24 Kasım Öğretmenler Günü

Çevrimdışı öyküü

  • Uzman Üye
  • *****
  • 394
  • 334
  • 394
  • 334
# 05 Kas 2008 00:04:42
24 kasım

Çevrimdışı BİRGÜL

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 470
  • 172
  • 470
  • 172
# 05 Kas 2008 00:23:09
Ögretmenler günü konuşma metni

Çevrimdışı OZKAN.MUST

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 18
  • 334
  • 18
  • 334
# 05 Kas 2008 22:23:28
BAŞÖĞRETMEN
(Atatürk, 8.8.1928 tarihinde İstanbul Sarayburnu Parkı'ndaki gazinoda, aşağıda bir kısmını okuyacağınız konuşmayı yapmıştır.)

   "Sevgili kardeşlerim,
Aranızda ne kadar mutlu olduğumu nasıl belirtsem bilmem ki?.. Duygularımı tek tek sözcüklerle açıklamış olayım: Sevinçliyim, duyguluyum, mutluyum. Bu durumun içimde yarattığı duygulan, yanınızda şöylece kâğıda geçiri verdim. Bunları içinizden bir yurttaşa okutacağım.
(Kâğıdı yanındaki birine uzattı. Yeni Türk harfleriyle yazılmış notları, o genç birden okuyamayıp şaşırınca, geri alıp konuşmasına devam etti.)

   Yurttaşlarım!
Bu yazmış olduklarım, gerçek Türk kelimeleri ve bunlara yakışır yeni Türk harfleriyle yazılmıştır. Kardeşiniz, bunu hemen okumaya girişti; alışmış değildi, birdenbire okuyamadı. Çalışınca okuyabilir. İsterim ki hepiniz beş on gün içinde ögrenesiniz.

   Arkadaşlar!
Bizim kıvrak ve zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzyıllardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurmaktan, aslında iyi anlaşılmayan, bizim de anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak zorundayız. Bunu kavramak durumundayız. Kavradığımızın izlerini yakın günlerde bütün dünya görmüş olacaktır. Buna kesinlikle inanıyorum.

   Yurtlaşlar! Arkadaşlar!
Çok söz, uzun söz bir şey için söylenir: Gerçeği anlamayanları gerçeğe getirmek için. Ben bu süreyi geçirdim. Şimdi sözden çok iş zamanıdır. Artık benim için, hepimiz için, söz söylemenin pek gerekli olmadığı kanısındayım. Bundan sonra, bizim için çalışmak, kalkınmak, yürümek gerekir. Çok işler yapılmıştır; ama bu gün yapmak zorunda olduğumuz, son değil ama, çok gerekli bir iş daha vardır:

   Yeni Türk harflerini çabucak öğrenmelidir. Yurttaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğreliniz. Bunu yurtseverlik, ulusseverlik ödevi biliniz. Bu ödevi yerine getirirken düşününüz ki bir ulusun, bir toplumun yüzde onu, yirmisi okuma yazma bilir, yüzde sekseni bilmez durumdadır, bundan insan olanlar utanmalıdır.

   Bu ulus, utanmak için yaratılmış bir ulus değildir; övünmek için yaratılmış, tarihini övünçlerle doldurmuş bir ulustur. Ama ulusun yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa bunun suçu bizde, bu günün insanlarında değildir; Türk'ün karakterini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle saranlardadır. Artık geçmişin düzensizliklerini kökünden kazıma günlerindeyiz. Yanlışlıklan düzelteceğiz. Yanlışlıkların düzeltilmesinde bütün yurttaşların çalışmalarını islerim. En çok bir yıl, iki yıl içinde, bütün Türk toplumu yeni harfleri öğrenmiş olacaktır. Ulusumuz, yazısı ile kafası ile bütün uygarlık dünyasının yanında olduğunu gösterecektir."
Mustafa Kemal ATATÜRK
(Atafürk'ün Söylevleri, 1968,
Sadeleştiren, Behçet Kemal ÇAĞLAR)

Çevrimdışı OZKAN.MUST

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 18
  • 334
  • 18
  • 334
# 05 Kas 2008 22:24:14
Öğretmenler Gününün Kısa Tarihçesi

   Türkler, ilk önceleri Göktürk ve Uygur alfabelerini kullanmışlardır.
8. Yüzyıldan itibaren, İslamiyetin kabul edilmesiyle birlikte Uygur alfabesi bırakılarak Arap alfabesine geçilmiştir.

   Kurtuluş Savaşı'nı kazandıktan sonra, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'i kuran ulu önder Atatürk, askeri ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda birçok yeniliği başlatmıştır. Bu yeniliklerden biri de, 1 Kasım 1928 tarihinde çıkarılan 1353 sayılı kanunla, Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kabulü olmuştur.
Bu tarihten itibaren yeni harflerin öğrenilmesi ve okur yazar sayısının artırılması konusunda büyük bir seferberlik başlatılmıştır.

   24 Kasım 1928 tarihinde açılan, Millet Mektepleri'nde, yaşlı, genç, çocuk, kadın... herkese yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir.

   Millet Mektepleri'nin açılışı ve Atatürk'ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, 1981 yılından beri Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.

Çevrimdışı OZKAN.MUST

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 18
  • 334
  • 18
  • 334
# 05 Kas 2008 22:27:05
ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ NEDİR ?

   Genel anlamda öğretmenlik öğretmenin görevi, meslek ise bir kimsenin geçimini sağlamak için yaptığı sürekli iş, sürekli uğraş demektir. Buna göre öğretmenlik mesleği denilince öğretmenin geçimini sağlamak için yaptığı sürekli öğretme işi veya sürekli öğretme görevi anlaşılır.

   Bir yaşamsal etkinlik olgusu olan meslek, toplumsal, kültürel ve ekonomik yapının ve teknolojinin gerektirdiği bir iş bölümü sonucu ortaya çıkar. Meslekler, genellikle gelişmemiş toplumlarda görenekle babadan ağula veya anadan kıza geçer, az gelişkin toplumlarda usta çırak ilişkisiyle öğrenilir, gelişkin toplumlarda örgün eğitimle edinilir. Çağdaş toplumlarda ise belirli diploma gerektiren profesyonel bir uğraş niteliği kazanır. Bu olgu diğer çoğu meslekler gibi öğretmenlik mesleği için de geçerlidir.

   Günümüzde öğretmenlik mesleği öğretmen olan kimseler tarafından yürütülür. Öğretmen, mesleği öğretmek olan kimsedir. Günümüzde öğretmen, öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği yeterlikleri kazandıran yüksek öğrenimi bitirerek aldığı diplomayla öğretmenlik yapma yetkisini elde etmiş olan kimsedir.

   Dar anlamıyla öğretmenlik öncelikle öğretimcilik demektir. Ancak öğretmenlikte "öğretme' "göreviyle sınırlı kalınmaz, yetinilmez. Çünkü "öğretme" "eğitme" ile iç içe işler gerçekleşir. Böylece öğretmenlik daha geniş bir anlam kazanır. Bu anlamda öğretmenlik eğitmenliği de kapsar, içerir. Öyleyse, geniş anlamıyla öğretmenlik öğretme odaklı eğitimciliktir. Buna göre öğretmenlik mesleği öğretme odaklı bir eğitimcilik mesleğidir.

   İnsanlık tarihinde olduğu gibi Türk tarihinde de öğretmenlik çok eski bir uğraşı alanıdır. Bir uğraşı alanı olarak öğretmenliğin başlangıcı çok eskidir, öğretme çabalarının ilk başlangıcına dayanır. Öğretme çabalarının kökleri tarihin derinliklerine uzanır. Bu çabaların bir uğraşı alanı niteliği kazanması, bu uğraşı alanının öğretmenliğe dönüşmesi ve öğretmenliğin meslekleşmesi ise epey yenidir. Öğretmenliğin tamamen kendine özgü bir uzmanlık mesleği olması ise çok daha yenidir.

   Günümüzde öğretmenlik kendine özgü bir profesyonel uğraş alanıdır. Genel anlamda profesyonel, bir işi kazanç sağlamak amacıyla ve ustalıkla yapan kimse demektir. Böyle bir kimse işin tüm gerekleriyle tüm inceliklerini öğrenmiş olmak durumundadır. Günümüzde öğretmenlik mesleği profesyonel bir meslek olarak kabul edilir. Öğretmenlik artık (özel) alanda uzmanlık, akademik çalışma, mesleksel formasyon ve üniversite diploması gerektiren kendine özgü bir profesyonel meslek statüsü kazanmış bulunmaktadır.
Prof. Dr. Ali UÇAN
Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fak. Öğretim Üyesi

TÜRKİYE'DE ÖĞRETMENLİĞİN MESLEKLEŞME KOŞULLARI VE ÖLÇÜTLERİ
   Öğretmenliğin meslekleşmesi bu doğrultuda belirli koşulların sağlanması belirli ölçütlerin oluşması ve koşulların ölçütlere uygun hale gelmesiyle mümkün olmuştur. Tüm dünyada meslek olarak kabul edilen işlerin meslekleşmesinin bir takım ölçütleri ortaya konulmuştur. (Erden 1998).Türkiye de Öğretmenliğin meslekleşmesini sağlayan başlıca koşullar ölçütler şunlardır:

1. Tanımlanmış bir hizmet alanı olma ve o alanda hizmet verme.
2. Verdiği hizmetten ötürü yetiştirdiği kişiye-ailesine-topluma-devlete karşı sorumlu olmak.
3. Yeterince geniş ve yaygın bir hizmet alanına sahip olma.
4. Belirli bir uzmanlık bilgi ve becerisini gerektirme.
5. Örgün mesleksel eğitimden geçme.
6. Mesleksel kültüre sahip olma.
7. Mesleğe girişte belirli bir seçim ve denetimden geçme.
8. Toplumca ve devletçe meslek olarak tanınma ve kabul görme.
9. Mesleksel ahlak kurallarına sahip olma
10. Meslek kuruluşları biciminde örğütlenme
11. Mesleksel amaçlı süreli yayın organına sahip olma
12. Yasal, tüzüksel, yönetmeliksel, statü ve güvenceye kavuşma.
13. Sadece öğretmenlik mesleğinin öğrenimini görmüş veya yererliklerini kazanmış olanların öğretmenlik yapmaya hak ve yetkileri olduğu kesin hükme bağlanmış olma.

   Türkiye'de Öğretmenlik mesleği bu koşullar sağlandıkça,ölçütler oluştukça ve koşulları ölçütlere uygun hale geldikçe daha çok, daha etkin, daha yaygın ve daha saygın bir kabul görmüştür.Türkiye'de öğretmenlik mesleği profesyonellik gerektiren özelliklere sahip olma yolunda çok önemli aşamalar kaydetmiştir. Bununla birlikte, belirtilen koşul ve ölçütlerden bazılarında istenilen düzeye henüz tam olarak erişilememiştir.Örneğin 13.maddede belirtilen koşul ve ölçüt ilke olarak benimsenmiş ve uygulamaya konmuş olmakla birlikte, bazı dallarda gerçek öğretmen gereksinimin tam olarak karşılanmaması nedeniyle zaman zaman delinmekte ve bu nedenle henüz kesintisiz bir süreklilik kazanamamış bulunmaktadır.

   Öbür yandan Atatürk 1924' te Ankara'da toplanan Öğretmenler Birliğinin bütün yurtta örgütlenmesini Konya'yı olduğu gibi.Van'ı .Hakkari'yi örgütü içine almasını , her köyde üyeleri bulunmasını derin bir ilgi bekleyeceğim, dediği halde öğretmenlik mesleğinin ulusal düzeyde ve tüm öğretmenleri kapsayacak bicimde örgütlenmesi ne yazıkki hala gerçekleştirilememiştir.
Prof. Dr. Ali UÇAN
Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fak. Öğretim Üyesi

TÜRKİYE'DE ÖĞRETMENLİĞİN MESLEKLEŞMESİ
   Türkiye'de öğretmenliğin ayrı ve kendine özgü bir meslek olarak düşünülmesi ve bu meslekten olanların ayrı bir programla yetiştirilmesinin gerekli görülmesine ilişkin ilk somut gösterge 15. yüzyılın ikinci yarısında Fatih Sultan Mehmet'in kurduğu-kurdurduğu Eyüp ve Ayasofya medreselerinde o dönemin ilkokulları olan sıbyan mekteplerine öğretmen yetiştirilmek için ayrı bir program öngörülmesi ve uygulanmasıdır.Programda Adab-ı Mubahase ve Usul-i Tedris ( Tartışma kuralları ve öğretim yöntemi ) adlı bir derse yer verilmesi Türk ve Dünya eğitim tarihinde çok önemli bir buluş ve yeniliktir. Bunun yanısıra programda Matematik, Tarih-Coğrafya, Edebiyat, Mantık vb. derslerin yer alması öğretmenlik mesleğinin yeni niteliğini gösterir. İlk kez ilkokul öğretmenliğine ilişkin ayrı ve özgün bir model öngören ve öğretmenlik mesleğinin gereklerine uygun ilk programı yapan ve uygulatan kişi olarak Fatih, bu girişimiyle öğretmenliği çağdaş anlamda meslekleştirme bakımından gerçekten öncü ve seçkin bir yere sahiptir. Fatih'in bu öncü ve yenilikçi girişiminin kendisinden sonra süreklilik kazanmamış olması Türk ve Dünya eğitimi için çok önemli bir kayıp ve çok önemli bir talihsizlik olmuştur.

   Türkiye'de öğretmenliğin ayrı ve kendine özgü bir meslek olarak düşünülmesi ve bu meslekten olanların ayrı bir okulda yetiştirilmesinin gerekli görülmesine ilişkin ilk somut gösterge ise Sultan Abdülmecit döneminde 16 mart 1848'de Darülmuallimin ( Erkek Öğretmen Okulu'nun ) açılmasıdır. Bu okulun açılmasında yeni ortaöğretim kurumları olarak Rüştiye adıyla yeni tip okulların açılması ve bu okullarda yeni tip öğretmene gereksinim duyulması etkin ve belirleyici olmuştur. Programın ilk dersi Usul-i Tedris'tir. ( Öğretim Yöntemi'dir.) Yalnızca öğretmen yetiştiren bir okulun açılması ve bu okulun bir öğretmenlik meslek okulu olarak görülmesi öğretmenlik mesleğine ilişkin yeni bir anlayışın oluşmasına yol açmıştır. Bu okul açılıp ilk mezunlarını vermeye başladıktan sonra da çeşitli kaynaklardan mesleğe yapılan atamalarla öğretmenlik neredeyse okur-yazar herkese açık bir meslek olma özelliğini önemli ölçüde koruyor idiysede öğretmen atamalarında öğretmen okulunu bitirenlere öncelik hakkı doğmuştur. Bu öncelik hakkı Türkiye'de öğretmenliğin meslekleşmesinde Fatih'ten yaklaşık 320 yıl sonra çok önemli bir adım oluşturmuş ve ilk hukuksal düzenleme niteliği taşımıştır.

Fatih'in ortaya koyduğu ilkokul öğretmenliği modeli ile ondan yaklaşık 300 yıl sonra Abdülmecit döneminin ortaya koyduğu ortaokul öğretmenliği modeli birlikte ele alınırsa günümüzdeki sekiz yıllık ilköğretim okulu için kimilerince düşünülmeye başlanan İlköğretim öğretmenliği modelinin ilk öncü çekirdeğini oluşturur.

   Türkiye'de öğretmenlik mesleğinin saygınlığı ve bu mesleği öğrenip yürütenlerin atanma görevlendirilme ve yükselme biçimleri 01 Eylül 1869'da yürürlüğe giren Maarif-i Umumiye Nizamnamesinde (Genel Eğitim Tüzüğünde) başlıca konulardan biri olarak yer almıştır. Öğretmen alımında ve atamalarında öğretmen okulu çıkışlılara "hakk-ı rüçhan" ("öncelik hakkı") tanınmıştır. Bu bakımdan Tüzük ülkemizde öğretmenlik mesleğinin evriminde yeni bir dönüm noktası oluşturur.

   Darülmuallimin-i Rüşdi'den (1848) sonra Darülmuallimin-i Sıbyan (1870) Darülmuallimin-i İdadi (1877) ve Darülmuallimin_i Ali'nin (1891) açılmasıyla Türkiye'de öğretmenlik orta öğretimin ilk basamağından sonra ilköğretim basamağı ile ortaöğretimin ikinci basamağında da çağdaş anlamda meslekleşme sürecine girmiştir. Bu süreçte genellikle
Darülmuallimin-i Rüşdi ilkin Darülmuallimin-i Sıbyan'ın ve ardından diğerlerinin öncüsü olarak kabul edilir. Oysa tarihsel gerçek bundan biraz farklı olsa gerektir. Darülmuallimin-i Sıbyan'ın açılışından yaklaşık 320 yıl önce Fatih'in oluşturup kurduğu medresede uygulattığı "Sıbyan Okulu Öğretmenliği Programı"nı bu okulun gerçek anlamda ilk öncüsü olarak kabul etmek gerçeğe daha uygun düşer.

   1892'de ilkokullar için çıkarılan bir Talimat'ta (yönerge'de) ilkokul öğretmenliğine atanacaklarda "Darülmuallimin-i İptidai'den diploma almış olma yada bir sınav sonunda yeterliliklerini kanıtlamış olma" ve "iyi ahlaklı olma" koşulları öngörülmüştür.(Akyüz 1993,1997). Bu koşullar Türkiye'de öğretmenliğin meslekleşmesine ilişkin olarak 1869 Tüzüğü'nde öngörülenlerden daha ileri hukuksalh düzenlemeler niteliği taşımaktadır.

   1898-1899 tarihli Maarif Salnamesinde " eğitim hizmetlerinde asıl olan öğretmenliktir" anlamına gelen bir hüküm yer almıştır. (Akyüz 1993,218). Bu hüküm daha sonra Cumhuriye

Çevrimdışı hamdikucukgul

  • Uzman Üye
  • *****
  • 407
  • 719
  • 407
  • 719
# 09 Kas 2008 22:56:22
Dosya biraz büyük ama indirmeye değer. Öğretmen şarkıları, sözler vb.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı munazrat

  • Yeni Üye
  • 1
  • 0
  • 1
  • 0
# 10 Kas 2008 12:11:44
slm bu yıl bende öğretmenler gününü kutlayacaktım hiç bır bılgım yok yardım edermısınız:D

Çevrimdışı tülün1

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.323
  • 14.708
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.323
  • 14.708
  • Müdür Yardımcısı
# 10 Kas 2008 17:00:44
Benim de çok işime yarayacak öğretmenim teşekkürler

Çevrimdışı öyküü

  • Uzman Üye
  • *****
  • 394
  • 334
  • 394
  • 334
# 10 Kas 2008 18:32:46
öğretmenler günü tiyatro

Çevrimdışı öyküü

  • Uzman Üye
  • *****
  • 394
  • 334
  • 394
  • 334
# 10 Kas 2008 18:36:28
bitane daha

Çevrimdışı öyküü

  • Uzman Üye
  • *****
  • 394
  • 334
  • 394
  • 334
# 10 Kas 2008 18:37:33
öğretmen kimdir?

Çevrimdışı öyküü

  • Uzman Üye
  • *****
  • 394
  • 334
  • 394
  • 334
# 10 Kas 2008 19:09:18
Öğretmenler gününde okumak için bi şiire ihtiyacım var arkadaşlar yardımlarınızı esirgemicenizden eminim

Çevrimdışı duru123

  • Yeni Üye
  • 1
  • 0
  • 1
  • 0
# 10 Kas 2008 19:39:34
Ben Şahsi Düşüncem Olarak Vede Kerkesin Böyle Düşün Düğünü Biliyorum

    24 Kasım Öğretmenler Gününü Çoook Seviyorum

Çevrimdışı SESİM

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 86
  • 44
  • 86
  • 44
# 10 Kas 2008 19:47:08
Konuyu değiştirecek gibi olucam ama bazı okullarda öğretmenlere büyük hediyeler alınıyor.Arkadaşlardan duyuyorum.Örneğin altın,tek taş yüzük falan.Sınıfça parea biriktirip pırlanta alan bile duydum.Özellikle memur çocuklarının okuduğu maddi durumu iyi olan okullarda...Nasıl bakıyorsunuz merak ettim?İçten içe sevinip alanı da duydum durumu var ki alıyor veli deyip alanı da.Hatta bazı öğretmenlerin'' bizim okulda köy çocukları doğru düzgün bişey getirmiyor ''diyen de var...Hediye alamayıp unuttum diyende...Benim okulumda bana hediye alamayan öğrencilerim ''öğretmenim yarın getirsek olur mu ''dedi.elimi öpmek için gelmeye utanan öğrencilerim oldu...Ben öğrencilerime dedim ki siz bana borçlu değisiniz ki yarın getirmeniz söz konusu olsun benim için öğrencilerimin benim özel günümü hatırlaması gerçekten önemli..Unutulursam inanın çok üzülürüm.Ama maddi değeri yüksek hediyeler bana göre öğretmeninin elini kolunu da bağlıyor.Örneğin pahalı hediye alan bir öğrencinin notunu düşük vermeye çekinen öğretmen olabilir diye düşünüyorum.Benim için öğrencilerimin beni gerçekten sevmesi,öğrencilerimin  beni üzdükleri için üzülmesi,korktukları için değil sevgimi kaybetmekten çekinmeleri belki biraz klasik sözler gibi gelecek size ama bence hatırlanmalı öğretmen sınıfa girdiğim zaman tahtaya benim için yazılar yazılmamışsa bahçelerinden gelen tek bir çiçek yoksa o sınıfta ben isteyerek ders işleyemem.Ama hiçbir velinin pahalı hediyeleri altında ezilmek ve borçlu kalmak istemem.SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ ?

Çevrimdışı şirine gökçe

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 126
  • 317
  • 126
  • 317
# 10 Kas 2008 19:52:24
sesim öğretmenim size tamamen katılıyorum  hediye için sanki bir zorunluluk var gibi hissettirmemeliyiz öğrencilerimize . O gün hepsinin birlik olup güzel bir şarkı söylemesi vya elinizi öpmesi çok güzel bir duygu. en güzeli de mezun ettiğiniz öğrenciler sizi hatırlarsa çok mutlu oluyorsunuz

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK