Özel Eğitim Ve Zihin Engelliler Öğretmenleri Günlüğü

Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 00:52:50
işitme,görme ve ortopedik engelleri yazma sebebim şu arkadaşlar birden fazla engel durumu olan çocuklarda hangi engel türü baskınsa çocuk ona uygun eğitim alıyor mesela zihinsel engelli ama işitme kaybı da varsa sizin öğrenciniz olacak demektir...

Çevrimdışı ayjenur

  • Aktif Üye
  • **
  • 71
  • 15
  • 71
  • 15
# 19 Eyl 2012 00:59:01
seda27 hocam inanın sizi çok takdir ettim.ayrıca teşekkürler de.En azından arkadaşlar bunları okuyup fikir sahibi olacaklar.

Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:01:39
   OTİZM
(YAYGIN GELİŞİMSEL BOZUKLUK)
   Otizm(Yaygın Gelişimsel Bozukluk)Nedir?
   Kelime olarak “kendine dönük” anlamındadır.
   İleri düzeyde ve karmaşık bir gelişimsel yetersizliktir.
   Doğuştan var olabildiği gibi, üç yaşa kadar olan dönemde de başlayabilir.
 
   Otizmde 18 ayın altında güvenilir biçimde tanı koymak mümkün değildir.
   YAYGINLIK ORANLARI
   Her 150 çocukta 1 oranında görülür. Bu rakamların giderek artış gösterdiği saptanmıştır.
   Bütün dünyada tutarlıklık gösteren sonuçlara göre otizm, erkeklerde  kızlara göre 4 kat daha yaygın görülmektedir.
   Kızlarda daha ağır düzeyde seyreder.
   Nedenleri Nelerdir?
   Bazı ailelerde daha sık rastlanması nedeniyle kalıtsal (genetik) olabileceği düşünülmektedir. Ancak henüz geni ya da genleri belirlenmiş değildir.
    Ancak tek başına bu genlerin etkili olmadığı, yani birden fazla genin bazı çevresel faktörlerin bir araya gelmesi ile otizmin ortaya çıktığı düşünülmektedir.
   Genlerdeki yapısal bozukluk kuşaklar öncesinden geliyor olabilir veya gebelik sırasında kullanılan ilaçlar, virüsler veya radyasyon gibi faktörler genlerin işleyişini bozuyor olabilir. Otizmden sorumlu olduğu düşünülen en az 5-10 arası gen vardır.
   Bazı uzmanlar, otizmde hastalık yapan genin anne tarafından taşındığını, kız çocukların da bu geni taşıdığını ancak hastalığa yakalananların erkek çocuklar olduğunu düşünmektedirler.
   Ayrıca, ırk, köken, sosyal sınırlar, ailenin geliri, yaşam tarzı ve eğitim derecesi otizmin oluşmasında etkili faktörler değildir.
   Çeşitleri Nelerdir?
  1-Tipik Otizm
  2-Rett Sendromu
  3-Çocukluk Disintegratif Bozukluğu
  4-Atipik Otizm
  5-Asperger Sendromu
    1-Tipik Otizm:
   İleri derecede bir gelişimsel yetersizlik kategorisidir.
   Üç yaştan önce başlar.
   (a) Sosyal etkileşimde,
   (b) iletişimde ve hayali oyunda önemli geriliklerle
   (c) ve çeşitli takıntılarla kendini gösterir. Takıntılı davranışlara ve saplantılara sık rastlanır.
   2-Rett Sendromu:
   Otistik bozukluklar içinde genetik temeli tam olarak belirlenmiş olan tek kategoridir.
   Yalnızca kızlarda görülür.
   Bir-üç yaş arasında başlar.
   Daha önce kazanılan beceriler yitirilir.
   Ellerin amaçlı kullanımı ortadan kalkar; yinelemeli el hareketleri başlar.
   El hareketleri en tipik özellikleridir. Uyanıkken sabit bir şekilde; el yıkama, el bükme, el çırpma, eli ağız’a götürme gibi el hareketlerden birinin veya birkaçının sürekli tekrar edilmesi,
   3-Çocukluk Disintegratif Bozukluğu(HELLER SENDROMU):
   Çok seyrek rastlanılır.
   En az ilk iki yıl normal gelişim görülür.
   Bozukluğun başlamasıyla, daha önce kazanılmış olan beceriler hızla yitirilir.
   Çoğu çocuğun zihinsel becerileri, ileri derecede zihin engelli  düzeyine kadar geriler ve bu çocuklar birkaç yıl içinde otistik özellikleri tamamıyla gösterirler.
   4-Atipik Otizm
   Otizm için belirtilen üç alandan yalnızca birinde yetersizlik olduğunda ve diğer otistik bozukluk kategorilerinde yer alan ölçütler karşılanmadığında atipik otizm tanısı konur.
   Kuşkulu durumlarda konulan tanıdır.
    5-Asperger Sendromu
   Zeka geriliği yoktur. Zekaları normal ya da normal üstüdür.
   Sosyal etkileşimde sorunlar görülür.
   İlgi ve etkinlikler sınırlıdır.
   Dil gelişim sorunu görülmez. Bu en ayırıcı özellikleridir. Fakat dillerini diğerlerinden farklı kullanırlar.
  Örneğin:  Sadece ilgi duydukları alanla ilgili konuşurlar. vurguları mekaniktir ve aynı kalıplarla konuşurlar.
   Asperger Sendromu (devam)
   Yaşıtlarının devam ettiği okullara gidebilir, normal eğitim hayatlarını sürdürebilirler. Bu kişiler meslek edinebilirler, evlenebilirler.
   Asperger sendromu olan çocuklarla yapılacak sosyal beceri ağırlıklı çalışmalar, onların sosyal ortamlarda daha az sıkıntı çekmelerini sağlayacaktır.
   Yaygın Belirtiler
        Her bir otistik bireyde otizmin belirtileri ve özellikleri farklı düzeylerde görülebilir.
En yaygın belirtiler şunlardır:
1-Nesne Takıntıları: Nesneleri döndürme, onları sıraya dizme, koklama, yalama vb.
2-Hareket Takıntıları: El çırpma, sallanma, koşma, zıplama, dönme gibi yinelemeli davranışları uzun sürelerle yapmak
   Yaygın Belirtiler (devam)
3-İlgi Takıntıları: bilgisayarlar vb konularla aşırı derecede ilgilenmek
4-Düzen Takıntıları: Günlük yaşamda belli rutinleri belli şekillerde yapma konusunda aşırı ısrarcı olma (örneğin, okula hep aynı yoldan gitmek ve hep aynı tabaktan yemek yemek vb)
5-Başkalarının yaptıklarına ilgisiz kalma
6-Diğer çocuklarla iletişimde isteksizlik
7-Nedensiz ağlama ve gülmeler
   Yaygın Belirtiler (devam)
8-Göz kontağında sınırlılık,
9-Acıya ,sıcak ve soğuğa karşı duyarsızlık,
10-Çevreye ya da kendine yönelik saldırganlık,
11-Aşırı hareketli ya da hareketsiz olma,
12-Tehlikeler karşısında duyarsızlık,
13-Dil ve konuşma sorunları, Vücut dilini kullanamazlar; söyledikleriyle jest ve mimikleri birbirini tutmaz
14-Gülümseme, sarılma, okşama gibi duygu gösterimlerine karşı duyarsızlık,
15- Parmak ucunda yürüme davranışı görülür,
16- Bazı otistiklerde diş gıcırdatma (Bruksizm) görülebilir,
17- Konuşurken kendilerinden 3. kişi olarak söz ederler, başkalarından bahsediyorlarmış konuşurlar.
Örneğin;Ben uyuycam demek yerine, Ali uyuyacak der.
18-Bazı otistik çocuklarda ise konuşma hiç olmayabilir. Buna Mutizm denir.
19-Otistiklerde  okuduğunu anlamadan okuma yetisi (Hiperleksi) görülebilir
20-Seslenildiğinde duymuyormuş gibi davranmak
21-Gereksinimlerini ifade etmede zorluk

 
   Yaygın Belirtiler (devam)
   Tanılama Nasıldır?
   Tüm yetersizlik alanlarında olduğu gibi otistik bozukluklarda da erken tanı çok önemlidir.
   Çocuklara yönelik yapılacak olan eğitim ve sağaltım uygulamalarının etkililiği yaşla yakından ilişkilidir.
   Bu uygulamalara ne kadar erken yaşta başlanırsa o kadar etkili sonuçlar alınabilmektedir.
   Tanılama Nasıldır? (devam)
Tanıda:
   Sosyal etkileşim,
   İletişim becerileri,
   Ve davranışlardaki farklılıklar ele alınmaktadır.
Otizmin tıbbi bir testi bulunmamaktadır.
   Kullanılan araçlar şunlardır:
   Ev ortamında gözlemler yapılarak,
   Çeşitli ölçme araçları kullanılarak tanı konulmaktadır.
   TANI VE KLİNİK ÖZELLİKLERİ
BEBEKLİK DÖNEMİ (O-2 YAŞ):
    Otistik özellikler gösteren bebeklerin iki tip davranış biçimi gösterdiği gözlenmiştir.
Bunlardan :
Birincisi; Sürekli ağlayan, huysuz olarak adlandırılan bebeklerdir.
İkincisi ; Sakin, uslu bütün gününü yatakta geçiren bebeklerdir.
   1. Fiziksel özellikler: Yaygın uyku ve beslenme problemlerine rağmen hemen hepsi sağlıklı bebeklerdir. Fiziksel olarak bir çok beceriyi olağan yaşlarında kazanmaya hazırdırlar; ancak bazı otistik bebeklerin çevrelerine karşı ilgisizlikleri nedeniyle daha geç yaşlarda oturdukları ve yürüdükleri gözlenmektedir.
   2. Sosyal- duygusal özellikleri:  Otistik bebeklerde, kucağa alınmaya karşı isteksizlik gösterme, kucağa alınınca huzursuzluk gösterme en belirgin özelliklerdir. Otistik bebekler, genellikle çevreleri ile ilişki kurmaz. İnsanların konuşmalarına tepki vermezler. İnsanlar ile göz kontağı kurmaz, çok uzun süre boş bakışlarla oturabilirler.
   3. Zihinsel Özellikler: Otistik bebek, etrafındaki insanlara olduğu gibi cisimlere karşı da ilgisizdir; uzanıp onları almak ya da yakalamak istemez. Çevresindeki seslere, cisimlere, hayvanlara ilgi göstermez.
   4. Konuşma özellikleri:
    Normal bebeklerde görülen babıldamaların (Ba-ba, ba sesleri, ….) otistik bebeklerde görülmediği belirlenmiştir.
   5.Beslenme  Özellikleri:Otistik çocuklarda beslenme problemleri yaygın olarak gözlenir. Bazı  çocukların ilk aylarda emmesi zayıftır, altıncı aydan sonra beslenme problemleri artar. Birçok bebek, süt dışında tüm yiyecekleri veya katı gıdaları reddeder; bazıları ise normalin üstünde ve hemen her şeyi yiyebilir.
               2-5 YAŞ DÖNEMİ
   Bebeklik döneminde anlatılan birçok özellikler 2-5 yaş döneminde devam etmektedir. Ancak bu özellikler çocukların gelişimlerine bağlı olarak çeşitlenmiş, farklılıklar ortaya çıkmıştır.
      2-5 yaş dönemi, otistik özelliklerin en belirginleştiği, tanı için oldukça önemli bir dönemdir.
   1. Fiziksel özellikler:
    Genellikle  küçük kas becerilerinin oldukça zayıf olduğu gözlenir. Ancak birçok otistik çocuk mekanik, takmalı-sökmeli oyuncakları kolaylıkla takıp sökebilir.
  2. Sosyal-Duygusal Özellikleri: Bebeklik döneminde gözlenen çevreye ilgisizlik daha belirgin hale gelmiştir. Tamamen kendilerine ait bir dünyada yaşıyor gibi görünen bu çocuklar, çevrelerinde olup bitenlere karşı çok kayıtsızdırlar.
   3. Zihinsel Özellikleri: Otizmin tanımlandığı ilk yıllarda, otistik özellikteki çocukların çok zeki olduklarına, ancak bu zekanın, problem davranışlarla maskelendiğine inanılıyordu.
   Otistik çocukların zihinsel gelişmeleri üzerinde yapılan ayrıntılı çalışmalar, iki grup otistik çocuk olduğunu ortaya koymuştur
   Birinci grubu normal ve üstü zihinsel becerileri olanlar,
   İkinci grubu ise zihinsel yönden yetersiz olanlar oluşturmaktadır. Otistik çocukların yaklaşık %40'ı 40-50, %30'u 50-70 ve %30'u 70 ve daha fazla IQ puanına sahiptir. Otistik çocukların yaklaşık 1/5'inin zekası normaldir.
   4. Duyusal Uyarılara Tepkileri:
   a. İşitsel Uyarılara (seslere) Tepkileri: Bazen seslere hiç tepki vermedikleri, bazen en ufak seslere aşırı tepki gösterdikleri gözlenmektedir.
     b. Görsel Uyarılara Tepkileri: İnsan yüzlerine ve çevrelerindeki birçok nesneye bakmamalarına karşın, hareket eden, dönen ya da parlak olan bazı cisimlere çok uzun süre bakabilirler.
    c. Acı, Sıcak, Soğuğa Karşı Tepkiler: Bu tepkiler, bazı çocuklarda acıyı, sıcağı ve soğuğu fark etmeme şeklinde ortaya çıkarken bazılarında ise soğuk suyla ellerini yıkarken ağlama, eline bir toplu iğne battığı zaman çığlıklar atma şeklinde görülebilir.
  d. Dokunulmaya Karşı Tepkileri: Herhangi bir kimse tarafından dokunulmak, kucağa alınmak istendiği zaman, o kimseyi itmek, ondan kaçmak yaygın olarak gözlenen tepkilerdir.

   5. Konuşma Özellikleri: Konuşmaya başlama çok farklı yaşlarda gerçekleşir; ancak genellikle ilk kelimeleri 5 yaş civarında söylerler.
   Bazı otistik çocukların konuşmaya normal yaşıtlarıyla aynı zamanda başladıkları, ancak daha sonraları, bildikleri kelimeleri kullanmadıkları gözlenmiştir.
 Otistik Çocukların Konuşma Problemleri:
   a. Konuşulanları Anlamada Güçlük:
   b. Ekolali:(Ekolali, çocuğun duyduğu kelimeleri, cümleleri konuşmacının hemen arkasından veya daha sonra taklit etmesidir).
   c. Gramer Bozuklukları:
   d .“Evet-Hayır” Kelimelerini Kullanmada Güçlük:

   6. Davranış Problemleri: Otistik çocuklarda görülen problem davranışlar, çocuğun bebeklik döneminden çıkmasıyla belirginleşir.
   Öfke Nöbetleri ve Bağırmalar:
   Çevresine Zarar Veren Davranışlar:
   Kendine Zarar Veren Davranışlar:
   7. Duygusal Tepkiler:
Özel Korkular: Elini küvetteki sıcak suya sokarak yaktığı için küvette yıkanmadan korkan küçük kız, bir ayakkabı ayağını sıktığı için ayakkabı giymeyi reddeden çocuk, özel korkuları olan çocuklara örnektir.
   Tehlikelerin Farkında Olma: Otistik çocukların genellikle çevrelerindeki tehlikelerin farkında olmamaları, anne babalarını en çok endişelendiren özelliklerdendir.
   Nedensiz Gülme ve Ağlamalar: Otistik çocuklarda  sebepsiz yere kendi kendilerine gülme ve ağlama davranışlarına sıklıkla rastlanır.
   Değişikliklere Tepki Gösterme:Ortamdaki herhangi bir eşyanın yeri değiştirildiğinde veya farklı bir ortama girdiklerinde sıklıkla tepki gösterirler.
   Oyun Oynama Becerisinin Olmaması: Otistik özellikteki çocuklarda hayal gücünün yetersizliğine bağlı olarak yaratıcı oyun oynama becerisinin bulunmaması yaygın olarak gözlenir.
   Ayrıntılara Dikkat Etme: Çevrelerindeki nesnelerin, kişilerin tamamı yerine, ayrıntılarına küçük parçalarına dikkat ederler.
9. Özel Beceriler: Bir çok otistik çocuğun, konuşmadan önce şarkı söylediği görülür; bazıları ise bir enstrümanı iyi çalabilirler.
   Bazı anne babalar da, çocuklarında müzik becerisinin yanı sıra kuvvetli bir hafıza olduğunu belirtmektedirler.
   Çocuğun yıllarca önce gittiği bir yeri, o yerdeki özel bir eşyayı unutmadığını,
   Çok uzun şiirleri ezberleyebildiğini,
   Televizyonda dinlediği çok uzun bir konuşmayı olduğu gibi tekrar edebildiğini sıklıkla anlatmaktadırlar.
    Bazıları sayıları çok çabuk öğrenirler ve çok güç işlemleri akıldan yapabilirler.
   Gördüğü resimleri çok iyi kopya eden, güzel boyayan,
 
   Mekanik oyuncakları söküp takabilen, karmaşık bul-yapları kolayca tamamlayabilen çocuklara da rastlanmaktadır.

   TEDAVİ YAKLAŞIMLARI
   Otizm çoğu vaka için yaşam boyu süren bir bozukluktur.
    Otizmi tedavi eden herhangi bir ilaç yoktur.
   Ancak; Otizmde kullanılan ilaçlar daha çok Otistik bireylerde görülen Hiper aktivite, saldırganlık, yeme sorunları, epilepsi nöbetleri, depresyon, sıkıntı gibi durumlara karşı kullanılır.
       
      Bugün otizm’in tedavisinde en önemli yaklaşım özel eğitim ve davranış terapileridir.
   A. Aile eğitimi: Otistik çocukların tedavisinde aile kullanılabilir. Ayrıca otistik çocukların özellikleri ve eğitimleri konusunda aile eğitilir.
                                   B. EĞİTİMLERİ:
    Otistik çocuklara özel eğitim programları ve davranış terapileri uygulanır.
   Otistik çocuğun eğitiminin ne yönde olacağı çocuğun performansına göre belirlenmektedir.
   Grup içinde grup yaşamına hazırlayıcı kurallar koyulur.
    Temel öz bakım becerileri (Yemek yeme,kendine bakım becerileri vb.),
   Alışveriş gibi beceriler kazandırılması amaçlanır.
ÖNERİLER
   Otizm dendiğinde iletişimin olmamasından değil farklı bir iletişim tarzının olmasından bahsedilmelidir.
    Erken teşhisin otistik çocukların eğitiminde   çok önemli bir yeri olduğundan aileler tanı ve tedavi için olabildiğince en erken zamanda bir uzmana başvurmalıdırlar.
    2-5 yaş dönemi, otistik özelliklerin en belirginleştiği tanı için oldukça önemli bir dönem olduğu unutulmamalıdır.
   Otistik bireyin en çok ihtiyaç duyduğu aile desteği olduğundan, aile otizm hakkında bilgilenmeli, neler yapacağı konusunda uzmanlardan yardım almalıdır
   Otistik çocuğun eğitimindeki amaç;onlara iletişim becerilerini ve öz bakım becerilerini kazandırmaktır.Verilen eğitimde bunlar göz önünde bulundurulmalı ve aile ona göre davranmalıdır.
    Otizmli çocukların eğitimi evde de devam etmelidir. Eğitimin başarılı olması için ailenin eğitim sürecine katılımı çok etkin, sürekli ve bilinçli olmalıdır.
   Anne ile çocuk arasında kurulan duygusal bağın kuvvetliliği, çocuğa verilen eğitimden sonuç alınmasını kolaylaştıracaktır.
    Aileler çocuğun içine kapanmasına izin vermemeli ve uyaranları çocuğa düzenli ve ısrarlı bir şekilde sunmaya özen göstermelidirler.
    Eşyaları tanıtmak, onunla konuşmak ve güçlü bir duygusal bağ kurmak önemlidir.
   Otistik bireye karşı güven vermek,  her zaman dürüst ve tutarlı olmak gerekir.
    Yavaş yavaş tane tane konuşulması söylenilenleri anlaması adına daha uygundur.
    Konuşurken olumlu cümleler kurulmalı, çift anlamlı, soyut kelimelerden kaçınılmalıdır.
    Fikirler tam olarak ifade edilmeli ne yapmaması gerektiğinden ziyade ne yapması gerektiği söylenmelidir.
   Otistik çocukların dikkatleri kolay bir şekilde dağıldığından, dikkati dağıtan unsurları belirleyip, gerekli çevre koşullarının düzenlenmesi sağlanmalıdır.
    Yaptıkları iyi şeyleri fark edip ödüllendirmek gerekir.
    Hayır, yapma yada yanlış  gibi sözcüklerden kaçınılmalıdır. Çünkü; bunlar açıklayıcı ve bilgi verici kelimeler değildirler.
   Kendilerine zarar verebilecekleri düşünülerek etrafta sivri uçlu, keskin ve sert nesnelerin bulunmamasına dikkat edilmelidir
   Yaşı büyüyen otistik kişilerde depresyon riski  yetersizliklerinin farkına vardıklarından dolayı yüksektir. Bu dönemlerde kişiyi iyi hissettirecek davranışlar sergilemesine olanak sağlanmalıdır. Spor veya resim gibi  farklı faaliyetler yapması için teşvik edilmelidir.
    Ailenin içinde bulundukları zor dönemden daha kolay çıkmaları için aile terapisi almaları ruh sağlıkları açısından uygun görülmektedir
   Otistik Çocuklar(Eğitim Merkezleri-İlköğretim).

Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:03:22
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
seda27 hocam inanın sizi çok takdir ettim.ayrıca teşekkürler de.En azından arkadaşlar bunları okuyup fikir sahibi olacaklar.
paylaşmak güzeldir öğretmenim...benim oğlum da otizmli.bu yüzden benim için öğretmenlerin tutum davranışları ve yeterliliği çok önemli....elimden geldiğince paylaşımlarda bulunacağım...fikir alışverişlerimizle dolu bir forum olur umarım

Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:06:59
Sınıf Yönetimi
Özel Eğitimde Sınıf Yönetimi
   Birçok ülkede kaynaştırma uygulamalarının artmasıyla genel eğitim sınıfları gittikçe daha heterojen sınıflar olmakta; sınıf öğretmenleri özel gereksinimli çocuklarla daha fazla karşılaşmak durumunda kalmaktadırlar.
   Sınıf öğretmenleri tüm çocukların gereksinimlerini karşılayabilmek, sınıf ortamındaki her çocuğun en üst düzeyde öğrenmesini, her çocuğun kabul gördüğünü hissetmesini sağlamak için sınıf ortamında, öğretim sisteminde ve sınıf yönetiminde değişiklikler yapmak durumundadırlar.
Etkili Sınıf Yönetimi
   Sınıf yönetimi; tüm öğrencilerin akademik yeterliliklerinin ve kendilerine saygılarının arttığı, istendik sosyal beceriler sergiledikleri ve gittikçe bağımsızlık kazandıkları, başarılı yönetilen sınıflar olarak kabul edilmektedir.
   Etkili sınıf yönetimi, okulda yapılacak olan başarılı her değişikliğin öğretmenin becerileri ve yeteneği ile ilişkilidir.
   Öğretmenin en önemli rolü, iyi düzenlenmiş ve planlanmış sınıf yönetimini temel alan olumlu ve destekleyici ortam yaratmaktır.
Sınıf Yönetimi
   Geleneksel sınıf yönetimi öğrencilerin “iyi” oldukları düzeni açıklamakta; bu düzende öğrencilerin sıralarında sessizce oturarak ödevlerini yapmaları beklenmektedir. Otoriter ve öğrenciyi kontrol etmeyi temel alan bu sınıf yönetimi yaklaşımı gittikçe önemini yitirmekte; bireyin kendisini kontrol etmesini sağlayan önleyici yönetim modelleri önem kazanmaya başlamaktadır. Öğretmenler, idareciler ve öğretim ile ilgili profesyonel kuruluşlar, eski disiplin yaklaşımlarını terk etmekte; olumlu disiplin, girişimci disiplin gibi disiplin yöntemleri, bireyin fırsat verildiği zaman kendini yönlendiren ve yöneten, düşünen, hisseden, problem çözen sosyal bir varlık olduğu düşüncesini temel almaktadır.

SINIF YÖNETİMİ VE BOYUTLARI
   Sınıf yönetimi,eğitim yönetiminin ilk basamağıdır. Eğitim için gerekli birincil kaynaklar olan öğrenci, öğretmen, program, kaynaklar, sınıfın içindedir.
   Eğitim yönetiminin kalitesi, büyük ölçüde  sınıf yönetiminin kalitesine bağlıdır.


   Etkili bir eğitimin değişkenleri arasında en çok yer kaplayanlar sınıf yönetimine ilişkin özelliklerdir:
   Sınıf iklimi,
   etkileşim düzeni,
   iyi ilişkiler,
   öğrenci katılımı,
   davranış düzenidir.




   Sınıf yönetimi, sınıf yaşamının bir orkestra gibi yönetilmesidir.
   Sınıf yönetimi, içinde öğrenmenin gerçekleştiği bir çevrenin oluşturulabilmesi için gerekli olanak ve süreçlerin, öğrenme düzeninin, ortamının, kuralların sağlanması, sürdürülmesidir.

   Sınıf yönetimi, öğretmen ve öğrencilerin çalışma engellerinin en aza indirilmesi, öğretim zamanının uygun kullanılması, etkinliklere öğrencilerin katılımının sağlanmasıdır.
   Sınıf yönetimi, sınıftaki kaynakların, insanların, zamanın yönetimidir.
Sınıf Yönetimi Etkinliklerinin Boyutları
   Sınıf ortamının fiziksel düzeni
   Plan program etkinlikleri
   Zaman yönetimi
   İletişim
   Davranış düzenlemeleri


Sınıf Ortamının Fiziksel Düzeni
   Sınıfın genişliği,sınıf alanının çeşitli etkinliklerin yapımı için bölünmesi, ısı, ışık, gürültü düzenekleri, renkler, temizlik, estetik, eğitsel araçlar, oturma düzeni, öğrencilerin gruplanması akla gelir.
Plan Program Etkinlikleri
   Amaçlar esas alınarak  planların yapılması, kaynakların belirlenmesi, araç sağlama, yöntem seçme, iş ve işlem süreçlerinin belirlenmesi, öğrenci özelliklerini belirleme, gelişimlerini izleme ve değerlendirme, öğrenci katılımını düzenlemedir.
Zaman Yönetimi
   Sınıfın içinde geçirilen zamanın çeşitli etkinliklere dağılımı, zamanın ders dışı ve bozucu etkinliklere harcanmaması, sıkıcılığın önlenmesi, öğrencinin zamanının çoğunu okulda sınıfta geçirmesinin sağlanması, devamsızlığın ve okuldan ayrılmaların önlenmesidir.
İletişim
   Sınıf kurallarının belirlenip öğrencilere benimsetilmesi,sınıf yaşamının kolaylaştırılmasına yönelik öğrenci- öğrenci, öğrenci- öğretmen ilişki düzenlemelerini içerir.
Sınıf Yönetimini Etkileyen Etmenler
   Öğrencilerin özellikleri ve gereksinimleri
   Okul yapısı
   Öğretmenlerin sahip olduğu kişisel geçmiş
Öğrencilerin Özellikleri Ve Gereksinimleri
   Öğrencilerin geldikleri çevrenin öğrenci üzerindeki etkisi ve öğrencilerin gereksinimleri ve yapısı sınıf içi davranışlara yön veren önemli etkenlerdendir.
Okul Yapısı
   Öğrencilerin ait olma duygularını karşılayan ve öğrencileri yaşantıları, kültürleri ile ilişkili olan öğretimsel etkinliklere özendiren okullar, daha olumlu öğrenci davranışına sahip olan okullardır.

Öğretmenlerin Sahip Olduğu Kişisel Geçmiş
   Bir çok araştırma, öğretmenlerin önyargılarının karar vermede önemli rol oynadığını  göstermektedir.Ön yargılarının sınıf durumuna ilişkin yorumları ile bütünleştirerek sınıfta uygulama stratejileri geliştirdikleri belirtilmektedir.
Sınıfın Fiziksel Düzeni
   Sınıf, öğretmen ve öğrenci için öğrenme çevresidir.Sınıf etkinlikleri için farklı düzenlemelerin yapılması gerekir.Sınıfın fiziksel düzenini nasıl olacağı konusunda karar vermek için şu dört anahtarı izlemek gerekir.
Sınıfın Fiziksel Düzeni
   Çok fazla hareketin olacağı alanları belirlemek
   Öğrencinin öğretmeni kolayca görebileceğinden emin olmak
   Öğretim araç-gerecinin kullanımı ve öğrenci gereçlerinin hemen ulaşılabilir olmasını sağlamak
   Öğrencilerin sınıfın bütün sunumlarını ve oyunların kolaylıkla görebildiğinden emin olmak
Sınıf Ortamının Özellikleri
   Çok boyutluluk
   Eş zamanlılık
   Anındalık-çabukluk
   Açıklık
   Uzun sürelilik

Fiziksel Ortamın Etkileri
   Sınıftaki sıra, masa, dolap uzaklık, fiziksel engeller öğretmen-öğrenci arasında psikolojik engel oluşturur.
   Sınıf etkinliklerini yer aldığı ortam, öğrencinin, öğretmenin en yakın çevresi, sürekli etkileyici değişkendir.


   Farklı sınıf yapılarında öğrencilerin davranış değişimine hazır oldukları görülmüştür. Yapılanmış bir sınıf düzeninin daha etkili olduğu belirlenmiştir. İyi bir sınıf düzeni öğrenciyi motive etmekte, öğrenmeyi artırmakta, öğrenilenin hatırlanmasına yardım etmektedir.

Fiziksel Ortamın Değişkenleri
   Sınıftaki öğrencilerin sayısı, duvar ve eşya renkleri, ışık, ısı, temizlik, gürültü düzeyleri, görünüm, sınıftaki fiziksel ortamın öğeleri sayılabilir.
Öğrenci Sayısı
   İlk yıllarda öğrencilerin sayısı az tutulmalı ve gerekiyorsa sınıf düzeyiyle birlikte yükseltilmelidir. Çünkü öğrenci sayısının az olduğu sınıflarda çok sayıda öğretim yöntemi kullanılabilir.
Işık
   Sınıfta ışık doğrudan değil dolaylı gelmeli, doğal aydınlatma yolları kullanılmalıdır. Pencerelerin alanı, güneş ışığından yeterince yararlanmaya uygun olmalıdır.
Isı
   Sınıf ısısının düzenlenmesi ısıtıcı ve soğutucularla ayarlanabileceği gibi öğrenciler de ısı değişimiyle tutarlı olarak giysi değişimi yapabilmelidirler.
Renkler

   Renkler öğrencinin fiziksel ve davranışsal durumunu etkilemektedir. Renk yalnızca duvarlar için değil eşyalar için de önemlidir. Renkler öğrenciye ve mekanların, araçların kullanılış amaçlarına göre de değiştirtmelidir.
Gürültü
   Rahatsız edici, işitmeyi engelleyen, dikkati dağıtıcı, fiziksel ve ruhsal sağlığı bozucu bir etkendir.Sınıf içinden kaynaklanan gürültüyü azaltmanın yolu sınıf kurallarının gürültüyü de içermesi, bu kurallara özenle uyulmasıdır.
Temizlik
   Sınıfta yerlerin, duvarların, pencerelerin,sıra ve masaların temiz olması fiziksel ve düşünsel rahatlık açılarından gereklidir. Öğrenciler sınıfı temiz bulmalı ve temiz bırakmayı öğrenmelidir.
Görünüm
   Sınıf ölçülerinin uyumu, tavanın basık olmaması, duvarların boyalı olması, eşya ve duvarların uyumu, pencerelerin geniş olması oldukça önemlidir.
Fiziksel Ortamın Düzenlenmesi
   Sınıf ustaca düzenlenmiş bir çevre olmalıdır, çünkü davranışı değiştirmenin çok etkili bir yolu, çevreyi değiştirmektir.

Düzenleme yaparken şunlara dikkat edilmelidir:
   Sınıfın ana bölümleri
   Öğrencilerin oturma düzeni
   Sıra- masa düzeni

Sınıfın Ana Bölümleri
   Sınıfın çeşitli bölümleri farklı amaçlar için kullanılabilecek birer köşe oluşturulmalıdır. Öğrenme merkezlerinden yararlanma bir plana bağlanmalı, merkezler yeterli araç- gereç olmalıdır.

   Sınıfın diğer ana bölümleri öğrencilerin oturacağı, toplu veya bireysel etkinliklerde bulunacakları, daha çok sıra masalardan oluşan alanlar, öğretmen masa ve eşyalarının yerleşim alanı araç-gereç dolapları yazı tahtası gibi bölümler de ana bölümlerdendir.
Öğrencilerin Oturma Düzeni
   Öğrencinin sınıftaki yerini belirlemedeki temel kaynaklardan birisi herkesin görme ve işitme kolaylığına sahip olması ve kimsenin birbirini engellememesidir.
Sıra-masa Düzeni
   Öğretmen masası, öğretmenin sınıfın tümünü görebileceği bir yerde olmalı, kontrol derecesi ve istenen yönetim şekline göre, öğrenci etkinliklerinin türü ve öğretmen yardımı dikkate alınarak yer değiştirilmelidir.

   Sınıf düzeni öğrenmeye yardım edici, konu ve yönteme uygun olmalıdır. Öğretmen ve öğrencilerin birbirlerine ve kaynaklara kolayca ulaşmasını kolaylaştırıcı, öğrenci katılımını artırıcı olmalıdır.

