Eğitimhane Sağlık Köşesi

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.835
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.835
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 Oca 2015 07:15:25

Göz Altındaki Mor Halkalar

Gözler altındaki mor halkalar yalnızca yaşlanmanın bir göstergesi olarak algılanmamalıdır. Bu kötü durum her yaştan kişide görülebilir ve kimi hastalıkların belirtisi de olabilir. Bu sebeple, yalnızca estetik olarak kayda değer olmayıp önemle üzerinde durulması icap eden bir ön belirti olarak değerlendirilmelidir.
Göz altındaki mor halkaların meydana gelmesine sebep olan hastalıkların en önemlileri aşağıda başlıklar sıralanmıştır.
SAMAN NEZLESİ
Gözlerde kaşıntıya neden olan hastalıklarda, cildin ovalanması ve kaşınması cildin rengini koyulaştırır. Saman nezlesi olan kişilerde, özellikle polen mevsiminde bu halkalar gözle görülür bir şekilde belirgin bir hal alır.  Kimi besin alerjileri de göz altlarının koyulaşmasına sebep olabilir.
GÜNEŞTE KALMA
Esmer  insanlar dahi yazın güneşte çokça kaldıklarında, gözlerin altındaki deride pigment artışı meydana gelebilir, zira güneş ışınları ciltteki hücrelerde melanin yapılmasını çoğaltır. Melanin de derinin koyu bir renk almasına neden olur.
KALITSAL
Varisli venler gibi, gözler altındaki koyu halkalar da kalıtsal yani genetik bir durumdur. Gözler altındaki deri çok incedir ve deri altındaki geniş damarlardan kan akarken deriye mavimsi bir renk verir. Deri ne kadar saydam ve açıksa bu halkalar da o kadar belirgin bir görünüm alır.
İLAÇLAR
Damarları genişletme özelliği olan bütün ilaçlar gözler altında mor halkalara neden olabilir. Gözler altındaki deri ince ve narin olduğundan, damarların genişlemesi ve kan akımındaki artış deriye koyuluk verir.
BESLENME
Beslenme bozukluklarında da gözler altında morarmalar oluşabilir.
YORGUNLUK VE UYKUSUZLUK
Uykusuzluk ve aşırı yorgunluk derinin solmasına, bu da derinin hemen altındaki damarların daha belirgin olarak görülmelerine, yani mor halkalara yol açar.
GEBELİK VE ADET DÖNEMİ
Gebelik sırasında ve adet dönemlerinde de deri daha solgundur. Böylece deri altında seyreden damarlar daha belirgin olarak görülür, deri koyulaşır.

Çevrimdışı kraker888

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.245
  • 19.459
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.245
  • 19.459
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 Oca 2015 08:54:35
Eczane gibi meyve: Ayva
Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, havaların soğuk gitmesi sebebiyle grip ve nezle olanların ayva yemesinin büyük yararları olduğunu belirterek, “Grip ve nezle olanlar bol bol ayva yemelidir” dedi.
Meyvesinde pektin, tanen, şeker, organik asit, A ve C vitamini ve mineral tuzlardan bol miktarda bulunduğunu, tohumlarında ise yüzde 14-18 oranında tutkal maddeler, yüzde 16-20 oranında yağ, tanen, renkli maddeler ve yüksek oranda protein, az miktarda amygdalin ve emülsin olduğunu belirten Prof. Dr. Karadeniz, ayvanın kalp, akciğer, boğaz, mide, böbrek, göz, bağırsak, ağız rahatsızlıkları ve adet kanamalarına oldukça faydalı olduğunu dile getirdi.

Prof.Dr. Karadeniz, ayvanın yararlarını şöyle açıkladı: "Meyvelerinden hazırlanan şurup ve kompostolar çocuk ishallerine karşı çok etkilidir. Ayva meyveleri kalbe kuvvet verir ve rahatlatır. Kalpteki sıkıntıyı, çarpıntıyı ve ağız kokusunu giderir. Harareti ve ishali keser. Hazımsızlığı giderir, mideyi ve bağırsağı kuvvetlendirir, ince bağırsak iltihabını giderir. Vücudun gelişmesine yardım eder. Ayva damar sertliğine, karaciğer tembelliğine iyi gelir, tansiyonu düşürür, safrayı düzene sokar. Yapraklarının çayı kalp ağrılarına iyi gelmekte, sakinleştirici özelliği bulunmaktadır. Meyvesinden yapılan reçel, sindirim sistemi rahatsızlıklarında tedavi edici olarak görev üstlenmekte, cinsel arzuyu kuvvetlendirmektedir.

Tereyağında pişirilen ayva; nefes yolu hastalıklarına, müzmin öksürüğe, bronşite ve tüberküloz hastalığına iyi gelmektedir. Ayva çiçeği bal ile macun yapılıp yutulursa, baş ağrısını keser. Ayva çiçeği kaynatılıp içilirse, kalp çarpıntısını keser, kalbi kuvvetlendirir, annenin sütünü artırır. Ayva kokusu kalp ve dimağı kuvvetlendirir. Ayva hoşafı yaşlıların ayaklarının tutukluk yapmasını giderir. Ayva varise karşı iyidir, yorgunluğu, bitkinliği giderir."
Ayva hoşafının ağız yaralarına, akciğer veremine iyi geldiğini, gece uyurken ağızdan salya gelmesini önlediğini de belirten Prof.Dr. Karadeniz, şu bilgileri verdi: "Yaprağı kaynatılıp içilirse ishali keser. Ayva yaprağı kaynatılır, suyu ile gargara yapılıp, pişmiş yaprakları ile de lapa yapılıp boğaza konursa boğaz ağrısını ve şişliğini giderir. Burun kanamasını önlemek için buruna ayva suyu çekilmelidir. Ayva suyu aşırı adet kanamasını önler, bağırsak kanamalarını keser, dizanteriye karşı çok faydalıdır.

Doğumu kolaylaştırmak için ayva suyu ve ayva çekirdeği kaynatılıp içilmelidir. Ayva kabuğu veya ayva çekirdeği kaynatılıp içilirse, idrar yolu iltihaplarına iyi gelir. Ayva suyu iştah açar, böbrek ve sidik torbası iltihaplarını iyileştirir. Grip ve nezle olanlar bol bol yemelidirler. Ayva suyu vücudu terletmek için çok etkilidir. Ayva böbrek zafiyetine, karaciğer zafiyetine, mide bulantısına, deniz tutmasına, mide gevşemesi ve mide düşmesine, midenin kuvvetlenmesine çok faydalıdır. Pişirilmiş ayva mide zafiyetine iyi gelir. Ayva suyu vesveseye ve mide ülserine iyi gelmekte, dimağı kuvvetlendirmektedir. Göz beyazı, göz kapak ve kirpiklerinin iltihaplanmasında ayva yaprağı kaynatılıp soğutulduktan sonra gözler günde birkaç kez yıkanır. Ayva meyvesi üzerindeki tüyler kanayan yere konursa kanamayı durdurur. Beyaz akıntıya karşı ayva yaprağı kaynatılıp aç karnına içilmeli ve haricen yıkanılmalıdır. Ağız içi yaraları ve boğaz iltihapları için kurutulmuş ayvanın suda bekletilmesi ile elde edilen şurup gargara olarak kullanılırsa şifalı gelir."

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.483
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.483
  • Müdür Yardımcısı
# 03 Oca 2015 10:56:14
huzursuz bacak sendromu hakkında bilgisi olan var mı?

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.835
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.835
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 Oca 2015 12:11:02
Huzursuz Bacak Sendromu Nedir?

Huzursuz bacak sendromunu toplumda çok yaygın görülmesi, hastalık olduğunun bilinmemesi ve yıllarca insanların bu hastalıkla tedavi edilmeden yaşaması nedeniyle en az bilinen en sık görülen hastalıklardan biridir diye tanımlayabiliriz.
Huzursuz bacak sendromu özellikle istirahat döneminde ortaya çıkan bacaklarda uyuşma, yanma, iğnelenme, karıncalanma, ağrı ve şiddetli hareket ettirme isteği gibi yakınmalarla kendini gösteren bir nörolojik hastalıktır. Yakınmalar genellikle akşam saatlerinde ve bacaklarda ortaya çıkarken, ilerleyen durumlarda gün içinde de uzun süreli oturma ve istirahat dönemlerinde ortaya çıkabilir. En önemli özelliklerden birisi yakınmaların hareketle azalmasıdır. Genellikle her iki bacağı etkilemekle birlikte az oranda ki hastalarda tek taraflı olabileceği akılda tutulmalıdır. Nadiren kollara, ellere ve vücudun diğer bölgelerine yayılabilir.
Bulguların sıklıkla akşam ve gece saatlerinde ortaya çıkması, bu hastalarda ciddi uyku bozukluklarına neden olmaktadır. Ayrıca huzursuz bacak sendromu olan hastaların %80’ine yakın bir bölümünde uyku sırasında belirli aralıklarla bacaklarda ortaya çıkan ve Periyodik Bacak Hareketleri (PBH) adını verdiğimiz istemsiz hareketler vardır. Bunlar da uykuyu etkileyen bir başka nedendir. Bazı hastalarda huzursuz bacak sendromu olmaksızın sadece PBH’leri ortaya çıkabilir.
Huzursuz bacak sendromu genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan bir hastalık olmakla birlikte tüm yaşlarda da görülebilir. Kadınlarda erkeklere göre yaklaşık iki kat daha fazla görülmektedir.
Huzursuz Bacak Sendromu Görülme Sıklığı Nedir?
Değişik toplumlarda yapılan çalışmalarda huzursuz bacak sendromu görülme sıklığı %1-15 arasında değişmektedir. Ülkemizde yapılan çalışmaların sonuçlarına göre toplumumuzda ortalama görülme sıklığının %3-5 arasında olduğunu söyleyebiliriz. Bu oldukça yüksek bir orandır. Çok iyi bilinmediği ve tanısı konulmadığı için birçok hasta huzursuz bacak sendromu ile yaşamaktadır.
Huzursuz Bacak Sendromu Tanısı Nasıl Konulur?
Huzursuz bacak sendromu tanısı konulması için bu hastalığa özel herhangi bir test bulunmamaktadır. Bu nedenle aşağıda belirtilen kriterlerin dikkatle sorgulanması gereklidir.
Bacaklarda anormal duyularla birlikte şiddetli hareket ettirme isteği olması
Bulguların oturma ve yatma gibi istirahat durumlarında ortaya çıkması
Hareket ettirmekle bulguların tamamen ya da kısmen düzelmesi
Bulguların,  genellikle akşam saatlerinde ya da gece kötüleşmesi gibi belirli bir özelliği olması
Bu asıl tanı koydurucu özellikler dışında hastaların bazı kan tetkikleri ve polisomnografik (tüm gece uyku çalışması) incelemeleri ayrıcı tanıda yapılmaktadır.
Huzursuz Bacak Sendromu’ nun Nedenleri Nelerdir?
Hastaların büyük bir kısmında huzursuz bacak sendromu nedeni tam olarak bulunamaz. Nedeni bilinmeyen bu tip hastalara Primer  Huzursuz Bacak Sendromu  adı verilmektedir. Ancak bu hastaların ailelerinde benzer hastalar olup olmadığı araştırılmalıdır. Özellikle erken yaşta (40 yaşından önce)  başlayan kişilerde genetik geçiş daha yüksek orandadır. Nedeni saptanamayan huzursuz bacak sendromu hastaların yaklaşık yarısında genetik geçiş olabilmektedir.
Bugün en çok kabul edilen görüşe göre huzursuz bacak sendromu beyinde dopamin isimli maddenin bazı özel bölgelerde azalması sonucu gelişmektedir.
Huzursuz Bacak Snedromu’ na neden olabilecek durumlar şunlardır:
Demir eksikliği (en önemli göstergesi ferritin düşüklüğü)
İleri evre böbrek yetmezliği (üremi)
Şeker hastalığı
Parkinson hastalığı
Sinirlerin değişik nedenlerle etkilenmesi (polinöropati)
Romatoid artrit
Hamilelik
Bunların dışında bazı bulantı, depresyon ve psikoz ilaçları ile bazı sara (fenitoin içerenler), soğuk algınlığı (antihistaminik içerenler), tansiyon ilaçları (nifedipin içerenler) huzursuz bacak sendromu bulgularını kötüleştirebilirler. Bu nedenle huzursuz bacak sendromu olan hastalar bu grup ilaçları doktoruna danışmadan kullanmamalıdır.
Ayrıca kafein, alkol ve sigaranın yine huzursuz bacak sendromu bulgularını kötüleştirebileceği unutulmamalıdır.
Huzursuz Bacak Sendromu Tedavisi Var mıdır, Nasıl Yapılır?
Huzursuz bacak sendromu tedavi edilebilir.  İlaç tedavisine başlamadan önce yapılabilecek bazı rahatlatıcı hareketler ve önlemler vardır. Bunlara hastaların dikkat etmesi oldukça önemlidir.
İlk yapılması gereken hastanın bazı basit önlemleri alması ve yatak odası düzenlemeleri.
Huzursuz bacak sendromu bulgularını kötüleştirebileceğini bildiğimiz alkol, sigara, kafein (çikolata, kafein içeren çay ve kahve gibi) maddelerden uzak durulması, özellikle akşam saatlerinde yatmadan önce bunlara dikkat edilmesi
Huzursuz bacak sendromu bulgularını artırabilecek ilaçları doktoruna danışmadan almaması
Eğer başka bir nedene bağlı ortaya çıkmış ise önce bu nedenin tedavi edilmesi gereklidir.
İlaç tedavisi planlanan hastalarda kullanılabilecek ilaçlar:
Dopaminerjik (dopamin seviyesini artıran) ilaçlar: Bu ilaçlar genellikle Parkinson hastalığı tedavisinde kullanılmaktadır. Ancak ikisinin çok farklı hastalıklar olduğu unutulmamalıdır. Bunlar genel olarak dopamin agonistleri ve levodopa’dır. Dopaminerjik ilaçları tercih ederken özellikle uzun etkili olanların tercih edilmesi önemlidir.
Bunların dışında benzodiazepinler, gabapentin ve karbamazepin gibi sara ilaçları, opioid ve narkotik grubu bazı ilaçlar da sonraki seçenekler içinde yer almaktadır.
 

Çevrimdışı sınıf_felsefe

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.322
  • 1.712
  • Lise Branş Öğrt.
  • 2.322
  • 1.712
  • Lise Branş Öğrt.
# 03 Oca 2015 12:16:18
hocam sen bi de onu yerken bana sor,boğazımda nasıl kalıyor bir bilseniz,öbür tarafa kaç kez gidip geliyorum valla,sırtıma vurdura vurdura her yerde yumruk izleri avuç içi izleri var..
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Eczane gibi meyve: Ayva
Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, havaların soğuk gitmesi sebebiyle grip ve nezle olanların ayva yemesinin büyük yararları olduğunu belirterek, “Grip ve nezle olanlar bol bol ayva yemelidir” dedi.
Meyvesinde pektin, tanen, şeker, organik asit, A ve C vitamini ve mineral tuzlardan bol miktarda bulunduğunu, tohumlarında ise yüzde 14-18 oranında tutkal maddeler, yüzde 16-20 oranında yağ, tanen, renkli maddeler ve yüksek oranda protein, az miktarda amygdalin ve emülsin olduğunu belirten Prof. Dr. Karadeniz, ayvanın kalp, akciğer, boğaz, mide, böbrek, göz, bağırsak, ağız rahatsızlıkları ve adet kanamalarına oldukça faydalı olduğunu dile getirdi.

Prof.Dr. Karadeniz, ayvanın yararlarını şöyle açıkladı: "Meyvelerinden hazırlanan şurup ve kompostolar çocuk ishallerine karşı çok etkilidir. Ayva meyveleri kalbe kuvvet verir ve rahatlatır. Kalpteki sıkıntıyı, çarpıntıyı ve ağız kokusunu giderir. Harareti ve ishali keser. Hazımsızlığı giderir, mideyi ve bağırsağı kuvvetlendirir, ince bağırsak iltihabını giderir. Vücudun gelişmesine yardım eder. Ayva damar sertliğine, karaciğer tembelliğine iyi gelir, tansiyonu düşürür, safrayı düzene sokar. Yapraklarının çayı kalp ağrılarına iyi gelmekte, sakinleştirici özelliği bulunmaktadır. Meyvesinden yapılan reçel, sindirim sistemi rahatsızlıklarında tedavi edici olarak görev üstlenmekte, cinsel arzuyu kuvvetlendirmektedir.

Tereyağında pişirilen ayva; nefes yolu hastalıklarına, müzmin öksürüğe, bronşite ve tüberküloz hastalığına iyi gelmektedir. Ayva çiçeği bal ile macun yapılıp yutulursa, baş ağrısını keser. Ayva çiçeği kaynatılıp içilirse, kalp çarpıntısını keser, kalbi kuvvetlendirir, annenin sütünü artırır. Ayva kokusu kalp ve dimağı kuvvetlendirir. Ayva hoşafı yaşlıların ayaklarının tutukluk yapmasını giderir. Ayva varise karşı iyidir, yorgunluğu, bitkinliği giderir." Ayva hoşafının ağız yaralarına, akciğer veremine iyi geldiğini, gece uyurken ağızdan salya gelmesini önlediğini de belirten Prof.Dr. Karadeniz, şu bilgileri verdi: "Yaprağı kaynatılıp içilirse ishali keser. Ayva yaprağı kaynatılır, suyu ile gargara yapılıp, pişmiş yaprakları ile de lapa yapılıp boğaza konursa boğaz ağrısını ve şişliğini giderir. Burun kanamasını önlemek için buruna ayva suyu çekilmelidir. Ayva suyu aşırı adet kanamasını önler, bağırsak kanamalarını keser, dizanteriye karşı çok faydalıdır.

Doğumu kolaylaştırmak için ayva suyu ve ayva çekirdeği kaynatılıp içilmelidir. Ayva kabuğu veya ayva çekirdeği kaynatılıp içilirse, idrar yolu iltihaplarına iyi gelir. Ayva suyu iştah açar, böbrek ve sidik torbası iltihaplarını iyileştirir. Grip ve nezle olanlar bol bol yemelidirler. Ayva suyu vücudu terletmek için çok etkilidir. Ayva böbrek zafiyetine, karaciğer zafiyetine, mide bulantısına, deniz tutmasına, mide gevşemesi ve mide düşmesine, midenin kuvvetlenmesine çok faydalıdır. Pişirilmiş ayva mide zafiyetine iyi gelir. Ayva suyu vesveseye ve mide ülserine iyi gelmekte, dimağı kuvvetlendirmektedir. Göz beyazı, göz kapak ve kirpiklerinin iltihaplanmasında ayva yaprağı kaynatılıp soğutulduktan sonra gözler günde birkaç kez yıkanır. Ayva meyvesi üzerindeki tüyler kanayan yere konursa kanamayı durdurur. Beyaz akıntıya karşı ayva yaprağı kaynatılıp aç karnına içilmeli ve haricen yıkanılmalıdır. Ağız içi yaraları ve boğaz iltihapları için kurutulmuş ayvanın suda bekletilmesi ile elde edilen şurup gargara olarak kullanılırsa şifalı gelir."

Çevrimdışı kurthan

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.702
  • 73.156
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.702
  • 73.156
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 03 Oca 2015 12:35:26
 
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
hocam sen bi de onu yerken bana sor,boğazımda nasıl kalıyor bir bilseniz,öbür tarafa kaç kez gidip geliyorum valla,sırtıma vurdura vurdura her yerde yumruk izleri avuç içi izleri var..
:D :D :D
Aynı durum bende de oluyor hocam.Bir sürahi su yanımızda olması lazım.

Çevrimdışı kraker888

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.245
  • 19.459
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.245
  • 19.459
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 Oca 2015 16:18:11
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
hocam sen bi de onu yerken bana sor,boğazımda nasıl kalıyor bir bilseniz,öbür tarafa kaç kez gidip geliyorum valla,sırtıma vurdura vurdura her yerde yumruk izleri avuç içi izleri var..
ince dilimler halinde afiyetle yiyin hocam :-)

Çevrimdışı sınıf_felsefe

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.322
  • 1.712
  • Lise Branş Öğrt.
  • 2.322
  • 1.712
  • Lise Branş Öğrt.
# 03 Oca 2015 16:48:45
Teşekkürler arkadaşlar bundan sonra ince dilimler ve sürahiyi yanımdan eksik etmicem

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 03 Oca 2015 17:04:17
Gözlere İyi Gelen Gıdalar
Sadece görüşü korumak için değil göz kuruluğunu gidermek için de bazı gıdalardan yardım alabilirsiniz.
Aşağıdaki listede yer alan gıdalar genel olarak göze iyi geldiği bilinen beta-karoten, C ve E vitaminleri bakımından zengin gıdalardır.
Beta Karoten Kaynakları: Havuç ve havuç suyu, tatlı patates, kabak, portakal ve portakal suyu, kavun, mango, kayısı, lahana, ıspanak, kırmızı dolmalık biber, Brüksel lahanası ve balık yağı..

Çevrimdışı kraker888

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.245
  • 19.459
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.245
  • 19.459
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Oca 2015 06:48:50
Sivilceler Hastalık Habercisi Olabilir

Birçok hastalığın nedenini oluşturan fazla şeker tüketimi vücudun aynası olan derinin de dengesini bozuyor. Vücut derisinin iç organlarda yaşanan birçok hastalığı bize önceden gösterdiğini belirten Türkiye Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Dr. Metin Oğuz, “Son yıllarda çokça artan ve yanlış beslenme sonucu oluşan atıştırma kültürü ve özellikle şekerli gıdalar, içecekler bazı hastalıkların daha sık görülmesine neden olmaya başladı. Bunu artık kesin olarak biliyoruz ki şekerli gıdalar insilün üzerinden cildi bozuyor. Özellikle şekerli gıdaların sık bir şekilde tüketilmesi yani şekerli gıdalar ve şekerli içecekler özellikle glikoz içeriyorsa bütün vücudu bozduğu gibi cildi de bozuyor. Hatta vücutta fazla şeker olduğu ilk ciltten anlaşılıyor” dedi.

“EL VE YÜZDEN TESPİT EDİLİYOR”

Kişinin eline ve yüzüne bakarak ne kadar şeker tükettiğini tespit edebileceklerini ifade eden Uzm. Dr. Metin Oğuz, “Gençlerde şu an çok sık görülen kıllanma şikayeti, sivilcelerde artma, inatçı sivilcelerin oluşması, adet düzensizlikleri, yumurtalık kistlerinin en önemli nedeni sık sık şekerli atıştırmalıklar tüketilmesidir. Şekerli gıdalarda kullanılan glikoz bunu daha da çok tetiklemektedir. Eskiye oranla yetişkin sivilcesi ergenlik döneminde bir tane dahi sivilce çıkarmayan kişilerde görülebiliyor. Kişiler 30 yaşından sonra dahi sivilce sorunu yaşayabiliyorlar” diye konuştu.

VÜCUDUN HANGİ BÖLGELERİNDE GÖRÜLÜYOR?

Kıllanmaların yüzde ve vücutta görülebildiğini belirten Uzm. Dr. Oğuz, “Şeker, glikoz ve insilün üzerinden diğer hormonları bozuyor. Yani bu gıdalar hormon dengesini bozuyor. Hormonların vücuttaki etkisini bozulduğunda genç kızlarda sivilcelenme ve kıllanmaya görülüyor. Hatta bu etkilerin çoğu zaman hepsini aynı anda görüyoruz. HAIR-AN Sendromu (Hiperandrojenizm-İnsülin Rezistansı-Akantozis Nigrikans) benim kişinin ellerine ve yüzüne ilk baktığımda şeker tükettiğini anladığım şey budur. Vücudun kıvrım yerlerinde, uç yerlerinde, göz ve ağız etrafında, boyunda, koltuk altında, kasıklarda koyu kadifemsi bir doku oluşuyor. Koyu bir renk gözüküyor. Çok hafif vakalarda dermatologlar tespiti deriden yapıyor. Şekerin sık bir şekilde tüketilmesinin vücuttaki en büyük etkisi budur” ifadelerini kullandı.

KARBONHİDRATLARDAN UZAK DURUN!

Günümüzde ergen sivilcelerinin dahi inatçı olduğunun altını çizen Oğuz, “Şu anda ergen sivilceleri daha inatçı, tedaviye de daha az cevap veriyor. Hatta tekrarlama eğilimi gösteriyor. Bunun dışında eskiden gördüğümüzden daha fazla yetişkin sivilcesi görüyoruz. 25-30 yaşındaki kadınların şekere bağlı yumurtalıklar üzerinden hormonları bozulduğu hormon dengesini bozularak sivilce ve kıl gelişmesine neden oluyor” dedi. Antidiyabetikler tedaviye başladıkları söylen Oğuz, hastaların öncelikle karbonhidratlardan uzak bir hayat seçmesi gerektiğini vurguladı. Oğuz, “Aşırı insilün yüksekliğini tespit ettiğimizde diyabet doktorları gibi biz de antidiyabetikler öneriyoruz. Belli bir tahlil yapılıyor ancak kişinin dış görünüşünden bunu daha iyi anlıyoruz. Kan değerleri bozulmadan daha kanda herhangi bir insilün yüksekliği olmadan bu belirtiler ilk önce ciltte görünüyor. Bunları tespit ettiğimiz zaman en azından ilaç tedavisi yapabiliyoruz. Üstüne bir de kilo varsa mutlaka bir ilaç tedavisi uyguluyoruz. Bu ilaçlar kilo vermeye de yardımcı oluyor. Ben daha çok karbonhidrat kısıtlamasını öneriyorum. Karbonhidratları azaltmayı ve bunun yanı sıra şekerli atıştırmalıklardan uzak durmayı hastalarıma tavsiye ediyorum” diye konuştu.

“CİLT BAKIMI SANILDIĞI KADAR ÖNEM TAŞIMIYOR”

Sivilce tedavisinde cilt bakımının sanıldığı kadar önemli olmadığını vurgulayan Oğuz, sivilcelerin içeriden gelen yağdan kaynaklandığını ve tedavinin sağlıklı beslenmeden geçtiğini belirtti. Süt ürünlerine de dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Oğuz, “Sivilce problemlerinde süt ürünlerinden de şüphelenebiliyoruz. Özellikle sanayi süt üretimi, hormonlu sütleri tüketmek de cilde zarar veriyor. Biz tüm önlemlere rağmen kişide herhangi bir düzelme görmezsek inek sütünü ve süt ürünlerini yasaklıyoruz” dedi.

(İHA)


Çevrimdışı kraker888

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.245
  • 19.459
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.245
  • 19.459
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 Oca 2015 23:12:52
    Soğuklara karşı bunları tüketin!

Uzmanlar yemeklere eklenen soğan ve sarmısak miktarının artırılmasını, kırmızı pancarın ve pazının sofradan eksik edilmemesini önerdi.

Beslenme Uzmanı Çiğdem Çetinkaya, dondurucu soğuklarda vücut direncini artırmak ve üşümemek için soğan, pazı, pancar ve havuç tüketilmesi gerektiğini söyledi.

Çetinkaya, antioksidan vitaminler içeren sebze ve meyvelerin A, E ve C vitamini ile omega 3, omega 5 ve selenyum içeren besinlerin alınmasını önererek şunları kaydetti: "Portakal, nar, mandalina, kivi C vitamini yüksek meyveler olduğu için her gün mutlaka yenmeli. Salataya havuç rendelenmeli ve limonlu tüketilmeli. Antioksidan etkisi nedeniyle soğan ve sarmısağın yemeklerdeki miktarı artırılmalı.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.835
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.835
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 Oca 2015 08:08:39

Çayı sakın çok sıcak içmeyin

Toplumumuz için çay içmek özel bir keyiftir. Yalnız çay içerken de dikkatli olmak gerekiyor.
Çayı çok sıcak içmemeye özen göstermelisiniz. Aksi takdirde yemek borusu kanserine yakalanma riski artmaktadır.
Yemek borusu kanseri geç kalındığında ölümcül olabiliyor.
Uzmanlar, sıcak içecekleri tüketirken soğumasını beklemek gerektiği uyarısında bulunuyorlar.
Yemek borusu kanserlerine sıcak sıvı tüketimi ile birlikte sigara kullanımı, fazla alkol tüketimi, nitrit, nitrat, uyuşturucu kullanımı ve salamura gıdalardaki mantar toksinlerin de neden olabileceği ifade ediliyor.
cay-kahveAyrıca çevresel faktörler, diğer kanser türlerinde olduğu gibi yemek borusu kanserlerinde de önemli etkendir.
Sigara, alkol ve çok sıcak sıvı tüketimi öncelikli etkiye sahip olabileceğinden fazla tüketiminde dikkatli olunması gerektiği belirtiliyor.
Sıcak sıvı tüketimi sıklığını en aza indirmek gerekiyor.
Üstelik çok sıcak sıvı tüketimi yemek borusu kanser riskini 8 kat artırdığına dikkat çekiliyor.
Çay tüketimi fazla olduğundan dolayı özellikle çayı çok sıcak içmemeli soğumasını beklemeli.
Bu sayede kanser riskinde ciddi oranlarda azlama görülebileceği ifade ediliyor.

Çevrimdışı kraker888

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.245
  • 19.459
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.245
  • 19.459
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 Oca 2015 14:47:06
Kar yağışı panik atağa yol açabilir
Ani başlayan kar yağışı ısınma, barınma, trafik kazaları ve yollarda mahsur kalma gibi problemler dışında bazı hastalıkları da tetikliyor.

Kış ayları özellikle panik atak hastalığı olan ve mevsimsel depresyon yaşayan kişilerde paniğe yol açabiliyor. Central Hospital'dan Uzman Psikolog Aycan Bulut, soğuk ve karlı havanın panik atak ve mevsimsel depresyon yaşayan kişilerde yarattığı etkileri anlatıyor.

Ani kar yağışı her türlü ulaşım, yaralanma, kaza ve beslenme sorunu gibi pek çok sosyo-ekonomik problemler haricinde bazı beklenmeyen olayları da beraberinde getirebiliyor. Özellikle panik atak hastalığı olan ve mevsimsel depresyon yaşayan kişilerde paniğe ve tedirginliğe yol açabiliyor. Bu durum genellikle kış aylarında güneş ışığının azalarak, kişinin uyku ve hormonları düzenleyen biyolojik saatini bozmasıyla ortaya çıkıyor. Güneş ışığının azalması sonucu beyindeki kimyasal maddelerin düzeni bozulduğundan depresif duygular yaşanabiliyor.
SOĞUK VE KARLI HAVA SADECE PSİKOLOJİK SORUNLAR YARATMAZ

Soğuk ve karlı havanın kişilerde yarattığı psikolojik etkileri dışında; solunum yolu hastalıkları, romatizmal hastalıklar, kalp, yaşlılık, mevsimsel hastalıklar, karda ve buzda yürürken düşmelere bağlı oluşan kırıklar, kafa travmaları gibi beklenmeyen sorunlar da görülebiliyor.
AİLEDE DEPRESYON HİKAYESİ VARSA, MEVSİMSEL DEPRESYON İHTİMALİ YÜKSEK

Ailesinde depresyon hikayesi bulunan kişilerde mevsimsel depresyon görülebilir. Bu kişilerin genetik yatkınlık sebebiyle depresyona yakalanma ihtimali yüksektir. Bunların yanı sıra hastanın biyolojik yapısı, beyin kimyası, çevresel faktörler ve deneyimlerine bağlı olarak, diğer depresif hastalıklarda olduğu gibi mevsimsel depresyona daha çabuk yakalanırlar.
MEVSİMSEL DEPRESYON VE PANİK ATAK İŞ HAYATINI DA ETKİLİYOR

Mevsimsel depresyon kişinin sosyal hayatını etkilediği gibi iş yaşamında da önemli sorunlara yol açabilir. Bu durum panik atak hastaları için de geçerlidir. Panik atağı olan ve mevsimsel depresyon yaşayan kişilerin enerji ve motivasyon seviyesinde azalma olacağından, iş gücü kaybı da yaşanabilir. Mevsimsel depresyon yaşayan hastalarda sadece bireysel iş gücü kaybı olmaz, çalışma arkadaşlarıyla olan sosyal iletişimlerinde de kopukluk olur. Hasta depresif bir halde olduğu için halsizlik, çöküntü, mutsuzluk, isteksizlik ve ilgisizlik gibi şikayetleri de artış gösterir. Panik atak hastaları ise kendilerini sürekli tedirgin ve güvensiz hissedeceğinden, sosyal ve iş hayatlarına konsantre olamazlar. Bulundukları mekanın kendileri için tehdit oluşturacağını düşünür, gergin ve huzursuz davranış sergilerler. Hatta ileri seviyelerde dışarı çıkmak dahi istemezler. Bu hastaların günlük yaşamlarında kendilerine soluklanabilecekleri bir alan yaratmaları fayda sağlayabilir. Özellikle çalışma ortamlarında gerekli ışık ihtiyacını karşılar ve ortamın ısı ayarını kontrol altında tutarlarsa kendilerini daha güvende ve zinde hissederek panik atak ve mevsimsel depresyonun önüne geçebilirler.
ANİ KAR YAĞIŞI, PANİK ATAĞA YOL AÇABİLİR

Tüm bu rahatsızlıkların dışında kar paniğine bağlı olarak panik atak gelişmesi de yaşanabilir. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda kış aylarında panik atak hastalığı olan kişilerin uzun süre evlerinden dışarı çıkmadıkları görülüyor. Bu durumu oluşturan nedenler araştırıldığında hastaların ev dışına çıktıklarında başlarına bir felaket gelmesinden korktukları gözlemleniyor.
PANİK ATAK HASTALARI KARLI GÜNLERDE EVLERİNE KAPANIR

Psikolojik açıdan ele alındığında "dayanıksızlık şeması" olarak adlandırılan bu hastalar, kişisel güvenlikleri ya da sevdiklerinin güvenliği konusunda aşırıya kaçan bir endişe taşırlar. Bu hastalar her an başlarına bir tehlike gelebileceğini düşünerek, panik hallerini arttıracak her türlü aktiviteden kendilerini uzak tutarlar. Soğuk ve karlı kış günlerinde evlerine kapanır ve dışarıdaki sözde tehlikelerden kendilerini korumuş olduklarını zannederler.
ÇOCUKLUK DÖNEMİ PANİK ATAKTA BÜYÜK ETKEN

Çocukluk döneminde yaşanan birtakım olumsuzluklar da panik atağın başlamasında büyük rol oynar. Dayanıksızlık şeması adı verilen bu hastalıkta dört çeşit korku tipi vardır.

• Sağlık ve hastalık korkusu
• Tehlike ile karşılaşma korkusu
• Parasız kalma korkusu
• Kontrolü kaybetme korkusu

Panik atak yaşayan hastalarda bu belirtilerin bir kaçı ya da hepsi görülebilir. Panik atak hastalığının iyileşme süreci zordur ancak tedavisi mümkündür. Panik atak hastası kendi başına mevcut korkularını yenemiyor ise, profesyonel destek alarak bir terapiste başvurmalıdır.

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 06 Oca 2015 15:12:32
Zencefil Çayı

Taze veya kuru zencefil ile hazırlayabileceğiniz, hoş kokulu bir çay olan zencefil çayı, göğüs tıkanıklığını açmak ve grip ile bağlantılı nazal konjesyonu hafifletmek için idealdir. Ayrıca zencefil içinde bulunan bileşenler, vücudunuzun viral hücrelere karşı direncini arttırarak grip ve soğuk algınlığından kurtulma sürecini hızlandırabilir. Kuru zencefil yerine taze dilimlenmiş zencefil kullanırsanız çayınız daha etkili olacaktır. Hazırladığınız çaya bir kaç damla limon eklemek vücudunuza hastalık sırasında ihtiyaç duyduğu C vitamini takviyesini sağlar. Fazla zencefil çayının mide ekşimesine neden olabileceğini unutmayın..

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.835
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.835
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 07 Oca 2015 07:00:14

Panik atak beliritleri ve tedavisi

Panik atak
Panik atak birden bire meydana gelen aşırı korku ve de endişe nöbeti olarak tanımlanabilir. Bu nöbetler yoğun olarak başlar 10 ila 30 dakika arasında sürebilir ve de ardından azar, azar yoğunluğu azalır. Nöbet sırasında insan kötü bir şey olacakmış ya da ölecekmiş gibi hisseder. Kendini kurtaracak birini ya da sağlık kurumunu aramaya başlar. Genel olarak ta sağlık kuruluşuna giderek kendisini psikolojik olarak rahatlatır.

Panik atağın belirtileri
1.   Çarpıntı, kalp atışlarını duyma ve ya kalbin hızlı atması
2.   Terlemek
3.   Titremek ve ya sarsılmak
4.   Suluk almada zorlanma ve ya boğuluyormuş gibi olmak
5.   Nefessiz kalmak, boğuluyor gibi hissetmek
6.   Göğüste ağrı ve ya sıkıntı hissetme
7.   Mide bulantısı ve ya karında ağrı
8.   Başın dönmesi, sersemlik hissetme, düşecek ve ya bayılacak gibi olmak
9.   Gerçek dışı duygular ( derelizasyon) ve ya benliğinden ayrılma (deparsonalizasyon)
10.   Kontrol kaybı ve ya çıldırma korkusu
11.   Ölümden korkma
12.    Uyuşmalar ve ya karıncalanma
13.   Üşümek, ürpermek ve ya ateş basması
Panik atağın tedavisi
Panik atak tüm dünya da yaşanan bir rahatsızlıktır. Tedavisi için en etkili olan yol ilaç ve psikoterapidir. Kısa süreli ani tedavileri mümkün değildir. Bu sebepten tedavi uzun süreli de olsa sonuna kadar devam edilmesi gereklidir.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK