Bunları Biliyor Musunuz?

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.889
  • 227.987
  • 28.889
  • 227.987
# 02 Mar 2017 15:06:49
ÇOCUĞUMUZA KULLANMAMAMIZ GEREKEN KELİMELER:
"AĞLAMA"
"ÜZÜLME"
"BEBEK OLMA!"
"HADİ CANIIIIM, KORKACAK BİRŞEY YOK Kİ BUNDA!"
Ama çocuklar üzülür. Özellikle his ya da düşüncelerini kelimelere dökemiyorlarsa, bunu ağlayarak ifade ederler. Ve korkarlar da. Evet, onları olumsuzdan korumaya çalışmak hepimizin içinden geliyor. Ama korkma, ağlama, üzülme demek çocuğu daha iyi hissettirmiyor. Ve duygularının kıymetli olmadığı mesajını veriyor: "Üzgün ya da korkmuş olmak uygun değildir" gibi.
Çocuklarınızın hislerini reddetmek yerine, duyguyu tam da ön plana çıkarın: "Ahmet'in artık arkadaşın olmak istemediğini söylemesi seni çok üzmüş olmalı."
"Evet, karanlık seni korkutuyor olmalı. Hadi bir mum yakalım ve karanlıkla oyun oynayalım. Söz veriyorum, karanlık kaybolacak ve sen de ona daha yakın hissedeceksin."
Gerçek hislerinin adını koyarsanız, ona bunları ifade etme imkanını tanımış olursunuz, yani empati gösterirsiniz. Devamlı böyle yaptığınızda, artık daha az ağlar ve daha çok duygularını ifade eder hale gelecektir:)
Akbatı'dan Sevgilerimizle,

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.788
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.788
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 Mar 2017 20:18:45
Çok fazla yerseniz, duyma kaliteniz düşer.

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.889
  • 227.987
  • 28.889
  • 227.987
# 04 Mar 2017 16:42:34
KİMİ ZAMAN
Gerçek sevgi temelinde kısır olan haklı haksız tartışmasını aşar, şayet aşamıyorsa, o sevginin gerçek olduğundan kendiniz bile kuşku duymalısınız. Küçük şeyleri affedip beraberce aşamıyorsanız, zaten hiç sevmemişsiniz demektir. İnsana yapılacak en büyük kötülük ise sevmediği halde sevmiş gibi yapmaktır.

 Haklı haksız demeden birini kaybettiğimizde yüreğimizin başında bir sızı hissediyorsak, pişman olacağımız günleri bekleyelim…

 Şayet bu bir bahane olarak kullanılmıyorsa, seviyorsak, bir takım varsayımlar üzerinden, geleceğe atıf çıkarımlar yaparak, vazgeçmenin anlamsızlığını, pişmanlığın geri dönülmez acısıyla öderiz. Eğer bir bahane olarak kullanılıyorsa, bu dürüstlük değil, zaten bunun bedeli vicdanda da olacak, İlahi adalette de.
 
 Her insan kendi penceresinden baktığı için kendini haklı görür, görmesi de normaldir zaten… Lakin haklıyı haksızı ancak zaman belirliyor.

 Kişiler kendi penceresinden baktığında, penceresinin izin verdiği ölçüde gökyüzünü görebilir. Bizlerin penceresi, yaşadıklarımız, bilgimiz, tecrübemiz ve bunların o anda ki ruh halimize yansıyan kısmıdır. Bazen içinde bulunduğumuz anlarda iknalar kifayetsizdir, sözler kifayetsizdir, davranışlar da kifayetsiz kalır… Zaman bizi ipe dizdiğinde ve hayatımızda yeni pencereler açtığında, o vakit biz anlarız, haklı mı haksız mı olduğumuzu…

 Kimi zaman haklı oluşumuz pişmanlıkların önüne de geçmez. Yani haklı olmamız pişman olmayacağımız anlamına da gelmez…

 Her ne olursa olsun, eğer affedilmez hatalar yoksa ve siz buna rağmen ayrılık kararı almışsanız bu bir hatadır. Zaten bu hata size özlem, arama isteği, merak etme dürtüsü ile kendini hatırlatır. Siz bunlara rağmen hatanızdan dönmezseniz ya inat, ya ego veya başka bir sorununuz vardır. Çok doğaldır ki bu sorun hayatınızın geri kalanını da etkileyecektir.
 Mirza Tazegül

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.788
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.788
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Mar 2017 17:47:49
Uzun süreli bir araştırma, annelere ve babalara “süper ebeveynler” olmaları için gerekli becerileri kazandırmanın, otizmli çocuklarını ciddi anlamda geliştirmelerini sağlayabildiğini gösteriyor.
 

Aldıkları eğitimde ebeveynler, çocuklarıyla oyun oynarken çekilen filmlerini izlerken bir taraftan da bir terapistten çocuklarının iletişim kurmalarına yardımcı olacak belli ipuçları aldılar.

 

“Sonuç dikkate değer gerçekten,” diyor oğlu Frank’te büyük bir gelişme gören Louisa Harrison.

 

Uzmanlar ise bu eğitimlerin sonuçlarının inanılmaz moral verici olduğunu dile getiriyor. Araştırma, genellikle ebeveynleriyle konuşamayan, ileri düzeyde otizmi olan çocuklara odaklanıyor.

 

Louisa’nın oğlu Frank için elektrik direkleri, bu yöntemi kullanarak gösterdiği ilerlemenin bir işaretiydi. Louisa bunu şöyle anlatıyor: “Sokağımızdaki elektrik direklerinin yanmasını izlemeye bayılır, bu yüzden sonbahar bizim için çok heyecanlı bir mevsimdir. Birkaç yıl önce, elektrik direkleriyle yaşadığı bu etkileşim genellikle sessiz sedasız yaşanırdı. Ama şimdi o kadar konuşkan ki! ‘Anne, anne, bak farklı bir düzende yanmaya başladılar’ diyor. Eğer dört sene önce bana oğlumun ağzından böyle bir cümle çıkacağını söyleseydiniz, oturup ağlardım.”

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.788
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.788
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 Mar 2017 16:04:55
Almanya’da yaşayan müslüman bir kadının bebeği dünyaya gelir. Kadın bebeği 7 günlük olunca saçlarını kazıtıp ağırlığınca altından sadaka verir.

Bir kaç gün sonra bebeğin kontrolü için dr. a gider. Dr. bebeği görünce çok şaşırır ve bebeğin saçlarını siz mi kazıttınız yoksa doğuştan mı bu kadardı der.

Kadın biz kazıttık deyince dr. şaşkınlığının sebebini açıklar; ”Bilim adamları daha 50 gün önce bunu yeni keşfettiler” der.

Bebek doğduğunda 40 gün içerisinde saçlarının kazınması bebeğin gözlerini kuvvetlendiriyor, saçlarını gürleştiriyor, zekasını açıyor ve daha pek çok fayda sağlıyor.

Özellikle 7. gün yapılması bu faydaları kat kat arttırıyor. Doktor bu faydaları saydıktan sonra;

-Peki daha 50 günlük mazisi olan bu habere siz nasıl ulaştınız der.
Kadın; biz bunu Peygamber Efendimizden (S.A.V) öğrendik der. Alman doktor Peygamber Efendimizi (S.A.V) şu an yaşıyor zannederek sizin peygamberinize bilimin yeni buluşları ne kadar çabuk ulaşıyor der.
Genç anne; Peygamber Efendimiz (S.A.V) bizden 1400 yıl önce yaşadı deyince Alman doktor buz kesilir.

Çevrimdışı yusufogretmen

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 55
  • 1.041
  • Öğretmen Adayı
  • 55
  • 1.041
  • Öğretmen Adayı
# 05 Mar 2017 19:24:02
Bunları biliyor musunuz? -Filler zıplayamaz
                                    -Bir insan dirseğini yalayamaz.
                                   

 -Bunu okuduktan sonra insanların %90'ı dirseğini yalamaya çalışır

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.889
  • 227.987
  • 28.889
  • 227.987
# 06 Mar 2017 22:26:02
 Arıların bazı çiçeklerden yaptığı balların zehirli olduğunu,bu zehrin arıları etkilemediği için arıların bu çiçeklerden de nektar topladıklarını, ancak yaptıkları balın insanları zehirlediğini ve bu zehirli bala deli bal dendiğini, » Çiftçilere zarar veren böceklerden bugün bilinen bir milyon civarında böcek türü olduğunu, tüm böcek türlerinin sayısının ise 10 olduğunu

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.889
  • 227.987
  • 28.889
  • 227.987
# 08 Mar 2017 18:52:55
Kadın olmak;
Hacer olmaktı...
Issız çöllerde bir çift nemli göz olup,
İlmik ilmik boğazında düğümlenen kelimeleri bir türlü telaffuz edememekti...
Kadın olmak;
Asiye olmak.. Musalara kucak açmaktı...
Sonra bağrından kopup nura çağıran yiğidine en evvel inanmaktı...
Velev ki Firavunlarun zulmü yeryüzünü kaplasa da...
Kadın olmak;
Gönül tezgahında nakış nakış erdemi dokumak...
Kemal minberinde Meryemce hayayı okumak...
Meryem'in iffetini yüreğinde taşımak...
İman ve irfan ikliminin en hoş esintileriyle ruhları okşamaktı...
Ve dahi kadın olmak Meryem olmaktı...
Kadın olmak;
Hatice olmaktı,
Ve vefa tezgahında teslimiyet dokumaktı...
Ve giderken ardında,
Yokluğunda hüznü yaşayan buğulu gözler,
Müteessir yürekler bırakmaktı...
Kadın olmak;
Aişece ilme vurulmak,
Fatımaca yiğitler doğurmak,
Zeynepçe hüzne boğulmaktı...
Kadın olmak;
Yağmur yüklü bir bulut olup,
Göz pınarından süzülen her damla yaşla,
Körelmiş yüreklere Rahman'ın rahmetini muştulamaktı...

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.889
  • 227.987
  • 28.889
  • 227.987
# 10 Mar 2017 07:37:40
Acil Durum Numaraları; BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.
• Üzüldüysen ( Bakara 25. Ayet )
• Günah İşlediysen ( Zumer 53. Ayet )
• Biraz Huzur ( Maide 16. Ayet )
• Kaybettiysen ( Yusuf 87. Ayet )
• Yoruldun mu? ( İnşirah 5. Ayet )

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.788
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.788
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 11 Mar 2017 01:32:02
.,

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.788
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.788
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 11 Mar 2017 16:49:59
.,

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.889
  • 227.987
  • 28.889
  • 227.987
# 11 Mar 2017 18:47:56
Prof Dr Hayrettin KARAMAN'IN
 Kadının yanlız seyahati, haccı, umresi Fetvası

Soru:
Ben bekar bir bayanım. Bazen görev gereği, bazen de gezmek amacıyla bayan arkadaşlarla şehirlerarası yolculuklara çıkıyoruz. Ama kafamda hep 90 km. meselesi var. Birçok ilahiyatçı farklı şekilde yorum getiriyor. Bu konuda bir açıklama getirebilir misiniz?

Cevap:
Bu soruyu, hac ve umre için kutsal topraklara gitmek isteyen ama yanlarında mahrem (nikah düşmeyen, birbiriyle evlenmeleri haram olan) akrabaları veya eşleri bulunmayan bayanlar da çok soruyorlar. Bu sebeple konuyu, kaynaklarına da işaret ederek açıklamayı yararlı buluyorum.
İslam aileye önem verdiği, aile de ancak -diğer şartlar yanında- eşlerin birbirine sadık kalmaları ve doğacak çocukların kendilerinden olduğu konusunda bir şüphelerinin bulunmaması şartına bağlı olduğu, ayrıca insan haysiyetine yakışan da bu olduğu için zinayı yasaklamıştır. Yalnızca zinayı yasaklamakla onu engellemek mümkün olmayacağından İslam, kadın erkek ilişkilerinde zinaya götüren yolları tıkamış, daha baştan eğitim ve tedbir yoluyla bu çirkin ve -aile hayat için yıkıcı, toplum hayat için çürütücü- fiili engelleme yoluna gitmiştir.
Birbirine yabancı ve evlenmeleri caiz olan kadınlarla erkeklerin, kimselerin olmadığı ve görmediği yerlerde başbaşa kalmaların (halvet), kadın ve erkeklerin vücutlarından belirlenen yerleri açmalarını, tenleriye temas etmelerini, kadınların tek başlarına uzak mesafelere yolculuk etmelerini... yasaklaması da bu tedbirler arasındadır.
Kadınların tek başlarına uzak mesafelere yolculuk etmelerini yasaklamak, onların iffetlerini koruma, tecavüze uğramaların engelleme hikmetine (sebebine, amacına) yöneliktir.
Kur'an-ı Kerim'de, kadınların tek başlarına yolculuk etmelerini yasaklayan bir âyet yoktur.
Hadislere gelince, bu konuda rivayet edilen hadisler, yasaklama hikmetine de bağlı olarak, hem mesafenin tayini hem de kadının yanında mutlaka onu koruyacak bir mahreminin bulunması gerektiği hususlarında kesin ifadeli değildir. Tek başına yolculuk yapamayacağı mesafe konusunda hadislerde bir "berîd"den (berîd iki veya dört fersah, bir fersah da (5541) metre; buna göre bir berîd 11 veya 22 Km.dir; "veya" deyişimiz bu konuda iki farklı rakkamın verilmiş olmasındandır) evet bir berîdden üç günlük mesafeye kadar farklı ölçüler vardır (Şevkânî, Neylü'l-evtâr, C.V, s.305-306). Üç günlük yolculuk denildiği zaman, deve kervanlarıyla günde yaklaşık altı saat yürünerek gerçekleşen yolculuk kastedilmektedir. Buna göre bir kadının, bu kadar mesafelik bir yolculuğa çıkması demek, yanında mahremi bulunmadan bir deve üzerinde veya yaya olarak üç gün yolculuk yapması, geceleri konaklama yerlerinde istirahat etmesi ve diğer ihtiyaçların gidermesi demektir. Bütün bunlara rağmen, üç günden az süren yolculuğa kadının mahremsiz çıkabileceği hükmünü benimseyen mezheplere göre -yukarda zikredilen şartlarda bile- üç günden az sürecek yolculuğa çıkabilecektir.
Öte yandan, yine "yalnız yolculuğun yasaklanmasının güvenlikle ilgili olduğunu, bu şarta göre değişebileceğini gösteren başka hadisler de var; bunlardan biri şöyle:
Adiy b. Hâtim anlatıyor: Ben Peygamber'in (s.a.) şehrinde iken ona birisi gelip yokluktan yakındı, sonra bir başkası gelip yol kesme (haydutluk) olayından yakındı. Bunun üzerine Hz. Peygamber bana dönerek sordu:
- Adiy, Hîre şehrini gördün mü? (Hîre, Irak'ta, Kûfe'ye üç mil mesafede eski bir şehirdir).
- Hakkında bilgiler aldım ama onu görmedim.
- Eğer ömrün uzun olursa, devesine binmiş bir kadın yolcunun, Allah'tan başka hiçbir kimseden korkusu olmaksızın Hîre'den kalkıp, Kâbe'yi tavaf etmek üzere yolculuk edeceğini kesin olarak göreceksin!
-Kendi kendime "Tay kabilesinin, ortalığı kasıp kavuran haydutları ne olacak" dedim...
Hadisin devamında Peygamberimiz, İran hükümdarının hazinelerinin, müslümanlar tarafından ele geçirileceğini, insanların verilen altını (zekat) kabul etmeyecek kadar zenginliğin artacağını haber vermekte, elde imkan varken insanları hayır işlemeye teşvik buyurmaktadır.
Adiy, "Ben Hîre'den yalnız başına yola çıkan bir kadının Allah'tan başka korkacağı bir şey olmaksızın gelip Kâbe'yi tavaf ettiğini ve İran hazinelerinin ele geçirildiğini gördüm, yaşayanlar diğerlerini de göreceklerdir" diyor (Buhârî, Menakıb, 25; Hac, Kadınların haccı bölümü).
İşte bu farklı hadisler karşısında fıkıh âlimlerinin hangi sonuçlara vardığını ve Hanefî müctehidlerin ne dediklerini, her birinin dayandığı delilleri de inceleyen Tahâvî'den öğreniyoruz. Tahâvî, Şerh-u Ma'âni'l-âsâr isimli eserinde (Kahire, 1968, C., s.112-116) bu konuda birbirinden farklı beş yorum ve ictihadın bulunduğunu naklediyor.
1. Kadın, yanında mahremi bulunmadıkça uzak veya yakın hiçbir yolculuğa çıkamaz.
2. Bir berîdden kısa mesafeye gidebilir, daha uzağına gidemez.
3. Bir gün ve daha fazla süren yolculuğa çıkamaz.
4. İki gün ve daha fazla süren yolculuğa çıkamaz.
5. Üç gün ve daha fazla süren yolculuğa çıkamaz, ama daha az süren yolculuğa çıkabilir.
Tahâvî bu son ictihadın Hanefî müctehidlere ait olduğunu ve bunların delillerinin daha güçlü olduğunu söylüyor.
Hac yolculuğuna gelince, farz olan hac yolculuğu için Ahmed b. Hanbel yine mahrem erkeği şart koşarken Mâlik, Şâfi'î, Evzâ'î gibi müctehidler, güvenilir kadınlarla (hatta bir kadın bile olur diyeni var) beraber hac yolculuğunun caiz olduğunu ifade etmişlerdir (İbn Kudâme, el-Muğnî, Kahire, 1968, C., s. 229).
Günümüzde kadının yolculuğu:
Kadınların, yanlarında mahremleri olmadan yolculuğa çıkmalarını yasaklayan hadislerin hükmü teabbüdî değil, ma'kulü'l-ma'nâdır; yani yasaklama, "niçin, faydası ne demeden yapılacak" bir ibadet değil, dünya hayatının İslam'a göre düzgün yürümesi, kötülüklerin önlenmesi için alınmış bir tedbirdir. Hadislerde yolculuğun süresi konusunda farklı ölçüler verilmesi de bu hikmete dayanmaktadır; soranların yolculuk şartlarının durumuna göre risk göz önüne alınmış, farklı sürelerden söz edilmiştir. Yolda ve yolculukta can, mal, namus için bir tehlike bulunmadığında kadının, yalnız başına veya güvenilir bir kadın yahut kadınlarla yolculuğa çıkabileceğini ifade eden hadisler ve ictihadlar da bizi aynı sonuca götürmektedir.
Günümüzde üç gün üç gece süren bir yolculuk yok denecek kadar azdır. Mesela hac yolculuğu hava yoluyla gidildiğinde üç saat sürer, kara yoluyla gidildiğinde de üç günden az çeker.
Bir kadın, oturduğu yerleşim yerinden çıkıp varacağı yere üç günden önce varabiliyorsa, başta hanefîler olmak üzere birçok müctehide (mezhebe) göre, mahremsiz olarak yola çıkmasında bir sakınca yoktur.
Daha uzun süren bir yolculuk yapacaksa bu takdirde de yolun ve yolculuğun güvenli olup olmadığına bakılır. Güvenlik varsa, yukarıda Adiy'den nakledilen hadis bunun da caiz olduğunu açıkça ifade etmektedir.

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.788
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.788
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Mar 2017 20:00:51
12 yaşından önce çocuklara  kendisi için para biriktirmeyi teşvik etmek
anormal davranışı tetikleyen ""İyi niyet"" yanılgısıdır.

Çevrimdışı esme66

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.484
  • 3.499
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.484
  • 3.499
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Mar 2017 20:15:41
Anormal davranış derken ? Parasını doğru öncelik sırasına göre harcaması gerektiği kazanımlar içindedir.Parasını akıllıca kullanması da...

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.889
  • 227.987
  • 28.889
  • 227.987
# 20 Mar 2017 17:44:44
Konuşabildiğiniz, orta yolu bulabildiğiniz, birbirinize bir şeyler katabileceğiniz, omzunuza yük değil yükünüze omuz olabilecek bir kişiyle evlenin derdim. Iki insan evvela birey olarak kendini tanıyıp, kendi yaşamını idame ettirebilip sonra aile olmalı. Evlilik ihtiyaçtan ya da toplumsal bir ödevden ibaret olmamalı;  yaşamak  için kimseye ihtiyacı olmayıp, birlikte bir yaşamı paylaşmak  için evlenmek isteyen insanlar tarafından yapılmalı. Evlilikten beklentiler de evlenmeden önce konuşmalı. Sorumlulukların paylaşılabildiği uzlaşmacı bir ortam yaratılamıyorsa uzak durulmalı.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK