8 Mart'ta Enstitü yönetim kurulunun onayı ile kendi alanımda tezli yüksek lisans programımdan mezun oldum. 2010 yılında başladığım yüksek lisansta, 1 yıl içerisinde dersleri başarı ile tamamladıktan sonra zorlu bir sürece girdim. O yıllar çalışmıyordum, öğretmen değildim. Geleceğe ilişkin ekonomik kaygılar, bazı psikolojik sıkıntılar baş göstermeye başlayınca, devam ettiğim tez çalışmama bir süre ara verdim. Normal öğrenim süresini aşınca maddi manevî her açıdan stres dolu, sonu görünmeyen bir yola girdiğimi fark ettim. O ara veriş, ardı arkası kesilmeyen erteleyişler, beraberinde yıllarımı aldı götürdü benden. 2014'te atandım, kendimi toparlamaya çalışmam bir hayli zamanımı aldı. Ya öylece olduğu gibi arkamda bırakacaktım ya da önüme bakıp devam edecektim. Bu kadar emekten sonra bırakmak olmaz deyip bir gayretle, yaşadığım her türlü aksiliğe rağmen tamamladım ve mezun oldum.
Bunu neden paylaştım. Lisansüstü eğitimlerini tamamlamış öğretmenlerin ek ders ücretini %5 artırımlı alacak olmalarının ve bir kademe verilmesinin, -ne acı ki- eğitim camiasindaki diğer öğretmenler tarafından (istisnalar hariç) "yeterli" hak olarak görülüp, bunlara ilaveten bir de ek hizmet puanı almalarını "çok görmeleri" işin asıl düşündürücü kısmı. Daha kendi içimizde birbirimizin hakları için birlikte olamıyorken, kimden ne talep edebileceğimiz hususunda ümitsizim. Geçmiş yıllarda yüksek lisans-doktora mezunu öğretmenlere (hatta bu eğitimlerini tezsiz yapanlara bile) ek hizmet puanı verilmişken şimdi verilmemesi nasıl bir zekanın ürünüdür. O yıllarda mezun olmamış olmak şanssızlığımız olabilir mi? Yaşadığım onca zahmete, zorluğa, yorgunluğa, yıpranışa, maddi kayba karşılık bunun bedeli, bu ek hizmet puanının verilmediğini öğrenmek olmamalıydı.
Lisansüstü Eğitimini Doğu'dan kaçmak için kullananlarla bir tutulup eğitim özründen olduk, tamam dedik. Haftada bir günün öğrenim gördüğümüz yere gidebilmek için boşaltılmasını rica ettik. Bunu bile bin bir açıklama, uğraş ile yaptırabildik.
Bu ülkede üreten, araştıran, soran, çalışan, didinen, eğitim için bilim için insanlık için bir şeyler yapmak boşa kürek sallamak "gibi". Ne kadar boş insan olursan, ne kadar üretmez, kendini geliştirmezsen, o kadar mutlu, rahat, sorunsuz, stressiz yaşarsın. Derse girip çıkmak, öğretmenler odasında lak lak dedikodu yapmak dışında yaptığı bir şey olmayan öğretmen ile zor şartlar altında çalışan üreten öğretmeni aynı kefeye koyan zihniyeten tiksiniyorum.
"Kendinize yüksek lisans yapıyorsunuz, ne puanı?" diyen şuuru yitik öğretmenlerin var olduğunu bilmek, hakkımız olanı alamamaktan daha beter bir duygu. Kahretsin. Kahrolsun böyle düzen!
Daha ne kadar hayal kırıklığı yaşayacağız. Daha ne kadar "yaşamak" yerine haklı mücadelelerimizin peşinden koşmakla geçireceğiz ömrümüzü. Daha, ne kadar...