Dışarıdan bakan için" Ne yapıyorsunuz ki? Sınıfa gir çık... "
Oysa biz aynı günde hatta aynı derste sayısız duyguyu peş peşe yaşıyor, bir ruh halinden başka ruh haline giriyoruz. Parçalı bulutludan Güneşliye, sonra yağmura sonra fırtına ve tipiye dönen hava durumları gibi...
Öyle öğrencilerle öyle olaylar yaşıyoruz ki pek çok meslekte de uzmanlaşıyoruz; şikayet dinleyen danışma memuru, kavga ayıran polis-zabıta, haklıyı-suçluyu ayırt eden hakim-savcı, hastaya-yaralıya ilk müdahaleyi yapan acil servis ekibi, sivil savunmacı, evraklarda uzman sekreter-katip, rahat-hazırol, sağdan yürü-geri dön komut vere vere komutan, beslenme listeleri ve öneriler vere vere diyetisyen, bir yandan tahtaya yazı yazıp bir yandan arkasını kontrol eden dedektif-mobese kamerası, hamallığı da unutmayalım...Hele nöbetçilik...
Her öğrenci ve veliye psikolojik ve sosyokültürel durumuna göre davranmak da bizleri birer psikolog, sosyolog yapar kısmen..
Okul dışında da her insana her şeyi detaylı detaylı, öğretmen edasıyla -öğretircesine- anlatma, herkesin her yanlışını düzeltmeye çalışma gibi kalıcı hasarlar da bırakır.
Ayrıca işinizi bir kaplumbağa gibi hep sırtınızda taşırsınız, emekli olsanız bile öğretmenlik izlerinizi atamazsınız, saklanamazsınız; öğretmen olduğunuz hemen anlaşılır. Özel bir meslek üniformanız olmamasına rağmen herhangi bir ortamda, dolmuşta, bankada yirmi kişi içinden sadece size"hocam" diye hitap edilir.
Daha ne olsun ki?