Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 22 Eki 2011 21:16:31
Sen
Sen esirliğim ve hürriyetimsin,
 çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,
 sen memleketimsin.
Sen ela gözlerinde yeşil hareler,
 sen büyük, güzel ve muzaffer
 ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin...
Nazım Hikmet Ran -

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 22 Eki 2011 21:48:40
Bir Hazin Hürriyet


Satarsın gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu, bir lokma bile tatmadan
yoğurursun
bütün nimetlerin hamurunu.
Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında, ananı ağlatanı
Karun etmek hürriyetiyle hürsün!

Sen doğar doğmaz dikilirler tepene,
işler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan
değirmenleri,
büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün vicdan
hürriyetiyle hürsün!

Başın ensenden kesik gibi düşük,
kolların iki yanında upuzun,
büyük hürriyetinle dolaşıp durursun,
işsiz kalmak hürriyetiyle hürsün!

En yakın insanınmış gibi verirsin memleketini, günün birinde, mesela,
Amerika'ya ciro ederler onu seni de büyük hürriyetinle beraber,
hava üssü olmak hürriyetiyle hürsün!

Yapışır yakana kopası elleri Valstrit'in, günün birinde, diyelim ki,
Kore'ye gönderilebilirsin, büyük hürriyetinle bir çukura
doldurulabilirsin, meçhul asker olmak hürriyetiyle hürsün!

Bir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil insan gibi yaşamalıyız dersin,
büyük hürriyetinle basarlar kelepçeyi,
yakalanmak, hapse girmek, hatta asılmak hürriyetinle
hürsün

Ne demir, ne tahta, ne tül perde var hayatında, hürriyeti seçmene lüzum yok
hürsün.

Bu hürriyet hazin şey yıldızların altında.


Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 22 Eki 2011 22:01:41
 
  h.n.a.

KÖMEN

Analım Tunga Er efsanesini;
Duyalım geçmişin erkek sesini.
Bürüyüp Tanrıdağ`ın çevresini
Yine Gök Türk olalım, El kuralım.

Ötüken-Yış durak olsun da bize
Yürüsün ordular ordan denize.
Çinli baş vermese, gelmezse dize
Kağanın buyruğu vardır: Vuralım.

Anlatılmaz, yüce bir erdem olan
Bu akınlarda bulunmaz yorulan.
Günü geldikçe de bizden sorulan
Kan ve can vergisi olsun...Verelim!

Ülkü uğrunda gönüller delidir.
Kişiler ülkü için ölmelidir.
Tanrı’nın insana değmiş elidir
Şu ölüm adlı güzel şey... Saralım.

Hiç düşündün mü niçindir yaşamak?
Bir görev yapmak içindir yaşamak.

Er kişiysen görevin neyse, başar.
Zevke, eğlenceye hayvan da koşar.

Görüyorsun nice hayvan yığını
Ki yapar sadece hayvanlığını.

Fakat onlar bile kendince yine
Tükürürler Kardeş`in itlerine.

O nasıl olmalı bir ruhu ölü,
Ya da bir canlı, fakat kahpe dölü

Ki sanar durduğu yer it inidir,
Oysa bir şanlı şehitler sinidir.

O fuhuş uzmanı çikletli dişi,
Dişinin en kötü, en köhnemişi,

Kaplamış ruhunu çirkef yosunu,
Hiç umursar mı şehit ordusunu?

Var mıdır onca tivistin ötesi?
Adı üstünde: Köpek sosyetesi!

Yok sayıp sen de bu ruhsuz sürüyü
Kılavuz yap ebedi Gök Börü’yü.

Çıkarıp Ergenekon’dan ulusu
Türk`ü kılsın yine dünya ulusu.

İzleyip Gök Börü’nün gölgesini
Gezelim gel o Kömen ülkesini.

Gönlümün özlemi yerdir orası,
Gürler ufkunda yiğitlik borası.

Orda erdem gözükür, başkası çıkmaz alana.
Kapanıktır kapılar her kovu, her bir yalana.

Orda erler: Kimi arslan, kimi pars`ın eşidir.
Orda kızlar: Güneşin kendi, ayın onbeşidir.

Uğramaz ufkuna asla o yerin yüz karası;
Orda yoktur ne siyaset, ne fikir maskarası.

Yaşamaz öyle bir ortamda küçüklük, kötülük;
Bir alaydan daha üstün savaşır orda bölük!

Sungurun uçtuğu yerlerde barınmaz yarasa;
Ve bütün dirliğin üstünde yürür sade yasa...

Bir düşün başların üstünde kağanlık tuğunu,
Ruh duyar orda ölürken bile Türk olduğunu;

Ölümün zevkini bir süs gibi gönlünde taşır.
Dirilerden daha çok orda şehitler dolaşır.

Bu şehit ordusu varken kuramaz kimse pusu,
Yurt için kan dökülür orda denizler dolusu.

Günümüzden, düşünüp birçok asırlar geriyi
Analım bin kere ölmüş o ölümsüz çeriyi:

Ebedi yiğit!
Adı yok şehit!

Kefenin: Vatan...
Tabutun: Cihan...

Yaşıyor ünün.
Düşünüp övün,

Damarında kan
Bir alev midir?

Yaşaman: Roman;
Ölümün:Şiir.

Sana yok ne taş,
Ne de bir mezar.

Bu hayat: Savaş!
Ebedi uzar.

Eşit olduğun
Şu güneş: Tuğun.

Tabutun: Vatan,
Mezarın: Cihan.

Adı yok yiğit!
Ebedi şehit!..

Onu anmakla görür Türk soyu gökçek Kömeni:
Doludizgin yarışan Tanrıkut’un dört tümeni...

Bin asır geçse de rastlanmaz onun bir eşine,
Buyruk aldım diye ok fırlatıyor evdeşine...

Bidev atlarla kılıp her yolu bir günde yarı
Yıldırımlar gibi dağlardan aşan orduları...

Saygı olsun bu çelik atlıların gök tuğuna,
Tuğu kaldırmış olan orduların başbuğuna.

O nasıl bir yürüyüştür, ne yiğitler katarı!
Kun`u, Gök Türk`ü, Oğuz-Uygur`u, Kırgız`ı, Tatar`ı...

O batırlar ki basıp bağra kucaklar ölümü.
Özgelerden sakınıp kendine saklar ölümü.

Her zaman öyle ağırdır ki yiğitlik kefesi,
Kahramanlar gibi ölmek o günün felsefesi...

Onların sanki başak canları... Durmaz, biçilir...
Toprağın içkisidir kanları, al al içilir.

Tarihin bir olağanüstü ve şahane işi
Kür Şad`ın, Kül Tegin`in, Çağrı Beğ`in ok çekişi...
Şubat 1964

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 22 Eki 2011 22:16:25
TÜHH BİZE!

Yıl:Miladi 1998, Hicri 1414
Hamdolsun, 75 inci Bayramını Cumhuriyetin
Onuncu Yıl Marşını okuyarak kutluyoruz!
Çıktık açık alınla yürüyoruz marşiyen
Demirağlarla ördük yurdu dörtbaştan...
Dinleyen de bizi bu 65 yılda
Albayrakla donanmış akpak trenlerimiz
Anadolunun kervan geçmez köşelerine
İtin bakır sıçtığı çoraklara ulaştı beller...
Tühh bize ki Kokokrasi'nin içimize teşrifiyle
Şimendifer Siyaseti silindi gitti,
Gnl. Motors'un Marshall marşına basmasıyla da
Yolumuz, yordamımız, bağımsız yarınlarımız
Kara yollara, karayollarına öyle bir düştü ki
Atatürk'ün Hitabesi, o vahim Kehanetiyle
Tersanelere girildi, cer atölyelerine kilit vuruldu,
Ortalığı ağulu bir egzoz dumanı sardı
Araba sefası bokuna zifirimiz karardı,
Acele eceldir anladık da, be,şoför Kardeşim
Yollar tutulmuş, motor boğulmuş, şimdi ne
haltedeceksin?

Yakındır DDY'na da sıra gelir
Gözümüzün yaşına bakmadan o da "Özer"leştirilir...

Demirağları attık suya
Otomativ bir voli vurmaya,
Çağ atladık atlıyoruz derken
Geri vitesle dalıyoruz Orta Çağa

CAN YÜCEL

Çevrimdışı sina05

  • B Grubu
  • 6.545
  • 16.677
  • 6.545
  • 16.677
# 23 Eki 2011 17:59:14
BİR ADIN KALMALI


Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet bir adın kalmalı geriye
Birde o kahreden gurbet
Sen say ki ben hiç ağlamadım
Hiç ateşe tutmadım yüreğimi
Geceleri koynuma almadım ihaneti
Hele nihavend hele buse hiç geçmedi aklımdan
Ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın
İçimin nehirlerinden
Evet yangın
Evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
Evet kaybetmenin o zehirli buğusu
Evet isyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
Bu sevda biraz nadan
Biraz da hıçkırık tadı
Pencere önü menekşelerinde her akşam
Dağlar sonra oynadı yerinden
Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
Sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam
Ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı
Yani ben seni sevdiğim zaman
Ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
Yine de
Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet, bir adın kalmalı geriye
Bir de o kahreden gurbet
Beni affet
kaybetmek için erken
Sevmek için çok geç ..


İbrahim Sadri

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.401
  • 6.353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.401
  • 6.353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 24 Eki 2011 00:23:12
Baharın İlk Sabahları

Tüyden hafif olurum böyle sabahlar
Karsı damda bir güneş parçası,
İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar;
Bağıra çağıra düşerim yollara;
Döner döner durur basım havalarda.

Sanırım ki günler hep güzel gidecek;
Her sabah böyle bahar;
Ne is güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
Derim ki: `Sıkıntılar durdursun!`
Sairliğimle yetinir,
Avunurum.

Orhan Veli Kanık

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 24 Eki 2011 00:30:38
Hayat

Hayat çetele tutmak değildir...

Hayat;
Seni kaç kişinin aradığı, kiminle çıktığın, çıkıyor olduğun veya çıkacağın demek de değildir.
Kimi öptüğün, hangi sporu yaptığın, kimlerin seni sevdiği de değildir.
Hayat, ayakkabıların, saçın, derinin rengi de değildir.
Nerede yaşadığın veya hangi okula gittiğin de değildir.
Aslında hayat; notlar, para, giysiler, girmeyi başardığın ya da başaramadığın okullar da değildir.

Hayat;
Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.
Kendin için neler hissettiğindir.
Güven, mutluluk, şefkattir.
Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.

Hayat;
Kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.
Ne dediğin ve ne demek istediğindir.
İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir.

Her şeyden önemlisi hayatı, başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir.

İşte hayat bu seçimden ibarettir.
İnsanların en acizi dost edinemeyen,
ondan daha acizi ise dost kaybedendir.

Charles Eguone

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.138
  • 24.240
  • 5.138
  • 24.240
# 25 Eki 2011 18:37:52
SEN VARSIN

Gönül tezgahında şiir dokudum
İplik iplik nakışında sen varsın
Aşk yolunun kanununu okudum
Madde madde yokuşunda sen varsın

Fikir vadisinden bir ırmak geçer
Eğilir selviler suyundan içer
Bağrında ay doğar zambaklar açar
Sessiz sessiz akışında sen varsın

Öz suyusun hayat denen şişenin
Nedenisin keder ile neşenin
Sevda cephesinde şehit düşenin
Donuk donuk bakışında sen varsın

Hep senin renginde görünür bahar
Yaprakta yeşilin gülde kokun var
Yama yama kalbimdeki yaralar
Sıra sıra dikişinde sen varsın

Gidip de yorulma çok uzaklara
Sen; seni gel benim içimde ara...
Umut güneşimin mor bulutlara
Girip girip çıkışında sen varsın

ABDURRAHİM KARAKOÇ

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 25 Eki 2011 20:08:39
ara Haber

Ellerin yurdunda çiçek açarken
Bizim ile kar geliyor kardeşim.
Bu hududu kimler çizmiş gönlüme?
Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.

Güzel olmuş sıra sıra söğütler,
Dağ ardında unutulmuş şehitler.
Hürriyete seymen giden yiğitler,
İki gidip bir geliyor gardaşım.

Üç aylık bebekler tutldu taşa,
Düşmanlar geriden eyler temaşa.
Yaratan böylesin vermesin başa,
Zor geliyor, zor geliyor gardaşım.

Abdurrahim Karakoç

Çevrimdışı banu2011

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
# 26 Eki 2011 00:34:58
Güzel olan
 Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak
 Erimek yarını olmayan zamanlarda
 Durdurmak bir yerde bütün saatleri
 Bütün kuralları kırıp parçalamak
 Sonra varmak o yerlere
 Mevsimlere dur demek
 Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
 Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
 Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
 Delicesine içmek
 Ve unutabilmek her şeyi ansızın
 Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
 Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
 ...


 Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin
 Ne bu şehir kalacak
 Ne bu duygusuz sürü
 Bu korkunç kalabalık
 Her vapur seni getirecek bana
 Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim
 Kapılar sana açılacak
 Senin için söylenecek şarkılar
 Şiirler senin için yazılacak
 Her evde bir resmin
 Her meydanda bir heykelin olacak
 Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi
 Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi
 Kopup ötelerden, ötelerden
 Yalnız bana geleceksin
 Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.

 Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
 Sende buldum erişilmez hazları
 Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan
 Duyguların en ölmezini sende duydum
 Susuzluğum dudaklarında dindi
 Yalnızlığım ellerinde
 Çoğu gün unuttum açlığımı
 Sende doydum...

 İlk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun
 Anladım yaşadığımı her nefes alışta
 Seninle geçtim bütün zamanlardan
 Seninle var oldum
 Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.

 Boynunda bir yer vardır, ben bilirim
 Ne zaman oradan öpsem,
 Değişir gözlerinin rengi
 Yanar dudakların, terler avuçların
 Dökülür kapkara aydınlık gibi
 Omuzlarına saçların
 Gitgide artar kalbinin vuruşları
 Bir musiki halinde dünyamı doldurur
 Ansızın bütün sesler kesilir
 Zaman durur
 Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde
 Her gün seninle yeniden var oluruz
 Eriyip kaybolduğumuz yerde...

 Sesini duymadığım gün
 Yaşanmış değil
 Açan çiçek değil
 Öten kuş değil
 Yüzünü görmediğim gün
 İçimde yıldızlar sönük
 Güneşler güneş değil
 Seni sevmediğim gün
 Seni anmadığım gün
 Olacak iş değil...

 Her günüm seninle geçsin
 O güneşe en yakın
 Kimsenin varamayacağı bir dağ başında
 Uçsuz bucaksız uzak denizlerde
 İnsan ayağı değmemiş ormanlarda
 Uzaklarda, en uzaklarda
 O gemilerin uğramadığı limanlarda
 Işığım ol, alınyazım ol benim
 Vatanım ol, evim ol
 Yeter ki bir ömür boyu benim ol
 Her günüm seninle geçsin...


 Ümit Yaşar Oğuzcan

Çevrimdışı thefalcon

  • Uzman Üye
  • *****
  • 260
  • 1.109
  • 260
  • 1.109
# 26 Eki 2011 20:40:14
Eninde sonunda dersin elbet bir gün
Her şey yolunda
Gülerken ben ağlarken yaran bende
Her şey yolunda

Ben koydum her şeyi çok zorlandım yoluna
Unutmak için seni düştüm kirli kuyuma
Ellerinden kurtuldum bir de baktım yeni bir yol
O yol benim olsun yolun açık olsun

Alışırsın yine seversin
Çok mutsuzmuşsun ya rahat edersin
Ben ağlarım belki gülerim
Yerine senler bulup mutlu ederim

Ben koydum her şeyi çok zorlandım yoluna
Unutmak için seni düştüm kendi yoluma
Yolumdan çıktığında yeni bir yol bulacaksın
O yol senin olsun yolun açık olsun




feridun DÜZAĞAÇ-Devrik

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 26 Eki 2011 21:41:14
Mutlulugun Resmi

Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
işçiler gözler yolunu.
inebilseydin o vapurdan
Ayağında Varnanın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik Meserret Kahvesine,
ilk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler...
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız,
anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiyeyi
bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.

işte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tual yeterdi;
ne boya...

Abidin Dino

Çevrimdışı banu2011

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
# 28 Eki 2011 00:43:32
ARAYIŞ . .
 Bir tas zehir verin bana içeyim
 Tek unutmak için acılarımı
 Baksana; kırdılar kapılarımı
 Yağmalandı kalbim, ömrüm, herşeyim
 Kurşuna dizdiler anılarımı
 Yenik düştüm bu savaşta neyleyim
 Bir mezar nasılsa işte öyleyim
 Unuttum en güzel şarkılarımı
 Gündüzü yok upuzun bir geceyim
 Yitirdim umut kırıntılarımı
 Sevgimi, neşemi, bütün varımı
 Çaresiz bir yokluğun içindeyim
 Gömdüm içime yıkıntılarımı
 Arıyor bir yarım öbür yarımı

ümit yaşar oğuzcan

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 28 Eki 2011 11:25:56
Memed'e Son Mektubumdur - Nazım Hikmet
Dünyada kiracı gibi değil,
yazlığa gelmiş gibi de değil,
yaşa dünyada babanın eviymiş gibi...
Tohuma, toprağa, denize inan.
İnsana hepsinden önce.

Bulutu, makinayı, kitabı sev,
insanı hepsinden önce.

Kuruyan dalın
sönen yıldızın
sakat hayvanın
duy kederini,
hepsinden önce de insanın.

Sevindirsin seni cümlesi nimetlerin
sevindirsin seni karanlık ve aydınlık,
sevindirsin seni dört mevsim.
ama hepsinden önce insan sevindirsin seni.
Memet,
memleketler içinde bir şirin memlekettir
Türkiye,
bizim memleket,
insanı da,
su katılmamışı,
çalışkandır, ağırbaşlı, yiğittir,
ama dehşetli fakir.

Çevrimdışı bekir7133

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.785
  • 9.880
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.785
  • 9.880
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 28 Eki 2011 12:40:06
MEHMET TOPRAK OLDU
Yokluktu, yoksulluktu Anadolu
Bozkırın orta yerinde bir çocuk doğdu
Adı Mehmet oldu.
O şehit oğluydu.
Daha doğmadan yetim oldu
Anası kaptı Mehmet'i, koştu,
Tarlada ırgat oldu,
Eski bir yorgana sardı Mehmet'i, toprağa koydu.

Gün oldu meme emdi; karnı doydu, gözü doydu.
Gün oldu; aç kaldı, susuz kaldı.
Gün oldu; toprak onun yatağı oldu.
Mehmet toprağın üstünde kırk günlük bebek oldu.
Yağmur yıkadı yüzünü, ayaz kuruttu ellerini,
Güneş kararttı tenini,
Mehmet'in aklı erer oldu.
Babasını sordu,
Dedi anası; Şehit oldu.
Gövdesini toprak yaptı vatana kattı.
Senin baban toprak oldu.

Mehmet'in aklı ermedi.
Babası nasıl toprak olurdu ?
Gün geldi ! Düşman Çanakkale'ye geldi.
Toprak ! Dedi Mehmet'in yaşı on yedi.
Toprak benim babam dedi. Vermem dedi.
Mehmet Mehmetçik oldu
Anası O'nu son kez doyurdu.
Koştu Çanakkale'ye Mustafa Kemal'in askeri oldu.

Gün oldu karnı doydu, gözü doydu.
Gün oldu aç kaldı, susuz kaldı.
Gün oldu toprak onun yatağı oldu.
Mehmet toprağın üstünde kırk günlük asker oldu.
Yağmur yıkadı yüzünü, ayaz kuruttu ellerini
Güneş kararttı tenini, Mehmet'in aklı erdi.
Hatırladı!
Babasının gövdesini toprak yaptığını,
Anladı ! Babası nasıl toprak oldu.
Mehmet Mehmetçik oldu. Çelik oldu.
Duvar oldu. Çanakkale geçilmez oldu.
Ateş kustu düşman, mermi kustu, bomba kustu.
Durdu Mehmet! Çöktü dizlerinin üstüne.
Kan vardı göğsünün üstünde.
Alnını toprağa koydu, toprak kan oldu.
Yattı toprağın üstünde kırk günlükken yattığı gibi.
Tuttu toprağı kırk günlükken tuttuğu gibi.
Mehmet şehit oldu.
Mehmet toprak oldu, toprağa renk oldu,
Bitki oldu, yaprak oldu.
Bayrağa kırmızı oldu.
Gelin kızın halısına boya oldu, desen oldu.
Koyuna kuzuya çimen oldu, yün oldu, iplik oldu.
Ustanın elinde çanak oldu, çömlek oldu.
Aşığın dilinde türkü oldu.
Binlerce Mehmet Şehit oldu.
Binlerce Mehmet toprak oldu.
Toprak bize vatan oldu!

Fikret TUNÇ



 





 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK