Esma-ül Hüsna

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.340
  • 28.795
  • 227.340
# 26 Kas 2014 20:10:06
◆ Esma'ül Hüsna
EL-VEHHÂB
“İhsanları ve bağışları bol ve devamlı olan.”
“İstihkakı olmayan kuluna da ihsan eden.”
“Kullarına karşılıksız ihsan eden.”
“Yoksa, Azîz, Vehhab olan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?” (Sâd, 38/9)
İşçilere verilen ikramiye, ‘hibe’ değildir. Daha verimli çalışmaları için bir nevi teşviktir, yani karşılığı beklenen bir yardımdır.
Allah’ın bütün ihsan ve yardımları hep ‘hibe’ yoluyladır. Bunların hiçbiri çalışmakla elde edilecek gibi değildir.
Meselâ, yok olan bir şeyin varlık sahasına çıkarılması Vehhâb isminin tecellisiyledir. O şey, yokluk âleminde çalışarak var olmaya hak kazanmış değildir.
Keza, hayvanlar da bitki âleminde güzel işler başararak hayvanlık mertebesine terakki etmiş değillerdir.
İnsanların insan olmaları da en büyük bir ihsandır. Vehhâb isminin en güzel ve en büyük bir tecellisidir.
Organ nakli için harcanan paraları şöyle bir düşünelim; sonra en fakir bir insana da göz, kalp, böbrek, el, ayak takıldığını hatırlayalım. Daha sonra, diğer hayvanların gözlerini, kalplerini, beyinlerini ve sair organlarını göz önüne alalım...
Bu canlılardan hiçbirinin bu organların gerçek sahibi olmadıklarını anlayacak ve hepsinin ilâhî bir ihsan ve hibe olduğunu açıkça göreceğiz.
Nur Külliyatı'ndan konuyla ilgili bir hikmet dersi:
“Şu meşhud saltanat-ı insaniyet ve terakkiyat-ı beşeriye ve kemâlât-ı medeniyet; celb ile değil, galebe ile değil, cidal ile değil, belki ona onun zaafı için teshir edilmiş, onun aczi için ona muavenet edilmiş, onun fakrı için ona ihsan edilmiş, onun cehli için ona ilham edilmiş, onun ihtiyacı için ona ikram edilmiş.” (Sözler)
Kula yaraşan, ruhundan organlarına, dağlardan bulutlara, güneşlerden yıldızlara kadar her şeyi ona karşılıksız bağışlayan ve her şeyi onun hizmetine veren O Vehhâb’a sonsuz bir şükür ve minnettarlık duymak ve bu kadar ihsana, gereğince teşekkür edememenin ezikliğini ve mahcubiyetini iç âleminde tam hissetmektir.
•••
Vehhâb isminden bir tecelli nasibi alan insan, başkalarına karşılıksız iyilik ve ihsanda bulunur. İbadetlerini geçmiş nimetlere şükür için yapar ve Cennete girme hususunda Vehhâb isminin tecellisini umar ve bekler.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.340
  • 28.795
  • 227.340
# 28 Kas 2014 23:54:25
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı m3r52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.770
  • 15.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.770
  • 15.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 30 Kas 2014 01:47:07
24 – ER RÂFİ’ : Râfi  [ Yukarı kaldıran, yükselten ] Günde Zikir Sayısı : 351 – İnsanlar arasında ve işinde yükselmek için okunur. Ya Rafi ismini zikreden her türlü hayırlara vesile olur. Rızkı ve derecesi artar. İnsanlar arasında yüksek mertebelere ulaşır. Düşmanlarının kalbinde korku ve ürperti olur. Fakirlikten ve zalim şerrinden muhafaza olur. - See more at: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.340
  • 28.795
  • 227.340
# 02 Ara 2014 17:14:26
EL-KÂBID / EL-BÂSIT
Kâbıd: “Daraltıp sıkan.”, “Kıtlık veren”
Bâsıt: “Açıp genişlik veren.”,“Bollaştıran.”
