Duyarlı Vatandaş Mıyız?

çok güzel hocam

"hollanda'dan gelen bir aile kırmızı ışıkta beklerken, bir araç kırmızı ışığa rağmen beklemeden hzla geçer.ailenin küçük çocuğu babasına bu aracı şikayet etmesini,yoksa babasının da suçlu olacağını söyler"
 bu anektodu bir ortamda dinlemiştim.suça ortak olmak.....bu ülkede kimbilir günde kaç kez suça ortak oluyoruz acaba??

Bir suçu işlerken müdehale etmek de gerekiyor neme lazımcılık yapmamak lazım

Her konuya duyarlı olmalıyız ama en çok dogaya karşı duyarlılıgı ögrencilerimize aşılamalıyız.

Gelecek nesilleri ,dogayı bu hızla kirletmeye ve yok etmeye devam edersek neler bekliyor?

ben neden bu hale geldiğimizin kökenlerini merak ediyorum. birkaç nesli öncesine kadar da böylemiydik acaba, sokağımızda, mahallemizde alenen ayıp sayılacak, toplum kurallarına aykırı işler yapmaya bir takım soysuzlar cesaret bulabililermiydi? dimağlarımızı ve toplumsal reflekslerimizi uyuşturan gücün aracı ve kökenini merak ediyorum.

zaten hocam doğa başlı başına bir sorun

Her konuya duyarlı olmalıyız ama en çok dogaya karşı duyarlılıgı ögrencilerimize aşılamalıyız.

Gelecek nesilleri ,dogayı bu hızla kirletmeye ve yok etmeye devam edersek neler bekliyor?

tarık öğretmenim her şeyin başının nemelazımcı bir nesil yetiştirmekle olduğu kanaatindeyim

ben neden bu hale geldiğimizin kökenlerini merak ediyorum. birkaç nesli öncesine kadar da böylemiydik acaba, sokağımızda, mahallemizde alenen ayıp sayılacak, toplum kurallarına aykırı işler yapmaya bir takım soysuzlar cesaret bulabililermiydi? dimağlarımızı ve toplumsal reflekslerimizi uyuşturan gücün aracı ve kökenini merak ediyorum.

zaten hocam doğa başlı başına bir sorun

Aslında duyarlılık gereken en önemli sorun ögretmenim,
çünkü doga yoksa yaşam da yok.

ben neden bu hale geldiğimizin kökenlerini merak ediyorum. birkaç nesli öncesine kadar da böylemiydik acaba, sokağımızda, mahallemizde alenen ayıp sayılacak, toplum kurallarına aykırı işler yapmaya bir takım soysuzlar cesaret bulabililermiydi? dimağlarımızı ve toplumsal reflekslerimizi uyuşturan gücün aracı ve kökenini merak ediyorum.

Alenen olmasada benzer durumların gizli yapıldığına inannıyorum. Zira çöküşümüz ahlaki çöküşten sonra geliyor..
Şimdilerde ise yavuz hırsızların sayısı arttı.. Çoğalınca cesaretleride tabi arttı.. Bi dezenfektan lazım kökünden silip süpüren, temizleyen..

Duyarlımıyız? malesef hayır; balık hafızalıyız. Herşeyi çabuk unuturuz.

Bireysel çıkarlarımız için gereğinden çok, ortak değerlerimiz konusunda çifte standartlı garip huyları olan tühaf bir türüz.

Mutlak doğru her yerde doğrudur, bi şekilde yamultmak işimize gelir. O kadar ileri gitmişiz ki, yaşamsal tüm alanları kirletmişiz. Yok etmek en temel özelliğimiz oluvermiş.

Bireysel, bölgesel, ya da yerel doğrularmız var, kafalarımızın içinde çizdiğimiz yıkılmaz sandığımız krallıklarımız var.

5-6 milyar insanla aynı gezegende yaşadığımızı, aynı suyu tükettiğimizi, aynı havayı soluduğumuzu akıl edemiyoruz bir türlü. Devasa sandığımız dünya, evrende ufacık bir nokta oysaki.

Bizim fabrikalardan çıkan duman başka gezeni kirletir, nükler atıklarımız mahallemizden biraz ötededir, bize dokunmaz, hem dokunsa da kaç bin yıl sonra; ben görmem nasıl olsa...

Zaman algılarımız körelmiş, müthiş bir bencillik alıp başını gitmiş, hastalığımızdan haberimiz bile yok.

Üstelik gezegenimiz de evrenin merkezinde. Uzaydan bize bir tehlike gelir mi? diye düşünürüz, ancak evren için bir tehlikemiyiz diye hiç düşünmeyiz. Uzaylılardan korkarız, uzaylıların bizden korkup kaçabileceğini akıl bile edemeyiz, üstelik uzaylı olduğumuzdan habersiz, sınırlı bir dünyada yaşadığımızı unutur, dalgamızı geçer gideriz. Allah aşkına bu evren de bizden daha tehlikeli tür mü var...

İnsanlık tarihi boyunca hep aynı kavga, aynı hastalık. Kaynakları en iyi ben yönetirim hastalığı. Oysa insanlığın kaderi ortak. Kaynaklar son derece sınırlı. Tükettiklerimizin yerine yenisini koyamıyoruz. Bir şekilde yenileneceğini düşünüyoruz. Dünyanın da canlı bir varlık olduğunu söyleyene herhalde deli deriz.

Bile bile, denizle sıfır medeniyetlerimiz var. Verimli diye krater ağızlarında kurulmuş villalarımız, sahte cennetten köşklerimiz, güzel yaşam adına ne kadar risk varsa hepsini almışız.

Yüzbinlerce insan ölür, en ufak bir çözüm üretmek aklımızın köşesinden geçmez. Mezarlar üstüne yeni mezarlar inşa ederiz. Yeniden yaratırız, çalışkanız biz ne de olsa... Bize bi şey olmaz. Ölen ölür kalan sağlar bizimdir. Akıllanmayız biz. Zorluyoruz herşeyi.

Son kullanma tarihimiz gelinceye kadar da zorlayacak gibiyiz. Bilinçsiz tüketim biçimimiz gezegeni değil yaşamı bitiriyor, görmek istemiyoruz.

Dinazorlara, yok olan türlerin başına gelen şey; başımıza gelmez sanıyoruz, dünyayı, insanı yaşamın merkezi sanmamız büyük bir yanılgı.

Bir matrix programı diyelim, ama her programın bir başlangıç ve bitiş noktası olur. Evrendeki tüm fizik kurallları bizler için de geçerli. Gerçeğe inat, istisna bir türüz inancımız büyük bir yanılgı. Gerçeklerle yüzleşmekten korkan benimiz, bencilliğimiz bize güzel bir tuzak kuruyor. Doğanın erken bitişi, insanlığın bitişi. İnsanlık tükettikleri ile aslında kendini tüketiyor.

Kendi kendini yok eden bir türün çok da akıllı olduğu söylenemez. Aynı havayı solumamıza rağmen çığlıklarımızı kendimizden başka duyan olmuyor. Birbirimizi duymuyor, anlamıyoruz.

Narnia yasalarını henüz aşamadık. Hızla duyarsızlaşıp, maddeleşiyoruz. İnsanı insan yapan düşünebilme yetilerimiz köreliyor git gide. Bir tek duygu kaldı kalplerimiz de, onu da neredeyse tüketmek üzereyiz. Gezegenimizde bir hissizliktir, gidiyor... Bir hastalık gibi hızla yayılıyor.

Bunca felaket yaşadık, hergün dünyanın her yerinden çığlıklar yükseliyor. Japonya depremini, tsunamiyi hatırlayan var mı? balık hafızalı insanlık, uyanamıyor. Hissizleşiyoruz, sanırım bambaşka bir tür oluverdik.

Her şey maalesef sözde kalıyor. Uygulamaya gelince yok.

özellikle trafikte çok duyarlıyım.hata yapanı şehir içi yada dışı hiç farketmez hemen polise ihbar ederim

  Tüm çakralarım açık, oldukça duyarlıyımdır!!!!

Bence duyarlı falan değiliz.
............................. .............
Üzülerek söylemeliyim kiii,
Çoğumuzda bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı var....

Ben de sizler gibi düşünüyorum arkadaşlar. Bugüne kadar hep bir öncekileri atıp tutmakla ve siyasilere laf atmakla işlerin olacağını zannettik. maalesef bu işler o şekilde olmuyor. Herkes işini layıkıyla yapsa inanın ki Türkiye'miz çok daha güzel olacak. Herkes elini taşın altına koyması gerekiyor....

Ben de sizler gibi düşünüyorum arkadaşlar. Bugüne kadar hep bir öncekileri atıp tutmakla ve siyasilere laf atmakla işlerin olacağını zannettik. maalesef bu işler o şekilde olmuyor. Herkes işini layıkıyla yapsa inanın ki Türkiye'miz çok daha güzel olacak. Herkes elini taşın altına koyması gerekiyor....

keşke dediğiniz gibi olsa sayın hocam ama sizin, bizim, benim duyarlı olduğumuz yerde birçok kişi duyarlı değilki. işte başkalarının duyarsızlığı beni çıldırtıveriyor. ben duyarlılık konusunda öğrencilerime model olmaya çalışıyorum mesela. ışıkları gereksizse söndürüyorum, çöpümü çöp kovası bulana kadar elimde taşıyorum, araba kullanırken sinyal veriyorum vs.

başkalarının duyarsızlığı neysede helede öğretmen arkadaşlarımın duyarsızlığına ne demeli. yağmur yağar, "off ya ne çok yağmur yağıyor" der, bilmezki çiftçi o yağmura hasret. öğrenci andımızı okumak için soğukta sıraya girer, koskoca öğretmenim üşüyorum diye yan çizer. hele duyarsızlığa yaşadığım bir örnek yıl 2007, erzuruma eşimin okul öncesi hizmetiçi eğitime gitmiştik. bir gezi düzenlendi. 100 civarı öğretmen "aziziye tabyasına" gittik. orada şehitlik var. o kadar öğretmen rus işgaline canlarını vermiş, memletini savunmuş aziz şehitlerimizin ve "nene hatunun" huzurunda öylesine rahat, neşeli ve rahattılar, birbirlerine laflar atıp kahkalarla gülüyorlardı. oradaki tarihe ve şehitlere olan duyarsızlık  beni sinirlendirmişti de "ne yapıyorsunuz? burası bir şehitlik!" diye haykırasım gelmişti.
kusura bakmayın. amacım. meslektaşlarımı tahkir etmek değil ama bu konuda biraz hassasım. özellikle öğretmenlerin toplumun her alanında örnek olmak misyonunda olduğunu düşündüğümden dolayı sanırım