Albert Einstein’dan Kızına Mektup

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 24 Haz 2016 11:10:58
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bu soruyu sorarken amacım bu kavramın niteliğini, ortaya çıkış sebeplerini, maliyetsiz olmasına rağmen insanların bunu birbirlerinden neden esirgediğini, insanın en temel niteliklerinden biri iken ve oldukça da bol iken, insanın neden hala vahşi niteliklerini terk etmeye yanaşmadığını, bencilce davranıp, çeşitli sahtekarlıklarla birbirinin kuyusunu kazmaya devam ettiğini v.s... yönlerden kavramı ele almak, irdelemekti.
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Sizden girişimci falan olmaz, maliyet hesaplaması yapmayı bile bilmiyorsunuz :)
Dünyanın en kıymetli şeylerinden biri olan "Sevgi" nin maliyeti olmaması mümkün mü?

Saldım çayıra, mevlam kayıra demenin / diyebilmenin bile maliyeti vardır.
Sevginin / sevmenin belli başlı 2 KÜLFETİ vardır.

1) Sevgi sorumluluk duymayı gerektirir.
2) Sevgi emek vermeyi gerektirir.

Şu üç günlük dünya, birilerinin sorumluluğunu taşımaya, birileri için emek harcamaya değer mi?

Baklavayı, çikolatayı, dondurmayı, uykuyu vs. SEVMEYEN kaç kişi tanıyorsunuz?
Bu durum sevginin halen ne kadar bol olduğunun göstergesi değil midir?

İstisnalar (Şeytan,  Kabil,  Nemrut,  Fir’avn,  Karun,  Samiri,  Bel’am,  Ebu Cehil vs. ) dışında tüm insanlarda sevgi duygusu / sevebilmek kabiliyeti mevcuttur.
İnsanlardaki başka duyguların daha aktif olması sevgi duygusunun olmadığı anlamına gelmez.
Örneğin bir insandan nefret ediyor olmanız, o insanı sevmediğiniz anlamına gelmez.
Sadece nefret duygunuzun, sevgi duygunuzdan daha güçlü olduğunun göstergesidir.

FARKLI bir şekilde söyleyecek olursak hangi duygumuzu BESLERSEK, o duygumuz daha aktif hale gelir.

Sıfırdan bir üretim söz konusu değildir, var olan bir duygunun beslenerek güçlendirilmesi veya beslenmeyerek güçsüz bırakılması durumudur.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bir fabrikada, atölyede, ya da laboratuvarda "nesnel" olarak üretilmesi olasılığını kast etmemiştim. İlaç ya da parfüm sanayinde çeşitli hormonları harekete geçiren bu tür çalışmalar zaten yapılıyor.
Bahsettiğiniz çalışmalar sevginin yan ürünü olarak tanımlayabileceğimiz, haz alma, neşe gibi KISA SÜRELİ duyguları YAPAY olarak üretmek amaçlıdır.
Hormonları etkileyerek SEVGİ duygusunu tetiklemek mümkün olmuyor.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Belki de şunu sormalıydım:
Evet, sevginin üretilebileceği yegane yer insan kalbi. Bazı insanlarda bu üretim çok kıt ve onu da sadece kendine saklıyor, ya da saklayabileceğine inanıyor.
Bazı insanlarda oldukça yüksek ve çevresine neşe, ışık saçabiliyor.
İnsanların girişimci olup olmamasına bağlı bir durum.
Çoğu insan maliyete (sorumluluk ve emek) odaklanıp, ben bu işten kar edemem deyip, sevgiden vaz geçebiliyor.
Girişimci insanlar ise, kara (kazanca) odaklanıp, parsayı topluyorlar :)
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Dahası "hadi üretelim" demekle üretilebilir mi?
Düz mantık (akıl ile) bu duygunun ya da enerjinin üretilmesi mümkün mü?
Çünkü öyle bir şey ki; sahtesi ile gerçeğini ayırt edebiliyor insan.
Bu özel duygu (nitelik veya enerji) nerede olması gerekiyorsa tam da orada oluyor. Maddeden bağımsız davranış nitelikleri gösteriyor ve onu alıp şişeleme, depolama, paketleme olasılığınız yok.

Sevgi üretilen değil, BESLENEBİLEN bir varlıktır / değerdir.
Bazı insanlar depolamayı, paketlemeyi başarıyorlar.
Ürünlerini öyle bir zamanda, öyle çok miktarda piyasaya sürüyorlar ki şaşıp kalıyorsunuz.
Bir insan, tanışma AY DÖNÜMLERİNİ nasıl hatırlayabilir? Bir insan, bir insana her gün nasıl bir sürpriz yapacağım diye düşünmeye başlayabilir?
Bunun tek bir anlamı vardır... o insan depolamıştır, paketlemiştir. Zamanı geldiğini düşünerek ürünü piyasaya çıkarmıştır.
Bunun başka izahı olamaz :)

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 24 Haz 2016 11:13:06
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Dünyadaki gıda, mal ve hizmet üretimi ve değişim aracı olan para temel ihtiyaç miktarından kat kat fazla fakat herkese ulaşmıyor, ya da özellikle ulaştırılmıyor.
Hepimiz bu dünyada yaşıyoruz. Birimiz açlıktan ölürken, bir diğerimiz on üzeri bilmem kaç sıfırlı algoritma hesabıyla meşgul.
Sizce dünyada yeterince sevgi var mı!
"Var fakat kullanılmıyor" diyebilirsiniz.
Bir çok şey için bu geçerli olabilir ancak bu konuda farklı düşünüyorum. Sevgi ya vardır ya da yoktur. O hiçbir koşula bağlı değildir.
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Eylül ayında yayınlanması planlanan bir kitabın tanıtım yazısı :

Merhaba anneciğim,
Benim, yavrun.
‘Kim olduğunu zaten biliyorum’ deme.
Çünkü bence henüz tanışmadık seninle.
Eğer tanışsaydık ‘neden öyle mıy mıy duruyorsun, gidip parktaki çocuklarla tanışsana’,
‘okul biterken sahneye çıkıp şiir okusana’,
‘sesini yükselt biraz, öyle fıs fıs konuşmasana’ diye beni itiştirmezdin.
Benim ‘sosyal’ bir çocuk değil, ‘içsel’ bir çocuk olduğumu bilirdin.
Elimden düşürüp döktüğüm, yemeye çalışırken halıya akıttığım, top oynarken kırdığım şeylerin, seni üzmek için değil, henüz daha iyisini yapacak becerim olmadığı için gerçekleşmiş masum hatalar olduğunu fark ederdin.
Belki bana bağırmak, kızmak, kırmak yerine daha doğru yapabilmem için yol gösterir, rehberlik ederdin.
Eğer beni tanısaydın, komşunun çocuğundan bu denli çok bahsetmezdin belki bana.
Beni kıyaslamaz, eleştirmez, utandırmazdın.
Evet, başka çocuklarda gördüğün bazı beceriler bende yok.
Ama beni tanımak için biraz gayret etseydin, bendeki becerilerin de başkalarında olmadığını görebilirdin.
O zaman senin istediğin gibi ‘doktor’ olamayacağıma aldırmazdın belki de…
Hayal kırıklığına uğramazdın. Senin hayatının eksiklerini tamamlayan biri olarak değil, kendi hayatımın yolcusu olarak elimden tutardın.
Seninle tanışmış olsaydık, sınırlarını fark etmek, duygularını okumak istediğim zamanların adını ‘yaramazlık’ koymazdın.
Biraz sınırlarımı zorlamasam kendimi de, seni de, dünyayı da tanıyamayacağımı bilirdin.
Eğer tanışmış olsak, en sevmediğim kelimenin ‘hayır’ olduğunu görür, ‘evet’ in gücüyle beni terbiye ederdin.
Ne dersin anne? Artık tanışsak mı seninle?

Anne çocuğunu koşula bağlı olarak mı sevmektedir?
Yoksa sevgi her zaman var da, sevgi gösterme yöntemi mi koşula bağlı?
Çocuğuna bağıran, kızan bir anne çocuğunu sevmiyor mudur?
Kendi çocuğunu, komşu çocuğuyla kıyaslayan anne çocuğunu sevmiyor mudur?

Sevgi (istisnalar hariç) her koşulda vardır.
Sevginin gösterilme şekli koşullara bağlıdır.
Kimi insanlar sevgisini bağırıp çağırarak gösterir, kimi insanlar güzel sözler söyleyerek.


Sevgiyi en güzel şekilde gösterebilen insanlardan olabilmek umuduyla...

Çevrimdışı smyi

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 4.629
  • 34.106
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.629
  • 34.106
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2016 11:26:28
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Albert Einstein 'dan daha iyi bilme ya :)

;)

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 26 Haz 2016 18:17:12
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Sevgi Albertin Bilim Yolunda İlerlemek Yunusun Merhamet Anlayışına Sahip Olmak........................ ..................sevgi Farklı Olanı Kabullenmek Birada Yaşamak İçin Ortak Paydaları Artırmaktır................
Güzel bir değerlendirme öğretmenim, teşekkürler. “Benim gibi olursan, bana benzersen, her istediğimi yaparsan severim” demek olmaz tabi ki.

Çevrimdışı yok böyle aşk

  • B Grubu
  • 36
  • 41
  • 36
  • 41
# 26 Haz 2016 18:21:14
1980’lerin sonunda ünlü dehanın kızı olan Lieserl, Einstein’ın yazdığı 1400 mektubu Yahudi Üniversitesine bağışladı; tek bir şartı vardı: babasının ölümünün üzerinden 20 yıl geçene kadar içerikleri yayınlanmayacaktı. Bu okuyacağınız mektup Lieserl Einstein için olanlardan bir tanesi…
İzafiyet kuramını açıkladığım zaman çok az kişi beni anladı, şimdi insanlığa ulaşması için yazacaklarım da bu dünyada yanlış anlaşılma ve önyargıyla çarpışmaya mahkum.
Mektupları gerektiği sürece korumanı istiyorum, ta ki toplum şimdi açıklayacaklarımı kabul edecek düzeye gelene kadar.
Bilimin açıklayamadığı son derece kuvvetli bir güç var. Bu güç herkesi kapsıyor ve yönetiyor , evrenin çalışmasını sağlayan her olgunun arkasında bile o var ve henüz bizim tarafımızdan tanımlanamadı.
Bu evrensel güç SEVGİDİR.
Bilim insanları, evren için birleşik bir kuram ararken, görülemeyen en kuvvetli evrensel gücü unuttular.
Sevgi Işıktır, onu alıp verenleri aydınlatan.
Sevgi yer çekimidir, çünkü insanların birbirine çekim hissettmelerini sağlar.
Sevgi kuvvettir, çünkü bizdeki en iyiyi çoğaltır, ve insanlığın kör bencilliklerinde tükenmemesine izin verir.
Sevgi için yaşarız ve ölürüz.
Sevgi Allah’tır ve Allah sevgidir.
mevlanadervis
Bu güç herşeyi açıklar ve yaşama anlam katar. Bu bizim çok uzun süredir göz ardı ettiğimiz bir çelişkidir, çünkü belki insanın evrende kendi özgür iradesiyle kullanamayacağı tek enerji olduğu için sevgiden korkuyoruz.
Sevgiye görünürlük verebilmek için, en ünlü denklemimde basit bir yer değiştirme yaptım.
Eğer E=mc2 yerine, dünyayı iyileştirecek olan enerjinin ışık hızının karesiyle çarpılacak sevgiyle sağlanabileceğini kabul edersek, şu sonuca varıyoruz: sevgi en kuvvetli güçtür, çünkü sınırı yoktur.
İnsanlığın evrendeki bizim düşmanımız haline gelen diğer güçleri kullanmakta ve kontrol etmekte ki başarısızlığından sonra kendimizi başka çeşit bir enerjiyle beslememiz zorunludur.
Eğer türümüzün hayatta kalmasını istiyorsak, eğer hayatta bir anlam bulmamız gerekiyorsa, eğer dünyayı ve içinde yaşayan her duyarlı varlığı kurtarmak istiyorsak, sevgi tek ve biricik cevaptır.
Belki bir sevgi bombası, gezegenimizi harap eden açgözlülük, nefret ve bencilliği tamamen yok edebilecek kadar güçlü bir cihaz, yapmaya hazır değiliz.
Buna rağmen her bireyin enerjisini açığa çıkartmayı bekleyen küçük ama kuvvetli bir jenaratör var.
mevlana-1
Bu evrensel enerjiyi almayı ve vermeyi öğrendiğimiz zaman sevgili Lieserl, sevginin hepsini yendiğini, herşeyin ötesine geçtiğini doğrulayabileceğiz, çünkü sevgi hayatın en özlü kısmıdır.
Bütün hayatım boyunca kalbimin içinde sana dair sessizce atanları ifade edemediğim için çok derin bir pişmanlık duyuyorum. Belki artık özür dilemek için çok geç, ama zaman göreceli olduğu için sana söylemem gerekiyor : seni seviyorum ve nihai cevabı bulduğum için sana teşekkür ederim.

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 26 Haz 2016 18:38:28
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Merhabalar, güzel yazılarınız için teşekkür ederim öğretmenim; ilgiyle takip ediyorum. :) İletinizin son cümlesine katılıyorum. Sevgi ve saygıda koşul olduğunda orada başka bir şey var demektir, diye düşünüyorum. Aynı şekilde sevgi ve saygıda da karşılık beklemek bana anlamsız geliyor.  Severken eğer koşullar öne sürüyorsak, karşılığını bekliyorsak bu sevgi değil alışveriştir bence...

Dünyada yeterince -günümüz için- sevgi olduğuna inanmıyorum maalesef.

Her insanın, varlığın sevme kapasitesi farklı, kendi adıma sevme kapasitemi artırmak, insanları daha çok sevmek isterdim...
Yazdıklarımın okunması beni de sevindirdi öğretmenim. Dolaşımdaki sevgi insanlığın sorunlarını çözmeye yetmiyor. Demek ki başka öncelikler daha ağır basıyor. Her tarafta bir başka vahşet…

Bir anne, baba çocuğuna kızsa da sevmesi için bu engel değildir. Ancak aralarında hiçbir akrabalık bağı olmayan insanlar arasında bu duygu anne-çocuk ilişkisi gibi işlemiyor. Hangi duygu ağır basıyorsa o duygu galip geliyor sonuçta ve ilişkiler o duygu üzerinden devam ediyor.

Sevgi ise sevgi, nefret ise nefret… Sonra öne koşulan koşullar aslında sorunun sevgi olmadığını, kar-zarar muhasebesi yapıldığını, zararın karşılanması için sevginin de bir araç olarak kullanıldığının ipuçlarını veriyor. Ben hala sevginin koşulsuz olması gereken bir duygu olduğuna inanıyorum.

Dünyada yeterince sevgi olsaydı, bunca vahşete güçlü bir set çekilebilirdi. Nefret de, bencillik de, sevgi de birer güç. Güç tüm canlılar için yaşam kaynağı. İnsanlar geniş hoşgörüden de güç devşirebilir, bencillik ve nefretten de.

Negatif, yıkıcı ve sarsıcı güç devşirme (güç şarjı) yöntemine “Gerilimin Yapıcı Doğası” diye isim eklemeyi de unutmamışlar. Meşru olmak (son çare) kaydıyla bu güce (sert güç) başvurmanın da gerekli olduğu durumlar vardır. Fakat gerekli olmadığı halde insanlar “bencillik” denilen bir hastalık neticesinde kazanmanın, elde etmenin bir yolu ve yöntemi olarak bu yolu meşru görüp başkalarının dünyalarını, hayatlarını alt üst edebilmenin hilesi olarak kullanabiliyorlar. Bir hırsız emek sarf etmeden bir insanın ömrü boyunca biriktirdiği üç beş kuruşunu üç dakikada çalabiliyor, yetmiyor; kanıt bırakmamak için canını da alıyor.
 
Sevmediği halde, başka nedenlerle insanlar birbirlerini kandırabiliyor. Hoşgörünün de doğasından daha yapıcı, pozitif güçler elde etmek mümkün. Buna da yapıcı (yapıştırıcı, onarıcı) anlamında ince (yumuşak, esnek) güç, “Esnekliğin Yapıcı Doğası” deniliyor.
 
Her iki güç de insan doğasında var. Hangi hallerde hangisinin kullanılabileceği şartlara bağlı… Fakat dinimizin tüm söylemlerinde öncelik “güzellikten, anlayıştan, hoşgörüden, akıl ve idrak etmekten” yana önermeler, hatırlatmalar şeklinde nasihat bütünlüğünde odaklanıyor.

“Gerilimin Yapıcı Doğası” ından (sertlikten) yararlanmanın çok özel haller dışında hak olamayacağı rahatlıkla anlaşılabilecek bir husus… Ne yazık ki dünyadaki etken güç şimdilik negatif. Böyle bir atmosferde "sevgi" zayıflık ve kaybettiren bir kategoride algısı yaygın. Çünkü kar getirmiyor.

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 26 Haz 2016 18:43:30
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Sizden girişimci falan olmaz, maliyet hesaplaması yapmayı bile bilmiyorsunuz :)
Evet, olmaz  :)

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 26 Haz 2016 19:02:35
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Dünyanın en kıymetli şeylerinden biri olan "Sevgi" nin maliyeti olmaması mümkün mü?

Saldım çayıra, mevlam kayıra demenin / diyebilmenin bile maliyeti vardır.
Sevginin / sevmenin belli başlı 2 KÜLFETİ vardır.
1) Sevgi sorumluluk duymayı gerektirir.
2) Sevgi emek vermeyi gerektirir.
Gerçek bir sevginin koşullara bağlı kalacağını sanmıyorum. Elbette ki emek ister, sorumluluk ister. Sahip olunabilir, fakat korunması samimiyet ister. Harcanan madde miktarına göre bir maliyet çıkarılmaz. Rakamsal miktarına göre bir kar zarar hesabı yapılmaz (fakat yapılıyor). Yapılıyorsa bu sevgi değil, çok güzel (kamufle edilmiş, estetik, maskelenmiş) bir ticaret olur.

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 26 Haz 2016 20:40:38
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Şu üç günlük dünya, birilerinin sorumluluğunu taşımaya, birileri için emek harcamaya değer mi?
Çocuklarımız için yaptığımız şeyi, insanlık için de yapabiliriz. Neden değmesin? Tabi ki değer.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Baklavayı, çikolatayı, dondurmayı, uykuyu vs. SEVMEYEN kaç kişi tanıyorsunuz?
Tanımıyorum :)
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bu durum sevginin halen ne kadar bol olduğunun göstergesi değil midir?
... ???
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
İnsanlardaki başka duyguların daha aktif olması sevgi duygusunun olmadığı anlamına gelmez.
Değerli hocam bir şeyin potansiyelde (mutlakta) var olup olmadığını değil, işleyip işlemediğini irdeliyoruz. Bir şeyi insanlardan (koşullu) esirgemenin kibarca söylenişi nedenler öne sürmektir.

Kısaca dürüstçe söylemenin adı “hak etmiyorsun” demektir. Kredi kesmek, musluğu kapatmak gibi. Bir şey varsa görünür, yoksa yoktur. Bu mutlakta yok anlamına gelmese de işlemiyor demektir.

Dünyadaki mal ve hizmet üretimi tüm nüfusun ihtiyacının çok çok üstünde. Sorun; yaşamın da kaynaklar gibi bir ticaret objesine dönüşmüş olması. Kaynakların kontrolü kimdeyse yaşamın kontrolü de ondadır. Etik olup olmamasından bahsetmiyorum.

Potansiyeldeki çokluğun (kontrol ile) işlevsiz hale getirilip, insanların (rakip hale getirilerek) deneklere dönüştürülmesinden bahsediyorum. Sevgi burada (koşullu) bir beslenme (temel besin ihtiyacı) objesine dönüştürüldü ise bunun sevgi olmadığını, kontrol yöntemi (alışveriş, pazarlık) olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Örneğin bir insandan nefret ediyor olmanız, o insanı sevmediğiniz anlamına gelmez.
Sadece nefret duygunuzun, sevgi duygunuzdan daha güçlü olduğunun göstergesidir.
Sevdiğimiz anlamına da gelmez. Fizikte ters yönlü İki vektörel büyüklük karşılaştırıldığında sadeleşmeden sonra kalan (fark) daha büyük olanın artık kısmıdır. Ağır basan neticedir. Potansiyelde olmasının yokluğuna değil, fakat işlevsizliğine işaret eder.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
FARKLI bir şekilde söyleyecek olursak hangi duygumuzu BESLERSEK, o duygumuz daha aktif hale gelir.
Cevabı kendiniz de vermişsiniz, katılıyorum :)

Yani tercihtir. Hangisi ağır basmışsa, kısaca “hak ettiğin budur” demiş oluyoruz. Başka bir deyişle seviyorum fakat; şu, şu, şu nedenlerle… pazarlık “henüz hak etmiyorsun” oluveriyor. (Buna katılmanız gerekmiyor)
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Sıfırdan bir üretim söz konusu değildir, var olan bir duygunun beslenerek güçlendirilmesi veya beslenmeyerek güçsüz bırakılması durumudur.
..........................
Sevgi üretilen değil, BESLENEBİLEN bir varlıktır / değerdir.
Bazı insanlar depolamayı, paketlemeyi başarıyorlar.
Kelimelere yüklediğimiz anlam (üretim, beslenme, değer) kişinin dünya bakışı, değerleri, erdemleri, yaşadığı kültürü, tercihleri, öncelikleri, eğitimi, hayata yüklediği anlam ve beklentileri neticesinde farklılıklar olabilmektedir, bu gayet doğal.

Üretme (oluşturma, şekillendirme) de etkiler sonucu form (anlamlılık) bulma, beslenme de. Bir tohumu (su, enerji ve özenle) beslersiniz fidan olur. Bir ham maddeyi de (çeşitli etkenler ve enerji) ile etkileşime sokarsınız yeni bir ürün elde edersiniz.

Her ikisinde de sıfırdan üretim söz konusu değildir elbette, ancak üretim söz konudur. Bir uçak da sıfırdan üretim değildir. Ancak her parçasının yapım aşaması aynı zamanda üretim aşamasıdır. Bir çok elementin bilgi ile form bulması ve en önemlisi de çalışır hale gelmesi, hem üretim hem de yeni ürün vasıflarını kazanmasına yol açar.

Burada üretim var mıdır?, yok mudur? Görüleceği üzere yoruma açıktır. Bu duygu için kast ettiğiniz sıfırdan üretim (mutlakta) yoktan var etmekse bu anlam üzerinden tartışmadığımızı en başından beri (çeşitli tanımlamalar, sınırlar, potansiyel olarak varlığı, kinetik durumu, işlevsel olarak yokluğu) söylemiştim. Biz buna sıfırdan üretim değil de var olanı (yeniden düzenleme ile) kullanma faydalanma, yararlı hale getirme diyelim :)

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 28 Haz 2016 12:33:23
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
...
Burada üretim var mıdır?, yok mudur? Görüleceği üzere yoruma açıktır.
Bu duygu için kast ettiğiniz sıfırdan üretim (mutlakta) yoktan var etmekse bu anlam üzerinden tartışmadığımızı en başından beri (çeşitli tanımlamalar, sınırlar, potansiyel olarak varlığı, kinetik durumu, işlevsel olarak yokluğu) söylemiştim.
Biz buna sıfırdan üretim değil de var olanı (yeniden düzenleme ile) kullanma faydalanma, yararlı hale getirme diyelim :)
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Anladığım kadarıyla "Sevgi" nin nasıl işlevsel hale getirileceğinin REÇETESİNİ istiyorsunuz :)

ALEV ALATLI Viva La Muerte! • Yaşasın Ölüm kitabından alıntı yaparak bir HATIRLATMA yapmak istiyorum.

Ama, benim kişisel tercihim sizi yönlendirmemeli.
Siz, kendi kafalarınızla, benden ya da bir başkasından ödünç aldığınız kafalarla değil, kendi kafalarınızla düşünmeli, ne olmak istediğinize, nasıl bir Türkiye'de yaşamak istediğinize kendiniz karar vermelisiniz.


Artık REÇETEMdeki sihirli formülü açıklayabilirim :

Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)  buyurdular ki:
"Nefsim yed-i kudretinde olan zâta yemin ederim ki, imân etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe imân etmiş olmazsınız!
Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz şeyi haber vereyim mi? Aranızda SELAMI YAYGINLAŞTIRIN!"
Müslim, İmân: 93, (54); Ebû Dâvud, Edeb: 142, (5193); Tirmizî, İsti'zân: 1, (2589); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/133.

Mesajımızı başladığımız cümle ile bitirelim :

- Allah (c.c.) rahmeti, SELAMI ve bereketi üzerinize olsun.

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 29 Haz 2016 01:36:20
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Anladığım kadarıyla "Sevgi" nin nasıl işlevsel hale getirileceğinin REÇETESİNİ istiyorsunuz :)

ALEV ALATLI Viva La Muerte! • Yaşasın Ölüm kitabından alıntı yaparak bir HATIRLATMA yapmak istiyorum.

Ama, benim kişisel tercihim sizi yönlendirmemeli.
Siz, kendi kafalarınızla, benden ya da bir başkasından ödünç aldığınız kafalarla değil, kendi kafalarınızla düşünmeli, ne olmak istediğinize, nasıl bir Türkiye'de yaşamak istediğinize kendiniz karar vermelisiniz.


Artık REÇETEMdeki sihirli formülü açıklayabilirim :

Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)  buyurdular ki:
"Nefsim yed-i kudretinde olan zâta yemin ederim ki, imân etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe imân etmiş olmazsınız!
Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz şeyi haber vereyim mi? Aranızda SELAMI YAYGINLAŞTIRIN!"
Müslim, İmân: 93, (54); Ebû Dâvud, Edeb: 142, (5193); Tirmizî, İsti'zân: 1, (2589); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/133.

Mesajımızı başladığımız cümle ile bitirelim :

- Allah (c.c.) rahmeti, SELAMI ve bereketi üzerinize olsun.
Amin cümlemize.


Değerli arkadaşlar bir sonraki aşamada "sevginin sınanması" boyutuyla ilgili paylaşımlarınızı, katkılarınızı bekliyoruz.

Sevgi konusunda en son ne zaman sınandınız?

Sevgi fedakarlık ise fedakarlığınızın sınırını belirleyen etkenler neler?

(Çok özel örnekler olmamak kaydıyla) konuyu irdelemek babında düşüncelerinizi öğrenmek isteriz.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 29 Haz 2016 08:47:41
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Sevgi konusunda en son ne zaman sınandınız?
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Daha dün SINANDIM.
"Öğretmenlik Mesleğinin İtibarı Ve İtibarsızlaştırılması" başlıklı konuya öğretmenlerin ÇIKARLARINA uygun olmayan bir mesaj yazmıştım.
Mesajım silindi.

Bu tür OLUMSUZ gelişmeler, beni forumdaşlarımı ve site yönetimini sevmekten VAZ GEÇİREMEZ.
Sonunda kazanan ben olacağım :)
SEVMEK kazanmanın olmazsa olmaz koşuludur.

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 30 Haz 2016 00:57:39
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Daha dün SINANDIM.
"Öğretmenlik Mesleğinin İtibarı Ve İtibarsızlaştırılması" başlıklı konuya öğretmenlerin ÇIKARLARINA uygun olmayan bir mesaj yazmıştım.
Mesajım silindi.

Bu tür OLUMSUZ gelişmeler, beni forumdaşlarımı ve site yönetimini sevmekten VAZ GEÇİREMEZ.
Sonunda kazanan ben olacağım :)
SEVMEK kazanmanın olmazsa olmaz koşuludur.
Vazgeçmek kaybı kabullenmek olur, vazgeçmemiş olmanız güzel, başarılar :)

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK