Öğretmenlik, Bir Garip Meslek!!!

Çevrimdışı eray1974

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 861
  • 6.922
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 861
  • 6.922
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 27 Nis 2012 18:21:14
Önüne gelen herkesi öğretmen yaparsan durum budur işte.Ben doktor olmak istiyom ama olamıyorum.Ama herkes öğretmen olabiliyor.

Eğitim uzun bir süreç,1996 yılında sokaktan geçen herkesi öğretmen yaptılar,2012 yılında 50 bin öğrenci sıfır çekti.Olay çok vahim.Eğitimin ne kadar basit,ne kadar önemsiz,önüne gelenle telafi edilebilecek kadar değersiz görüldüğünün tıpkısının aynısıdır .

Eğitimin değersiz görüldüğü yerde,öğretmen kıymete binecek değildir.Önüne gelen herkesin yapabileceği bir meslektir artık.

Bu yıldan sonra 60 aylık bebelerin okullu olacağını düşünürsek,artık bakıcılıktır öğretmenlik.Evinde 1 çocuğa bakamazsın ama okulda 40 çocuğa bakarsın.

Artık eski itibar ve saygıyı bulmak imkansız.Eğitimin önemi inanmayanların oluşturduğu topluluktan saygı bekleyemezsin.

Şu andan itibaren gelir seviyesi düşük ailelerin çocuklarının  yapabileceği bir meslek olacaktır öğretmenlik.Garip bir meslek,gariplerin yapacağı bir meslek.



Çevrimdışı ozkanay

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 56
  • 86
  • 56
  • 86
# 27 Nis 2012 19:13:07
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Önüne gelen herkesi öğretmen yaparsan durum budur işte.Ben doktor olmak istiyom ama olamıyorum.Ama herkes öğretmen olabiliyor.

Eğitim uzun bir süreç,1996 yılında sokaktan geçen herkesi öğretmen yaptılar,2012 yılında 50 bin öğrenci sıfır çekti.Olay çok vahim.Eğitimin ne kadar basit,ne kadar önemsiz,önüne gelenle telafi edilebilecek kadar değersiz görüldüğünün tıpkısının aynısıdır .

Eğitimin değersiz görüldüğü yerde,öğretmen kıymete binecek değildir.Önüne gelen herkesin yapabileceği bir meslektir artık.

Bu yıldan sonra 60 aylık bebelerin okullu olacağını düşünürsek,artık bakıcılıktır öğretmenlik.Evinde 1 çocuğa bakamazsın ama okulda 40 çocuğa bakarsın.

Artık eski itibar ve saygıyı bulmak imkansız.Eğitimin önemi inanmayanların oluşturduğu topluluktan saygı bekleyemezsin.

Şu andan itibaren gelir seviyesi düşük ailelerin çocuklarının  yapabileceği bir meslek olacaktır öğretmenlik.Garip bir meslek,gariplerin yapacağı bir meslek.

24 saat engeli malesef.
Çok haklısınız öğretmenim. :(  :(

Çevrimdışı materrazi

  • Bilge Üye
  • *****
  • 9.788
  • 27.152
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 9.788
  • 27.152
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 27 Nis 2012 19:19:02
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Önüne gelen herkesi öğretmen yaparsan durum budur işte.Ben doktor olmak istiyom ama olamıyorum.Ama herkes öğretmen olabiliyor.

Eğitim uzun bir süreç,1996 yılında sokaktan geçen herkesi öğretmen yaptılar,2012 yılında 50 bin öğrenci sıfır çekti.Olay çok vahim.Eğitimin ne kadar basit,ne kadar önemsiz,önüne gelenle telafi edilebilecek kadar değersiz görüldüğünün tıpkısının aynısıdır .

Eğitimin değersiz görüldüğü yerde,öğretmen kıymete binecek değildir.Önüne gelen herkesin yapabileceği bir meslektir artık.

Bu yıldan sonra 60 aylık bebelerin okullu olacağını düşünürsek,artık bakıcılıktır öğretmenlik.Evinde 1 çocuğa bakamazsın ama okulda 40 çocuğa bakarsın.

Artık eski itibar ve saygıyı bulmak imkansız.Eğitimin önemi inanmayanların oluşturduğu topluluktan saygı bekleyemezsin.

Şu andan itibaren gelir seviyesi düşük ailelerin çocuklarının  yapabileceği bir meslek olacaktır öğretmenlik.Garip bir meslek,gariplerin yapacağı bir meslek.




öğretmenim çok güzel özetlemişsiniz katılıyorum
garip bir meslek ???

Çevrimdışı sINIFÇI SELİ

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.282
  • 3.843
  • Müdür Yardımcısı
  • 1.282
  • 3.843
  • Müdür Yardımcısı
# 27 Nis 2012 19:59:30
4 yıldır ekmek elden su gölden yaşamama rağmen,bir araba parasını henüz yeni biriktirebilmişsem...öğretmen lik gerçekten çok garip bi meslek

Çevrimdışı oogretman

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 480
  • 1.685
  • Müdür Yetkili
  • 480
  • 1.685
  • Müdür Yetkili
# 27 Nis 2012 21:15:29
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hayırlı günler dilerim.

Trafik kazasında öleni yetiştiren öğretmen
Mühendisi yetiştiren öğretmen
Zabıtayı yetiştiren öğretmen
Tar-Gel personelini yetiştiren öğretmen
Akademisyeni yetiştiren öğretmen
TSK - MİT personelini yetiştiren öğretmen
Doktoru yetiştiren öğretmen
vs.

Bu kişilere not vermek zaten öğretmene not vermektir.
Yazdıklarım her şeyin sorumlusu olarak öğretmeni göstermek olarak algılanmamalıdır.
Zorunlu askerlik uygulamasında temel amaç asker ile siviller arasında kopmaz bir ast üst ilişkisi oluşturmaktır.
Üst olan her zaman askerdir.
Zorunlu öğretim uygulamasında da amaç aynıdır.
Toplumun diğer kesimleri ile öğretmenler arasında bir ast üst ilişkisi oluşturulmaya çalışılıyor.
Öğretmenler ile toplumun diğer kesimleri arasındaki ast üst ilişkisinde problemler varsa bunda sorumluluğun çoğunluğu ilişkideki üst olanlarda değil midir?
Gidilecek yönü ayaklar mı belirler, beyin mi belirler?


Hocam.Okuyorum okuyorum.Tek anladığım herşeyden sorumlu öğretmen.

Acaba benim devrelerim yandı da beyinciksiz mi yaşıyorum?

Herşeyin sorumlusu benimmmmmmmmmmmmmm diye bağırıyorum ozaman. Hayret bişi.

He bide unutuyordum.Ben 6 saat yetiştiriyorum insanları.Pardon müfredatı be yazı işleri anketörlük yapıyorum diyecektim.Bunları çık sanırım 1-2 saat insan yetiştiriyorum sanırım.Ama 18 saat aile de çocuk.

Okulda Kırmızıda durulur evladım.Hafta sonu baba kırmızıda geçer.Çocuk onu öğrenir.Sonra kazada öleni öğretmen yetiştirir.Hadi canım. :D

Çevrimdışı ermann

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 163
  • 165
  • 163
  • 165
# 27 Nis 2012 21:24:01
arkadaşlar asıl garip olan bu meslekte bazı şeylerin zorlamayla değil içten gelen istekler olması.örnek vereyim:köyde,meslekte 3.yılımdayım ve günlerden  öğretmenler günü.öğrenciler kendilerine göre hediyeler getirmişler(1 gün öncesinde her ne kadar böle şeylere gerek yok desem de) sırayla bana veriyolar.zil çaldı teneffüse çıktık.derse girerken beni bi öğrencim(hakkı) sınıf kapsınıda bekliyor.ve elinde bisküvi,meyve suyu.öğretmenim bu senin öğretmenler günü hediyen,alacak bişey bulamadım bende paramla bunları aldım.ewet öğretmenlik garip bi meslek...

Çevrimdışı HASAN YİĞİT

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 30 May 2012 11:34:40
Beni insan olarak görmeyi başarabilirseniz ne mutlu sizlere

Çevrimdışı serpilogr

  • Yeni Üye
  • 6
  • 2
  • 6
  • 2
# 09 Haz 2012 15:06:34
bu yazınızı kopyalayabilir miyim? çok güzel,eleştirel,tebrikler..iyi saptama

Çevrimdışı ses26

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 350
  • 815
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 350
  • 815
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 09 Haz 2012 15:55:53
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
arkadaşlar asıl garip olan bu meslekte bazı şeylerin zorlamayla değil içten gelen istekler olması.örnek vereyim:köyde,meslekte 3.yılımdayım ve günlerden  öğretmenler günü.öğrenciler kendilerine göre hediyeler getirmişler(1 gün öncesinde her ne kadar böle şeylere gerek yok desem de) sırayla bana veriyolar.zil çaldı teneffüse çıktık.derse girerken beni bi öğrencim(hakkı) sınıf kapsınıda bekliyor.ve elinde bisküvi,meyve suyu.öğretmenim bu senin öğretmenler günü hediyen,alacak bişey bulamadım bende paramla bunları aldım.ewet öğretmenlik garip bi meslek...
böyle şeyleri buralarda (batıda) göremezsiniz hocam...çok güzel şeyler bunlar...ne diyeyim ki,oralardaki çocuklar bambaşka...

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 20 Haz 2012 00:56:34
Muallim mi, hoca mı, öğretmen mi?


19 Haziran 2012 Salı 11:53


Merhum Cemil Meriç yıllar yıllar önce isyanını, "Öğretmen ne demek? Ne soğuk, ne haysiyetsiz, ne çirkin kelime" sözleriyle dile getirirken ne çok tepki almıştı.. Aydınların böyle bir özelliği var işte. 30 yıl sonra yaşanacakları öngörüp, teşhisi koyabilmek.
 
Herşey ufak ufak değişti aslında..

Cemil Meriç yazmadan çok önce değişmişti. Önce alim yetiştiren "muallim" ünvanını terkettirdiler. Laik Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde alim yetiştiren muallimler yetişemezdi. Yetişse bile o zehirli fikirleriyle alimler yetiştiremezdi.
 
Yoksa Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılması an meselesiydi.
 
"Onlara hoca diyelim" dediler.
 
Çok sürmeden bu ünvan da onları rahatsız edecekti. Perran Kutman'ın o meşhur dizide söylediği gibi, "Hoca camideydi.."
 
Hiç camii imamıyla bir öğretmen aynı kefeye konulabilir miydi?

Farkına bile varamadı öğretmenler. Sizi yüceltiyoruz diye sıradanlaştırıldıklarının, ötekileştirildiklerinin farkında bile olamadılar.
 
Camilerdeki hocaları hakir gördüklerinin, aşağıladıklarının farkına bile varmadan, "Evet bu en iyisi" dediler. Dil alışkanlığından ötürü "Hocam" diyen öğrencilerin tokatlandığı bile oldu. Çocuklar zamanla pratik yolunu buldu ve onları olabilecek en anlamsız isimle çağırmaya başladı: "Örtmenim"
 
Oysa öğretmen görevi gereği, mesleği öğretendi. Ama hoca, hayat tarzı aşılayan, yetiştiren, aydınlatan ve adeta dehayı ortaya çıkarandı. Ebediyete kadar saygı duyulandı. Nerede görülürse görülsün, "O benim hocamdır" denilerek baştacı edilen, eli doyasıya öpülendi.
 
Sonra talebe kelimesini aradan kaldırdılar. Modern dünyanın bir parçası oluverince bu talebe sözü çok yavan kalacaktı.

Onlara da "Öğrenci" dediler..
 
Öğrenci; Öğrenen, öğrenecek yaşta veya sıfatta olandı. Oysa talebe talep edendi. İlmi, irfanı talep eden, isteyendi ama bunun da farkına varmadılar.
 
Talebe öğrenci, muallim ve hoca da öğretmen olunca, o yüce değerlerin içi de zemberekten boşalır gibi boşaldı.
 
"Bu benim hocam" diyen talebenin yerine monte edilen medeni öğrenci "Ha o mu. O bizim sosyalci", "bizim matematikçi", "bizim fenci" diyerek öğretmeni maaş karşılığı 45'er dakikalık sınırlar içinde ders veren memur gibi gördüğünü ilan etti.
 
Talebesinin önünde el pençe divan durduğu hocanın yerine, öğrencisinin karşısında elini cebinden çıkarmadığı, ayak ayak üstüne attığı, karıdan kızdan manitadan rahatlıkla bahsettiği öğretmenler gördük acı içinde.
 
Tüm zamanların en büyük fatihi, Fatih sultan Mehmed'in hocası Akşemseddin Hazretleri'nin huzurunda nasıl ve neden iki büklüm durduğunu o çocuklara anlatamadık. Çünkü biz Osmanlı'nın devamı değildik. Biz genç Türkiye Cumhuriyeti'ydik. Öyle utanılası (!) bir tarihle bizim bağımız olamazdı..
 
Şimdi ise kala kala elimizde sırasıyla öğrencinin, velinin, milli eğitim bakanının dövdüğü öğretmenler kaldı..
 
Avrupa ülkelerinin çağ atlatan eğitim paketini Türkiye'ye monte etmeye çalışanlar, kendi kültürünü ve kendi değerlerini o eğitimin içine yerleştiremeyince dip yaptık.

Mimar Sinan'ın Mehmet Akif Ersoy'un, Kanuni Sultan Süleyman'ın, Ali Kuşçu'nun, Harezmi'nin, Piri Reis'in...

Mevlana'nın Yunus Emre'nin ve bugün tüm dünya ülkelerinin halen tedavi yöntemlerini kullandığı İbni Sina'nın..
 
Evliya Çelebi'nin, Pir Sultan Abdal'ın, Akşemseddin Hazretleri'nin, Hacı Bektaşı Veli'nin, Cengiz Han'ın, Alparslan'ın...
 
Sayayım mı daha?..
 
Hazerfen Ahmet Çelebi'nin, lll. Sultan Selim'in, Nasreddin Hoca'nın, Karagöz'ün, Uluğbeyin, Yıldırım Bayazıd'ın, Fuzuli'nin, Şems Tebrizi'nin, Osman Gazi'nin, Barbaros'un, Baki'nin...
 
Necip Fazılları, Nazım Hikmetleri, Cemil Meriçleri ve diğer üstadları saymıyorum..
 
Allahualem saysam 100 tane böyle sayfa daha çıkar..
 
Bir zamanlar dehaların, mucitlerin mantar gibi yetiştiği şu bereketli coğrafyaya şöyle bir dönün bakın..
 
Hadi gelin siz de beni utandırın ve son dönemlerde yetişmiş birkaç adamın ismini alt alta yazın da göreyim..
 
Yazamazsınız.. Yazdıklarınız da kusura bakmayın ama tırışka kalır tırışka..
 
Hiperstar (!) Ajdar bu ülkede makine mühendisliği de yapıyorsa, "Panpişlerim" diyen kadın bu ülkede aynı zamanda sanat icra ediyorsa, alimlerimiz Zekeriya Beyaz, Yaşar Nuri Öztürk ve Adnan Oktar'dan oluşuyorsa...

Ciciş kardeşlerle gurur duyduğumuz bir asırdaysak...
 
Biraz Tarkan, biraz Fazıl Say'la gurur duyabiliyorsak... Nobellerde ödül almayanın dövüldüğü günümüzde bir nobel ödülü alan adamla on yıl gurur duyuyorsak...
 
Varın gerisini siz düşünün...
 
Okullarımızı, öğretmenlerimizi, öğrencilerimizi işte böyle bitirdiler...

Şimdi ise, "Yahu arkadaşlar, bir eğitim sistemi böyle yürümez" diyen öğretmenlerin kıyımına geldi sıra..
 
Bu ülkede 28 Şubat döneminde İmam Hatip Okulları'na ne yapıldıysa, bugün normal okullara da aynısı yapılıyor.

Niyet aynı değil ama kıyım şekli çok benzeşiyor..

Nimet Çubukçu ile başlayan işkence Ömer Dinçer ile zirve yolunda ilerliyor.
 
Anlayacağınız ızdırap aynı, çektirenler farklı...
 
Yazı çok uzadı...
 
Çarşamba günü ölmez de sağ kalırsam eğer, okullarda yaşanan ve hiç dillendirilmeyen rezillikleri... Öğretmenleriminizin en çok şikayet ettiği konuları ele alacağım..

Uğramayı unutmayın lütfen..
 

Süleyman ÖZIŞIK / İNTERNETHABER


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı kartal kan

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 244
  • 141
  • 244
  • 141
# 20 Haz 2012 19:02:07
MEMURLARNET TEN ALINTIDIR.
Öğretmenlerle ilgili yazdığımız ........
 Nimet Çubukçu ile başlayan işkence Ömer Dinçer ile zirve yolunda ilerliyor.Anlayacağınız ızdırap aynı, çektirenler farklı..." diyerek bağlamıştık..

Sayısız mesaj geldi.

Meğer kabuklaşmış bir yarayı kaşımışız.

Öncelikle toplumda yaygın olan bir kanaati çürütmek gerekiyor. Bu hataya ben de düştüm ve öğretmenlerin 3 ay yıllık izin yaptığını yazdım. Bu yanlıştan dolayı özür dilemem gerekiyor çünkü "Bari siz yapmayın Süleyman kardeşim" diyen isyan sözleri bir hayli fazla oldu..

Tabii öğrenci okuldan kopunca zannediyoruz ki öğretmenler de eli cebinde tatile çıkıyor. Halbuki, her şey süt liman giderse 2 ay, sıkıntılı geçerse 1 buçuk ay izin dönemleri var bu meslek grubunun personelinin.

Halk arasında öğretmenlik mesleği "kebap iş" diye tarif edilir nedense... Yazı tatilde, kışı tatilde geçirir. Kar yağsa tatildir, güneş olsa tatildir. Hepi topu 5-6 saat çalışır. Hele bir de ilkokul öğretmeniyse oooooh yeme de yanında yat! Çocuklara toplama çıkarmayı öğretmek dışında ne işleri var ki?..

Bunu hepimiz yapabiliriz değil mi?

Değil işte, değil!

Bir defa öğretmenlik mesleğine adım atmak, Sırat köprüsünden geçmek kadar zordur. Öyle "Üniversiteyi bitirdim, öğretmenlik belgemi elime aldım. Hangi okula kapak atsam acaba" demiyor bu meslek grubuna adım atanlar..

Bir KPSS sınavları var..

Burayı iyi kötü geçmeniz lazım.

İngilizce öğretmenine matematik, matematik öğretmenine İngilizce sorulur. Böyle saçmasapan bir sistem!

O sınavı geçenler kendilerini şanslı hisseder.

Ta ki devletin onlar için hazırladığı görkemli karşılama partisine katılıncaya kadar!..

Pek çok memur gibi kendi ülkelerinde sürgünü yaşarlar önce. "Adına şark hizmeti" denilen sürgünü...

Sen misin memurluk için, hele hele öğretmenlik için tırım tırım tırmalayan?

Ya Allah, Bismillah!..

Seni falanca falanca ilçenin, falanca köyünün falanca merrasına göreve gönderiyoruz. O köy tamamen Kürt köyüdür.

Git o Kürt çocukları eğit!

Sen onlardan Kürtçeyi, onlar senden Türkçe'yi öğrensin.. Kaynaşın gidin işte..

Kömür-odun yok. Okula tezek getirtmek, hatta sobayı yakmak senin işin.

Tamam tamam!.

Ddramatize etmeden farklı bir yerden gireyim konuya..

İstanbul'da bir okula atandın..

35-50 arası mevcudu bulunan bir sınıfta öğrencileri yetiştireceksin, eğiteceksin, topluma kazandıracaksın..

Yapacaksın da, çocuk okumuyor. 8 yıllık mecburi eğitim sistemi var. O çocuk senin tepene de çıksa sınıfta bırakamazsın.

Şimdi aynı sistem liseler için de uygulamaya konuyor.

Size yemin ediyorum.

Yazılarını okuduğunuz bu adam kulaklarıyla duydu aşağıda yazan diyalogları..

Öğretmen öğrenciye sesleniyor:

Sertaç oğlum gelir misin?

- Gelen yerlerim ağırıyor!

Oğlum bi gel sana söyleyeceklerim var, gel!

-Duyan yerlerim de ağırıyor!

Oğlum gelsene buraya!

-Kolaysa sen gel yaaa uşağına mı sesleniyorsun!?

Hadi gel eğit bu çocuğu...

Kolundan tutup, "Gel yavrum buraya" dediğin an velisi okula geliyor. Olmadık sözler duyuyorsun..

Yapılan araştırmalara göre Türkiye'de sigara ve alkol alan öğrencilerin oranı yüzde 60..

Hadi buyur buradan yak!

Annesi babası boşanan sorunlu çocuğun sıkıntısı öğretmene, küçük yaşta sigaraya veya alkole başlayan öğrencinin sıkıntısı öğretmene, sınıfın disiplini öğretmene, okulun temizliği öğretmene...

Özel bir şirkette patronunun iki fırçasını kaldıramayan asistan bunalırsa hak, yeni fidanları hayata kazandırmaya çabalayan, bu uğurda her çileyi çeken, fırça yiyen, saygısızlık gören, dayak yiyen öğretmenler isyan edince tu-kaka!..

Veli döver, öğrenci trip atar, Bakan egolarını şişirmek için ağzına geleni sayar. Bırakın mukaddes meslek denmesini, kapı uşağına çevirdik bunları yahu..

Çünkü sahipleri yok!

Bir öğretmen arkadaş yazmış..

19 Mayıs törenlerinde iki veli yanyana oturmuş gösteriyi izliyor. Velinin biri diğerine, "Aha bizim öğrencinin hocası da şu karşıdaki tipi kayık olan" diyor.

Böyle velinin çocuğunun okuyup Evliya Çelebi olmasını bekleyebilir misiniz?

Fatih Sultan Mehmed Han hazretleri hocasına ders çalışmaya giderken elinde bir sopayla giderdi. O sopayı Fatih'e veren de bizzat babasıydı.. "Hani olur da emrinin dışına çıkarsan seni bu sopayla dövecek" diye verirdi o sopayı...

Şimdi öğretmen öğrencisine "Höt" dese, çocukcağızın hemen psikolojisi bozuluyor. hani öğrenciyi es kaza iterse, Falakaya çekmiş" sayılıyor o öğretmen! Çocuk sınıfta kalmışsa öğretmen bırakmıştır, yok sınıfı geçmişse öğretmenin hiç bir katkısı yoktur. Çocuk süper zekalıdır ondan geçmiştir..

Efendiler!..

Her meslek grubunun içinde hatalı, yanlış, kusurları olanlar çıkabilir. Şunu unutmayın ki, devlet memurları arasında eve iş götüren tek meslek grubu da öğretmenlerdir.

Kusura bakmayın ama bizler belli bir saatten sonra TV karşısında kıçını yayıp uzanırken, birileri evlerinde çocuklarımıza ertesi gün öğreteceği dersin ön çalışmasını yapıyor.

Bizler Sorvovior izlerken onlar öğrencilerin girdiği sınavdan aldıkları notları hesaplıyor. Bir dönemde yaklaşık 3 bin sınav kağıdı okumak ve ona göre notlar hazırlamak öyle kıçını koltuğa yaymakla yapılacak iş değil..

Eleştirebilirsiniz, kızabilirsiniz..

Ama Atatürk'e "Başöğretmen" dediğiniz bir yerde onun meslektaşları hiç mi saygıyı haketmiyor..

Hazreti Ali, "Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum" demişti hani..

Kimse köle olmanızı istemiyor. Mukaddes bir mesleğe saygı duyulmasından başka dertleri yok ki bunların...

İçtiği hatır kahvesine 40 yıl ömür biçenlerin, o kahvenin tadına varıncaya kadar kendisine herşeyi öğreten öğretmenlere bir saygı, bir hürmet borcu var..

Bu ülkenin bakanı onlara fırça atıyor, azarlıyor hakir görüyor diye.. Bazı veliler onlara hakaretler, haksızlıklar ediyor ve hatta dövüyor diye.. Öğrenciler onların kadrini bilmiyor diye..

Değersiz olmuyorlar onlar...

Saf altın lağımın içine de düşmekle değer kaybetmediği gibi, öğretmenler de hakettikleri saygı ve sevgi gösterilmiyor diye değer kaybetmez!

Çevrimdışı yeni4242

  • Bilge Üye
  • *****
  • 8.472
  • 119.227
  • 8.472
  • 119.227
# 20 Haz 2012 19:15:55
Hocam kimin ne yazdığı çok ta önemli değil.
Bu yazılar yazıldı diye kimse bize değer vermeye başlamayacak. Yada bu yazılar yazılmasa da bizim değerimiz düşmeyecek. (tabi yinede öğretmenin değerini bilenleri alkışlıyoruz)

Şunu kabul etmek zorundayız bugün toplum öğretmeninin değerini yeterince anlayabilmiş değil.

Toplum hala öğretmene karşı ön yargılı. Bireysel olarak alkışlanıyor olabiliriz. Ancak öğretmen deyince hala 3 aylık tatil ve hafta sonları tatil. 15 tatil akla geliyor. Çünkü öğrenciye tatil varsa zannedilir ki öğretmende tatilde.

Hiç kimse bilmez öğretmen çocuğu hasta olsa iyi olsun diye gözüne bakar.
Eşi hasta olsa hap verip geçiştirmeye çalışır.
Saatlerce okul için öğrencisi için uykusuz kalır.

...

Buralara gelmemizin bir çok sebebi var ve belkide buna öğretmenler olarak maalesef bizlerde katkı sağlamışızdır.

Geçen bir İKS seminerine gittik. Bir müdür yardımcısı arkadaş ders anlatamadı. Meğer arkadaşlarımızın bir birine ne kadar çok özlem ve söyleyecekleri sözleri varmış.

Kısaca dinleyeceğiz ki bizi de dinlesinler.
Kimse tek satır yazmasa bile öğretmenlik mesleği tüm zamanları aydınlatacak tek meslek. Ve yeniden doğsak yeniden öğretmen oluruz.

Eleştirildik diye bırakacak mıyız. Bu mesleği biz seçtik başaracağız. Allah'ım hepimize kolaylık versin.

Kısaca dinleyeceğiz ki bizi de dinlesinler.
Kimse tek satır yazmasa bile öğretmenlik mesleği tüm zamanları aydınlatacak tek meslek. Ve yeniden doğsak yeniden öğretmen oluruz.

Eleştirildik diye bırakacak mıyız. Bu mesleği biz seçtik başaracağız. Allah'ım hepimize kolaylık versin.

Çevrimdışı gülnihalcetin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 534
  • 199
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 534
  • 199
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 01 Eki 2012 07:17:45
Evet cok garip hem de..hayatinla ilgili hicbir karari kendin vermiyorsun..

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 08 Kas 2012 09:30:50
 Öğretmenlik garip değil bence " mesleği garipleştirdiler"

Çevrimdışı mete2011

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 68
  • 254
  • 68
  • 254
# 08 Kas 2012 09:37:32
İkide bir öğretmenlik mesleğine itibar kazandıracağız deyip duranlar var arkadaşlar biz şerefsizmiyiz hepimiz ahmakmıyız sınıfa girince hiç bişey yapmadan salla başı al maaşımı yapıyoruz da itibarımızı kaybettik ve bunu diyenlere hiç tepkimizi koymuyoruz sevgi saygılar.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK