Dört üyesinden üçünün birikimlerini ödeyemeyen, kurumun gerçek mali tablolarını kamuoyundan ve üyelerden gizleyen, 2,6 milyar TL açığı olan, gelirlerinin %99'u faize dayanan, Bireysel Emeklilik Sisteminden %300 daha az kazandıran, Genel Müdürünün kızını sınavsız, ilansız olarak kurumda işe alabildiği, kurumu denetlemekle görevli Bakanlık bürokratının aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduğu, çalışanların bir kısmının akraba olduğu İlksan'ın, zorunlu rotası kayyumdur.
Bilinçli olarak kitleleri yanlış yönlendirmek, bilgi kirliliği yaratmak, bilgiyi çarpıtmak, anlamsızlaştırmak, içini boşaltmak gibi eylemlerin tümüne dezenformasyon denilmektedir. Dezenformasyon psikolojik savaşın en önemli aracıdır, bu sayede konu ya da olgunun amacından saptırılması mümkün olabilmektedir.
9 Nisan ve 11 Haziran 2016 tarihlerinde İlksan'ın (İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı) Türkiye genelinde ilçe ve il temsilcileri seçimi yapılacaktır.[1] Sandık için bu seçimler önemli, çünkü Sandığı sevk ve idare eden Yönetim ve Denetleme Kurulu üyelerinin %40'nı (4 üye) bu temsilciler belirliyor, geriye kalan 6 üyeyi Milli Eğitim Bakanı re'sen atıyor. Böyle bir seçim atmosferinde kaleme alındığını düşündüğümüz ve özgüven patlaması yaşatan bir yazının başlığı şöyledir: "İLKSAN IMF'ye borç versin."[2] Bu yazının iddia ettiği gibi İlksan hakikaten Uluslararası Para Fonu'na borç verebilecek durumda mıdır? Yoksa birileri Sandık üyelerine şaka mı yapıyor? Kafa karışıklığını önlemek ve dezenformasyon girişimlerini ifşa etmek amacıyla Sandığın mevcut durumunu özetlemekte yarar görüyoruz.
İlksan değil IMF'ye, üyelikten ayrılmak isteyen üyelerine bile ödeme yapamayacak durumdadır. Sırf bunun için mahkeme zoruyla üyelerin gönüllü üyeliğine yasak getirilmiştir.[3]
1. GİZLENEN GERÇEK: Toplam nakit varlıklarını gururla 954 milyon TL olarak ilan eden Sandık[4]; üyelerinin %76'sının emeklilik birikimlerini ödeyememekte ve 2 milyar 600 milyon TL'yi aşan mevcut açığını gizlemektedir. Sandığın gelirlerinin %99'u üye aidatları ve faizden oluşmaktadır.[5] Varlıklarının verimsiz değerlendirilmesi yüzünden gelir - gider farkı ve bütçe açığı mevcuttur ve mali tablo oyunlarıyla bunun üstü örtülerek Sandığın ömrü uzatılmaya çalışılmaktadır. Şubat 2012 tarihli İlksan "Aktüerya Raporu"nda mevcut gelirlerin giderleri karşılamaya yetmediği ifade edilmiştir. Bu haliyle İlksan, iflasını bekleyen bir şirketten farksızdır.
2. ÇIKAR ÇATIŞMASI VE DENETİM: İlksan'ın tek denetim birimi olan Denetleme Kurulu'nun üç üyesi de denetim elemanı değildir ve denetleme yeterliliğine sahip değildirler. Yönetim bilimi, denetim zafiyeti yaşayan kurumların umulmadık noktalardan darbe aldığını, bu durumun kurumsal zayıflık ve tehdit oluşturduğunu neredeyse yüz yıldır dile getirmektedir. İç kontrol/denetim mekanizması sorunlu olan Sandık, tüm ısrarlara rağmen "Bağımsız Denetim"den de geçmeyi kabul etmemektedir. "Biz, zaten Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı'nın Maarif Müfettişleri tarafından rutin denetleniyoruz"[6] savunması da 2015 yılından itibaren tartışmalı hale gelmiştir.[7] Çünkü Sandığı denetlemekle sorumlu birim olan Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı'nın başındaki isim Atıf Ala, aynı zamanda İlksan'ın Yönetim Kurulu üyesidir.[8] 73 yıllık İlksan tarihinde bu vaka bir ilktir. Cumhuriyet tarihinde MEB'in hiçbir Teftiş Kurulu Başkanı, denetlemekle yükümlü oldukları herhangi bir kamu kurumunun yönetim ve denetleme kurullarında görev almamışlardır.
3. BAŞARISIZ SİGORTACILIK: Bugün için İlksan, 30 yıllık bir üyesinden ayda yaklaşık 50 TL aidat almaktadır ve 30 yıllık kesintinin karşılığı olarak bu üyesine ödeyeceği emekli ikramiyesi toplamı 23.343 TL'dir.[9] Halbuki Bireysel Emeklilik Sistemine (BES) giren bir kişi 30 yılda ayda 50 TL ödemesi halinde alacağı tutar 74.777 TL'dir.[10] Bu durumda İlksan üyelerinin zararı %300'den fazladır. Buna yıllardır göz yumanlar ya ne yaptıklarının farkında değiller ya da sayı saymayı bilmiyorlar. Sessiz öğretmen camiasının, maaşlarından her ay %2'lik zorunlu kesinti yapılması haksız yere gasp değil de nedir? Buna dur diyebilecek insanlar, ancak merhamet, vicdan ve insaf sahipleridir.
4. KURUMSALLAŞAMAYAN AİLE ŞİRKETİ: Kurum içi ve dışı akrabalık bağlarının çokluğu yüzünden İlksan, sıradan bir aile şirketine dönüşmüştür. Kurumda çalışanların dikkate değer bir kısmı bir başka çalışanla evli, kan bağı veya evlilik yoluyla akraba (dayıoğlu, halaoğlu, görümce, kayınbirader gibi), boşanmış ya da hemşeri veya hısımdır. Bu geleneğin devamı niteliğinde, İlksan Genel Müdürü Mustafa Çağlayan, kızını Sandığa bağlı bir şirkette (DE-HA A.Ş.) sınavsız, ilansız, KPSS'siz işe almıştır. Bunun ortaya çıkmasının ardından geri adım atmak veya herhangi bir pişmanlık ve özür dileme gereği bile duyulmamıştır.[11] Bu tablodan, kurumsal şirket profesyonelliği ya da verim beklenmemelidir.
5. YERİNDE SAYMAK: Başarı diye gösterilen rakamların, tabloların neredeyse tümü; abartma, göz boyama, gerçeği saptırma ve manipülasyondan ibarettir. 2005 yılında Sandığın gelirlerinin toplamı 86,5 milyon TL iken, on yıl sonra, 2015 yılında Sandık gelirlerinin toplamı, enflasyona ve mali tablolardaki tüm şişirmelere rağmen, ancak ve ancak 100 milyon TL'ye ulaşabilmiştir. Kamuoyunun dünle bugünü mukayese etmesine fırsat vermemek için 2012 yılından önceki "Faaliyet Raporları" kurum web sayfasına bilinçli bir biçimde konulmamıştır. Ancak son üç yıllık raporlar görülebilmektedir.[12] Örneğin OYAK, son 15 yılın faaliyet raporlarını (2000-2014), göğsünü gere gere web sayfasında herkesle paylaşmaktadır.[13] Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son on yılda yaklaşık üç kat büyümüşken,[14] sadece %13,5'lik büyümeyi, mucize, altın çağ, kahramanlık gibi süslü, altı boş destansı, hamasi nutuklarla pazarlayan bir yönetim anlayışı ile karşı karşıya olmak ayrı bir talihsizliktir.
6. KAYYUMA GİDEN YOL: 1993 yılında yaşanan "İlksan Skandalı"nın ardından Sandık, kayyuma devredildi ve dönemin Cumhuriyet Savcısı, o günkü yönetim ve denetleme kurulu üyelerinin de aralarında bulunduğu 20 sanık hakkında, bir yıldan 10 yıla kadar hapis cezası talep etti. Yargılama sonucunda sorumlular çeşitli cezalar aldılar, en ağır cezayı ise 9 yıl 9 ay hapis cezasıyla dönemin İlksan Yönetim Kurulu Başkanı Bilal Büyükkaya aldı. 1993'te yolsuzluk sebebiyle kayyumla tanışan Sandık, önümüzdeki yıllarda tasfiye sebebiyle kayyumla tekrar yolları kesişecek, bu da sürpriz olmayacaktır.
Bir kamu kurumu olan İlksan, saygınlık, güven, şeffaflık, hesap verebilirlik, dürüstlük ve doğruluk ilkelerini ihlal etmeye devam ediyor. İlksan, gerçeklerle yüzleşerek bir çıkış bulmak yerine yanıltıcı bilgilerle ve ajitasyonla bir imaj yaratma peşindedir. Bu imaj, sürdürülebilir değildir. Mesela "Bugün bütün üyeleriniz ayrılsa tamamının tazminatını ödeyecek gücünüz var mı?" sorusuna, İlksan Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Yılmaz, 18 Ekim 2012 günüverdiği cevap: "Çok net olarak belirtiyorum ki, üyelerimizin tamamının üyelikten ayrılması halinde, nakit değerlerimiz ve gayrimenkullerimizin satışından elde edilecek gelir ile karşılanması mümkündür." şeklindedir. Halbuki üyelerin en az %76'sının emeklilik birikimini ödemelerinin imkansız olduğunu, bunun için yeterli portföye, mali varlığa sahip olmadıklarını kendisi herkesten iyi bilmektedir. Böyle olduğu için de gönüllü, isteğe bağlı üyeliğin önünü kapatmak için, kendileri gecikmeden dava açmış ve davayı kazanmışlardır.[15] Sayın Yönetim Kurulu Başkanına sormak lazım; üç yılda ne değişti?
Sandığın önünde artık fazla alternatif kalmamış ve yolun sonuna gelinmiştir. Gidilebilecek iki yol vardır:
SANDIĞIN DOĞAL YOLLARLA İFLASINI BEKLEMEK
İLKSAN'ın mevcut mali tablosunun zayıflığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen açığını neredeyse kapatmış olması ve yeni öğretmen atamasının minimum düzeye çekileceği gerçeği karşısında, İLKSAN'ın önümüzdeki 5-10 yıllık zaman zarfında, emekliye ayrılan üyelerinin alacaklarını ödeyemeyeceği aşikardır. 2015 yılı rakamlarına göre, tüm üyelerin (yaklaşık 260 bin), üyelikten ayrılması durumunda alacaklarının %76'sı ödenemiyor. Sandığın 2015 yılı verilerine göre mevcut açığı 2 milyar 600 milyon TL'dir. Milli Eğitim Bakanlığı ve İlksan hiçbir şey yapmasa bile, mukadderat işleyecek ve Sandık kendiliğinden kapanacaktır.
SANDIĞI KANUN YOLUYLA KAPATMAK
İlksan'nın yasal dayanağını oluşturan, 4357 sayılı "Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı ile Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun"un (R.G. 19 Ocak 1943 - 5308) 11'inci maddesinin yürürlükten kaldırılmasıyla, Sandığın kanun yoluyla kapatılması ve tüm üyelere haklarının Devlet tarafından ödenmesi ikinci alternatiftir. Siyasi iradenin, buna yanaşması zor görünmektedir. Şubat 2006'da üç büyük eğitim sendikası başkanının "İlksan'ın kapatılması"[16] üzerinde uzlaşma sağlamasına rağmen hükümet, bütçe imkanlarını gerekçe göstererek bunun gereğini yapmamıştır. Türkiye 2005'te %8,4; 2006'da %6,9 büyüyen bir ülkeydi. Bugünkü büyüme hızımız yüzde 3'e kadar gerilemiş durumdadır. Bugünkü kamu ekonomisinin görünümü, Devlet bütçesinden 2,6 milyar TL'nin İlksan'ın zararını kapatmak için kullanılmasını neredeyse imkansız kılmaktadır.