Türkiye günlerdir 4+4+4ü tartışıyor. Ama asıl konuşması gerekenler susuyor. Daha da vahimi, onlara hiç kimse siz ne düşünüyorsunuz diye sormuyor. Konuşmuyor, konuşturulmuyor. Konuşsalar da başları belaya giriyor. Oysa bu projeyi hayata geçirecek olan onlar. Yani önce onların inanması gerekiyor. Bugüne kadar, onların içine sinmeyen hiçbir projenin devamlılığı olmadı. Ve Türkiye artık eğitimde yeni bir macera yaşamak istemiyor...
Peki onlar kim?
Onlar, eğitimin olmazsa olmazları, yani öğretmenlerimiz. Bizi ve çocuklarımızı yetiştiren, geleceğe hazırlayan, ülkemize yön veren mimarlar...
Dünyanın en güzel binalarını yapabilir, en yeni teknolojilerini getirebilir ve istediğiniz sistemi dayatabilirsiniz ama onlarsız eğitim sistemini hayata geçiremezsiniz.
Osmanlının küllerinden modern Türkiyeyi yaratan onlardır. Bu yüzden eğitim sistemimizi sil baştan yeniden dizayn ediyorsak, ne yapalım? diye ilk sormamız gereken onlar olmalıydı. Ama son birkaç aylık tartışmalara bakıyoruz, bu konuda hemen herkes konuşuyor, herkese fikir soruluyor, siz ne düşünüyorsunuz? diye kapısı çalınmayan sadece onlar!..
Kimse sormadı, Milliyet soruyor
İşte iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle hiç kimsenin yapmadığını Milliyet yapıyor. Sayfalarını eğitimin ve geleceğimizin mimarları öğretmenlere açıyor. Herkes konuştu, söz sırası şimdi onlarda.
Çok iyi biliyoruz ki, eğitimin büyük sıkıntıları var ve onlar da değişim istiyor. Peki, bu değişim nasıl olmalı? Getirilmek istenen 4+4+4 sistemi iktidarın dediği gibi eğitimde çığır açacak muhteşem bir proje mi, yoksa muhalefetin iddia ettiği gibi eğitim sistemimizi ve ülkemizi felakete sürükleyecek bir macera mı?..
4+4+4, bugüne kadar hep siyaseten tartışıldı. Oysa asıl önemli olan akademik ve pedagojik yönleri?
Eğitim altyapımız böylesi bir sisteme uygun mu?
Öğretmen sayımız, müfredat programlarımız, ders kitaplarımız, en önemlisi de öğrenciler, böylesi bir yapılanmaya hazır mı?
İşte bunların enine boyuna çok iyi tartışılması gerekiyor. Hem de konunun uzmanları tarafından.
Batılı ülkelerde böylesi köklü bir değişim söz konusu olduğunda tartışılması ve pilot uygulaması 5, 10 yıl sürüyor. Her yönüyle irdelenip, pilot uygulamalardaki artıları ve eksileri görüldükten sonra, harekete geçiliyor.
Bizde ise bırakın 5, 10 yılı, üç-beş ay içerisinde eğitim sistemi sil baştan değiştirilmeye çalışılıyor. Hem de sonuçları hiç düşünülmeden...
Gelen değiştiriyor, giden değiştiriyor
Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturan hemen her bakan, yeni bir şeyler yapmaya çalışıyor. Geriye dönüp baktığımızda MEB tam anlamıyla bir proje mezarlığına dönüştü. Fazla uzağa gitmeye gerek yok, son 20 yıla baktığınızda bunun pek çok örneklerini görebilirsiniz.
Örneğin süper liseler, basamaklı kur sistemi, kredili sistem, SBS, taşımalı eğitim, bilişim sınıfları, 8 yıllık kesintisiz eğitim bunlardan sadece birkaçı.
Yine aynı şekilde köy enstitülerinden bugüne öğretmen yetiştirme düzenimizle de sürekli oynandı. Öğretmen liseleri, yüksek öğretmen okulları, eğitim enstitüleri ve şimdi de eğitim fakülteleri...
Peki bu konuda karar verenler, eğitimin kurmayları mı, yoksa dışarıdan gazel okuyanlar mıydı? Maalesef, tüm bu kararları eğitimle uzaktan yakından ilgisi olmayan isimler aldı ve sonuç hep felaket oldu.
Bugün eğitimde köklü reform arayışına girilmesinin en önemli nedeni de budur...
Eğitimde reforma evet ama bu reform hareketinin de tıpkı önceki projeler gibi maceraya dönüşmemesi ve bir sonraki bakan döneminde kaldırılmaması için eğitimin gerçek sahipleri öğretmen, öğrenci ve veliler tarafından da yeterince tartışıldıktan sonra yasallaşması, ülkemiz için en hayırlısı olacaktır.
Hangi konuda ne düşünüyorsunuz?
İşte bu noktada başta öğretmenlerimiz olmak üzere konunun uzmanlarını görüş bildirmeye davet ediyoruz.
- Öğretmenlerimiz 4+4+4 konusunda ne düşünüyor?
- Pedagojik olarak böylesi bir yeniden yapılanma doğru mu?
- Okul öncesi eğitim zorunlu hale gelmeli mi? Kaç yıl olmalı?
- Mesleki yönlendirme kaçıncı sınıftan sonra başlamalı?
- SBS, YGS, LYS benzeri giriş sınavlarının yerine nota dayalı yeni bir sistem getirilebilir mi? Bu ne kadar sağlıklı olur?
- Bugünkü fiziki altyapı ve öğretmen dağılımı, 4+4+4 sistemine uygun mu?
- Kademeli eğitim, kopmalara neden olur mu?
- Eğitim takvimi, Türkiyenin her yerinde aynı mı olmalı?
- 180 iş günü olan eğitim süresi yeterli mi?
- Birleştirilmiş sınıf uygulaması hâlâ yapılıyor mu, yarım gün eğitim yeterli mi?
- Bugün için eğitimin en temel sorunu eğitimin kademeli hale getirilmesi mi?
- Zorunlu temel eğitim için 12 yıl yeterli mi?
- Köy okulları yeniden açılsın mı?
İşte tüm bu konularda, en büyük tecrübeye sahip olan siz sevgili öğretmenlersiniz. Öğrenciyi de, veliyi de, Türkiyenin sahip olduğu olanakları da en iyi bilen sizlersiniz. Bize yazın gönderin, tüm Türkiye gerçekleri sizden öğrensin. Milletvekillerimiz de sizlerden gelen öneriler çerçevesinde yasaya yeni bir şekil versin. Gerekiyorsa, yeterince tartışılmak üzere yasayı bir süreliğine geri çeksin...
Görüşlerinizi bekliyoruz. Başım belaya girer diye endişe duyanlar, eğer isterlerse isimlerini yayımlamayız. Ama şunu özellikle hatırlatmak isteriz ki, Bakan Dinçer, yapıcı her eleştiriye sonuna kadar açık!..
Özetin özeti: Temel eğitimi 12 yıla çıkartmayı düşünenleri, ayakta alkışlıyoruz. Ama süreyi artırmakla iş bitmiyor. 8 yıl tecrübesi ortada. Çocuklarımızın geleceği için hiç olmazsa bu kez deneme-yanılma yöntemi yerine, bilimi ve birikimlerimizi referans alıp, işin gerçek sahibi öğretmenlerimizin tecrübelerine kulak verelim...
Devamını Oku: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]