bululnduğum durumdan dolayı kendimi çok yaşlı hissediyorum ben ne  yapmalıyım :(

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 26 Eyl 2007 13:46:03
Yaşlılık
 
Günler günleri kovalarken, zamanda ilerliyor
Dün daha çocuk iken, bu gün baba oluyor
Dertler kederler sırtına bindikçe de biniyor
Akrep yelkovan dönerken, insanda yaşlanıyor

Eski gülücükler nerde, suratlar somurtuyor
Yüze çizgiler girince, saçlarda ağarıyor
Aynalar düşman artık, bizi genç göstermiyor
Yaşlandık mı gerçekten yoksa, aynalar mı yalan söylüyor

Yılları horca harcarken, günler değerleniyor
Günleri bir yana bırak, saniye önemseniyor
Torunu kucağa alınca, bir de dede oluyor
Bunca tedirginlik neden, Ölüm mü yaklaşıyor…
 

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 26 Eyl 2007 13:48:03
Yokuşa yüzün yok inişe dizin
Uzaği yakını pek görmez gözün
Sanki bize tarif olur sözün
İhtiyarlık başa geldigi zaman

Ağrıdan sızıdan durmaz yakının
Çare arar sağa sola bakınır
Az yese çok yese hemen dokunur
İhtiyarlık başa geldigi zaman

Yedek parçan olur igne surup
Ne faydası var ne yaparsan yap
İflas etmiş ciger yorulmuş bir kalp
İhtiyarlık başa geldigi zaman

Dizler titrer sonra belin bükülür
Damarlarından sıcak kanın çekilir
Saç sakal agırır dişler dökülür
İhtiyarlık başa geldigi zaman

Ayakların baston ile üç olur
Gençlikte koştugun gönler hiç olur
Konussan suç olur sussan suç olur
İhtiyarlık başa geldigi zaman

Arkadaşın olur evde çocuklar
Eşin dostun seni arada yoklar
Torunların alır bastonu saklar
İhtiyarlık başa geldigi zaman

Biri olup ayrıldı ise eşenden
Kalan gitmek ister onun pesınden
Çıkaramaz hayalinden düsünden
İhtiyarlık başa geldigi zaman

Ne çabuk geçiyor baharlar gözler
Zamanın akımına uymusuz bizler
İnsan yaşlanınca ölümü gözler
İhtiyarlık başa geldigi zaman


Çevrimdışı aslıhan83

  • Aktif Üye
  • **
  • 65
  • 14
  • 65
  • 14
# 26 Eyl 2007 13:50:57
insan kendini kaç yaşında hissediyorsa bence o yaştadır.nice tanıdıklarım var 15-16 yaşında hayattan bıkıp usanmış nice tanıdıklarım var(biri de babaannem)90 a merdiven dayamış ama hala gelecekle ilgili plan kurabiliyor(babaannem benim bir an önce anne olmamı istiyor çocuğumu o büyütcekmiş:))...bense arada bir yerlerdeyim hayatın gidişatına göre değişiyor ama sanırım biraz olgunlaşmaya(yoksa yaşlanmak mı???)başladım:)(bu arada henüz 24 yaşındayım)

Çevrimdışı aslıhan83

  • Aktif Üye
  • **
  • 65
  • 14
  • 65
  • 14
# 26 Eyl 2007 14:44:31
"bandıra bandıra ye beni" şarkısını hızlı söylemeye çalıştığınız günler varsa

Rönesans sanatçılarını ilk kez Ninja Kaplubağaların ismi olarak tanıdıysanız

Tele On diye bir kanalı hatırlıyorsanız

Haftasonları çizgi film izlemek için erken kalkmanın ne demek olduğunu biliyorsanız

Şirinler geyiğini arkadaşlarınızla mutlaka çevirdiyseniz (Şirine aslında Gargamel tarafından yapıldı...)

Beğenseniz de beğenmeseniz de tüm çizifilmleri art arda izliyorduysanız

Bir Başka Gece çocukluk hayatınızdaki en görkemli şovsa

Pazar geceleri yıkanma günüyse

Seden Gürel'in neden öyle giyindiğini şimdi sorguluyorsanız

Müzik yelpazesi hayatınıza büyülü yabancı müzisyenler kattıysa

Bir sanal bebeğiniz olmuşsa,

Tetris'i süper hızla oynayabiliyorsanız,

MIRC ergenliğinizin önemli bir parçası olmuşsa(a/s/l ne demek biliyorrsanız)

ICQ nun 11 haneli rakamını ezberlemeye çalışmışsanız.

Pili bitmesin diye kasetleri kalemle havada sarmışsanız,

Çizgifilm şarkılarının ingilizce veya japonca olsa da ezberlemişseniz

Kokulu silgiye, deftere, kaleme harçlığınızı yatırdıysanız.

Eti Cin, Eti Puf, ABC, Balık Kraker, Negro, Bonibon,
Topitop, Yumiyum...vb çok seviyorsanız ve her zaman yeme kabiliyetiniz varsa

Sulugöz'ü düşününce bile ağzınız sulanıyorsa

Küçük bir kızsanız Sindy ile Barbie'yi karşılaştırıyorduysanız

Tsubasa'yı ve küre biçimindeki sahanın sonundaki dev kaleyi hatırlıyorsanız

"Hey Corç versene borç" deyince cevabı hemen yapıştırabiliyorsanız

Macarena dansını yapabiliyorsanız

TV den çekilmiş çizgifilmli sayısız kere izlediğiniz VHS leriniz varsa

Telefonların jetonla çalıştığını hatırliyorsanız

İstop diye bağırdığımızda renk yakalamaya çalışırken onun aslında stop olduğunu uzun zaman önce çözmüşseniz

Saçları renkli ve uzun patlak gözlü çirkin trolleri bile bir furyada satın almışsanız.

Capri Sun ın reklamı ve melodisini hatırlıyorsanız.

Annenizin mavi ped torbalarını şişirip patlattıysanız.

Power Rangers'ın renklerini hatırlıyorsanız

Mc Donalds a gitmek için ailenize yalvardıysanız

Olacak O kadar, Yasemin'in penceresi, Hadi Anlat Bakalım, Adam Olacak Çocuk, Saklambaç.. gibi programları hatırlıyorsanız.

Lambada'nın müziği kulağınızda çalabiliyorsa

"Nereye çufçufluyoruz"un kimin dediğini biliyorsanız.

Sayısız joystik kırdıysanız ve gün gelince artık joystik satılmadığını fark ettiyseniz

Fame City cennetle eşdeğerse

En sevdiğiniz sayı altıysa

Prince of Persia'da alttaki dikenlere düşünce çıkan dınnzk sesini ve kanları hatırlıyorsanız

Mon Ami 48 lik boyalardaki altın ve gümüş renkleri statü sembolüyse

Gençlik hayaliniz Beverly Hills teki havuzlu arabalarsa.

Uhuyla oynamanın zevkini biliyorsanız

Kolalı jelibonun önce kapağını yediyseniz

annenizin poşetler dolusu taso,misket, sporcu kağıtları,
gazoz kapaklarını attığını öğrenince ağladıysanız
Peçete, kağıt, poşet vb... koleksiyonu yapmışsanız
...


EVET YAŞLANIYORUZ

Çevrimdışı öğretmenim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 198
  • 159
  • 198
  • 159
# 26 Eyl 2007 15:09:20
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
"bandıra bandıra ye beni" şarkısını hızlı söylemeye çalıştığınız günler varsa

Rönesans sanatçılarını ilk kez Ninja Kaplubağaların ismi olarak tanıdıysanız

Tele On diye bir kanalı hatırlıyorsanız

Haftasonları çizgi film izlemek için erken kalkmanın ne demek olduğunu biliyorsanız

Şirinler geyiğini arkadaşlarınızla mutlaka çevirdiyseniz (Şirine aslında Gargamel tarafından yapıldı...)

Beğenseniz de beğenmeseniz de tüm çizifilmleri art arda izliyorduysanız

Bir Başka Gece çocukluk hayatınızdaki en görkemli şovsa

Pazar geceleri yıkanma günüyse

Seden Gürel'in neden öyle giyindiğini şimdi sorguluyorsanız

Müzik yelpazesi hayatınıza büyülü yabancı müzisyenler kattıysa

Bir sanal bebeğiniz olmuşsa,

Tetris'i süper hızla oynayabiliyorsanız,

MIRC ergenliğinizin önemli bir parçası olmuşsa(a/s/l ne demek biliyorrsanız)

ICQ nun 11 haneli rakamını ezberlemeye çalışmışsanız.

Pili bitmesin diye kasetleri kalemle havada sarmışsanız,

Çizgifilm şarkılarının ingilizce veya japonca olsa da ezberlemişseniz

Kokulu silgiye, deftere, kaleme harçlığınızı yatırdıysanız.

Eti Cin, Eti Puf, ABC, Balık Kraker, Negro, Bonibon,
Topitop, Yumiyum...vb çok seviyorsanız ve her zaman yeme kabiliyetiniz varsa

Sulugöz'ü düşününce bile ağzınız sulanıyorsa

Küçük bir kızsanız Sindy ile Barbie'yi karşılaştırıyorduysanız

Tsubasa'yı ve küre biçimindeki sahanın sonundaki dev kaleyi hatırlıyorsanız

"Hey Corç versene borç" deyince cevabı hemen yapıştırabiliyorsanız

Macarena dansını yapabiliyorsanız

TV den çekilmiş çizgifilmli sayısız kere izlediğiniz VHS leriniz varsa

Telefonların jetonla çalıştığını hatırliyorsanız

İstop diye bağırdığımızda renk yakalamaya çalışırken onun aslında stop olduğunu uzun zaman önce çözmüşseniz

Saçları renkli ve uzun patlak gözlü çirkin trolleri bile bir furyada satın almışsanız.

Capri Sun ın reklamı ve melodisini hatırlıyorsanız.

Annenizin mavi ped torbalarını şişirip patlattıysanız.

Power Rangers'ın renklerini hatırlıyorsanız

Mc Donalds a gitmek için ailenize yalvardıysanız

Olacak O kadar, Yasemin'in penceresi, Hadi Anlat Bakalım, Adam Olacak Çocuk, Saklambaç.. gibi programları hatırlıyorsanız.

Lambada'nın müziği kulağınızda çalabiliyorsa

"Nereye çufçufluyoruz"un kimin dediğini biliyorsanız.

Sayısız joystik kırdıysanız ve gün gelince artık joystik satılmadığını fark ettiyseniz

Fame City cennetle eşdeğerse

En sevdiğiniz sayı altıysa

Prince of Persia'da alttaki dikenlere düşünce çıkan dınnzk sesini ve kanları hatırlıyorsanız

Mon Ami 48 lik boyalardaki altın ve gümüş renkleri statü sembolüyse

Gençlik hayaliniz Beverly Hills teki havuzlu arabalarsa.

Uhuyla oynamanın zevkini biliyorsanız

Kolalı jelibonun önce kapağını yediyseniz

annenizin poşetler dolusu taso,misket, sporcu kağıtları,
gazoz kapaklarını attığını öğrenince ağladıysanız
Peçete, kağıt, poşet vb... koleksiyonu yapmışsanız
...


EVET YAŞLANIYORUZ

  Hocam bu nekadar güzel bir yazıymış okuyunca bile gözlerim doldu.Çok mu yaşlandık biz yoksa  herşey çok çabuk mu değişiyor?
   

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 26 Eyl 2007 16:53:14
              Yaşlılık 

Vazifeyi bitirip ücreti bekleme, dünya ve içindekilerden sıyrılıp, Rahmânın rahmetine müteveccih olma zamanı sayılan yaşlılık hâli, bir bakıma insanın en neşeli anıdır. Onu dışından ele alıp mütalâa edenler alabildiğine hoyrat gösterebilir. Haddizatında o, tıpkı hazan mevsiminde olduğu gibi, yaprak yaprak dökülüşün, çiçek çiçek soluşun, alabildiğine bir ihtişamla yeniden varoluşun remzidir.

Yokluğu yok etmişler için yurt değiştirmeden, cilt değiştirmeden acı duymak şöyle dursun, ders alıp irfana ermişlerin bin can ile arzuladıkları bir meseledir o. Dökülen siyah saçlarından, kaybettiği gençliğinden ve güzelliğinden müteessir olanlar, sonsuza ermedeki gerçek hazzı kavrayamamış nâdânlardır. Olmanın ölümde; filizlenmenin çürüyüp yok olmada saklı bulunduğunu sezenler, bu oda değiştirmeyi gülerek karşılamış ve ruhun asıl vatanına geçişi izanına varmışlardır. Bu noktadan başlarındaki ikaz edici her beyaz nur, Cennetlerin ufkundan yorgun dimağın mahfazasına aksetmiş bir lema sayılmış ve ebedî istirahat âlemine karşı onlarda ciddi bir iştiyak uyanmıştır.

Peygamberler babası Hazret-i İbrahim (as) başındaki beyaz tüyün melekler katında olgunluk, saygı, değerlik ve vakar nişanı olduğunu öğrendiği an "Vakarımı arttır Allahım" demiştir. Hakkın kendi yolunun ak saçlılarına azap etmeyeceği müjdesini bize ulaştıran Yaratılışın Gayesi, rahmete çok muhtaç olanlara en büyük bir rahmanî teselli getirmiştir.

Evet "Aile efradı içinde yaşlı, ümmeti içinde nebî gibidir. Büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir." diyen Söz Sultanı, herşeyini kaybetmiş yaşlıya, beşerî imkânlarla ulaşılmaz bir pâye bahşetmiştir. Hele masum çocuklarla aynı değerde tutup da "İhtiyarlarınız olmasaydı, belâlar başınıza sel gibi akacaktı" fermanı var ki, sinn-i kemali insanın en sevimli hayat devrelerinden daha sevimli hâle getirir.

İnsan âcizliği ve imkânsızlığı nisbetinde kuvvetli dayanaklar arama lüzumunu hisseder, gençlik ve sıhhat çok defa onu kendinden, iç dünyasını kontrolden habersiz kılar. Vasıtaların üstüne çıkıp, içinde yüzüp durduğu İlâhî rahmete karşı şuurlu mukabeleden mahrum bırakır. Her gün kendinden bir parça kopup gittiğini, görüp hissettiği andan itibarendir ki verdiği, yitirdiği şeyleri geri alma yoluna girer ve ciddî tedarike başlar.

Evet:
"Günde bir taşı bina-yı ömrümün düştü yere
Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber."

der, içindeki beka arzusunu gerçekleştirmeye çalışır. Böylece gençlikle, güç ve kuvvetle aşılamayan tepeler aşılır, perdesizliğe ulaşılır ve inayetin şirin cemali görünür.

Bu vaziyette bir fanî, en elemli ve bulanık dakikalarını, en duru, en zevkli saatlere çevirir, âdeta bir trenle vatanına dönen cuda–yı vatan yolcu gibi, ara sıra başını dışarı çıkarır. "Nerede kaldı şu visal durağı, şu var olduğum yer? Nerede sevdiklerimin bulunduğu diyar?" Analarımı, atalarımı şefkatli sinesinde besleyen o dağ ve bağlar?" der, bir an evvel bütün dostlara, dostların dostluğu, dostluğuna nisbeten zerre olmayan Kâinatın Kâlbine kavuşmak için can atar durur.

Gelip geçmişlerin feyizli meclislerine, sofra sofra saadetlerin önüne serildiği yüksek saraylara, hem de uhdesine almış olduğu ağır bir yükten kurtulmuş olarak ermek, ruhun ebedî emeli ve gönül denen muammanın tek vesile-i itminanıdır. Ruh bütün hayat boyunca, beden kafesinden kurtulup bulutları aşmak ve Lâhut âlemine doğru uçmak için çırpınıp durur. Ölüm onun azadı, terhisi ve kendine dönüşü olur ki, binde birlerle ancak duyduğu, gördüğü, tattığı kayıtlılıktan kurtulup Hüdâya ait esrarı birden görür, duyar ve doyar. O esrarın tercümanının dilinde, gözün görmediği, kulağın işitmediği ve hiçbir kâlbin kavrayamadığı, o sonsuzluğun, sonsuz, turfanda güzelliklerini, ruh; bu kayıtsızlıkla, hem hafifliğine denk bedenini dahi alıp yükseltmek suretiyle, beka bulmuşların rasathanesinden seyredip kendinden geçer. Eli kolu bağlı bîçare esirler için bundan daha büyük saadet tasavvur edilir mi?

İşte ihtiyar, elinde olarak veya olmayarak böyle düşünme ve böyle görmeye yükselmiş; hayatının her anında yüzlerce seneyi sıkıştıracak hâle gelmiş, Allahın en bahtiyar bendesi ve çevresi için de bir vakar âbidesidir. İnsanların çocukluk heveslerine hitab eden bütün gelip geçici teylerden sıyrılmış; herşeyde İlâhî isimlerin titreşip durduğunu, bu taş ve toprak ülkesinin tamamen öte hesabına işlettirdiğini hicapsız müşahede etmiş ve bilûmum duygularıyla bezme girmiş, fena âlemin ekşi yüzünden baki tebessümler arz eden canlı bir tablodur ihtiyar...

Alnının parlaklığını, gözünün uhrevî sürmesini, esrarengiz yolların, ufunetli dehlizlerin tozu toprağı bozamaz, kirletemez. O, îmânının derecesine göre buraları uçarak geçer ve kâlbinin ziyasıyla sürçmeden yürür gider.

Kabre güler, ölüme kucak açar. Zira Yunus diliyle o ballar balını bulmuştur. Gayrı varlığının talan edilmesine gam yemez. Dostların buluştukları yerin ateşi onun da içine düşmüştür. Artık, varsın fanînik onun kadehini devirsin.. Güneşini yere indirip, yıldızlarını başına saçsın, semasında ışık bırakmasın. Tâ ki kâlbinin dudağında Cennetlerden gelmiş ümitten tebessümleri çizgi çizgi görünsün ve yesin bütün heykelleri tar u mar olsun, yıkılsın.

İhtiyar bunu ihtiyar edendir. İhtiyar Hakkı ihtiyar edendir. İhtiyar Resûlüllahı, yârânlarını ve bütün ihtişamiyle âhiret bahçelerini ihtiyar edendir. Ne mutlu kendini bulmuş, kâlbiyle buluşmuş ihtiyara... Yazıklar olsun ölüm eşiğinde imânsıza, ümitsize ve cesediyle beraber ruhu da yıpranmış hesapsıza!..


 

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.985
  • 443
  • 1.985
  • 443
# 26 Eyl 2007 16:58:27
Süper Baba'nın müziğini flütle çalmışsanız

LC Waikiki veya benetton tüm renkleriyle kıyafetlerinizde önemli markalar olduysa...

SHOW TV'nin müziğini hala hatırlıyorsanız dup dıbu dıp dıp dıbı dıp dum...Tabi ki bir de :İyi TV eyç bi bi, eyç bi bi iyi TV

Önce hüplet sonra gümlet' hayat felsefeniz olmuşsa

Bizimkiler dizisi ertesi gun okul oldugunu bi sureligine unutturduysa

Parliament pazar gecesi sinemaları müziğini duyduğunuzda içinizde hala garip duygular uyanıyorsa (yarın okul var hüznü, ailenin seni yatırıyor olmasına duyduğun kızgınlık, o güzel mavinin romantizmi...)

Polis Akademisindeki her sesi çıkaran adama hayranlık duyuyorsanız

Elm sokağında kabus yüzünden hala yatağın altına bakmaktan korkuyorsanız

Chucky yüzünden en sevdiğiniz oyuncağınızı bile göz önünden kaldırmışsanız

Okulda coca-cola kutusunu ezip mac yaptiysaniz (kızlar yan yatırıp üstüne tam ortasına ayagı yerlestirip ustune basıp yururlerdi, topuklu ayakkabı gibi olurdu)

Apartmanin altindaki zil veya taksi diafonuna basmak müthiş heyecanlı bir yaramazlıksa

Tutti frutti çok ayıp ve olağanüstü merak uyandırıcı bir şovsa

Dört tekerlekli ayakkabının üstüne takılan patenlerden sonra roller bladeler size büyüleyici geldiyse

Bakkala gönderilmenin en güzel yanı küçük sarellenin dibini minik plastik kaşığıyla kazımak veya leblebi tozu yiyip konuşmaya çalışmaksa

Aterideki ördek vurmaca oyununda silahın nasıl çalıştığına hala kafa yoruyorsanız

Işıklı spor aykkabılar hava atmanın önemli bir unsuruysa

Bayramda harçlıklarla aldığınız ilk şey kinder süpriz yumurtasıysa(kağıdını tırnakla yırtmadan dümdüz yapmak da sabır ister doğrusu)

Clementine sizde derin izler bırakmışsa

Kasete kayit yapilabilmesi icin alt tarafinda bulunan karelerin bantla kapatilmasi gerektiğini öğrenmenin önemini biliyorsanız

Commodore 64'de tornavidayla kasetin kafa ayarını yaptıysanız

Anne saat kaç, simiiit, birdir bir, çay kahve gazoz, akşam ebesi, dansa davet, çatlak patlak, yakan top gibi kalabalık oynanan sokak oyunlarından sonra anneniz sizi balkondan yemeğe çağırmışsa

bandıra bandıra ye beni' şarkısını hızlı söylemeye çalıştığınız günler varsa

Rönesans sanatçılarını ilk kez Ninja Kaplubağaların ismi olarak tanıdıysanız

Tele On diye bir kanalı hatırlıyorsanız

Haftasonları çizgi film izlemek için errken kalkmanın ne demek olduğunu biliyorsanız

Şirinler geyiğini arkadaşlarınızla mutlaka çevirdiyseniz (Şirine aslında Gargamel tarafından yapıldı...)

Beğenseniz de beğenmeseniz de tüm çizifilmleri art arda izliyorduysanız

Bir Başka Gece çocukluk hayatınızdaki en görkemli şovsa

Pazar geceleri yıkanma günüyse

Seden Gürel'in neden öyle giyindiğini şimdi sorguluyorsanız

Müzik yelpazesi hayatınıza büyülü yabancı müzisyenler kattıysa

Bir sanal bebeğiniz olmuşsa,

Tetris'i süper hızla oynayabiliyorsanız,

MIRC ergenliğinizin önemli bir parçası olmuşsa(a/s/l ne demek biliyorrsanız)

ICQ nun 11 haneli rakamını ezberlemeye çalışmışsanız.

Pili bitmesin diye kasetleri kalemle havada sarmışsanız,

Çizgifilm şarkılarının ingilizce veya japonca olsa da ezberlemişseniz

Kokulu silgiye, deftere, kaleme harçlığınızı yatırdıysanız.

Eti Cin, Eti Puf, ABC, Balık Kraker, Negro, Bonibon, Topitop, Yumiyum...vb çok seviyorsanız ve her zaman yeme kabiliyetiniz varsa

Sulugöz'ü düşününce bile ağzınız sulanıyorsa

Küçük bir kızsanız Sindy ile Barbie'yi karşılaştırıyorduysanız

Tsubasa'yı ve küre biçimindeki sahanın sonundaki dev kaleyi hatırlıyorsanız

'Hey Corç versene borç' deyince cevabı hemen yapıştırabiliyorsanız

Macarena dansını yapabiliyorsanız

TV den çekilmiş çizgifilmli sayısız kere izlediğiniz VHS leriniz varsa

Telefonların jetonla çalıştığını hatırliyorsanız

İstop diye bağırdığımızda renk yakalamaya çalışırken onun aslında stop olduğunu uzun zaman önce çözmüşseniz

Saçları renkli ve uzun patlak gözlü çirkin trolleri bile bir furyada satın almışsanız.

Capri Sun ın reklamı ve melodisini hatırlıyorsanız.

Annenizin mavi ped torbalarını şişirip patlattıysanız.

Power Rangers'ın renklerini hatırlıyorsanız

Mc Donalds a gitmek için ailenize yalvardıysanız

Olacak O kadar, Yasemin'in penceresi, Hadi Anlat Bakalım, Adam Olacak Çocuk, Saklambaç.. gibi programları hatırlıyorsanız.

Lambada'nın müziği kulağınızda çalabiliyorsa

'Nereye çufçufluyoruz'un kimin dediğini biliyorsanız.

Sayısız joystik kırdıysanız ve gün gelince artık joystik satılmadığını fark ettiyseniz Fame City cennetle eşdeğerse

En sevdiğiniz sayı altıysa

Prince of Persia'da alttaki dikenlere düşünce çıkan dınnzk sesini ve kanları hatırlıyorsanız

Mon Ami 48 lik boyalardaki altın ve gümüş renkleri statü sembolüyse

Gençlik hayaliniz Beverly Hills teki havuzlu arabalarsa.

Uhuyla oynamanın zevkini biliyorsanız

Kolalı jelibonun önce kapağını yediyseniz

annenizin poşetler dolusu taso,misket, sporcu kağıtları, gazoz kapaklarını attığını öğrenince ağladıysanız Peçete, kağıt, poşet vb... koleksiyonu yapmışsanız

EVET YAŞLANIYORUZ

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 26 Eyl 2007 17:10:26
            Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider."
Çünkü kimse otuz beş yaşında olmayı "ömrün ortası " olarak görmüyor.
Artık otuz beş yaşına varmış hiç kimse şair gibi "hangi resmime baksam ben değilim!" diye düşünmüyor!
Artık hayat hızlı.
Dante'yi unutun; Cahit Sıtkı bile bugünün hızına akıl erdiremezdi.
Öyle ağır ağır; yedire yedire değil göz açıp kapayıncaya kadar insan otuz beşine geliveriyor...
O yüzden de Cahit Sıtkı'nın "Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?/Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?" diye sormaya başlayan insanıyla, günümüzün gencecik otuz beşliği arasında dağlar kadar fark var!
Şiirlerin eskimesi için aslında üzerlerinden asırlar geçmesi gerekir ama Cahit Sıtkı'nın şiirinin başına gelen özel bir talihsizlik!
Oysa şu dizeleri bir okuyun...

"Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız."
Çok anlamlı, derin duyguları kurcalayan dizeler değil mi bunlar?
Şiiri okurken içimizden adını "Elli Yaş" yapsak, olmaz mı? Yoksa kırkların ortası daha mı doğru ve "orta"lama olur?
Şuna sağlıklı, dinç yaşlanmak desek, ölür müyüz?
Bunu yazdım ya, şimdi "Sen kendinden söz etsene asıl!" diyenler olacak belki.
Kendime dair tutumuma gelirsem, ne gencim artık ne de henüz yaşlıyım. Bir tuhaf "yer"deyim; nasılsam öyle, hiç zorlamadan...
Gittiği yere kadar böyle gider, sonrası malum!
Şöyle yazıyordu: "Neden 60 yaşındayken kendinizi 35 yaşındaymış gibi hissetmeyesiniz!"
İyi de "hissetmek" lafını görünce insan zihni durmuyor ki!
Bugün 60 yaşında olan tanıdıklarımın 35'lerindeki hallerini gözümün önüne getirmeye çalıştım.
Merak ettim, gerçekten kendi otuz beşlik hallerindeki gibi hissetmeyi isterler miydi?
Sorsanız, yalandan veya bir heves "tabii, elbette" derler. Ama gerçek nasıldı?
Bence şöyle...
Çoluk çocuğa karışmışsın ama tam "karışmış"sın!..
Çocukların tatlı bebeklik halleri bitmiş, okul sorunları başlamış ki, aman Allah!..
Karınla aran iyi ama o kadar işte; artık sadece "iyi!.."
Yok evli değilsen; öyle dağılmışsın ki, toparlanamıyorsun. Aşk var, acı var; aşk yok, yine acı var!..
Ne 20'likler gibi delikanlı ne de 40'lıklar kadar durmuş oturmuş bir çekiciliğe sahipsin!..
Tam da hayatın harala gürelesine esir olduğun yaşlardasın.
Kariyer basamağında ortalarda falan değil, hâlâ başlardasın! İşler hâlâ yoluna girmemiş, hâlâ çıktığın gibi inebilirsin de o basamaklardan, öyle davranıyorlar sana!..
O halde soruyorum: İster misin o yıllardaki, o yaşlardaki gibi hissetmeyi?
Sonuç olarak...
"His" meselesi netamelidir. Ne hormonlar tam söz geçirebilir hislere ne de doğru beslenme yöntemleri!..
Nasıl yaşlandığımızla değil, nasıl yaşadığımızla ilgilidir hislerimiz.
Hani diyorum ki, anti-aging, real-aging, hepsi tamam! Fakat şu "hissi" konuları araya karıştırmasak, iyi olmaz mı?
Cesaretiniz varsa, "Neden 60'ınızdayken 35'inizdeki gibi koşup oynamayasınız" deyin ve onun yolunu gösterin (ki tabii işin o tarafı biraz yaş!) ciğerimizi yiyin!

Çevrimdışı ajda35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 7.680
  • 33.292
  • 7.680
  • 33.292
# 26 Eyl 2007 22:40:12
yaşlanmak doğal bir durum, geçenlerde 8 yaşındaki kızım sordu
_ anne neden insanlar hayatını yaşlılıktan gençliğe sonra bebekliğe doğru yaşamıyorlar ? diye
 korkunç bir şey olurdu herhalde.... :)

Çevrimdışı mtdemirci

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 27 Eyl 2007 19:49:43
ERGENEKONCELAL hocamın "Eski zamanları özleyen var mı?" konusundaki yazısı:


ESKİDEN
Çember çevrilir, Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
Bebekler bezden, Silahlar tahtadan,
Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin
İsimleri konulur,
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen, Bize...
Bizde pişen komşuya düşerdi.
Geceler ayaz, Sokaklar karanlık,
Yıldızlar parlak olurdu.
Turşu, salça, mantı, Evde yapılır,
Karpuz kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği, Pencere camımıza yaslanır,
Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır, Evlerde soba yakılır,
Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Merdiven çıkılır,
Aidat ödenmez, Yönetici seçilmezdi.
Evler badanalı, Sokaklar lambasız,
Mahalleler bekçili olurdu. Ajans radyodan dinlenir,
Çizgi roman okunur, Defterlere kenar süsü yapılırdı.
Hayat, Arkası yarın gibiydi,
Kesintisizdi.
Her gün yaşanacak bir şey vardı. Herkes kendi düşünü kurar,
Kendi hayatını oynardı.
ŞİMDİ
Herkes
      Yoğun, Yorgun Ve Tek başına...

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK