Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.
Alev Alatlı'nın Schrödinger'in Kedisi 1 (Kabus) isimli eserinden alıntılar :
Eski Türkiye'nin
düşünmeyi reddeden bireyleri, epeyce bir süre Euro-Amerikalı bireylerin keşfettikleri çalışma rutinini taklit ve tekrar ederek hayatta kalabildiler.
...
Eski Türkiye'nin insanları, anacılığın baskın olduğu bilinçsizlik döneminden çıkamadıkları, 'ön-insan' hüviyetini aşıp bireyselleşemedikleri için,
bağımsız düşünme ve soyutlama yetisini kazanamamışlardır. Bu talihsizliğin sonucu olarak,
Türkler, 'Neo-Faşizm' dediğimiz, 'Uzlaşma Yönetimi'ne mahkûm olmuşlardır. Uzlaşma Yönetiminin belirleyici niteliği ideoloji yokluğudur.
Eski Türkiye'nin, ideolojisi yoktu. Eski Türkiye'nin, siyasi ilkeleri, teorileri, idealleri, felsefesi yoktu.
Yönü, hedefi, pusulası, öngörüsü olmadığı gibi, liderliğinin entelektüel unsurları da yoktu.
Eski Türkiye kültürü, duyguların egemenliği altındaydı. Başat duygu da korkuydu. Evet, korku!Bayanlar Baylar, toplumlar, felsefi temelleri kadar sağlamdır.
Siyasi felsefesi olmayan-bir ülke, okyanusun ortasında, rüzgârın merhametine sığınmış, rastgele yol alan bir gemi gibidir.
Kamaralarına sığınmış yolculardan tek bir ses duyulur:
'Oturun oturduğunuz yerde! Gemiyi sallamayın!' Yolcular birbirlerini hareketsiz kalmaya teşvik ederler çünkü kaptan köşkünün boş olduğundan korkmaktadırlar.
Bayanlar, Baylar, sallanmaya gelmeyen bir geminin batmaya mahkûm olduğu açıktır.
Gemi halen batmadı