Bazen:
-Ben mi görevimi yapmıyorum siz mi diye soruyorum.
-Öğretmenim biz yapmıyoruz, çünkü sizi kızdırıp dinlemiyoruz diyorlar ve hemencecik susuyorlar. Bazen susuyorum, herkes birbirini uyarıyor. Bazen de kolonya tutuyorum ferahlayın diyorum bu arada da.
Ara sıra ben de muziplik yapmak istiyorum. Hemencecik 2-3 dakikalığına bir şarkı açıyorum tahtaya kalkıp oynuyorlar, oturunca bana kulak kesiliyorlar.
E valla onlar daha minicikler. Benimkiler 10 yaşında ama bir durup düşünüyorum ara ara, ben çocuk olsaydım bu kadar dersi, sınavı, koşuşturmacayı kaldırabilir miydim diye. Çünkü onların minicik dünyasında kendi problemleri çoooooooooooooooooook önemli. O yüzden bazen diyorum ki biraza bağırıp çağırsınlar, çocuk bunlar.
Bir öğrencim beyin kanseri, durumu kötü. Bazen aklı gidiyor yavrumun. Aralık ayı ortalarında bir gün kalktı ve bağırdı:
-Ramazan tüm inekleri 50 milyara satıyorum, diye.
-Okan ne diyorsun sen oğlum, kime satıyorsunn inekleri, dedim.
-Sana Ramazan, dedi.
Çok üzüldüm, gözlerini kapatır mısın benim için diye ricada bulundum.
- Tamam,dedi. Ben de yanına gittim.
-İçinden 10'a kadar say ve gözünü aç dedim. Dediğimi aynen yaptı. Gözünü açtığında sordum:
-Beni tanıdın mı?
Bir süre durdu ve
-Benim öğretmenimsiniz, hatırladım diye bağırdı.Sonra ben:
- Kimi satıyorsun, arkadaşlarını mı diye sordum. Buruk bir gülümseme belirdi yanaklarında,
-Evet, dedi.
-Ama 50 milyarım yok ki benim dedim.
-O zaman 1,5 milyar olsun dedi.
-E benim çocuklarım o kadar ucuz değiller dedim, sınıfım da ben de işi şakaya vurduk anlayacağınız.
Uzunca yazdığım için özür dilerim. Ama şunu belirtmek istedim ki hayat çok kısa. Kime ne olacağı bilinmez. Bu yüzden boşverin derim, kızdırsınlar bizi ufaklıklar. Eee hayat acısıyla tatlısıyla bir bütündür değil mi?
Saygıyla kalınız...