Türk annesi, şaşkın, üzgün, kızgın. O kadar uğraşıyor, yemiyor yediriyor, içmiyor içiyor, uyumuyor uyutuyor, her türlü fedakarlığı yapıyor ama kendi çocuğu pancar motoru gibi bağırırken, Alman bebesi bilimadamı misali bi başına takılıyor.
Alman bebesi oyunundan başını kaldırdığında etrafı o kadar ciddi süzüyor ki, sanırsın birazdan mama önlüğünü çıkarıp Frankfurter Allgemeine’nin sayfalarını karıştıracak. Heyhat, bizim yavruysa iki dakikacık olsun bir konuya odaklanamıyor. Dikkati eksik, siniri bozuk, ağlamaktan bağırmaktan afedersin maymuna döndü yavru.
Peki nasıl oldu bu? Fabrika ayarları olarak ikisi de standart insan yavrusu olarak gelen Alman ve Türk çocuğundan biri nasıl oldu da 3 seneyi bulmadan devreleri yaktı. Nerimaan neden böyle oldu benimkisi?
1- E kendin de diyorsun işte yemedin yedirdin, içmedin içirdin
Çocuk her istediğine istediği anda kavuştu. Bunu “o daha çocuk” diye yutturdun kendine. İnsan gelişiminin çocukluktan başladığını ciddiye almadın.
2- Kural koydun esnettin bir süre sonra tamamen ipleri gevşettin
Çocuk senden gelecek istekleri ve sınırlamaları ciddiye almaz oldu. Onun için kurallar, yerini istediği zaman değiştirebileceği lego parçalarına dönüştü.
3- Arada bir kızın ki haddini bilsin
Çocuğa üzülmesin, incinmesin, darılmasın diyerek dev boş alanlar bıraktın, çocuk o alanları keyfince doldururken, arada bir bağırdın çağırdın ki ayağını denk alsın. Karşılaştırarak değerlendirme yetisi olmayan çocuk, gerçek ve doğrudan iyice uzaklaştı. Kısaca manyak ettin elemanı.
4- Sen hayır dedin babası evet, babası evet dedi sen hayır
Normal şartlar altında çocuğun şu dünyada güveneceği iki kişi var, ikisi de ayrı telden çalıyor. Çocuğun güvendiği kişilere karşı güveninin sarsılması kendi özgüvenini de sarstı. Dört bir yandan sarsılan çocuk şimdi çığlıklarıyla tatil köyünü sarsıyor.
5- Anne baba söylemde sabit kaldıysa bile, devreye anneanne faktörü girer
Bir önceki maddeye normal şartlar altında diye yazmamız boşuna değildi. Ebeveyn olarak ne kadar dikkat etseniz de, bir ya da iki gününü anneanne, babaanneyle geçiren çocuğun tamamen farklı bir canlı türüne dönüştüğüne tanık olursunuz. Çocuğa “öyle değil böyle bakılır” düsturundaki ilk nesil, miniğin beynini adeta çamaşır suyuyla ovar. Dört bir yandan farklı dozda yaklaşıma şahit olan çocuksa haliyle işine gelen yolu seçecek. Bu yol tabii ki en çok hoşuna giden yol olacak: Cips yeme - Bir iki tane ye bişey olmaz = Cips yenildi.
6- Doğadan uzak, halı ve laminat parke üzerinde büyüyen şey, her ne olursa olsun bir süre sonra insanlıktan çıkacaktı, çıktı
Camı açma çocuk üşür, sokağa çıkarma daha çok üşür, giydir kat kat üşümesin, burnu mu aktı onun, sar sarmala, üşür, üşür, buzz gibi bu çocuğun ayakları, üşürrr!
Ufaklığı doğadan söküp almak ona yapılacak en büyük kötülük. “Üşüme” kavramı ülkemize nereden gelmişse çok yanlış gelmiş. Nesiller üşüyecek diye sera bitkisi gibi kuru, havasız, deterjan kokulu odalarda büyüyor. Almanın bebesi daha fındık kadarken, ağaç, çiçek, sincap, köpek, balık, deniz tanırken, doğadaki canlılıkla bağ kurarken, bizimki pvc kaplama üzerinde emekliyor. Neyse ki üşümüyor.
7- “Nilay hanımın ortancasının ağzı var dili yok, biraz örnek al, annecim derken ağzından bal damlıyor çocuğun”.
Sürekli bir karşılaştırma hâli, gizliden rekabet ortamı, çocuğu onunla bununla yarıştırmaca sonra keyif geri gelince sarılıp “aslan oğlum, canım kızım, herkeslerden iyi herkeslerden güçlü” formuna bürünmece. Bu yaşta size yapsalar iki günde kafayı yersiniz. Ha, doğru ya zaten hepsini size de yapmışlardı...
8- “Ezdirme kendini yavrum sen de ona vur, yolamadın mı o böceğin saçını başını kızım?”
Dik dur, vur kır, telkinleriyle kural kanun tanımaz, özür dilemeyi bilmez tipler üretmek. Tam zamanlı nevrotik birey yaratma yöntemi dediğimiz bu gibi şiddet soslu davranışların sonucunu iyi biliyoruz. Bunlardan biri senelerdir memleketi o veya bu şekilde bir savaşa sokmak için debeleniyor.
9- Ona yasakladığınız her şeyi kendiniz yapın
Hem de onun gözü önünde yapın. Sabah kahvaltısından akşam yemeğine sofrada çan çan konuşun ama çocuk ağzını açtığında yemekte konuşulmaz diyerek susturun. Beş dakika geçmeden soru sorup konuşmasını sağlayın. Ona birey değil, eğilip bükülecek her şekle girecek ya da her şekle sokabileceğiniz bir form gibi davranın. Sonunda olaylar karşısında ne tepki vereceğini bilemeyen, dış dünyaya karşı iletişimi kopup, öz güveni yerlerde, telkin ile karşılaştığında saldırganlaşan tipler yaratın. Sonra da, Neriman neden böyle oldu bu çocuk?
10- Yavrum bırak kıracaksın ver ben yaparım
Hemen alın elinden duvar gibi kalsın çocuk. Karar verip, düşünüp, bir yol bulup, uygulama pratiği kazanamasın. Lokmalar ağzına kadar verildiği için 6 - 7 yaşında bile doğru düzgün çatal, kaşık kullanamasın. Her sorunda duvara toslasın. Sonra 3 yaşındaki Alman bebesinin nasıl gidip gelip kendi yemeğini kendi yediğine hayret edilsin.
11-”Hadi yatağa, uyku vakti, birazdan sallaya sallaya beynini muhallebi gibi yapacağım”
Asla düzgün bir uyku alışkanlığı kazanamadığı için, uykusu geldiğinde uyumak istemeyecek, bedeni zihnini taşıyamayacak, zihni bedenine söz geçiremeyecek, bağıracak çağıracak. Bebeklikten itibaren kendi yatağının, kendi uykusunun sahibi olmadığı için, uyku vaktinde hep aşırı bir ilgi ve alaka bekleyecek. Bu durum gençliğine kadar sürecek. Üniversite yaşına gelip yataktan kendi inisiyatifi ile kalkamayan binlerce insan yetişecek.
12- Aşırı tepkiler verin, tolere edilemeyecek durumları normal karşılayın, biriktirin ve bir anda patlayın
Birlikte çıldırmak gibisi yok, siz çıldırdıkça nasıl olsa o da tırlatacak, çok yakında hep birlikte eve benzeyen bir tımarhane inşa edeceksiniz.
Türk tipi çocuk yetiştirmek aslında dünyanın en zor işi. Nedense genellikle en kolay yolu tercih ederken konu çocuksa tercihimiz hep zordan yana oluyor. Sadece bu davranışların aksini uygulamak tabi ki yeterli değil. Alman bebesi güvenli parklar bahçeler, bilimsel yöntemlere dayalı çocuk bakım evleri, bağımsız ve güçlü bireyler yaratmaya dayalı bir toplumsal yapı sonucunda o hale geliyor. Ama en azından nedenlerin farkına varmak, tımarhaneden adım adım uzaklaşmak adına işe yarayabilir... (alıntı)