Duygu - Düşünce - Davranış Üçgeninin Neresindeyiz?

Çevrimdışı esme66

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.484
  • 3.499
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.484
  • 3.499
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 23 Haz 2012 15:24:34
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Duygu - Düşünce - Davranış üçgeninin neresindeyiz?

Hocam bu sorunun alanı çok genişaklımın aldığı dilimin döndüğü acizane fikirlerimi sunmak istiyorum.
bir önceki sayfadan devamla ;
 Duygu veDüşünce İçsel
 Davranış  Dışsal  demiştim. Burada Devletin İlkokulundan  başlyarak üniversitesini bitirip belli bir konuma geldiniz diyelim.Devlet size nasıl Davranacağını Nasıl Düşüneceğinizi Bir kalıp İçinde sunuyormu ?Bunu birde disipline edici eğitici kurumlarıyla destekliyormu ? sorun burda başlıyor önce Sizi siz olarak yaşamanızı ve düşünmenizi, davranmanızı kısıtlayıcı mekanizmaları harekete geçiriyor nedir bunlar hapishane ,hastane ve okullar  bunlara benzer birçok örnek verebiliriz.bir örnek vermek istiyorum. Kapalı alanlarda sigara içmek yasak diyor kanunla burda davranışı kısıtladımı, kısıtlanan davranışla beraber içme isteği düşüncenizde kısıtlanıyor.
Artı okulların hepsinde belli kalıp düşünceleride size empoze ettimi? etti. Burda sizin siz olarak düşünmenizi kısıtlıyor.Kişinin kendini Özgürce tanımlamasını engelliyor.bir örnek daha İnsanların En mutlu Günlerinde(düğün Nişan gibi ) havai fişek atamazsın diyor Müziğin Sesi bilmem kaç desibeli geçemez deniliyor kanunlarla.burda herşeyi kısıtlıyor.
Buraya kadar devletle ilgili yani kanunlarla, cezalarla sizi disipline ediyor.
Gelelim Topluma, Toplumda Ortak normlarla Ahlak ,Örf ve adetlerle  ( Toplum baskısı )davranışlarınızı ve düşüncelerini düzenlemiyormu ?
 Gelelim bireylere,Çoğumuz içimden geldiği gibi diyoruz ama içimizden geldigi gibi kimse davranamıyor.Şöyleki siz öğretmensiniz,Kahvede otururken şöyle rahatça hareket edemiyosunuz neden mesleki bir ünvan verilmiş bu veya şu kalıpların dışına çıkamazsınız diye sizi bir katagoriye almışlar. kahvede bir köylü yere tükürünce kimse oralı olmaz. ama bunu bir öğretmen yapsa normlar ortaya çıkar. etik değil ayıp gibi aynı hareket neden iki farklı şekilde anlaşılıyor sorun burda.
diyeceğim bir yerdeki  düşünce dogru, başka bir yerde yanlış olabiliyor.başka bir pencereden bakarsak bazı düşünce ve davranışlar  dini olarak sevap ve günah olarak ta karşımıza çıkıyor.
ne yaparsak yapalım  bu üçgen birbirini tamamlamaz.
Burda özel yaşamda olsun kişisel düşüncede olsun rahatlıkla hareket etmemiz mümkün değil.
  katılan katılmayan tüm herkese saygılarımı sunarım.


dünde bu yazıyı okumuştum ama nerde olduğunu hatırlayamadım öylece kaldı, şimdi yine okudum, katılmak yada katılmamak değilde, sizin  yapmak isteyipte yapamadığınız yani engellenen diye yorumladığınız şeyler toplu yaşamanın gereği diğer insanlarında  hakları(sesizlikv.b.)değil mi? ,yaptığı işin sorumluluğunu taşımak ona göre davranmak kısacası  toplumsal olma değil mi ?kalabalık yerlerde kurallar olmazsa ortam ne hale gelir?zaten tek başına olsan istediğini yaparsın.











Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 23 Haz 2012 19:22:28
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Site yaşamından verdiğim örnekleme de karşılıklı etkileşim vardır..
Sonuç olarak da bende söylediğim davranış gelişmiştir..
Yok inanmıyorum duygusuz olduğunuza..
Bir düşünce ne kadar da başkasına ait olsa da kendinizden birşeyler yoksa o düşüncede ve kişiliğinizle örtüşmüyorsa savunmazsınız..
Mutlaka kendinizden birşeyler bulmuşsunuzdur o düşüncede yoksa özümsenemez savunulamaz, kendinizle çelişerek at gözlüğü ile o düşünce savunulmamalıdır..
İnsanın yaradılışına terstir..
Hayırlı günler dilerim.

Yanlış anlaşılmalar olmaması için bir kaç hususa vurgu yapmak istiyorum.

1) Ruh taşıyan her canlının duygularıda vardır. Bu çerçevede "Duygudan yoksun" ifadenizi "duygusuz" şeklinde algılamadım.

2) Günümüzde ORJİNAL fikir üretilmesi mümkün değildir.
Mevcut fikirler daha önce ifade edilmiş düşüncelerin (bilgisayarcıların kullandığı tabirle) güncelleştirilmiş şeklidir.
Diğer bir deyişle "düşünceler" kişiye ait değildir.
Herkes başkasının düşüncesini (sizin tabirinizle çıkarına uygun olanları) savunmaktadır.
Bu durum kollektif bir çıkar oluşturmaktadır. Kişinin çıkarına uygun olan toplumun çıkarına da uygun olmaktadır :)

3) Duygu, düşünce veya başka bir davranışın neticesinde ortaya çıkan davranışların (doğru/yanlış şeklinde) bir KESİNLİK ifade ettiğini söylemek hata olur.
Site yaşamında verdiğiniz örneği dikkate alacak olursak insanların yüzlerini çevirmesi, görmezden gelmeye çalışması karışısında gelişen selamlılar/selamsızlar şeklinde AYRIM yapmanızı doğru/yanlış şeklinde KESİN bir tanımlama yapmamız mümkün değildir.

4) Verdiğiniz örneği dikkate alırsak, insanların yüzlerini çevirmesinin, görmezden gelmeye çalışmasının sebeplerini ortadan kaldırmak için ne yapabiliriz?
Biraz daha net bir ifadeyle, insanların HANGİ DUYGUSUNA hitap edersek, nasıl bir düşünce gelişmesini sağlarsak insanlardaki bu tür davranışların değişmesini sağlayabiliriz?

5) Bir önceki maddedeki soruya cevap vermeye faydası olması açısından şöyle bir açıklama yapabilirim.
Bazen ben de "görmezden gelme" davranışında bulunurum. Bu davranışımın sebebi şudur:
- İnsanlar herhangi bir sebeple bir araya geldiklerinde ÇOĞUNLUKLA konuşmaları kişiler üzerinedir.
Kişiler üzerine yapılan konuşmaların çoğunluğu gıybet ve iftira kapsamındadır.
Gıybet ve iftira kapsamına giren konuşmalar yapmamak, bu tür konuşmaları dinlemek zorunda kalmamak için "görmezden gelme" davranışında bulunurum.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 23 Haz 2012 19:29:35
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
turgutkazan hocam.ben bu formda ve tüm formlarda özgürce sınır tanımadan yazarım.
konunun açılma nedenine bakmam bende önce yazılanlardan ilgimi çekene cevap vermeye farklı bir tarzda fikrimi ifade etmeye çalışırım.
kusuruma bağışlayın.konu başlığı olan yazınızda sorunuzu cevap verme gereği duymadım.başka arkadaşların yazdıkları daha ilginç geldi onlar üzerşnde gitmeye çalıştım.
şimdi cevap vermeye çalışayım.
duygularımızın temelinde ihityaçlarımız(bu kelimeyi geniş bir anlamda ele almanızı rica ediyorum.) vardır.
ihtiuyaçlarımızın karşılanması için stratejiler ve tasarlamalar, gereksiz olanların ertelmesi,önceliklerin belirlenmesi vbg. biliçsel çabalar düşüncelerimizi belirler.
bu anlamda başka başka tasarımlara, algılara sahip oluruz bu ise dünyaya bakışımızı belirler.
dünyaya bakışımız,kendimizi ve toplumu değerlendirme anlayışımız ise düşüncelerimizdir.
Bizi gözetleyenlerin derğerlendirenlerin varlığına sahip olduğumuzda ise davranışlarımızda düşüncelerimizi uyuma zorlarız.
tıpkı sizin bana şu an yaptığınız gibi.saygılar,güzel sohbet için teşekkür ederim.
Hayırlı günler dilerim.

Mesajıma iki düzeltme yaparak başlamak istiyorum.
1) İsmim Turgut Kuzan'dır ve forumda kullandığım isimde "turgutkazan" değil "turgutkuzan" şeklindedir.

2) Her mesajımla birlikte görüntülenen bilgiler içerisinde (Öğrenci Velisi) bigiside bulunmaktadır.
Bir süre "usta öğretici" sıfatıyla öğretmenlik yapmış olsam da öğretmen değilim.

3) Mesajlarınızda kusur olarak değerlendirilecek bir özellik yok.
Ben de her zaman FARKLI bir bakış tarzı ortaya koymaya çalışırım.
FARKLI bir bakış tarzı ortaya koymak için konuya yazılmış tüm mesajları okumak gibi bir külfetin altına girmek gerekiyor :)
Bazı durumlarda konular açılma sebebinin dışında tartışıldığı zaman moderatörlerimiz pek hoş karşılamıyorlar.
Bu nedenle zaman zaman konunun dağılmasının önüne geçmek için konunun ne olduğu konusunda hatırlatma yapma ihtiyacı hissediyorum.

4) TRTOKUL kanalında "Kendimi tanıyorum" programını takip etmeye çalışıyorum.
Programın bir bölümünde şöyle bir uygulama yapıldı.
Çekimin yapıldığı ortamdaki perdeye bir resim yansıtıldı ve resimle birlikte bir müzik çalınmaya başlandı.
Kısa bir çalındıktan sonra kısa bir ara verilerek katılımcılara resme bakarken ne HİSSETİKLERİ soruldu.
Daha sonra farklı bir müzik çalınmaya başlandı ve müzik bitiminde katılımcılara resme bakarken ne HİSSETİKLERİ tekrar soruldu.
Ortaya çıkan durum çok ilginçti, resim aynı olmasına rağmen katılımcıların her iki müzikte söyledikleri neredeyse birbiriyle çelişiyordu.
İkinci bir husus katılımcılara ne HİSSETİKLERİ sorulduğu halde katılımcılar duygularından çok DÜŞÜNCELERİNİ ifade ettiler.
Kişiler neyin duygu, neyin düşünce olduğunu çoğu zaman birbirine karıştırmaktadırlar.
Bu karışıklığın temel sebebinin duyguları tanımamamız olduğunu sanıyorum.

5) Sağlıklı bir ruhsal yapı için davranış ve düşünce arasında bir UYUMUN olmasını zorunlu görüyorum.
Uyum için davranış mı değiştirilmelidir yoksa düşünce mi değiştirilmelidir?

Çevrimdışı senizkarasah

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 23 Haz 2012 20:03:15

1-   Ben “Herkes başkasının düşüncesini (sizin tabirinizle çıkarına uygun olanları) savunmaktadır” diye bir tabir kullanmadım.. “Çıkar” sözünün geçtiği cümleler bi kere beni ifrir eder.. Onun için biraz kızarak okudum, üstelik mesajın başındaydı, o sinirle nasıl okuyup bitirdiğimi anlamadım.. Çıkar üzerine kurulu düşünce davranış ve arkadaşlıklar yüzeysel kalır, özü yoktur, adidir bana göre.. Ben kişiliğine uyan düşünce yapısına özüne uyan anlamında yazmıştım, nasıl şıkar anlamını çıkardınız anlamış değilim.. Bunda beni tanımamış olmanızın etken olduğunu düşünüyorum.. Temel yaklaşımım “özgürlükçü düşüncedir”.. Bu bana ve topluma uyuyorsa çıkar mı kazanım mı irdelemek gerek.. Basite indirgemeden..
2-   “Duygu, düşünce veya başka bir davranışın neticesinde ortaya çıkan davranışların (doğru/yanlış şeklinde) bir KESİNLİK ifade ettiğini söylemek hata olur.” Zaten böyle bir kesin ifade kullanmadım.. Karşılıklı etkileşimden söz ettim..
3-   Selamlılar selamsızlar derken daha kimse birbirini tanımazken oluşan manzaraydı anlatmak istediğim.. Dedikodu, insanlar hakkında konuşulanlar yüzünden zaten soğudum, evde yapılan bayan toplantılarına da katılmıyorum artık.. Bahçede karşılaştığımda bir iki hoşbeşle sınırlı bırakıyorum.. İnsanlarla iletişimde hem sınırlı olmalı hem iletişimi koparmamalı.. Beni tanımadan selam vermeyen insanlar için ne gibi sorgulama yapayım, sadece paraya pula değer veren, insanlara öcü gibiymiş gibi bakanlarla ne işim olabilir, onları kazanmak gibi bir çabaya niye gireyim?
           Ayrıca konunun bu şekilde bizler üzerinden yürümesi ve savunma durumunda olmamız
duygu-üzdü,
düşünce- savunma durumunda konu konuşulmaz
davranış-bundan sonra bu tür konulara katılmayacağım..
         Herkese iyi akşamlar..

Çevrimdışı DORUK17

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 569
  • 1.024
  • 569
  • 1.024
# 23 Haz 2012 20:35:01
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hayırlı günler dilerim.

Mesajıma iki düzeltme yaparak başlamak istiyorum.
1) İsmim Turgut Kuzan'dır ve forumda kullandığım isimde "turgutkazan" değil "turgutkuzan" şeklindedir.

2) Her mesajımla birlikte görüntülenen bilgiler içerisinde (Öğrenci Velisi) bigiside bulunmaktadır.
Bir süre "usta öğretici" sıfatıyla öğretmenlik yapmış olsam da öğretmen değilim.

3) Mesajlarınızda kusur olarak değerlendirilecek bir özellik yok.
Ben de her zaman FARKLI bir bakış tarzı ortaya koymaya çalışırım.
FARKLI bir bakış tarzı ortaya koymak için konuya yazılmış tüm mesajları okumak gibi bir külfetin altına girmek gerekiyor :)
Bazı durumlarda konular açılma sebebinin dışında tartışıldığı zaman moderatörlerimiz pek hoş karşılamıyorlar.
Bu nedenle zaman zaman konunun dağılmasının önüne geçmek için konunun ne olduğu konusunda hatırlatma yapma ihtiyacı hissediyorum.

4) TRTOKUL kanalında "Kendimi tanıyorum" programını takip etmeye çalışıyorum.
Programın bir bölümünde şöyle bir uygulama yapıldı.
Çekimin yapıldığı ortamdaki perdeye bir resim yansıtıldı ve resimle birlikte bir müzik çalınmaya başlandı.
Kısa bir çalındıktan sonra kısa bir ara verilerek katılımcılara resme bakarken ne HİSSETİKLERİ soruldu.
Daha sonra farklı bir müzik çalınmaya başlandı ve müzik bitiminde katılımcılara resme bakarken ne HİSSETİKLERİ tekrar soruldu.
Ortaya çıkan durum çok ilginçti, resim aynı olmasına rağmen katılımcıların her iki müzikte söyledikleri neredeyse birbiriyle çelişiyordu.
İkinci bir husus katılımcılara ne HİSSETİKLERİ sorulduğu halde katılımcılar duygularından çok DÜŞÜNCELERİNİ ifade ettiler.
Kişiler neyin duygu, neyin düşünce olduğunu çoğu zaman birbirine karıştırmaktadırlar.
Bu karışıklığın temel sebebinin duyguları tanımamamız olduğunu sanıyorum.

5) Sağlıklı bir ruhsal yapı için davranış ve düşünce arasında bir UYUMUN olmasını zorunlu görüyorum.
Uyum için davranış mı değiştirilmelidir yoksa düşünce mi değiştirilmelidir?

sayın turgutkuzan,sizin tartışmanıza katıldığım için çok pişman oldum.bu kadar mihenk taşı olmanız beni çok rahatsız etti.çok basit bir isim ve ünvan hatasına bu kadar alınganlık yapmanızı doğru bulmadım.nasıl okumam gerektiği konusunda verdiğiniz bilgi için teşekkür ederim.

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 24 Haz 2012 13:38:03
Uyum için davranış mı değiştirilmelidir yoksa düşünce mi değiştirilmelidir?

 Burada içsel gelişimini tamamlamayan birey dışsal çevresel başarıyıda tamamlayamaz.
 Örneğin.Bunu bir örnekle açıklamaya çalışayım.
Şans oyunları oynu yoruz, Milli piyango Bileti alıyoruz.
 Ya Çıkarsa veya Ya tutarsa  Mantığı.
Zengin olmak istiyoruz. Tek Amaç bu. Bu zenginliği duygu düşünce olarak beyinde hiç bir alt yapı yok
 Okumak, Kendini Gerçekleştirmek gibi hiç bir şey yok
 Bakın Ülkede kolay para kazanan hiç kimse  mutlu değildir ve bunun sonucu o paralar çarçur edilip bitmiştir. butür olaylar genellikle 3. Dünya ülkelerinde görülür. Çünkü size kısa yoldan sahip olma duyguları yüklenir.yani çalışmadan tüketmeyi öğretirlerki boşu boşuna umut verirler
 Bireylerin bilgi düzeyleri en üst seviyelere çıkarılmadığı (  Kullanılabilir -Uygulanabilirlik şart) efendi köle ilişkisinden öteye gitmez. Özgür kişi ve kendini gerçekleştirmiş kişi bu iki öğeyide uyguluyabilirki aynı şartlarda toplum yapısı olsun.

Çevrimdışı bekir7133

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.785
  • 9.880
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.785
  • 9.880
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2012 13:47:52
  senizkarasah ve DORUK17 öğretmenlerim,turgutkuzan beyle daha önce tartışmış birisi olarak söyleyeyim,üslubu böyledir.Asla kin tutmaz,sinirlenmiş göründüğüne bakmayın pek kolay da sinirlenmez.Hatta cevap yazarken karşıdakinin üslubunu da çok önemsemez.Kendisinin en önemli yönü belki de ayrıntıcı olmasıdır.
  Şimdi sıra turgutkuzan beyde.Tekrar davet edebilir ve tartışmalar da uzamamış olur.Hem ben dışarıdan birisi olarak yazıyorum.Üslubun bu hale gelmesi beni üzdü.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 24 Haz 2012 18:15:26
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
senizkarasah ve DORUK17 öğretmenlerim,turgutkuzan beyle daha önce tartışmış birisi olarak söyleyeyim,üslubu böyledir.
Asla kin tutmaz,sinirlenmiş göründüğüne bakmayın pek kolay da sinirlenmez.
Hatta cevap yazarken karşıdakinin üslubunu da çok önemsemez.
Kendisinin en önemli yönü belki de ayrıntıcı olmasıdır.
Şimdi sıra turgutkuzan beyde.
Tekrar davet edebilir ve tartışmalar da uzamamış olur.
Hem ben dışarıdan birisi olarak yazıyorum.
Üslubun bu hale gelmesi beni üzdü.
Hayırlı günler dilerim.

bekir7133 forumdaşım isabetli tanımlamalarınız için teşekkür ederim.
Bu konu için yazılmış hiç bir mesaj beni sinirlendirmiş değil.
Bu konuda en ufak bir olumsuz duygu ile bir mesaj yazmış değilim.
Sizinde belirttiğiniz gibi mesajı yazanın üslubunu da önemsemem, çoğu zaman mesajı kimin yazmış olduğuna bile dikkat etmem.
Bir çok kişi "ayrıntıcı" olduğumu düşünüyor ve söylüyor.
Mesajlarla ilgili o kadar çok söylenecek/yazılacak şey var ki, bunların çoğunu söylemek / yazmak için zaman ayıramıyorum.
Eğer düşündüğüm her şeyi yazma imkanım olsaydı bu özelliğimi tanımlamak için hangi kelimeyi kullanırdınız çok merak ediyorum. :)

Bu konuya mesaj yazan herkesin yazdıkları beni ziyadesiyle memnun etmektedir.
Yazılanlar sayesinde  Duygu - Düşünce - Davranış Üçgeninin Neresindeyiz? / Neresinde olmalıyız? sorusunun cevabı zihnimde belirmeye başladı.
Fakat zihnimde beliren cevap ile yazılan mesajlar hiç uyuşmuyor.
Ya ben yanlış düşünüyorum, ya da yazılanlarda eksik - hatalı hususlar mevcut.
Eksik - hatalı veya yanlış olan hususu anlamak için mesaj yazan arkadaşlara sorular sormak ihtiyacı hissediyorum.

Sorularım mesaj yazanları savunma yapmaya zorluyorsa bunun doğruyu bulmada bir avantaj olarak değerlendirilmesi gerekmez mi?

Birbirimizi iyi tanımamaktan kaynaklandığını tahmin ettiğim yanlış anlaşılma nedeniyle görüş belirtmekten vaz geçen arkadaşların konu ile ilgili düşüncelerini yazmaları beni memnun eder.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 24 Haz 2012 18:21:10
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
sayın turgutkuzan,sizin tartışmanıza katıldığım için çok pişman oldum.bu kadar mihenk taşı olmanız beni çok rahatsız etti.çok basit bir isim ve ünvan hatasına bu kadar alınganlık yapmanızı doğru bulmadım.nasıl okumam gerektiği konusunda verdiğiniz bilgi için teşekkür ederim.
Hayırlı günler dilerim.

İsim ve ünvan konusunda bir alınganlığım söz konusu değildir.
Bu iki husus ile ilgili düzeltme yapmadığım için daha önce problemler yaşadım.
Bu nedenle düzeltme yapma ihtiyacı hissettim.

Daha önce yaşananlardan elde edilen tecrübeler insanları bazı konularda HASSAS olmaya zorluyor.

Hassasiyetimin olumsuz anlaşılmasından üzüntü duydum.
Saygılarımla...

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 24 Haz 2012 18:37:34
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Çünkü size kısa yoldan sahip olma duyguları yüklenir.
Hayırlı günler dilerim.

Özellikle bu cümle için teşekkür etmek istiyorum.
Konuyla ilgili zihnimde beliren cevap bu cümle ile çok bağlantılı.
Bu cümlenizden şunu anlıyorum :
- Toplum/kişiler/kurumlar bizlere bir duygu yükleyebilirler / aşılayabilirler.
Bu tesbit doğruysa, bu özellik eğitim amaçlı kullanılamaz mı?
Diğer bir deyişle kişilere topluma faydalı olabilecek bir DUYGU yüklenemez mi? aşılanamaz mı?

Söylemek istediğim hususu daha iyi anlatmak için bir örnek vermek istiyorum.

Kurtuluş savaşı olarak isimlendirilen tarihi dönemi hemen herkes biliyordur.
Bu dönemin zaferle sonuçlandığını kabul edersek, zaferin parolasının şu cümle olduğunu söyleyebilir miyiz?
- Ya istiklal, ya ölüm.
Bu parola ile insanlara ÖZGÜR OLMA DUYGUSU aşılanmıştır.
Bu aşı halkın düşünce ve davranışlarını yönlendirmiş, halkı yedi düvele meydana okuyacak duruma getirmiştir.

Günümüzde de benzer şekilde bir DUYGU aşılaması yapılarak topyekün bir düşünce ve davranış değişikliği oluşturulamaz mı?

Çevrimdışı bekir7133

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.785
  • 9.880
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.785
  • 9.880
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2012 18:39:47
  Arkadaşlar davranış açısından burada kucaklaşmayı sağlayamazsak,kardeşliğimizi pekiştiremezsek bizi okuyanlara da bir şey veremeyiz.O halde üslubumuzu yumuşatalım.En başta int. aleminde boş yere saatlerini geçiren yavrularımız için neler yapabiliriz,onu tartışalım.
(Ayrıca yukarıda yazdıklarım için de üzgünüm.Amacım asla tartışmayı büyütmek değil.)
  Ayrıca bu konuda yazan arkadaşların zihin kontrol yöntemlerini okumalarını tavsiye ederim.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 25 Haz 2012 10:56:13
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM…!

İnsanları duygular birleştirir fikirler ayrıştırır.


                 Osmanlının son yıllarına bakarsak emperyalist güçler ülkeyi paylaşmışlar amerikan mandası’mı ? ingiliz mandası’mı derken ,Atatürk bunları kabul etmemiş. Kurtuluşun halkın elinde olduğunu bunun için bir silahlı mücadeleye girilmesi gerektiğini söylemiş ve halkın etrafında toplanmasını sağlamıştır. Kemalist düşünce ile beraber realist, hümanist ve pozitivist düşünceyi  harmanlayarak vatan –millet için bağımsız bir devletin kurulmasını halkımıza kabul ettirmiş devletin rejimini cumhuriyet olarak belirlemiştir.
                O yıllara kısaca bir göz atarsak;
1-Devlet her alanda yeniliğe gitmiş.
2-Sosyal devlet anlayışı benimsenmiş.
3-Üreten bir devlet anlayışı.
4- Ortak kültür
5- Sanayileşme için yatırımlar yapılmış.
6- Ordu- Millet bütünleşmesi.
7- Eğitim – öğretim seferberliği.
8- Laiklik ilkesi
           
               Günümüze gelecek olursak;
1-Sosyal devlet anlayışı terkedilmiş
2-Son 25-30 içinde liberal ekonomiye geçilmiş.kapitalist sistem benimsenmiş.
3-Kültürel erozyon
4- Üreten Devlet anlayışın’dan vazgeçilmiş tüketen bir toplum yapısı özendirilmiştir.
5- 80’li yıllardaki özelleştirme politikalarının  yanlışlığı(taşeron Sistem anlayışı ile iş güvencesinin ortadan kaldırılması
6- Değerlerimizdeki yitirilmişlik
7-Kapitalist sistemin getirdiği üretmeden –tüketme anlayışı büyük AVM lerin kurulması,insanlara eğlence kültürünün empoze edilmesi.
8-Amerikan filmleri ile yeni bir kültür ve yaşam tarzının pompalanması
9- Eğitim ve Öğretimdeki birliğin bozulması
10- Popüler kültür tüketilmesine özendirilmesi
11- Sanatta ve Müzikte yabancılaşma
12- Ortak duygu ve değerlerin unutulması
13-Gelir dağılımındaki adaletsizlik
14-Toplumdaki kutuplaşma ve ayrışmanın olması
   
                    Sonuç olarak; Cumhuriyetin kuruluşunun ilk yıllarında imkanlar yoktu.Ama halkımızda inanç vardı.Bugün ise; imkanlar var ama inanç yok.
                  Aynı duygu ve düşüncelerin oluşabilmesi için bireylerin iyi eğitilip;


Tam anlamıyla kendini gerçekleştirmiş; Ahlaklı dürüst insan yetiştirilmesi gerekir.

 Saygılarımla..

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 25 Haz 2012 11:28:25
arkadaşlar,eleştiri güzel bir olay fakat biz buna hazır mıyız.biz duygularımızla hareket ediyoruz derken bunu vurgulamak istedim.düşünce;geniş düşünme,empati,anlayış,olgunluk gerektirir.davranış daha da genelini içine aiarak;duygu ve düşüncemizi yaşama geçirir.eğer bunlar bizde tam olsaydı bu haldemi olurduk.bakın siyasilere mahalle çocukları gibi küfürleşmekten,duyguları ile davranmaktan başka ne yapıyorlar ki bu kişiler bizim seçtiklerimiz,bizim temsilcilerimiz.düşünce ve davranış boyutunda olsa idik.şu an ülkemiz bu durumda olmazdı.sokaktaki dilencinin bizden daha varlıklı olup olmadığını biliyor muyuz?hayır neden?çünkü duygumuzla hareket edip elimizi cebimize attık:bu davranış duygumuzun sonucu değil mi?arabalarımızın camını silen çocuklara  hep duygu boyutunda davrandık.hangimiz düşünce,mantık ile hareket edip"SİLDİRDİĞİMİZ ARABANIN CAMI DEĞİL,ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİDİR"dedik,demedik çünkü duygumuz daha ağır bastı.

Çevrimdışı gülümseyinnn

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.382
  • 12.029
  • 5.382
  • 12.029
# 25 Haz 2012 17:10:38
Duygu-düşünce-davranış üçgeni...
Bu üçgeni saran bir farklı kavram da kültür...
önce yaşam alanıyla oluşan davranış çeşitleri ve bununla gelişen duygu-düşünceden bahsedelim...
Bir bebek dünyaya gelir kendine kodlanan refleksleri gösterir ve bu dünyanın her yerinde aynıdır. fakat zamanla davranışlarında farklılıklar belirir... hiçbir bebek oturup düşünce geliştirip davranış oluşturmaz. etrafında gelişen davranışları örnek alır. bu davranışlar gerek ailenin kendi kültürel durumu gerek mensubu olduğu ulusun,dinin kültürüyle paraleldir...müslüman bir ülkede yetişen bir çocuktan mum yakıp dilek dilemesini bekleyemezsiniz.çünkü o yaşam alanında öyle bir davranışa rastlamamıştır...
Ya da diğer bir örnek. hiç üşümemiş bir insana üşümeyi hissettiremez,bunumla ilgili fikir  ürettiremezsiniz...
Kızılderili kabilelerin katline bakın. beyaz adamın kendilerine uzattıkları namlulara bir anlam verememeleri nedendir acaba ???
Töre cinayetleri neden bir takım ülkelerde görülür?
Avrupa da ki anaçlıkla bizdeki bir midir ? Oradaki annelerden üstün müyüz ? Hayır ama aynı duyguyu farklı formlarda yaşıyoruz. gördüğümüz gibi...
Neden klinik psikiyatrlar çocukluğumuza iner? O zaman bizde oluşan duygular bize yöneltilen davranışların eseridir...
Davranışlar duygu ve düşüncelerimizi,yaşam alanımız da davranışlarımızı etkiler derken bunu kastediyordum.
Ayrıca bu durumu paradoks olarak nitelendirdim çünkü etkilenen duygu/düşünce başka bir davranış olarak karşımıza çıkar ve o davranış da yeni duygu..vb.üretir..
İcatlara ,keşiflere bakarsak bilinen durumlardan bilinmeyen bir sonuç çıkarıldığını görürüz.
Yoksa kimseye vahyolunmaz...
Umarım kendimi doğru ifade edebilmişimdir...

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 26 Haz 2012 15:38:47
davranış,düşünce ve duygularımızın dönütüdür,biz duygularımızla hareket ettiğimiz için henüz bir yerlere gelemedik.düşünceleri ile hareket edenleri de yok ettik.öyle yapmadık mı?aydımları yok etmek için bilgilileri susturmak için yıllarca ne dalavereler yaptık.hala da öyle değil mi?peki bu durumda düşünce boyutu varmı?

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK