Marsa Gitme Partisi

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
23 Mar 2016 17:36:54
Marsa Gitme Partisi

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

"Marsa Gitme Partisi" Can Avar (canavar) müstear ismiyle yayınlanmış "Siyasi kurgu" bir romanın ismidir.
Kitap içeriği,  ülkemizin problemlerine FARKLI bakış açıları  olmakla birlikte kitaptan yapacağım alıntılarla Egitimhane'nin eksiklikleri olduğunu düşündüğüm hususları VURGULAMAK istiyorum.

Mesaj serisinin başında şunu belirtmek ihtiyacı hissediyorum :

- Kitapta dile getirilen düşüncelerle TEMELDE FARKLI düşüncelere sahibim. Bununla birlikte kitaptaki düşünceleri aktarmamın faydalı olacağına inanıyorum.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
Şimdi Türkiye'nin birçok sorunu var ama bunlardan başlıcalarını sayacak olursak; Laiklik tehlike altında, Kıbrıs sorunu var, Sonra Ermeni meselesi, Kürt-Tük sorunu, ha bir de demokratikleşme ve işsizliği sayabiliriz...
....
Alıntı
Bir kere bir bünyede veya yapıdaki her SIKINTI çözülmesi gereken sorun değildir. Birçok sıkıntı aslında daha temel bir sorunun sadece BELİRTİSİDİR. 
Eğer yediğiniz gıdadan dolayı zehirlenmişseniz, önce uykunuz gelir sonra da kusarsınız.
Burada uykunuzun gelmesi ve kusmanız sadece belirtidir.
Eğer siz, belirtiyi asıl sorun olarak kabul eder ve onu çözmeye çalışırsanız, sonunuz kötü olur.
Şimdi benim anlattığım bu basit örnekten, en büyük devlet meselelerine kadar asıl sorunu görmeden sadece belirtileri çözmeye çalışma uğraşları, bünyeye sadece zarar verir.
Bizler de belirtileri değil, asıl sorunu çözmek için ant içtik.
Biz bu sorunun, Türkiye'nin hedefsizliği ya da YANLIŞ HEDEFLER seçilmesi olduğunu tespit ettik.
Askerliğini yaptıysan bilirsin, ne yazık ki askerliğini yapan Mehmetçiklere "Neden hedef Türkiye?" diye bir sürü şey anlatırız da "Neden Türkiye'nin hedefi yok?" diye tek kelime etmeyiz.

Sorularım :
  • Egitimhane sıkıntılara mı çözüm üretiyor yoksa tespit etmiş olduğu bir sorunu mu çözmeye çalışıyor?
  • Egitimhane bir soruna çözüm olmayı amaçlamakta mıdır? Yoksa sadece sıkıntıları dile getirmek için mi vardır?
  • Egitimhane neden hedef sorusuna mı yoksa Egitimhane'nin hedefi nedir sorusuna mı odaklanmak daha uygun olur?
  • Egitimhane'nin KAYITLARA GEÇMİŞ bir hedefi var mıdır? Bu hedefe ulaşmak için yapılacakların listesi mevcut mudur?
Not 1: "Egitimhane'nin eti ne budu ne ki..." MAZERETİNE sarılmaya hazırlanan forumdaşlarımdan biraz sabırlı olmalarını istirham ediyorum.
Not 2: Bu konuda minimum 20 mesaj paylaşmayı hedefliyorum. Konuyu takip etmeyi düşünenlere sabırlar diliyor ve peşinen teşekkür ediyorum.
Not 3: (Sanıyorum 2008 yılında) İlk Egitimhane meclisi oluşturulduğunda sorduğum sorulara cevap içerecek bir çalışma başlatılmıştı. "KAYITLARA GEÇMİŞ" ifadesi bu çalışmanın sonuçlanıp sonuçlanmadığını sorgulamaya yöneliktir.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 23 Mar 2016 17:43:21
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
1960 yılında yapılan seçimlerde John F. Kennedy henüz 43 yaşında iken Birleşik Devletlerin en genç başkanı seçildi.
...
Kennedy "on yıl geçmeden önce" Birleşik Devletlerin Ay'a insan yollayıp geri getireceğine dair söz verdi. Yani ülkesine hedef göstermiş oldu.
Kennedy'nin seçtiği hedef, belirlediğimiz kıstaslara gerçek bir uyum sağlıyordu. Seçtiği hedef somut, nesnel, bir VADESİ OLAN, tamamen hayal ürünü olmayan ve gerçekten de iyi analiz edilerek seçilmiş bir hedefti.
Sonuç olarak Temmuz 1969'da bu hedef gerçekleşti. Neil Amstrong ve Edvin Aldrin, Ay yüzeyinde yürüyen ilk insanlar oldu.
Birleşik Devletler on yıl geçmeden Ay'a insan yollamayı kendine hedef seçip başardığında, aslında yollanacak uzay mekiğinin  zırhı, teknik donanımı, yazılımı derken; sanayi, eğitim ve teknolojide en parlak dönemine erişti.
...
Alıntı
Peki sadece hedef ile olacak iş mi bu iş?
...
Alıntı
Bir yapı kurulurken ilk olarak vazifesi, geleceğe bakışı ve DEĞERLERİ gibi temel konular belirlenmelidir. Buna, her yerde anlatılan toplam kalite yönetimi konferanslarında; "vizyon" ve "misyon" diyorlar.
...
miyonu, hayat amacı
vizyonu da gelecek hayali olarak çevirmiş...
...
Alıntı
Hayat amacı somut olmalı, açık ve anlaşılır olmalı, nesnel olmalı yani kişiye, yoruma göre değişmemeli, bir vadesi olmalı ve elbette gerçeklerden aşırı uzak, tamamen hayal ürünü olmamalıdır.
...
Alıntı
Peki  neden Mars? Yani uzaya çıkmanın bu ülkenin insanına ne gibi faydası olabilir? 
Ülkemizde ve Dünyada bu kadar büyük sorunlar varken, insanımız bu kadar sıkıntı çekerken, yaşamın bile olmadığı bir gezegene gitmeyi hayat amacı olarak seçmek bize ne kazandırır?
Başarabileceğinizi zannetmiyorum ama tutun ki başardınız. Kimin karnı doyacak, kimin hayatı değişecek, kimin sorunu çözülecek? Bir Mars'ta tören yapmak için bu kadar emek israf olmaz mı?
...
Alıntı
İşin özünde biz Mars'a ya da Merih'e gidecek seviyeye geldiğimizde, ne cari açık kalır, ne eğitim sorunu, ne de savunma sanayi yetersizliği. Her konuda Dünya'nın birkaç güçlü ülkesi arasına gireriz.

12 Mayıs 2010 tarihinde yayınladığım bir mesajda şu ifadelere yer vermiştim:
 
Alıntı
2002 yılında mynet.com sitesinden ücretsiz web alanı alarak çalışmalarımı yayınlamaya başladığımda HEDEFİM bir kaç bin kişiye SANAL HİZMET vermekti.
2005 yılı Eylül ayında mynet.com sitesi ücretsiz web alanı hizmetine sınırlama getirdiğinde SANAL HİZMET verdiğim kişilerin sayısı on binleri çoktan aşmıştı.
O dönemde yıllık 50 TL harcama yapma imkanım olmadığı için, SANAL HİZMETimi devam ettirmekte acz içine düştüm.
Aynı yılın Ekim ayında internet ortamında yeni faaliyet göstermeye başlayan bir sitenin tasarımcısı bir e-posta göndererek, 100.000 kişiye SANAL HİZMET verecek bir yapı oluşturmaya çalıştığını bu konuda kendisine destek olup olamayacağımı sordu.
Büyük bir memnuniyetle kendisine destek verdim. O dönemde internet ortamından haberleştiğim bir kişiyi de bu yapılanma hakkında bilgilendirdim.
Bugün, 100 den fazla çalışmamın yayınlandığı, yüzlerce site sayesinde dünyanın dört bir tarafında milyonlarca kişiye SANAL HİZMET veriyorum.
Ayrıca destek veren yüzlerce egitimhane.com üyesi gibi ben de 500.000 üyesi bulunan bir SANAL HİZMETin SAHİBİYİM.
...
Şimdi yeni bir hedefim var. 500.000 kişiye KURUMSAL HİZMET verecek bir yapı oluşturmak istiyorum.
tmurat, sudee, dehliz, mtdemirci, aycankonak, aysegoceri, baranuz, .... vs. gibi 
bir çok öğretmeninde gönüllerinde 500.000 kişiye KURUMSAL HİZMET verecek bir yapı oluşturmak hayali olduğuna inanıyorum.
Bu HEDEFİMİN gerçekleşmesi için İLK ADIMIN atılması gerekiyor.

Bir çok kişi, 500.000 kişiye KURUMSAL HİZMET verecek bir yapının gerçekleşebileceğine inanmaz.
2002 yılında bir kaç bin kişiye SANAL HİZMET vermek hedefimi belirlediğim zaman 8 yıl sonra milyonlarca kişiye SANAL HİZMET verebileceğime bende inanmazdım.
O zamanlar hayal bile edemediğim bir durum bugün gerçek olmuş durumda.
500.000 kişiye KURUMSAL HİZMET hedefimin gerçekleşmeyeceğine inanıyor musunuz?

Egitimhane'nin KURUMSALLAŞMASINDA İLK ADIM Kasım 2013 tarihinde atıldı.
500.000 kişiye KURUMSAL HİZMET hayalim ne zaman gerçekleşecek?

Mesajı yazdığım tarihte KURUMSAL HİZMET'in bir okul çatısı altında gerçekleşebileceği düşüncesindeydim.
ÖNGÖREMEDİĞİM bazı gelişmeler nedeniyle okul hedefimin kısa süre içinde gerçekleşmeyeceği kanaatine ulaştım.
Bu nedenle alternatif KURUMSAL HİZMET yöntemleri araştırmaktayım.
Gözlemleyebildiğim kadarıyla alternatif KURUMSAL HİZMET yöntemleri Egitimhane gündeminde değil.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 24 Mar 2016 11:12:11
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
Az önce anlattıklarımdan Mars yolculuğunun her anlamda ne kadar zor olduğunu, ayrıca ne kadar üstün teknolojiye, eğitime ve bilime ihtiyaç gösterdiğini anlamışsındır.
Bu kapsamda baktığında, bizim yaptığımız aslında ülkenin kurumlarını bir noktada buluşturmak ve ortak bir gügüyle hareket etmelerini sağlamaktan ibaret.
Bu ülkede üniversiteler kafasına göre bilim yapar, özel şirketler kafasına göre AR-GE, üretim ve satış yapar, ülkeyi yönetenler ise kafasına göre bir yönetim sergiler de hiçbirinin Anıt Kabir'e çelenk koymaktan başka ortak bir şey yaptığını göremezsin.
...
Alıntı
Gelecek hayali, dediğimiz şey yani Toplam Kalite Yönetimindeki vizyonu kastediyorum, nasıl bir gelecek hayal ettiğinizin cevabıdır. Bu bir hayaldir ve gerçekleşmesi belki imkansızdır ama bu gelecek hayali size yönünüzü gösterir.
Tıpkı kutup yıldızı gibidir. Ona bakarak yönünüzün doğruluğunu anlarsınız ancak ona asla ulaşamazsınız. Ona dokunmak için değil, o yolda ilerlemek için çabalarsınız.
Karanlık bir gecede bile, o ufacık ışık size doğru yolda olduğunuz konusunda güç verir.

2011 Genel seçimleri öncesinde iktidar partisi cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümü olan 2023 yılı için hedeflerini açıklamıştı.
Bu hedeflerden sadece ekonomik hedefler sürekli gündemde tutulduğu için az çok bilinmektedir.

Egitimhane üyelerinin 2023 yılı için belirlenmiş eğitim hedefleri konusunda bir fikri var mı?
Ulusal hedefler, diğer kurumların yaptıkları bizi ilgilendirmez, gözlemlediğimiz problem için kafamıza göre çözüm üretiriz anlayışıyla mı hareket ediyoruz?

Eğitim ile ilgili 2023 yılı hedefleri ve hedeflerle ilgili gelişmeleri kitaptan yaptığım alıntılar bittikten sonra paylaşmaya çalışacağım.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 24 Mar 2016 11:14:42
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
Bu uygulama kapsamında, Doğan Cüceloğlu'na eğitim VCD'leri hazırlatılmıştı. Doğan bey, bu eğitimde Robert Edgerton'un 'Hasta Toplumlar' isimli eserine yer veriyordu.
Yıllarca yapılan bir araştırma sonucu hazırlanan bu eserde özetle şu vurgulanıyordu :
- Hiçbir toplum belli gelenek kültür özellikleri veya alışkanlıklarla iyi-kötü herhangi bir noktaya gidemez. Asıl olan, bütün toplumlar için belli DEĞERLERE sahip olmak ya da olmamaktır.
Bu belli değerlere sahip toplumlar, kurumlar ve yapılar zamanla dışarıdan iyi olan her şeyi alırken, olumsuz özelliklerinden arınmaya başlıyorlar.
Aksi durumda ise 'Hasta Toplumlar' dediğimiz şey açığa çıkıyor. Zamanla bu yapılar bir şekilde insanlığa zarar vererek yok oluyor.


Mart 2016 tarihinde Atletico Madrid ile oynanan Şampiyonlar Ligi karşılaşması öncesinde PSV Eindhoven taraftarlarının Plaza de Mayor meydanında bir grup mülteciye para atarak eğlenmesi olayını hatırlayalım.
Taraftarlar Hollandalıdır. Hollanda, Kuzey Avrupa ülkelerinin hepsinde olduğu gibi EĞİTİM SİSTEMİ İYİ olarak tanımlanan ülkelerdendir.
En azından bizden daha iyi bir EĞİTİM SİSTEMİNE sahip oldukları söyleniyor.
Mültecilere para atarak eğlenen PSV Eindhoven taraftarlarının istisnai bir grup olduğu düşüncesi gerçeği yansıtmaz.
Benzer durumlar tüm batı toplumlarında yaşanmaktadır.
Batı toplumları 'Hasta Toplumlar' kategorisindedir,  zamanla İNSANLIĞA zarar vererek yok olacaklardır.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 25 Mar 2016 10:49:36
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
Bir genç için üniversitenin, kelime bilimi açısından bir anlamı yoktu.
İÇERİK olarak ise; kot pantolonla gidebileceği, şehir dışında okuyorsa ailesinden habersiz özgürlüğün tadını doyasıya çıkarabileceği ve en önemlisi karşı cinsle ilişkilerini sınırsız olarak yaşayabileceği bir ortamın ismiydi üniversite kelimesi.
Çünkü hazırlanırken hipodromlardaki atlar gibi koşturmuş, cefa çekmişti. Şimdi de  sefasını sürmesi gereken yerdeydi.
Biz "üniversite" kelimesinin yerine "bilimevi" kelimesini koyduk ve yarım saat içerisinde dinleyeceğin bütün bu başarının İLK HAMLESİydi bu.

Bir kelimenin yerine başka bir kelime kullanmak neyi değiştirir?
Lao Tzu'ya atfedilen şu sözü hatırlayalım :

- Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile, tek bir adımla başlamak zorundadır.
İLK ADIMI bir şekilde atmanız gerekir. İlk adımın kelime değişikliği olması bakış açısı değişikliğini beraberinde getirir.
Bakış açısı değişikliği çözümün olmazsa olmaz koşullarındandır.


Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
Ne olduğumuz değil, ne YAPTIĞIMIZ önemli.
Milyonlarca üyesi olan, Türkiye'nin en çok ziyaretçesi olan web sitelerinden biri OLDUK.
Peki YAPTIĞIMIZ nedir?

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
Çanakkale Savaşı'na baktığınızda İÇLER ACISI bir durum görürsünüz ki; evet bireyler fedakardır, Mehmetçiğimiz kahramandır ve askerimiz bireysel anlamda kendine yakışanın fazlasını göstermiştir bütün Cihana.
Ancak devlet ve devleti yönetenler olarak, YAPILABİLECEK EN BÜYÜK HATA YAPILMIŞTIR.
Düşünsenize BİR CEPHEYE bütün eğitimli insanlarınızı sürüyorsunuz. Sonra ne oluyor? Boğazı, İngilizler geçemiyor. Bedeli ne?
Konusunda eğitimli on binlerce insanınız, mühendisiniz, mimarınız, sanatçınız.
Şehit olarak ulaşabilecekleri en yüksek mevkiye ulaşsa da kahramanlarımız, aynı savaşta yan yana savaştığımız hatta bizi yöneten Komutan Limon von Sanders'in Almanya'sı, 20 yıl gibi kısa bir sürede bütün dünyanın başına tekrar bela olabilecek güce erişirken, Türkiye ÇOK YAVAŞ İLERLEMEK zorunda kaldı.
...
Alıntı
Burada anlatmak istediğim; Almanya bu seviyeye her türlü yıkıma rağmen, eğitimli insanını kaybetmediğinden gelmiştir.
...
Alıntı
O kadar eğitimli insanımızı verdik sırf İngilizler Boğazı geçmesin diye. Oysa İngilizler gemileriyle birkaç yıl sonra ellerini kollarını sallayarak İstanbul'a girdiler.
...
Alıntı
Ama Çanakkale'de o kadar yetişmiş insanımızı kaybetmiştik ki; Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda trenleri çalıştıracak makinist bile bulamaz haldeydik. İnsanımızı her konuda eğitmemiz gerekiyordu ama yeterli eğitmenimiz bile yoktu.

"Çanakkale geçilmez" yalanının toplum beyninin yıkanması hususunda güzel bir örnek olduğuna inanıyorum.
13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul'un işgal edildiğini bilenler bile İngilizlerin boğazlardan ellerini kollarını sallayarak geçtiklerini bilmezler (farkında değillerdir.)

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 25 Mar 2016 10:53:16
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
Dekan ve rektör; Hristiyan dünyasına ait kelimelerdir. Latince kökenli bu iki kelime, Katolik ve Anglikan Kiliselerindeki din adamlarının hiyerarşisini temsil eder.
Papaz, başrahip, başpapaz gibi anlamları vardır. İngilizceleri "dean" ve "rector".
Müslümanların okuduğu üniversiteleri papazlar, rahipler yönetiyor :)
Kelimenin asıl anlamı  değil, bilinen anlamı önemli olsa da bu kelimelerin yerine Türkçe kelimeler kullanılması üniversite kavramına (sorununa) "Bakış açısı"nı değiştirecektir..
İnşallah o günleri de göreceğiz.

Alıntı
... hedeflerimize ulaşmak ancak verimliliğin en üst düzeyde olması ile mümkündür. Verimliliği en basit haliyle, kaynakların etkin ve doğru kullanımı olarak tanımlayabiliriz.
Egitimhane (insan) kaynağı VERİMLİ kullanılabiliyor mu?
Kendi kaynaklarımızı VERİMLİ kullanamıyorsak, başkalarını kaynakları İSRAF etmekle suçlayabilir miyiz?

Alıntı
Hiçbir sistem veya hiçbir oluşum, kendisini destekleyen psikolojik harekat olmadan başarıya ulaşamaz.
Hani "Kamuoyu oluşturmak" tabiri var ya onu kastediyorum burada.
İkinci üniversite olarak sosyoloji okuyan forumdaşlarımız için Egitimhane güzel bir uygulama alanıdır.
Egitimhane yönetimi ilgili bölümde okuyan forumdaşlarımızdan destek alıyorsa da diğer üyelerin haberi olmuyor :)
Sosyoloji bölümünü okuyan forumdaşlarımı sahaya (sahneye değil saha çalışması yapmaya) davet ediyorum.

Çevrimdışı gkhnkmn

  • B Grubu
  • 1.656
  • 1.933
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.656
  • 1.933
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 25 Mar 2016 11:09:23
nasıl yani

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 26 Mar 2016 10:45:10
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
Eğitimi genel hatları ile ikiye ayırdık. Birincisi kitle eğitimidir. Kitle eğitiminde amaç; bireye olmazsa olmazları en iyi şekilde verebilmektir.
Bu eğitim herkes için standarttır ve alınması basit ve öğrenilmesi zorunlu konuları kapsar.
Okuma yazma, temel matematik, vatandaşlık bilgisi, ahlak ve görgü kuralları gibi konular kitle eğitiminin olmazsa olmaz konu başlıklarına örnek olabilir.
İkincisi ise, kişiye özel eğitimdir. Kişiye özel eğitimde amaç; kişinin kitle eğitimi aldıktan sonra, kendi kişiliğine, isteğine ve becerisine özel olarak, kendisine ve çevresine en faydalı olacağı konuda, en iyi şekilde eğitilmesidir.
Burada kitle eğitimini, acemi birliklerinde uygulanan temel eğitime, kişiye özel eğitimi de, branş eğitimine benzetebiliriz.
Kitle eğitiminin devlet tarafından yapılmasını bir nebze de olsa anlayabilirim.
BUNUNLA BİRLİKTE kişiye özel eğitimin devlet tarafından verilmesini anlamakta zorlanıyorum.
Kimin ihtiyacı varsa, ihtiyacına uygun elemanı yetiştirmek ihtiyacı olan kişi ve kurumların görevi olması gerekmez mi?
Örneğin sanayi kuruluşlarının ihtiyaç hissettiği elemanı kendilerinin yetiştirmesi, turizmcilerin, sağlıkçıların vs. ihtiyaç hissettikleri elemanı kendilerinin yetiştirmesi daha uygun olmaz mı?
Neden her şeyi devlet yapıyor ki? Herhalde devlet yapacak iş bulamıyor bu tür işlerle uğraşıyor.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 26 Mar 2016 10:47:31
 Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
Bilim adamları temel olarak insan beyninin ikiye ayrıldığını söylüyor; Sağ beyin ve sol beyin.
Sol beyin genel anlamda "mantıksal" olarak adlandırılır.
Mantık ile yaptığımız bir çok şey, sol beyin tarafından yapılır.
Örneğin; mantıksal karar alma, gerçekçi yaklaşım ve hesaplama gibi faaliyetler sol beyin tarafından yapılır.
Sağ beyin ise genel anlamda "sezgisel" olarak adlandırılır ve sezgilerimizle, duygularımızla yaptığımız bir çok şey de, sağ beyin tarafından yapılır.
Örneğin; duygusal ve sezgisel karar alma, hayal kurma ve yaratıcılık sağ beyin tarafından yapılır.
...
Alıntı
Şimdi bir kere sağ beyin, sol beyinden; sol beyin de, sağ beyinden üstündür veya önemlidir diye bir şey düşünülemez. Birey için asıl olan, her ikisini de DENGELİ VE ÜST SEVİYEDE kullanabilmektir.
...
Alıntı
Az önce belirttiğim gibi, birey için sağ beyin ile sol beyin arasındaki uçurum nasıl sağlıksız ise, toplumlar için de  aynı şey geçerlidir.
Toplumların da sağ ve sol beyni vardır. Sol beynini bilim adamları oluşturuyorsa eğer, sağ beynini de sanatçılar oluşturur.
Bir toplumda bu konuda dengesizlik oluşması, o yapıyı sağlıksız kılar. Biz sanatı ve sanatçıyı toplumun sağ beyni olarak görüyor ve en az bilim kadar destekleyip önemsiyoruz.
Sanatçı derken de, öyle yıllar öncesinde olduğu gibi her eline mikrofonu alıp şarkı söyleyene  sanatçı demiyoruz.
Mimariden sinemaya, tasarımdan müziğe, edebiyattan şiire kadar her şeyi içine alan bir sanatı ve sanatçıyı kastediyoruz.
...
Alıntı
Topluma dönüp baktığınız da , sağlıklı toplumlarda bilim ve sanatın işbirliği içerisinde ve orantılı bir şekilde geliştiğini görürsünüz.
....
Alıntı
Diğer taraftan bakıldığında, sanat dalları zaman ilerledikçe artar. Yenileri, çoğunlukla daha beğenilen, tercih edilen ve etkin iken, eskileri etkilerini yitirmeye başlar.
Eskiden ressamlık vardı, fakat şimdi dijital ressamlık onun yerini büyük ölçüde almış durumda.
Eskiden tiyatro varken, şimdi sinema ve yine eskiden ozanların şiirleri varken, şimdi şarkı sözleri. Gelecek elli yılda belki bunların yerini başka şeyler alacak.
Geçmişi sımsıkı sarılmak gerektiğini, her şeyin geçmişte yapıldığı gibi yapılması gerektiğini söyleyenleri anlamakta zorlanıyorum.
Bilgisayar kullanarak daha iyi resim yapmam mümkünken neden kalem, fırça, boya kullanayım ki?
Bilgisayar kullanarak, kolayca en hassas sesleri üretmek mümkünken neden bir üflemeli / vurmalı / telli vs. çalgı aleti ile uğraşayım ki?
Güzel bir sanat eseri için duyguların harekete geçmesine (coşmasına) ihtiyaç vardır.
Duyguları ifade etmek (eser) için kullanılacak aracın önemi minimumdur.

Yıllardır duyguları harekete geçirmek için neler yapılabilir sorusunun cevabını arıyorum. Bir kaç milim mesafe kat edebildim :)

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 26 Mar 2016 10:52:59
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
nasıl yani
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Sorunuzun sosyoloji bölümünü okuyan forumdaşlarıma yaptığım çağrıya istinaden olduğunu tahmin ediyorum.

İlgili bölümü okuyan arkadaşlar nasıl ve ne yapacaklarını daha iyi bilirler inancındayım.
BUNUNLA BİRLİKTE Egitimhane üyelerinin sosyolojik profilini ortaya çıkaracak bir çalışmanın çok faydalı olacağına inanıyorum.
Bunun dışında kurumsal hizmet olarak isimlendirdiğim dernek çatısı altında yapılabilecek hangi tür faaliyete daha çok üyenin destek verebileceğini tespit etmek için yapılacak bir çalışmada faydalı olacaktır.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 27 Mar 2016 12:17:42
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
Algıladığımız her şey değişecek, 1990'ların başında, "on yıl geçmeden herkes, cebindeki yarım gofret büyüklüğündeki ufacık cihazlarla birbiriyle konuşacak, internete girecek, fotoğraf çekecek" denseydi, kimse inanmazdı buna.
Ama bu cümle, cep telefonlarını üretmeden sadece tüketen bir ülke olmamıza rağmen gerçek oldu. Kaldı ki, bütün bunlar MİKROÇİPLERLE YAPILDI. NANOÇİPLER, bir devrim olacak dünyada.
...
Alıntı
Vakit, sadece eli silah tutan her erkeğin değil, ayakta durabilen düşünebilen, her insanımızın enerjisini, sinerjiye çevirme vaktiydi. Bizde bunu yaptık yapıyoruz.
Savaş karşıtlarının kullandığı şu anlamda bir söylem vardır:
- Savaşta ölenler fakirlerin çocuklarıdır. Karar vericilerin çocukları savaş alanında olsaydı savaş kararı alınmazdı.

Günümüzde cephede (ateşli silahlarla) yapılan savaşların bir önemi kalmamıştır.
Her bir fert farkında olsa da olmasa da savaşın içindedir.
Bazısı, psikolojik savaşta görevlidir, bazısı lojistik destekte görevlidir, bazısı diplomasi taarruzunda görevlidir, bazısı sanal dünyadaki savaşın bir neferidir, bazısı ekonomi kalelerini korumakla görevlidir.
Hiç birinin yaptığı diğerinin yaptığından önemsiz değildir.
(Bilgisayar mühendisinin, doktorun, mimarın eline ateşli silah vererek, (ateşli silah) cephe savaşında görevlendirirseniz, o cephede savaşı kaybetmeniz mukadderdir. Her bir cephe için o cephenin özelliklerine uygun nitelikte insanlar görevlendirilmelidir.)
Dikkatlerden kaçan bir hususa daha dikkat çekmek isterim, (diplomasi dahil) istisnasız her alanda  fakir insanların çocukları da vardır.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 27 Mar 2016 12:21:08
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
"Gerçeğe Saygı" bu değerlerden ilkidir. Gerçeğe saygı göstermeyen bir yapının iyiye gitmesi söz konusu olamaz.
Çünkü ne olursa olsun, gerçeğe saygı duymayan insanlar, güce saygı duymaya başlar. Güce saygı duyan bireyler de, kendinin bile fark etmediği bir şekilde bencilleşmeye başlar.
Yaptığı her faaliyeti vatan millet için yaptığını iddia eder. Ancak, aslında yaptığı kendi menfaatinin gereğidir.

...
Alıntı
Harikaymış gibi görünmemiz gerektiği açık, ancak harika olmadığımızın farkında değilsek ya da farkında olsak da bunu düzeltmek için gerçek manada yapıcı adımlar atmıyorsak, ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıyayız demektir.

Egitimhane'nin ne kadar harika bir site olduğunu söylememe gerek yok sanıyorum.
Yoksa değil mi?

Alıntı
Ama gerçeğe saygı duyulmayan bir yapıda ne kadar denetlerseniz denetleyin boş.
Geçtiğimiz yıllarda apartmanımızın muhasipliğini yapmıştım.
Yönetici bana haber vermeden apartmanın bazı işlerini yaptırdı ve muhasip olarak parasını ödememi istedi.
Yetkisini aşan ve usule uygun olmayan harcamalar olduğu için ödeme yapamayacağımı söyledim.
Komşuluk ilişkileri çerçevesinde kayıtlara geçirmeden ödemeyi yapmak konusunda anlaştık.
Harcamalar apartman genel kurulunda görüşülecek ve verilen karar doğrultusunda hareket edilecekti.
Apartman genel kurulu öncesinde denetçilere durumu YAZILI olarak bildirdim.
Denetçiler raporlarında kayıt dışı harcamalar konusuna yer vermediler.
Konuyu genel kurul toplantısında sözlü olarak ifade ettim.

Toplantıyı yöneten komşumuz olaya müdahil olarak, durumun tartışılmasına imkan vermeden  usulsüz harcamaların yeni yönetim tarafından kayda geçirilmesi yönünde kararı yazdırdı.
Karara hiç kimse itiraz etmedi.

Apartman yöneticileri gelirler ile keyfi harcamalar yapabilir. Bu durum tartışmaya açık değildir.
Apartmanlar bu şekilde yönetilirken, ülkenin farklı yönetilmesi mümkün müdür?

Gerçeği öğrenmek istememek / araştırmamak (öğrenmek için çaba göstermemek) "Gerçeğe saygı değerine" sahip olmadığımızın göstergesidir.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 28 Mar 2016 12:29:37
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
Eğer önce gönlü geliştirmezseniz, işte o zaman Nazi Almanya'sında olduğu gibi bir nesil çıkartırsınız.
Bilgi anlamında mükemmel bilim adamlarından oluşan ama bu üstün bilgileriyle savunmasız Yahudileri gaz odalarında zehirleyerek öldürüp, savaş sonrasında çıktıkları mahkemede, hakimin:
- Nasıl yapabildiniz bütün bunları?
sorusuna
- Efendim şöyle ki, metre kareye düşen insan sayısı ile içeri girmesi gereken gaz miktarı oranını...
şeklinde cevap verebilecek ölçüde garip bilim adamlarından oluşan bir nesil.
Ek bilgi : Bu nesil bilim adamlarının büyük bir kısmı Nazi Almanya'sının yıkılmasından sonra ABD iltica etmiştir.
ABD'nin 2. Dünya savaşından sonraki bilim adamları iltica eden Alman bilim adamları tarafından yetiştirilmiştir.
ABD yaptıkları hatanın farkına vardığında iş işten geçmişti.
Bir hatırlatma daha yapmakta fayda var :
- Aynı nesil Alman bilim adamlarının küçük bir kısmı da Türkiye'de görev almıştır. Ülkemizde yaptıkları tahribatın boyutları hakkında pek bir bilgimiz yok.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 28 Mar 2016 12:38:46
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
İyi kuklacı, tek kuklayla yapabileceklerinin sınırlı olduğunu bilir.
En az iki kuklayla yapar gösteriyi. Kuklalar kavgacıdır.
Oysa onları yönlendiren sağ ve sol el ayrı olsa da, söylemeleri gerekenleri söyleyen bir ağız, gösteriyi sunan bir kişi vardır sadece.
Bazen kuklalar değişse de gösteride, ne o eller, ne de o ellerin sahibi değişir perde gerisinde.
...
Alıntı
Uluslararası ilişkilerden zerre kadar anlayan herkes bilir ki; devletlerin dostu değil, çıkarları vardır.
Öyleyse, "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" ne anlama geliyordu?
Sanki Almanın Almandan başka, Japon'un Japon'dan başka, İran'ın İran'dan başka dostu var mıydı?
...
Alıntı
"İyi de Ermeni soykırımı diye tutturan Ermenistan'la, Kıbrıs'ı almak isteyen Yunanistan'la, Irak'ın Kuzeyinde bilmem ne yapmak isteyenlerle nasıl İYİ ilişki kurabildiniz?
Doğrusu buna benim inanasım gelmiyor.
...
Alıntı
Bir kere bu saydığın ülkelerin hepsi, daha 150 yıl önce beraber yaşadığımız ülkeler. Oradaki insanlarla, yani Araplar, Ermeniler hatta Yunanlarla bile aslında o kadar ortak yönümüz, o kadar kaynaşmışlığımız var ki...
Ama bir takım güçler bu toprağın insanlarını birbirine farklı tanıttı. Bize Arapları pis ve kalleş, Ermenilerle bizi   barbar, Araplara da bizi eli sopalı  jandarma olarak gösterdiler.
...
Alıntı
Yani Türkiye'de bir zamanlar şöyle bir hastalık vardı. Sanki Ermenistan'da yaşayan insan değil, onun beyni yok ve biz ne yaparsak yapalım oranın insanı bize hep düşman olacaktır düşüncesini kastediyorum.
İşin aslı böyle değil. Burada onlara şirin görünmek için, sürekli garip garip tavizler vermemiz gerektiği sonucunu çıkarmayın sakın.
Buradan kastettiğim; sen oranın İNSANINA, devletine ve hükümetine eğer kendini  anlatamaz ve onlarla olan ilişkini yönlendiremezsen, onların mutlaka başkaları tarafından yönlendirileceğini  BİLMEMİZ gerekliliğidir.
...
Alıntı
Sen 1999'da Ermeni MECLİSİNE silahlı saldırganların girip, Ermenistan başbakanı ile sekiz üst düzey yetkiliyi öldürdüğü suikastı bilmezsin, çünkü basın yayınımız bu tür konuların üzerinde durmazdı o zamanlar.
Eminim Vazgen Sarksiyan ismini duymamışsındır bile.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]    
linkinde yayınlanan Türk nüfus hakkındaki bilgileri paylaşmayı faydalı görüyorum.

Türkiye                   57,500,000–61,500,000
Özbekistan                25,200,000
İran                   15,000,000
Rusya                   12,300,000

Kazakistan           12,009,969
Çin                           11,647,000
Azerbaycan             9,047,000
Avrupa Birliği      5,876,318 (Henüz birliğe üye değiliz. Üye olan bazı ülke nüfusları alt kısımdadır.)
 Türkmenistan             4,500,000
 Kırgızistan             4,500,000
 Afganistan             3,500,000
Irak                     1,500,000
 Tacikistan                  1,200,000
Amerika B.D.          1,000,000
 Pakistan                        500,000
 Kıbrıs                        298,862
 Avusturalya                293,500
 Gürcistan                 284,761
 Ukrayna                        275,300
 Suudi Arabistan        224,460
 Suriye                        100,000–200,000
 Moldova                        158,300
Moğolistan                     106,955
 Makedonya                  77,959

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] linkinde yer alan bilgilere göre  Avrupa birliğine üye bazı ülkelerinin nüfusları :

Malta              429,344
Lüksemburg         562,958
Kıbrıs               847,008
Estonya            1,313,271
Letonya            1,986,096
Slovenya            2,062,874
Litvanya            2,921,262
Hırvatistan         4,225,316
İrlanda            4,625,885
Slovakya            5,421,349
Finlandiya            5,471,753
Danimarka         5,659,715

Farklı ülkelerdeki Türk nüfuslar ülkenin toplam nüfusuna oranı olarak değerlendirilmelidir.
Bu nüfus bilgileri dikkate alındığında hangi ülke ile İYİ ilişkiler kurmakta zorlanabiliriz?

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 29 Mar 2016 10:36:46
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Marsa Gitme Partisi isimli kitaptan alıntı :
Alıntı
Satrançta, daha büyük taşı almak için, küçük taşın feda edilmesine gambit denir. Örneğin; birkaç hamle sonra, rakibin kalesini alabilmek için piyonu, vezirini almak için fili veya mat edebilmek için veziri vermektir.
...
Alıntı
"Turkish Gambit" diye Rus yapımı bir film var. 2005'te çekilen bu film, Rusya'nın o döneme kadar yapılmış en büyük bütçeli yapımıydı. Nedense Türkiye'de gösterime girmedi.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
...
Alıntı
ABD, biz iktidara geldiğimizde her zaman yaptığı şeyi yine yaptı ve Sözde Ermeni Soykırımı yasasını kendi senatosuna getirdi.
Tabii ki Türkiye'de hemen gündemi bu yapmaya çalıştılar.
Biz ne yaptık? Koca bir hiç, Amerika Demokles'in Kılıcı gibi o yasa tasarısını orada tutuyordu ve ne zaman Türkiye'ye bir şeyler YAPTIRMAK İSTERSE gündeme taşıyordu.
Bizimkiler de yiyordu ne yazık ki.
...
Alıntı
Şunu da asla unutmadık: Her yapıda, güçten önemli bir şey vardır. O da güçler dengesidir.
Sistemin içinde ne kadar güçlü olduğundan ziyade, dengeleri nasıl lehine kullandığın önemlidir.
Biz de, hep güçler dengesini arkamıza almaya çalıştık dış siyasetimizde. Ne kimsenin güdümüne girdik, ne de kimseye düşman olduk.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK