Nazım Hikmet Ran'ın Şiir Ve Sözleri

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 24 Ara 2012 13:25:48
 Nazım Hikmet Ran 'ın Otobiyografisi

 

1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşında Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insanlar otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
                                                                         ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
                                              ben hasretlerin

hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir

otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
                                                                verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metrekare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Prag'dan Havana'ya

Lenin'i görmedim nöbetini tuttum tabutunun başında 924'te
961'de ziyaret ettim anıt kabri kitaplarıdır

partimden koparmağa yeltendiler beni
                                                 sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim

951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü

sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın

içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana

başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
                                ama durup dururken de yalan söyledim

bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
                       çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
       camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
       ama kahve falına baktırdığım oldu

yazılarım otuz kırk dilde basılır
       Türkiye'mde Türkçemle yasak

kansere yakalanmadım daha
yakalanmam de şart değil
başbakan fakan olacağım da yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
                             insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
                  başımdan neler geçer daha
                                              kim bilir


Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 24 Ara 2012 13:27:10
NEREDEN GELİP NEREYE GİDİYORUZ

Baslangic
Nereden gelip nereye gidiyoruz?
Belimizi dogrultup kalktigimizdan beri iki ayak ustune,
kolumuzu bir sopa boyu uzattigimizdan beri,
tasi yonttugumuzdan beri yikan da yaratan da biziz
yikan da yaratan da biziz bu guzelim, bu yasaasi dunyada.
Nereden gelip nereye gidiyoruz?
Arkamizda kalan yollarda ayak izlerimiz kanli,
arkamizda kalan yollarda ulu uyumlari ellerimizin, aklimizin,
yuregimizin,
toprakta, tasta, tuncta, tuvalde, celikte ve plastikte.
Nereden gelip nereye gidiyoruz?
Kanli ayak izlerimiz midir onumuzdeki yollarda duran?
Bir cehennem cikmazinda mi sona erecek onumuzdeki yollar?
Nereden gelip nereye gidiyoruz?
Cocuklarin avuclarinda gunlerimiz sira bekler,
gunlerimiz tohumlardir avuclarinda cocuklarin.
cocuklarin avuclarinda yeserecekler.
Cocuklar olebilir yarin,
hem de ne sitmadan ne kuspalazindan,
duserek de degil kuyulara filan;
cocuklar olebilir yarin,
cocuklar olebilir yarin atom bulutlarinin isiginda,
ne bir santim kemik, ne bir damla kan,
cocuklar olebilir yarin atom bulutlarinin isiginda,
arkalarinda bir avuc ku"l bile degil
arkalarinda golgelerinden baska bir sey birakmadan.
Negatif resimcikler boslugun karanliginda
Krematoryum, krematoryum, krematoryum.
Bir deniz goruyorum
olu baliklarla ortulu bir deniz.
Negatif resimcikler boslugun karanliginda;
yasanmamis gunlerimiz
cocuklarin avuclariyla birlikte yok olan.
 
Bir sehir vardi.
Yeller eser yerinde,
Bes sehir vardi,
Yeller eser yerinde,
Yuz sehir vardi,
Yeller eser yerinde,
Siirler yazilmayacak yok olan sehirlere,
Siir kalmayacak ki.
 
Pencerende bir sokak bulvarli,
Odan sicak,
Ak yastikta uzum karasi, saclar,

Adamlar paltolu, agaclar karli,
Penceren kalmayacak,
ne bulvarli sokak,
ne ak yastikta uzum karasi saclar,
ne paltolu adamlar, ne karli agaclar.
Olulere aglanmayacak,
olulere aglayacak gozler kalmayacak ki.
Eller kalmayacak.
 
Negatif resimcikler dallarin altindaki
yok olmus olan dallarin altindaki.
Yok olmus olan dallarin ustunden
o bulutlardir gecen.
Guneye goturmeyin beni,
olmek istemiyorum.
Olmek istemiyorum,
kuzeye goturmeyin beni.
Doguya goturmeyin beni,
olmek istemiyorum.
Olmek istemiyorum.
batiya goturmeyin beni.
Beni burda birakmayin,
goturun bir yerlere.
Olmek istemiyorum,
olmek istemiyorum.
O bulutlardir gecen
yok olmus dallarin ustunden.
Tahta, beton, teneke, toprak damlarimizla iki milyardan
artigiz
kadin, erkek, coluk, cocuk.
Ekmek hepimize yetmiyor,
kitap ta yetmiyor,
ama keder
diledigin kadar,
yorgunlk da goz alabildigine.
Hurriyet hepimize yetmiyor.
Hurriyet hepimize yetebilir
ve sevda kederi,
hastalik kederi,
ayrilik kederi,
kocalmak kederinden gayrisi a$mayabilir esigimizi.
Kitap hepimize yetebilir.
Ormanlarinki kadar uzun olabilir omrumuz.
Yeter ki birakmayalim
yasanmamis gunlerimiz yok olmasin cocuklarin
avuclariyla birlikte,
boslugun karanligina cikmasin negatif resimcikler,
yeter ki ekmek ve hurriyet yolunda dovusebilmek icin
yasayabilelim.
 


KARANLIKTA KAR YAĞIYOR

Ne maveradan ses duymak,
ne satirlarin nescine koymak o <<anlasilmayan seyi>>,
ne bir kuyumcu merakiyla islemek kafiyeyi,
ne guzel laf, ne derin kelam...
Cok sukur
hepsinin
hepsinin ustundeyim bu aksam.
 
Bu aksam
bir sokak sarkicisiyim hunersiz bir sesim var;
sana,
senin isitemeyecegin bir sarkiyi soyleyen bir ses.
 
Karanlikta kar yagiyor,
sen Madrid kapisindasin.
Karsinda en guzel seylerimizi
umidi, hasreti, hurriyeti
ve cocuklari olduren bir ordu.
 
Kar yagiyor.
Ve belki bu aksam
islak ayaklarin usuyordur.
Kar yagiyor,
ve ben simdi dusunurken seni
surana bir kursun saplanabilir
ve artik bir daha
ne kar, ne ruzgar, ne gece...
 
Kar yagiyor
ve sen boyle <<No pasaran>> deyip
Madrid kapisina dikilmeden once
herhalde vardin.
Kimdin, nerden geldin, ne yapardin?
Ne bileyim,
mesela;
Astorya komur ocaklarindan gelmis olabilirsin.
Belki alninda kanli bir sargi vardir ki
kuzeyde aldigin yarayi saklamaktadir.
Ve belki varoslarda son kursunu atan sedin
<<Yunkers>> motorlari yakarken Bilbao'yu.
Veyahut herhangi bir
Konte Fernando Valaskerosi de Kortoba'nin ciftliginde
[irgatlik etmisindir.
Belki <<Plasa da Sol>>da kucuk bir dukkanin vardi,
renkli Ispanyol yemisleri satardin.
Belki hicbir hunern yoktu, belki gayet guzeldi sesin.
Belki felsefe talebesi, belki hukuk fakultesindensin
ve parcalandi universite mahallesinde
bir Italyan tankinin tekerlekleri altinda kitaplarin.
Belki dinsizsin,
belki boynunda bir sicim, bir kucuk hac.
Kimsin, adin ne, tevelludun kac?
Yuzunu hic gormedim ve gormeyecegim.
Bilmiyorum
belki yuzun hatirlatir
Sibirya'da Kolcak'i yenenleri
belki yuzunun bir tarafi biraz
bizim Dumlupinar'da yatana benziyordur
ve belki bir parca hatirlatiyorsun Robespiyer'i.
Yuzunu hic gormedim ve gormeyecegim,
adimi duymadin ve hic duymayacaksin.
Aramizda denizler, daglar,
benim kahrolasi aczim
ve <<Ademi Mudahale Komitesi>> var.
Ben ne senin yanina gelebilir,
ne sana bir kasa kursun,
bir sandik taze yumurta,
bir cift yun corap gonderebilirim.
Halbuki biliyorum,
bu soguk karli havalarda
iki ciplak cocuk gibi usumektedir
Madrid kapisini bekleyen islak ayaklarin.

Biliyorum,
ne kadar buyuk, ne kadar guzel sey varsa,
insanogullari daha ne kadar buyuk
ne kadar guzel sey yaratacaklarsa,
yani o korkunc hasreti, daussilasi icimin
guzel gozlerindedir
Madrid kapisindaki nobetcimin.
Ve ben ne yarin, ne dun, ne bu aksam
onu sevmekten baska bir sey yapamam

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 24 Ara 2012 13:51:04
İKİ SERSERİ

Iki serseri var:
Birinci serseri
kopru altinda yatar,`
sularda yildizlari sayar geceleri..
 
Iki serseri var:
Ikinci serseri
atlas yakali sarhos sofralarinda
Bagdatli bir dilencinin caldigi sazdir.
Fransiz emperyalizminin
idare meclisinde ayvazdir..
 
Ben:
ne kopru altinda yatan,
ne de atlas yakali sarhos sofralarinda
saz calip Arabistan fistigi satanlarin sairiyim;
topraktan, atesten ve demirden hayati yaratanlarin
sairiyim ben.
 
Iki serseri var
Ikinci serseri yolumun ustunde duruyor ve soruyor bana
<<PROLETER dedigimin ne bicim kus oldugunu?>>
Anlasilan Bagdadi saklaban unutmus,
Mosyo bilmem kimle beraber
Adana - Mersin hattinda o kusu yoldugunu...
 
Iki serseri var:
Ikinci serseri
halkin alinterinden altin yapanlara
kendi kafatasinda hurma rakisi sunar.
 
Ben hizimi asirlardan almisim,
bende her misra bir yanardag hatirlatir.
Ben ne halkin alinterinden on para calmisim
ne bir sairin cebinden bir satir...
 
Iki serseri var:
Ikinci serseri,
meydana dort topac gibi saldigim dort eseri
sanmis ki yazmisim kendileri icin.
Halbuki benim bir serseriye hitap eden
ikinci yazim iste budur:
Atlas yakali sarhos sofralarinin sazi,
Fransiz sermayesinin haci ayvazi,
bu yazdigim yazi
orse balyoz salanlarin simsekli yumrugudur
katmerli kat kat yagli ensende..
Ve sen o kemik yaladigin
sofranin altina girsen de,
- dostun KARAMACA BEY gibi -
kaldirip kaldirip yere caaalmak icin canini burnundan almak icin,
bulacagim seni..
Koca gobeklerin RUSEL kussagi sen,

sen ussak murabbai,
sen ussak mik'abi,
satilmis ussaklarin assagi sen!!!
 

Çevrimdışı simsekhanife67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 24 Ara 2012 19:26:27
  Bir Dakika

Deniz durgun göl gibi, gitgide genişliyor     
Sular kayalıklarda nurdan izler işliyor,     
Engine sarkan gökler baştan başa yıldızlı..     
Şimdi göğsümde kalbim çarpıyor hızlı hızlı.     

Göklerden bir yıldızın gölgesi düşmüş suya     
Dalmış suyun koynunda bir gecelik uykuya     
Bazan uzunlaşıyor, bazan da kıvranıyor     
Durgun suyun altında bir mum gibi yanıyor     

Yakın olayım diye bu gökten gelen ize     
Öyle eğilmişim ki kayalardan denize     
Alnımdan düşen saçlar yorulmuş suya değdi     
Baktım geniş ufuklar başımın üstündeydi     

Bilemem nasıl oldu geldi ki öyle bir an     
Yenilmez bir haz duyup denize atılmaktan     
Kurtulmak ne kolaymış faniliğimden dedim     
Doğruldum atılırken bir dakika titredim     

Bir dakika sonsuzluk doldu taştı gönlümden     
Bir dakika bir ömrü kurtarmıştı ölümden.
                       NAZIM HİKMET RAN

Çevrimdışı bombom12

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 384
  • 1.128
  • 384
  • 1.128
# 24 Ara 2012 22:35:53
O bensizliği göze aldıysa, ben onsuzluktan birşey kaybetmem.
                           NAZIM  HİKMET RAN

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.526
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.526
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 24 Ara 2012 23:22:56
Göğsüme hangi renk saçlar yayılsa Kalbimi saracak gölge aynıdır.

Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 25 Ara 2012 08:05:17
DELİNİN BİRİNCİ DUASI


Hasretle geçiyorken böyle her günüm düne
Yığılır da seneler senelerin üstüne
Kaparsa gözlerini bütün sevgililerim,
Kalmazsa yeryüzünde dayanacak bir yerim,
Yârabbi, ben ölmeden sen beni öldür, derim...

Ne olur büyüklüğün bir teselli yaratsa!
Eğer ölüm bir ceza, hayat bir mükâfatsa,
Bütün sevdiklerimden daha çoktur günahım.
Bir isyana dönmeden şimdi yalvaran ahım
İlk önce beni öldür, beni öldür, Allahım ...

Çevrimdışı alpfehmi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.178
  • 2.227
  • 1.178
  • 2.227
# 25 Ara 2012 09:04:35
Don Kişot
Ölümsüz gençliğin şövalyesi,
Ellisinde uyup yüreğinde çarpan aklına
Bir Temmuz sabahı fethine çıktı
Güzelin, doğrunun ve haklının:
Önünde mağrur, aptal devleriyle dünya,
Altında mahzun ve kahraman Rosinant'ı.

Bilirim, hele bir düşmeye gör hasretin halisine,
Hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek,
Yolu yok, Don Kişot'um benim, yolu yok,

Yel değirmenleriyle dövüşülecek.
Haklısın, elbette senin Dulsinya'ndır dünyanın en güzel Kadını,
Elbette sen haykıracaksın bunu

Bezirganların suratına,

Ve alaşağı edecekler seni

Bir temiz pataklayacaklar seni.

Fakat sen, yenilmez şövalyesi susuzluğumuzun,
Sen, bir alev gibi yanmakta devam edeceksin

Ağır, demir kabuğunun içinde

Ve Dulsinya bir kat daha güzelleşecek

Nazım Hikmet

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.097
  • 2.904
  • 12.097
# 25 Ara 2012 15:18:10
ÖLÜME DAİR
Buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz.
Biliyorum, ben uyurken
hücreme pencereden girdiniz.
Ne ince boyunlu ilâç şişesini
ne kırmızı kutuyu devirdiniz.
Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
başucumda durup el ele verdiniz.
Buyrun, oturun dostlar
hoş gelip sefalar getirdiniz.

Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor?
Osman oğlu Hâşim.
Ne tuhaf şey,
hani siz ölmüştünüz kardeşim.
İstanbul limanında
               kömür yüklerken bir İngiliz şilebine,
                                                 kömür küfesiyle beraber
                                                                          ambarın dibine...

Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı
ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız
                                                      simsiyah başınızı.
Kim bilir nasıl yanmıştır canınız...
Ayakta durmayın, oturun,
ben sizi ölmüş zannediyordum,
hücreme pencereden girdiniz.
Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
hoş gelip sefalar getirdiniz...

Yayalar-köylü Yakup,
                            iki gözüm,
                                            merhaba.
Siz de ölmediniz miydi?
Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp
çok sıcak bir yaz günü
yapraksız kabristana gömülmediniz miydi?
Demek ölmemişsiniz?

Ya siz?
Muharrir Ahmet Cemil?
Gözümle gördüm
                            tabutunuzun
                                                toprağa indiğini.

Hem galiba
tabut biraz kısaydı boyunuzdan.
Onu bırakın Ahmet Cemil,
vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan,
o ilâç şişesidir
                        rakı şişesi değil.
Günde elli kuruşu tutabilmek için,
yapyalnız
dünyayı unutabilmek için
                                          ne kadar çok içerdiniz...
Ben sizi ölmüş zannediyordum.
Başucumda durup el ele verdiniz,
buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz...

Bir eski Acem şairi :
«Ölüm âdildir» — diyor,—
«aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»

Hâşim,
neden şaşıyorsunuz?
Hiç duymadınız mıydı kardeşim,
            herhangi bir şahın bir gemi ambarında
                                             bir kömür küfesiyle öldüğünü?...

Bir eski Acem şairi :
«Ölüm âdildir» — diyor.
Yakup,
ne güzel güldünüz, iki gözüm.
Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir...
Fakat bekleyin, bitsin sözüm.
Bir eski Acem şairi :
«Ölüm âdil...»
Şişeyi bırakın Ahmet Cemil.
Boşuna hiddet ediyorsunuz.
Biliyorum,
ölümün âdil olması için
hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...

Bir eski Acem şairi...
Dostlar beni bırakıp,
dostlar, böyle hışımla
                            nereye gidiyorsunuz?

Çevrimdışı simsekhanife67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 25 Ara 2012 19:13:43
  Silahsız İnsanlar

Beş kıtanın içinden başladı sefer
Gidildi kuzeye doğru, gidildi,
Ormanlar, kayalar, göller, denizler
Şehrine varıldı, şehir yeşildi.

Bu gelenler silâhsız adamlardı
Her birisi yüreğini çıkardı.
Her yürekte güzel bir şeyler vardı,
Hayata sevdalar ilân edildi.

Geceler beyazdı, gündüzler serin,
Sözleri dövdüler dan dan da din din,
Örsünde sıcacık yüreklerinin
Ölüm bu sözlerden güçlü değildi.
                                 NAZIM HİKMET RAN

Çevrimdışı rukiyesevik

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.910
  • 9.767
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.910
  • 9.767
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 25 Ara 2012 23:25:41
Küsmek nedir bilir misin?
 Küsmek dürüst'lüktür..
 Çocukçadır ve ondan dolayı Saf'tır...
 Yalan'sızdır..
 Küsmek; Seni Seviyorum'dur..
 Vazgeçememektir..
 Beni anlatır Küsmek..
 Kızdım ama hâlâ burdayımdır, gitmiyorumdur, gidemiyorumdur..
 Küsmek; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, benim için değerlisindir..
 Küsmek; sevdiğini söyle demektır..
 Hadi ANLA demektir..
 Küsmek; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır..
 
Yani diyeceğim o ki:
 Ben Sana Küsüm...

                           Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı alpfehmi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.178
  • 2.227
  • 1.178
  • 2.227
# 26 Ara 2012 15:09:45
Türkiye İşçi Sınıfına Selam

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen,
gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimize,
hasretimize, ayyıldızı esir bayrağımıza.

Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!

12 Ağustos 1962

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 26 Ara 2012 15:17:54

bir gülüşün ateşiyle yakmasını biliriz ölümün önünde sigaramızı.




nazım hikmet

 

Çevrimdışı simsekhanife67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 26 Ara 2012 19:54:00
  ŞEHİTLER

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
              mezardan çıkmanın vaktidir!
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
              Sakarya'da, İnönü'nde, Afyon'dakiler
              Dumlupınar'dakiler de elbet
              ve de Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler,
siz toprak altında ulu  köklerimizsiniz
              yatarsınız al kanlar içinde.
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
              siz toprak altında derin uykudayken
                        düşmanı çağırdılar,
                                    satıldık, uyanın!
Biz toprak üstünde derin uykulardayız,
              kalkıp uyandırın bizi!
                              Uyandırın bizi!
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
              mezardan çıkmanın vaktidir.
                NAZIM HİKMET RAN

Çevrimdışı bombom12

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 384
  • 1.128
  • 384
  • 1.128
# 26 Ara 2012 20:38:57
Kelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!
     NAZIM HİKMET RAN

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK