“Mutlu evlilik sırrı: Az beklenti... ”
“Mutlu evliliğin sırrı, beklentilerini düşük tutmak. ABD'li bilim adamlarına göre, eşinden çok şey beklemek, mutsuzluk kaynağı. Ayrıca iletişim ve affetmeye hazır olmak mutluluğa giden bir diğer altın yol. Ohio ve Florida üniversitelerinde görevli uzmanlar, 82 çifti dört yıl boyunca ayrı ayrı sorguladı. Buna göre, ilişkilerinin başında eşlerine yönelik beklentileri çok fazla olanlar, kısa bir süre sonra gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldıklarında derin hayal kırıklıkları yaşadı. Ancak beklentileri fazla olup da buna karşılık affedici, hoşgörülü olan ve eşlerinin olumsuz davranışlarına uygun kılıf uydurmasını bilenler, olumsuzluk yaşamadı. Araştırma ekibinin başkanı Prof. James McNulty, sonucu şöyle yorumladı: ‘Eşinize yönelik beklentileriniz olduğunda, mutlu olmak sizin becerilerinize bağlı. Beklentileriniz yüksek olup da yerine gelmediğinde yine de buna hoşgörüyle bakabiliyorsanız mutlu olursunuz
Bence bu yorum, yalnızca evlilikler için değil; insan ilişkilerinin her boyutunda geçerli.
İş ya da özel hayat; bana göre bu formülü herkes uygulamalı.
Bir kitapçıya gidin “Mutlu evliliğin sırrı”, “Başarılı olmanın formülü” başlığına sahip yüzlerce kitap karşınıza çıkacak.
Peki insanoğlunun yüzyıllardır kafa yorduğu ama işin içinden bir türlü çıkamadığı bu konulara; yüz, iki yüz sayfalık bir kitapta çözüm bulmak mümkün mü?
“İyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta...” yemini, “Bir yastıkta kocayın” temennileri ile başlayan evliliklerin ömrü günümüzde neden pek uzun olmuyor?
En sağlam görünen birliktelikler bile neden çatırdıyor?
Son dönemdeki boşanma nedenlerine bakıyorsunuz; hep benzer yorumlar...
“Karakter uyuşmazlığı”, “yoğun işlerden dolayı birbirine vakit ayıramama”, “iş hayatındaki stresin eve taşınması” gibi nedenler...
Boşanmalar arttıkça, yalnız yaşayanların sayısı çoğaldıkça, iki arada bir derede kalan çocukların sayısında patlama yaşanınca her ülke de kendine uygun çözümler üretmeye başlamış.
Rusya, ABD ve Çek Cumhuriyeti'nden sonra boşanmaların en çok yaşandığı dördüncü ülke olan İngiltere'de Blair hükümeti, daha ilkokuldan çocuklara evliliğe hazırlık kursları organize etmeye başlamış.
İlginç ama büyükler bile bu yükü kaldırmakta zorlanırken o yaşta bir çocuğun senaryo bile olsa fikri hazırlık içine girmesi biraz zor değil mi...
Peki ne yapmalı?
Evlilik kurtarıcı kılavuz kitaplardan bir demet alıp karı koca karşılıklı bu sütunları yüksek sesle okumalı mı?
Yoksa bir psikologun yönlendirmesiyle grup terapilerine mi katılmalı?
İnanın çözüm hiç de kolay değil.
Amerikalı psikolog Judith Wallerstein, 9 yıldır evli 50 çifti incelemiş ve bu araştırmalarını "İyi evlilik: Aşk neden ve nasıl devam eder?" adlı kitabında toplamış.
İşte Wallerstein'a göre iyi bir evliliğin 9 psikolojik kuralı...
• Çocukluktaki aileden duygusal olarak ayrılmanın sağlanıp evliliğe tam anlamıyla yatırım yapılması, böylelikle iki aile ile olan bağlantıların tanımlanması.
- Ortak değerler üzerinde bir birlik kurarken, iki kişinin de bağımsızlığına özen gösterilmesi.
- Çocuğu olan aileler için: Ebeveynliğin getirdiği zor görevlerin göğüslenip bebeğin evliliğe yaptığı etkilerin hazmedilmesi. Çift, herkesin kendi bağımsız alanının kalmasına özen göstermeye devam etmeli.
- Yaşamda yer alan kaçınılmaz krizlerle yüzleşebilmek ve başa çıkabilmek.
- Evli çiftlerin farklılıklarını, öfkelerini ve çatışmalarını ortaya koyabildikleri bir "güven alanı" olmalı.
- Şaka ve neşenin yaşama geçirilmesi, sıkıntı ve herkesten kopmanın engellenmesi de diğerleri kadar önemli.
- Çiftin birbirlerinin, ‘sevgi ile destek, beğenilme, bakılma ihtiyaçlarını' karşılaması.
- Zamanın getirdiği değişikliklerle yüzleşirken ilk günlerin romantik, idealize imajlarını canlı tutmak.
“Mutlu evlilik sırrı: Az beklenti... ”
27 KASIM 2004 CUMARTESİ DENİZ SİPAHİ YAZISIDIR MİLLİYET Alıntıdır.
Amerikalı psikolog Judith Wallerstein'in değerlendirmeleri birçok evli çifte uyabilir. Bilmem belki birimizin bir işine yarar.
:)Saygılar