Konu/ anket 2009 yılında açılmış, ama halen güncel. Ben de düşüncelerimi, duygularımı paylaşmadan edemeyeceğim.
En son il içi özür grubu eş durumundan bir ilçeden başka bir ilçeye tayin istedim, 25 okul açılmıştı. Tek okul tercihinde bulundum evime yakın diye. Nasipte varmış çıktı tayinim. Kararnameler çıkmadan önce yeni atandığım okula gidip bir göreyim istedim. Müdür Bey yoktu. Müdür Başyardımcısı çok ilgisiz davrandı. "Sizin işiniz biraz karışık. Bizim öğretmene ihtiyacımız yoktu. Yanlışlıkla açılan bir kadroydu. Siz norm kadro fazlasısınız." dedi. Moralim çok bozuldu. Telefon numaramı aldı. Müdür aradı, birkaç şey söyledikten sonra beni bir başka okula görevlendirmek istedi. Üstelik teklif ettiği okul evime önceki okulumdan da uzaktı, iki arabayla gitmem gerekiyordu. Müdürüme kabul edemeyeceğimi, yapabilirse kendi okulumda dönem sonuna kadar kalabileceğimi söyledim. Yapabileceğini söyledi. Kendisiyle yüz yüze görüştüğümüzde benim önceki okulumda kalmamın zor olduğunu, yeni atandığım ilçede açık varsa başka ilçeye görevlendirme yapılmadığını söyledi. Ben de yeni atandığım okulumda göreve başlayacağımı belirttim. İşin ilginç yanı göreve başlamam zümrelerimin hoşuna gitmedi. Hem de hiiiç. Öğretmen arkadaşlar hayırlı olsun dileklerini iletip hoş geldin ettiler ama zümrelerim benimle konuşmadı bile. Zümre başkanı uzaktan sahte bir gülümsemeyle başını eğdi sadece. İlk önce durumu anlayamadım. Zümrelerimin sert bakışları, konuşmamaları gergin bir ortam oluşturdu. Birçok öğretmen arkadaşım da farkına varmış bu durumun. Zümre başkanından zümre tutanağını istediğimde neden istediğime anlam verememiş gibi tuhaf tuhaf baktı. Getireyim dedi ama vermedi bana zümre tutanağını. İdareden aldım sonra. Resmi olarak ayın sekizinde göreve başlamışken ders dağılımı yapılmadı önce-hâlâ gideceğim umudu varmış birilerinde- on sekizinde derslere girmeye başladım. Müdür başyardımcısı bizimle toplantı yaptı. Sınıfları dağıtacağını söyledi. Fırsat yakalamışken ortamda soğuk rüzgârların estiğini, gerginlik olduğunu, ortada bir sıkıntı varsa bunun benden kaynaklanmadığını söyledim. Önce kim olsa aynı olurdu falan dediler. Sadece birkaç dakika sonra zümre başkanı eteğindeki taşları dökmeye başladı. "Müdür bey bize söz vermişti, şimdi niye toplantıda yok?" diye kükredi. Sonra bana dönüp siz de sözünüzde durmadınız diye kükreyerek parmak salladı. Şaşkına döndüm. Hiç konuşmadığım insanlara ne söz vermiş olabilirdim ki? “ne söz vermişim ben?” dedim. “Kendi okulunuzda kalacaktınız” dedi zümre başkanı. Ben hâlâ iyi niyetle durumu açıklamaya çalışıyorum. Müdürle aramızda geçen konuşmayı anlatıyorum. Bana sonradan geldiğim için gitmem gerektiğini söylediler. Kaba davranışları karşısında şaşkına dönmüş ben “son gelen değil, hizmet puanı düşük olan gider. Benim puanım düşükse ben gideyim, ama benden düşük puanı olanlar var.” dedim. Israrla son gelen gider düşüncesini savundular yönetmelikten bîhaber öğretmenler. Başınızı ağrıttım arkadaşlar, benim zümreler -biri dışında-benimle selamlaşmıyor, konuşmuyor; düşmanca bakıyorlar. Anlatmadığım daha bir sürü şey var.
Dolayısıyla benim çalıştığım ortamda bıktırma politikası var.
Siz olsaydınız ne yapardınız acaba? Bu eğitimcilerin (!) derdi ne sizce?
Hocam, öncelikle bu can sıkıcı durum için geçmiş olsun diyorum. Ben sizin yerinizde olsam günlük tutarım. Bize anlattığınız olaylar da dahil, her gün yaşadığım olayları günlüğüme kaydederim. Yazı yazmak insanı rahatlatır. Bu bir yanı ama; mobbing davası açacağınız zaman günlüğünüzü de kullanabilirsiniz. Kolay gelsin...