Hayırlı günler dilerim.
3) Öğretmenler en çok 30-40 öğrenci ile uğraşmanın çok yıpratıcı olduğunu söylemektedirler.
Bir an için 1 öğrenciye ders verdiğimizi düşünelim.
Öğrenciye bir şeyler öğretiyorsunuz ve öğrettiklerinizi yapmasını istiyorsunuz.
Fakat o öğrenci ya hiç bir şey yapmıyor, ya da başka bir şey yapıyor.
Anlatma yönteminizi değiştiriyorsunuz, sebep soruyorsunuz vs. sonuç alamıyorsunuz.
Öğrenci ya hiç bir şey yapmıyor, ya başka bir şey yapıyor.
Ne yaparsanız yapın sizin uyarılarınıza hiç bir şekilde tepki vermiyor.
Son çare olarak, bir tepki alırım umuduyla yaradana sığınıp iki tokat aşkediyorsunuz.
Sonuç...
Yok öğrencide en ufak bir tepki yok, ne ağlama, ne şikayet, ne öğrettiğiniz şeyi yapmak için gayret saffetme...
Bu kadar da olmaz... Çıldırırım herhalde mi diyorsunuz.
O zaman sizden bilgisayar programcısı olmaz.
Bilgisayar programcısı için bu durum günlük sıradan bir durumdur.
Onun öğrencisi olan bilgisayar, öğrettiklerinizi anlamazsa, hiç bir şey yapmayabilir, sizin isteğiniz şeyi değil başka bir şey yapabilir.
Genellikle yöntem değiştirmeniz, sebep sormanız sonucu değiştirmez.
Hele iki tokat aşkedeyim aklı başına gelir diyorsanız yanılırsınız
Pencereden aşağı bile atsanız sonuç değişmez.
Bilgisayar programcısı bu durumda öğrencisini, velisini veya her hangi bir kurumu da suçlayamaz.
Çünkü öğrenci tepkisizliğiyle, benim kurallarıma HARFİYEN uymadığın sürece senin dediklerinin hiç birini yapmam, hata sadece ve sadece sende demektedir.
Bir bilgisayar programcısı her zaman HATANIN KENDİSİNDE olduğu bilinciyle hareket eder.
Kendi hatasını kendi bulmak zorundadır. Hemen hemen hiç kimse ona yardımcı olamaz.
Bu dünyada insanın kendi hatasını GÖRMESİ kadar zor bir şey olmadığına inanıyorum.
Bilgisayar programcısı hatayı öğrencisinde, velisinde veya bir kurumda arayabilen öğretmenlere GIPTA eder.
***
Yıllar önce her ay düzenli olarak birine posta havalesi göndermem gerekiyordu.
O yıllarda postahanelerde sıra numarası alma uygulaması yoktu.
İşleminizi yaptırmak için sıraya girmeniz gerekirdi.
Bankacılık hizmetleri vermeye başlamalarından dolayı postahaneler çok yoğun oluyordu.
Posta havalesi gönderebilmek için her ay 2-3 saat kuyruk beklemek zorunda kalıyordum.
İşlem yaptıracakların postahanede ne tür işlemler yapacaklarını bilmemeleri, eksik evrak, eksik bilgi durumlara rağmen işlem yapılmasını istenmesi, görevli memurların yetki alanına girmeyen işlemlerin yapılmasının istenmesi vs. sebepler işlemlerin uzamasına sebep oluyordu.
İşlemlerin uzaması havayı geriyor, 20-30 dakika fasılalar sözlü tartışmalar yaşanıyordu.
Tartışmalarda görevliler hemen her zaman sakin davranıyor olayların büyümesine fırsat vermiyorlardı.
O zamanlar, bu insanlar çoğunu tanımadıkları, her kültür ve yaş seviyesindeki yüzlerce kişiyle her gün nasıl başa çıkıyorlar diye kendi kendime sorardım.
Zaman içinde işlemler sıra numarası ile yapılmaya başlanmasına rağmen, ne yoğunluk azaldı, ne işlem yapmak için bekleyen insanların ürettiği sorunlar azaldı.
Görevlilerin hayatları böyle devam edip gidiyor.
****
Uzun yıllardır bilgisayar başında görev yaptığım için uzun süre ayakta durmak beni çok yorar.
Trafik polisi, postacı, sayaç okuma işi yapanlar, pazarlamacı gibi meslekleri yapanların o kadar süre ayakta kalmaya nasıl tahammül ettiklerine hayret ederim.
Ders anlatmak için haftada 15 saat ayakta kalan öğretmenleri de unutmamak gerek.