“Allah, daraltır ve genişletir ve siz O’na döndürüleceksiniz.”( Bakara Sûresi, 2/245)
Bu iki isim hem madde, hem de mânâ âlemi için geçerlidir. Zenginlikte genişlik, fakirlikte darlık olduğu gibi, ilimde genişlik cehalette darlık vardır.
Bu iki mübarek ismin en büyük tecellileri, insanın kalb ve ruh âleminde kendini gösterir. Zira, ruh bedenden, mânâ da maddeden üstündür.
Kulun, cüz’î iradesini Hakk’ın rızası istikametinde kullanmasıyla kalb ve ruh âleminde bir genişlik hasıl olur. Aksi halde insan ruhî sıkıntılar, günümüz tabiriyle stresler içinde perişan olur.
Tahkikî imanda genişlik, iman zafiyetinde ise darlık vardır.
Tevekkülde genişlik, sabırsızlıkta darlık vardır.
Affetmede genişlik, intikam hissinde darlık vardır.
Cömertlikte genişlik, cimrilikte darlık vardır.
Bununla birlikte bu iki isim insanın manevî terakkisinin esasları olan ‘havf ve reca’ ile yani “Allah’ın kahrından korkmak ve rahmetinden ümitli olmakla” yakından ilgilidir.
Kâbıd ismi korkunun, Bâsıt ismi ise ümidin önemli bir kaynağıdır. Yani, mü’min olan insan hem Allah’ın celâl ve azametinden korkacak, kabir azabını ve Cehennemi sıkça hatırlayacak; hem de O’nun rahmet ve mağfiretinden daima ümitli olacak ve ona göre amel edecektir.
Kur’ân’ın hülasası olarak tarif edilen Fatiha Sûresi'nde, havf ve recâ sırayla işlenir; dolayısıyla da ruh ümitle korkuyu, ferahla darlığı sırayla yaşar.
‘Rabb’ül-âlemîn,’ ‘Rahmân ve Rahîm’ isimleri ruhu sevinçle ve ümitle rahatlatır.
‘Mâliki yevmiddin’ kelamı ise ruhta korku ve endişe uyandırır.
‘İbadet ve yardım dileme’ safhalarında ümitle korku iç içedir.
‘İstikamet yoluna hidayet’ istenmesi, ruh için büyük bir ümit ve saadet kapısıdır.
Bu ümidi müteakip, ‘mağdup’ ve ‘dallîn’ zümrelerinden olmanın korkusu ruhu sarar.
Bir bitkinin, gece ve gündüzden ayrı faydalar görmesi gibi, bir mü’min de Kâbıd ve Bâsıt isimlerinin her birinden ayrı bir feyiz alır.
İçinin sıkıldığı, karmaşık problemlerle kuşatıldığı, dünyanın kendisine dar geldiği anlarda, aczini ve fakrını daha iyi anlar; kulluk şuurunda inkişaf olur.
Ruhunun ferah ve sürurla dolu olduğu zamanlarda ise, bunu bir ilâhî ikram ve ihsan olarak değerlendirip şükür vazifesini eda etmeye çalışır.
İnsan, bu dünya hayatında, sıkıcı ve ferahlatıcı nice olaylarla değişik imtihanlar geçirir. Hastalanır, sıhhate kavuşur. Üzülür, sevinir. Derken bu geniş dünyadan kabre göç eder.
İmanla göçenler için o âlemde Bâsıt ismi tecelli eder ve kabir, Allah Resûlünün(a.s.m.) ifadesiyle, ‘Cennet bahçelerinden bir bahçe’ olur. İnanmayanlar için ise Kâbıd ismi tecelli eder ve kabir, “Cehennem çukurlarından bir çukura” dönüşür, insanı sıkar durur.
Ve bu yolculuğun sonu Cennet ve Cehennemle son bulur. Birincisinde her türlü genişlik, ikincisinde ise her türlü darlık vardır.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.340
  • 28.795
  • 227.340
# 06 Ara 2014 09:07:35
EL-MUİZZ / EL-MÜZİLL
Muizz: “Dilediğine izzet ve kuvvet veren, ilimde yükselten.”
Müzill: “Dilediğini zelil kılıp rahmetinden uzaklaştıran. Hor ve hakir kılan.”
“...Bilin ki, Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz. Gerçekten Allah,
inkâr edenleri hor ve aşağı kılıcıdır.” (Tövbe, 9/2)
İzzet denilince aklımıza hemen gelen mânâ üstünlük ve galibiyettir. Mü’minler azizdir, kâfirler zelil. Âlimler azizdir, cahiller zelil.
İzzet en büyük bir hayırdır. Bütün hayırlar elinde olan Allah, izzetin de yegâne sahibidir. Kullar O’nun aziz etmesiyle bu şereften nasiplenirler.
Kâmil insanlar, arza halife kılınmalarından, Cennete namzet olmalarına kadar bütün izzet tecellilerinin Allah’tan olduğunu bilerek, O’nun kudret ve azameti, rahmet ve ihsanı karşısında secdeye kapanırlar.
Secde, nefsin, zilleti en ileri seviyede tattığı, buna karşılık ruh ve kalbin izzet ve şeref kazandığı en üstün bir makamdır. Kulun Rabbine en yakın olduğu haldir; Allah’a yakınlık ise en büyük bir izzettir.
Allah, nefsine esir ve şeytana köle olmayı büyüklük sayanları, Müzill ismiyle alçaltır, hakir eder.
Bir kul, Allah’ın aziz kıldıklarına tâzim etmekle izzete kavuşur; zelil kıldıklarından uzak kalmakla da zilletten kurtulur.
Nur Külliyatı'ndan bir cümle:
“İzzet ve zillet, fakr ve servet doğrudan doğruya Cenâb-ı Hakk’ın meşietine ve iradesine bağlıdır.” (Sözler)
Bu konuda, vaktiyle kaleme aldığım bir yazıdan bir bölümü arz ediyorum:
İzzet tacı da zillet gömleği de Allah’ın hazinesinde... Bunları mahlukatına sırayla giydirir...
Önceki günün azîzleri, dün zelil oldular. Bugünkü azizler de zilleti tatmak için yarını bekliyorlar...
Etrafımız, bu iki ayrı tecellinin misalleriyle kaynaşmada...
Bir meyve ağacı yazın yaprak ve çiçek açar, meyvelerle bezenir; seyrine doyum olmaz. Kış geldi mi her şeyini soyunur, kuru bir iskelet kalır. Başına karlar yağar, gölgesinde kimsecikler oturmaz.
Bu izzet ve zillet safhalarından geçen, sadece meyve ağaçları değildir. Güneş de doğarken azizdir, batarken zelil... Bahar, gelirken azizdir, giderken zelil... İnsan, yürürken azizdir, uyurken zelil...
Çocukluk, gençlik derken, olgunlukta bir izzet tecellisi görülüyor. Onu takip eden ihtiyarlık, zillet ve perişanlık yüklü... Derken, ölüm... Zilletin doruk noktası ve imanla göçenler için izzetin ilk basamağı... Önünü göremeyen ihtiyar, ölünce Cenneti seyre başlıyor. Bu izzeti bir yeni zillet takip ediyor: Sûr’dan korkma ve mahşere çıkma safhası...
İnsan, dünyada ne kadar izzet taslamışsa, orada o kadar zillet çekecek... Başını burada ne kadar dikmişse orada o kadar fazla eğecek. Ne kadar harcamışsa, o kadar hesap verecek. Ve sonunda bütün azizler bir yana, bütün zeliller bir yana ayrılacak. Mü’minler, Allah’ın ‘azîzler diyarı’ olarak terbiye ettiği Cennete doğru yol alırken, münkir ve müşrikler, 'zeliller diyarına', Cehenneme düşecekler... ‘İzzet ve zilletin ancak Allah’tan olduğu’ hakikati bütün haşmetiyle görünecek.
Öyle ise, üzerimizde izzetin tecelli ettiği dönemleri çok iyi değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Aziz iken Hakk’ın dergahında zelil olalım ki, zelil olduğumuzda O’nun lütfuyla yine izzete kavuşalım.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.340
  • 28.795
  • 227.340
# 09 Ara 2014 18:37:14
◆ el - Mücîb ◆
Kendine duâ edip yalvaranların isteklerini işitip cevab veren, onları cevapsız bırakmayan.

Çevrimdışı m3r52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.770
  • 15.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.770
  • 15.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 11 Ara 2014 19:37:04
5 – EL KUDDÛS: Kuddus   [ Hatadan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten pek uzak, pek temiz ] Günde zikir sayısı : 170 – Günahlardan kurtulmak ve kalp temizliği için okunur. Ya Kuddüs ismini zikreden kişi şehvetten kurtulur, ahlakı düzelir. Günde 100 defa okuyan kalbin manevi hastalıklarından kurtulup, insanlar arasında sevilen, saygı duyulan kişi olur. Vesveseden kurtulur. Şeytanın hilelerinden uzak olur.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.340
  • 28.795
  • 227.340
# 12 Ara 2014 21:15:10
EL-HALÎM
“Cezalandırmaya gücü yettiği halde, hemen ceza vermeyen.”
“Kullarının isyanlarına karşı, hemen öfkeye kapılmayan.”
“Şüphesiz Allah, Ğafur’dur, Halîm’dir.” (Âl-i İmran Sûresi, 3/155)
Hikmet dünyası olan bu âlemde, eşyayı yaratmakta acele etmeyen, mahlukatı safha safha yaratan Allah, bu imtihan dünyasında küfür ve isyanlara da hemen ceza vermez. Kudreti yettiği halde, bu cezayı tehir eder. Kullara böylece tövbe kapısını açar ve onlara pişmanlık fırsatı verir.
Bu isimden kulun alacağı ders, işlediği günahlardan tövbe etmesi, Halîm ismi gereği, cezasının tehir edilmesini bir fırsat bilip, Allah Resûlünün(a.s.m.) tavsiyelerine uyarak, o günahlara kefaret olmak üzere güzel ameller işlemesidir. Bir de, Allah’ın Halîm ve Ğafur olduğunu hatırlatarak onu isyana teşvik eden nefsine, Alîm, Rakîb, Hasîb ve Muntakim isimlerini hatırlatması ve böylece o nefsi yanlış yola girmekten men etmesidir.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.340
  • 28.795
  • 227.340
# 12 Ara 2014 21:30:16
EL-HABÎR
“Eşyanın hakikatlerini ve gizliliklerini bilen.”
“Batınî haberler kendisinden saklanamayan.”
“Ey iman edenler, Allah’tan korkun.
Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah’tan korkun.
Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”(Haşr Sûresi, 59/18)
Alîm ismiyle Habîr isminin mânâları birbirine çok yakındır. Şu var ki, Alîm ismi daha umumîdir.
Habîr denilince, haberdar olan, ilminden bir şey saklanamayan mânâsı hatıra gelir. Yani Alîm ismi, ‘gizli-aşikâr her şeyi bilen’ mânâsını ifade ederken, Habîr ismi biraz daha hususiyet arz eder ve bize göre gizli olan şeylerin O Habîr için aşikâr olduğunu ders verir. Hiçbir hadise ve hatıranın, hiçbir düşünce ve niyetin Allah’tan gizlenemeyeceğini ifade eder.
Allah’ın Habîr olduğunu bilen bir mü’min, O’nun razı olmayacağı her türlü söz, fiil ve halden uzak kalmaya çalışır. Kendi iç âleminde olup bitenlerden hiçbirinin, Latîf ve Habîr olan Allah’tan gizli kalamayacağını düşünür. Kalbini yanlış inançlardan, aklını bâtıl düşüncelerden, hayalini faydasız meşguliyetlerden korumaya gayret eder.
İmam Gazâlî Hazretleri insanın, ‘kendi ruh dünyasında cereyan eden ve başkalarının bilemediği şeyleri vicdanen bilmesi’ cihetiyle, bu isme mazhar olduğunu söyler.

Çevrimdışı BERRAY

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 718
  • 3.002
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 718
  • 3.002
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 13 Ara 2014 08:15:59
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
EL-BERR (Esma'ül Hüsna)
“İyilik ve ihsân eden.”
“Kullarına karşı iyiliği çok olan.”
“Şüphesiz, biz bundan önce (dünyada iken) O’na (Allah’a) dua ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olandır.”( Tûr Sûresi, 52/28)Allah’ın iyilik ve ihsanları saymakla bitmez. İnsan, başkalarına iyilik ettiği nisbette bu isimden feyiz alır. Bu iyilik, açları doyurma, evsizleri barındırma şeklinde olabileceği gibi, bilmeyenlere öğretme, sapık yolda gidenleri uyarma şeklinde de olabilir.
İnsanlara zarar verir düşüncesiyle, yoldaki bir taşı kaldırmayı bile sevap sayan ve yine insanlara tebessüm etmeyi sadaka kabul eden dinimiz, böylece bizi daima ve her vesileyle iyilik yapmaya teşvik etmektedir.
Bir iyiliğe en az on kat sevap verilmesi, Allah’ın Berr isminin bir tezahürüdür.

Çevrimdışı ahkzy

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 208
  • 1.060
  • 208
  • 1.060
# 13 Ara 2014 08:36:07
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
◆ el - Mücîb ◆ Kendine duâ edip yalvaranların isteklerini işitip cevab veren, onları cevapsız bırakmayan.
ne güzel bir sığınak

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.340
  • 28.795
  • 227.340
# 14 Ara 2014 19:03:56
EL-ĞAFÛR
“Affediciliği tam olan.”
“Kulların kusurlarını melaike ve ruhanîlere karşı örten.”
“... Muhakkak ki, Allah bütün günahları bağışlar.
O Ğafur ve Rahîm’dir.” (Zümer Sûresi, 39/53)
Bir âyet-i kerîmede, mealen şöyle buyrulmuştur:
“De ki: Ey nefislerinde israfa giren (haddi aşarak günah işlemekle nefislerine zulmeden) kullarım. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz. Muhakkak ki, Allah bütün günahları bağışlar. O Ğafur ve Rahîm’dir.” (Zümer Sûresi, 39/53)
Âyette geçen ‘nefis’ kelimesi, ‘zât’ mânâsına gelir ve insana emanet olarak verilen bütün organları, duyguları, hissiyatı, akıl ve kalbi içine alır.
Nur Külliyatı'nda şöyle bir cümle geçer:
“En kıymetdar âletleri, en kıymetsiz şeylerde sarfedip nefsine zulmettin.” (Sözler)
Aklını yanlış fikirlerle meşgul eden, kalbine bâtıl sevgileri yerleştiren, gözüyle harama bakan, diliyle yalan söyleyen, kısacası kendisine emanet verilen bütün o kıymetli aletleri ve duyguları, yanlış yolda kullanan insanlar ‘nefislerinde israfa girmiş’ kullardırlar. Bu âyet-i kerîme ile, insanların böyle bir israftan sakınmaları gereğine işaret edilmiş ve şeytana uyarak böyle bir hataya düşmeleri halinde de ümitsizliğe kapılmayarak, Allah’ın mağfiretine sığınmaları ders verilmiştir.
Her ikisi de ‘affedicilik’ mânâsını ifade eden Ğaffar ismiyle Ğafur ismi arasındaki ince farkı, İmam Gazâlî Hazretleri şöyle açıklar:
“Ğaffar, tekrar tekrar affeden demektir. Ğafur ise, affediciliği tam olup, afv ve mağfiretin en ileri derecesinde bulunan mânâsına gelir.”
Bu iki isimden kulun alacağı nasip, iki maddede özetlenebilir:
İnsan nefis ve şeytana uyarak bir günah işlediğinde, derhal tövbe etmeli ve ümitsizliğe düşmemek için Allah’ın Ğafur olduğunu hatırlamalıdır.
Kulun bu isimden alacağı diğer nasip ise, mü’minlerin hatalarını örtmesi, başkalarına anlatmaması ve onları bağışlamasıdır.
İnsan, kendi cüz’î izzetine karşı işlenen küçük hataları affedebilmelidir ki, sonsuz izzet ve azamet sahibi olan Allah’a karşı işlediği isyanların affını dilemeye yüzü olabilsin.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.340
  • 28.795
  • 227.340
# 16 Ara 2014 22:50:15
EL-ALİYY
“Kemâl derecelerinin en yücesinde bulunan.”
“Allah bir insanla ancak bir vahy yoluyla ya da perde arkasından konuşur veya bir elçi gönderir de izniyle ona dilediğini vahyeder.
Gerçekten O, Aliyy’dir, Hakîm’dir.” (Şûrâ Sûresi, 42/51)
Allah’ın varlığı vaciptir. Yani varlığı zâtındandır, yokluğu muhaldir. Bu ulvî mertebe sadece Aliyy olan Allah’a mahsustur. O’ndan gayrı ne varsa, hepsi mümkindirler, yani bunların olup olmamaları eşittir; hepsi mahlukturlar, fanidirler, acizdirler. Bu varlıkların varlık mertebeleri, Vacib’in âlî mertebesi yanında çok aşağı ve süflî kalır.
Allah’ın bütün sıfatları mutlaktır, kayıt altına alınamazlar. Ve yine bütün sıfatları sonsuzdur; onların tecellileri için bir son düşünülemez.
İşte bu âlî mertebe de Allah’a mahsustur.
Mahlukatın ise, evvelleri olduğu gibi sonları da vardır. Öncesi ve sonrası olan bu varlıkların sıfatları da sınırlı ve kayıtlıdır. İşte bu sınırlı ve kayıtlı sıfatlar, sonsuz ve mutlak sıfatlar yanında çok süflî ve çok aşağı kalırlar.
Aliyy ismi bize bu gibi dersleri verir; sonsuz ve mutlak kemâlin ancak Allah’a ait olduğunu bildirir.
“O’nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kuşatmıştır. Onların korunması O’na güç gelmez. O Aliyy’dir, Azîm’dir.” (Bakara Sûresi, 2/255)
Bir mü’min, Allah’ın sıfatlarının ulviyeti hakkındaki marifette ne kadar inkişaf ederse, Aliyy isminden o kadar fazla feyiz alır.
Kul, böylece manen terakki etmekle ulvî dereceler kazanır ve bu isme daha parlak bir ayna olur.
Ve yine, bir kul süflî, bayağı ve aşağı şeylerden uzak kaldığı ölçüde yükselir ve bu isimden alacağı feyiz de o nisbette artar.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.340
  • 28.795
  • 227.340
# 17 Ara 2014 20:33:18
EL-KEBÎR
“Büyüklükte kendisinden daha üstünü düşünülemeyen.”
“Celâli ve şânı pek yüce.”
“O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir, Kebîr’dir, Müteâl’dir.” (Ra’d, 13/9)
Kebîr ismi, “Allah’ın zâtının kemâline delalet eder” denilmiştir. Büyüklük, kemâl ile yakından ilgilidir. İlmi kemâle ermiş kimselere ‘büyük insan’ deriz. Keza, irfan, ahlâk, takva ve salahatta üstün olan insanlar da büyüktürler.
Bunlardan söz ederken, ‘ilmi büyük’ yahut ‘irfanı büyük’ demez, sadece ‘büyük’ demekle yetiniriz. Böylece, büyüklüğü sıfatlara değil, doğrudan zâta vermiş oluruz.
Allah’ın bütün sıfatlarının, isimlerinin ve fiillerinin sonsuzluğu Allah’ın zâtının büyüklüğünü gösterirler.

Çevrimdışı öğretmen 54

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.993
  • 12.961
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.993
  • 12.961
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 17 Ara 2014 20:34:07
Hepsi Allah'ın isimleri.Hepsi güzel ve anlamlı.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK