KSK ÜÇLEMESİ
(Karaciğer, Safra Kesesi ve Koledok Kanalı Kardeşliği)
ANDIÇ
Hiç bir organınızın farkına varmadan yaşamınızı sürdürmenizi dilerim...
GİRİŞ / GEREKÇE
Bir süre önce, 45 yıllık bir dostumun geçirdiği sağlık sorunları üzerine, dilimin döndüğünce ve klavye elverdiğince sizlerle paylaşmak istedim bu karaladıklarımı…
Ne ki, bu tür paylaşımlar; ne yazık ki, yaşamsal bir olumsuzluğun dokunuşu bir yakınımızı, bir yanı başımızdakini, bir can’ı incitmeden, çaresiz bırakmadan gündeme gelemiyor…
Karaciğerden Safra kesesine, oradan da Koledok kanalına uzanan (Kısaca; K-S-K Yolu) safranın akışaşağı doğrultudaki serüvenini aktarmaya çalışacağım. Tıp insanı olmamanın verdiği cesaretle, aynı kanaldan geçmiş ve benzer eziyetleri çekmiş biri olarak dikkate almanızı önerdiğim bu kurmaca içeriğini bilgilerinize sunarım.
1-KARACİĞER
Karaciğer; Kimsin Sen?
a) Karaciğer, en önemli organlarımızın başında gelir.
b) Karaciğer, eskilerin deyimiyle; "nev-i şahsına münhasır" bir organdır.
c) Karaciğer, diğer organlarımızdan farklı olarak bir fabrika niteliğindedir.
d) Karaciğer, fabrikadan da öte, “entegre” bir tesistir.
e) Karaciğer kendini yenileyen, eksiklerini kapatan, kendi kendini sağaltan bir organdır.
f) Karaciğer bir laboratuvardır.
g) Karaciğer, bir işletme-bakım-onarım işliğidir (atölyesidir).
ğ) Karaciğer, bir bölümünü yitirilse de kendini üreten, dörtte üçü yok olsa da geri kalanı işlevini sürdüren bir organdır.
Karaciğer; Ne İşe Yararsın?
a) Vücudumuza aldığımız zehirli, toksik ve zararlı maddelerin giderildiği bir arıtma tesisidir.
b) Salgıladığı hormon ve enzimler yaşamsaldır.
c) Kan üretir,
d) Kanı pıhtılaştırıcı maddeleri üretir,
e) Kanı temizler,
f) Yeni hücrelerin yapı taşlarını üretir,
g) Vücudun enerji ihtiyacını karşılayan hammaddeleri (şeker, karbonhidrat, yağ gibi) stoklar,
ğ) Başta demir olmak üzere çeşitli mineral ve vitaminleri depolar,
h) Virüs ve mikropları öldürür,
ı) Safra üretir. (safra kesesi alınsa da, safra salgılamayı sürdürür)…
Karaciğer; Tepkini Nasıl Gösterirsin?
Yağlanmaya başlayarak… Aslında bu bir tepki değil bir üzüntünün, bir kırgınlığın edilgen dışavurumudur.
Karaciğer Yağlanması Nasıl Anlaşılır?
Durduk yerde anlaşılmaz…
Karaciğer Yağlanmasına Tanı Nasıl Konur?
Çok basit; Ultrasonografi ile. Hem de yüzde yüze yakın bir isabetle…
Ultrasonografi tekniği hem kolay, hem basit, hem de hastaseverdir. Yan etkisi de yoktur. Ultrasonografi, karaciğerdeki yağlanmayı, yağlanmanın boyutlarını güvenilir bir biçimde ve kolayca gösterir. Dahası, yağlanmanın tipi, türü ve hatta nedenleri bakımından da fikir verebilir.
Karaciğer Yağlanması, Nesin Sen?
Herhangi bir belirtisi, işaret fişeği yoktur. Çok ender sağ kaburga alt yayının altında ağrı görülür. Yorgunluk, halsizlik gibi yakınmalar başka birçok nedenden de ortaya çıkabilir. Tesadüfen ya da taramalar sonucu belirlenebilir.
Diğer bazı hastalıkların yan etkileri de karaciğer yağlanmasına neden olabilir. Şeker hastalığı, obezite, Hepatit-C, bazı virütik enfeksiyonlar, karaciğerde belirli bir miktarın üzerinde demir ya da bakır birikimi gibi…
Henüz etkili bir tedavi yöntemi yoktur. Nedeni teşhis edilirse, “nedene yönelik tedavi” en akılcı yoldur. Metformin, ursodeoksikolik asit, silymarin en çok kullanılan ilaç ve doğal ürünlerdir. Alkol kullanmamak, doğru ve dengeli beslenmek, varsa fazla kiloları vermek yarar sağlar…
Karaciğer, Sen Hiç “Pes” Etmez misin?
Karaciğerin de bir sabrı, bir dayanma gücü ve bir sınırı vardır. Bir noktadan sonra o da “Pes” eder… Bir defa pes etti mi, dönüşü muhteşem olmaz! İflas bayrağını kolay kolay çekmez ama bir çekti mi, nakliyesini ister.
İflasına giden yolda, taşları önce “yağlanması” döşer…
Karaciğer Ne İster?
a)Siyah Turp
(Kabuğu soyulur, havuç gibi rendelenir, içine yaklaşık aynı miktarda -hacim olarak-normal yoğurt (organik, morganik tanımam) eklenir, tercihe göre pul biber de serpilir ve günde bir kâse tüketilir)
b)Zerdeçal
(Kendileri aslen bir rizom'dur -kök-, baskın sarımsı ve çok serttir. Aktarlardan toz halinde de alınır, yoksa adı geçen kökü ufalamak kök söktürür.
Her sabah, aç karnına bir iri çay kaşığı süzme bala daldırılır, üzerine öğütülmüş bir tutam saf zerdeçal serpilir ve yutulur.
c)Enginar
(Her tür zeytinyağlı enginar tüketmek karaciğere karaciğer katar. Besinler içinde karaciğer dostu olarak bilinir enginar, ki birlikte tüketilen zeytinyağı da cabası).
d)Limonlu maydanoz
Özellikle karaciğer yağlanması için birebirdir. On gün süreyle, her gün bir büyük bardak limonlu maydanoz suyunun içilmesi sınanmış ve olumlu sonuç alınmış bir yöntemdir. Yaklaşık on sap maydanoz (küçük yapraklarıyla birlikte –büyük yapraklı maydanozların doğal olmadığı artık kanıtlanmıştır-) içine yarım ya da bir limonun suyu (bir limondaki su miktarı bile artık farklılık göstermektedir) eklenerek irice bir cezvede bir taşım kaynatılır, süzülür, soğumaya bırakılır. İster bir dikişte, ister aralılarla gün içinde içilir.
e)Milk Thistle
"Milk Thistle" ne mi? Bildiğimiz bir tür deve dikeni, yabani enginar çiçeği...
Yukarıda sıralananlarla yetinmiyorsanız, eczanelerde ve bazı takviye niyetine ilaç benzeri destekleyici "hap" var mı diye soracak olursanız yanıtım hazır:
"Milk Thistle"ya da “Artichoke” hapları, bileşimleri. (reklam olarak algılanmasını istemem amma Solgar, GNC, Shiffa Home, Jarrow, Dr Quicks vb. üreticileri bulunmakta). Günde bir ya da iki adet (prospektüsünü okuyunuz çünkü her bir kapsül ya da draje ticari olarak farklı mg'lerde olabilir) yemeklerden sonra alınabilir.
f)Ağır Yaşamak
Dinlenmek, yorulmamak; Sakin ve yavaş, yani ağırdan yaşamak...
g)Olumsuz Alışkanlıkları Savmak
Bilindik şeyler; Aşırı alkol almak, aşırı yağlı yiyecekler tüketmek, toksik ortamlarda bulunmak vb. alışkanlıkları ve yaşamdaki takozları adım adım terk etmek.
2-SAFRA ve SAFRA KESESİ
Önce, Safra Nedir?
Karaciğerin ürettiği salgılardan biridir. Halk ağzında “öd suyu” olarak da adlandırılır. Yetişkin insanların karaciğeri, günde yaklaşık 700 mililitre safra üretir.
Safra Ne İşe Yarar?
Safranın birincil işlevi, midede önsindirimden geçmiş on iki bağırsaktaki (duedenum) besinlerde bulunan yağları parçalamak, sayısız küçük taneciklere ayırmaktır. Ardından bu parçalanmış yağ içeren malzemenin emilimine katkı koymaktır.
Başta A, D, E vb. vitaminlerin yağda çözünmesine ve vücutta işlevlerini yerine getirmesine yardımcı olur. Hatta, "biluribin" (kandaki hemoglobinin işe yaramaz bir tür hücresi) ile "sentezlenmiş kolesterol"ün atılmasında başat görev üstlenir, sorumluluklarını yerine getirir.
Safranın İşlevsel Serüveni
Safranın serüveni karaciğerde başlar. Bir günde “Yetmişlik”in binde biri kadar safra üretir karaciğer, yetişkin insanda.
a)Safranın birincil işlevi, midede önsindirimden geçmiş on iki bağırsaktaki besinlerde bulunan yağları parçalamak, sayısız küçük taneciklere ayırmaktır. Ardından bu parçalanmış yağ içeren malzemenin emilimine katkı koymaktır.
b)Başta A, D, E vb. vitaminlerin yağda çözünmesine ve vücutta işlevlerini yerine getirmesine yardımcı olur. Hatta, "biluribin" (kandaki hemoglobinin işe yaramaz bir tür hücresi) ile "sentezlenmiş kolestrol"ün atılmasında başat görev üstlenir, sorumluluklarını yerine getirir.
c)Midenin iç ortamı yüksek derecede asidiktir. Asit ortamı proteinlerin parçalanması için gerekliliktir. Dolayısıyla mideden on iki parmak bağırsaklarına geçen önsindirime tabi tutulmuş bu besin bulamacının da pH'sı oldukça düşüktür.
Safra, sofrasına davet edilen bu bulamacı, daha doğrusu bu asidik besinlerin pH'sini yükseltir, bir başka anlatımla nötralize eder, ince bağırsağa varmadan önce.
d)Safranın gözden kaçan bir başka özelliği de, bulunduğu ortamdaki zararlı bakterileri öldürmektir. Yani, "bakterisid"dir. "Antiseptik" olarak kabul görür.
Safra Kesesi; Kimsin Sen?
Karaciğerin (koruması) altında, bir işaret parmağı büyüklüğünde, ince esnek fakat mukavim bir zardan oluşan organcıktır bu kese. Kese, Karaciğerin ürettiği, daha doğrusu salgıladığı ham safrayı konuk eder bir süre…
Safra Kesesi; Ne İşe Yararsın?
Safra ve Safra Kesesi deyip, geçmemeli;
(Sözlüklerde "safra"nın bir başka anlamı da; işe yaramaz, fazlalık, atılması gerek şey olarak yer almaktadır ki, konumuz dışında olmasına rağmen adı geçen keseden atılan, uzaklaştırılan işe yaramaz şey gibi çağrışımlar da yaptırmıyor değil sanki).
a)Safra Kesesi hiçbir şey üretmez.
b)Karaciğerin ürettiği, daha doğrusu salgıladığı safrayı depolar, yoğunlaştırır, belirli aralıklarla ihtiyaç duyulduğunda, koledok kanalı aracılığıyla "kişilik kazandırdığı" safrayı sindirim hattının üzerinde -ortasında- bulunan on iki bağırsak bölümüne aktarır.
Konumuza dönecek olursak, ne demiştik en başta; Safra Kesesi hiçbir şey üretmez. Adı üstünde: "Kese"...
Yinelemekte yarar var; Safrayı üreten, salgılayan karaciğerdir.
Safra Kesesine Mühendisçe Yaklaşım
Bir benzeşim (analoji) yapılacaksa, safra kesesini eski otomobillerdeki "jikle"ye benzetebiliriz. Safra kesesinin analojisi de otomatik jikle olarak tanımlanabilir.
Hal böyle olunca, nasıl ki soğuk havalarda motorun ilk çalışmasının hemen ardından jikle devreye girerek gerekli ve yeterli miktarda (doğal olarak normalin üstünde) yakıta yol verip, motor ısındıktan sonra devre dışı kalıyorsa, safra kesesi de aynen ihtiyaç duyulduğunda görev üstlenip, işlevini tamamladıktan sonra çıkış kapısını kapatıp bir kenara çekilir.
Kendisini işbu göreve çağıran mide ve on iki parmak bağırsaklardaki algılayıcılardır. Sindirilmesi gereken özellikle yağ ve benzeri besinlerin midedeki miktar ve derişimlerine orantılı olarak safra kesesine komut ulaştığında (bunu da “otomatik kontrol” yazılımı ve donanımına benzetebiliriz) “kesenin ağzı” (daha doğrusu dibindeki vana) açılır ve biriktirdiği uygun kalitedeki safrayı koledok kanalına akıtır.
Safra Kesesine “Firavunca” Yaklaşım
İlkçağlar Tarihçisi gözüyle safra kesesini yoklayacak olursak;
Kadim Mısır'da, firavunlar dönemi çok tanrılı toplumun "kanaat önderleri" olan rahip sınıfının tasarrufunda bulunan "AMBAR"lara da benzetilebilir safra kesesi. (bknz; Meraklısına Notlar: “4-Eski Mısır’da Amon Rahipleri, Ambarların İşlevi ve Safra Kesesi”)
Nasıl ki kıtlık dönemlerinde Mısır Halkının asgari yaşamını sürdürebilmesi için bolluk dönemlerinde neredeyse bedavaya kapattıkları tahılları depoladıkları ambarların kapısını aç köylülerin geleceklerini ipotek altına alarak aralıyorlarsa, safra kesesi de önce midedeki sonra on iki parmak bağırsağında bulunan yağ algılayıcılarının çağrılarına kulak verecek ve duruma göre kesenin ağzını açacaktır.
Eğer ki safra kesesi bu işlevini aksatır, sunduğu hizmetin kalitesini düşürür ve gereğini gerektiğinde yerine getiremezse, onsuz da hayatın devam ettiği görülecek, kendisine ihtiyaç duyulmayabileceği ortaya çıkacak ve itibarsızlaştırılarak organlar arasında statü kaybına uğrayacaktır. Bu vurdumduymazlığı sürdürmesi ve giderek zarar verici eylemsizliğe geçmesi durumunda ise yerinden sökülüp atılacaktır.
Safra Kesesi Gerekli mi?
Böyle bir organcığın insan vücudunda gerekli mi, gereksiz mi olduğu sorusunu yanıtlamak elbette bana düşmez ama, hadimi aşarak, hem evet, hem de hayır diyorum.
a)EVET, çünkü;
-Yaşamsal olmasa da bir işlevi var.
-Karaciğer günün yirmi dört saati aralıksız ve vardiyasız bir fabrika gibi çalışır. Tüm siparişleri yerine getirmek için uğraşır, didinir, üretir. Sorgulamaz, kurgulandığı yazılımı sürekli günceller. Organlar arasında, kalp gibi, belirli zamanlarda rölantide çalışsa da ara vermez, mola vermez, tam bir uyku haline geçmez...
Oysa safra kesesi parça başına çalışır. "Part-time"cıdır; sanayici diliyle "batch-type operation"a güzel bir örnektir.
-Safra kesesi, ihtiyaca göre, istenilen derişimde, gerek duyulan zaman aralığında biriktirdiği, depoladığı ve uygun kaliteye ulaştırdığı safrayı hizmete sunar.
Bir anlamda, piyasa koşulları belirler çalışmasını... Talebe göre arzda uyum göstermek zorundadır... (henüz organik safra borsası kurulmamıştır amma, kesenin kaybından sonra yokluğunu aratmamayı amaçlayan, yokluğunda vücutta bozulan bazı dengeleri gözeten, gelişen bazı olumsuzlukları gideren, öteleyen ilaç ve müstahzaratın uluslararası ilaç üreticisi tekellerin gözünden kaçmamış, yeni bazı tecimsel alanların ortaya çıkmasına da olanak sağlamıştır.
-Özetle, nabza göre şerbet (pardon safra) sunar safra kesesi…
Nabza göre şerbet sunmak ta öyle yabana atılacak bir beceri değildir.
b)HAYIR, çünkü;
-Gerek safra kesesi, gerekse apandis alındığında herhangi bir yaşamsal sorun oluşmaz.
-Dolayısı ile bu organcıkların vücutta bulunmasının bir zorunluluğundan, bir gerekliliğinden söz edilemez.
Ancak bknz; “Son Söz”
-Gelişmiş canlılarda, özellikle memelilerde, doğal evrim sürecinde Safra Kesesi varlığını, konumunu ve işlevini sürdürmüştür. Diğer bazı uzuvlarımızda "optimizasyona" giden bu uzun süreçte, örneğin bazı dişlerde ve bazı kemiklerde sayısal bir azalma belirlenmişken, bazı organcıklarda küçülme ya da beynimizde olduğu gibi bir büyüme gözlenmişken, gerek safra kesesi gerekse apandis varlıklarını korumuştur.
-Felsefi olarak da, "vardır bir hikmeti" yaklaşımında olanlar da bulunabilir yaşadığımız bu yüzyılda...
Safra Kesesi Alınırsa Neler Olabilir?
Safra kesesinin alınması durumunda, safra kesesizliğe göre kendine çeki düzen vermez karaciğer. Kodlandığı iş ve işlemlerine aynen devam eder. Bu kez ürettiği saf ve ham safrayı, değişken olmayan bir tempoda koledok kanalına aktarır…
Bu gerçekten hareketle, safra kesesi yoksunluğunun olası etkileri şunlar olabilir:
-Daha sık tuvalete gitme ihtiyacı,
-İlk yıllarda ciddi diyare (ishal) atakları ve günde ortalama üç-dört kez tuvaleti ziyaret etme,
-Halk ağzındaki "Gurbette Kenef Bulmak" deyiminin ne kadar doğru bir içerik taşıdığının içselleştirilmesi!
-Zorunlu ziyaretlerin baskısı, uzun toplantıların tedirginliği, kısa yolculuklardan bile kaçınma dürtüsü,
-Birkaç saati aşacağını öngördüğünüz sosyal ve sanatsal etkinliklere katılmaya karşı koyulan çekince,
-Gezme, dolaşma isteklerinin baskılanması,
-Giderek daha yalnızlaşma, evcilleşme,
-Toplum dışı yeni alışkanlıkların edinilmesi,
-Yediklerinizi ve içtiklerinizi denetleme ölçütlerine bu yeni durumun zorunlu kıldığı yeni unsur ve etkenlerin eklenmesi…
3-KOLEDOK KANALI
Koledok kanalınızın varlığından, ancak tıkandığında haberdar edilirsiniz. Haber veren olmaz ise, ya da geçirdiğiniz benzeri nadir görülen “akut” sıkıntıların nedeni koledok kanalınızın tıkanıklığına bağlanmaz ve gereken yapılmaz ise, ciddi yaşamsal sorunla karşılaşırsınız.
Varlığını size kanıtlayan koledok kanalının karaciğerden çıkıp, safra kesesine bir yan yol ile bağlantı kurduktan sonra doğrudan on iki parmak bağırsağında sonlandığını öğrenirsiniz.
Yinelemekte yarar var;
-Koledok Kanalı karaciğeri on iki parmak bağırsağa bağlar ve bu kanal başta
Safra Kesesinde yeterli kıvama ve derişime ulaşan safrayı bu kanal aracılığı ile sindirim sistemine ulaştırır.
-Safranın bağırsaklardaki işlevi yağları parçalamaktır. Yağlar özellikle kalın bağırsaklar tarafından emilir.
Koledok Kanalı Tıkanırsa Neler Olur?
-Safra ve diğer enzim ve vücut sıvıları bağırsaklara iletilmez.
-Besinlerle aldığımız yağlar sindirilemediği için önce diare (ishal) olunur, ardından karın ağrıları baş gösterir, sürekli tuvalete gitme -gerekli/gereksiz- ihtiyacı duyulur.
-İkinci günde hafif zehirlenme belirtileri baş gösterir, karın ağrısı, mide bulantısı başlar, ardından kusma gelir.
-Üçüncü gün ile birlikte ağır zehirlenme belirtileri tabloda yer alır.
-Dışkınızın rengi normal rengini kaybeder, grileşir, duman ve kül rengine bürünür.
-En sonunda göz yuvarınızın beyaz rengi sararır, giderek sapsarı olur.
-Koledok kanalında biriken safra ve diğer sıvılar kana karışmıştır. İş bu aşamaya gelince, artık fizyolojik sarılık kendini gösterir.
Bu durum geri dönülmesi çok zor bir tabloyu oluşturur. Acil müdahaleyi gerektirir. Ve ancak tam teşekküllü bir hastanenin yapacağı işler kalmıştır.
Acil Durum Süreci
-Koledok kanalının tıkanmasının tanısı (teşhisi) oldukça zordur. Ultrasonografide uzmanı görebilir. Normal röntgen filminde belirlenemeyebilir.
-Zehirlenmeye karşı acilen serum verilir (söz konusu serumlar iki ya da üç farklı bileşimden oluşabilir ve biri damardan tüketilince bir diğeri takılır).
-Alınan kan örneklerinde özellikle karaciğer fonksiyon testlerinin tümü yapılır. Ve görülür ki ölçülen bu parametrelerde olağanüstü yüksek derişimlere ulaşılmıştır.
-Zehirlenme belirtileri giderildikten ve ameliyat için gerekli asgari tıbbi koşullar sağlandıktan sonra öncelik kanalın bir türlü açılmasıdır. (ya bu süreçte kendiliğinden akış sağlanmıştır, ya da operasyonla açılır).
-Genellikle koledok kanalını safra kesesinden atılan safra taşları tıkar. Bazı durumlarda ise, safra kesesinden koledok kanalına akan safranın yüksek yoğunlukta olması, yani akışkanlığının az olması, yani aşırı viskoz olması da söz konusu kanalın tıkanmasına neden olabilir.
-Ameliyata alınma koşulları oluşmuşsa -ki bu yaklaşık iki ila dört hafta sonrasına denk düşer- sıra sorunun temelini, kaynağını oluşturan safra kesesinin alınmasına gelmiştir.
-Safra kesesi ameliyatları, hasta açısından en az risk taşıyan ameliyatlardan biridir ve günümüzde büyük bir çoğunluğu "lapraskopik" bir yöntemle (neşter vurulmadan) yerine getirilmektedir.
-Her ameliyatta olduğu gibi, narkoza anesteziye) duyarlılık dikkate alınmalıdır.
-Karaciğerin bozulan dengesi, daha doğrusu her bir fiziksel, kimyasal ve endokrinolojik ögenin tekrar eski (normal) düzeylerine gelmesi uzun zaman alır (genellikle bir - iki yıl).
-Bu tür sayrılığın (fizyolojik sarılık vb.) bir ilacı, ya da bir başka deyişle genel-geçer bir sağaltma (tedavi) yöntemi yoktur. Zaman belirleyici etkendir.
-Zaman, ama nasıl geçirilecek bir zaman? (bknz; 1. Bölüm, Son Başlık altı).
4-KSK DERSLERİ
Koledok kanalının tıkanması, uzun narkoz (anestezi) altında safra kesesinin alınma operasyonu, yaşanan karaciğer sorunu ve artçı yan etkilerinin gündeminizi belirlediği süreçte, heybemin gizli gözünde biriktirdiklerimi ve bazı gözlemlerimi aktararak bu uzun karalamaya üç nokta koyabilirim…
Uyarılar
-Her karın ağrısını yediklerine bağlama,
-Her kusma durumunu basite alma,
-Her mide-bağırsak rahatsızlığında sadece zehirlenme arama!
Safra Kesesi Ameliyatı
Ameliyat ile safra kesesinin alınması, tıp dilinde “Kolesistektomi” (Cholecystectomy) olarak adlandırılır.
Ameliyatta kullanılan iki seçenek, daha doğrusu iki yöntem bulunmaktadır;
-Açık Kolesistektomi,
-Laparoskopik Kolesistektomi.
Ayak ve bacaklarda kan dolaşımının sağlıklı bir biçimde sağlanabilmesi için ameliyat sonrası yürümek çok önemlidir.
Safra Kesesi Ameliyatı Öncesi ve Sonrası Riskleri
-Enfeksiyon kapma,
-Kanama,
-Deri dökülmesi.
-Peritonal boşlukta olumsuzluklar,
-Karaciğere giden kanda istenmeyen salgıların bulunması,
-İshal (Diarrhea),
-Hernias (Karın boşluğunda iç organları tutan kas, doku ya da zarlardaki güçsüzlük ya da bunlarda oluşan açıklık ve yırtılmalar).
Anestezi Riskleri
-Kusma,
-Baş dönmesi,
-Geç işeme,
-Boğaz ağrısı,
-Baş ağrısı,
-Kalp krizi,
-Kalp atağı,
-Pnömoni…
**--**
SON SÖZ: Safra kesesiz bir insan, otomatik jiklesiz, içten yanmalı motora sahip eski bir otomobile benzer.
alıntı