Duygu - Düşünce - Davranış Üçgeninin Neresindeyiz?

[evet düşünmek farklılığınızdır.davranış ise uyumunuzdur.sınırları zorladığınızda ise devrimci olursunuz.devrimci olamaya cesaret etmediğimiz vakit vicdanımız sırtımızda yük olur. (DORUK17 Hocamdan alıntı )



Hocam Ben Hiç Sırtımda yük taşımadım. neysem o.!

 

misterno dostum sizi mesajlarınızda az çok çok tanırım.dosdoğru bir insansınız.genel bir mevzuda konuşmak için düşüncelerimi açıklamama yardımcı olduğunuz için sizden alıntı yaptım.sizin söylediklerinize katılıyorum.ancak ben farklı bir şeyler söylemek istedim.

Yaşadığımız çevre davranışlarımızı ,davranışlarımız düşüncelerimizi ve duygularımızı belirler.
Tersi tamamen saçmalık...
Yani düşündüğü gibi yaşamaz insan, yaşadığı gibi düşünür..
İdealist filozofların fikir üretmekten öteye geçememeleri tam da bu yüzdendir...

Düşüncene hem katılıyor hem katılmıyorum Denizciğim, nasıl dersen Katılıyorum, çevreye göre bazen davranırız.. katılmıyorum, duygu ve düşünceler sonucunda davranış oluşur ki, yaşadığım çevreden örnek verirsem, benim duygu ve düşüncelerime göre toplu yaşanan bir yerde (Sitede oturuyoruz) insanlar zaman zaman karşılaşırsın, gayri ihtiyari yapım gereği selam verirdim.. Ne görsem iyi, insanlar yüzlerini çeviriyor, görmezden gelmeye çalışıyor.. Afedersin ne oldum delisi gibi birşeyelr.. Site sakinleri dr, öğretmen, kimi memur.. Çok anlamsız geldi bana hareketleri, e ne yaparsın, seçmeye başladım selamlılar selamsızlar diye Burda duygularımın oluşturduğu düşüncelerden yola çıkarak davranışa dönüştürüp selam verdim, davranışlarından yola çıkp düşüncelerim değişti, bana uymayan farklı bir davranış çevreye göre selam vermeme davranışı gelişti..

Size  Düşüncene hem katılıyor hem katılmıyorum Denizciğim, nasıl dersen Katılıyorum, çevreye göre bazen davranırız.. katılmıyorum, duygu ve düşünceler sonucunda davranış oluşur ki, yaşadığım çevreden örnek verirsem, benim duygu ve düşüncelerime göre toplu yaşanan bir yerde (Sitede oturuyoruz) insanlar zaman zaman karşılaşırsın, gayri ihtiyari yapım gereği selam verirdim.. Ne görsem iyi, insanlar yüzlerini çeviriyor, görmezden gelmeye çalışıyor.. Afedersin ne oldum delisi gibi birşeyelr.. Site sakinleri dr, öğretmen, kimi memur.. Çok anlamsız geldi bana hareketleri, e ne yaparsın, seçmeye başladım selamlılar selamsızlar diye Burda duygularımın oluşturduğu düşüncelerden yola çıkarak davranışa dönüştürüp selam verdim, davranışlarından yola çıkp düşüncelerim değişti, bana uymayan farklı bir davranış çevreye göre selam vermeme davranışı gelişti..

cani gönülden teşekkür ederim hocam yardımlarınız için

cani gönülden teşekkür ederim hocam yardımlarınız için

rica ederim

Öğretmenim,biz Duyguları İle Hareket Eden Bir Ulus Olduğumuz İçin Bu Üçgenin Henüz Duygu Kenerındayız.

evet düşünmek farklılığınızdır.davranış ise uyumunuzdur.sınırları zorladığınızda ise devrimci olursunuz.devrimci olamaya cesaret etmediğimiz vakit vicdanımız sırtımızda yük olur.

Duygudan yoksun olan insanlar sadece düz mantıkla hareket eden bencil insanlardır.. Düşüncesi kendinden ibaret ve davranışı da sadece kendi çıkarından yanadır..

Yaşadığımız çevre davranışlarımızı ,davranışlarımız düşüncelerimizi ve duygularımızı belirler.
Tersi tamamen saçmalık...
Yani düşündüğü gibi yaşamaz insan, yaşadığı gibi düşünür..
İdealist filozofların fikir üretmekten öteye geçememeleri tam da bu yüzdendir...

Hayırlı günler dilerim.

Yazılmış olan mesajlarda öğrenmek istediğim hususa değinilmemiş.
Bununla birlikte katılmadığım görüşler olsa bile bana çok ilginç gelen görüşler yazılmış.
İlgi gösteren arkadaşlara çok teşekkür ederim.

Bir hususa dikkat çekmek istiyorum.
İlk mesajda da belirttiğim gibi, duygu, düşünce ve davranışlar arasında ve kendi aralarında ETKİLEŞİM olduğu inkar edilemez.
Her durum için örnek vermek mümkündür.
Sadece bir durumu dikkate alarak ETKİLEŞİMİN tek yönlü olduğunu söylemek hatalı olur inancındayım.

TAYLANSALİH forumdaşımızın
"Öğretmenim,biz Duyguları İle Hareket Eden Bir Ulus Olduğumuz İçin Bu Üçgenin Henüz Duygu Kenerındayız."
ifadesini dikkate alırsak duygu kenarında olmamız diğer kenarlarla etkileşim içinde olmadığımız anlamına gelmez.
Bu ifadeye istinaden şu soruyu sormak ihtiyacı hissediyorum.

Üçgenin duygu kenarında olan bir toplumsak, duygularımızı ifade ediyor muyuz?
Duygularımızı ifade etmiyorsak üçgenin duygu kenarında olduğumuzu nasıl anlayacağız?

senizkarasah forumdaşıma da şu soruyu yöneltmek istiyorum :

Sorumu "Duygudan yoksun" biri olarak soruyorum

- Başkasına ait bir düşünceyi savunuyorsam, benim için
"sadece düz mantıkla hareket eden bencil insan"
"Düşüncesi kendinden ibaret ve davranışı da sadece kendi çıkarından yanadır.."
tanımlamasını kullanabilir misiniz?

DORUK17 forumdaşım
"düşünmek farklılığınızdır.davranış ise uyumunuzdur."
tanımlamasını yapmış. Sanırım duygu dış kapının mandalı oluyor
Düşünce ve davranışta sınırları belirleyen nedir?
Sınırları objektif olarak belirlersek belki vicdan bize yük olmaz.


gülümseyinnn forumdaşım
"Yaşadığımız çevre davranışlarımızı ,davranışlarımız düşüncelerimizi ve duygularımızı belirler."
ifadesi ile etkileşimin tek yönlü olduğunu vurgulamış.
Böyle olmasını ne kadar çok isterdim. İşler ne kadar kolaylaşırdı.

Keşke öfkelendiğimde çevremin uyarılarını dinleyebilsem...
Düşüncesizce sözler sarfetmesem...
Keşke beğendiğim bayanı etkilemek uğruna, çevremin kınadığı davranışları yapmamış olsam...

Ufkumu genişleten düşünceler için tekrar teşekkür ederim.

Site yaşamından verdiğim örnekleme de karşılıklı etkileşim vardır.. Sonuç olarak da bende söylediğim davranış gelişmiştir..
 Yok inanmıyorum duygusuz olduğunuza..
  Bir düşünce ne kadar da başkasına ait olsa da kendinizden birşeyler yoksa o düşüncede ve kişiliğinizle örtüşmüyorsa savunmazsınız.. Mutlaka kendinizden birşeyler bulmuşsunuzdur o düşüncede yoksa özümsenemez savunulamaz, kendinizle çelişerek at gözlüğü ile o düşünce savunulmamalıdır.. İnsanın yaradılışına terstir..

turgutkazan hocam.ben bu formda ve tüm formlarda özgürce sınır tanımadan yazarım.konunun açılma nedenine bakmam bende önce yazılanlardan ilgimi çekene cevap vermeye farklı bir tarzda fikrimi ifade etmeye çalışırım.kusuruma bağışlayın.konu başlığı olan yazınızda sorunuzu cevap verme gereği duymadım.başka arkadaşların yazdıkları daha ilginç geldi onlar üzerşnde gitmeye çalıştım.
şimdi cevap vermeye çalışayım.
duygularımızın temelinde ihityaçlarımız(bu kelimeyi geniş bir anlamda ele almanızı rica ediyorum.) vardır.ihtiuyaçlarımızın karşılanması için stratejiler ve tasarlamalar, gereksiz olanların ertelmesi,önceliklerin belirlenmesi vbg. biliçsel çabalar düşüncelerimizi belirler.bu anlamda başka başka tasarımlara, algılara sahip oluruz bu ise dünyaya bakışımızı belirler.dünyaya bakışımız,kendimizi ve toplumu değerlendirme anlayışımız ise düşüncelerimizdir.
Bizi gözetleyenlerin derğerlendirenlerin varlığına sahip olduğumuzda ise davranışlarımızda düşüncelerimizi uyuma zorlarız.tıpkı sizin bana şu an yaptığınız gibi.saygılar,güzel sohbet için teşekkür ederim.

Uzunca bir açıklama yapmak isterdim cidden ama pek vaktim yok.
öncelikle bana katılmayıp fikrini ifade eden arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. okurken gülümsedim çünkü yazdıklarınızla beni doğrulamışsınız
Nasılına sonra gireceğim. bu arada sizler de neden böyle yazdığımı düşünebilirsiniz. (günün sorusu babında )
Forumu açan hocam,ben asla tek yönlü bir ilişkiden bahsetmedim. aksine orada bir paradoks durumu söz konusu...
Psikolojiden yola çıkarak değerlendiridiğiniz için (sanırım ) böyle bir yargıya vardınız. oysa ben felsefi açıdan değerlendirmiştim...

Tek bir örnek : taş devrinden bu zamana gelişen teknoloji ihtiyaç,yaşam alanı,buna bağlı gelişen davranışlar ve bu davranışları karşılamak için üretilen fikirler... (düşünce... )
Aynı şey duygu oluşumu için de geçerli...
Daha sonra uzun uzadıya yazmak istiyorum aslında...
Saygılar...

Duygu - Düşünce - Davranış üçgeninin neresindeyiz?

Hocam bu sorunun alanı çok genişaklımın aldığı dilimin döndüğü acizane fikirlerimi sunmak istiyorum.
bir önceki sayfadan devamla ;
 Duygu veDüşünce İçsel
 Davranış  Dışsal  demiştim. Burada Devletin İlkokulundan  başlyarak üniversitesini bitirip belli bir konuma geldiniz diyelim.Devlet size nasıl Davranacağını Nasıl Düşüneceğinizi Bir kalıp İçinde sunuyormu ?Bunu birde disipline edici eğitici kurumlarıyla destekliyormu ? sorun burda başlıyor önce Sizi siz olarak yaşamanızı ve düşünmenizi, davranmanızı kısıtlayıcı mekanizmaları harekete geçiriyor nedir bunlar hapishane ,hastane ve okullar  bunlara benzer birçok örnek verebiliriz.bir örnek vermek istiyorum. Kapalı alanlarda sigara içmek yasak diyor kanunla burda davranışı kısıtladımı, kısıtlanan davranışla beraber içme isteği düşüncenizde kısıtlanıyor.
Artı okulların hepsinde belli kalıp düşünceleride size empoze ettimi? etti. Burda sizin siz olarak düşünmenizi kısıtlıyor.Kişinin kendini Özgürce tanımlamasını engelliyor.bir örnek daha İnsanların En mutlu Günlerinde(düğün Nişan gibi ) havai fişek atamazsın diyor Müziğin Sesi bilmem kaç desibeli geçemez deniliyor kanunlarla.burda herşeyi kısıtlıyor.
Buraya kadar devletle ilgili yani kanunlarla, cezalarla sizi disipline ediyor.
Gelelim Topluma, Toplumda Ortak normlarla Ahlak ,Örf ve adetlerle  ( Toplum baskısı )davranışlarınızı ve düşüncelerini düzenlemiyormu ?
 Gelelim bireylere,Çoğumuz içimden geldiği gibi diyoruz ama içimizden geldigi gibi kimse davranamıyor.Şöyleki siz öğretmensiniz,Kahvede otururken şöyle rahatça hareket edemiyosunuz neden mesleki bir ünvan verilmiş bu veya şu kalıpların dışına çıkamazsınız diye sizi bir katagoriye almışlar. kahvede bir köylü yere tükürünce kimse oralı olmaz. ama bunu bir öğretmen yapsa normlar ortaya çıkar. etik değil ayıp gibi aynı hareket neden iki farklı şekilde anlaşılıyor sorun burda.
diyeceğim bir yerdeki  düşünce dogru, başka bir yerde yanlış olabiliyor.başka bir pencereden bakarsak bazı düşünce ve davranışlar  dini olarak sevap ve günah olarak ta karşımıza çıkıyor.
ne yaparsak yapalım  bu üçgen birbirini tamamlamaz.
Burda özel yaşamda olsun kişisel düşüncede olsun rahatlıkla hareket etmemiz mümkün değil.
  katılan katılmayan tüm herkese saygılarımı sunarım.

Duygu - Düşünce - Davranış üçgeninin neresindeyiz?

Olaya bir başka pencereden bakalım. Müslümansınız, Yahudi bir kızı sevdiniz.Birbirinizi çok seviyorsunuz, kesin evleneceksiniz. evlenmeniz için ya siz kızın dinini kabul edeceksiniz veya o sizin dininizi kabul edecek, Burda Duygular ön plana çıkıyorki, mantığı felsefeyi bıraktırıyor.Yani duygu varsa felsefe ve mantık yok.bunu tam tersi olarakta düşünebilirsiniz.Mantık ve felsefe, bizi ilk duygusal fırtınada yanlız bırakmak zorunda, çünkü ikisi bir yerde olmuyor.Eğer yüreğinizde sevgi ve sevme duygularını besliyorsanız,onların hayatta kalmsı için negerekiyorsa yapmanız gerekiyorki geriye dönüp baktığınızda pişman olmamanın verdiği mutluluk ve gururun karşılığında elde edeceğin feyzin mantığınıda aşmadığına şahit olacaksın. Bütün bu duygu ve düşünceleriniz mutlu bir insan olarak davranışlarınızada yansıyacaktır. Yani  Önce hissedeceğiz, hislerimiz olgunlaştığında düşünceye dönüşücek . İçimizdeki his vedüşüncelerde tam olarak davranışlarımıza yansıyor olay bu bence..

Basit örnekleme olayı açıklamaya çalışayım.
Soğukbir kış gününde üşüyorsunuz.
Odun DUYGU
Sobayı Düşünce
odayı Davranış olarak düşünelim sobayı yakmanız için oduna ihtiyacınız var ısınmak içinde odun ve sobaya ihtiyacınız var.
Davranışların oluşabilmesi için olay önce beyinde başlıyor.

Düşünce ve davranış birbirinden ayrılmaz. Duygu da bunları sarar...

Düşünce ve davranış birbirinden ayrılmaz. Duygu da bunları sarar...

Güzel açıklama.birde kelimelerin yerini değiştirelim.Duygu ve düşünce birbirinden ayrılamaz.Davranışta bunları sarar.

Basit örnekleme olayı açıklamaya çalışayım.
Soğukbir kış gününde üşüyorsunuz.
Odun DUYGU
Sobayı Düşünce
odayı Davranış olarak düşünelim sobayı yakmanız için oduna ihtiyacınız var ısınmak içinde odun ve sobaya ihtiyacınız var.
Davranışların oluşabilmesi için olay önce beyinde başlıyor.

msiterno hocam drama öğretmeni olmanız gerek.indirgemeleriniz harika.