   Ders dönemi öncesinde öğretmence fiziksel düzenleniş konusunda şunların yapılması önerilmektedir.
   Lavabo, tuvalet ve oyun alanlarının temizlik ve bakımının sağlanması
   Sınıfın ısınma, aydınlanma düzeneklerinin kullanıma hazır hale getirilmesi

   Sınıf dışından gelecek gürültüye önlem alınması.
   Sınıf alanına uygun sayıda öğrenci seçimi
   Ders araç gereçlerinin belirlenip sağlanması
   Oturma alanı dışında gösteri, canlandırma gibi etkinlikler için boş alan ayrılması

   Sınıfta giriş çıkış değişik etkinlik alanlarının geçiş için öğrenci akış düzeninin kurulması
   Sınıf bölümlerinin ve oturma düzeninin geçici planlarının yapılması
   Öğrenci listesinin sağlanması
Sınıfta Zaman Yönetimi
   Öğretmenler sınıflarını yöneterek eğitim programını yetiştirmekten, öğrencilerin bilgi ve becerilerin geliştirip başarılarını artırmaktan sorumlu kişilerdir.Bu nedenle sınıfı etkili yönetmek için gerekli olan unsurlardan birisi de sahip olduğumuz öğretim süresini israf etmemek ve zamanı iyi kullanmaktır.
Zaman Yönetiminin Önemi
   Öğretmenin zamanı dikkatlice kullanması öğrenciler için daha çok öğrenme fırsatı yaratması anlamına gelir
   Zamanın etkili kullanımı öğretmeni dağınıklıktan kurtarır.
Etkili zaman yönetimine nereden başlamalıyız?
   Zaman yönetimi ile ilgili problemleri çözmek için bir öğretmenin yapması gereken işlerin başında  daha etkili, daha ayrıntılı planlar yapmak gelir.
Zamanı etkili kullanmak için yapılması gereken nelerdir?
   Zamanı etkili kullanmak için bir öğretmenin yaması gerekenler sadece planlarda zamanlamaya yer vermekle sınırlı değildir.
Örnek Olay
   Öğretmen: Şimdi tahtaya yazdığım soruları ders kitabınızdan yararlanarak cevaplayın.

   Öğrenciler kitap sayfalarını çevirerek soruları yanıtlamaya başlarlar.

   Öğretmen : Bir dakika, bir dakika. Herkes dün verdiğim okuma parçasını okudu mu? Kaç kişi okuyamadı? Okumayanlar ellerini kaldırsınlar. Tamam şimdi soruları yanıtlamaya devam edebilirsiniz.

   Öğretmen sınıfta dolaşmaya devam eder. Öğrencilerden birisinin başka bir şeyle ilgilendiğini görür. Yüksek sesle öğrenciyi uyarır. Öğrenciler de uyarılan öğrenciye doğru dönerler.
   Öğretmen: Sadece bir dakikanız kaldı! Herkes önüne dönsün!

   Siz öğrencilerin yerinde olsaydınız ne hissederdiniz?
   Öğretmenin zamanı kullanmaya ilişkin yaptığı hatalar nelerdir?
   Öğretmenin yerinde olsaydınız zamanı daha etkili kullanmak için ne yapardınız?

   Bu örnekte yer öğretmen bir öğretim etkinliğinin tamamlanmasını beklemeden diğer bir etkinlik hakkında konuşarak ve öğrencilerin dikkatini yapılan etkinlikle hiç alakası olmayan bir başka bir duruma çekerek konsantrasyonlarını bozmuş ve zamanı etkin olarak kullanılmamasına neden olmuştur.




   Etkili sınıf yönetiminin şartlarından biri öğrenme ortamlarının fiziksel ve düşünsel yapılarıyla ilgili ön düzenlemelerdir.
Okulun Fiziksel Düzeni
   Okul, bütün yönleriyle öğretim ve öğrenmeye uygun bir mekan olmalıdır. Okul binaları planlanırken sınıfların yanında diğer ortak alanlar da göz önünde bulundurulmalıdır.
Okul Büyüklüğü
   Okulun küçüklüğü ve büyüklüğü öğrenci öğrenmelerini, okuldaki sosyalleşme ve etkileşimi şekillendirmektedir.

Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:08:48
Sınıfın Fiziksel Değişkenleri
   
   Sınıftaki öğrencilerin sayısı, duvar ve eşya renkleri, ışık, ısı, temizlik, gürültü düzeyleri, görünüm, sınıftaki fiziksel ortamın değişkenleri olarak sayılabilir.
iziksel Ortamın Değişkenleri
    1.Sınıfın Büyüklüğü:
   Bir sınıfta şu kadar öğrenci olmalıdır demek gerçekçi olmaz. Bu sayının belirleyicilerinden biri sınıfın düzeyidir. İlk yıllarda öğrenciler öğretmenin yardımına daha çok gereksinim duyarlar, ilgi çevreleri dardır. Bu nedenlerle ilk sınıflarda öFğrenci sayısı az tutulmalı, gerekiyorsa sınıf düzeyi ile birlikte yükseltilmelidir.


2. Işık:
   
   Işıktaki değişmelerin öğrencilerin psikolojik yapılarını etkilediği belirlenmiştir. Öğrenci sınıf ortamında tahtayı rahatça görebilmeli ve yazılanları okuyabilmelidir. Bunun için sınıftaki ışıklandırmanın uygun düzeyde olması gerekir. Işığın az veya çok olması öğretmen ve öğrencinin çalışmasını güçleştirir. Yetersiz ya da aşırı aydınlatma, gözü yorar, dikkatsizlik ve sinirliliğe yol açar.



4. Isı:   
   Sınıf ısısının normal oda sıcaklığında olması gerekir. Sıcak ve soğuk sınıf ortamları öğrencileri olumsuz yönden etkiler. İdeal sınıf ısısının 19 C ile 21.5 C arasında olduğu kabul edilmektedir.  Isının aşırı yükselmesi, fiziksel rahatsızlıklara, ilginin dağılmasına, zihnin gevşemesine yol açar. Düşük ısı, çabaları ısınmaya yöneltmekte, zihnin odaklaşmasını güçleştirmektedir.



6- Renk:

   Renkler  öğrencilerin fiziksel ve psikolojik davranışlarını etkiler. Bu nedenle dersliğin ve derslik içinde bulunan araçların renk seçimlerinde öğrencilerin sınıf düzeyleri dikkate alınmalı, araç-gereçlerde etkinliğe uygun renk seçimi yapılmalıdır.

Her rengin kendine özgü bir dili vardır.
   Siyah gücü ve tutkuyu ifade eder.
   Mavi sakinliği ifade eder ve dinlendirici bir renktir.
   Yeşil güven veren bir renktir.
   Lacivert otoriteyi ve verimliliği simgeler.
   Pembe rahatlatıcı bir renktir.
   Sarı, geçiciliği ve dikkat çekiciliği ifade eder.
   Kırmızı uyarıcı bir renktir. Kırmızı rengin kan akışını ve tansiyonu yükselttiği düşünülmektedir.
   
   

7. Gürültü:

   Gürültü, rahatsız edici, işitmeyi engelleyici, dikkati dağıtıcı, fiziksel ve ruhsal sağlığı bozucu bir değişkendir. Sınıf dışından gelen gürültünün engellenmesi daha güçtür, bu iş okul yapım sürecinde düşünülmelidir. Sınıf içinde gürültüyü azaltmanın temel yolu sınıf kurallarına özenle uyulmasıdır.
   

Sınıf Yerleşim Düzeni
1. Geleneksel (sıralı) yerleşim düzeni:
   
   Eğitim sistemimizde en çok kullanılan yerleşim düzenidir. Öğrenci sıralarının dikey ve yatay bir düzene göre oluşturulduğu ve öğrencilerin birbirlerinin ensesini gördüğü bir oturma düzenidir. Bu oturma düzeninde, öğrencilerin yüzleri aynı yöne dönüktür.

   Sıralı yerleşim düzeninde, öğrenciler arası etkileşim çok düşük düzeyde kalmaktadır. Öğretmen merkezli öğretim yöntemlerinin uygulandığı sınıflarda kullanılır. Kalabalık sınıfların yapısına uygun bir yerleşim düzeni biçimidir. Bu düzen dinleme-not alma türü etkinlikler için uygundur. Arka sıralara doğru gidildikçe  öğrencilerin birbirlerinden haberli olma düzeyi düşer, ders dışı ve bozucu davranışlara eğilimleri artar.

Sınıf Yerleşim Düzeni
2. Bireyselleştirilmiş yerleşim düzeni:
   
   Öğrencilerin sıralara ve masalara bağımlı olmadan, kendi başlarına kullanabilecekleri tek kişilik masa ve sandalyelerle sağlanabilen oturma düzenidir. Bilgisayar ve yabancı dil laboratuarları bu düzene uygun olarak oluşturulur. Bu oturma düzeninde, öğrenciler değişik şekillerde oturabilirler. Bireysel öğretim düzeni, her öğrencinin kendi hızında öğrenmesine imkan hazırlar. Bireysel öğrenmeyi ön planda tutan bir yerleşim düzenidir.

Sınıf Yerleşim Düzeni
3. Tek grup yerleşim düzeni:
   
   Bu düzende sınıfın tamamı bir grup olarak ele alınır. Öğrenciler, daire, kare, köşeli U ya da V    
   şeklinde oturabilir. Öğrenciler, öğrenme sürecine aktif olarak katılır. Öğrenci herkesi görebildiği için beden diliyle iletişim kurma dahil olmak üzere çok yönlü bir etkileşim içinde bulunur. Öğrenciler birbirinin yüzünü görür. Bu düzende istenmeyen davranışlara yönelen öğrenciler kolay belirlenir.

Sınıf Yerleşim Düzeni
   4. Çok gruplu yerleşim düzeni:
   
   Sınıf ortamında, birden fazla küçük çalışma grupları oluşturularak gerçekleştirilen sınıf yerleşim düzenidir. Öğrencinin ve dersin özelliklerine göre sınıfta değişik gruplar oluşturulabilir. Çok gruplu yerleşim düzeni, öğrencilerin yardımlaşarak öğrenmesine, liderlik özelliklerini geliştirmesine, işbirliğini, yardımlaşmayı, katılmayı, yaparak ve yaşarak eğitilmesine imkan sağlar. Kalabalık olmayan sınıflarda daha rahat uygulanabilir.

SINIF YÖNETİMİ VE BOYUTLARI
   Sınıf yönetimi,eğitim yönetimi sıra dizininin ilk basamağıdır.

   Eğitim için gerekli birincil kaynaklar olan öğrenci, öğretmen, program, kaynaklar, sınıfın içindedir.


Sınıfı yönetme, öğrencilerin öğretim amaçlarını verimli şekilde gerçekleştirmelerine yol açacak işleyiş kurallarını uygulamaya koyma olarak belirtilebilir.


Öğrenmenin sağlanması sırasında, öğrencinin davranışlarını yönetmeye gerek vardır. Davranışları yönetirken, iletişimin gerçekleşmesini sağlayacak şekilde önceden önlemlerin alınması gerekir.

Öğretmenin sınıfı nasıl yöneteceğini önceden plânlaması gerekir
   kurallar nelerdir?
   kuralları uymayı izleyen sonuçlar nelerdir?
   günlük etkinlikler nasıl yapılandırılabilir ve örgütlenir?
    Fiziksel çevrenin öğretim etkinlikleri için   nasıl yapılandırılacağı da düşünülmelidir.


  * Eğitim yönetiminin kalitesi, büyük    ölçüde  sınıf yönetiminin kalitesine bağlıdır.
   Etkili bir eğitimin değişkenleri arasında en çok yer kaplayanlar sınıf yönetimine ilişkin özelliklerdir.
  Bunlar:



   Sınıf iklimi,
   etkileşim düzeni,
   iyi ilişkiler,
   öğrenci katılımı,
   ve davranış düzenidir.


   Sınıf yönetimi; sınıf yaşamının bir orkestra gibi yönetilmesidir.

   İçinde öğrenmenin gerçekleştiği bir çevrenin oluşturulabilmesi için gerekli olanak ve süreçlerin, öğrenme düzeninin, ortamının, kuralların sağlanması, sürdürülmesidir.


   Sınıf yönetimi, öğretmen ve öğrencilerin çalışma engellerinin en aza indirilmesi, öğretim zamanının uygun kullanılması,etkinliklere öğrencilerin katılımının sağlanmasıdır.

   Sınıftaki kaynakların,insanların, zamanın yönetimidir.



   Tüm bunlardan yola çıkarak;

Etkili bir sınıf yönetimi için   
  * etkili iletişim,
  * etkili öğretim ortamı
  * ve en önemlisi tüm bu becerileri etkili kullanan öğretmene ihtiyaç vardır.

Sınıf Yönetimi Etkinliklerinin Boyutları
   Sınıf ortamının fiziksel düzeni
   Plan program etkinlikleri
   Zaman yönetimi
   İletişim
   Davranış düzenlemeleri


Sınıf Ortamının Fiziksel Düzeni
   Sınıfın genişliği,sınıf alanının çeşitli etkinliklerin yapımı için bölünmesi, ısı, ışık, gürültü düzenekleri, renkler,temizlik, estetik, eğitsel araçlar, oturma düzeni, öğrencilerin gruplanması akla gelir.

Plan Program Etkinlikleri
   Amaçlar esas alınarak  planların yapılması,
   kaynakların belirlenmesi, araç sağlama, yöntem seçme,
   iş ve işlem süreçlerinin belirlenmesi,
   öğrenci özelliklerini belirleme, gelişimlerini izleme ve değerlendirme,
   öğrenci katılımını düzenleme
Zaman Yönetimi
   Sınıfın içinde geçirilen zamanın çeşitli etkinliklere dağılımı,
   zamanın ders dışı ve bozucu etkinliklere harcanmaması,
   sıkıcılığın önlenmesi,
   öğrencinin zamanının çoğunu okulda sınıfta geçirmesinin sağlanması, devamsızlığın ve okuldan ayrılmaların önlenmesi

İletişim
   Sınıf kurallarının belirlenip öğrencilere benimsetilmesini,
   sınıf yaşamının kolaylaştırılmasına yönelik öğrenci- öğrenci,
    öğrenci- öğretmen ilişki düzenlemelerini içerir.


İletişimin gerçekleşmesi için öğrencilerin yerinde oturma, dinleme, ödev yapma, izin verildiğinde konuşma gibi kurallara uygun davranma, davranışları  kazanmaları ve yönergelere uyma becerilerini göstermeleri gerekir.

Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:10:10
ÖĞRENCİLERLE SAĞLIKLI İLETİŞİM KURMA

ETKİN DİNLEME
  
   Etkin dinleme becerisini kazanmak, öğretmenlerin öğrencilerini anlamasını kolaylaştıracaktır.


   İletişimde kullandığınız dil çok önemlidir. İnsan beyni her cümleyi önce olumlu anlar, daha sonra olumsuz cümleye çevirir. Bu nedenle sınıftaki konuşmalar olumlu olmalıdır.
    “Sıralara yazmayın!” >”Defterinize yazın!” “Sakız çiğnemeyin!”>”Sakızı dışarıda çiğneyin.” “Unutma!” >”Hatırla.” “Bağırma!” >”Alçak sesle konuş” gibi.


   Siz olumsuz cümleler kullanırsanız, öğrenci de otomatik olarak olumsuz ve inkar edici sözler söyleyecektir.
BEN DİLİ
   Öğretmenler, öğrencilerinin istenmedik davranışlarını düzeltmek için sık sık“Neden dikkat etmiyorsun, sınıfın düzenini bozuyorsun” gibi, sen dilinin ağırlıkta olduğu ifadeler kullanırlar.

Sen dilinin kullanıldığı mesajlar, çoğu kez mesajın yollandığı kişileri doğrudan suçlayıcı ve olumsuz olarak yargılayan bir ifadeyi içerdiği için, mesajı alan kişilerin savunucu bir tutuma girmelerine ya da kendilerine olan güvenlerinin sarsılmasına neden olur.

OLUMSUZ YARGI YOK…
   Sen dili yerine ben dili kullanıldığında ise, öğrenciyi olumsuz olarak yargılayan mesajlar yerine, öğretmenin sorun karşısındaki duyguları dile getirilir. Böylece öğrenci, doğrudan kendi kişiliğine yönelik olumsuz bir yargıyla karşı karşıya kalmadığı için, öğrenciyle öğretmen arasındaki iletişim bozulmaz.

Öğretmenlerin,  öğrencileriyle iletişim kurarken, öğrenciye doğru yönelmiş bir beden duruşu ve ilgili bir yüz ifadesiyle birlikte onların gözlerinin içine bakması, öğrenciye “Ben ve benim anlattıklarım dinlenmeye değer” mesajını vererek, öğrencilerin benlik saygılarını artırıcı etkiler yaratabilir. Ders anlatırken öğrencilerle gözle iletişim kurma, öğrencilerin konu üzerinde dikkatlerini toplamalarını da kolaylaştıracaktır.


Ders işlerken sık sık öğrencilerin arasında dolaşmak, dikkati dağılmış öğrencilere daha da yaklaşarak, rastlantıymış gibi öğrencinin sırasına ya da omzuna dokunmak, öğrencinin dikkatini öğretmen üzerinde toplamasına; daha da önemlisi, kendisini öğretmene daha yakın hissetmesine yardımcı olacaktır.

SONUÇ
Öğretim etkinliklerinden istenilen verimin elde edilebilmesi için sınıfta düzenin sağlanması gerekir.Öğretmen sınıfta akademik olmayan birçok sorunla karşılaşabilir.Öğretmenin bu sonuçlarla başa çıkabilmesi için, iyi bir iletişim ve olumlu sınıf ortamı yaratma becerisine sahip olması gerekir.


ÖĞRETMEN;

   Etkin dinlemeli,
   Ben dili kullanmalı,
   Öğrencileriyle göz teması kurmalı,
   Öğrencilere soru sorduğu zaman yanıt için onlara zaman tanımalı,
   Öğrencilerle yakın mesafeden ilişki kurmalıdır.

Sınıf Yönetimini Etkileyen Etmenler

   Öğrencilerin özellikleri ve gereksinimleri
   Okul yapısı
   Öğretmenlerin sahip olduğu kişisel geçmiş

Öğrencilerin Özellikleri Ve Gereksinimleri
   Öğrencilerin geldikleri çevrenin öğrenci üzerindeki etkisi ve öğrencilerin gereksinimleri ve yapısı sınıf içi davranışlara yön veren önemli etkenlerdendir.
Okul Yapısı
   Öğrencilerin ait olma duygularını karşılayan ve öğrencileri yaşantıları, kültürleri ile ilişkili olan öğretimsel etkinliklere özendiren okullar, daha olumlu öğrenci davranışına sahip olan okullardır.

Öğretmenlerin Sahip Olduğu Kişisel Geçmiş
   Bir çok araştırma, öğretmenlerin önyargılarının karar vermede önemli rol oynadığını  göstermektedir.Ön yargılarını sınıf durumuna ilişkin yorumları ile bütünleştirerek sınıfta uygulama stratejileri geliştirdikleri belirtilmektedir.
OLUMLU SINIF ORTAMI YARATMAK
ve
ALINACAK ÖNLEMLER

Sınıflarımızda “ YETERSİZLİĞİ ”  olan öğrencilerimiz vardır. Bu öğrencilere yönelik, özellikle sık karşılaştığımız “zihinsel yetersizliğe” sahip olan öğrencilerimiz için sınıf ortamları çok önemlidir.


Okullarımızda, yetersizliği olan bireylerle ilgili sorumlu kişilerin, onların yeteneklerini göz önüne alarak gerekli hazırlıkları yapması, iyi bir organize ile ihtiyaçlarını karşılamak ve en iyi yolu bulmak için çalışması gerekir.


   Sınıf ortamının fiziksel düzeni, öğrenmede oldukça etkilidir. Sınıftaki fiziksel ortamın çok boyutluluk, eşzamanlılık, öğrenci sayısı, ışık, ısı, renk, temizlik, görünüm gibi değişkenlerin göz önünde bulundurması gerekir.

Öğretmenin sınıfı fiziksel olarak öğretime hazırlarken aşağıdaki bilgilere sahip olması işini kolaylaştırabilir.


   Çok fazla hareketin olacağı alanları belirlemek (Sınıftaki hareket alanları)
   Öğrencinin öğretmeni kolayca görebileceğinden emin olmak
   Öğretim araç-gerecinin kullanımı ve öğrenci gereçlerinin hemen ulaşılabilir olmasını sağlamak
   Öğrencilerin sınıfın bütün sunumlarını ve oyunların kolaylıkla görebildiğinden emin olmak


Zihinsel yetersizliği olan çocukların eğitiminde, bilgi ve beceri öğretiminin mümkün olduğunca görsel araçlarla desteklenmesi, eğitim ortamlarının düzenlenmesi ve akran etkileşimine imkân sağlanması oldukça etkilidir.


Ayrıca yaşayarak öğrenmenin, öğrenilenlerin kalıcılığındaki önemi düşünüldüğünde, uygulamaya dayalı aktif öğrenmenin zihinsel yetersizliği olan çocukların eğitimindeki önemi oldukça dikkat çekicidir.


   Öğrencilerin, genelde dersin ilk 10
dakikasında %70 oranında dikkatlerini
toplayabildikleri halde
 son 10 dakikada bu oranın
%20’ye kadar düştüğü bilinmektedir.



Zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin derse olan ilgilerini canlı tutabilmek, aktif katılımlarını sağlamak etkili ve kalıcı bir öğrenmenin gerçekleşebilmesinde önemlidir ve  bu öğrencilerin   en   iyi yaparak   ve yaşayarak   öğrendikleri   unutulmamalıdır.



   Bir tarih olayının veya bir hikâyenin işlenişinde drama yönteminin kullanılması,
   Öğretimin deneylerle desteklenmesi,
   Plânlanan gezilerin sınıf içinde işlenen konulara paralel olması,
   Öğrencileri soru sormaya teşvik eden etkinliklerin planlanması,
   Çocuğun performans düzeyine uygun sınıf çalışmaları sağlanmalıdır.



   Düzenli olarak geri bildirim sağlanmalıdır.
   Mümkün olduğunca çok duyuya dayanan materyaller ve uyarıcılar kullanılmalıdır.
   Sınıfın  çocuğun yetersizliğine uygun olarak uyarlanması yoluna gidilmelidir.


   Öğretim öncesi eğitsel değerlendirme yapılarak öğrencilerin performans düzeyleri belirlenir.
   Daha sonra bu değerlendirmeler dikkate alınarak, her öğrencinin öncelikli gereksinimleri dikkate alınarak bireyselleştirilmiş eğitim programları hazırlanır.


   Öğretim planları da hazırlandıktan sonra, öğrencinin performans düzeyine uygun olan basamaktan öğretime başlanır.  



Öğrencilere, öğrendikleri bilgileri kullanma ve uygulama olanağı sağlanmasının, öğrenilenlerin kalıcılığında etkili olduğu unutulmamalıdır.

Zihinsel Yetersizliği olan öğrencilerin karşılaşabileceği zor durumlarda alınabilecek önlemler


SINIFTA NE YAPMALIYIM ?
Öğretmenlere Öneriler

Zihinsel engelli çocukların öğrenmede gösterdiği bu farklılıklar; öğretimlerinde bazı kural ve yöntemlerin uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Bu kural ve yöntemlerin bazıları kısaca şunlardır.

Başarılı Yaşantılar Sağlama
   Çocuğa başarabileceği görevler verilmeli, doğru yanıtlayabileceği sorular sorulmalıdır. Gerektiğinde görevi yerine getirmesine yardımcı olmalı; sorulara ip ucu vermek, seçenekleri azaltmak, soruyu yinelemek ya da açıklayarak basitleştirmek gibi yardımlarla doğru yanıtın bulunması kolaylaştırılmalıdır.

Çocuk asla başarısız olduğu noktada bırakılmamalıdır. Yardımlar, çocuk başarılı olana değin sürdürülmelidir. Ancak, her zaman az yardım çok yardıma yeğlenmelidir.

Geri Bildirim (feed back) Sağlama

Çocuk, verdiği yanıtın doğru olup olmadığını bilmelidir.
Doğru Yanıtları Pekiştirme
Pekiştirme, zaman geçirmeden ve açık bir biçimde yapılmalıdır. Bu, çocuğa yiyecek verilmesi gibi somut ya da çocukla ilgilenilmesi gibi sosyal nitelikte olabilir.

Çocuğun Yeterlik Düzeylerinin Değerlendirilmesi
   Eğer öğretilecek konu çocuk için çok basitse öğrenmek için yeterince gayret göstermeyecektir. Çok zorsa, başarısız yaşantılar edinecektir.

Bu nedenle çocuğa öğretilecek konuların ve verilecek görevlerin onun düzeyine uygun olması gerekmektedir.
Zihinsel engelli çocukların gelişimlerinde çeşitli düzensizlikler, iniş ve çıkışlar sıklıkla görülmektedir. Bu nedenle çocuğun, yeterlik düzeylerini sürekli olarak değerlendirilmesi gerekir.

Bilgilerin Bir Durumdan Diğerine Aktarılmasına Yardımcı Olma
Bunun için aynı kavramların çeşitli durum ve ilişkileri içerisinde çocuğa öğretilmesi gerekmektedir.

Öğrenilenlerin Tekrarlanmasını Sağlama
Zihinsel yetersizliği olan çocukların öğrendiklerini kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarmada çeşitli problemleri vardır. Bu nedenle öğrendikleri bir konuyu kısa bir süre sonra unutabilirler. Bu durumu önlemek için öğrenilen konu ya da davranışların zaman zaman tekrarlanması sağlanmalıdır.

Öğretilecek Konu ya da Davranışların Analizi
Öğretilecek konular ya da davranışlar, özellikle zor ve karmaşık olanları, analiz edilerek birbirlerini izleyen alt konu ya da davranış basamaklarına ayrılmalı, daha sonra bu basamaklardaki konu ve davranışlar sırasıyla çocuğa öğretilmelidir. Böylece bir basamaktaki öğrenme diğerini kolaylaştıracaktır.

Öğrenmeye Güdüleme
Pekiştirilmek ve başarılı olmak, birçok duyunun kullanılması, öğretmenin coşkulu ders anlatımı ve ders sürelerinin yeterli uzunlukta olması, çocukları öğrenmeye güdüler.

Bir Defada Öğretilecek Kavramların Sayısını Sınırlama
Zihinsel yetersizliği olan çocuklar bir defada pek çok kavramı öğrenemezler. Bu nedenle kavramlar çocuğa tek tek öğretilmelidir. Bir kavram iyice öğrenilmeden diğerine geçilmemelidir.

BUNLARA DİKKAT…!

Zihinsel yetersizliği olan çocuktan kapasitesinin üzerinde başarı beklemeyiniz.


   Okulda ve sınıfta çocuğa yapabileceği görevler veriniz.
   ( teneffüslerde sınıfı koruma, tahta sildirme ve tebeşiri koruma vb.) bu sayede çocuğun kendine olan güveni sağlanmış olursunuz.


   Zihinsel yetersizliği olan çocukların kendilerini ifade etme zorlukları olduğundan sınıfta onlara daha fazla zaman ayırın ve kendini ifade edebileceği farklı yolları uygulayın.(basit konuları anlatma, not alma vb.)


Zihinsel yetersizliği olan çocuğun anlama ve kavraması normal çocuklardan zayıf olduğu için öğretirken somut materyallerden yararlanın.



   Öğrenme rastlantılara bırakılmamalı, belirli bir programa bağlı ve öğretmen gözetiminde yapılmalıdır. Kavrayış seviyeleri dikkate alınarak, etkinlikler anlamlı parçalara bölünmeli, bölümler iyice kavratıldıktan sonra devam edilmelidir.


   En ufak başarısını ödüllendirin. Bu durum çocuğa çok büyük bir haz verir. Öğrenmeye teşvik açısından çok önemli bir yer teşkil eder.

     PEKİ
   YA…!              NASIL
     YAPMALIYIM
                ? ?

Öğrencilere güven verin VE cesur olmalarına yardım edin.
Bitirilmiş işi övmeye yönelik olmak yerine, yapılanı görüp teşvik edici olun.
YAPABİLİRSİN, ZATEN YARI YOLA GELMİŞSİN…gibi
Olumluyu vurgulayın
 Olumsuzu olabildiğince görmemeye çalışın.
 

Her insanda olduğu gibi sınıfınızdaki,  yetersizliğe sahip olan öğrencinin de çeşitli ihtiyaçları doyurulduğun da mutlu olur.
    Onlar için en büyük ihtiyaç ise
KABUL EDİLMEKTİR.
İŞTE ONLARIN SÖYLEDİKLERİ ŞEYLER    
Lütfen !.. bana gülümseyin
Lütfen beni ismimle çağırın….

   LÜTFEN!
 KONUŞURKEN BENİ   DİNLEYİN.
ÖĞRETMENİM !..
Sınıfa girdiğinde yüzüme bak orda şunu göreceksin.
” Lütfen
Benim Önemli Olduğumu Hissettir.”

ÖĞRENCİLERİNİZİN
        MUTLU ya da MUTSUZ
         GÜVENLİ ya da GÜVENSİZ
         SAĞLIKLI ya da SORUNLU
         BAŞARILI ya da BAŞARISIZ
         OKULU SEVEN ya da NEFRET EDEN
         PAYLAŞMAYI BİLEN ya da BENCİL
 birisi olmasında sizin ETKİNİZ ve GÜCÜNÜZ
                                         BÜYÜKTÜR.


ÖĞRETMEN OLARAK BEN

*Sınıfımda öğrenme, gelişme ve uyum atmosferini belirleyen en önemli etkenim!

*Sınıfın sosyal ve psikolojik etkileşimini oluşturan temel yapıyım!

*Günlük ruh halimle sınıfta solunan havayı etkilerim!


*Öğrencilerimi yetersiz yönlerinden dolayı utandırabilir ya da yeterli yönlerinden dolayı onore edebilirim…
 
*Onları incitebilirim ya da iyi hissetmelerini sağlayabilirim!

  


*Öğrencilerimin İYİ BİR İNSAN olmasını ya da İNSANLIKTAN UZAKLAŞMASINI etkileme gücüne sahibim!

EVET,sevgili öğretmenler
              Gücünüzü hangi yönde kullanmak istersiniz?
               KARAR SİZİN!..


Zaman Yönetimi Açısından Öğrencilere Öğretilmesi Gereken Bazı Kurallar
   Öğrencilerin sınıfa giriş ve çıkışları
   Yoklama, devamsızlık ve geç kalma
   Öğrencilerin sınıfta dolaşmaları
   Gerekli materyallerin getirilmesi
   Verilen ödevlerin bir yönerge doğrultusunda hazırlanması
   Sınıfta birbiriyle konuşma
   Söz alma
Öğrencilerin Sınıfa Giriş Çıkışları
   Öğrencilere ders zili çalar çalmaz sınıfa girmeleri, yerline oturmaları ve verilen etkinlik üzerinde hemen çalışmaya başlamaları öğretilmelidir.
Yoklama, Devamsızlık ve Geç Kalma
   Yoklamanın yapılması öğretmenin görevleri arasında yer alan bir iştir.Ancak öğretmen bu iş için ders saatinin başlangıcında geniş zaman harcıyorsa, hem dersin kesintiye uğramasına, hem de öğretim dışında bir işe gereğinden fazla zaman harcamasına neden olur.
Öğrencilerin Sınıfta Dolaşmaları
   Özellikle ilköğretim birinci kademede öğrencilerin birbirlerinden bir şeyler almak, kalemini açmak gibi mazeretlerle sınıfta dolaşması çok sık rastlanan bir durumdur.
Gerekli Materyallerin Sınıfa Getirilmemesi
   Bu da eğitimde  sıkça rastlanan bir durumdur. Bu gibi durumlar için öğretmenin yedek birkaç kitap ya da defter teksir vb. gerekli materyali bulundurması uygun olur.
Verilen Ödevlerin Bir Yönerge Doğrultusunda Hazırlanması
   Ödevlerin yapılışına ilişkin açık bir yönerge vermek oldukça önemlidir. Akis takdirde öğrencilerden gelecek birçok soru ile karşılaşmak mümkündür.
Sınıfta Birbiriyle Konuşma
   Öğrenciler sınıfta birbirleriyle konuşmaları grup çalışmaları dışında istenen bir durum değildir.
Söz alma
   Tartışmalar esnasında öğrenciler nasıl söz alıp konuşacaklar? Genellikle izlenen yol parmak ya da el kaldırması ve öğretmenin de bunlar arasından seçim yapmasıdır.

Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:10:24
Sınıf İçi Davranış Kuralları
   Öğrenciler sınıfta uygulanacak davranış standartlarının geliştirilmesinde sorumluluk üstlenmeye gereksinim duyarlar.
   Kuraların anlaşıldığı biçimde ifade edilmesi gerekmektedir.
   Okul ortamında oluşturulan davranış kuralları öğrencilerin okul dışı yaşantıları ile çatışabilir.


   Öğrenciler, sınıfça fikir birliğine varılan davranış kurallarını kabul ettiklerini açıkça belirtmelidir.
   Öğrenciler aileleri ve akranları tarafından kabul edilen kurallara daha kolay uyarlar.
Sınıf İçi Davranış  Kuralını  Değiştirmenin Adımları
   Davranış kurallarını tartışma
   Bir liste oluşturma
   Bağlanmayı sağlama
   Sınıf kurallarını gözden geçirme
   Sınıf işlemleri
   Etkili işlemler
Davranış Kurallarını Tartışma
   Sınıf içi davranış kuralı değiştirmenin ilk adımı, sınıfın bütün uyacakları ve üzerinde fikir birliğine varılan davranışsal kuralları değiştirmenin neden önemli olduğu konusunu öğrencilerle tartışmaktır.
Bir Liste Oluşturma
   İşlevsel davranış kuralları geliştirmenin bir sonraki adımı bütün öğrencilerin önemli olduğuna inandığı davranış kurallarının listesini oluşturmaktır.
Bağlanmayı Sağlama
   Son liste oluşturulduğunda her kuralı sınıflandırmak için tartışmayı sürdürünüz ve öğrencilere  davranışsal standardı kabul edip etmediklerini  sorunuz.
Sınıf Kuralarını Rehberlik Etme Ve Gözden Geçirme
   İlk önce öğrenciler akla yatkın kurallar geliştirir ve onlara uygun davranacakları konusunda fikri birliğine varırlar.Bir sonraki adım yardım etmek için onları tanımak ve davranışlara rehberlik etmektir.
Sınıf İşlemleri
   Etkili öğretmenler sınıf kurallarını öğrencilerle birlikte geliştirmekle kalmamakta, aynı zamanda sınıf etkinlikleri boyunca öğrencilerin uymaları gereken işlemeleri öğretmektedirler.
Etkili İşlemler
   Etkili öğretmenlerin geliştirdikleri 4 anahtar alan vardır.
   Sınıfta başlangıç
   Bütün sınıf etkinlikleri
   Akademik gelişimle ilgili izlenimler
   Sınıfta ders işlenirken dersin kesilmesi.
Kural Ve Düzenlemeleri Öğretme Yolları
   Kukla oyunları
   Posterler
   Mektuplar
   Yanlış yol
   Sınıf kurallarını resimleme
   Kuralları gizleme
   Ödül
Kukla Oyunları
   Rol oynama davranışlarında kuklalar kullanılır. Uygun olan kuralı öğrencilerle tartışmaktır.Uygun olmayan davranışları, davranışla ilgili kuralı, onun yerine konulması gereken davranışları öğrencilerin belirlemelerine  olanak sağlamak.
Posterler
   Öğrenciye iyi davranma, iyi çalışma alışkanlığı veren, güvenlik kurallarını öğreten posterleri sınıflara, okul salonlarına yapıştırmak oldukça işlevsel olabilir.
Sınıf Kurallarını Resimleme
   Sınıf kurallarını resimlerle belirtiniz. Örneğin sessiz oluyorum ifadesini yansıtan kulak resimleri veya sınıfta yerinde oturmayı sandalye ile resimleyebilirsiniz.
Ödül
   Sınıf kuraları belirlenir ve ödüllerle eşleştirilir. Öğrenciler belli bir kuralla ilgili uygun davranışı yansıtan bir davranış biçimi sergilediğinde ödüllendirilir.
Kuralların Oluşumuna Öğrenciyi Katma
   Sınıf kurallarını geliştirilmesinde öğretmen ve öğrenciler olası sınıf kurallarını önermekte öğretmen bu kuralları kaydetmektedir. Üzerinde fikir birliği sağlanan maddeler sınıf kuralı olarak kabul edilmektedir.
Sınıfta İletişim
   Sınıf öğretmen ve öğrencilerin eğitsel amaçlara ulaşabilmek için kendilerinde var olan ve  çeşitli iletişim araçlarıyla sağladıkları bilgi ve yaşantıları uygun bir düzenlenişle paylaştıkları ortamdır.Bu paylaşım iletişimle olur.

   Öğretmenin iletişim becerisini artırmak için kendi kendisine şu soruları sorması ve cevaplaması gerekir:
   Göndereceğim mesaj sonrasında ne olmasını bekliyorum?
   Çevremi etkilemek anlamında neyi başarmak istiyorum?

   Gireceğim iletişim sonucu olarak öğrencilerimin neye inanmalarını, ne söylemelerini, ne yapmalarını bekliyorum?
   Psikolojik anlamda, öğrencilerimde hangi etkiyi oluşturmak ve onlardan hangi tepkiyi almak istiyorum?

   Bu soruları öğretme- öğrenme etkinliği öncesinde daha iyi cevaplayan öğretmenlerin daha iyi bir öğretme-öğrenme ortamı yaratabilecekleri düşünülmektedir.
Öğretmen Davranışlarının Sınıf İletişimindeki Yeri
   Bir öğretmenin etkinlik ve etkililik derecesi, gerçek anlamda o öğretmenin öğrencileriyle iletişim kurmada gösterdiği becerinin düzeyi ve çeşitliliği ile ölçülür. Öğrencinin dersi sevmesi çalışma alışkanlığı kazanması öğretmen- öğrenci iletişimi ile doğru orantılıdır.

   Örneğin öğrenci istendik davranışı yerine getiremediğinde  davranışını kapatmak için istenmedik davranışlar sergileyebilir.Bu durumda öğretmenin olumsuz olan davranışı değerlendirmek yerine öğrencini asıl kaygısını anlamaya çalışmasında yarar vardır.
Sınıfta İletişim Ortamının Öğrenmeye Etkisi
   Öğretmenin öğrencileşebilmesi, öğrencinin de öğretmenleşebilmesi için sınıf içindeki öğretme- öğrenme sürecinin etkililiğini artırmaya, öğrencilerle arasındaki ilişkiden başlaması, öğrencinin de sınıfta yaratıcı bir güç olarak bulunduğunu dikkate alması gerekir.

   Öyleyse, sınıf içi iletişim sadece mesaj alış verişi olarak görülmemeli, bilgilerin öğretmen ve öğrenci tarafından yaratılması olarak görülmelidir.
Etkili iletişim için;
   Öğretmen öğrencilerle iletişim kurarken içten davranmalı ve empatik davranışlar göstermelidir.
   Sınıfta öğretmen dilini iyi kullanmalıdır.
   Öğretmen ve öğrenciler birbirini dinlemelidir.

   Öğretmen jest ve mimiklerini etkili bir şekilde kullanmalıdır.
   Öğretmen öğrencilerin sınıf etkinliklerini gönülden katılımını sağlamalıdır.
İletişim Korkusu
   Sınıfta iletişime zorla giren ya da iletişime girmekten kaçınan kısacası iletişim korkusu yaşayan öğrencilerle karşılaşılmaktadır.

   Okul çevresi iletişim endişesinin önlemesinde hayati bir öneme sahiptir. İletişim endişesi destekleyici bir sınıf ortamı ile artarda gelişim gösteren sözel etkinliklerle ve iletişim endişesi olan öğrencilerin ne gibi davranışlar gösterdiği konularında öğretmenlerin yetiştirilmesiyle önlenebilir.
İletişim Olumsuz Etkileyen Faktörler
   Öğretmen ve öğrencinin;
   İletişime girme amacını tam olarak algılayamaması
   Bedensel ya da psikolojik bir özre sahip olması
   Ortak yaşantı alanlarının az olması
   Sevilmemesi, sayılmaması

Kaynak olarak öğretmenin;
   Öğrencileri iyi tanımaması
   Alanında yeterli bilgi birikimine sahip olmaması
   Derse hazırlıksız gelmesi
   Sürekli anlatıma dayalı biçimde sunuş yapılmaması
   Sözcükleri kullanırken öğrencilerin seviyesini dikkate almaması

Alıcı olarak öğrencinin;
   O sınıfta bulunma amacının farkında olmaması
   Kendisini bile bile dersin dışına itmesi
   İşlenen konularda kendisi için kullanabileceği bir çıkar görmesi
   Öğretmenin mesajına tepki verme sorumluluğunda kaçması
Öğretme-öğrenme ortamı olarak sınıfın
   Oturma yerlerinin ve düzeninin rahatsızlık vermesi
   Havasız, pis, rutubetli ışıksız soğuk ya da aşırı sıcak olması
Araç ve gereçlerin
   Öğrenci düzeyine uygun olmaması
   Görüntüyü veya sesi vermemesi
   Kullanılmayacak ölçüde bozuk olması
   Yeterli sayıda ya da hiç bulunmaması

Sınıfta iletişimi geliştirmek için:
   Öğretmen konuşma yeteneğini geliştirmelidir.
   Öğrenci ihtiyaçları, yetenek ve ilgileri değerlendirilmelidir.
   Öğrencilerin ilgisini dağıtan durumlar ortadan kaldırılmalıdır.
   Öğrencilerin dikkatle dinlemesi için birden fazla duyu organına hitap eden araç ve gereçler kullanılmalıdır.
İstenmeyen davranışların yönetiminde ödül ve ceza sistemini kullanmak
   Ödül, istendik davranışları pekiştirmeye, ceza istenmeyen davranışları ortadan kaldırmaya yöneliktir.
   Ödül,  öğrencinin istendik davranışın gerçekleşmesinden dolayı haz duyması için verilen hazzı kapsar.

   Ödül ve cezanın mutlaka bir amaca yönelik olması gerekir.
   Ödül ve cezanın anlamlı olması için öğrencinin psikolojik,zihinsel ve ahlaki gelişimine uygun olmalıdır.
   Yapılan araştırmalara  bakıldığında öğrenmede  özellikle ödülün  cezaya oranla daha etkili ve kalıcı olduğu saptanmıştır.
Bu nedenle aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir:
   Hangi davranışların neden ve nasıl ödüllendirileceği ya da cezalandırılacağını, öğrencilerle birlikte kararlaştırmak eğitsel açıdan daha etkili olmaktadır.
   Ödül ve ceza uygulamaları kararlı ve tutarlı olmalıdır.
   Ödül ve ceza davranış ortaya çıktığı anda verilmeli ve mutlaka sonuçları izlenmelidir.

   Ödül ve ceza verilmeden önce , davranışın nedenleri anlaşılmalıdır.
   Ödül ve ceza kişiliğin tamamına değil, sadece istenmeyen davranışa yönelik olmalıdır.
   Ödül ve ceza yapıcı, yaratıcı ve öğrenciyi geliştirici nitelikte olmalıdır.

   Ödül ve ceza sınıfın duygusal atmosferini olumsuz yönde etkileyen yoğunluk ve sıklıkta verilmemelidir.
   Hiçbir zaman ödevler ve dersler ceza olarak kullanılmamalıdır.
   Ödül ve ceza mantıklı ve anlaşılabilir ölçütlere göre verilmelidir.
İstenmeyen Davranışların Yönetiminde Öğretmene Öneriler
   İstenmeyen davranışlar farklı nitelik ve yoğunlukta olmakla birlikte her sınıfta gözlenebilir.Öğretmen bu durumdan eğitim amacıyla yararlanma yeterliği gösterdiği ölçüde, istenmeyen davranışların sağıtılması kolaylaşır.

   Bu nedenle istenmeyen davranışların ortaya çıkması, hem kaçınılmaz nitelikte bir olaydır hem de uygun eğitim yaşantılarını kazandırmak için iyi bir fırsattır.

Bu bağlamda öneriler:
   İstenmeyen davranışı ortadan kaldırmak öncelikle sorunu doğru anlamayı gerektirir.
   Sorunu anlamak için gerekli zamanı ayırın ve özeni gösterin
   Sorunlu davranışı gelişim sürecinde izleyerek raporlaştırın.
   Sorunlu davranışın ne ölçüde sık, yaygın ve yoğun olduğunu belirlemek için kayıt tutun.

   Sorunlu davranışların karşısında güvenli, hoşgörülü ve kararlı bir tutum gösterin.
   Öğrencilerinize olumlu yönde gelişecekleri konusunda iyimser beklentilere sahip olduğunuzu gösterin.
   Öğrencilerinizi olumlu bir benlik algısı ve sağlıklı bir kişilik yapısına kavuşabilmeleri için olumlu etkinliklere yöneltin.

   Akademik başarısızlıkların, öğrencilerinizin kendilerini değersiz hissetmelerine ve özgüven duygularını yitirmelerine neden olmasını engelleyin.
   İstenmeyen davranışların yönetiminde aile ile kuracağınız ilişkiyi karşılıklı güven ve anlayış üzerinde yapılandırın.

   Ödül ve ceza sistemini, koşullara göre farklılaşan esnek bir anlayış içinde yapılandırın.
   Öğrencilerinize ders dışı zamanlarda da birlikte olmak için uygun fırsatlar yaratın.

   Özetle insan sadece koşulsuz sevgi ve kabul gördüğü ortamlarda mutlu ve üretken olabilir.Çünkü insanın iç dünyasında özgürleşmesi, ancak kendini olduğu gibi kabul eden sosyal bir çevrede gerçekleşir.
SINIF İKLİMİ

   Sınıf iklimi, sınıf üyeleri tarafından algılanan, onların davranışlarını etkileyen ve onların davranışlarından etkilenen, göreceli olarak süreklilik gösteren özelliklerdir.  




   Çeşitli sınıflandırmalar olmakla birlikte, iklim iki boyutlu (soğuk/kapalı- sıcak/açık) olarak düşünüldüğünde, bir sınıf açısından istenilen, iklimin sıcak ya da açık olmasıdır. Bu tür sınıf iklimini olumlu sınıf iklimi olarak adlandırabiliriz.  
Olumlu Sınıf İkliminin Sonuçları
   Olumlu sınıf ikliminin çeşitli sonuçları olabilir. Bunlardan bazıları; demokratik bir sınıf ortamı, öğrenci merkezli öğrenme, yaratıcı ve eleştirel düşünme, sorumluluk, özgüven, bireyin çok yönlü gelişimi olarak sıralanabilir.
Demokratik Bir Sınıf Ortamı
   Sınıf, öğrencilerin demokrasi kültürünü yaşayarak öğrendikleri bir ortam olmalıdır. Öğretmenin demokratik tutum ve davranışlara sahip olması, sınıftaki demokratik ortamın ve olumlu bir sınıf ikliminin ön koşuludur.  
Demokratik sınıf ortamının özellikleri
   Öğrenci merkezli eğitim
   Öğrenciler arasında saygı ve paylaşma
   Öğrenme konusunda birbirine yardımcı olma
   Birlikte öğrenme ve sınıf etkinliklerine katılım,
   Çoğunluğun aldığı kararlara saygı,
   Kendi davranışlarını kontrol etmeyi öğrenme
   Sınıfta olmaktan memnun ve mutlu olma
   Arkadaşlarını sevme

Öğrenci merkezli Öğrenme

   Öğrenci merkezli öğrenme, sınıf yönetiminde, öğretim programlarının seçiminde, hazırlanmasında ve uygulanmasında, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini dikkate alan, bireylerin biricikliğini kabul eden bir yaklaşımdır.  
Yaratıcı ve Eleştirel Düşünme
   Eleştirel düşünme, olguları analiz etme, düşünce üretme, üretilen düşünceleri örgütleme, savunma, düşünceler arasında karşılaştırmalar yapma, çıkarımlarda bulunma, tartışmaları değerlendirme ve problem çözme yeteneği olarak tanımlanabilir.

   Öğrenciye yaratıcı ve eleştirel düşünme becerileri kazandırılarak, öğrencilerin günlük yaşamda karşılaştıkları önyargı, varsayım ve aldatmaya yönelik verileri tanımaları sağlanabilir.
Sorumluluk
   Sorumluluk, erken çocukluk dönemlerinden başlayarak çocuğun yaşına, cinsiyetine ve gelişim düzeyine uygun olarak görevlerini yerine getirmesidir.
Sorumluluk duygusu kazandırma
   Öğrencilerine sorumluluk duygusu kazandırmayı amaçlayan bir öğretmen, öğrencilere şunları öğretmelidir;
   İnsanlara nezaket ve saygı içinde davranma,
   Destekleyici, eğitici bir dille birbirlerini teşvik etme,
   Bireysel davranışlarda sorumluluk üstlenme
   İnsanların bireysel farklılıklarını kabul etme  

   Hoşgörülü olma,
   İnsanların farklı yeteneklerini ve yeterliliklerini bilme,
   Herkesin hata yapabileceğini bilme,
   Kendisini kontrol etmeyi bilme
Özgüven

   Özgüven, bireyin düşünce ve davranışlarını kendi iradesiyle ortaya koyması ve yaşama dair bağımsız kararlar alabilmesidir.
   Kuşkusuz bireyin özgüven kazanmasında sınıf ortamı çok önemli bir etkendir. Özgüveni yüksek olan bireylerden oluşan bir sınıf oluşturulmasında öğretmene çok önemli görevler düşmektedir.






Özgüveni destekleyecek davranışlar
   Çocuğa söz hakkı verin
   O konuşurken yüzüne bakın ve onu önemsediğini hissettirin,
   Fikirlerine değer verdiğinizi hissettirin,
   Yaşına uygun görevler verin
   Değişik konularda sohbet etme ortamı oluşturmaya çalışın

   Onun korku ve endişelerine saygı duyun
   Aşırı eleştirici ve yargılayıcı olmaktan kaçının
   Başkalarının yanında onu küçük düşürmeyin
   Başarısızlıklarını büyütmeyin
   Onu başkalarıyla kıyaslamayın
   Topluluk içinde konuşmaya teşvik edin
   Onu çocuk olarak görmeyin, varlığını önemseyin
   Onun için önemli olan şeyleri sizde önemseyin.
Bireyin çok Yönlü Gelişimi
   Okullar, bireylerin sahip oldukları ilgileri, yetenekleri ortaya çıkarabildikleri ve geliştirebildikleri ölçüde bireyin çok yönlü gelişimine hizmet edebilir.

   Türkiye’de bireylerin çok yönlü yetiştirilememesinde okuldan kaynaklanan başlıca nedenler neler olabilir?


   
   Okullarda uygulanan değerlendirme süreçlerinin yapısı

   Öğretmenlerin ders kitaplarına aşırı bağlılığı,

   Eğitim etkinliklerinin tekdüzeliği

   Okulun farklı düzeylerde öğrenme yaşantılarını sunamaması,
  

   Okulun duygusal gereksinimleri karşılayamaması

   Okul-dershane ikilemi

   Toplumun okula destek ve katılımının olmaması,

   Okulları beklentileri karşılamaktan uzaklaşması



Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:13:55
•   ZİHİNSEL YETERSİZLİĞİ OLAN ÇOCUKLAR VE ÖZELLİKLERİ
•   Fiziksel Özellikleri
•   Zihinsel yetersizliği olan çocukların fiziksel görünümleri ve sağlık durumları, yetersizlik derecesine göre değişmektedir.
•   Hafif derecede zihinsel yetersizliği olan çocukların görünüş ve motor becerileri genelde normal yaşıtlarından farklı değildir.
•   Fiziksel Özellikleri
•   Orta/ağır derecede zihinsel yetersizliği olan çocuklarda ise durum biraz farklı olabilir.
-Down-Sendromlu çocuklarda ortak fiziksel özellikler mevcuttur. Kulak, baş, göz, parmak yapısı ve kasların zayıflığı gibi ayırıcı özellikler bulunur.
 -Bu gruptaki çocukların çoğunda eşgüdüm, denge problemleri ve ince-el becerilerini gerektiren işleri yapmada güçlükleri vardır.
 -Yarısına yakınında ise beyin hasarı olmasından ötürü işitme, görme ve fiziksel durumlarında bozukluk gözlenebilir.
  -Bu yetersizliklerin ağırlık derecesine göre fiziksel işlevlerini yerine getirmelerinde yapılacak yardım farklılık gösterir.  
•    Bedensel ve   Devinimsel Özellikleri
•    Bedensel ve   Devinimsel Özellikleri
•   HİDROSEFALİ
•   HİDROSEFALİ
        En genel tanımıyla hidrosefali, kafa içindeki suyun miktar olarak  arttığı durumları açıklar ve ilk akla gelen kafa büyümesidir.
•   Hidrosefali her yaşta görülebilir, ancak sıklıkla çocuklarda ve yaşlılarda (60 yaşın üzerinde) olur.
•    Yaklaşık her 500 çocuktan birinde hidrosefali görülmektedir.
•   Bu hastaların çoğunda tanı doğum öncesinde ,doğumda veya erken bebeklikte konulmaktadır.
•   Nadir olmakla birlikte genetik (kalıtsal) bozukluklara veya gelişimsel bozukluklara bağlı olabilir.
•   Yaklaşık  %50 sinde zeka geriliği vardır.
•   
 NEDENLERİ:
•   Birincisi; beyin omurilik sıvısının aşırı üretilmesi.
•   İkincisi;beyin omurilik sıvısının dolaşım yolundaki herhangi bir noktasındaki tıkanmaya bağlı olarak oluşmaktadır. Tıkanıklığın nedeni, menenjit-ansefalit gibi enfeksiyonlar, travmaya bağlı kanamalardır.
•   Üçüncü neden ise; beyin–omurilik sıvısının emiliminde bir bozukluk olmasıdır.
•   TEDAVİSİ
     Hidrosefali, tanısı kolayca konabilen ve tedavisi belli bir hastalıktır.
   Tıkanma nedeni tümör ise buna yönelik girişim yapılabilir ya da toplanan fazla sıvı, vücudun başka bir yerinden emilecek şekilde uygun bir yol ile yönlendirilir. Bu yönlendirme işlemi ise “şant” denilen cihazlar sayesinde yapılır.
   Çocuğun hastalığı, anne karnında teşhis edilip, doğum sonrası şant takılarak kontrol altına alınmışsa, beynin bu hastalıktan zarar görmüş olma ihtimali azdır. Böylelikle, sadece, rutin tomografi kontrollerini kaçırmamak ve şantın düzenli çalışıp çalışmadığını gözlemlemek yeterli olacaktır.
   Eğer, hastalığın teşhisinde geç kalınmışsa, çocuğun beyninde kısmi hasar meydana gelebilir,zihinsel gelişim geriliği oluşabilir.
•   Kafa İçine Takılan Şant
•   MİKROSEFALİ
•   TANIMI,
Baş çevresinin normalden çok küçük olmasıdır.
   Yaygınlık Oranı:
Yaygınlık oranları ortalama  1/1000 dir.
Nedenleri:
Mikrosefali doğuştan  olabileceği gibi, yaşamın ilk birkaç yılında da gelişebilir.
 Nedenleri iki ana nedene ayrılabilir. Birincil mikrosefali, gebeliğin ilk yedi ayında olan anormal gelişimin sonucunda ortaya çıkarken; daha çok genetik ve çevresel etkenler sonucu oluşur. Bunlara kromozomal bozukluklar, metabolik nedenler örnek verilebileceği gibi doğumsal enfeksiyonlar ve radyasyon ile gebelikte karşılaşmak da mikrosefalide önemli bir etkendir.
•   İkincil mikrosefali ise, genellikle doğumdan hemen sonraki dönemde olan bir hasar sonucunda ortaya çıkar. İkincil mikrosefali  daha çok enfeksiyonlar (menenjit ve ansefalit), beslenme yetersizliği gibi çevresel nedenler sonucunda olur.
•   Genellikle orta veya ağır derece zihinsel yetersizlik gösterirler
  
      Mikrosefali olan kişilerin yaşam süreleri genellikle kısadır.
                                    Kretenizm;
      Tiroit bezinin kana yeterince salgı vermemesi sonucu oluşan, fiziksel, ruhsal ve duygusal gelişimin duraklamasıyla beliren hastalık.
   Tiroksin hormonu beden ve beyin gelişmesi üzerinde büyük etkileri olan bir hormondur.
   Doğuştan tiroksin hormonu azlığı ya da yokluğu çeken çocuklara “Kreten”, hastalığa da “Kretenizm” denir.
   Bu çocuklar erken dönemde teşhis ve tedavi edilmediklerinde, zeka geriliği gelişeceğinden özellikle her doktorun ve ailenin çocukları dikkatle izlemeleri gerekmektedir.
    Doğumu izleyen ilk günlerde hastalığın belirtileri yeterince gelişmemiş olduğundan fark edilemez fakat birkaç hafta sonra özgün belirtiler yavaş yavaş ortaya çıkmaya ve gelişmeye başlar.
•   FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ
•   Orantısız bir cüce görünümündedirler.
•   Baş ,eller ve ayaklar vücuda oranla büyüktür.
•   Dilleri büyüktür  ve ağıza sığmayıp dışarı çıkar.
•   Derileri kurudur ve deri üzerinde benekler bulunabilir
•   Ses tonları kalındır.
•   Genellikle yaşlı bir insan görünümündedirler.
•   KRETENİZM
•   Teşhis ve Tedavisi
•   Belirtilerin yanında çeşitli laboratuvar incelemelerinin katkısıyla rahatsızlık erkenden teşhis edilebilir.
•   Teşhis ve tedavide gecikmede en büyük zararı sinir sistemi görmektedir. Çünkü beyinde gelişmiş olan herhangi bir bozukluğu geri çevirmek günümüz tıbbının başarı alanlarının dışında kalmaktadır.  
•   Hastalığın çok erkenden teşhis edilmesi ve uygun tedaviye başlanmasıyla beynin zarar görmesine engel olunabilir. Diğer bedensel bozukluklar ise tedavi sonucu ortadan kaldırılabilir.
•   Tedavide  eksik olan tiroksin hormonu vücudun gereksinimini karşılayacak miktarlarda dışardan verilir. Fakat gecikilmiş vakalarda yeterli tedaviye karşın, olumlu sonuçlar elde edilememektedir.
•   Yaygınlık Oranı,Belirtileri
         Kretenizm, erkeklere oranla kız çocuklarında üç kat daha sık görülmektedir. Her yıl 100 bin çocuk kreten hastası  olarak doğmaktadır.
•   Bu çocuklar az ağlarlar, çok uyurlar. Uyumadıkları zamanlarda ise uyuşukturlar, çevreye karşı ilgileri azalmış, kopmuş gibidir.
•   Beslenme de tembel davranırlar, acıktıkları zaman ağlamayabilirler. Beslenme esnasında uyuşukturlar, hatta bu sırada hemen uykuya dalarlar.
•   Genellikle kabızdırlar. Hırıltılı bir sesle soluk alırlar.
•   Bu çocukların “yeni doğan sarılığı” uzun sürer. Karınları geniştir ve karın fıtıkları olabilir.
•   Kalp atışları yavaş, vücut ısıları düşüktür. Derileri soğuk, kuru ve kabadır. Alındaki saçlı bölge kaşlara daha yakındır ve alın derileri özellikle ağlarken kırışır.
•   Gözler birbirinden daha uzak, burun sırtı basık, bakışlar cansızdır.
•   Dil normalden çok büyük ve adeta ağız boşluğuna sığmayıp dışarı taşmış gibidir.
•   Dişlerin çıkması, çocuğun oturması ya da yürümeye başlaması gecikir.
•   Boyca büyümesi yaşıtlarının gerisindedir. Boyun ve parmaklar kısadır, eller daha geniştir.
•   Zeka geridir ve yaş ilerledikçe zihinsel engellilik gitgide belirginleşir.
•   Çocuk büyüdükçe zihinsel engeli olan, orantısız bir cüce biçiminde büyür.
•   DOWN SENDROMU
Yaygınlık Oranı
   Down sendromu her ırktan, yaştan ve ekonomik seviyeden insanı etkilemektedir.
   Yaklaşık olarak her 600 doğumdan 1 inde görülebilmektedir. Yapılan araştırmalara göre görülme sıklığı giderek artmaktadır.
    Amerika Birleşik Devletlerinde 350,000 in üzerinde insan Down Sendromludur.
•   Nedenleri:
   Başlıca ortaya çıkış nedeni kromozom anormalliğidir.
   İstatistikler anne yaşının artışıyla bu oranın yükseldiğini göstermiştir. Bunun nedeni kromozom ayrılmalarının ileri yaşlarda daha düzensiz olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla beraber, hücre bölünmesi sırasında meydana gelen ayrılmamalar da bu hastalığın sebeplerinden olabilir.
    Down sendromu olan çocuğun gelişiminde bilinmesi gereken önemli unsur fazla kromozom, çocuğun gelişimini negatif olarak etkilemektedir.
•   ANNENİN YAŞ DÜZEYİNE GÖRE GÖRÜLME SIKLIĞI
•
•   Down Sendromu İlk Ne zaman Adlandırıldı?
     Yüzyıllardır  Down sendromlu insanlar gerek sanatta gerek edebiyatta tasvir edilmiş ve kullanılmıştır. 19.yüzyılda İngiliz doktor John Langdon Down, Down Sendromlu insanlar için ayrıntlı bir tanımlamayı yayınlamıştır. Bu akademik çalışma 1866 yılında basılmıştır. Ve Down bu çalışma ile bu sendromun babası olarak tanınmış ve daha sonraları onun adı ile anılmıştır. Down'dan önce de bazı bilim adamları bu sendromun karakteristikleri hakkında çalışmalar yaptılarsada da ilk kez Down bu sendromun kesin tanılarını ve farklılıklarını ortaya koyan kişi olmuştur.
•
Down  Sendromu fiziksel özellikleri:
•   Boyları kısa ,kafaları küçüktür,
•   Düz bir yüz profili,Yuvarlak göz çukuru,
•   Gözler birbirinden ayrık ve çekik görünür.,
•   Geniş el, kısa ve tombul parmak,
•   Basık küçük burun,kalın bir boyun ,
•   Derileri kurudur,
•   Genellikle avuç içinde gözlenen tek ve derin bir çizgi,
•   Birinci ve ikinci ayak parmağı arasında normal dışı boşluk,
•   Küçük ağız boşluğundan dolayı sarkan ve genişlemiş dil görülür.
•   Eğitim
          Down sendromlularda genellikle orta düzey 35–49 IQ i
     le 50–70 IQ arasında değişen zeka geriliği görülür bunun  yanında azda olsa ağır düzeyde zihinsel engeli olan down sendromlularda bulunmaktadır.
•    İyi ve erken başlanan eğitimle zeka seviyelerinde anlamlı yükselmeye rastlanır.
•   Down sendromlu çocuklar iyi bir eğitimle normal bireyler gibi hayatlarını sürdürebilirler.
•   İmkan tanındığında meslek edinebilirler. Kendi yaşamları idame ettirebilecek seviyeye ulaşabilirler.
•     Down sendromlular fizik tedavi, özel eğitim ve dil terapisine ihtiyaç duyarlar. Bunlar için planlı ve programlı bir şekilde profesyonel yardım almak gerekir.
•   Eğitim
•   Dil terapisi ;Down Sendromlu çocuklarda konuşma geç gelişir. Erken dönemde başlanan dil terapisi ile ortalama 2-3 yaşında konuşma başlayabilir. Dil terapisi uygulanmazsa ortalama 5 yaşlarında ilk kelimeleri çıkarırlar .Nadir rastlansa da bazıları çok geç konuşurlar. Az da olsa hiç konuşamayanlarda vardır.
•   Fizik Tedavi;Fizik tedaviye Down sendromlu bebeklerde 2 aylıkken başlanmalıdır. Aksi halde yürüme gecikebilir.
•   Özel Eğitim ; Down Sendromlu çocuklar kendi aralarında farklılıklar gösterirler çocuğun ihtiyaçlarına uygun bir özel eğitim programı sosyal , duygusal gelişimi, bilişsel gelişimi ve motor gelişimini desteklenir.

•   Down Sendromlu çocuklarda bazı sağlık problemlerine daha sıklıkla rastlanmaktadır. Doğuştan kalp problemleri, enfeksiyonlara karşı hassasiyet, tekrarlayan orta kulak enfeksiyonları, nefes alma ile ilgili bazı problemler vardır.
•   Bugün artık gelişen tıp dünyası ile bir çok sağlık problemi tedavi edilebilmektedir. Down Sendromu ile doğan bir insanın tahmini yaşam süresi de yaklaşık 55 yıldır.
•   Sevimli, sevecen, neşeli ve iyi huylu olan Down Sendromlu çocukları üretken bir birey olarak topluma kazandırmak mümkündür. Aile yapısı ve eğitim olanaklarından faydalanılması çocuğun zihinsel ve fiziksel gelişiminde önemli rol oynamaktadır.
•   

Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:15:08
fenilketonori
Yaygınlık
•   Türkiye'de görülme sıklığı yaklaşık 1/3500 dür .
•   Anne ve babanın taşıyıcı olması halinde bu çiftin her çocuğunda görülme ihtimali % 25 dir.
•   Türkiye fenilketonüri hastalığının en sık görüldüğü ülkelerden biridir. Ülkemizde akraba evliliklerinin sıklıkla yapılması anne ve babanın taşıyıcı olduğu bu tür hastalıkların yüksek sıklıkta izlenmesine neden olmaktadır.
•   Türkiye'de her 100 kişiden 4 ü bu hastalık açısından taşıyıcı durumundadır.
•   Belirtileri
•   Fenilketonürili çocuklarda erken teşhise bağlı olarak tedavi uygulanmadığında 5-6 aylardan sonra zekadaki gerileme belirgin hale gelir. Akranlarından farklı olarak oturma, yürüme ve konuşma gibi becerileri kazanamazlar.
 
•   Beyin gelişimleri normal olmadığından başları da küçük kalır.
•   Ayrıca kusma, aşırı el, kol, baş hareketleri, havale nöbetleri, ciltte döküntüler, idrar ve terin küf gibi kokması hastalığın önemli belirtilerindendir. Bu çocukların % 60’ında göz, saç ve cilt rengi anne-babaya göre daha açıktır.
•   Tanılama
   Ülkemizde tüm hastane ve sağlık ocaklarında bedava yapılan Guithrie testi ile tanısı koyulmaktadır, testin 3 günlük beslenme sonrası yapılması uygundur.
   Doğumdan 72 saat sonra özel bir filtre kağıdına alınan 2 damla kan teşhis için yeterlidir.
   Hasta bebek hayatın ilk günlerinde tanılandığında uygun diyet tedavisi ile zeka geriliği önlenebildiği için gelişmiş ülkelerde tüm yeni doğanların fenilketonüri yönünden taranması zorunluluğu vardır.
   Fenilketonüri, tanısı doğum öncesi konabilen bir hastalıktır. DNA incelemeleri ile tanı koyulabilir.
•   Tedavi
        Fenilketonüri erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilen bir hastalıktır. Tedavide genel ilke gıdalar ile alınan fenilanin miktarını azaltarak kan fenilanin düzeyini normal sınırlar içinde tutmaktır.
 
        Diyet tedavisinde fenilanini çok azaltılmış ya da fenilanin içermeyen özel ve ilaç niteliğinde mamaların ve tıbbi ürünlerin kullanılması gereklidir.
          Fenilketonüri yeni doğan taraması ile saptanıp ilk 3 ayda tedaviye başlanmaz ise hastalığın şiddetine uyan zihinsel özür gelişmesi kaçınılmazdır. Tedaviye mümkün olduğunca erken başlanması zihinsel performansı olumlu etkileyecektir.
•   Tedavi
•   Tedavi beyin dokusunun en hızlı geliştiği hayatın ilk 8-10 yılı boyunca çok iyi şekilde uygulanması gerekmekle birlikte diyet tedavisi yaşam boyu olmalıdır.
•   Yenidoğan döneminde diyet tedavisi başlanmış fenilketonürili hastalar, yetişkin olduklarında diyeti bırakırlarsa algılamada güçlük, dikkat azalması gelişmektedir.
•   Anne sütü bebeklerin büyüme ve gelişmesi için gerekli olan bir besindir. Fenilketonürili bebekler de anne sütü ile birlikte fenilaninsiz karışımlar (tıbbi mama) kullanılarak ve kan fenilanin değerleri yakından izlenerek beslenebilirler.
•   Yapılan çalışmalar yaşamın ilk yıllarında anne sütü alan fenilketonürili bebeklerde büyüme ve zihinsel gelişimin daha iyi olduğunu göstermektedir.
•   Frajil x sendromu
•   Frajil x sendromu, kalıtsal zeka geriliğinin bilinen en sık nedenidir.
•   Bu sendrom her iki cinsiyeti de etkilemekle birlikte kadınlarda yaklaşık 250’de 1, erkeklerde ise 800’de 1 kişi frajil x sendromuna neden olan geni farkında olmadan taşımaktadır.
•   Erkekler kadınlara göre genelde daha ağır etkilenmiştir.
•   Frajil X’e bağlı zeka geriliği erkeklerde yaklaşık 3600 de 1
•   Kadınlarda 4000 ila 6000 de 1 görülmektedir.
•   FRAJİL X SENDROMLULARIN BİLİŞSELÖZELLİKLERİ
•   Zeka düzeyindeki etkilenme normal IQ düzeyi ile birlikte basit öğrenme güçlüğünden ağır bilişsel bozukluğa ve otizme kadar geniş bir aralıktadır.
•   Sık rastlanan problemler gelişim basamaklarında gerilik (yürüme, konuşma, tuvalet eğitimi), dikkat eksikliği, hiperaktivite ve matematikte zorlanmadır.
•   Sık görülen dil ve bilişsel özellikler:
•   Dil ve konuşma problemleri,
•   Konuşmada gecikme
•   Hızlı konuşma ,kelime tekrarları, heceleme problemleri
•   Bilgileri algılamakta ve uygun yanıt vermede zorluk
•   FRAJİL X SENDROMLULARIN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ
•   Erişkin erkeklerin genelde uzun yüzleri, büyük veya belirgin kulakları vardır.  Düz tabanlık ve kalpte bağ dokusu ile ilgili problemler sıktır.
•   Kadınlar ve küçük çocuklarda bu özelliklerden bazıları bulunabilir ya da toplumun genelinden farklı olmayabilirler.
•   Sık görülen fiziksel özellikler:
Geniş alın
Şaşılık
Uzun yüz
Büyük ve belirgin kulaklar
Yüksek damak
Kaslarda gevşeklik
     İnce ve kaba motor hareketlerde gerilik
Düz tabanlık vb.
•   FRAJİL X SENDROMUNUN TANISI NASIL KONUR?
•   Aşağıda belirtilen özelliklere sahip kişilerde test yapılarak frajil X sendromu tespit edilebilir:
      - Nedeni açıklanamayan zeka geriliği veya otizmi olan kişiler,

- Belirgin hiperaktivite, öğrenme güçlüğü ve/veya hafif bilişsel geriliği olan kişiler,

- Frajil X sendromuna ait fiziksel yada davranışsal özellikleri olan kişiler,
- Frajil X tanısı konmuş bir yakını ya da ailede zeka geriliği öyküsü olan herkes
          Frajil X sendromu için test kan örneği alınarak yapılır. Alınan kandan DNA analizi, yapılarak tanılama yapılır
•   FRAJİL X SENDROMUNUN TEDAVİSİ
•   Günümüzde Frajil X sendromunu ortadan kaldıracak kesin bir tedavi olmamakla birlikte tedaviye yönelik pek çok uygulama vardır. Bu uygulamalar, özel eğitim, konuşma ve dil terapisi, beceri kazandırma ve fizik tedaviyi içerir.
•   İlaçlar genelde hiperaktivite ve kısa dikkat süresinin tedavisinde kullanılmaktadır. Depresyon tedavisinde de kullanılan ilaçlar vardır.
•   Mümkün olan en iyi eğitimi ve terapiyi sağlamak ancak gelişim basamaklarının yakın takibi ve ailelerin iyi bilgilendirilmeleri ile gerçekleşebilir.

•    Batılı ülkelerle kıyaslandığında ise ülkemizde oranı batılı ülkelere oranla düşüren ve yükselten nedenler vardır
•   Yükselten nedenler: Ülkemizde akraba evliliğinin yaygın olması,gelir seviyesinin,eğitim ve sağlık imkanlarının düşük olması
•   Düşüren sebepler ise:Ülkemizde alkol,sigara,uyuşturucu madde kullanımın daha düşük olması,Aile bağının daha güçlü olmasıdır.
•   Tanılama ve Erken Eğitim
•   Zihinsel engelli çocukların tanılaması Rehberlik ve araştırma merkezlerinde yapılmaktadır.
•   Zihinsel engelli çocuğun tanılamanın ardından vakit kaybetmeden hemen eğitimine başlanmalıdır.
•   Özellikle 0-6 yaş arası (kritik dönem) bu çocukların eğitiminde  çok önemlidir, eğitimlerine ne kadar erken başlanırsa o derece iyi mesafe kat edilir.
•   El-göz işbirliğini geç ve güç sağlarlar. Ritm tutmada zorlanırlar
•   Genel fiziki hareketlerinde acayiplikler görülür: Denge gerektiren becerilerde daha başarısızdırlar
•   Görme ve işitme gibi ek bedeni özürlere daha sık rastlanır: Çocuğun engel düzeyi ağırlaştıkça
•   Zihinsel engelliler büyük kaslarını kullanmada yetersizlik gösterirler:Yürüme ,koşma,zıplama gibi hareketler
•   Gelişim basamakları dediğimiz emekleme, oturma ve yürüme gibi becerilerinin gelişmesinde gecikme olabilir.
•   Vücut kontrolünü ve ritim gerektiren atlama, sıçrama, atma, tekmeleme ve eşyaları kaldırma gibi hareketlerde yetersizlik gösterebilir.
•   Vücut kontrolsüzlüğü, sallanma ve hareketlerde dengesizlik şeklinde görülür.
•   Bazı çocuklar bir şeyi kaldırırken veya atarken iki kolunu ve iki elini aynı zamanda hareket ettirmede güçlük çekerler.
•   Bazı öğrenim yetersizliği olan çocukların bulundukları yere (mekana) uyum becerileri zayıftır.
•   Sınıfınızda değişik pozisyonlarda veya şekillerde yerleştirdiğiniz bazı eşyaları, evvelce bildikleri halde, bu gibi çocukların tanıyamadığı dikkatinizi çekmiş olabilir.
    Örneğin, bir çocuk ayakta duran bir oyuncak ayıyı tanıyabildiği halde aynı oyuncağı sırtüstü veya yan yatmış gördüğünde tanıyamayabilir.
•   Bir eşyanın, çeşitli yüksekliklerde tutulan bir ipin, üzerine basıp veya altından yürüyüp geçmede zorluk çekebilirler.
•   Bazıları da dar bir tünelden veya alçak bir eşyanın altın¬dan geçerken eğilmeyi ya da sürünerek geçmeyi akıl edemezler.
•   Bir kısmı da büyük bir eşyayı inatla ve ısrarla küçük bir kabın içine koymaya çalışırlar.
•   Elbiselerini giymede,
   -Merdivenleri çıkıp inmede,
   -Bir kutunun kapağını kapamada veya anahtarı deliğine sokmada zorluk çekmesi de mekan ilişkilerinde problemi olduğuna bir işarettir
•   Mekan ilişkilerindeki problemler, yükseklik korkusundan, hareket etme çekingenliğinden ve yönü anlama veya bir işi tamamlamak için işin uzaması korkusundan ileri gelmektedir.
•   Zihinsel engelliler küçük kaslarını kullanmada yetersizlik gösterirler:İnce hareket becerileri parmak, bilek, dudak ve dil hareketlerini sağlayan küçük kasların çalışmasını ve gelişimini kapsar.
•   İnce hareket becerilerinde sık sık problemleri olduğu görülen çocuklar, küçük eşyaları elle alma ve parmaklarıyla yakalamada zorluk çekerler. Elbiselerinin düğmesini ilikleyip çözemezler.
•   Bir şeyi açıp kapayamazlar, bağlayıp çözemezler, makası gereği gibi kullanamazlar veya kalemi güvenle tutamazlar.
 
•   Bu çocuklar eşyaları başparmakla işaret parmağı arasında kerpeten gibi sıkıca tutmada zorluk çekerler.
•   Bu durumu, iplik, düğme, boncuk gibi küçük malzeme vererek oyun oynarken gözleyebilirsiniz.
•   Bazı çocuklar da kontrollü bilek ve parmak hareketleri de zayıf olduğundan, kalemi yakalamada, makası kullanmada ve boncukları ipe dizmede zorluk çekerler.
•   Bazıları da ince hareket beceri kasları gelişmediğinden dudaklarını ve dilini uyumlu bir şekilde hareket ettiremezler.
•   Dudakların ve dilin hızlı hareket ettirilme kabiliyeti temiz, açık konuşmak için gerekli bir ince hareket becerisidir.
•   Bu nedenle bu çocuklar temiz anlaşılır bir şekilde konuşamayabilirler ve konuşmada yavaştırlar.
•   ZİHİNSEL GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

            Zihinsel engellilerin en belirgin özelliklerinden birisi zihin gelişim ve fonksiyonlarında yaşıtlarından geri olmalarıdır. Zihinsel engellilerin zihin gelişimleri ve fonksiyonları yavaş ve geç gelişir. Başlıca zihinsel özellikleri şunlardır ;
   Akademik kavramları geç ve güç öğrenirler:
   En az yetenekli ve başarısız oldukları alandır.
   En çok sıkıntı çektikleri çalışmalar bunlardır.
   Çabucak paniğe kapılır ve başarısız olurlar.
   Başarı fazla sabır ve tekrar gerektirir.
   Dikkatleri dağınık ve kısa süreleridir :
   Ders konusu ne kadar cazip olursa olsun etkinliklere katılma süreleri kısa olmaktadır.
   Dikkat sürelerini artırabilmek için çalışmaların sık sık değiştirilip ilgi çekici hale getirilmesi gerekmektedir.
   Dikkatlerini dağıtacak unsurların ortamdan kaldırılması gerekir.
   İlgileri kısa sürelidir daldan dala sıçrar:
   Çok ilginç buldukları çalışmalarda bile kısa bir süre sonra bıkarlar.
    İlgilerinin uyanık tutulabilmesi için etkinliklerin ilginç hale getirilmesi gerekmektedir.
•   Soyut kavramları çok geç ve güç kavrarlar:
•   Somut kavramları daha kolay ve iyi kavrarlar.
•   Bunun için soyut kavramlar somutlaştırılarak öğretilir.
•   Zaman kavramları çok geç ve güç gelişir:
•    Saat, gün, hafta, ay ve yılı kavratmak ileri yaşlarda mümkün olabilir.
•   Konuşmaya geç başlarlar:
•   Konuşma gelişimleri zeka gerilik dereceleriyle orantılı olarak yavaş gelişir.
•   Bu nedenle yaşıtlarından küçük olanlarla konuşmak isterler.
•   Dil ve konuşma becerilerini kazandırırken öncelikle hayatta en çok kullanılan kelimelerle başlanmalıdır
•   Öğretimde Ses,hece,basit kelimelerin öğretimi ile işe başlanmalıdır
•   Konuşma zekaya bağlı olarak gelişir. Onun için geç konuşma önemli bir gerilik belirtisidir.
   Genelleme yapamazlar:
   Bilgileri yalnız öğrendikleri durumlarda kullanırlar.
   Köpeğe hayvan diyebilir  ancak kedi hayvan değildir diyebilir.
   Yeşil rengi resimli kart üzerinde gösterir fakat kıyafet üzerinde gösteremeyebilir.
   Kazandıkları bilgileri transfer etmede çok güçlük çekerler:
   Öğrendikleri bilgileri benzer durumlarda uygulayamazlar.
   Örneğin bir vidayı açmak için tornavida bulamadığında tornavida işlevini görecek şeyleri kullanmayı düşünemezler.
   Yeni durumlara uymada çok zorluk çekerler:
   Sınırlı yeteneğe sahip olduklarından yeni durumlara uymaları geç ve güç olur.
   Bu nedenle başarısızlıktan çekindiklerinden her yeni etkinlik karşısında gerginlik, direnme ve kaçma eğilimi gösterirler.
   Bu gibi durumlarda onlara destek olacak anlayışlı birinin yanlarında olmasını isterler.
   Öncelikle  kendilerine güven duygusu kazandırılmalıdır.
   Kolayca yorulurlar:
   Zihinsel engellilerin en belirgin özelliklerinden biride çalışmaları sırasında çabucak yorulmaları ve faaliyeti bırakmalarıdır.
   Özellikle etkinlikler onlar için güç geliyor ve başaramıyorlarsa yaptıkları işi derhal bırakmak isterler.
   Çalışmalarda ilk girişimin başarılı olması için onları yapabilecekleri noktadan başlatmak çok önemlidir. Başarılı olmak onda ben yapabiliyorum güvenini sağlar.
   Kendilerinden yaşça küçükler ile iletişim kurmayı ve oynamayı tercih ederler:
   Bu çocukların konuşma, ilgi, zeka, sosyal ve bilgi seviyeleri yaşıtlarından geri olduğundan kendi seviyelerinde anlaşabilecekleri takvim yaşları küçük, normal çocuklarla oynar ve arkadaşlık ederler.
   Aralarında seviye farkı olduğu için yaşıtlarını tercih etmezler. (zihinsel engelliliğin önemli belirtisi)
   Bu nedenle onları bu konuda ayıplamak ve önlemeye çalışmak zarar verir.
   Gördükleri, duydukları şeyleri çabucak unuturlar, bellekleri zayıftır:
   Bu durum zihinsel engellilerin karakteristik vasıflarından biridir.
   Hangi yol ve duyu organı ile alınırsa alınsın verilen uyaran ve bilgileri kısa zamanda unuturlar.
   Uyaranların iz bırakması için aynı şeyi değişik yer, zaman, durum ve şekilde yeteri kadar ve usanmadan tekrar etmek gereklidir.
      Örneğin: Diş fırçalama becerisi öğrenciye öğrettikten sonra bunun düzenli olarak yemeklerden sonra yaptırmak gerekir öğretimden sonra çocuk bu beceriyi hiç kullanmazsa unutabilir.
   Yakın şeylere ilgi duyarlar, uzak gelecekle ilgilenmezler:
   Etkinliklerin sonunda duyacakları haz ya da kazanacakları ödül onlar için önemlidir.
   Okuma yazma öğrenmek, iş sahibi olmak, ailenin geçimini sağlamak gibi uzak gelecek onları fazla ilgilendirmez.
   Senin bu öğrendiğin iş ilerdeki yaşamın için gereklidir, daha çok çalış gibi telkinler onları etkilemez. Onlar için etkinlik sonunda alacakları ödül önemlidir.
   Algıları, kavramaları ve tepkileri basit ve sınırlıdır:
   Eşya, olay ve durumlarla ilgili ayrıntılı algı ve kavramaları çok basit ve sınırlıdır. Bu durum akılda tutma ve hatırlama yetenekleriyle ilgilidir.
   Onun için öğretilecek şeyin en önemli özelliklerini içeren algı ve kavramların öğretilmesine önem verilmelidir.
    Yaşamlarında kullanabilecekleri önemli bilgileri  akıllarında tutabilecekleri şekilde sınırlandırarak öğretmek gerekir.
   Örn: Ağır düzeyde zeka geriliği olan bir çocuğa okuma ve yazma öğretmek zaman kaybıdır.
•   Duygu ve düşüncelerini açık ve bağımsız olarak ifade edemezler:
•   Sahip oldukları konuşma, hafıza, yeni durumlara uyma ve algılama yetersizlikleri nedeniyle duygu ve düşüncelerini bağımsız ve açıkça anlatamazlar. Bu durumda kendilerini ifade etme fırsatının verilmemiş olmasının da rolü vardır.
•   Örneğin: Z.E.Ç. Sürekli olarak diğer engelli çocuklarla bir arada eğitim görüyor veya onlarla aynı ortamda kalıyorsa(Bakımevleri gibi) çocukların kendilerini ifade etme becerilerinin gelişmesi beklenemez
•   Duygu ve düşüncelerini kelimeler yada kısa cümlelerle ifade ederler. Bunların doğruluğunun onaylanmasını ve teşvik edilmeyi beklerler. Bunun için eleştirmemek ve kendilerini ifade etmelerini teşvik etmek çok önemlidir.
•   Z.E.Ç. konuşturulması duygu ve düşüncelerini ifade etmeye yönelik çalışmalar yapılması çocukların bu becerileri kazanmasında etkili olur.

Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:17:30
Zihinsel Engelli Çocuklarda Konuşma ve Dil Gelişimi 
DİL   GELİŞİMLERİ
 
    Konuşmaya geç başlarlar.

    Konuşmalarında ses bozuklukları vardır (artikülasyon).
 
    Kelime hazineleri zayıftır.

    Alıcı ve ifade edici dil gelişimleri zayıftır.


 
    Konuşmaları akıcı değildir.

    Okuduklarını anlatmakta  güçlük çekerler.



   İnsan olmanın en önemli değerlerinden biri de başkalarıyla iletişim sağlama becerisidir. Konuşma becerisi kendiliğinden gelişmez . O öyle bir beceridir ki; çocuklar, birbirleriyle konuşmaya başlamadan önce konuşulanları dinlemeyi ve anlamayı öğrenirler.




   Dil gelişimi ve konuşma becerisi diye ikiye ayrılmıştır.Dil, iletişim sağlama aracı olarak kullanılan, sesler, işaretler (semboller) ve kelimeler gibi temel birimleri olan bir sistemdir.


   Konuşma ise, insanlar arasında dili kullanarak, sözlü iletişim kurma yöntemidir. Dil kullanılmadan konuşma sağlanamaz.
   Her dilin, kelime, ses ve gramer yapılarının farklı olduğunu belirten kuralları vardır. Bu kuralların öğrenilmesi bebeklik döneminden itibaren başlar, yaşamın ilk yılından itibaren de belirgin olarak ortaya çıkar
Zeka engelli çocukların dil gelişimi özellikleri
   Yapılan araştırmalarda, zihinsel engelli olan çocukların dil gelişimi seviyelerinin, zeka yaşı seviyelerinden daha düşük olduğu bulunmuştur.

    Ayrıca zihinsel engelli olan çocukların alıcı dil seviyeleri, ifade edici dil seviyesinden daha yüksektir. Zihinsel engelli engeli olan çocuklar genellikle konuşmaya yaşıtlarından geç başlar ve engellerinin şiddetine bağlı olarak yavaş ilerleme gösterirler.




   Zihinsel engelli çocukların dil gelişimleri yapı olarak normal çocuklara benzer, fakat bu çocuklarda, normal çocukların geçtikleri dil basamaklarına ulaşmada gecikme ve bir basamakta duraklama görülebilir .


   Zihinsel engelli çocukların zihin gelişiminde hafızalarını çalıştırmak için tekrara yer vermek gerekir. Çocuğun ilgisini işitsel uyarıcılara çekme, aktif olabileceği bir çevre düzenlemesi yapma, dramatizasyon gibi teknikleri kullanmak gerekir. Verilen kavramları ya da öğretilen sözel ifadeleri değişik şekil ve zamanlarda tekrarlamak gerekir.

   Ayrıca öğrenmeyi kolaylaştırmak için verilen uyarıcı materyali küçük ünitelere bölüp vermekte yarar vardır; ancak çok tekrar yapmak, çocuğun sıkılmasına ve ilgisinin dağılmasına yol açabilir.

   Zihinsel engelli çocukların dil eğitiminde müzik öğelerinden de yararlanılabilir. Dil gelişimi için eğitim çalışmaları müzikteki öğenin (ritim, ses düzeni gibi) konuşma dilini öğrenmeye yardımcı olduğunu ortaya koymuştur.


Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:17:49
   Zeka engelli çocukların dil eğitimlerinde dikkat edilecek noktalar :

* Çocuğun gelişim seviyesini tanımak ve uygun eğitim yaşantıları düzenlemek.
   * Verilecek olan dil eğitimi programının, diğer gelişim (özellikle zeka gelişimi) alanlarıyla bağdaştırmak.



   * Eğitim yaşantılarının çoğunun yakın çevresiyle ilişkili olmasına dikkat etmek.
   * Eğitimde çocuğun günlük yaşamda kullanabileceği bilgi ve kavramlara yer vermek.
   * Eğitim yaşantılarını çocuğun aktif olabileceği ve kendini ifade edebileceği nitelikte hazırlamak önemlidir

   Eğitim programının uygulanmasında ;

* Çocuğun ilgisini çekmek.
* Sabırlı ve toleranslı olmak.
* Model olmak.
* Uygun ödüller kullanmak.
* Tekrara yer vermek

   * Çevresel uyarıcıları kontrol etmek.
* Dikkat kontrolünü sağlamak.
* Uygulamada çocuğun aktif katılımını sağlamak.
* Eğitimci ve çocuk arasında iyi bir iletişim-etkileşim kurulmasına önem vermek, önemlidir.



   Dil eğitiminde aile eğitimi

Zihinsel engelli çocukların eğitiminde aile ile işbirliği yapmak gerekir. Öncelikle ailenin gerçeği görmesine, çocuğun durumunu kabullenmesine ve onun neler yapıp neler yapamayacağını öğrenmesine yardımcı olmalıdır


   Çocuğun eğitimine aile de katılmalıdır. Eğitimci uyguladığı programa paralel olarak aileye de eğitim vermeli ve bu eğitimi çocuğa uygulamalarını istemelidir.

   Ailenin eğitime olan katılımı çeşitli yollar kullanılarak denetlenmeli, uygulamada hatalar varsa olumlu bir yaklaşım kullanılarak düzeltilmelidir. Aile ve eğitimci arasında karşılıklı güvene dayalı yoğun, sıcak bir iletişimin doğması çocuğun eğitiminde önemli bir yer tutar.

Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:17:59
Kullanılan materyalin özellikleri
   Zihinsel engelli çocukların dil eğitiminde kullanılan materyalde, görsel ve işitsel uyarıcılara daha fazla yer vermek uygun olur. Eğitim yaşantılarının dramatizasyon içinde verilmesi çocuğun daha çok ilgisini çekebilir.

   Dramatizasyon için kuklalar, minyatür ev, eşyalar, giysiler, minyatür hayvan modelleri vs..kullanılabilir. Her bir yüzüne resim yapıştırılmış küpler, ses çıkaran oyuncaklar, oyuncak müzik aletleri, sopaya dizilebilen renkli halkalar, renkli bloklar vb. materyaller zihinsel engelli çocukların ilgisini çeker.

Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:18:21
   ZİHİN ENGELLİ BİREYLERDE DİL GELİŞİMİNİN SAĞLANMASINDA ÖĞRETMENLERİN YAPABİLECEKLERİ ÇALIŞMALAR


   Zihinsel engelli veya gelişimsel yetersizliği olan çocukların dil ve konuşma gelişimi ile iletişim kurma sorunları ile sık sık karşılaşıyoruz. Çoğu zaman bu çocuklarla çalışan öğretmenler “ben bu çocukla neler yapabilirim?” sorusunu kendilerine sormaktadırlar.

   Dil gelişimi ve iletişim becerileri bireyde çalışılırken üç aşamada çalışmalar yürütülür. Bu aşamalar:
   Dinleme ve Temel Konuşma İlkeleri
   Konuşma organlarının geliştirilmesi,
   Sözel dilin geliştirilmesi

1. DİNLEME VE TEMEL KONUŞMA İLKELERİ
   Dinleme eğitimi konuşma eğitiminin başlangıcı olarak kabul edilir. Çocuk çevresi hakkındaki tüm bilgileri dinleyerek alır. Dinleme, öğrenmede çok önemli bir kanaldır. Ayrıca çocuğun herhangi bir işitme problemi yoksa; dikkatini çevresindeki nesnelere verebiliyorsa konuşma ve okuma kontrolüne başlamış demektir.

   Öğretmen çocuğa değişik sesler vererek, seslere ilgisini arttırmayı ve bu sesleri dinlemeye çalışmasını sağlar. Şu değişik sesler kullanılabilir.
    Cam bir şişe yarıya kadar su doldurulur. Öğretmen şişenin ağzına dudağını dayayarak şişeye üfler ve çıkan sesi çocuğa dinlettirir. Sonra aynı sesi çocuğun da çıkarmasını sağlamaya çalışır

   ***Plastik bir kutuya önce küçük sonra büyük taşlar doldurulur. Sonra kutuyu sallayarak çıkan sesleri dinlettirir. Ve çocuğunda sesleri çıkarmasını sağlar.

    ***Küçük sünger bir topu öğretmen ritmik olarak masaya vurur. Çocukta aynı şeyi yaparak aynı sesi çıkarmaya çalışır.

   ***Teneke bir kutuya kum doldurulur. Çocuk kutuyu gerek sallayarak, gerekse de vurarak değişik sesler çıkarır. 
   *** Bir teneke kutunun değişik yerlerine vurarak değişik sesler çıkarılabilir.

   ***Öğretmen farklı özelliklerde kağıtları elinde buruşturarak farklı sesler elde eder ve bu sesleri çocuğunda çıkarmasını sağlar.
   

       Sesin geldiği yönü anlamak

   1.Öğretmen çocuğun arkasında durarak herhangi bir ses verir. “ses nereden geliyor sorusunu sorar”.

    Bu alıştırmada çocuk önce sesi dinlemeli ve sonra başını sesin geldiği yöne çevirmelidir.

   2.Öğretmen yukarıdaki nesnelerden birini çocuğun görüş açısından çıkarır ve sonra nesnenin sesini verir. “ne sesi” sorusunu sorar. Çocuk cevap verdikten sonra, “nereden geldi” sorusunu yöneltir. Çocuk cevap vermezse öğretmen yardım eder.

   3.Öğretmen düdük sesini çocuğun başının üzerinden, arkasından, yan tarafından verir. “bak şimdi ses arkanda, bak şimdi ses başının üzerinde gibi açıklamalar yapar.

   4.Bu alıştırmada verilen iki ses üç sese çıkarılır. Öğretmen üç farklı ses verir. Çocuk gözlerini kapar. Öğretmen bir ses verir ve sesin ne sesi olduğunu sorar

   5.Öğretmen çalışmaya başlamadan  önce çocuğun tanıdığı bazı sesleri teyp kasetine kaydeder. Çocuk sesi, köpek sesi, zil sesi vs. Çocuğa her bir sesi ayrı ayrı dinlettirir. Her bir sesin ne olduğunu sorar. Eğer çocuk sesi tanıyamıyorsa sesi öğretmen tekrar dinlettirir.

   6.Öğretmen teybe önceden hızlı ritimde ve yavaş ritimde kaydedilmiş sesleri dinlettirir. Çocuktan bu seslere uygun hareket yapmasını ister. Örneğin hızlı ritimde ellerini daha hızlı alkış yaparken yavaş ritimde daha yavaş alkış yapar. Çalışmanın başında öğretmen çocuğa model olur

Görsel algıyı geliştirmek
   Çocuğun gördüklerini algılayabilmesi, anlayabilmesidir.

   A) Öğretmen ve çocuk karşılıklı dururlar. Öğretmen çeşitli hareketler yapar. Hareketlerin çocuklarında yapmasını ister. Çocuk öğretmenin yaptığı hareketleri yapmaya çalışır. Bu hareketler: kalkmak, oturmak, çömelmek, emeklemek, yürümek, ve bunun gibi kaba motor hareketleridir

   Birinci alıştırmadan sonra gördüğü ve işittiği hareketleri birleştirmesi istenir.

   B.1. Öğretmen “şimdi oturuyorum, sen de otur der” çocuk öğretmeni görür ve sözlerini duyar öğretmenin yaptıklarını yapmaya çalışır.

   B.2. Daha ileri aşamadan öğretmen yalnız emir verir. “otur, kalk, gel, yürü” gibi. Çocuk hareketi yapmaya çalışır.
   
İşitsel algıyı geliştirmek
   Çocuğun kendisine söylenilenleri, çevresindeki sesleri anlayabilmesi, algılayabilmesidir. Bu becerinin kullanılmasıyla çocuk işittikleriyle hareketleri birleştirebilir.
    Çalışma iki aşamada yapılır.
Sözcükler ve kelimelerle yapılan çalışmalar
   1. Çocuğa tek kelimelik emirler verilir. “gel, otur, al” gibi. Çocuğun bu emirleri yerine getirmesi istenir.

   2. Emirdeki kelime sayısı arttırılır “topu bana at, ellerini başının üstüne koy” gibi.

   3. Daha çok kelimeli emirler kullanılır “ellerini başının üstüne koy ve gözlerini kapat, ellerini başının üstüne kaldır ve zıpla” gibi. Emirler daha da çoğaltılarak etkinlik çalışılabilir.

   Bu üç alıştırma mutlaka sıra ile uygulanmalıdır. Çocuk alıştırmanın her aşamasını yavaş yavaş geçecektir. Çocuk geçmesi için zorlanmamalıdır .
Seslerle yapılan alıştırmalar
   Aşağıdaki alıştırmalarda çocuk duyduğu seslerle hareketleri birleştirilmelidir. Ses olarak zil sesi seçilmiştir. Öğretmen ve çocuk yerde karşılıklı otururlar.
   1. Öğretmen sırayla aşağıdaki emirleri verir.

   -  Ben Zil Çalınca Ayağa Kalk,
   -  Zil Çalınca Kollarını Kaldır
   -  Zil Çalınca Ellerini Çırp
   -  Zil Çalınca ayağa kalk, ellerini çırp.

   2. Bu alıştırmada trampet kullanılır. Öğretmen hızlı ve yavaş ritimde trampet çalar. Çocuktan hızlı ritimde koşması istenir. Yavaş ritimde ise ritme göre yürümesi istenir.

Görsel ve İşitsel Algının Birlikte Geliştirilmesi
   Çocuğa beş resim kartı verilir. Kartlarda çocuğun tanıdığı hayvanların resimleri vardır. Çocuğun önüne beş resim konulur. Öğretmen bu hayvanlardan birinin sesini verir ve “hangi hayvan bu sesi verir?” Sorusunu sorar. Öğretmen hayvanların isimlerini söylememelidir.


2. Çocuğa beş resim kartı verilir. Kartlarda çocuğun iyi tanıdığı nesnelerin resimleri vardır. (musluk, saat, zil vs.) Bu nesnelerin çıkardıkları sesler daha önceden teybe alınır. Çocuğa teyipten bir ses dinletilir. Sonra resimlere dikkati çekilerek “bu sesi hangisi verir” sorusunu sorar.

   3.Çocuğa yine çeşitli nesnelerin resimleri verilir. Bu kez nesnelerin isimleriyle nesneleri birleştirilmesi istenir. Top, makas, araba, balık nesneleri kullanılabilir. Hangisi ev, hangisi top gibi sorular sorulur

   4.Yine resimler kullanılır. Bardak, palto, çatal gibi. Nesnelerin resimleri verilir. Bu alıştırmada resimlerin fonksiyonlarıyla ilgili sorular sorulur. “hangisini giyiyorum, hangisiyle yazıyorum” gibi.

İşitsel Algının Geliştirilmesi
1.Öğretmen çocuğun gözlerini bağlar ve çocuğun iyi tanıdığı bir sesi verir. Saat sesi, ayak sesi vb. Olabilir. Çocuğa “bu ne sesi” sorusu sorulur.


2.Öğretmen önce çocuğa farklı sesleri olan üç veya dört enstrüman sesleri gösterir. Bunların seslerini dinletir. “bu davul bak böyle ses verir” şeklinde de açıklamalar yapar. Sonra çocuk arkasını döner ve gözlerini bağlanır. Öğretmen bir enstrümanın sesini veriri ve bu sesin hangi enstrümanın sesi olduğunu sorar.


3.Grup oyunu oynanır. Bir çocuğun gözleri bağlanır. Gruptan başka bir çocuk konuşturulur. Gözleri bağlı olan çocuğa, kiminin konuştuğu sorulur.


4.Öğretmen çocuğa bir öykü anlatır. Öykünün içinde sık sık çocuğun ismi geçmelidir. Çocuk ismini duyduğu zamanlarda “bu benim ismim” der yada el kaldırabilir. Çocuk konuşamıyorsa ayrıca ismini fark ettiğini el kaldırarak da belirtemiyorsa öğretmen çocuğun yüz ifadesine bakar, dikkat eder, çocuğun ismini fark edip fark etmediğini anlamaya çalışır.

   5. Üzerinde çocuğun iyi tanıdığı nesnelerin resimleri olan kartlar hazırlanır. Öğretmen çocuğa bir resmi gösterir ve resimdeki nesnenin ismini yanlış söyler çocuk yanlışlığı fark etmelidir.
    
Görsel Hafızanın Geliştirilmesi
1.Grup oyunudur. Bir çocuk sınıfta kara tahtanın önünde durur. Diğer çocuklar onun kıyafetlerine dikkatlice bakarlar. Öğretmen bu sırada sözel açıklamalar yapabilir. Sonra tahtadaki çocuk dışarı çıkar, öğretmen çocuğun giysilerinde bir değişiklik yapar, ayakkabılarını ters giydirir, düğmelerini açar vb. Tekrar çocuk sınıfa alınır. Diğer arkadaşlarına çocuktaki değişiklikler sorulur.


2.Öğretmen kelime, harf sayı dizisi verir. Çocuk bu kez diziyi tam tersinden tekrar etmelidir. At-ev-okul dizisini, okul-ev-at dizisi olarak tekrar edilir.
   3.Grup oyunudur. Her çocuk bayramda annesinden ne istediğini söyler.
         Birinci çocuk “ben kitap istiyorum”
         İkinci çocuk “ ben top istiyorum”
         Üçüncü çocuk “ ben bir bebek istiyorum” şeklinde isteklerini sıralar. Sonra çocuklar diğer arkadaşlarının ne istediğini hatırlamaya çalışır.

4.Öğretmen masaya üç dört tane oyuncak koyar. Top, bebek, vb. Sonra hep beraber masadan 1,5 metre uzağa giderler. Çocuğa bu masadan “top getir” denir. Çocuk masaya gidip topu almalı ve öğretmenine vermelidir.


5.Bir önceki alıştırmanın devamı şeklindedir. Öğretmen masaya üç dört tane resim koyar. Kartlarda çocuğun kolayca tanıyabileceği resimler vardır. Masadan 1,5 metre uzaklaşırlar ve öğretmen “bana top resmini getir” der. Çocuk masaya gidip top resmini almalı ve öğretmene getirmelidir.


6.Aynı çalışma 1,5 metre uzaklıktan tekrar edilir. Fakat öğretmen bu kez çocuktan iki resim birden ister, “bana top ve ev resmini getir” gibi.

7. Aynı çalışma değişik uygulanır. Resim kartları masanın üzerine yayılmaz. Hepsi bir kutuya konulur. Öğretmen çocuktan istenilen resim kartını bulması ve getirmesini ister.


   8.Öğretmen çocuğa iki aşamalı bir emir verir “topu al, masaya koy” gibi.

   9.Öğretmen çocuğa 8. Alıştırmadaki  gibi bir de vücut hareketi ekler. Önce “zıpla, sonra topu al, masaya koy” gibi.

10.Öğretmen kısa bir öykü anlatır. Anlatılan öyküde her bir kişi tek bir iş yapmalı  “anne yemek hazırlıyordu, “çocuk annesinin yanında oturdu, baba geldi gazetedeki bir öyküyü okumaya başladı, çocuk öyküyü olduğu gibi tekrar etmelidir. Öyküye başlaması anne, çocuk, baba sırasını takip etmesi önemlidir. Cümlelerin yanlışlığı veya bozuk, telaffuzu bu alıştırmada önemli değildir.


   11.Öğretmen çocuklara küçük tekerlemeler, şarkılar öğretir.


   12.Öğ
   retmen küçük öyküler anlatır, çocuktan da anlatmasını ister.


Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 19 Eyl 2012 01:19:11
burda paylaştıklarımın çoğu önceki yıl aldığımız kurstan notlar...dökümanlarımda hepsi mevcut isteyen ordan da bakabilir...bu gecelik bu kadar...seda kaçar...iyi geceler

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK