Nazan Bekiroğlu Okurları. ..

Şimdi hatırasız bir aşktı bu. Bütün yaşadıklarımı yok etmek için attım bütün defterlerimi ateşe. Kalbim kalmasaydı geriye, yaşanmamış bir aşk olacaktı bu. Kalbimi yakamadım.

Mümkün olsa da geri dönsek. O yol ayrımlarına. Kendimizi uçurumun dibinde bulduğumuz o keskin dönemeçlerin bir adım evveline.

"...Gökyüzündeki yıldızlar gündüz bir yere gitmezler. Ama onları görebilmemiz için gecenin bastırması göklerin kararması gerekir. Benim hâlim de böyle. İyi insanları fark edebilmek için önce bütün insanlardan vazgeçmem lâzım..."

YERLİ YERSİZ CÜMLELER(Nazan BEKİROĞLU)

Bir ağacın gölgesinde bir bardak çay olursa olsun
İki kelimeyi bir araya getirmek bazen zorlasa da
Ben ömrümü seninle yan yana bitireyim de nasıl olursa olsun
Hatta  son cümleni yaz deseler
İlk kelimem de son kelimem de senin adınla olsun
Çok cümle kurdum hepsi de yarım
Üç nokta ile bitirdim hep sonlarını
Ama senin adın hayatımda son nokta olsun
Mürekkebim tükenirse de son damlasına kadar kanımla olsun
Önümde bembeyaz bir kağıt elimde senin kalemin
Şiirim bittiğinde ise yüzümde bir parça umut olsun
Dünya nimetinde gözüm yok
Bir ağacın gölgesinde bir bardak çay olursa olsun
Ömrümde hiç gülmedim diyemem ama bu kadarcık sitemim de olsun
Kağıt üzerine yazılmış  silinebilir bir yazı olmasın
İzi kalsın ki alnımda ismin hep yazılı olsun ..

"Güzelliğin bir derin kuyu senin. Bir düşenin kurtuluşu kolay olmaz. Ne mutlu kalbine sen düşene ve ne mutlu senin kalbine düşene."

(Yusuf ile Züleyha)

"Yıldızlar el ele tutuşup karşıma gelse, seni benden dilese...
Melekler cem olup saf saf dizilse, ille onu ver bize... dese...
Yerler gökler dize gelse, yalvarı yalvarı kaddin dilese...
Zaman kol kol akıp yolumu kesse, seni elimden almak istese...
Cihânın kılıcı bağrımı delse, kanımı canımı sebîl eylese...
Azrâil ölüme ferman getirse, rûhumu kabzedip alsa götürse...
Değil gülünü, dikenini vermem."

~Mimoza Sürgünü~

İnsanı canından bezdiren, hiç bitmeyecekmiş gibi gözdağı veren, tam bitti denilen yerde yeniden başlayan kavurucu bir yazdan da serinlik ve selâmetle sıyrılmak mümkünmüş.

 

Ufkun üzerinde kurşuni renkli bir süvari alayı. "Caddelerde rüzgâr"lı ilk sonbahar şarkıları. Siyah beyaz kısa bir film. Kestanecinin Ekim'e hazırlanan isli "lüküs lâmbası". İlk yağmur damlası, ilk üşüme, ilk hırka.

Bir şehri terk etmemek için sebepler risalesine eklenen zahriye sayfası gibi, şehrime, bütün şehirlere geldiğinden daha erken, kavrulmuş yapraklar dallarının dibine döne döne düşerken. Olur mu olmaz mı derken olur gibi, gelir mi gelmez mi derken gelir gibi. Kalıcı değil geçici. Ama sonunda Eylül geldi...

...

Dedi ki,
Kalbi ince olana dünya
ağır geliyor…

Nazan Bekiroğlu

Hayallerimde bile sana söyleyemediğim şeyler yazacağım şimdi, 'siz' yerine 'sen' demek gibi...

Ve biliyor musun ki, seni sevdiysem, bütün ruhların yaratıldığı ve henüz ruhlara cesetlerinin biçilmediği o mecliste, senin yanında yer almış olduğumu hatıramda taşıyor olduğumdandır.
Bu kadar tanıdık buluyorsam kalbimi kalbine, bu kadar tanıdık ses veriyorsa kalbim kalbine, o ezeli uğultulu hala kulaklarımda taşıdığımdandır.

Yusuf ile Züleyha

Benim şu kirli kağıt suretinde yazılmış ve bütün ömrüm boyunca kalbimin üzerinde tedirginlikle taşıyacağım bir kaderim vardı;
Yaşayacaklarım,
Sınavım,
Yenilgim...