Bunları Biliyor Musunuz?

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.812
  • 227.460
  • 28.812
  • 227.460
# 29 Kas 2016 19:14:03
- Besmele İle İsmi Azam Yakınlığı -
- Besmele, Şeytana Karşı Bir Ordudur -
- Besmele, Yarabbi Mülkünde Misafirim Demektir -
- Besmele, İyiyi ve Bereketi Aramanın Nişanesidir -
- Besmele, Yaptığın İşi İbadet Sevabına Çeviren Tılsımdır -
- Besmele, Allah c.c İle Kul Arasında Bir Bağdır -
- Besmele, Bilinçli ve Şuurlu Olma Halidir -

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.812
  • 227.460
  • 28.812
  • 227.460
# 02 Ara 2016 19:38:27
Dört mezhebe göre Ramazan ayında vuku bulan önemli tarihi olaylar Mumsema 4 mezhebe göre Ramazan ayında vuku bulan olaylar

Ramazan ayında önemli bir çok tarihi olaylar vuku bulmuştur.Bunlar:Bedir savaşı,Mekkenin fethi,Tebük savaşı,İslamın yemende yayılması,Ayni Calut olayı,Endülüsün fethi gibi bir çok olaylar ramazan ayının tarihinde vuku bulmuştur.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.812
  • 227.460
  • 28.812
  • 227.460
# 07 Ara 2016 18:29:09
Bir benzin istasyonunda arabasına benzin doldurmakta olan bir bayanın yanına gelen birisi boyacı olduğunu söyleyerek, hizmet amacıyla kibarca kartını sunuyor. Bayan kartı aldıktan sonra arabasına biniyor.
Adam da başkasının kullandığı bir arabaya biniyor. Bayan, istasyondan çıkmaya hazırlanırken arkadaki arabanın da ayni anda istasyondan çıktığını ve kendisini takip ettiğini fark ediyor. Bayan o anda bir baş dönmesi ve zor nefes almakta olduğunu hissediyor. Camı açmak isterken, adamın verdiği kartı alan elinden tuhaf bir koku alıyor. Arkadakilerin de nerdeyse kendi arabasına yapışırcasına yaklaştıklarını görüyor. Kaybedecek zaman olmadığını düşünerek basıyor gaza, o hızla giderken ilk gelen park yerine dalıveriyor.
Sert bir frenle durduruyor arabayı, ayni anda da kısa aralarla bastığı klaksonla imdat işareti verircesine durmadan velvele saçıyor ortalığa. Başkalarının da bulunduğu park yerine gelen ikinci araba var hızıyla çıkış yönünden park yerini terkedip uzaklaşıp gidiyor. Adamlardan böylece kurtulan bayan, uzun bir süre sonra kendine gelebiliyor ve normal nefes almaya başlıyor.
Bayanı böyle çok ciddi bir duruma sokan bir maddenin karta sürülmüş olduğu anlaşılıyor.

Adı, BURUNDANGA olan bu uyuşturucu madde, bir kişinin üstündekileri çalmak veya başka kötülükler yapmak için kullanılıyor.
Basit bir kart üzerine kolayca sürülebilen bu uyuşturucu, cinsel taciz amaçlı kullanılan uyuşturucuya nazaran dört defa daha tehlikeli.
Yolda, çarşıda, pazarda tanımadığınız birisinden ve hele yalnızken asla böyle bir kart almayın sakın. İkametgâhlara kadar gelerek hizmet sunanlarında kullandığı bir yöntem bu. Uyanık olun .
Yeni teknolojinin yararlı hizmetlerini kullanarak, bu bilgileri çok geniş bir dağıtımla çevrenize duyurabilme çabanız için teşekkürler...

Emniyet Genel Müdürlüğü

Çevrimdışı eessrraa

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.908
  • 46.143
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.908
  • 46.143
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 25 Ara 2016 20:46:29
..

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.947
  • 47.568
  • 2.947
  • 47.568
# 26 Ara 2016 12:22:59
 .

Çevrimdışı yusufogretmen

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 55
  • 1.041
  • Öğretmen Adayı
  • 55
  • 1.041
  • Öğretmen Adayı
# 26 Ara 2016 13:20:33
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bir benzin istasyonunda arabasına benzin doldurmakta olan bir bayanın yanına gelen birisi boyacı olduğunu söyleyerek, hizmet amacıyla kibarca kartını sunuyor. Bayan kartı aldıktan sonra arabasına biniyor.
Adam da başkasının kullandığı bir arabaya biniyor. Bayan, istasyondan çıkmaya hazırlanırken arkadaki arabanın da ayni anda istasyondan çıktığını ve kendisini takip ettiğini fark ediyor. Bayan o anda bir baş dönmesi ve zor nefes almakta olduğunu hissediyor. Camı açmak isterken, adamın verdiği kartı alan elinden tuhaf bir koku alıyor. Arkadakilerin de nerdeyse kendi arabasına yapışırcasına yaklaştıklarını görüyor. Kaybedecek zaman olmadığını düşünerek basıyor gaza, o hızla giderken ilk gelen park yerine dalıveriyor.
Sert bir frenle durduruyor arabayı, ayni anda da kısa aralarla bastığı klaksonla imdat işareti verircesine durmadan velvele saçıyor ortalığa. Başkalarının da bulunduğu park yerine gelen ikinci araba var hızıyla çıkış yönünden park yerini terkedip uzaklaşıp gidiyor. Adamlardan böylece kurtulan bayan, uzun bir süre sonra kendine gelebiliyor ve normal nefes almaya başlıyor.
Bayanı böyle çok ciddi bir duruma sokan bir maddenin karta sürülmüş olduğu anlaşılıyor.

Adı, BURUNDANGA olan bu uyuşturucu madde, bir kişinin üstündekileri çalmak veya başka kötülükler yapmak için kullanılıyor.
Basit bir kart üzerine kolayca sürülebilen bu uyuşturucu, cinsel taciz amaçlı kullanılan uyuşturucuya nazaran dört defa daha tehlikeli.
Yolda, çarşıda, pazarda tanımadığınız birisinden ve hele yalnızken asla böyle bir kart almayın sakın. İkametgâhlara kadar gelerek hizmet sunanlarında kullandığı bir yöntem bu. Uyanık olun .
Yeni teknolojinin yararlı hizmetlerini kullanarak, bu bilgileri çok geniş bir dağıtımla çevrenize duyurabilme çabanız için teşekkürler...

Emniyet Genel Müdürlüğü

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 Oca 2017 23:51:45
İsviçreli bilim adamı Müslümanlığını ilan etti!
İslamı seçmesindeki sebep:
Termal bir kamera ile abdest alan Müslümanları çevreleyen Nurani hare'yi gördükten sonra, Muslümanların yeryüzünde yaşayıp hareket eden en temiz en hijyenik(taharetli)
Kişiler olduğunu tespit etti*
63 yaşındaki bilim adamı termal(ısı ve ışın belirleyen)
Kamerasıyla
Abdestli Müslümanların vücudundan yayılan,onu çevreleyen ısıyı ve ışını tespit için çekim yapıyordu.
Bu hareler yedi kattan oluşmaktaydı
İlk önce kırmızı hare
Kırmızı hare sürekli insanı çevrelerse insanda güven hissini ve huzuru temin ediyordu
Buna delil olarak
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemin:
“Kul abdest aldığında günahları iki gözünün arasından çıkar,ikikulağının arasından çıkar,iki elinin arasından çıkar,iki ayağının arasından çıkar abdestten sonra oturduğunda
Bağışlanmış olarak oturur
Bağışlanmış demek yani güvendedir anlamına gelir

Robert kenzi bu araştırmasını avrupada 50 bin kişi üzerinde uygulamıştır
50 bin kişide bu ışın ve sıcaklığı ölçmüş(ayrıca bu ışınlar hastalığı teşhiste kullanılan bir metodtur)
Bu hareyi göremediği bölgelerde hastalık olduğunu belirlemekteydi
50 bin kişide bazı bölgelerde görülmeyen harelerin belkide normal olduğuna kanaat getirmişken kendisine nijeryadan önemli bir işadamı hastalığı yüzünden müracaat edince kanısı değişti
Bu kişinin vücudunda ışın hareleri eşit orandaydı
Kendisiyle sohbet etmek icin tercüman ararken cok iyi ingilizce konuştuğunu farketti
Adam kendisinde abdest aldıktan sonra harelerin tam görülüp gorülmediğini sorduğunda evet cevabını aldı
Ve şöyle dedi :Ben abdest almadan hareket etmem çünkü abdest Müminin kalkanı gibidir"dedi
Bunun üzerine bilim adamı bu termal kamerada kendisini tespit etmek istedi
Abdestin düzenini bilmeksizin oylesine gördüklerini uyguladı ışın hareleri tam eşit değildi
Müslüman birisinden kendisine İslami usüle göre abdest almayı öğretmesini istedi
Ve harelerin tamamını düzenli olarak tespit etti
Bunu bir çok kiside 37 kez tekrarladı
Hareleri eksiksiz hepsinde tespit etti
Üstelik bu kişiler Müslüman değillerdi
Robert kenzi bu araştırmasindan sonra Müslüman oldu 67 yaşında Kur'anı Kerim'i ezberledi
Ve bu cihazına "İmanı ölçen cihaz"adını verdi
Hastalarına bundan sonra sakinlestirici olarak İslami usülde abdesti reçete verdi
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
Benim Ümmetim kiyamet gününde el ve ayaklarının(abdest uzuvları)
Nurundan tanınır kim bunun kendisinde bulunmasını isterse ona devam etsin”


Abdestin etkisi vücudu nurani hareler şeklinde çevreler
Sizleri Müslüman olarak yarattığı için Rabbinize ne kadar şükretseniz az'dır

Bir başka mucizede 14 asır sonra keşfedilmiş SubhanAllah
Resulullaha Salavat(Allahumme Salli ve Sellim ve Barik âla nebiyyina Muhammed)
Muhteşem bir bilgi:
İnsan vücudu bir depo gibidir neşe acı ve hüzün hepsi birarada bulunmaktadır
Göz bir kusursuz bir kamera gibidir her gördüğünü kaydeder faydalı veya zararlı herşeyi kaydeder .

yaşadığı olumsuzluklar uykusunda kabus gibi şeyler gosterir insana

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizlere uykudan önce bolca İstiğfarda bulunmamızı emretmiştir

Bunun ilmi araştırması sonucunda :
İstiğfar sırasında dil üst dişlerin ardına değdiğinde
Hipofiz bezine değer
Hipofiz bezi başın üst bölümünde yer alır
Görevi hücreleri kötü düşüncelerden,vesveseden,kahredici duygulardan,evhamdan(endişe) arındırır
Olumlu duygulara sevkeder,vücudu oksidanlardan temizler tüm bedene oksijene doyurur
SubhanAllah

İblis Allah (Azze ve Celle'ye)
“Senin izzeti ve Celaline yemin ederimki kullarını saptıracağım”
Allahu Teâla'da:
İzzetim ve Celâlime yemin olsunki
Onlar istiğfar ettikçe bende onları bağışlayacağım"buyurur

Çokça İstiğfarda bulununuz
(Allahım bu tebliğimi bana, anne ve babama,bunu okuyan ve paylaşan,insanlara fayda sağlayacak ilme yönlendiren
kardeşlerime sadaka_i cariye (ardı kesilmeyen ,devam ettikçe fayda sağlayacak amel)eyle
Amin

Bunu sadaka'i cariye amaçlı
Kardeşlerinizle paylaşınız👍

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Oca 2017 21:55:03
Okumanız temennisiyle ...(Beyaz adamın Kızıl Derililere getirdiği demeokrasi!..)

ABD kızılderililerin topraklarına nasıl kondu?
Kızılderililer nasıl insanlardı?
Fotoğrafta Kızılderili kadınlar.
ABD aynı zulmü Siyahderililere de yaptı.
Zaten insanları siyah derili Kızılderili ve beyaz diye ayıran ilk ABD oldu. Daha önce sadece iyi ve kötü insanlar vardı.
Okunması gereken güzel bir yazı.

DOĞAR DOĞMAZ AĞZI KAPANAN ÇOCUKLAR..

Amerika Kıtasında Ekim ayının ikinci pazartesi "Kolomb Günü"dür.
Şenliklerle, şölenlerle kutlanır..
Amerika üç gündür Kolomb Günü'nü kutluyor..
Bazı ülkelerde milyonlar çılgınca eğleniyor..
Peki kutlanan ne?..

*. *. *

1492 yılında Cenovalı kaşif Kristof Kolomb'un Nina, Pinta ve Santa Maria gemileri Amerika kıyılarına yanaştığında onları Arawak kızılderilileri karşıladı..
Kızılderililerin inancında Tanrılar sakallıydı ve denizden gelmişlerdi..
Sakallı istilacıları görünce onları doğaüstü sandılar..
Yüzerek selamladılar..
Mısır, patates ikram ettiler..
Atları, iş hayvanları, demir silahları yoktu..
Ama kulaklarına ince altın süsler takıyorlardı..
İşte o altınlar sonları oldu..

*. *. *

Kolomb kızılderililerle ilgili ilk izlenimlerini İspanya Kraliçesine şöyle yazmıştı..
“Bu insanlar o kadar yumuşak başlı, barışsever ki, yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerinizin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar; gerçi çırılçıplak dolaşıyorlar ama davranışları terbiyeli ve övgüye değer”
Seyir defterine de şunları eklemişti.
"Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Demir silahları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler. Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar ne de puta tapıyorlar. Kötülüğü tanımıyorlar, birbirlerini öldürmeyi bilmiyorlar. Hiç silahları yok... Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını kendileri kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar."
Bir de not düşüyordu.
"Bu insanların çalıştırılması, ekin ekmesi, gerekli her işe koşulması ve bizim (Avrupalalıların) gelenek ve göreneklerimizi benimsemesi gerektiği kanısındayım"

*. *. *

Ardından katliam başladı..
Sakallı yabancılar altın ve değerli taş aramak için köyleri yağmaladı, yakıp yıktı..
Yüzlerce kadını, erkeği, çocuğu kaçırdılar..
Kadınlara tecavüz ettiler..
Direnen erkeklerin kulaklarını kestiler, kafa derilerini yüzdüler..
Gemilerine atıp köle olarak satılmak üzere Avrupa’ya götürdüler.
Kolomb’un 12 Ekim 1492’de San Salvador sahiline ayak basmasının üzerinden on yıl bile geçmeden bütün kabileler, yüzbinlerce insan yok edildi..
Ardından akın akın geldiler..
Tüm Amerika Kıtasını cehenneme çevirdiler..
Katliamlara papazlar da katıldı..
Katolik olmayı kabul etmeyen Kızılderili şamanları ayaklarından asılarak canlı canlı yakıldı..
Kolomb Amerika'ya vardığında dünya nüfusunun 5'te biri kızılerili idi..
Sayıları 70 milyonu geçiyordu..
1492'den bugüne sadece 2 milyon kaldılar..

*. *. *

Dünya tarihinin en büyük soykırımını yapan Avrupalı istilacıların bu katliamı kitaplara şöyle yansıdı..

" İspanyollar istilacılar her geçen gün daha kibirli oluyordu..Aceleleri varsa yerlilerin sırtına biniyorlardı..İspanyolların canavarlığı sınır tanımıyordu.. birgün ikisi de birer papağan taşıyan iki yerli çocuğa rastlayan iki papaz, papağanları aldılar ve sırf zevk olsun diye çocukların kafasını kestiler”
Las Casas

"Ben Küba’da iken üç ayda yedi bin çocuk öldü. Acıdan çılgına dönen bazı anneler bebeklerini nehirde boğuyorlardı... Böylece erkekler madenlerde, kadınlar ağır çalışma içinde ve çocuklar da süt bulamadıkları için ölüyordu... bu kadar büyük, güçlü ve verimli topraklar kısa sürede boşaldı. İnsanlığa o kadar yabancı olan tüm bunları kendi gözlerimle gördüm ve şimdi bile yazarken ürperiyorum."
Las Casas

“Tanrı’nın hususi takdiriyle savaştan kaçan kızılderililerin tamamına yakını çiçekten öldürdük. Tanrı topraklarımızı temizledi”
"Massachusetts Körfezi Kolonisi’nin ilk valisi John Wintrop

"Kızılderilileri yakıyorduk..Onları böyle ateşte kızarırken ve bu ateşi söndüren kan gölünde görmek korkunç bir manzaraydı, çürüyen cesetler ve bunlardan yayılan koku berbattı fakat zafer tatlı bir fedakârlık gibiydi..Bizlere olağanüstü yardımlarda bulunarak bu kadar gururlu ve kibirli bir düşmanı elimize düşüren, bu kadar çabuk bir zafer bahşeden Tanrı’ya şükranlarımızı sunarız."
Plymouth Kolonisi’nin Valisi William Bradford

"Kızılderililerin hamal olarak kullanılmasını kınamıyorum. Ancak bir adamın bir domuza ihtiyacı varken 20 tane öldürüyordu. 4 Kızılderili'ye ihtiyaç duyduğunda bir düzine alıyordu. Metreslerini omuzlarda taşınan hamaklar içinde fakir Kızılderililer'e taşıtan birçok İspanyol vardı. Bu uygulamalar esnasında yerlilerin maruz kaldığı kötü muameleler, zararlar, soygunlar, haksızlıklar ve büyük kötülüklerin sayılması istense bunun sonu gelmez. Çünkü onlar için Kızılderilileri öldürmek, yararsız hayvanları öldürmekte birdi. "
Cieaze de Leo

"Kızılderililerin eğer altını yoksa çocuklarını satarlardı. eğer çocukları da kalmamışsa kendi hayatlarını verirlerdi. Bu haraçları veremediklerinden ötürü Kızılderililer işkence acıları altında ya da gaddarca zindanlarda öldürülürdü. Zira İspanyollar onlara hayvani bir vahşilikle muamele ediyor ve onları hayvandan daha aşağı görüyorlardı.. Kızılderililerin cesetleri köpeklerin önüne yem olarak atılıyor, vücutlarından yaralara iyi gelebilecek bir yağ üretiliyordu. Kızılderili kadınlar sıra hâlinde direk ve ağaçlara, çocukları da onların ayaklarına asılıyordu."
Papaz Motolinia

"Sırf eğlence olsun diye, kadın erkek demeden yerli halkın ellerini, burunlarını ve kulaklarını kesip kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik yerlerinde defalarca tekrarlandığını kendi gözlerimle gördüm.
Memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarıştılar.”
Bartolome de Las Casas

"Askerler pek çok Kızılderili'yi uykularında öldürdüler. Annelerinin göğüslerinden çekilip alınan bebekler anne-babalarının gözleri önünde kılıçla parçalanıyor ve bebeklerin parçaları ateşe atılıyordu. Kundaktaki bebekler beşikleri içinde parçalanıyor, kafaları eziliyor, en taş-yürekli adamın bile vicdanını sızlatacak bir vahşilikle öldürülüyorlardı..Bazı bebekler nehre atıldı, onları kurtarmak için anne ve babaları da suya atladı. Ama askerler ne çocukların ne de anne-babaların sudan çıkmalarına izin vermediler, hepsi boğuldu.”
David de Vries

*. *. *

Kızılderili kadınları çocukları doğduğunda elleriyle onların ağzını kapatırlar..
Nefes alması için ellerini bir süre çekip, bebeğin tekrar ağlamasına fırsat vermeden aynı hareketi tekrarlarlar. .
Ağlamamak, gözlerini dünyaya açan bir Kızılderilinin aldığı ilk derstir..
Beyaz adamdan kaçarken, kucaktaki bebeğin ağlaması her şeyin sonu demektir..
Dersini iyi alamayan bir bebeğin çıkaracağı ses, kurşun yağmurundan ölmek demektir.

*. *. *

Amerika Kıtası bugünlerde "Kolomb Günü" nü kutluyor..
Şenlikler, şölenler yapılıyor..
Milyonlar çılgınca eğleniyor..
Kolomb'tan bu güne 524 yıl geçti..
524 yılda 70 milyondan fazla insan katledildi..
Bir kültür yok edildi..
Beyaz adamın bu eğlencesi(!), kızılderililerin sonu oldu..
İyi kutlamalar.

Sedat Kaya

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.785
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.785
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Oca 2017 21:54:24
.,

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.812
  • 227.460
  • 28.812
  • 227.460
# 22 Oca 2017 11:47:13
Yuvanızda huzurlu olmak mı istiyorsunuz?
Özellikle şunları yapın: Ailenizden kimseyi aşağılamayın, sabah akşam birbirinizi tebessümle selamlayın. Birbirinizi aşağılamadan dinleyin. Birbirinizin küçük hatalarını sabırla hoşgörün, hoş göremediklerinizi de suçlamadan dile getirin. Aileden biri yanlış yapıyorsa bunu yanlış bulduğunuzu ve sizi üzdüğünü olay büyümeden belirtin ve beklentinizi ifade edin.
Aranızdaki hayatî düzeyde olmayan sorunları, zorunlu olmadıkça akrabalara taşımayın. Eşinizi sabah akşam bazen bakışınızla, bazen dokunuşunuzla, bazen ses tonunuzla övün, her zaman yanında olun.
Anne babanız da olsa kimsenin eşinizi aşağılamasına izin vermeyin. Canınızı kurtaran birisine nasıl davranırsanız, eşinize de öyle davranmaya çalışın. Çünkü size iyi eşlik yapması sizi ateşten kurtarabilir.
İkiniz birbirinizi her gün şükre teşvik edin. Çünkü şükürsüz yuva yaşamaz. Eşinizin hasta, yorgun, bunalımda olabileceğini düşünün ve her olumsuz tavrını üzerinize almayın. Eşinizin aranızdaki buzları eritme çabasına inatla direnmeyin, esneyin ki barışma kolaylaşsın.
Çok sayıda boşanmanın vahim sonucuna tanıklık ettim. Mallar parçalanıyor, geçim çöküyor. Daha iyi bir ikinci evlilik şansı yarı yarıya azalıyor. Boşanan erkeğin ve bilhassa kadının sosyal itibarları çöküyor. Sağlıkları, psikolojileri, işleri, ilişkileri bozuluyor ve Allah korusun, birçoğunun ahlâkı da çöküyor. Varsa çocuklar ağır bedeller ödüyor. Yaşadıkça yeni bedeller, ölünceye kadar birbirini izliyor. Bu kadar ağır bedelleri, eften püften tartışmalar yüzünden bir ömür ödemek yerine, akıllı insan canını dişine takmalı ve yuvasını kurtarmalıdır.
Dahası bu konuyla ilgili bulabildiğiniz kitapları okuyup birikiminizi ve anlayışınızı güçlendirin.
Dr. Muhammed Bozdağ [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.812
  • 227.460
  • 28.812
  • 227.460
# 25 Oca 2017 12:21:03
'Annenin nefes verirken ağzından çıkan karbondioksit gazı çocuğunu teskin edecek bir etki oluşturur. Bu yüzden çocukların, kendi kendini sakinleştirme becerisine sahip olmadığı ilk yıllarında annesiyle yatması, annenin nefesinin çocuğun nefesine akması büyük önem taşır' der Kaliforniya Üniversitesinde yapılan bir araştırmanın sonucunda.

Oysa biz hızla çocuklarımızı bağrımızdan ayırmaya çalışırız. Aman bağımlı olmasın, özgüvenli olsun, şımarmasın diye ayrışma telaşına düşeriz. Annesinden ayrılan çocuk korktuğunda, heyecanlandığında, strese girdiğinde ağlayınca da, teskin olsun diye ağzına plastik memeler, biberonlar veririz. Teskin olma kanalı annesi olan bir canlıyı, suni araçlarla huzur bulmaya mecbur ederiz.

Keşke korkmasak evlatlarımızın nefesine akmaktan. Bizim nefesimizdeki 'zehir' i bile zayi etmeyip bebeğe 'şifa' kılan Rabbin sistemine teslim olabilsek. Kolay olanı zorlaştırıp, yükümüzü arttırmasak. Bebeğimizle yan yana, ten tene olsak.... Nefesimizdeki şifayı bebeğimizin nefesine emanet bıraksak. Hemen, bu gece 👼💕

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.470
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.470
  • Müdür Yardımcısı
# 25 Oca 2017 13:50:47
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Keşke korkmasak evlatlarımızın nefesine akmaktan. Bizim nefesimizdeki 'zehir' i bile zayi etmeyip bebeğe 'şifa' kılan Rabbin sistemine teslim olabilsek.
ne güzel söylemişsiniz hocam...

Çevrimdışı senol17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.579
  • 15.745
  • 1.579
  • 15.745
# 25 Oca 2017 14:18:32
Mevlana
Meşhur bir Mevlana resmi vardır. Dışı yeşil cübbeli, içi kahverengi abalı, kahverengi bir külah üzerine sarılmış beyaz sarıklı, boynu mütevazilikten öne eğik, elinde 99’luk beyaz tesbihi ile orta boylarda, biraz da etine dolgun olan, aksakallı bir pir-i fani gibi olan resim. İşte bu resim Türk toplumunun en çok benimsediği ve her fırsatta kullandığı en ünlü resimdir. Bir çok resmi olmakla birlikte en çok kullanılan figür budur. Mevlana denince ilk akla gelen resimdir. Karpostallardan tutun, tablolara, tabak resimlerine, bakır işlemelerine, kaşık sırtlarına, tanıtım broşürlerine varana kadar hemen hemen her ortamda bu resim kullanılır. Peki bu resim ne zaman ortaya çıkmıştır. Resmi kim yapmıştır? Gerçekten Mevlana o resimde tasvir edildiği gibi midir?
Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü Müdürü ve aynı zamanda Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Nuri ŞİMŞEKLER’e göre resmin kısaca hikayesi şöyledir;
1960’lı yıllarda, dönemin Mevlana Müzesi Müdürü Mehmet Önder’e, İran gezisi sırasında Tahran Üniversitesi’nde, Mevlana konulu minyatür ve resim yarışmasında birinci gelen bu resim, Prof.Dr. İbrahim Ümmet Ullahi tarafından hediye edildi. Mevlana’nın dönemine ait olmayan, günümüzde yapılan bu resim, Önder tarafından Mevlana Müzesi’ne getirildi. Müze Müdürlüğü’nce beğenildiği için kartpostal olarak bastırılan ve orijinali hâlen Mevlana Müzesi’nde sergilenen bu resim, kısa sürede tüm Türkiye’de en çok kullanılan Mevlana resmi oldu”
Resmin, çok sevilip benimsenmesine karşın, Mevlana’nın gerçek fiziksel özelliklerini taşımadığını savunan Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, “Söz konusu resimde, Mevlana, şişmanca ve orta boylu olarak gösterilmektedir. Ancak 14. yüzyılda yaşamış bir tarihçi olan Ahmet Eflaki Dede’nin ‘Menakibül Arifin’ adlı kitabında, Mevlana’nın boyunun yaklaşık 1.80 santimetre olduğu, genel olarak ellerindeki damarları görünecek kadar zayıf olduğu belirtilmektedir. Uzun sakallı olarak resmedildiği bu resmin aksine, Mevlana oldukça kısa sakala sahipti. Mevlana’nın uzun sakal bırakmaktan, kişide gururlanmaya neden olacağı endişesiyle kaçındığı, yine aynı kaynakta geçen bir olayla anlatılır. Sakal tıraşını nasıl yapması gerektiğini soran berbere Mevlana, “Oldukça kısa kes, kadınlardan fark edilelim yeter.” diye yanıt verdiği anlatılır.
Şimşekler, hoşgörüsüyle bilinen Mevlana’nın, kentteki gayrimüslim sanatçıların kendisinin resmini yapmasına izin verdiği yolunda rivayetler olduğunu, ancak bugün gerçek bir Mevlana resminin var olup olmadığının bilinmediğini sözlerine ekledi.
Yani kısaca 1960’lı yıllarda Mevlana ile ilgili düzenlenen bir yarışmada İranlı bir çizerin birinci gelen eserinin Mehmet ÖNDER’e hediye edilmesi ve onun vasıtasıyla Mevlana müzesine getirilmesi, daha sonra beğenilip kartpostallar vasıtasıyla çoğaltılması yoluyla tüm Türkiye’ye mal olan bir resim oluyor bu meşhur resim.

Çevrimdışı MAYSA

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 286
  • 310
  • 286
  • 310
# 25 Oca 2017 14:38:52
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
'Annenin nefes verirken ağzından çıkan karbondioksit gazı çocuğunu teskin edecek bir etki oluşturur. Bu yüzden çocukların, kendi kendini sakinleştirme becerisine sahip olmadığı ilk yıllarında annesiyle yatması, annenin nefesinin çocuğun nefesine akması büyük önem taşır' der Kaliforniya Üniversitesinde yapılan bir araştırmanın sonucunda.

Oysa biz hızla çocuklarımızı bağrımızdan ayırmaya çalışırız. Aman bağımlı olmasın, özgüvenli olsun, şımarmasın diye ayrışma telaşına düşeriz. Annesinden ayrılan çocuk korktuğunda, heyecanlandığında, strese girdiğinde ağlayınca da, teskin olsun diye ağzına plastik memeler, biberonlar veririz. Teskin olma kanalı annesi olan bir canlıyı, suni araçlarla huzur bulmaya mecbur ederiz.

Keşke korkmasak evlatlarımızın nefesine akmaktan. Bizim nefesimizdeki 'zehir' i bile zayi etmeyip bebeğe 'şifa' kılan Rabbin sistemine teslim olabilsek. Kolay olanı zorlaştırıp, yükümüzü arttırmasak. Bebeğimizle yan yana, ten tene olsak.... Nefesimizdeki şifayı bebeğimizin nefesine emanet bıraksak. Hemen, bu gece 👼💕

çok şükürler olsun ki büyük sözü doğrudur diyip çocuğuma emzik vermemişim,yatağımdan ayırmamışım.bu hissi kalbime doğuran rabbime şükürler olsun ki bu yazıyı okuduktan sonra yüreğim cızlamıyor.elhamdülillah.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.812
  • 227.460
  • 28.812
  • 227.460
# 25 Oca 2017 22:16:50
Hoca Kılığında yakalanan bir rus casusu.

“Erzurum'da yakaladığımız Müslüman olmuş bir Rus casusunu temize çıkarmak için bir mahalle halkının karargâhıma geldiği zaman hallerine bakıp hatıratıma şunu kaydetmiştim: Ey Türkoğlu! Sen pek safsın, seni herkes aldattı. Erdim diyen, döndüm diyen çemberinden atlattı.”

Kazım Karabekir

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK