Çocuklarda Davranış Bozuklukları...

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
03 Kas 2009 00:28:50
Arşivimde bulunan, çocuklarda davranış bozuklukları ile ilgili makaleleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım bir faydası dokunur...


AGRESİF ÇOCUK


Sosyal Pedagog Macide Serpemen*

Hemen hemen her çocuk yuvasında, özellikle saldırgan davranışlar gösteren bir veya birkaç çocuk bulunur. Eğitmenler genellikle ne yapacaklarını bilemezler: Bir yandan diğer çocukları korumak, diğer yandan da agresif çocuğa yardım etmek isterler. Ama nasıl?
Parkta, yuvalardaki çocuk gruplarında veya okulda, daha doğrusu çocukların toplu olduğu yerlerde genellikle en azından bir çocuk vardır ki, genellikle erkek çocuğudur, diğerlerini rahatsız eder; her fırsatta onları itmek, ısırmak veya onlara vurmak ister ve yapar da. Diğer çocukların anneleri, veliler sinirlenir; genellikle de agresif çocuğun ailesinin eğitiminin yanlış olduğunu düşünür, şikayet eder ve mümkünse bu çocuğun gruptan, sınıftan atılmasını veya uzaklaştırılmasını isterler. Öğretmenle, eğitmenle, müdürle tartışmalar başlar, çocuk cezalandırılır, kimse yanına yaklaşmaz. O artık damgalanmıştır.
İşte, tam da bu noktada dikkat etmek gerekir: Unutulmamalı ki, yarın bu tutum içinde olan velilerin çocukları da aynı şeyleri yapabilir. Çünkü bütün küçük çocuklar onlara ilk anda hoş gelen, heyecanlandıran, gücünü ortaya koyan şeyleri yapıp denemek isterler. Vurmak, ısırmak, saçından çekmek caziptir, heyecan vericidir; güçlü olduğunu, kuvvetini, elinin çabukluğunu göstereceği yollardır bunlar. Şüphesiz bir- iki yaşındaki bir çocuk altı yaşındaki bir komşu kızının saçını çekiyorsa konu olmaz. O henüz bu yaşlarda başka çocukların hislerini anlayamaz, kendini onun yerine koyamaz. Bu nedenle de yetişkinler dikkat etmeli ve onu engellemelidir, engelleyebilmek için mümkün olduğunca göz önünde olmalıdır.
Çocuk zamanla, yaşı ilerledikçe bu davranışının yetişkinlerce onaylanmadığını, annesinin üzüldüğünü fark edecek; diğerlerine acı verdiğini, kendini kabul ettirmek için başka yolların olduğunu öğrenecektir. Ancak çocuk, yaşı ilerlemiş olsa da davranışlarını değiştirmeyebilir. Çünkü o sürekli bu yolla başarılı olmakta olduğunu görmüş, istediklerini bu yolla elde etmiş, vurarak, iterek istediği oyuncağı arkadaşının elinden almış, hatta artık diğer çocuklar o vurmadan, tekmelemeden onun istediklerini yapar olmuşlardır. Ya da çocuk kendi isteklerini ifade etmek için başka bir yol göremez, bilmez. Genellikle kendini sözlü olarak iyi ifade edemeyen, ifade ve konuşma zorluğu olan ve de konuşabilmek için tez canlı, sabırsız olan çocuk için ısırmak, tükürmek tavır almaya veya derdini anlatmaya göre en kolay ve hızlı yoldur.
Bazı küçük haydutlar(!) daha fazla dikkat çekmek için bu rolde ısrarlı olurlar. Onlar bilirler ki, eğer oyun oynarken yanındakini bağırtırsa, canını acıtırsa, elindeki arabayı hızla alırsa öğretmeni gelecek, ne olduğunu soracak, onun yine ne yaptığını öğrenmek isteyecek, yani bir kez daha o konu olacak, dikkat çekecektir. İstediği zaten budur. Oysa arkadaşı ile sakin oynasa kimsenin dikkatini çekmeyecek, kimse yanına gelmeyecek, ne yapıyorsun diye sormayacaktır.
Bir diğer konu ise şudur: Genelde özgüveni olmayan veya özgüveni hırpalanmış olan çocuk, en azından fiziksel olarak güçlü olduğunu göstermek ve bunu sürekli olarak yeniden ispat etmek ister. Böyle çocukların genellikle sosyal deneyimi azdır. Onlar diğer çocukların mimiklerine, bakışlarına, tavırlarına pek anlam veremezler, anlayamazlar ve her zaman, en sıradan, doğal bir durumda bile kendilerine karşı bir tavır olduğunu düşünürler, tetikte kendilerini sürekli savunmada tutarlar.
Tüm bunlar ve benzeri nedenlerle yetişkinler çocukları saldırgan tutumlarından uzaklaştırmak istiyorlarsa, önce yukarda anlatıldığı gibi bu davranışı ortaya çıkaran sebebi bulmalıdırlar. Ondan sonra, çocuğa zaman tanınmalıdır. Değişim için ilk önce zaman gereklidir. Genellikle okul çağına kadar çocuklar için tartışmak kavga etmek, birbirine vurmak, hızla girişmek demektir. Yavaş yavaş bu tutumlarını terk ederler. Ancak bu bizlerin sürekli davranışlarını doğru bulmadığımız, devamlı ayıpladığımızı söylememizle olmaz. Çoğu kez bu tutum ters teper.
Diğer yandan birçok ailede erkek çocukların süratle vurması veya tekme atması genellikle normal görülür. Hatta “görüyor musun yaramazı, kaşla göz arasında ne yaptı” derken biraz da memnuniyet, hayranlık dile getirilir. Çoğu kez “erkek çocuğu dediğin biraz haylaz, yaramaz olmalı” denilerek çocuğa rolü verilir ve bu rol onaylanır da. Kız çocuğu yapmaz, yapmamalı, kıza yakışmaz, ayıp derken”, ama o erkek, doğasında var, ne yapsan engelleyemezsin” denilmez mi? Çoğu durumda, yaşamın bir çok alanında zaten erkek çocuğu eğer erkek gibi erkek olmak istiyorsa vurucu olması gerektiğini ve erkek rolünün de bu davranış biçimi olduğunu görmektedir. Kız çocuğu da genellikle kurbandır, kurban rolünde kalır. Ve yine bir çok kız çocuğu kendileri lehine durumu değiştirmek için saldırıyı yavaşça , sinsice(!) yaparlar; cimdirerek, sessizce saç çekerek.
Eğer bir çocuk diğerini döverse, ona vurursa biz yetişkinler dikkatimizi önce kurbana vermeliyiz. İlk anda saldırgan çocuğu bir kenara almalı, onunla ilgilenmemeliyiz. Çünkü yukarıda belirttiğim gibi o dikkati çeksin diye sıkmıştır arkadaşının kolunu. Biz onun elinden metodunu, onun silahını almalıyız. Bunu nasıl yapabiliriz? Ona başka metodları göstererek. Düşünmeliyiz: bu çocuk özellikle neleri iyi yapıyor, neyle, hangi özellik ve beceri ile diğer çocukların dikkatini çekebilir? Hangi durumda diğer çocuklar kendi içlerine onu kabul ederler? Kendisini ifade edebilmesi, isteklerini dillendirmesi için farklı durumlarda neler yapıyor? Şüphesiz onun da saldırmadığı, farklı davrandığı durumlar oluyordur. Bu durumları gözleyelim ve ödüllendirelim.
Çocuk grubu içinde, vuranın, saldıranın rolü, izleyenler ve vurulanlar, itilenler olmazsa anlaşılmaz. Daima özellikle kuvvetli olan, biraz daha yaşça büyük olan bu rolü alacaktır. Eğer bir çocuk birkaç kez agresif davranırsa, ki olabilir, diğerleri deneyimleri ile bu çocuğu da kabullenirler. Eğer çocuk elleriyle sorunu çözmeye kalkmış ise, diğer hepsi için kimin suçlu olduğu, kimin ilk önce başladığı bellidir. O fişlenmiştir, yaptığı diğer olumlu, iyi şeyler hiç görülmez. “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” misali, kimse ona inanmaz ve güvenmez. Diğerleri onunla oynamak, beraber olmak istemez ve kendini farklı yönleriyle gösterme şansı azalır. O da giderek günah keçisi rolünü benimser ve “her zaman saldıran” çocuk tipini kendi de kabullenir ve bu rolü oynar. Hele ki ona kötü davranıldığını hisseder ve görür ise, hiç değiştirmeden ve dozunu artırarak devam eder. Vurur, ısırır, tekmeler. Ve diğerleri haklı olduklarını bir kez daha görür onu dışlamaya devam eder, bu böylece sürer gider.
Diğer bir konu ise, çocuğun agresifliğinin grup içinde çözülmesi, yani konuyu grup ortamında çok yönlü ele alma gerekliliğidir. Ayrıca sorunu grup içinde çözmek aile içinde çözmeye göre daha kolaydır. Çocuk, evde belki de çok farklı davranıyordur. Evde azarlamak, bağırmak ve ceza vermek genellikle duruma yardımcı olmaz, sorunu ağırlaştırır.
Sonuç olarak, grup içinde saldırgan davranışlar gösteren çocuklar dışlanmamalı, olay sosyal bir görev olarak benimsenmeli, eğitimciler ele almalıdır. Sonuçtan herkes, çocuk da, arkadaşları da, eğitmen ve veli de bir şeyler öğrenecektir.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:29:55
ALTINI ISLATAN ÇOCUKLAR

 

 


 

 

Çocuklar genellikle iki yaş civarında büyük tuvaletlerini, iki-üç yaş dolaylarında da küçük tuvaletlerini kontrol ederler. Altını ıslatma olayının duygusal ve bedensel bozukluklarla ilgili nedenleri vardır.


Nedenleri

Böbrek, sidik torbası ve boşaltım yollarındaki bozukluklar.

Bağırsak kurtları.

Epilepsi nöbetleri.

Omurganın alt taraflarında çatallı diken denilen bir bozukluğun olması. Bu tür çocuklarda uyku derindir. Yukarıda sözü edilen yapısal bozukluklar sonucu derin uykuda sidik torbasının büzücü kasları gevşemekte ya da içten gelen işeme uyarılması çocuğu uyandırmaya yetmemektedir.

Soya çekim.

Kıskançlık. Özellikle küçük kardeşini kıskanması sonucunda bebekliğe dönmek ve O'nun gibi ilgi görmek istemesi. Sevgi ve ilgiyi anne-babanın çocuklarına eşit olarak ayarlayamaması karşısındaki kıskançlık tepkileri.

Anne-baba geçimsizliği.

Erken ve baskılı tuvalet eğitimi, çocuğun altını ıslatma durumundan dolayı ayıplanması, hor görülmesi, cezalandırılması, altını ıslatmaması için korktulması.

Anne-babanın çocuğa sert davranması, şiddetli cezalar vermesi (dayak, azarlama, bazı isteklerden mahrum etme, odaya kapatma vs.) veya gereken ilgi, sevginin verilmemesi.

Çocuklarda derin, dalgın uyku ve korkulu rüyalar. Çocuğun psikolojik ve sosyal özürlerine karşı tepki göstermesi. (Örneğin; Çevreden bazı çocukların görünürdeki bazı kusur ve davranışları alay konusu edilir). Çocuk buna karşı altını ıslatma biçiminde tepki gösterebilir.


Önlemler

Altını ıslatma bedensel bozukluklardan ileri geliyorsa, çocuk tıbbi muayenelerden geçirilip, tedavi yoluna gidilmelidir.

Gece işemesi genellikle uykunun ilk saatlerinde olur. Özellikle çocuğun 7 yaşından önce gecede 1-2 kez tuvalete kaldırılması yararlı olabilir. Genellikle hangi saatlerde altını ıslattığı tesbit edilmeli ve o saatlerde tuvalete götürülmelidir.

Akşam yemeklerinde ve gece yatmadan önce çocuğa sıvı gıdalar verilmemeli. Her gece yatmadan önce tuvalete gitmesi sağlanmalıdır.

Akşam yemekleri fazla ağır olmamalıdır. Sindirimi güç olan yiyecekler çocuğun uyku düzenini bozar. Rüya ile karışık olan bu düzensiz uyku içinde de çocuk altını ıslatabilir.

Altını ıslatan çocuğun yatağı mutlaka her zaman temiz olmalı, her defasında değiştirilmeli, yatağı ve çarşafı korumak için altına muşamba vs. konulmamalıdır.

Çocuk her gece yatağına sevgi ve sevecenlik ile götürülmeli, yatağının temiz olduğu çocuğa belli edilmeli, ancak açıkca söylenmemelidir.

Altını ıslatmadığı günler sayılarak ve ödüllendirilerek takvim tutma yöntemi ile kuru kalkmaya özendirilmelidir.

Alınan tüm önlemlere karşın yine altını ıslatmaya devam ederse, durum ne olursa olsun çocuğun temizliği söylentisiz yapılmalıdır.

Sayın anne ve babalar! Şunu anımsamakta yarar var. Altını ıslatmanın cezalarla, korkutmalarla giderilmesi mümkün değildir. Bu önlemler aksine olumsuz sonuçlar yaratır.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:31:04
 

ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU

 

Toplumda "Psikopat" diye tanımlanan kişilerin dahil olduğu bir kişilik
bozukluğudur. Birçok davranışları ile uzun süre toplumsal yasalara ters
düşen, suç sayılan davranışlar gösteren kişiler bu tanı sınıfına girerler.

Çocukluk çağında davranım bozukluğu (conduct disorder) tanısı alan bu
kişilere 18 yaşından sonra antisosyal kişilik bozukluğu tanısı konur.

Bu kişiler toplum kurallarına uyma güçlükleri ve öfkelerini kontrol
edememeleri nedeni ile sık sık karakollara düşerler ve tutuklanırlar.
Rahatsızlıkları ile ilgili içgörüleri olmadığı için aldıkları cezaları
kendilerine haksızlık olarak algılarlar.

Bu kişilik bozukluğu için tanı kriterleri:

1) Tutuklanması için zemin hazırlayan eylemlerde tekrar tekrar
bulunmakla belirli, yasalara uygun toplumsal davranış biçimine
ayak uyduramama

2) Sürekli yalan söyleme, takma isimler kullanma ya da kişisel çıkarı,
zevki için başkalarını atlatma ile belirli dürüst olmayan tutum.

3) Dürtüsellik (impulsivite) ya da gelecek için tasarılar yapmama

4) Yineleyen kavga dövüşler ya da saldırılarla belirli olmak üzere
sinirlilik ve saldırganlık

5) Kendisinin ya da başkalarının güvenliği konusunda umursamazlık

6) Bir işi sürekli götürememe ya da mali yükümlülüklerini tekrar tekrar
yerine getirmeme ile belirli olmak üzere sürekli bir sorumsuzluk

7) Başkasına zarar vermiş, kötü davranmış ya da başkasından bir
şey çalmış olmasına karşı ilgisiz olma ya da yaptıklarına kendince
mantıklı açıklamalar getirme ile belirli olmak üzere vicdan azabı
çekmeme

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:34:02
        Konuşma (artikülasyon) Bozukluğu Ve Eğitimi

 
     konuşma İlindeki Sesler, Nefesin Ses Bontlarını Titreştirerek Ya Da    Titreştirmeden Gırtlaktan Geçtikten Sonra Ağız Ve Burun Boşluğunda Şekillenmiş Halidir.

konuşma Seslerini Çıkarma İşlemine Artikülasyon Denir. Dinleyici Konuşma Seslerini Atlamış,yer Değiştirmiş, Eklemeler, Çarpıtmalar, Yapılmış Gibi Algılıyorsa Artikülasyon Bozukluğunda Söz Edebiliriz.

nedenleri

 
nedenlerini 3 Bölümde İnceleyebiliriz.

1-      Yapısal Nedenlerağız İçi, Dudak, Dil Gibi Organların Bzk.,

dil Kaslarının Normal İşleyişinden Yoksun Olması,

dil Bağı Denilen Bağlantının Dil Ucuna Yakın Olması,

damağın Çok Yüksek Veya Düz Olması,damak Yarıklığı, Burunda Et Olması,,

çene Kas Ve Sinirlerinin Bozukluğu,

işitme Kaybı,
zihinsel Gerilik

2-görevsel Nedenler

konuşma Organlarını Tam Ve Sağlıklı Olduğu Halde Konuşmada Üstlendiği Görevi Tam Ve Sağlıklı Olarak Yerine Getiremediği Durumlardır. Bu Durumla Çoğunlukla Öğrenme Ve Alışkanlıklarla İlgilidir.

evde Yabancı Bir Dilin Konuşulması Veya Konuşulan Dilin Yetersiz Olması,

konuşmayı Kazanma Ve Pekiştirme Döneminde Çocukla İlgilenecek Bir Yetişkinin Olmaması,

3-psikolojik Nedenler;

çocuğun Zihin Düzeyinin Konuşmayı Zamanında Ve Doğru Kazanabilmesini Engellemesi,

çocuğun Duygusal Bir Çatışma İçinde Olması,

ana-baba Arasındaki Geçimsizlik,

çekingen Ve Utangaç Kişilik,

konuşmanın Kazanılması İçin Gereken Algıya Sahip Olmamanın Açtığı Ses Belleği Ve Ses Ayırım Güçünde Zayıflık,

konuşmasında Sonradan Gerileme Oluşan Çocuklarda Yapısal Ve Görevsel Bulgılar Normal Olursa Konuşma Özürünün Nedenini Psikolojik Nedenlerde Aramak Gerekir.

belirtilerçocuk Ana Dilinin Bağımsız Veya Bileşik Sesleri Doğru Ve Anlaşılır Şekilde Çıkaramıyorlarsa Veya Çıkardığı Sesler, Yaşıtlarının Çıkarması Gereken Seslerden Farklılık Gösteriyorsa,

eğer Arkikülasyon Bozukluğu, Çocuğun Konuşmasını Anlaşılmaz Hale Sokuyorsa Ve Konuşma Çevrenin Dikkatini Yoğun Olarak Çekiyorsa,
çocuğa Konuşmayı Öğretmek İçin İzlenilen Yolun Yanlış Olması(baskıcı,eleştirici Tutumlar Gibi

belirtiler  Dört Şekilde Görülür.
1-atlamalar;

atlama Yanlışlarında Sözcüklerin Yalnız Bir Kısmı Söylenir.

hayvan - Ayvan
rehberlik -reberlik

saat - Sat
araba –arba

yerine Koyma;

sözcüğün Başı, Ortasıveya Sonundaki Bir Sesin Yerine, Başka Bir Ses Kullanılır.


arı -ayı

kitap -kipat

davul -dayul

eklemeler; Sözcüklerdeki  Fazla Sesleri İçerir.

aşağı -aşşağı

atmış - Altmış

eşek - Eşşek

pencere -penicere

saat –sahat

çarpıtmalar

sesler Tam Doğru Olmamakla Birlikte Gerçeğine Yakındır.ses, Konuşma Dilinde Olmayan Yeni Bir Olarak Çakarılır.


karagöz -kargöz/ Kaygöz

ekmek – Emme

eğiticiye Öneriler:

 1- Nedenleri Ortaya Çıkarmak:


çocuğun Probleminin Giderilmesi İçin Doğru Bir Tanılama Gerekir. Tanılama İle Birlikte Nedenlerin Ortaya Çıkarılması Da Önemlidir.

nedeni Yapısal Bir Bzk. İse İlaç Tedavisi

işitnme Engeli İse  İşitme Cihazı Kullanılmalı

zihinsel İse Zeka Seviyesine Göre Terapi Düzenlenmeli Ve Çocuğun Mevcut Kapasitesinden En İyi Şekilde Yararlanılması Gerekir.


 2- Çocuğun Probleminin Farkına Varılması;

çocuğun Probleminin Farkına Vardırmak Ve Terapiye İstekli Hale Getirmektir.çocuğun Bozuk Çıkardığı Sesler Çocuk Ve Eğitimci  Tarafından Beraberce Listelenir. Böylece Çocuk Hangi Sesleri Çıkartamadığını Bilir Ve Bu Seslerle Çalışma Yapacağının Farkına Varır.

3- Özürlü Sesin Düzeltilmesi;


artikülatör Kaslar: Çene -dudak - Dil -ağız Kasları Gereği Gibi İşlemiyorsa;

 Yeni Sesin Konuşmada Kullanılır Hale Getirilmesi,

üfleme Çalışması; Kibrit, Mum Söndürme, Kağıt Üfleme, Pervane Döndürme,

 Sakız Çiğneme

yalama Çalışması: Dudaklara Reçel, Bal Gibi Tatlılar Sürerek Yalama Çalışmaları İle  Dudak  Kasların Geliştirilmesi. Islık Çalma,dil Yuvarlama,dişlei Birbirin Vurma Çalışması,

dudaklarını Enlemesine, Uzunlamasına Açıp -kapama


daha Sonraki Aşama:

 Çocuğun  Yanlış Çıkardığı Sesin Doğrusunu Çok Dinlemeli,duynalı,sesin Doğrusu İşitme Merkezinde Yer Etmelidir.

 Sesin Çalışması.ele Alınan Yeni Ses Uyarı, Taklit,fonatik Değiştirme Ve Doğru Sesli Sözcükleri Kullanarak Öğretilebilir.,

ayna Karşısında Doğru Çıkarma Çalışması,

hece Çalışması,

kelime Çalışması,

atasözleri,


4- Artikülasyon Çalışmasının Sonlandırılması:


bu Aşamalar İzlenerek Aile, Öğretmen Ve Terapistin Yardımı İle Artikülasyon Bozukluğu Olduğuna Karar Veilen Çocuklar Konuşmayı Daha Kolay Ve Kısa Zamanda Kazanabilirler. Her Çocuk Yardımla Ve Düzenli Çalışma İle Konuşmasını Düzeltebilir. Deyimler Gibi Karmaşık Kelime Çalışması
anne -babaya Öneriler

*çocukta Yapısal Bir Bzk. Olup Olmadığını Bir Tıbbi Kuruluştan Yararlanarak Öğrenebilir.

*eğer Artikülasyonun Nedeni Aile Ortamı, Duygusal Sorunlar  İse Çocuğun Psikolojik Yardım Alması Yararlı Olur.

* Anne -bablar Bir Uzmanla Diyoloğa Geçseler Bile Bununla Yetinmeyip, Evde Çocuklarıyla Bireysel Olarak İlgilenmelidirler.

yapısal Bzk. Ve Duygusal Çatışmaya Dayalı Olmayan Artikülasyon Bzk. Ailenin Özverisiyle Düzeltilebilir.

sevecen, Sabırlıolmalı Ve Hatalı Seslerin Birden Düzeleceğini Düşünmemelidir.

ilk Çalışma Olarak Aile Çocuğun, Ağız, Dudak, Dil, Vb. Artikülatör Organlarındaki Kasları Çalıştırma Alıştırması Yaptırmalıdır. *aile Çocuğun Hatalı Çıkardığı Sesleri Tespit Ederek İçinde Bu Seslerin Bulunduğu Kelimelerden Oluşan Bir Listeyi Çocukla Beraber Hazırlayarak Çocuğun Listedeki Kelimelerden Haberdar Olması Sağlanabilir.

burada Amaç, Çocuğun Dikkatini Doğru Sese Çekmektir.


çocuk Okula Gidiyorsa Türkçe, Sosyal Bilgiler Gibi Derslerde Okuma Çalışması Yaptırabilir.

* Çocukla Beraber Oluşturdukları Kelime Listesi İle İlgili Resimleri Beraberce Toplayarak Bir Dosya Oluşturulabilinir

* Aile Çocuğa Evdeki Rutin İşlerde De Görev Vererek,bu İşleri Yaparken Çocuğun Hatalı Çıkardığı Sese Dikkati Çekebilir.

* Alıştırmaya Önce Ses İle Başlanır. Çocuk Sesi Doğru Telaffuz Ettikten Sonra Basit Hecelere Geçilir. Cümle Önce Kısa Ve Basit Sonra Atasözleri, Bilmecelere Geçilebilinir.

*alıştırmalar Çocuğun Anlayabileceği Gibi Tane Tane Ve Normal Ses Düzeyinde Olmalıdır.

*alıştırmalar Yapılırken Çocuğu Sıkmamak Ve Onu Ödüllendirmek Önemlidir. Bu Mesafe İyi Ayarlanmazsa Çocuk Hiç Konuşmama Yolunu Da Seçebilir.

öğretmene Öneriler:

 Çocuk Terapiye Devam Ediyorsa:

çocuğa Ait Gerekli Bilgileri Toparlayabilir. Çocuğun İyi Bir Şekilde Gözleme Fırsatına Sahip Olan Öğretmen, Öğrencileri Konuşma Özellikleri Yönünden De Değerlendirmeye Çalışmalıdır.

* Çocuğa Verilen Ödevlerin Yerine Getirilmesinde Sınıfta Gereken Kolaylığı Sağlamaktır.uzmanla İşbirliği Yaparak Onun Tavsiyelerini Yerine Getirebilir. Çocuk Terapiye Devam Etmiyorsa:

öğretmen Aceleci Davranmamalıdır.

önce Çocuğun Artikülasyonunun Çeşidinin Ve Çıkardığı Hatalı Seslerin Bilinmesi Gerekmektedir. Bu Nedenle Çalışmaya Hatalı Sesin Doğru Olarak Çıkarılması İle Başlayıp Doğru Çıkarmaya Başladığı Sesi Kelime İçinde Kullanması Sağlanabilinir.

öğretmen Artikülasyon Bzk. Olan Çocukta Hatalı Çıkardığı Seslerden Oluşan İsteklerde Bulunur.

örn: “r” Harfinde Artikülasyon Bzk. Olan Çocuğa ,

git Rasim Beyden Tebeşir İste Yoksa Türkan Hanımdan İste 

* Öğretmen Arasıra Şarkı, Masal, Öykü Okuyarak Ya Da Dinlettirerek Çocuğun Çıkardığı Hatalı Sesin Doğrusunu Öğrenmesi Anlama Ve Dikkatinin Çekilmesi Sağlanabilinir.

*      Çocuğa Sınıf İçi Rutin Görevler Verilerek Çocuğun Günlük Konuşmalarına Dikkat Ederek Yanlış Çıkardığı Seslere Yoğunlaşmalıdır.

artikülasyon Bozukluğu Eğitiminde Sık Görülen Sorunlardan Birtanesi De Sürece Katılan Öğretmenlerin İlk Andas Çok Fazla Çaba Harcayarak Bıkkınlığa Uğramaları Ya  Da Başarı Seviyelerini Yüksek Tutmak İstemeleri Dolayısıyla İstenen Hızda İlerleme Sağlayamamalarıdırbütün Bunlar Öğretmeni Etkilediği Kadar Öğrenciyi De Etkiler. Çünkü Bu Gibi Durumlarda Öğrenci Kendini Baskı Altında Hissedebilipanik, Engellenmişlik Ve Öğrenilmiş Çaresizlik Yaşayarak Psikolojik Açıdan Sorununu Çözebilecek Hale Bir Türlü Gelemeyebilir.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:34:42
 

SINIR ( BORDERLİNE ) KİŞİLİK BOZUKLUĞU

 

Bu kişiler cinsel, mesleksel ve toplumsal kimliklerinde derin güvensizlik
ve dengesizlik gösterirler. Sağlam bir kimlik duygusu gelişmemiştir.
Boşluk ve anlamsızlık duygusundan yakınırlar. Çoğu ağır narsistik
eğilimler gösterirler.

1) Gerçek ya da hayali bir terk edilmeden kaçınmak için çılgınca çaba
gösterme.

2) Gözünde aşırı büyüme (göklere çıkarma) ve yerin dibine sokma
uçları arasında gidip gelen, gergin ve tutarsız kişiler arası ilişkilerin
olması.

3) Kimlik karmaşası: Belirgin olarak ve sürekli bir biçimde tutarsız
benlik algısı ya da kendilik duyumu.

4) Kendine zarar verme olasılığı yüksek en az iki alanda dürtüsellik
(Örn: para harcama, cinsellik, madde kötüye kullanımı, pervasızca
araba kullanma, tıkınırcasına yemek yeme).

5) Yineleyen intiharla ilgili davranışlar, girişimler göz korkutmalar ya
da kendine kıyım davranışı

6) Duygudurumda belirgin bir tepkiselliğin olmasına bağlı affektif
dengesizlik (Örn: yoğun anlık huzursuzluklar, gerginlikler ya da
genellikle bir kaç saat süren, nadiren bir kaç günden daha uzun
süren bunaltı)

7) Kendini sürekli olarak boşlukta hissetme

8) Uygunsuz, yoğun öfke ya da öfkesini kontrol altında tutamama (
Örn: sık sık hiddetlenme, geçmek bilmeyen öfke, sık sık kavgalara
karışma)

9) Stresle ilişkili gelip geçici paranoid düşünce ya da ağır dissosiatif
semptomlar

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:35:18
ÇALMA

Çalma, kendine açıkça ait olmayan bir eşyayı izinsiz olarak alıp ona sahip olmasıdır.başlangıçda  davranış bozukluğu ölçütlerini ele almıştık. Çocuğun dönem özelliklerini iyi bilmemiz gerekir.

Ör; 2yaşındaki bir çocukta sahip olma kavramı gelişmediği için, herşeyin kendisinin olduğunu düşünür. Senin, benim,onun kavramlarını ayırt edemez.Çocuk zamanla kendisinin olanla olmayanı ayırt etmeye başlar, ama bencil tutumu uzun süre devam eder.3-4 yaşlarında çocuk sormadan birşeyin alınmayacağını bilir, ama karşı koyamaz.ilkokulun1.-2. Sınıflarında çocukların birbirlerinin renkli kalem, silgi vb. Gözü kalır.Bu yaşlardaki  diğerlerinin eşyalarını alma davranışını çalma olarak kabul etmiyoruz.

Okul çağlarında görülen ve sık tekrarlayan  çalmalar üzerinde önemle durmak gerekir. 10 yaşından sonra sürekli olarak devam ederse  bu çocukta ciddi bir duygusal bozukluğun göstergesidir ve profesyonel yardım almak gerekir.
NEDENLERI

1-Çocuğa yeterli harçlık verilmemesi:Çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanmaması

2-Çocuğun hayatında önemli bir yoksunluk:Böylece çalma sembolik olarak ana-babanın sevgi, ilgi eksikliğinin yerini tutar. Sevilmediğini düşünen çocuk, ilgi çekmek için çalabilir. Bazen ana- baba kaybından sonrada ortaya çıkabilir. Genellikle çalma davranışı gösteren çocukların,  alkolik veya suçlu ana-babalar tarafından yetiştirildiği ve ihmal edildiği belirlenmiştir.

3-Çocukta mülkiyet fikrinin gelişmemiş olması:

4-Intikam almak:Ör; başarılı bir çocukla kıyaslanan bir çocuk, ondan intikam almak için eşyalarını alabilir. Çocuk otoriter ana-baba yada öğretmenden intikam almak için de çalabilir.

5-Ana-babanın çocuğun yaptığı bu davranıştan bilinç altı zevk alması: Çocuk bunu hisseder ve çalmaya devam eder.

6-Çocuk özdeşleşmek için kendine kötü örnek seçmiş olabilir:Çocuk bir grubun onayını almak için yapabilir.Amaç çalmak değil, başkalarını yaranmaktır.

7-Özgüvenini artırmak için:Bazı çocuklar kendi güçlerini, erkekliklerini kanıtlamak için yaparlar.

8-Çocuğun anne-baba ile hesaplaşmasının bir yolu olabilir:

9-Depresyon,yeni doğan kardeşe duyulan kıskançlık veya öfkenin çocukta yarattığı stresin göstergesi olabilir.Ör; eşine kızan bir annenin çocuğa bağırması
NASIL ÖNLENIR?

1-Değerleri Öğrenmek:Çocuğa dürüstlük ve başkalarının mülküne önem verme öğretilmelidir.Anne-baba örnek olmalıdır.

2-Örnek oluşturma: Önce anne-baba çocuğa örnek olmalıdır. Başkasına ait eşyalar alınmamalı, bulunmuş eşyalar geri götürülmeli, diğer insanlar kandırılmamalıdır. Otelden havlu alan baba örneği ver.

3-ıletişimi güçlendirmek:Eğer evde çocuk yakın ilişkiden yoksunsa, yeterli zaman ayrılmıyorsa, aile bireyleri arasındaki ilişki güçlendirilmelidir

4-Çocuğa belirli bir miktarda harçlık verilmelidir.Çocuğun gereksinimlerini karşılayabilecek belirli bir harçlık mutlaka verilmelidir.Çocuk ihtiyacı olduğunda tekrar alabileceğini bilmelidir.Kumbara anlat.

5-Mülkiyet hakları:Çocuğa ihtiyacı olduğunda , kendisine ait olmayan bir eşyayı nasıl ödünç alabileceği ve bunu nasıl geri vereceği öğretilmelidir.

6-Etrafta bozuk para gibi cezbedici eşyalar bırakılmamalıdır.

7-Çocuğun kendisine ait eşyaları olmalıdır.Çocuğun en azından bir kaç eşyası olmalıdır.Anne-baba çocuğun eşyalarını kullanacağı zaman ondan izin almalıdır.
 
ANA-BABA TUTUMLARI

Çocuklarda görülen davranış bozuklukları arasında ana-babaları en çok endişelendiren çalmadır. Çünkü, bu davranışı tipik suçlu davranışı olarak görürler ve korku duyarlar.Ana-babalar genellikle  Şu tepkileri gösterirler.

-Çocuğu cezalandırma, dayak

-polisle korkutma

-Çözüme yönelik birşey yapmama.

Peki  çalma  davranışı gösteren çocuğa nasıl davranalım?
NASIL DAVRANILIR?

1-aşırı tepki göstermemek gerekir.Kesinlikle fiziksel ceza verilmemelidir. Ana-baba bağırıp çağırmadan, olayı onaylamadığını göstermelidir,

2-Çocuğu kötü olarak damgalamamak gerekir.Çocuğun sadece o andaki yaptığı davranış eleştirilmelidir.

3-Çocuğun aldığı eşyayı geri vermesi sağlanmalıdır.Çocuk aldığı eşyayı kendisi özür dileyerek geri vermelidir. Eğer eşya kırılmış yada bozulmuşsa yenisi alınmalı ve parası çocuğun harçlığından ödetilmelidir.Çocuğun harçlığı tamamen kesilmemelidir.

4-Çocukla konuşarak, sorun çözme yöntemi denenebilir.Çocuktan bu durumu net bir Şekilde tanımlaması istenir.Ör; "eşyayı alırken aklından neler geçiyordu?" Diye sorabilirsiniz.

5-Çocuğunuzun hatalı davranışı iş yaparak ödemesini sağlayın."Ali arkadaşının kalemini almana çok üzüldüm. Kuralı biliyorsun. Yalnızca sana ait eşyalara sahip olabilirsin. Şimdi arkadaşına kalemini geri vereceksin. Kuralı bozduğun için bazı işler yapmanı istiyorum.Balkonu yıkayacaksın" Eğer çocuk yapmak istemezse o zaman  sinirlenmeden "ya söylediklerimi yaparsın yada istediklerini yapma hakkını kaybedersin "diyebilirsiniz.

6-Şüphelenilen durumlarda çocukla konuşmak gerekir."Benim cüzdanımdan para alıp almadığından emin değilim, fakat sana çok gerektiği için aldıysan ve eğer geri verirsen seninle gurur duyacağım. Benim seninle gurur duymamdan daha önemlisi senin kendinle gurur duyman."Şeklinde bir konuşma aldığı eşyayı geri vermesini sağlayabilir.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:35:52
ÇEKİNGEN ÇOCUKLAR
Çekingen Çocuğun Tanımlanması

Bu çocuklar yaşıtları ile ilişki kurmada zorlanırlar, arkadaşları ile birlikte olmaktansa yalnız kalmayı tercih ederler, yaşıtlarından çekinirler, bazı hallerde kendilerinden küçüklerle bir araya gelirler. Birisi onlara çok yaklaşırsa ondan uzaklaşmak suretiyle tepkide bulunurlar. Annelerinin yanından ayrılmazlar hatta babalarıyla ya da büyükanneleriyle yalnız kalmaktan kaçınırlar. Annelerinden ayrıldıklarında ilk tepkileri ağlama olur. Kendilerini sözlü olarak ifade etmekten çekinirler, kendilerine soru sorulduğunda bazen cevaplandırmaktan kaçınırlar, başlarını öne eğerler, nadir hallerde de göz veya baş hareketi ile cevaplandırmakla yetinirler. Çoğunlukla güvensiz ve huzursuz çocuklardır. Araştırma bulgularına göre bazılarında saldırganlık duyguları görülebilir. Çekingen çocuklar okul ortamı veya arkadaş grubu içinde olduklarında oyuna katılmak isteseler de kendilerinde bu cesareti bulamazlar. Mutlaka birisi onları elinden tutup oyuna sokmalıdır, oyuna girdikten sonra da mutlu oldukları dikkati çeker. Çekingen çocuklar aynı zamanda onlardan ne beklediğini veya yeni bir durumu nasıl ele alacaklarını bilmediklerinde, özellikle yeni bir iş karşısında kaldıklarında normalin üstünde bir huzursuzluk gösterirler. Örneğin doktorların çocukları muayene etmeye geleceği söylediğinde çekingen çocuklar ağlamaya başlarlar, okuldan kaçmaya çalışırlar. Çekingen çocukların çoğunun sınıfta sevdikleri bir yer vardır. Bu yer genellikle faaliyetlerden, kalabalıktan uzak ve rahatça oturabilecekleri bir minder üstü veya düz bir yerdir. Burada olup biten şeylerin çoğuna karşı ilgisiz ve bir çoğundan habersizdirler. Onların çok az şeye karşı ilgi gösterdikleri ve kendilerini rahatlatmak için sık sık parmak emdikleri, ileri geri sallandıkları, mastürbasyon yaptıkları veya kendi saçlarını ve kulaklarını çektikleri görülür.

 Aile baskısı veya ailenin çocuğu çok koruyucu Çekingenliğin Nedenleri :   Çocuğun kendisi bir şeyler yapmak ister ve bunu Çevrenin etkileri olması.   başaramazsa çekingen olur ya da bir işe başlamadan önce başarısızlık korkusu  Çocukların söylediklerine aldırış edilmemesi, hissederse çekingen olur.   Çocuktan yaşı ve kapasitesi dışında davranışlar fikrinin sürekli eleştirilmesi   Çocuğun çabasına karşı tepkisiz kalmak, onu hiçbir şekilde beklemek  yüreklendirmemek çekingenliğin nedenlerindendir.

ÇEKİNGEN ÇOCUĞUN SOSYALLEŞTİRİLMESİ

Öncelikle annelerinden kopmalarına yardım etmek,sonra bir arkadaşla birlikte olmalarına fırsat vermek, daha sonrada bir arkadaş grubu ya da faaliyet grubuna girmelerini sağlamak gerekir. Başarılı ve mutlu olacakları bir alanın keşfedilmesi onları huzurlu kılar.

 ÇEKİNGEN ÇOCUĞUN UYUM SORUNUN

Öğretmen, çocuğun kabuğundan giderilmesinde Öğretmene Ve Okula Düşen Görevler:   Çocuğu ilk çıkmakta güçlük çekeceğini kabullenmeli ve sabırlı olmalıdır.  günden faaliyete katılmaması için zorlamamalıdır, hoşlandığı faaliyetleri bir  Zaman zaman bir köşede yalnız süre karşıdan izlemesine izin verilmelidir.   Öncelikle öğretmen kendisi çocukla diyalog oynamasına izin verilmelidir.   Çocuğun kurmalı sonra tek arkadaşla diyalog kurması sağlanmalıdır.   Çekingenlikten kurtulabileceği su, çekingenliğinin sebebi araştırılmalıdır.   Yaratıcı kum, kil, çamur, boya gibi malzemeleri kullanmaya teşvik edilmelidir.

Dramatik oyunda rahatlaması sağlanmalıdır. Faaliyetlere  yönlendirilmelidir.   Çocuk en ufak bir başarısında Çocuğa başarı ve deşarj alanları bulunmalıdır.   Düzenlenmiş faaliyetler esnasında öğretmen tarafından yüreklendirilmeli.  çekingen çocuk için ne yapılabilir? Çocuktaki çekingenliğin çok değişik sebepleri vardır ve problemin kaynağı, çocukla nasıl bir çalışma yapılacağını etkiler. Çekingen çocukların çoğu sizin onunla ufak ilgilenmenizle açılıp konuşmaya başlarlar. Sınıfınızda nasıl bir davranış istediğini bilen ama işbirliği yapmak istemeyen çekingen bir çocuk bulunabilir. Bu çocuk yeni faaliyetlere başlamaktan korkan ve bundan dolayı sizden fazladan teşvik isteyen bir çekingen çocuk bulunabilir. Böyle bir çocuğun herhangi ufak bir gayretinden dolayı aferin diyerek veya okşayarak takdir ediniz. İşinde ufakta olsa bazı  Halka başarılar elde ettikten sonra işbirliği yapmak ona daha kolay gelir. Şeklinde  çalışma esnasında çekingen çocuk için ne yapılabilir?

Halka şeklinde çalışmaya katılması için çocuğa baskı yapmak iyi değildir. Bu çocuklara karşı yavaş ve onlardan az iş isteme seklindeki bir yaklaşım genellikle daha çok etkilidir. Çocuğa yapılanları seyretmesi konuşulanları dinlemesi için izin verilmelidir. Çocuğun ilk iletişim teşebbüsüne dikkat edilmelidir. Çocuğun isteğine veya sorusuna hemen cevap verilmeli ama bu onu susturacak şekilde bir cevap olmamalıdır. Çocuğun kendine karşı güveni arttıkça grup çalışmasına daha   Öğretim esnasında çekingen çocuk için ne yapılabilir? istekli olacaktır.  Bireysel dikkat gösterilir ve bireysel talimat verilirse çekingen çocuk verilen işi en iyi şekilde yapabilir. Bununla beraber çekingen çocuk başkalarının kendisine yaklaşmaktan huzursuzluk duyduğu için ona yaklaşmak zor olabilir. Bunu için siz çocuğun işine karışmayan onu sakinleştiren biri olarak görülmelisiniz. Çocuğun dili gelişmemiş olabileceğinden, yavaş ve açık konuşmaya, istenilen şekilde hareket etmeye çalışmalısınız. Çocuk sizinle göz göze gelmekten çekinebilir ve sorularınıza cevap vermeyi reddedebilir. Eğer çocuk sorularınıza cevap vermeyi reddetmeye devam ederse çocuğun sevebileceği başka bir faaliyet bulmaya çalışmalısınız.

 Eğer çocuğa sevebileceği başka bir faaliyet bulamazsanız çocuğun oturup diğerlerini seyretmesine izin verilmeli ya da istediği zaman oynayabilecekleri oyuncakları ve kullanabileceği malzemeleri yanına koymalısınız. Devamlı ilgi veya kontrol çocuğu daha çok çekingen yapabilir.  Dışarıda oyun esnasında çekingen çocuk için ne yapılabilir? Dışarıda oynanan oyunlar çocukların: Sosyal becerilerinin, akranları arasında etkileşimin, anlama becerilerinin gelişmesine yardımcı olur. Çekingen çocuk oyun yerinde özel bir dikkati gerektirir. Bu durumda çocuğu birkaç basit faaliyet içine sokmayı denemelisiniz. Bu çabanız uzunca bir süre alabilir. Çocukta birkaç beceri elde ettikten sonra faaliyetleri diğer becerileri de içine alarak genişlete bilirsiniz.

En iyi tutum işbirliği yapması için çocuğa baskı yapmamaktır. Sadece faaliyeti seyretmesi ve anlaması için zaman ayırmalıdır. Çocuk konuya karşı ilgi göstermeye başladığı zaman bireysel talimat verilerek çocukla ilgilenmeye başlanmalıdır. Bu ilgilenme yerini yavaş yavaş çocuğun diğer çocuklarla yapacağı etkileşime bırakılmalıdır. Çekingen çocuğun diğer çocuklarla yapacağı etkileşimin sözle olacağı beklenmemelidir. Ancak siz ona talimat vermeli, düzenli konuşmalar yapılmalısınız.

(Rolünü beğendin mi, tekrar oynamak  Serbest oyun esnasında çekingen çocuk için ne yapılabilir: ister misin? )   Serbest oyun çocukların; sosyal becerilerinin, bağımsız çalışma faaliyetlerinin, hayal kurma becerilerinin, kas becerilerinin gelişmesine yardımcı olur. Serbest oyun faaliyetleri: Su, kum masası, bloklar ve resimli kartlarla yapılabilir. Serbest oyun çekingen çocuk için çok değerli bir faaliyettir. Bu faaliyette çocuğun diğer çocukların oyunlarını seyretmesi onlarla etkileşimde bulunması serbesttir.

Çocuğu gözlemek çocuğun ilgilerini öğrenmeye yardım eder. Öğrenince çocuğa zevk alabileceğini düşündüğünüz birkaç oyun öğretebilirsiniz. Akranları ile acele ilişki kurması için çocuk sıkıştırılmalıdır. Çocuk arkadaşlarının yanında onlarla açıkça görülen bir ilişki kurmadan benzer faaliyetlerde bulunursa, çocuğun onlarla gerçek bir etkileşim için ilk adımı attığını  Beslenme esnasında çekingen çocuk için ne yapılabilir: Yemek bilmelisiniz.  çocukların, yiyecekler hakkında genel bilgilerin, konuşma ve dil becerilerinin, işbirliği ve paylaşma becerilerinin gelişmesine yardım eder. Çekingen çocuk bazı hallerde bir grupla yemek yemede rahat olamaya bilir. Yemek yemeyi reddedebilir. Arkadaşlarının yemeği kendilerine uzatması isteklerini duymazdan gelebilirler. Böyle çocuğa belirli zamanlarda yemek verebilirsiniz ama asla yemek yemesi için   Müzik ve resim zorlamamalısınız. Sessizce seyretmesine izin vermelisiniz.  çalışmasında çekingen çocuk için ne yapılabilir: Müzik, çocuklara dinlenme becerileri , ritim duygusunu, talimatları izleme kabiliyetlerini geliştirme fırsatı verir. Resim faaliyetleri çocuklara görerek öğrenme, ince kaslarını geliştirme fırsatını verir.

Bazı küçük çocukların resim ve müzik faaliyetlerine pek yatkınlıkları yoktur. Fakat onları çekici bulurlar. Bu faaliyetleri bir süre izledikten sonra huzursuz bir çocuk kendi isteğiyle faaliyete katılabilir. Bu durumda çocuğun faaliyete katılması için sıkılmadan kibarca teşvik  Hikaye saatinde çekingen çocuk için ne edebilirsiniz, baskıdan sakınılmalıdır.  yapılabilir: Çekingen bir çocuğun dille arası pek iyi olmadığından okumanın açık olması ve kelimelerin net olarak söylenmesi gerekir. Konu hakkında sorulacak sorularda bu çocuk en sona bırakılmalıdır. Ayrıca sorular evet veya hayır diyecek şekilde sorulmalıdır. Çocuk sorulara cevap verirse hikayeyi dinlerken dikkat etmiş olduğu anlaşılır. Eğer çocuğun dilinde bir bozukluk varsa hikayeyi  Dinlenme zamanında çekingen çocuk için ne resimlerle anlatması istenmelidir.  yapılabilir: Dinlenme zamanında çocuklar sakinleşir. Dinlenme zamanı çocuğun en çok sevdiği faaliyettir. Çünkü dinlenme zamanı sessiz ve etkileşim olmayan bir zamanındır. Dinlenme zamanında çekingen çocuğun en büyük problemi sürenin biteceği yeni bir faaliyetin başlayacağı korkusudur. Diğer çocuklar uyandırılmadan çekingen çocuk uyandırılmalıdır, pasif etkileşimi olmayan işlere başlatılmalıdır. (Battaniyeleri katlama, resim albümüne bakma vb.) Çocuk,  Çekingen Kişi·rahatladıkça günün geriye kalan kısmı daha çekici gibi görülür.   Kendini inkar eder. Duygularına karşı dürüst değildir. İstediği amaçlara ulaşamaz. Başkalarının kendi adına seçim yapmasına izin verir. Öfke duyar,  Güvenden Kişi Duygularını tanır. Dürüstçe duygularını ifade eder. kaygılıdır.   Saldırgan İstediği amaca ulaşır. Kendi adına seçim yapar. Kendine güvenlidir.  Kişi Başkalarını kırarak hiçe sayarak kendini geliştirmeye çalışır. Duygularını tanımaz. İstediği amaçlara başkalarını kırarak ulaşır. Başkaları adına seçim yapar. Kendini haklı ve üstün görür.

ÇEKİNGEN ÇOCUĞUN GÖSTERDİĞİ TİPİK

Karalama Becerileri:  Çekingen çocukların çoğu yaşı geldiğinde gerekli ÖZELLİKLER  becerileri kazanırlar ve el mahareti gerektiren işleri yapmayı öğrenirler. Bu çocukların çekingenlikleri, bilgi ve becerilerini uygulamaya koymalarını zorlaştırmaktadır. Çekingen çocuklarının çoğunun kelimelerle ve yaparak ifade edebildiklerinden daha çoğunu bildiklerini ve daha çok şey yapabileceklerini kabul etmek hatalı değildir.

Çekingen çocukların çoğu, birinci derecede başkalarının çalışmalarını güvenli bir mesafeden seyrederek öğrenirler. Onlar genellikle grup faaliyetlerine katılmazlar. Yeni faaliyetlere geçmeleri ve malzeme kullanmaları sınırlıdır. Malzeme kullanmadaki çekingenlikleri kabiliyetsizliklerinden ziyade, korkudan ve kendilerine güvensizliklerinden ileri gelmektedir. Mesela, okul öncesi çekingen çocukların çoğu, bir tek pastel kalem alsalar ve onunla kağıdın köşesini zoraki görülür. Bir işaret yapsalar bile değişik renkleri tanırlar, bilirler. Çoğu kez onlar normal el becerilerine sahiptirler. Ancak, öğretmen ipin sonuna bir düğüm atarak dizdiğiniz boncuklar çıkmasın deyince kadar aynı boncuğu tekrar tekrar ipe geçirirler ve boncukta düşer. Bu çocuklar sevgiyle desteklenirse, kendilerine güven gelip yeni işlerde ustalaşabilirler. Her hangi bir işi yapmayı inatla reddettiklerinde, sizden bu durumu iyilikle karşılamanızı umarlar. Ve bu onları sevindirir.

 Böyle karşılandıkları takdirde Sizin vereceğiniz destekle bir çok faaliyetleri tekrara yapmayı denerler. Mesela, diğer çocukların yanında onların işe teşvik etmeniz, cesaretlendirmeniz diğer çocuklarla beraber çivileri tahtadaki deliklere takma faaliyetine katılmalarını sağlayabilir. Ama bu çocuklar, parmakları ile resim boyayan diğer çocukları günlerce seyretmiş olmalarına rağmen parmakları ile resim yapmayı reddederler.

 Gruba katılmaları istenince başlarını saklayabilirler veya hiç bir şey söylemeden geri dönüverirler. Eğer böyle bir çocuğa boyama masasına otur derseniz, itiraz etmeden oturabilir. Ancak ellerini sıkıca masanın altına sokar ve çıkarmaz. Böyle bir çocuk belki yapılanları sessizce seyrederek  Hareket Becerileri: Testlerin, çekingen çocukların kaba ve öğrenebilirler. İnce   hareket gelişimlerinin yaşlarına göre uygun olduğunu göstermesine rağmen bu çocukların çoğu mümkün olduğunca az ve yavaş hareket ederler. Bir kısım çekingen çocuklar ise uzun bir süre hareketsiz otururlar. Veya vücutlarının bazı kısımlarını hareket ettirirken kalan kısımlarını hareketsiz,kımıldatmadan tutarlar. Örneğin, oyuncaklarla oynamak için ellerini kullanabilir ama aynı yerde kımıldamadan otururlar.

Vücutlarını kullandıkları zaman, hareketleri yalpalama şeklinde,zayıf ve oldukça sınırlıdır. Koordinasyonları zayıf gibi görünür. Bir çok çekingen çocuk bükülüp bir sandalyeye veya yere kalçası üstüne, sanki kemikleri lastikmiş gibi yığılı verir. Bu çocuklar aynı zaman da kendilerini rahatlatmak için vücutlarını kullanırlar. Parmak emme, saçlarını kıvırma ve sallama gibi davranışlar sergilerler. Bu çocuklara kendi kendilerine güven duygusu kazandırdıkça, çekingenliklerinin üstesinden gelmelerine yardım  Konuşma Ve dil edilmiş olur ve vücut hareketleri de bir hayli normalleşir.  Becerileri Bir çok çekingen çocuk dili anlar ve oldukça da iyi konuşur. Ancak bu çocuklar okul öncesinde hiç konuşmaz veya çok seyrek konuşurlar. Onlar hazlarını yüzlerinde ufak bir gülümseme ile, üzüntülerini de hıçkırarak veya hafif sesle ağlayarak belli ederler. Konuşmaları işitilmesi zor fısıltılar gibi bir sesle olur. Sınıfta isteklerini çok yavaş bir sesle ifade ettiklerinden onların bu iletişim girişimleri kaybolur gider. İsteklerine herhangi bir cevap alamadıkları zaman işi tamamen bırakıverirler. Konuşma ve konuşturulma çekingen çocukları çok rahatsız eder görünmektedir. Bir isteğe karşı çoğu kez yüzünü başka yöne çevirerek veya taşlaşmış bir yüzle, yerinde sessizce oturarak reaksiyonda bulunurlar. Diğer çocuklar sizin çekingen çocukla konuya girişiminizi veya gayretinizi görürlerse bu çocukla iletişim kurma girişimlerini devam ettirirler. Aksi takdirde onlarda konuşmayı keserler. Bu çocuklar sinirli ve çekingen davranışlarıyla, yalnızlık, korku izole edilme duygularını anlatırlar. Ama onların diğerlerini dikkatle gözlemeleri ve çekinerek taklit etmeleri diğer çocuklar gibi olma, onlara benzeme his ve arzularının kuvvetli bir işaretidir. Bazen onlar yalvaran bakışları ile veya size sarılarak, gruba katılma ve  Benlik Kavramı Ve

Sosyal Beceriler: Güvenceye   olan ihtiyaçlarını bildirirler.  Çekingen çocukların çoğu kendileri hakkında olumsuz düşünceye sahiptirler ve onların kabiliyetleri bir çok işi başarıya ulaştıracak güçte değildir. Mesela, Anita boncukları ipe düzerek pek çok takı yapmış olmasına rağmen daima “ben çok aptalım. Bu boncukların hepsini ipe düzebileceğimi zannetmiyorum.”diyerek işe başlar. Çekingen çocuklar kendileri hakkında olumsuz duygular içinde olduklarından, gruptan uzaklaşıp kendi kişisel kabuklarına çekilmekten başka bir şey yapamamaktadırlar. Onlar yanlış bir iş, hareket yapmaktansa hiç bir şey yapmamayı tercih etmekte veya hiçbir iddia ve kesinlik tanımayan faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Onlar herhangi iyi bir şey yapmada, kendi kendilerine güvenmediklerinden, bir faaliyette bulunmaktan ya çekinirler ya da diğerlerini büyük bir dikkatle taklit ederler. Onların rahatsızlıkları çevrelerindeki diğer çocuklardan gelmektedir. Çevredeki çocuklara tepkide bulunmaları, onlarla ilişki kurmamaları bu durumun açık bir delilidir. Mesela, diğer çocuklar onlara oyun oynamayı teklif ettikleri de kaçabilirler,soruları cevaplamayı reddedebilirler veya etraflarında olup bitenleri görmezlikten gelirler. Ama onları teşvike, övgüye büyük ihtiyaçları vardır. Teşvik onların çalışma azmini kuvvetlendirir, teşebbüslerini devam ettirir veya en azından işi yapar gibi görünmelerini sağlar. Problemle ilgilenmede ve uğraşmada oldukça beceriksiz olduklarından problemli işlerden çekinirler. Onlar oyuncaklarla bir çabaya girmeden onları hareketsiz taşlaşmış heykel gibi sessizce seyrederler.

Çekingen çocuklar diğerlerinin varlığından kolay kolay huzur duymazlar. Onlar ancak birbirlerini sallayarak, birbirleriyle alay ederek, sürtünerek rahatlarlar. Bu çocukların bazıları başkalarına karşı gösteremedikleri kızgınlıklarını kendilerine, kendi eşyalarına çevirirler. Bu duygularını da kendilerini yerlere atarak, kağıt ve defterlerini yırtarak,oyuncaklarını parçalayarak veya kendilerini bazı şeylerden mahrum ederek ifade ederler. İstenilen bir işi doğru zamanda ve doğru bir şekilde yapamadıkları duygusu içinde olan çekingen çocuklar, diğer çocuklarla ilişki kurmaz ve oyun oynamazlar. Bu duygu içinde olan çocuk, kendi etrafında kendini koruyan pasiviteye dayanan bir kabuk oluşturur. Bununla beraber ürkek ve duygulu olan çekingen çocuklar etraflarında olup bitenden haberdardırlar. Çekingen çocukların çoğu, diğer çocukların ve yetişkinlerin çok dikkatli izleyicisidirler. Onlar göz ucuyla olup bitenleri gözlerler. Ama kendilerine bakıldığını anlar anlamaz çabucak gözlerini çevirirler. Oyunlarında, diğer çocuklarda gördükleri hareketleri taklit ederek kullanırlar. Bazen sert kuvvetli hareketlerle itiraz ederek, bağırma çağırma hariç, tüm faaliyetleri taklit ederler. Çekingen çocuklar çoğu kez ,diğer çocuklarla iyi ilişkiler kurmak, iyi geçinmek için hiçbir çaba sarf etmezler. Bazen diğerleri tarafından oyuna çağrıldıklarında, onlara karşı arkalarını dönerler. Bazen de diğer çocukların varlığını oldukça farkında gibi görünürler ve oyuna alınmak istedikleri zaman onları rahatsız ederler. Bazen de onlara fısıltıyla kötü sözler söyleyip koşup uzaklaşırlar. Bu davranışlar içinde olan çocukların diğer çocuklarla arkadaşlık kurması ve geliştirmesi çok zordur. Çekingen çocukların çoğu, izole edildiklerini ve grup dışı bırakıldıklarını sezerler ve bundan çok korkarlar. Bu çocuklar aynı zamanda önemli kişilerden ayrı tutulmalarından dehşet duyarlar. Bu durum özellikle anaokuluna giden çocuklar için çok geçerlidir. Bu durumda olan bir çocuk, ana-babasına sarılıp ayrılmaya bilir, oturup hıçkırarak ağlayabilir. Böyle bir çocuğun anaokuluna intikabı uzun zaman alabilir. Böyle çocukların size ve diğer çocuklara açılıp yaklaşmaları için onlara ara sıra gülümseyerek, faaliyetlerine ilgi göstermek veya işinde zorluk çektiğini görünce “sana yardım edeyim” diyerek ilgilenmek gibi alacağınız küçük tedbirlerle normalleşmeleri haftalar, hatta aylar alabilir.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:37:41
ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUGUNUN TEDAVİSİ

 

 

 

A- DAVRANIŞÇI YAKLAŞIMLAR

 

Çocukta sorunlar kendiliğinden ortaya çıkmaz. herşey gibi onların da nedenleri vardır. Aile sorunları ve çevrenin uyumsuzluğu çocukta, uygun olmayan, istenmeyen davranışları doğurabilir. Şimdi genellikle, insan davranışlarının büyük bir bölümünün öğrenildiği ve insanın çevresiyle etkileşimi sonucu geliştiği kabul edilir. Çocuk belli bir kişi olmayı öğrenir. Bu öğrenme, güdülendirme, cezalandırma ve ödüllendirme temel kaynaklarını sağlayan insanlarla etkileşim sonucu ortaya çıkar. Hem istenen hem de istenmeyen davranışlar öğrenilir. Eğer istenmeyen davranış, öğrenilmiş ise aynı davranış söndürülebilir. Aile içinde problem olan davranış istendik bir davranışa dönüştürülebilir ~Whirter, 1985, s.169),

 

Davranış tedavisi, kişiyi tedirgin eden ve yaşanılan çevreden kaynaklanan davranışların düzeltilmesi için aile bireylerinden birine, bir kaçına ya da hepsine uygulanabilir. Özellikle çocuklarda görülen davranış bozukluklarında sadece çocukla ilgilenmek yerine, çocuğun çevresini oluşturan anne, baba, kardeş, yakın ve uzak akrabalar, öğretmenler gibi kişilerle ile ilgilenmek, gerekirse onların da davranışını düzenlemek gerekebilir (KökneI, 1989, s.315).

 

Davranışın ölçülmesi ve kayıt edilmesi: Çocuğun ne yaptığı ve nasıl yaptığı gözlenerek, sıklık açısından, davranışın fazlalaştırılması ya da azaltılmasına karar verilir. Kurallar çocuğa açıkça iletilir. Davranış değişikliğinin başarılı olup olmadığını değerlendirmek için davranış, müdahaleden önce ve sonra ölçülmelidir.

 

Davranışın kayıt edilmesinin birinci nedeni derecesini ortaya koymaktır. Belli bir davranışın sonradan ne kadar sıklıkla yapıldığının hatırlanması güç olduğundan ölçümler kayıt edilmelidir. Bu yolla anne, baba değişmenin ne düzeyde olduğunu anlayabilir. Diğer bir nedeni ise; kendi kendini yönetmek için bir potansiyel oluşudur. Böyle bir teknik öz denetimi vurgular. Bu teknik çocuğun kendi kaydını kendisinin tutması, ya da davranışın yapılmasının sıklığı hakkında kendisinin aydınlatılmasını içerir. Bu teknikte geri iletim hemen verilmelidir; böylece çocuk davranışının ve sonuçlarının daha çok farkında olur; bu da onu, kendi kontrolüne girmesini sağlar.

 

Aile çocuğuna okula gitmeden önce kendi odasını toplama konusunda yardım etmek isterse, bu işi yapması için Çocuğu azarlamak, bağırmak yerine, ana-baba, günleri ve yapılacak işleri içeren bir duvar tablosu yapabilir. Okuma-yazma bilmeyen ya da küçük çocuklar için, sözcükleri iletmek amacıyla resimler kullanılabilir. Çocuk işi bitirdikten sonra çocuk veya anne-baba tabloda bulunan, o işle ilgili kareye bir işaret koyabilir (Whirter, 1985, s.173).

 

Söndürme: Bir davranımı, zayıflatmanın yollarından biridir. Söndürme bir işlem, sönme ise bu işlemin sonucudur. İşlemin kritik öğesi, söndürmek istediğimiz davranışı artık pekiştirmemektir (Morgan, 1986, s.95).

 

Davranış pekiştirilmezse, kuvveti azalır ve ortadan kalkar. Tüm pekiştireçler ortadan kaldırıldığında çocuk davranışının şiddetini ve sıklığını arttırarak, ortadan kaldırılan pekiştireci tekrar elde etmeye çalışır. Hatırlanması gereken çok önemli bir nokta da, sönme başladıktan sonra tepki oranı yavaş yavaş artabilir. Örneğin; dört yaşındaki Ayşe’ye kurabiye verilmediğinde, tepinmeye başlayınca, Ayşe’nin tepinmesi görmezlikten gelinmelidir. Tepinme davranışının dikkate alınmamasına tepki olarak daha fazla bağırıp, ağlayabilir (Whirter, 1985, s.176),

 

Bastırma: Bu işlemde daha önce öğrenilmiş bir davranımın her yapılışında ceza uygulanır, Bastırma aslında, daha önce koşullanmış davranımı azaltan bir edilgen, kaçınma öğrenmesidir. Genellikle ceza. davranımı geçici olarak bastırır. Fakat sürekli olarak ortadan kaldırmaz (Morgan, 1986, s.96). Konuyu aşağıdaki gibi örnekleyebiliriz.

 

 

Çocuk söylenildiği halde okuldan eve gelmezse, istenmeyen davranış olan eve gelmeme davranışı cezalandırmak, geldiği zamanda ödüllendirmek, istenen davranışın elde edilmesi için gereklidir (Whirter, 1985, s.174).

 

Unutma: Bunu başarmak için, kişinin söz konusu davranımı, unutmasına olarak sağlamaktır. Herhangi bir şeyi öğrenmiş olan deneği, öğrendikten günler yada aylar sonra teste tabii tutarsak, öğrendiği şeyi iyi bilmeme olasılığı yüksektir.

Öğrenilmiş bir şeyin bu şekilde kaybolmasına “unutma” ya da “hatırda tutamama» denir. Bu gün psikologlar unutma konusunda bir hayli bilgiye sahiptirler, ne zaman az olacağını, ne zaman çok olacağını kolayca kestirebilirler. Unutma daha çok sözel öğrenme durumlarında kendini gösterir. Sözel olmayan alışkanlıklarda ise unutma daha azdır (Morgan, 1986, s.94).

 

Olumlu Pekiştireç: Kişinin davranışsal tepkisi, kendisinin hoşuna giden çevresel bir tepkiyle karşılık görürse ve her seferinde bu böyle olursa, bu davranış biçimi güçlenir ve yerleşir, yani alışkanlık haline gelir. Buna “olumlu pekiştirme” yöntemi denir. Güçlendiriciler birincil ve ikinci olarak sınıflandırılabilir. Birincil güçlendiriciler. doğal gereksinmeleri karşılayan ödüllerdir. İkincil güçlendiriciler ya birincil güçlendiricilerin müjdesini veren, ya da toplumsallaşmayı kolaylaştıran, kişinin kendisine ve çevresine karşı güvenini artıran ödüllerdir.

 

Birincil güçlendiriciler, Çoğu kez, yalın eğitim durumlarında kullanılır. Bunlar daha çok yiyecek, ciklet. çikolata gibi ödüllerdir. Bunlar genellikle, çocuklara basit işler öğretilirken, temel beceriler kazandırılırken veya davranışların düzeltilmesinde kullanılır.

 

İkincil güçlendiriciler ise; kendilerine dikkat edilmesi, yaptıkları işin onaylanması, sevecenlikle ilgi görmeleri veya gereğinde paranın yerini tutabilecek fişler ile ödüllendirilmesidir (Demirsoy, 1992, s.44).

 

Örnek;

 

“Bir buçuk istediğini alabilmek için çığlık atmayı alışkanlık haline

      getirmiş. Eğitmen bu çocuğa, “çığlık atarsan istediğini alamazsın. Ama yavaşça ve alçak sesle, lütfen bana onu verir misiniz? dersin ve istediğin verilebilecek bir şey değilse, yerlere yatıp tepinsen bile verilmeyecektir.” der. Söylediğini de her seferinde uygular. Bir süre sonra, çocuk, ancak verilebilecek şeyleri, alçak sesle ve lüitfenle istediğinde derhal elde edebileceğini öğrenir (Demirsoy, 1992, s.44).”

 

Markayla (jetonla) ödüllendirme yöntemi (Token Economy): Çocuğa belirgin tepki veya tepki örüntülerine pekiştirici olarak, küçük maddeler veya puanlar verilmesi oluşturur. Yıldızlar, renkli kağıtlar, büyük bir tabloya konan “çekler» iyi yapılan bir işi, ya da uygun bir tepkiyi belirler. Bunlar, poker fişleri, plastik markalar olabilir. Ne şekilde olursa olsun, genellikle değeri daha yüksek bir şeyle değiştirilebilir. Bundan dolayı çocuk için pekiştirecin gücünü arttırır. Böylece istenilen davranışı yapmak için güdülenme azsa, teşvik sistemi yaratmasını Sağlar (Whirter, 1985, s.182).

 

Bu tedavi yönteminin şu özellikleri vardır. 11km, günlük yaşamı kolaylaştırmada “gerekli olan ve istenen” davranışlar önceliklerine göre saptanır. Sonra bir takas birimi (fiş, pul, kağıt, oyun parası, yani token) seçilir. Tedavi edilen ya da eğitilen kişiye, hangi olumlu davranışlarda bulunursa kendisine bu “token” den kaç tane verileceği ve bunların kaç tanesiyle, öngörülen ve kendinin istediği şeyleri, hizmetleri ve ayrıcalıkları anlatılır (Demirsoy, 1992, s.45),

 

Markayla bireylerin ödüllenmesine bazen “marka ekonomisi” (token economy) adı da verilir. Denetimi zor olan bu davranışlar, bir dereceye kadar bu yöntemle denetim altına alınabilir. Yöntem sık sık suç işleyen çocukların yerleştirildiği kurumlarda ve akıl hastanelerinde kullanılmıştır. Temel ilke iyi davranış için marka Geton) verme, kötü davranış için markayı geri almadır. Kazanılan markalar içinde bulunulan kurumun kantininden yiyecek, içecek alma, bilardo oynama gibi diğer faaliyetler için kullanılabilir. Markayla ödüllendirilen davranışlar artar, verilen markaları geri alarak cezalandırılan davranışlar azalır (Cüceoğlu, 1991, s.495),

 

Sistematik dtıyarsLdaştırma yöntemi: Bu tedavi yöntemi ilk olarak Wolpe tarafından tanımlanmış ve uygulanmıştır. Hastadan kendisine kaygı ve korku veren nesneleri, kişileri, durumları saptaması ve tasarlaması istenir. Amaç, kişiye kaygı ve korku veren nesneleri, kişileri, durumları saptamak, sonra, önce inceleme ve tasarlama yoluyla, sonra yavaş yavaş söz konusu olan nesne, kişi ve durumlarla hastayı karşılaştırıp ortaya çıkan aşırı duyguları ve coşkuyu söndürmektir. Böylece, hastanın önceleri kaygı ve korkuyu duyduğu nesne ve durumlara karşı duyarsız olur.

 

Duyarsızlaştırma yöntemi, öğrenildikten sonra insanın kendi başına da sürdürebileceği bir tedavi yöntemidir (Köknel, 1989., s.3 15).

 

Özendirme: Uyumsuz davranışlar yerine uyumlu davranışlar koyma yöntemlerinden biri de özendirmedir. Burada tedaviyi sürdüren kişi hastayı bu davranışa özendirir ve karşılığında ödüllendirme yapar. Daha çok çocuklarda ve uzun sürmüş ruh hastalıklarında uygulanan bu yöntemle hastalara yeni ve olumlu davranışlar kazandırılabilinir.

 

Örnek:

Çocuğun en çok ilgi ve sevgi duyduğu nesneler ve durumlar saptanarak olumlu bir davranışı yaptığı ya da olumsuz davranışı yapmadığı durumlarda ödüllendirileceği söylenir. Böylece çocuk bir davranışı yapıp yapmayacağını da öğrenmiş olur (Küknel, 1989, s.315).

 

Premack İlkesi: Premack ilkesi (büyük annenin kuralı), “her çift tepki için,

 

olasılığı yüksek olan, olasılığı düşük olanı pekiştirir.” Bu kural, şu tümcelerle açıklanabilir. “Ancak ıspanağı yersen, tatlını yiyebilirsin” ya da “ancak çöpü dökersen, TV. seyredebilirsin” Becker bu ilkeyi şöyle özetler; “ilk önce çalış, sonra oyna.” Olasılığı yüksek olan oynama tepkisi, olasılığı düşük olan çalışma tepkisine pekiştireçtir. Böylece, çalışmaya ödül oynamaktır.

 

B- AİLE TERAPİSİ:

 

Aile üyeleri arasındaki karşılıklı etkileşimlerin, kişinin ruhsal savunmaları ve uyum süreçleri ile davranış repertuarının gelişmesinde ve korunmasında katkılarının büyük Olduğu günden güne daha iyi anlaşılmaktadır. Bu alandaki bilgilerin artması, son yirmi yıl içinde aile tedavilerinin yeni ve önemli bir teknik olarak gelişmesine yol açmıştır.

 

Aile tedavileri özgün bir tedavi tekniği olarak geliştirilmeden çok önceleri, bazı çocuk hekimleri ve çocuk psikiyatrisleri aile üyelerini de tedaviye değişik biçimlerde katmayı denemekteydiler. Bazı durumlarda başka bir tedavicinin katılımıyla tüm aile ele alınmaktadır. Bu günkü uygulanan şekliyle aile tedavisi, en çok Ackerman, Jackson ve yardımcılarının çabalarıyla gelişmiştir.

 

Aile psikoterapisinin en yararlı uygulama alanı aile üyelerinden birisinin bozuk davranışlar gösterdiği (psikanalitik cleyimle “acting out”) nevrotik, psikotik ve kişilik bozukluğu vakalarının bulunduğu ailelerin tedavisi durumudur. Başlıca uygulama alanlarını, saldırgan davranışlar yüzünden okul ya da toplumda uyum bozukluğu

 

 

gösteren çocuklar, ergenler, uyuşturucu madde bağımlılığı gösteren gençler olarak alabiliriz.

 

Aile tedavisinin ilkeleri: Tedavici, görüşmede ve tedavi oturumlarında sözlü iletişimin kurallarını ilk oturumda açık1amalıdır. Üyeleri birbirinin sözünü kesmemeleri ve mümkün olduğunca kişiye yönelerek konuşmaları konusunda uyarmalıdır. Grup içinde açık iletişime girmeleri, birbirinin görüşlerini dinlemeye çalışmaları, bireysel farklılıkları saygı ile kabul etmeleri, sorunları daha etkili yollarla çözmeleri için önerilmektedir. Toplantıda ele alınan sorunlar daha sonra aile üyelerinden birisine yüklenilecek bir “cephane” olarak kullanılmamalıdır. Konuşmalarda aşırı genellemelerden kaçınılarak, özgül konulardan ve belirli kişilerden söz edilmesi yönünde iletişim desteklenmelidir. Suçlamanın ise krizi aşmada yararlı bir yol olmayacağı uygun bir dille anlatılmalıdır.

 

Tedavinin en can alıcı noktası, üyelerin bizzat kendilerini değiştirmeye çabalamalarını desteklemek ama diğerini değiştirmeye çalışmalarını da durdurmak olmalıdır. Bir kez üyeler, diğer kişilerin farklı ihtiyaç ve nedenlerle farklı şekillerde davranmak zorunda olduklarını kavrayınca ve diğer üyeler değişmeden de kendisinin değişebileceğini anlayınca, sorunlara nesnel bir tutumla yaklaşmak mümkün olacaktır.

 

Akut kriz çözüldükten sonra tedavici, oluşan hoşnut edici noktalara dikkat çekerek, üyeler arasındaki dayanışma ve dostluğu destekleyebilir. Örneğin;

 

iş yaşamı çok yüklü bir babaya, çocuklarına daha fazla zaman ayırması gerektiği belirtilebilir. Bu yolla karısının ve çocuklarının kocayı, ailesi ile ilgili, verici ve iyi kalpli bir aile reisi olarak algılamaları mümkün olur. Baba ailesinin bu ödüllendirici tutumu karşısında uzak, sert ve otoriter bir role artık gerek duymayacağı için daha esnek ve verici olabilir (Güleç, 1993, s.163).

 

Terapinin planlanması: Terapist, özgül bir tedavi planı hazırlamadan önce, hali hazırdaki sorunların kaynağını ve değerlendirme sırasındaki gözlemlerini açıklamak amacıyla, elindeki tüm bilgilere dayanarak bir hipotez oluşturmalıdır. Daha sonra, terapinin sonucunun değerlendirilebilmesinde hedeflerin formüle edilmesinin yararını’ görecektir Bu yaklaşımda hali hazırdaki sorunun şimdi ve burada bağlamı içinde ailenin etkileşim düzenlerine nasıl uyduğunu ve geçmişte ailenin strese karşı nasıl bir tutum aldığını görmeye çalışmak yararlı olur.

 

Aile işlevlerinde büyük oranlarda görülen bozukluklara uyabilecek çok çeşitli hipotezlere gereksinim vardır. Örneğin; çocuğun yaramazlığı, ebeveynini zayıf evlilik ilişkileri karşısında duyduğu anksiyeteyi yansıtabilir. Ebeveyn ergenlik dönemindeki kızlarının gelişmesinde karşılaştıkları güçlüklerden, aynı dönemlerde kendileri de benzer deneyimlerden geçtikleri için bunalabilir. Terapist, çocukların anksiyetesine önce zayıf ebeveyn ilişkisi açısından bakabilir. Ebeveynin sorunlarıyla doğrudan ilgilenme ise ikinci adımı oluşturabilir.

 

Aile tedavisinde tedavi süresi veya görüşmeler arasındaki zaman açısından fikir birliği yoktur. Çocuğun hasta olarak başvurduğu ailelerde uygulamalı tedavilerdeki klinik deneyimler, işlev bozukluğunun uzun süreli ise, özlü bir değişiklik için altı aylık bir sürenin gerektiğini göstermiştir. Sorunların daha yoğun olduğu ailelerde toplantılar daha sık yapılabilir (Bloch, 1989, s.202).

 

Klinik Örnek;

 

Değerlendirme ve tedavi açısından terapistlerin aileye yaklaşım örneği yaka öyküsü olarak sunulmuştur.

 

On yaşındaki Margaret altı yıldır süregiden tikleri nedeniyle çocuk psikiyatrisi kliniğine başvurmuştur. Tikleri burun çekme, öksürme, horuldama, dişlerini sıkma, göğsüne ve kalçalarına vurma, yerinden aniden sıçrama şeklindedir. Ebeveyninin her ikisi de öğretmendir. Margaret’in on üç yaşında Alice ve on beş yaşında June isimli iki ablası vardır. Ailenin değerlendirilmesi aşağıdaki ana özellikleri vermekteydi.

 

a) Ailenin yaşam döngüsü sırasında, karşılaştığı kayıp ya da değişiklik gibi durumlarda depresyon, tüm bireylerin ortak tepkisi olmuştur. 0m: yıllar içinde gerçekleşen bir kaç taşınma olayının ardından mutlaka bir mutsuzluk dönemi yaşanmıştır.

 

b) Vicdanlılık çocuklar ve ebeveyn tarafından paylaşılan başlıca özelliktir, kendilerine ve ailenin diğer bireylerine oldukça yüksek standartlar yüklemişlerdir.

 

 

c) Çocuklara her zaman yaşlarına göre daha küçükmüş gibi davranılmıştır. Özellikle Alice ve June’a erken ergenlik döneminin özellikleri olan özgürlük ve sorumluluk verilmemiştir.

 

d) Duyguların sözel ya da sözel olmayan biçimde anlatımı çok az olup, iletişim genellikle en aşağı düzeyde kalmıştır. Aile bireylerinden herhangi birinde ortaya çıkan kızgınlık ve depresyon gibi duygular diğerleri tarafından görmezlikten gelinmiştir.

 

e) Aile grup olarak kendini kötüler gibi görünmekte, bireylerin birbirlerini en çok en alt düzeyde dile gelmektedir. Başarılarının kabulü sağlanamadığı için, tatsız bir ortam hüküm sürmektedir.

 

Terapistler, kızgınlık ve depresyon duygularını görmezlikten gelmek için, ailenin tüm sponton, emosyonel anlatımlar üzerinde belirgin bir kontrol geleneği bulunduğu hipotezini kumar. Margaret’in tikleri yasaklanmış olan duygularının anlatımını sağlamaktadır. Ebeveyninin geçmişte kendi aileleri içindeki deneyimleri nedeniyle, ailenin hoş olmayan enfeksiyonunun kontrolünü öğrendiklerini izlenimini edinilir. Terapistler ayrıca, destek ve taktirden yoksun bırakarak, ailenin Margaret’ten yüksek standartlar beklemesinin onda depresyon ve kendine güven duygusunda azalmaya yol açtığı sonucuna varırlar.

 

Bu hipoteze dayanarak şu hedefleri ortaya koyarlar. Aile, iletişim düzeninde daha az bastırıcı olmalıdır; duygularını daha serbestçe dile getirebilmelidir ve karşılıklı olarak taktir ve desteklerini daha fazla göstermelidir.

 

Değerlendirme seansında aile etkin bir işbirliği sağlayarak, aile yaklaşımı yapılması gerektiğini ve terapistlerin üçer haftalık aralarla yapılmasını önerdikleri on toplantıya katılmayı kabul eder. Sonraki birkaç seans ailenin işlev bozukluğu hakkında terapistlerin başlangıçta edindikleri izlenimi doğrular. Özellikle dikkati çeken ise, ebeveynine hükmederek aile bireyleri aı~asındaki iletişimi engelleyen ve hiç ilgi göstermediği Alice ve Margaret ile tüm gücüyle rekabete girişen June’un davranışıdır. Tüm ailenin June’un bölüp yönetme gücüne göz yumduğu görülmektedir. Terapistler ebeveynin dikkatini Jurıe’un rolüne çekerek,birbiriyle ilişkilerini ya da diğer çocuklara tepkilerini nasıl engellediğini gösterirler. Kısa bir süre sonra terapistlerce ,June’un bu rolüne karşı mücadele başlatılır. Oturma düzeninde değişiklik yapılarak, ebeveynin bir

 

 

arada, June’urı ise onlardan uzak bir yerde oturması sağlanır. Bu arada ebeveynin özellikle Alice ve Margaret ile konuşması önerilir. Yapılan bu değişikliklerle annenin (iç kızına karşı ne denli aşırı koruyucu olduğu ve onların bağımsızlığını nasıl hiçbir ölçüde benimseyemediği belirgin olarak ortaya çıkar. Annenin bağımlılık ihtiyaçlarının kendi annesinde gelişen şiddetli artritten sonra doyurulmadığı anlaşılır. Baba ise, ailenin günah keçisi durumuna getirilmiş olup, kendisinin ve ailenin beklentilerini karşılamak için gösterdiği çabalar tüm aile bireylerince engelleyici olarak algılanmaktadır.

 

Ebeveynle yapılan yalnız görüşmede June’un istenilen daha erken bir zamanda dünyaya geldiği anlaşılır. Onun doğumuyla, baba ailenin parasal durumuyla ilgili olarak endişeye düşmüş, anne ise depresyona girmiştir. Bu da ebeveynin June’un tekeli altına girdiği bozuk bir işlevsel düzenin oluşmasına neden olmuştur.

 

Tedavi süresince terapist aile bireylerinin duygularını daha fazla dile getirmelerini ve birbirlerinin başarılarını taktir etmelerini sürekli olarak cesaretlendirir. Ailenin izlenmesi, bazı düzelmelerin ortaya çıktığını gösterir.

 

Ebeveynin birbiriyle daha yakın ve kızlarıyla daha gerçekçi bir ilişkinin mutluluğunu duyarken Margaret’in tikleri de epeyce azalmıştır (Bloch, 1989, s.204).

 

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:37:53
C. GERÇEKLİK TERAPİSİ

 

Ergenlerde ve çocuklarda problem çözme yaklaşımlarının en umut vericilerindendir. William Glasser (1965) tarafından geliştirilmiştir.

 

Gerçeklik Terapisi, kişinin iletişim ve insan ilişkilerine olan ihtiyacına dayanır. Diğer insanlarla olmak ve onlarla ilgilenmek temel ihtiyacı olarak düşünülür. Yardım arayan bireyler temel yetersizlikten dolayı ızdırap çekerler, temel ihtiyaçlarını doyuramazlar, İnsanlarla ilişki kurma çabası, temel olan iki somut ihtiyacı ortaya çıkarır. Bunların ilki sevme ve sevilme ihtiyacıdır. Bir başka deyişle, bireyler onlara ilgi duyan saygın kişilerle beraber olmalı ve onlar da bu kişilere ilgi duymalıdırlar. Bu ihtiyaç bireyi, doyum sağlamak için sürekli etkinliğe yöneltir. ikinci ihtiyaç, kişi olarak değerli olduğunu hissetmektir. Değerli olabilmek içinde birey uygun davranış standartlarını koruyabilmelidir. Geçmişi dikkate almamak ve o andaki davranış üzerinde odaklaşmak esastır (Whirter, 1985, s.191).

 

 

 

İşleme mekanizmalar: İlgilenme, gerçek olmayan davranışın reddi ve yeniden öğrenme olarak Gerçeklik Terapisi üç basamaktan oluşur, Bu basamaklar iç içedir ve danışmanın ihtiyaçlarını doyurabilmesi için yeni yollar öğretmeyi içerir.

 

Glasser bu üç basamağı, yedi ilkede açıklamıştır. Bu ilkeler, Gerçeklik Terapisinin mekaniğini oluşturur.

 

1. İlgilenme: Danışanla danışman arasında yakın duygusal bir ilişkinin geliştirilmesi ve korunması anlamına gelir. Olumlu, önemseyen bir tutumu ima eder ve ilişkiye sıcak, kişisel bir nitelik verir. İlgilenme tüm diğer ilkelerin altında yatar.

 

2. Aktüel (o andaki) davranış: Bu “şimdi ve burada olan davranışın uygulanmasıdır. Danışman ya da sosyal hizmet uzmanı danışmanın, o andaki davranışları ve sonuçlarının farkında olmasına yardım eder.

 

3. Davranışı Değerlendirme: Davranışına eleştirici bir gözle bakması ve davranışının iyi olup olmadığının değerlendirilmesi danışana öğretilir. Danışman, danışanın başarısızlığına nelerin katkısı olduğunu yargılamasına yardım eder. Bu aşamada danışan, kendi ve önem verdiği kişiler için nelerin olduğuna karar verir.

 

4. Sorumlu Olan Davranışı Planlama: Belirlenen değer yargılarını uygulamak için gerçekçi bir plan hazırlamasında danışan danışmana yardımcı olur. Bu aşamada kendine ve başkalarına karşı sorumluluk alabilmeyi ve davranış değiştirmek için gerçekci planlar geliştirme sorumluluğunu öğretir.

 

5. Taahhüt Etme: Eylem planı üzerinde anlaşma yapıldığında, danışman ve danışan bu planı uygulamak için taahhütte bulunur. Bu yazılı davranış anlaşması olabileceği gibi, iki kişi arasında sözel bir alış veriş de olabilir.

 

6. Özer Kabul Etrneme: Danışman, danışana planı uygulaması için yardım etmelidir. Yeni davranışın doyurucu olabilmesi için zamana ihtiyaç vardır. Yerine getirilmeyen taahhütler için danışman özür kabul etmez. Glasser, sosyal hizmet uzmanlarının danışmanların, öğretmenlerin, ana-babaların ve diğer yetişkinlerin, karşılarındaki kişiyi eğer önemserlerse özür kabul etmeyeceklerini defalarca belirtmiştir. Glasser, buna disiplin adını verir.

 

 

7, Ceza Vermeme: Sosyal hizmet uzmanı ya da danışman anlaşmaya varılamayan taahhütlere yaptırım koyamazlar. Danışanın yalnızlığını pekiştirir (Whirter,

 

1985, s.198),

 

D- ATILGANLIK EĞİTİMİ

 

Rergün karşılaşılan kişisel sorunların bir kısmı bireylerin duygularını anlatnıa ya da ilgi ve istekleri kendileri için önemli olan bireylere iletmede başarısız olmalarından kaynaklanmaktadır. Eğer kişilerin duygularını iletme becerileri yeterli değilse gereksinimlerini karşılamakta güçlük çekerler.

 

İnsanların gereksinimlerini karşılamak için kullandıkları değişik iletişim biçimleri onların davranış örüntüsünü oluşturur. Şöyle ki, bazı bireyler çekingendirler, amaçlarına ulaşamazlar, gereksinimlerini karşılamakta güçlük çekerler bu nedenle de çoğu kez ya öfkeyle ya da yetersizlik kaygısıyla doludurlar. Bazılarıysa çevreyle ilişkilerinde saldırgandırlar; yani istedikleri amaçlara ulaşmak, gereksinimlerini karşılamak için başkalarını küçük görme, dikkate almama eğilimi gösterirler.

 

Gerek saldırganca davranmanın, gerekse çekingen olmanın birçok olumsuz sonuçları vardır. Saldırgan olan birey belki o an için gereksinimlerini karşılar, ancak çevrede istenmeyen bir kişi durumuna düşebilir. Çekingen bireyde gereksinimlerini tam olarak karşılayamamakta ve bunun sonucu olarak, bu kişilerde psiko.sosyal ve hatta fizyolojik doyumsuzluklar ortaya çıkmaktadır.

 

Birbirlerinin zıddı olan çekingenlik ve saldırganlıktan başka kişiler arası davranış ve tutum örüntülerinden biri olan atılganlık (assertiveness), başkalarını küçük görmeden, onların hakları yadsımadan, kişinin kendi haklarını koruyabilme yolu olarak geliştirilen bir çeşit kişiler arası ilişkiler biçimi olarak betimlenir. Atılgan olan birey çevreyle daha uyumlu bir iletişim kurar, bu nedenle de çevreyle daha sağlıklı bir uyum içerisindedir, ne kendinden ödün verir ne da başkalarının hakkını çiğnemeye yönelir.

 

Atılganlıkla özgüven arasında olumlu bir ilişki söz konusudur. Atılganlık özgüveni etkileyebileceği gibi özgüven de atılganlığı etkiler. 0 halde, atılganlık eğitiminin verilmesi bireylerin özgüvenlerini arttıracağı, benlik saygılarını olumlu yönde etkileyeceği için yararlı olabilir (Whirter, 1985. s.202).

 

 

Atılgan davranışın öğeleri: Atılgan davranışın sistematik olarak gözlenmesi, bir çok davranış bilimcisinde, atılganlık eylemini oluşturan öğelerin var olduğu sonucunu doğurmuştur. Bu öğeler şöyle sıralanabilir.

 

Gözle İletişim: Kişiyle konuşurken, onunla etkili iletişim kurabilmek ve söylenilenlerin içten olduğunu anlatabilmek için, o kişiye doğrudan doğruya bakmak gereklidir.

 

Vücudun Duruşu: Kişiyle konuşurken doğrudan doğruya onun yüzüne bakılır, dik oturulur, onunla ilgilenildiği ortaya konur yollanan mesajlar daha anlamlı olur,

 

Jestler:           Uygun jestlerin anlatılanlara eşlik etmesi mesajı daha anlamlı kılar.

 

Yüz İfadesi: Öfkesini anlatmak isteyen bir kişini bunu yüzüyle ifade eder. Davranışın atılgan olması için yüz ifadesinin de yollanan mesaja eşlik etmesi gerekir.

 

Ses Tonu: Fısıltı şeklinde rnonoton bir ses istenileni anlatmaya nasıl yetmezse, bağırmakta diğer kişiyi savunmaya ittiği için, atılgan olmak istenildiğinde birey ses tonunu iyi ayarlar. Konuşurken kendine güvendiğini ileten, ancak üstünlük kurmayan bir ses tonu ile konuşmak gerekir,

 

Zamanlama; Duraksama atılganlığın etkisini azalttığından. genellikle (sponton) kendiliğinden anlatım amaç olmalıdır, Ancak uygun bir zamanı seçmede yargı gereklidir. Örn: patrondan bir şey isterken diğerlerinin yanında onunla konuşmak, onu savunmaya itebilir,

 

İçerik:  Ne söylenildiği önemliyse de, nasıl söylenildiği yani mesajın iletilme biçimi çok daha önemlidir, Bu nedenle mesajı yollarken karşıdaki kişiyi savunmaya itmeden, bireyin kendini ifade etmesi gerekmektedir. Diğerlerini küçültmek, rencide etmek (saldırganlık) gerekmez. Duyguları ifade edilerek daha sponton olunabilir (Atılgan) (Whirter, 1985, s.204).

 

Atılganlık eğitimi: Aşağıda çocuklara ve ergenlere verilebilecek, grupla atılganlık eğitimine bir örnek verilmiştir.

 

 

Birinci Oturum;

 

Üyelere anlayabilecekleri bir dille grupta neler yapılacağı, grubun kuralları anlatılır. Birbirleriyle tanışımaları sağlandıktan sonra atılgan ve atılgan olmayan davranışın tanımı yapılır ve saldırganlıktan, çekingenlikten farkları üzerinde durulur. Atılgan bireyin özelliklerini belirten ses tonu, akıcı bir dil, gözle iletişim jest ve mimikler vb. gibi noktalar üzerinde durulur. Hatta üyelere bu konuda teksir de verilebilir.

 

İkinci Oturum;

 

Ev ödevleri hakkında konuşulur. Üyelerin başarılı ve başarısız olduğu durumlar tekrar oynanabilir.

 

Üçüncü Oturum;

 

Gruptaki üyeler birbirleri hakkında olumlu ve olumsuz duygularını söyleyebilirler. Burada güçlük ortaya çıkarsa davranış prova edilebilir. Gruptan da geri iletim alınır. Ev ödevi verilebilir.

 

Dördüncü Oturum;

 

Ev Ödevleri hakkında konuşulur. Ben-dili sen-dili hakkında bilgi verilir. Ben-dili ve Sen-diliyle ilgili durumlar oynanır. Ev ödevi olarak herkesin üçer dakikalık bir konuşma hazırlaması istenir.

 

Beşinci Oturum;

 

Üyeler konuşmalarını sunarlar. Grupça geri-iletim verilir.

 

Altıncı Oturum;

 

Üyelerin yapmak istedikleri, ama o anda cesaret edemedikleri bir olay oynanarak denenebilir.

 

Yedinci Oturum;

 

Üyelerden biri ortaya geçer ve diğer üyeler onunla ilgili olumlu duygularını belirtebilir. Bu grubun tüm üyeleriyle denenir.

 

Sekizinci Oturum;

 

Üyeler kendilerini ve grubu değerlendirir (Whiter, 1985, s.212).

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:38:52
Çocuğunuzun Ruh Sağlığı

Bu yazıyla ilgilenip okuduğunuza göre bir yetişkin olmalısınız. Çocuğunuza sevginizi göstermenin ya da ona yardımcı olacak en iyi yolu bulmanın zor olduğu zamanlar vardır. Çocuğunuz sizi şaşırtan, canınızı sıkan ya da çok korkutan davranışlar gösteriyor olabilir. Bu tür davranışların bir bölümü, gelişme ve büyümenin normal sonuçları olabilir. Eğer çocukların ruh sağlığı hakkında daha çok şey öğrenmek istiyorsanız bu yazıyı okumaya devam edin.

Ruh Sağlığı Ne Demektir?

Ruh sağlığı, yaşam olayları karşısında neler düşündüğümüz, neler hissettiğimiz ve nasıl davrandığımızdır. Ruh sağlığı, kendimize, yaşamımıza ve tanıdığımız ve ilgilendiğimiz insanlara nasıl baktığımızdır. Ayrıca ruh sağlığı, zorlanma karşısındaki davranışlarımızı, insanlarla kurduğumuz ilişkileri, tercihlerimizi ve seçimlerimizi belirler. Yaşamın her döneminde fiziksel sağlık kadar ruh sağlığı da önemlidir.

Ruh Sağlığı Problemleri

Bir çocuğun ateşinin yükseldiği kolayca anlaşılabilir, fakat ruh sağlığının bozulduğunu anlamak daha zordur. Çünkü ruh sağlığı ile ilgili problemler her zaman gözle görülmeyebilir ama belirtilerini anlamak mümkündür.

Ruh sağlığı problemleri teşhis edilebilmektedir. Ruh sağlığı uzmanları belirtilerle ilgili bilgileri toplamakta ve incelemektedirler. Depresyon ve kaygı ile uyum, yeme bozuklukları ve dikkat eksikliği / hiperaktivite ruh sağlığı problemlerinden bazılarıdır.

Ruh sağlığı problemleri, her beş çocuktan birinde herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir.

Ne yazık ki, ruh sağlığı bozulan çocukların tahminen üçte ikisi ihtiyaçları olan yardımı almamaktadır.

Pek çok çocuk ve ergen, kısa süreli bir tedavi görerek atlatabilecekleri ve ciddi bir ruh sağlığı problemine dönüşmeyebilen duygusal zorlanma dönemleri yaşarlar. Örneğin, sevilen birinin kaybı, aile ilişkilerinde bir değişme bu tür problemlere yol açabilir.

Bir çocuğun ruh sağlığı zihinsel kapasitesi ile ilişkili değildir. Ruh sağlığı sorunları olmayan çocuklarınki gibi ruh sağlığı sorunları olan çocukların da zeka düzeyleri düşükten (zihinsel gerilik) yükseğe kadar değişebilir.

Özel eğitim, fiziksel sağlık sorunları olan öğrencilerin ihtiyacı olduğu kadar çeşitli ruh sağlığı sorunları olan çocukların ve ergenlerin de özel ihtiyaçlarını karşılamaya yardım eden okulların destek hizmetlerinden biridir. Özel eğitim alan herkesin ruh sağlığı sorunu olması gerekmediği gibi, ruh sağlığı sorunu olan her çocuk ve ergenin de özel eğitim alması gerekmemektedir.

Ciddi Duygusal Rahatsızlıklar

Çocuklar ve ergenler için “ciddi duygusal rahatsızlıklar” deyimi, günlük yaşamı ve evde, okulda ya da toplum içindeki işlevleri ciddi bir şekilde engelleyen rahatsızlıklar için kullanılır. Ciddi duygusal rahatsızlık her 20 gençten birinde herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir.

Bu tür ruh sağlığı sorunları, yardım edilmezse, okulda başarısızlığa, alkol ya da ilaç kullanımına, aile ile çatışmaya, şiddete ve hatta intihara yol açabilir.

Nedenler

Küçük çocukların ruh sağlığı sorunlarının temelindeki nedenlerin hepsini bilmiyoruz. Bu sorunların hem çevre hem de biyolojik yapıyla ilgili olduklarını biliyoruz. Biyolojik nedenler içinde, kalıtım, kimyasal dengesizlik ve merkezi sinir sisteminin zarar görmesi sayılabilir. Tıp uzmanları bunlara nörobiyolojik beyin bozuklukları demektedirler.

Pek çok çevresel faktör çocukları tehlikeye sokabilir. Örneğin, şiddete, istismara, ihmale, ölüm ya da boşanma nedeniyle sevilen birinin kaybına ya da bozuk ilişkilere maruz kalan çocuklar için ruh sağlığı bozulma riski daha fazladır. Diğer risk faktörleri, ırk, cinsel yönelim, din ya da yoksulluk nedeniyle reddedilmeyi içerir.

Vazgeçmeyin

Çocuğunuz için doğru yardımı buluncaya kadar aramayı sürdürmeniz önemlidir. Bazı çocukların ve ailelerin psikolojik danışmaya ya da desteğe ihtiyaçları vardır. Diğerlerinin de tıbbi bakıma, ev bakımına, ayakta tedaviye, eğitim hizmetlerine, yasal yardıma, hakların korunmasına, yer değiştirmeye ya da danışmanlığa ihtiyaçları olabilir.

Bazı aileler, başkalarının ne söyleyeceğinden ya da ne düşüneceğinden korkarak yardım aramazlar. Bakımın maliyeti, sınırlı sigorta hakları ya da hiç bir sağlık sigortasının olmaması gibi başka engeller de çıkabilir. Bunlar aileniz için gerçek sorunlar olabilir ama tedavi gereklidir. Bazı ruh sağlığı yardım kurumları ya da toplum ruh sağlığı merkezleri, ailenin ödeme gücüne göre ücretleri ayarlayabilmektedirler.

Yardım arama sizin çok sabırlı ve ısrarlı olmanızı gerektirebilir.

Çocuğunuzun Ruh Sağlığının Korunması

Ana-baba olarak çocuğunuzun fiziksel güvenliğinden ve duygusal rahatlığından sorumlusunuz. Bir çocuğu büyütmenin tek bir doğru yolu yoktur. Ana-babalık tarzları değişir fakat çocuğunuz için yapılması gerekenler aynıdır. Aşağıdaki önerilerde eksiklik olabilir. Gelişim dönemleri, yapıcı problem çözme, disiplin tarzları ve diğer ana-babalık becerilerine ilişkin kütüphanelerde ve kitapçılarda yararlı kitaplar bulabilirsiniz.

Besleyici gıdalar, düzenli sağlık kontrolleri, aşı ve sporun yanısıra, çocuğunuza güvenli bir ev ve çevre sağlamak için elinizden geleni yapın. Çocuk gelişim dönemlerini öğrenin, böylece çocuğunuzun yapabileceğinden azını ya da fazlasını beklemeyin.

Çocuğunuzu duygularını ifade etmeye teşvik edin ve duygularına saygı gösterin. Çocuğunuza herkesin acı, korku, öfke ve kaygı yaşadığını anlatın. Bu duygularının kaynaklarını öğrenmeye çalışın. Çocuğunuzun öfkesini olumlu bir şekilde, şiddete başvurmadan göstermesine yardım edin.

Aranızdaki saygı ve güveni geliştirin. Anlaşamadığınızda bile sesinizi yükseltmeyin. İletişim kanallarını açık tutun.

Çocuğunuzu dinleyin. Çocuğunuzun anlayabileceği kelimeler ve örnekler kullanın. Onu soru sormaya teşvik edin. Rahatlık ve güven verin. Dürüst olun. Olumluluklar üzerinde durun. Her konuda konuşmaya istekli olduğunuzu gösterin.

Kendi problem çözme ve başetme becerilerinize bakın. İyi bir örnek misiniz? Eğer çocuğunuzun duygularından ve davranışlarından bunaldıysanız ya da kendi engellenmelerinizi ya da öfkenizi kontrol edemiyorsanız yardım arayın.

Çocuğunuzun yeteneklerine destek olun, sınırlılıklarını kabul edin. Hedefleri başka birinin beklentilerine göre değil çocuğunuzun yeteneklerine ve ilgilerine göre oluşturun. Başarılarını kutlayın. Çocuğunuzun yeteneklerini başka çocuklarınkilerle kıyaslamayın. Çocuğunuzu tek başına değerlendirin. Çocuğunuzla birlikte olmak için düzenli olarak zaman ayırın.

Çocuğunuzun bağımsızlığını destekleyin ve kendilik değerini artırmasına yardım edin. Yaşamın iniş çıkışlarında çocuğunuzun yanında olun. Çocuğunuzun problemlerin üstesinden gelebileceğine ve yeni yaşantılarla başedebileceğine güvendiğinizi gösterin.

Yapıcı, açık ve tutarlı bir disiplin uygulayın (Disiplin fiziksel ceza değildir, disiplin bir öğretim şeklidir). Bütün çocuklar ve aileler farklıdır; çocuğunuz için hangi yolun daha etkili olduğunu öğrenin. Olumlu davranışlarını onaylayın. Çocuğunuzun hatalarından ders almasına yardım edin.

Koşulsuz sevin. Özür dileme, işbirliği, sabır, bağışlama ve başkalarıyla ilgilenmenin önemini öğretin.

Uyarı Niteliğindeki Belirtileri Tanıyın

Çeşitli uyarılar, bir çocuğun ya da ergenin muhtemel ruh sağlığı problemine işaret ediyor olabilir. Bu uyarı niteliğindeki işaretlerin bir bölümü aşağıda verilmektedir.

 

 

Çocuğunuzun şu belirtileri gösterip göstermediğine dikkat edin

Duygularla ilgili güçlükler

·        Makul bir neden olmadan üzülme ve çaresizlik duyma ve bu duygulardan kurtulamama.

·        Çoğu zaman yoğun öfkeli olma, ağlama ya da aşırı tepkide bulunma.

·        Değersizlik ya da suçluluk duyguları gösterme.

·        Başka çocuklardan daha fazla endişeli ya da kaygılı olma.

·        Bir ölümün ya da kaybın ardından çok uzamış bir yas tutma.

·        Aşırı derecede korkulu olma. Açıklanamayan korkular duyma ya da diğer çocuklardan daha fazla korku duyma.

·        Fiziksel sorunlarla ya da görünümle sürekli ilgilenme.

·        Zihnini kontrol edememekten ya da zihninin başkaları tarafından kontrol edildiğinden korkma.

Büyük değişimler

·        Okul durumunda kötüleşme.

·        Genellikle zevk aldığı şeylere ilgisini kaybetme.

·        Uyuma ve yeme alışkanlıklarında açıklanamayan değişmeler gösterme.

·        Arkadaşlarından ya da ailesinden uzaklaşma ve hep yalnız kalmayı isteme.

·        Çok fazla hayal kurma.

·        Yaşamı başedemeyecek kadar zor bulma ve intihardan söz etme.

·        Açıklanamayan sesler duyma.

Sınırlılıklar

·        Kendini verememe, karar vermede zorlanma.

·        Yerinde oturamama, dikkati toplayamama.

·        Zarar görmekten, başkalarını incitmekten, “kötü” bir şey yapmaktan korkma.

·        Gün içinde defalarca yıkanma ve eşyaları temizleme ihtiyacı duyma ya da belirli davranışları tekrarlama.

·        Çok hızlı seyreden düşüncelerden kurtulamama.

·        Tekrarlanan kabuslar görme.

Sorun yaratan davranışlar

·        Alkol ya da ilaç kullanma.

·        Çok miktarda yeme ve sonra kusmaya çalışma, müshil ilaçlarını kötüye kullanma ya da kilo almaktan kaçınmak için lavman kullanma.

·        Uygun kiloda olmasına karşın takıntılı bir şekilde spor yapmayı ya da diyet uygulamayı sürdürme.

·        Başkalarına ve eşyalarına sık sık zarar verme ya da yasaları ihlal etme.

·        Yaşamı tehlikeye sokacak şeyler yapma.

 

Hemen Yardım Arayın

Eğer çocuğunuz bu belirtilerden birini gösteriyorsa ya da belirtiler ciddiyse, hemen bir yardım arayın. Doktorunuzla, okuldaki danışman-rehber öğretmenle ya da çocuğunuzun ruh sağlığı problemi olup olmadığını değerlendirebilecek bir ruh sağlığı uzmanıyla konuşun.

 

Her çocuğun ruh sağlığı önemlidir.

Pek çok çocuğun ruh sağlığı problemleri vardır.

Bu problemler gerçektir, acı vericidir ve ciddi olabilir.

Ruh sağlığı problemleri anlaşılabilir ve tedavi edilebilir.

Aileler ve kurumlar birlikte çalışarak yardım edebilirler.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:39:47
DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
Davranış bozuklukları çocuğun çeşitli ruhsal ve bedensel nedenlere bağlı, iç çatışmalarını davranışlarına aktarması sonucu ortaya çıkar. Hırçınlık, sinirlilik, saldırganlık, inatçılık, yalan, çalma, küfür gibi davranışlar davranış bozukluklarına girer.
 Bir çocuğun davranışının bozukluk sayılabilmesi için bazı ölçütler gerekir. Bu ölçütler:
1-yaşa uygunluk: Her gelişim döneminin kendine özgü davranışları vardır. Bu nedenle çocuğun içinde bulunduğu gelişim döneminin özelliklerini iyi bilmek gerekir. Ör; 2 yaş çocuğu negativist,hareketlidir ve istenilen Şeyi yapmaz. Freud'un anal, Erikson'un özerkliğe karşı kuşku ve utanç dönemine rastlayan bu yaşlarda çocuk, özerk bir birey olduğunu öğrenir.Kendisi istemeyince altının değiştirilmesini istemez, öpülmeyi reddeder.
3-5 yaş çocuğu dikkat çekmek ister.Hayal dünyası çok geniş olduğu için inanılmaz öyküler anlatabilir.Henüz yalanla yalan olmayanı ayırt edemezler. Bu nedenle  bu yaşlardaki çocukların anlattıkları yalan olarak kabul edilmezken, 11-14 yaşlarındaki çocuklarda görülen yalan normalden sapan bir davranış olarak kabul edilir.
2-Yoğunluk:Bir davranışın bozukluk olarak kabul edilmesindeki 2. Ölçüt yoğunluktur.Ör; 5 yaş çocuğunda öfke ve huysuzluk doğalken, bu davranış başkasına fiziki zarar verme Şekline dönüşürse, davranış bozukluğu kategorisine girer.
3-Süreklilik:Çocuğun belirli bir davranış türünü ıısrarlı bir biçimde ve uzun zaman devam ettirmesidir.
4-Cinsel rol beklentileri: Erkeklerde kızlara oranla daha saldırgan olmaları beklenirken, davranışları ile erkeklere benzer saldırgan davranan kızların davranışları normalden sapan davranış kategorisine girer.
GENEL OLARAK DAVRANIŞ BOZUKLUKLARININ NEDENLERI
-Dikkat çekmek:Çocuğa gerekli sevgi ve ilgi gösterilmediğinde yada yeterli zaman ayrılmadığında dikkat çekmek için davranış bozukluklarına yönelir.
-Ebeveynlere karşı güç kazanma isteği:
-Intikam alma isteği:   Özellikle dayak yiyen,sevgi verilmeyen çocuk ana-babasından intikam almak ister.aşırı otoriter ve baskıcı tutum, katı disiplin ana-babaya karşı öfke ve nefret duygularının gelişmesine ve buna parelel olarak başkaldırıcı bir bireyin oluşmasına neden olur.
-Yetersizlik:Çocuğun kendine güvensiz olması davranış bozukluklarına neden olur. Anne-babanın aşırı koruyucu, hoşgörülü tutumu, gerektiğinden fazla özen gösterilmesi fazla kontrol anlamına gelir. Sonuçta çocuk diğer kimselere aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan, duygusal olarak çabuk kırılan bir kişi olur.Bu durum çocuğun kendi kendisine yetmesine olanak vermez ve davranış bozukluklarına neden olur.
DAVRANIŞ BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARLA OLUMLU ILIŞKI NASIL KURULUR?
1-karşılıklı saygı:Azarlamak, bağırmak, vurmak, susturmak,tutarsız davranmak çocuğa saygısızlığın göstergesidir. Her ana-baba çocuklarına saygı göstermeyi öğrenmelidir. Her çocuk ayrı bir birey olarak ele alnıp, fikirleri sorulmalı ve fikirlerine saygı gösterilmelidir.
2-Çocuğa zaman ayırmak: Çocukla ilgilenmek, zaman ayırmak gerekir. Birlikte geçirilecek zaman nicelik değil, nitelik olarak önemlidir. Birlikte çocuğun hoşlanacağı faaliyetler yapılabilir.
3-Cesaretlendirme:Çocuğun kendine güvenmesini istiyorsa önce anne-baba çocuğa güvenmelidir. Çocuğun çabasını övmeli ve yüreklendirmelidir. Cesaretlendirme çocuğun kendini değerli algılayabilmesi için çok önemlidir.cesaretlendirme çocuğu olduğu gibi  kabul edip, kendi olduğu için değer vermedir.
4-Sevgiyi anlatmak:Çocuğun kendini güvenli hissedebilmesi için, en azındansevildiğini bilmesi ve sevmesi gerekir.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:40:40
DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu aşırı hareketlilik, dikkat sorunları ve istekleri erteleyememe belirtileriyle ortaya çıkan bir psikiyatrik bozukluktur. Dikkat eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklar, aşırı hareketlidir, dikkatleri çabuk dağılır, engellenmeye ve beklemeye tahammülleri yoktur. Sabırsızdırlar, kolay uyarılabilirler, çabuk kızar, hareketlenir ve kolay incinirler. Yetişkin dönemde de yakınmalar hafifleyerek ve şekil değiştirerek devam eder. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanısının konulabilmesi için, belirtilerin bazılarının 7 yaşından önce başlaması, en az 6 aydan beri devam ediyor olması ve hem okulda hem de evde sürüyor olması gerekir. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanısı, çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları kliniğinde uzman bir ekip tarafından konulur.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanısının konulabilmesi için, çocuğun doğumundan bugüne bütün geçmiş öyküsü anne ve babadan alınır. Öğretmen değerlendirilmesi istenir, okul başarısına ilişkin bilgi alınır. Zeka değerlendirilmesi ve nörolojik muayenesi (EEG tetkiki) yapılır. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu daha çok erkek çocuklarda görülür.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun nasıl meydana geldiğiyle ilgili araştırmalar kesin sonuçlara ulaşmamış olmasına karşın bu araştırmalarda kalıtımın en büyük etken olduğu görülmüştür. Diğer etkenler arasında gebelikte alkol, sigara kullanımı ve annenin geçirdiği hastalıklar, doğum sırasında yaşanan sorunlar, çocuğun kafa travması geçirmesi, kurşun gibi zehirli maddelerle karşılaşması, aile yapısı ve işleyişindeki bozukluklar sayılabilir.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklar üç ayrı grupta yer alırlar:

a) Hem dikkat, hem aşırı hareketlilik-dürtüsellik sorunları olanlar,

b) Sadece dikkat sorunu olanlar,

c) Sadece aşırı hareketlilik dürtüsellik sorunu olanlar.

Aşırı Hareketlilik: Çocuklar erişkinlere göre daha canlı ve hareketlidir. Ancak bu hareketlilik çocuğun kendi yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında belirgin düzeyde daha fazla olduğundan aşırı hareketlilikten söz edilir.

Dikkat Sorunları: Dikkatin bir noktaya toplanabilmesinde güçlük, dış uyaranlarla dikkatin çok kolay dağılabilmesi, unutkanlık, eşyalarını ve oyuncaklarını sık sık kaybetme ve düzensizlik gibi belirtiler dikkat sorunlarının bulunduğunu gösterir.

Dürtüsellik: Acelecilik, istekleri ertelememe, sorulan sorulara çok çabuk cevap verme, başkalarının sözlerini kesme ve sırasını beklemekte güçlük çekme gibi özellikler dürtüsellik sorunları bulunduğunu düşündürür.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Belirtileri:

a) Aşırı Hareketlilik:

1. Çoğu zaman elleri, ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur.

2. Çoğu zaman sınıfta ya da oturması beklenen diğer durumlarda oturduğu yerden kalkar.

3. Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır. (Ergenlerde ya da erişkinlerde öznel huzursuzluk duyguları ile sınırlı olabilir.)

4. Çoğu zaman, sakin bir biçimde, boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır.

5. Çoğu zaman hareket halindedir ya da bir motor tarafından sürülüyormuş gibi davranır.

6. Çoğu zaman çok konuşur.

b) Dürtüsellik:

1. Çoğu zaman sorulan soruların soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır.

2. Çoğu zaman sırasını bekleme güçlüğü vardır.

3. Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer.(Örneğin başkalarının konuşmalarına ya da oyunlarına burnunu sokar.)

c) Dikkat Eksikliği:

1. Çoğu zaman dikkatini ayrıntılara veremez, okul ödevlerinde, işlerinde ya da diğer etkinliklerinde dikkatsizce hatalar yapar.

2. Çoğu zaman üzerine aldığı görevlerde ya da oynadığı etkinliklerde dikkati dağılır.

3. Doğrudan kendisine konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görünür.

4. Çoğu zaman yönergeleri izlemek ve okul ödevleri, ufak tefek işleri ya da iş yerindeki görevleri tamamlayamaz.

5. Çoğu zaman üzerine aldığı görevleri ve etkinlikleri düzenlemekte zorluk çeker.

6. Çoğu zaman sürekli mental(zeka) çabayı gerektiren görevlerden kaçınır, bunları sevmez ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir.

7. Çoğu zaman üzerine aldığı görevleri ya da etkinlikler için gerekli olan şeyleri kaybeder. (Örneğin oyuncaklar, okul ödevleri, kalemler, kitaplar ya da araç-gereçler)

8. Çoğu zaman dikkati dış uyaranlarla kolaylıkla dağılır.

9. Günlük etkinliklerde çoğu zaman unutkandır.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Eksikliği olan çocukların zeka düzeyleri

Normal ve normale yakın olmasına karşın okulda başarılı olmayabilirler. Okula ilk başladıklarında aşırı hareketlilik ve dikkat dağınıklığı davranışlarıyla kendilerini gösterirler. Sınıfta oturmakta güçlük çektikleri, dikkatlerini öğretmenin anlattıklarına yoğunlaştıramadıkları için okulda edinilmesi gereken bilgiyi takip edip kazanamazlar. İleri yıllarda bu durum çocuklarda güvensizlik, bıkkınlık ve bezginlik gibi duygusal sorunları ortaya çıkarabilir.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğuna sıklıkla öğrenme güçlüğü eşlik eder. Özellikle matematiği anlama, kavrama ve çözmede zorlanırlar. Büyük bir hevesle derse veya herhangi bir etkinliğe başlar ve çok başarılı olmayı isterler. Ancak düzenli ders çalışma becerilerinin olmaması, organize olamama ve dikkatlerinin çabuk dağılması nedeniyle başarılı olamazlar. Kendilerini yetersiz, başarısız ve güvensiz hissederler. Tedirgin ve kaygılıdırlar. Sıklıkla evde ve okulda tembel ve yaramaz sözcüklerini işitirler. Genellikle öğretmenlerin kendilerine taktığını düşünerek kötü davranışlarını ileri sürerler.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu doğru ve erken tanı konulduğunda son derece hızlı ve kolay tedavi edilebilen bir bozukluktur. İlaç tedavisi, anne baba eğitimi, bireysel görüşme, aile tedavisi ve grup tedavisi Dikkat eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tedavisinde sık olarak kullanılır.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocuklara Nasıl Yardım Edilebilir?

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu uzun gidişli bir sorun olduğundan tedavisi de uzun dönem için planlanmalı ve uygulanmalıdır. Tedavi hedef belirtilere ve çocuğun güçlü ve zayıf yanlarına göre her çocuğa özgü planlanmalıdır. Doktor ilaçlı tedaviyi uygun görüyorsa, verdiği ilaç mutlaka kullanılmalıdır.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan öğrenciler öğretmene yakın bir yerde, ön sıralarda kendine örnek olabilecek bir arkadaşının yanında oturtulmalıdır. Bu çocuklar dikkatlerini uzun dönem sürdüremediklerinden, onlara verilen görevlerin onların yapabilecekleri şekilde uygun parçalara ayrılması performanslarını artıracaktır. Etkinliği sürdürebilmesi için ara ara göz göze gelip, omuzuna dokunarak uyarılar verilmelidir. Ev ödevlerinin miktarları azaltılmalıdır. Bu öğrencilere yönerge verilirken açık ve net bir dil kullanmalı ve söylediğinizin öğrenci tarafından anlaşıldığından emin olunmalıdır.

Dürtüsel davranışları olanların ufak tefek uygunsuz davranışları görmezlikten gelinebilir. Kendini denetleyebildiği, uygun şekilde davrandığında hemen o anda doğrudan kendisini övebilir, ödüllendirebilirsiniz. Örneğin elini yalnızca amaca uygun kaldırdığı zaman yanına giderek onu övebilirsiniz. Uygunsuz davranışlarını ani tepkiler göstermeden azarlamadan, eleştirmeden kınayabilirsiniz. Bu öğrencilerin cezalandırmak amacıyla dersten dışarı çıkartılması uygun bir yöntem değildir. Çünkü bu çocuklar derste sıkıldıklarından bu ceza onlara ödül gibi olacaktır.

Aşırı hareketliliği için eğer yaptığı işi aceleci ve özensiz yapmışsa tekrar kontrol etmesini isteyebilirsiniz. Sırada uzun süre oturmak bu çocuklar için zordur. Ara vermesi için fırsat tanıyabilir ve hareketliliğini olumlu bir şekilde kullanmasını öğretebilirsiniz. Görevleri sırasında kısa molalar vermesine izin verebilirsiniz.

Sosyal zorlukları da olabileceği için, bu çocuklara güven vermeye ve cesaretlendirmeye özen göstermelisiniz. Olumlu davranışlarını, çalışmasını, dürtüselliğini kontrol edebildiği anları sıkça övebilir, uygun davranışlarını sınıfta arkadaşlarına alkışlatabilirsiniz. Okul dışı ilgileri ve başarıları için aile ile sıkça görüşebilir ve eve olumlu yazılar , mesajlar gönderebilirsiniz. Yaşıtları arasındayken öğrenciye özel sorumluluklar verebilir böylece diğer öğrenciler tarafından olumlu bir açıdan değerlendirilmesini sağlayabilirsiniz. Öfkesini denetlemekte zorluğu varsa, yumuşak bir tarzda konuşarak onu ortamdan uzaklaştırabilirsiniz.

Dikkat eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklar uygun yardımla kendilerine güvenin, gerektiğinde kendini kontrol edebilen, başarılı bireyler olabilirler. Bu çocukların avukatı olmalı ve aktif olarak çocuğun ihtiyaçlarını farkedebilmeliyiz.

KAYNAKÇA

1. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu. Uz.Dr.Eyyüb Sabri Ercan Prof.Dr.Cahide Aydın

2. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu-Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:41:09
DİSLEKSİ (ADD)

 

 

 

Kavramın bazı tanımları şöyledir

Disleksi "zayıf veya yetersiz" anlamına gelen DYS ile "sözlü dil ya da sözcükler" anlamlarını taşıyan LEXIA sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.

10 yaşındaki bir çocuk, bu tanımlamayı açık saçık bir dille şu şekilde yapıyor. "Tamam, düşünebiliyorum. Benim sorunum, kelimelerle. Kelimeleri unutuyor, idare edemiyorum."

Bu konuda daha biçimsel bir tanımlama Ortan Disleksi Derneği tarafından yapılmış olup, Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından da benimsenerek onaylanmıştır.

Disleksi, birkaç farklı belirgin öğrenme yetersizliğinden biridir ve tek bir sözcüğün anlamsal şifresinin ortaya çıkarılmasında karşılaşılan zorlukların nitelendirdiği ve genellikle yeterli düzeyde olmayan sesletim süreci becerilerini yansıtan, dile dayanan bünyesel veya yapısal bir kaynak bozukluğudur. Anlamsal mesajın şifrelendirilmesine yönelik bu güçlerin gerek yaş, gerek zihinsel, gerekse öğrenmeye dayalı diğer becerilere bağlı olarak sık sık meydana gelmesi beklenmez; çünkü söz konusu beceriler, genel bir gelişimsel bozukluk ya da duyulara bağlı zayıflığın bir sonucu değildir. Disleksi, sıklıkla; okuma probleminin yanısıra, yazma ve imlâ konusunda ustalık kazanmadaki belirgin sorunlar da dahil olmak üzere, dilin değişik biçimleriyle ilgili olarak yaşanan, değişken bir takım zorluklarla kendini gösterir.

Bazı insanların, anadilini öğrenme konusunda, Allah vergisi bir yetenekleri vardır. Bu kişiler, daha çocukluktan başlayarak ve neredeyse hiç zorlanmadan, bir çaba sarfetmeden konuşur ve kendilerini ifade ederler. Aynı şekilde, düşüncelerini gerek sözel, gerek yazılı olarak, açık ve seçik bir dille aktarırlar.

Bazılarımız, dörtte birimiz, belki de daha çoğumuza göre, bu dil öğrenme işi fazlasıyla zordur. Hatta, o kadar zordur ki, bedensel gelişimde, okulda ya da işte olsun, olayın akışı can sıkar. Zorluk, sorun yaratacak derecede rahatsız edici ve kişinin diğer becerileri, okul ve ev faaliyetleri ile aynı çizgide değilse, bu sayrılığı DİSLEKSİ veya "spesifik (kendine özgü) bir dil güçlüğü" olarak adlandırıyoruz.

Disleksi, hareketi engelleyici bir rahatsızlık olsa da, geçicidir. Uygun bir eğitimle üstesinden gelen olmuştur.

Disleksi'nin Belirtileri

Disleksi'yi nasıl anlarız? 10 yaşındaki bir çocuk şöyle diyor; "Tamam, düşünebiliyorum. Benim sorunum kelimelerle. Kelimeleri unutuyor, idare edemiyorum". "Kelimeleri unutuyorum". Bir disleksili gördüğü kelimeleri öğrenemez, hatırlayamaz. Yani, okuma sorunu yaşar. Muhtemelen, gördüğü harfleri aklında tutamıyordur; bu yüzden de, okurken onları çarpıtır. (Örneğin B'yi D olarak algılar) Söyleyeceği şeyleri hatırlayamaz. "Hani, yazı yazarken kullandığımız şey var ya...", "Dün, yani yarın" lâflarını sık sık duyabilirsiniz.

*         "Kelimeleri idare edemiyorum" Kelimeler ağzından ya yanlış ya da yanlış sırada çıkar: Spaghetti-basgetti, çabuk ol-ol çabuk gibi.

*         Harfleri söylerken ve yazarken idare etmek daha da güçtür. P'ler B olur: Paspas-basbas, peçete-çepete, tenis-deniz, koyun-yosun, anane-anneanne gibi.

*         Genel olarak, hareketleri incelikten yoksun (sakar) olabildiği gibi, harikulâde bir uyum da sergileyebilir. (Kalem tutmak hariç, yazısı düzensiz, çarpık çurpuk, okunması zor olsun diye)

*         Matematikle sorunu vardır. Çünkü; o başka bir dildir; sayıları çok fazla akılda tutma (hatırlama) ve idare (becerisi) ister.

*         Disleksi rahatsızlığı olan biri için organizasyon-yaşamı idare etmekte güçtür. Eşyaları, ev ödevi için verilen direktifler, yön ve zaman kavramları sık sık karıştırılabilir.

*         Nesiller boyunca, ailenin diğer bazı bireylerine de dilin zor geldiği oldukça kuvvetli bir ihtimâldir.

Disleksi bir hastalık değildir; ancak, bir tür zihinsel beceri, hatırlama yeteneğidir. Çoğunlukla da Tanrı vergisi bir zihin yeteneğidir.

Gelmiş geçmiş o kadar ünlü, yaratıcı ve üretken disleksili vardır ki... Ve Eğitilebilir türden bir zihinsel yetenektir.

 

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:41:46
HİPERAKTİVİTENİN BELİRTİLERİ:
---

1. Bu çocuklar aşırı hareketlidir ve dikkatleri çabuk dağılır. Engellenmeye ve beklemeye tahammülleri yoktur. Çabuk kızar, kolay incinirler.
---

2. Sınıfta kıpır kıpır olurlar ve genellikle hareketleri amaçsızdır. Yazıları düzensizdir ve kalemi bile değişik tutarlar.
---

3. Zeka düzeyleri normal olmasına rağmen okulda başarılı olmayabilirler. Dinlemekte güçlük çekerler, özellikle matematiği anlama, kavrama ve problemleri çözmede zorlanırlar.
---

4. Dikkatlerinin çabuk dağılması nedeniyle, derse ya da etkinliğe hevesle başlasalar bile tamamlayamazlar ve maalesef evde ve okulda ( tembel ve başarısız ) sözcüklerini sık sık işitirler.
---

UZMANLARDAN ÖNERİLER:

1. Öğrenciyi, sakin bir yerde, ön sıralarda, iyi örnek olabilecek bir arkadaşının yanına oturtun.
---

2. Hiperaktif çocuklara, çalışmayı tamamlaması için ek süre verin.
---

3. Dikkat süreleri ile uyumlu görev ve çalışmalar verip, genellikle süreyi kısa tutun.
---

4. Her seferinde tek görev verin, yönergeleriniz açık ve net olsun.
---

5. Küçük hataları görmezden gelin. Doğrudan ödüllenmeyi arttırın, olumlu davranışlarını övün.
---

6. Çocukla sık sık göz teması sağlayıp, elinizle dokunun. Çocuğun ailesi ile gelişmeleri sık sık konuşun.
---

 

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.895
  • 32.896
  • 512.895
# 03 Kas 2009 00:42:59
İSTENMEYEN DAVRANIŞIN SÖNDÜRÜLMESİ


Çoğu kez sınıflarda bazı öğrenciler bazı davranışları ile sorun çıkarırlar. Bu sorunlar çoğu kez ders dinleyen grup yapısını bozucu olabileceği gibi bazen de gelişen bir birey olan öğrencinin kendisini rahatsız edici nitelikte olabilir. Böyle öğrencilere bu davranışlarını yapmamalarını söylemek her zaman için belli bir direnci göze almak demek olacaktır. Özellikle bir çok eğitimcinin bu uyarıları o an sınıf içinde yapması direnci daha da artırır niteliktedir. Bir yaklaşım olarak öğrenciler üzerinde otorite kurarak belli bir davranışı tercih etmelerini (!) sağlamak yerine gelişen bireyler olan öğrencilerle konuşmak ve böylelikle kişilik gelişimlerine de yardımcı olmak anlayışımız nedeni ile en sağlıklı çözümün bir birey olan öğrenci ile anlaşmak olduğu fikrindeyiz. Bu projenin dayandığı temel nokta öğrencinin de kendisi için iyi olanı istediği ve bunu uygun şartlar ve gerekli söz hakkı tanınırsa yerine getireceği inancımızdır.

AMAÇ:

Bu projede amaç öğrencinin önce istenmeyen davranışını kabul etmesi, ardından bu davranışı engelleyecek gücün kendinde olduğunu bilerek davranışını değiştirebilmesidir.

UYGULAMA:

1-     Öğrenci sürekli olarak belli bir davranımda bulunuyorsa gözleyen öğretmen öğrenci ile rehberlik servisine yöneltme amaçlı görüşür.

2-     Rehberlik servisi, öğrenci ile istenmeyen davranım hakkında konuşarak öğrencinin bu davranıma ilişkin tutumunu ölçer. (Rehberlik servisi bu aşamada, görüşmeyi mutlaka tarih ve içeriği ile birlikte kayıt etmelidir.)

3-       Öğrenci istenmeyen hareketini engelleme yönünde arzulu olursa davranış anlaşması yapılır.

4-     Bu anlaşma öğrencide oluşturacağı ciddiyet ve belgelenmesi açısından özel olarak hazırlanmış bir anlaşma kağıdına mutlaka imzalanarak yapılmalıdır. Anlaşma sırasında davranımı gözleyen öğretmen, rehberlik uzmanı ve öğrencinin bulunması şarttır.

5-     Anlaşma sağlandıktan sonra öğrenci yalnızca anlaşma sırasında hazır bulunan ve davranımı gözleyen öğretmenin derslerinde davranışını kontrol etmeye söz vermiş olur.

6-     Bu anlaşmanın en az 25 ders saatini kapsadığı da öğrenciye belirtilir.

7-     Eğer anlaşma sonunda öğrenci başarılı olursa, davranımın niteliği ve yayılım alanına göre diğer öğretmenler, idare ve aile haberdar edilerek olumlu davranış sosyal pekiştireçlerle oturtulamaya çalışılır.

8-     Gözlemlerimiz; öğrencinin yaşı ilerledikçe diğer öğretmenlere, idareye yada aileye haber verilmesinin rahatsızlık ve utanç verici olduğu yönündedir. Bu nedenle bazı öğrencinin ruhsal yapısı iyi tanınarak gerekirse bu değişiklik anlaşmayı imzalayanlar arasında bir sır olarak tutulmalı fakat öğrencinin diğer değiştirilmesi arzu edilen davranımları için buradaki başarısı hatırlatılarak denetlemesi ve değiştirmesi özendirilmelidir.

9-     Arzu edilmeyen davranımın değişip değişmediğini gözleyen sınıftaki öğretmen olacaktır. Rehberlik servisini düzenli olarak bilgilendirerek yeterli motivasyonun sağlanması için gerektiğinde devreye girilmesine zemin hazırlamak gerekecektir.

10-    Bir diğer önemli konu ise, istenmeyen  davranımın hemen sönmeyeceğinin bilinmesidir. Bilinen bir sistematik olarak söndürülmeye çalışılan davranımın  sıklığında artış gözlenecektir. Ama bu başarısızlık anlamına gelmemekte sönecek davranımın süreci için doğal görülmesi gereken bir durumdur.

11-   Öğrencinin söndürülmeye çalışılan davranımını denetleyip denetleyemediği gözleyen öğretmenin karar vereceği bir konudur. Önerimiz ilk günler için çok da fazla bir sönmenin beklenmemesi gerektiği yönündedir. İlk günler daha çok teşvik amaçlı olacaktır.

12-   Gerekli sönme sağlanamazsa rehberlik servisi konuyu daha farklı yöntemlerle ama anlaşarak çözme yoluna gitmelidir. 

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK