Yusuf Tekin: Dindar Nesil Yetiştiriyorlar Eleştirisi Haksızlık

Milli Eğitim Müsteşarı Yusuf Tekin yeni müfredat taslağına ilişkin merak edilenleri Gazete Habertürk yazarı Kübra Par'a anlattı

Milli Eğitim Bakanlığı, yeni müfredat taslağını yaklaşık 3 hafta önce açıkladı ve deyim yerindeyse kıyamet koptu. Atatürk ve İsmet İnönü’nün anlatıldığı konuların azaltılması ve evrim teorisinin müfredattan çıkarılması, büyük tartışma yarattı. Peki, Milli Eğitim Bakanlığı yeni müfredatı nasıl bir anlayışla hazırladı? Dindar bir nesil yaratma amacı taşıdı mı? İdeolojik kaygılar ve güncel politik tartışmalar içeriği etkiledi mi? Bütün bunları Milli Eğitim Bakanlığı’nda bu konudaki en yetkin isme, Müsteşar Yusuf Tekin’e sordum. Sadece müfredat taslağını değil proje okullar, imam hatiplerin sayısındaki artış, 15 Temmuz sonrasında kapatılan okullardaki öğrencilerin durumu gibi kamuoyunda tartışma yaratan diğer konuları da konuştuk...

BEN BİREY OLARAK ÇOCUĞUMU DİNDAR OLARAK YETİŞTİRMEK İSTERİM AMA MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI MÜFREDATINI ÖYLE YAPAMAM’

Neden müfredatı değiştirme gereği duydunuz?

Müfredat teknolojik, ekonomik, bilimsel ve sosyal alanlardaki gelişme­lere göre belirli aralıklarla güncellen­melidir. Diğer ülkelerde de ortalama 7 yılda bir müfredat değiştiriliyor. Bizimki en son 2005’te değişmişti. 2014 yılı başından itibaren öğretmenlere, öğrencilere, velilere ve okul yönetici­lere bir anket uyguladık ve “Çocuğun kendi yeteneklerini geliştirmesi açısın­dan bu müfredat uygun mu?” diye sor­duk. Yeterince demokratik olmadığı, bilimsel gelişmelere kapalı, güncelli­ğini yitirmiş ve en önemlisi de dayat­macı ve ezberci olduğu yönünde sonuçlar çıktı. Bunun üzerine, akademisyen ve öğretmen­lerle bir araya gelerek ne gerektiğini konuştuk.

Müfredatı yazan ekipte kimler vardı?

51 program demek, 400’ün üzerinde ders demektir. Komisyonumuzda, 6 binden fazla öğretmen ve öğretim üyesi görev yaptı. Her alanda komisyonlar kurduk. Gizli kapaklı bir şey yapmadık. En az 1 milyon kişinin fikrini sorduk. Söyleyecek sözü olan herkese kapımız açıktı. Askıya çıkmadan önce sivil toplum örgütü ve üniversitelerden görüş istedik. Entelektüeller ve gazetecilerle de tartıştık. 10 Şubat tarihine kadar görüş bildirmek isteyenler bize ulaşabilir.

Seküler kesimden de görüş aldınız mı?

Çağırdığımız akademisyenlerin etnik ya da dini kimliğine bakmadık, sadece akademik yetkinliklerini dik­kate aldık. Sendikal aidiyetlerine bile bakmadık. Hatta bazı akademisyenler, hükümetle birlikte anılmamak için “Bizim sizinle ortak çalıştığımızı söylemezseniz mutlu oluruz” dediler.

Böyle diyorsunuz ama yeni müfredatın ideolojik bir bakışla hazırlandığı eleştirisi dile getiriliyor.

Niyet okuyuculuğu yapıyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı mevcut hükü­mete bağlı olduğu için “Bunlar yapsa yapsa ideolojik bir şey yapar” mantı­ğıyla eleştiriyorlar. Bu, kolaycılık ve tembelliktir. Zahmet edip taslağı okuyarak herhangi bir cümlesinden ideolojik bir çıkarımda bulunan biri olursa, o önermeyi bize getirsin lütfen. Haklılık payı varsa düzeltiriz ama hiç okumadan eleştirmek haksızlıktır.

Eski müfredat Türk-İslam sentezine dayanıyordu. Şimdiki müfredat ise ağırlıklı olarak İslami kaygılarla hazırlandı. Dindar, sağ, muhafazakâr bir gençlik yaratılmak isteniyor” deniliyor. Bu müfredatla dindar bir nesil yetiştirmeyi mi hedefliyorsunuz?

Kesinlikle yanlış! Bakın, ben birey olarak çocuğumu dindar olarak yetiştirmek isterim ama Milli Eğitim Bakanlığı müfredatını öyle yapamam. Böyle bir kaygım veya çabam olamaz. Bu çok açık ve net. Ama insanlar “Yusuf Tekin çocuğunu böyle yetiştirmek istiyor, o zaman bütün çocukları böyle yetiştirecek” diye niyet okuması yapıyor. Bu çok yanlış. Kamu görevi başka, özel hayatımız başka. Yeni müfredatın dini kaygılarla hazırlandığını söylemek kesinlikle haksızlıktır. Biz bilimsel anlamda etkin, öğrendiklerini hayata geçirebilen çocuklar yetiştirmek istiyoruz.

150 BİNDEN FAZLA MAİL ALDIK’

Müfredat taslağıyla ilgili çok yorum geldi mi?

150 bin maili aştı. Çoğu müfredatı okumadan yapılan eleştirilerdi. Ciddi olarak katkı sağlamak isteyen bütün görüşleri değerlendiriyoruz. Öğretmen adayları “Edebiyat dersinin saatini artırırsanız biz de iş bulabiliriz” diyor. Bu tür eleştirilerin başka amaçları vardır. Müfredat üzerine yapılan eleştirileri gözden geçiriyoruz. Her bir sınıf düzeyindeki ders için 5 arkadaşımız gelen eleştiriler not edip 10 Şubat’ta ilgili komisyonlara sunacak.

DİN DERSİNİ DE DİNDAR KESİM ELEŞTİRECEK MUHTEMELEN’

İlköğretim ve lisede toplam 33 farklı din dersi var. Buna karşılık sosyoloji ya da psikoloji gibi dersler sadece 11. sınıfta ve seçmeli olarak okutuluyor. Din derslerinin sayısı neden bu kadar arttı?

Elmalarla armutları karıştırmamak lazım. Çok fazla ders var gibi gözükse de haftada 1 saati zorunlu. Diğerleri sadece seçmeli derstir.

Ateizm ve sekülerizm, satanizmle beraber bir inanç sorunu olarak anlatılacak” diye bir haber okuduk. Böyle yapacaksanız, bu ideolojik bir yaklaşım değil mi?

Bu çok büyük bir yalandır çünkü daha din dersi askıya çıkmadı. Bu, niyet okuyuculuğunun en bariz göstergesidir. Eski müfredatta varsa o başka... Zaten onu değiştirmeye çalışıyoruz.

Din kültürü ve ahlak bilgisi müfredatı nasıl olacak peki?

Türkiye’den bazı velilerin açtığı dava neticesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir karar verdi. Ale­vilikle alakalı AİHM’nin önerdiği değişiklikleri hayata geçiriyoruz. Komisyona, Alevi Bektaşi Federasyo­nu’ndan temsilciler davet ettik. Çok güzel bir müfre­dat oldu ama muhtemelen Atatürkçülük eleştirisine benzer şekilde bu sefer de dindar kesimden eleştiri alacağız. Orada da kazanımlar azaltıldı. Çocuklarımı­zın seviyesine göre dersler verilmesini amaçlıyoruz.

Halloween ve Christmas gibi başka bir dine ilişkin kutsal günler, artık müfredatta olmayacak. Nedenini, kültürel yozlaşma yaratması olarak göstermişsiniz. Okullarımızda Hıristiyan çocuklar da okuyor. Onlara ait değerleri neden çıkardınız?

Çıktığı doğru mu, tam bilmiyorum. Bize özgün Cumhuriyet Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı, Kurban ve Ramazan Bayramı daha çok yer aldığı için böyle bir eleştiri yapılıyor olabilir. İngilizce müfredatta sadece onlar değil, bunlar da vardır.

Cihat’ kavramının yeni müfredata girmesi de tartışma yarattı.

Cihat son zamanlarda biraz daha siyasal bir kav­ram halini aldı. Ama aslında cihat kelime olarak çalışmak, çaba göstermek anlamına gelir. Nerede geçtiğini bilmiyorum ama ideolojik veya siyasi bir çağrışım yapacak şekilde kullanıldıysa düzeltilir.

 ‘ATATÜRK’Ü 1. SINIFTAN ÇIKARDIK AMA 4. SINIFTA GENİŞLETTİK’

Atatürk’ün vatan-millet sevgisiyle, Atatürk önderliğinde kazanılan hak ve özgürlükler müfredattan neden çıkarıldı?

Bu da bir diğer şehir efsanesi. Atatürk, hepimiz için ortak bir değerdir. Bu gibi değer­leri çocuklarımızın seviyelerine uygun sınıf­larda vermeyi, pedagojik olarak daha uygun bulduk. İlkokul 1. sınıfa başlayan bir çocuğa Atatürk’ün vatan sevgisini anlatmak ne kadar peda­gojiktir? 1. sınıftan çıkar­dık ama 4. sınıfta konuyu genişlettik. Bu sadece Ata­türkçülükle alakalı da değil. Matematik dersinde de fen bilgisinde de böyle yapıldı. Çocukların algı düzeyinin üzerinde olan kazanımlar, uygun sınıflara aktarıldı.

Röportajın tamamı için TIKLAYINIZ...

  • 2 1
  • 05 Şubat 2017 14:16 1.427
  • Aktif Haberler
  • m3r52
    05 Şubat 2017 17:05
    1 1
    Ne haber ne yoruma bir şey denebilir.
    Ne günlere kaldık.
UYARI: Yayınlanan haberler, Egitimhane.Com'un görüşlerini yansıtmaz. Yazılan yorumlar, onaylanmış olsalar bile yazanın sorumluluğundadır.

Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK