Atatürk’ün Tarih Öğretmenleriyle Bir Sohbeti
Öğretmenimiz Mim Kâzım (Kızıltuğ) anlatıyor:
“Kış aylarının kasvetli günlerinden biriydi. Okulda yatılı öğrenciydik. Dersimiz Tarih’ti. Kıymetli öğretmenimiz Cemal Bey:
—Çocuklar, size başımdan geçen, hayatımda asla unutamayacağım bir hatırayı anlatacağım… Dedi ve sözüne şöyle devam etti:
—1930 yılında gene böyle bir yatılı okulun Tarih muallimi idim. Dersimiz, Yeni Çağlar idi. Ben hararetli bir şekilde konuyu anlatıyor, misaller göstererek öğrencileri bilgilendiriyordum. Birden kapı açıldı, içeriye okul müdürü ile Büyük Gazi girdi. Heyecanlanmış ve şaşırmıştım. Dersi keserek yanına gittim. “Hoş geldiniz Paşam.” dedim. Bana ve öğrencilere tebessümle iltifat ederek:
—Hocam dersinize devam ediniz. Dedi.
Dersten sonra Müdürlük odasında toplanmıştık. Gazi, Tarih öğretmenlerine hitaben dedi ki:
—Sizler, üzerinize büyük bir mesuliyet almış bulunuyorsunuz. Genç dimağlar, ancak sizlerden ilham alacak ve kurtulan vatanı mamur kılacaklardır. Bir talebe, Cebirden bir formül unutabilir, kimyadan belki bir madeni hatırlayamaz. Fakat Efendiler; bir talebe, tarihini asla unutmamalıdır ve ona tarihi unutturulmamalıdır. O talebe, şanlı tarihinin bir sahifesini unuttuğu gün, memleket uçuruma yuvarlanıyor demektir. İşte kıymetli Tarih muallimi efendilerden isteğim şudur ki, verdikleri derslerin mesuliyetini idrak etsinler ve ona göre ellerine teslim edilen genç dimağlara hakikatleri işlesinler. Bu yapıldığı gün, Tarih muallimleri, memlekete en az kanını tarihi için dökmüş kahramanlar kadar hizmet etmiş olurlar. Aksi halde kabahat tarihini bilmeyen gençte değil, muallimdedir. Bunu asla affetmem.”(1)