Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.220
  • 53.879
  • 4.220
  • 53.879
# 24 Oca 2016 18:33:12
küçükken nasıldı diye sordu anneme

"küçükken yaramazdı"

dedi annem
tebessüm etti
doğru mu dedi gözlerime bakarak
doğru dedim
ve aynen
tekrarladım annemin sözlerini

"küçükken yaram azdı"



Yasin Semiz

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.947
  • 47.568
  • 2.947
  • 47.568
# 24 Oca 2016 18:56:18
Yakarak şiir kitaplarımı, öksüz bir çocuk gibi
Senin sıcaklığına sığındım,
Bir yakarış, tanrısal bir inilti dilimde
Bir ölüye yenilginin hazzını ruhumda hissederek
Geldim işte, geldim de tam karşına dikildim,
Kırmızı bir karanfil ellerimde...
...

Güneş umarsız doğsun üstüne insanlığın
Ben senin ateşinle ısınıyorum, serinliyorum ellerinle
İnanarak ölümün güzelliğine
Senin her bakışında bir dünya kuruyor, bir dünya yıkıyorum
Çizerek resmini yürekevlerime.


Ölümler paylaşılmaz ay ışığında,
Ve ortak ölmez hiçbir insan.
Ey umudun Külkedisi, seninle ölmeye geldim ben
Kurtar yalnızlık şarkılarından.

Yargıların anlaşılmadığı bir çağdan
Bir tatlı gülüş sızar şimdi dudaklarından.
O vefaya öldü öyle bilinsin 

ve bir karanfil düştü yüzüne onun
benim sersefil yoksulluğumdan
          .....ilhami atmaca......

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2016 19:36:53
 Bir peygamberi şairden başka kim daha iyi anlatabilir ki?


 Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar
 Falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin..
 Külden martı doğuran odalıklar
 Ve kahyalar
 Kara pıhtılarıyla damgalanmış veznelerde dili
 Şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler
 Celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan
 Ey hayat rengini sazendelik sanan
 Yırtlaz kalabalık!
 Dinleyin bendeki kırgın ikindiyi,
 Hepiniz kulak verin.


 Güneşin
 Koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği
 Yazlar yok
 Yok artık altında suskun yolları saklı tutan
 Karla örtülmüş kırların kışı
 Gitti giden, yerine gelmedi başka biri
 Orada
 Duyumsatmadı kendini hiçlik bile
 Belli ki son yüzyılımız göğsümüzden
 Varla yok harman eden sesi uçursak
 Diye bize verildi
 Yetti bir yüzyıl böcekler ve otlarda
 Soluyuş izlerimiz silmek için

 Ne yesek
 Lokmaya vurulur gibi değil
 Yuduma gelmiyor içtiklerimiz
 Dernekler toplanıyor dışta tutmak için
 Kanat vuruşlarını yumuşak tutan etkeni
 Utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle
 Kapanıyor bilanço
 Top mermisi, kör testere
 Defalarca boyanmış çaput parçaları
 Sıkıştırdık günlerimiz arasına ki
 Serazat kahkahalar atalım
 Yapmacıktan nefretimiz
 Sebep olsun kavgamıza
 Bekleyiş arzından kovsunlar bizi
 Ne yemen biraz öncemiz diyelim
 Ne biraz sonramız meksika

 Canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız
 Yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça
 Üstü başı kükürtlü bu dünyadan
 Kancıklık
 Sıçradı çevirdiğimiz sayfalara
 Artık kimse bize haber vermeyecek
 Hemen şu tepenin ardında
 Saldırmaya hazır ve müsellah
 Bir düşman taburu durduğunu
 Çünkü gerçekten yok
 Böyle bir ordu
 Bir düşmanımız kaldı
 Kendi
 Dudaklarımız
 Arasında.

 Biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında
 Bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir
 Çırpını çırpını giden atlardan indik
 Girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına
 Zihnimiz, acizlerin şikayetleri sığacak kadar
 Kanırtılırken ses etmedik
 Öcümüz alınacak korkusuyla irkildik
 Kaldıysa bir soru içimizde
 O da birşey:
 Nerdedir yerle gök arasındaki ulak,
 Nerde biz?.

 Kimseden bir işaret gelmeyecek
 Bir melek kimsenin alnını sıvazlamazsa
 Söylemez size kimse dünyadaki ömrü boyunca
 Hiçbir insana yan bakışı olmayan kimdi
 Kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile
 Öğretmek için cephe nedir
 Kıyam etti
 Torunu kucağında
 Dönünce bütün gövdesiyle döndü
 Bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda
 Bir bilinebilseydi
 Nedir veche..
 
 Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar
 Sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden
 Omzunuzdan vaveyla heybesini atın
 Boşa çıksın reislerin, kahinlerin, şairlerin kuvveti
 Güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın
 Neydi söğüt gölgesinde gülümsemek
 Ağız dolusu gülmeden taşlıkta…

  İsmet Özel, Naat

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2016 19:40:30
GERİ GELEN MEKTUP

Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'
İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün ...    kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...
 
Hüseyin Nihal Atsız
 

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2016 19:48:57
Nereden Bileceksin

O eski hülyaların sahile vurduğunu
Yakama bir muamma taktığım gün hatırla
Gurbetin mahşerimde bir sıla bulduğunu
Dağlar gibi eriyip aktığım gün hatırla

Nereden bileceksin, şehrin sokaklarında
Kaybolan ışıkların gözlerim olduğunu
Her seher yüreğimde açan karanfillerin
Her akşam ellerimde sararıp solduğunu
Nereden bileceksin

Kim bilir, belki bir gün kapıma geleceksin
Siyah tüylü martılar yorgun pencerelerde
Benimle ağlayacak benimle güleceksin
Göğsümde ızdırabı Deniz fenerlerinin
Hayatımdan fışkıran hüzne gömüleceksin

Her şairin bir gülle bahtiyar olduğunu
Bir sana bir göklere baktığım gün hatırla
Gönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu
Sigaramı sessizce yaktığım gün hatırla

Bilemezsin içimde bir denizdir yaşamak
Sen denizin en uzak noktasında şen şakrak
Ben kırgın dalgalarla avunurum derinde
Gemilere yosunlu mendiller bağlayarak

Nereden bileceksin fesleğen köklerinin
Hercai bulutlardan bıkıp usandığını
Ansızın kayıveren yıldızların ardında
Vuslatı bekleyen bir kalbin yandığını
Nereden bileceksin

Yağmura boyun büken susuz topraklar gibi
Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin
Sinesinde bi-vefa bir sırrı saklar gibi
İnfazına yürüyen ölü tutsaklar gibi
Gözlerinin hicranlı yaşını sileceksin

Tatlı bir rayihanın göklere dolduğunu
Irmaklara karışıp aktığım gün hatırla
Gölgelerin ruhumu görüp kaybolduğunu
Mavi bir şimşek gibi çaktığım gün hatırla

Gülümse ve uzaklaş çünkü anlayamazsın
Bu kopan fırtınayı Yusuf'un yüreğinde
Koyu bir çaresizlik ayinidir yalnızlık
Züleyha'nın menekşe büyüyen gözlerinde

Nereden bileceksin kayalara tutunan
Devlerin birer birer vurulup öldüğünü
Rüyaları süsleyen eşsiz mücevherlerin
Bir dervişi görünce yere döküldüğünü
Nereden bileceksin

Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin
Kollarında rüzgarlı bir deprem karanlığı
Kapı aralığında sessizce gireceksin
Işıldayan bu gönül şahikası önünde
El pençe divan durup sen de eğileceksin

Bülbülün lalezardan neden kovulduğunu
Bu hayal zindanını yıktığım gün hatırla
Balığın susuz kalıp suda boğulduğunu
Acılar evreninden çıktığım gün hatırla

  Nurullah Genç

Çevrimdışı sınıfçı20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2016 20:57:37
Ey Can
Ben sabit şeyleri sevmem ey can
Sen
Eğer beni dinlersen
Çağlayan ırmak ol...
Ve gönül gönderine çekilmiş
Nazlı nazlı dalgalanan
Bayrak ol...

Ben karanlığı hiç sevmem ey can
Vaktin her saatinde
Her zaman
Ağaran şafak ol...
Güneş ışıklarıyla ürperen çiçek
Seher yeliyle ırgalanan
Yaprak ol...

Ben bulanıklığı sevmem ey can
Sen
Yayla pınarlarından akan
Sulardan berrak ol...
Göl olma, gölet olma, baraj olma
Kaynak ol...

Ben uykuları da sevmem ey can
Uykulardan uzak ol...
Kış günü karları yarıp çıkan
Beyaz bir gül
Mavi bir zambak ol...

Ben zaafları da sevmem ey can
Hakikatleri sarıp-sarmalayan
Zaaflardan ırak ol...
Geri dur geri dur ey can
Nefret sarayındaki sultanlıktan
İlim ocağında çırak ol...

Sana tavsiyemdir ey can
Zalimlerin boynunda süslü kravat olacağına
Var bir garip ölünün üstünde
Kefen ol...
Kimsesiz gelinlerin yüzünde
Duvak ol...

Abdurrahim Karakoç

Çevrimdışı sınıfçı20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2016 21:10:46
Tut Ellerimden
Sırat'tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden

Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa
Beraber göçelim tut ellerimden.

Birleşmek üzredir şafakla gurûp
Korku beklenilmez kapıda durup
İster zehir olsun, isterse şurup
Beraber içelim tut ellerimden.

Çağır hayallerin en ötesini
Yakından duyarsın aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım tut ellerimden.

Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden.

Şüphe "başlangıç"tır, karar "nihayet"
Zamanı zamana etme şikayet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden

Abdurrahim Karakoç

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.823
  • 227.510
  • 28.823
  • 227.510
# 24 Oca 2016 23:15:33
OLUR
Bu yolda her belâ bize şan olur.
Tepemizde sorguç kehkeşan olur.
Bak ne olur, bizden ayrı yol tutan:
Kâh avcı, kâh tazı, kâh tavşan olur.
Ne mutlu Allah'a feda olana!
Mezarında ne nam, ne nişan olur.
Ey lânetli Parti, senin yıkıcın,
Kimse değil, yine o paşan olur.
Lozan'da yendim der, yedi düveli,
Peşinden Kıbrıs'ta perişan olur.
İşte hedef, ne gam, ulaşamazsak!
Bizden sonra elbet ulaşan olur.
Necip Fazıl Kısakürek | Öfke Ve Hiciv
1964

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2016 23:20:11
Aşk Ölümcül Bir Hülyadır

Hülya tatlı bir andır
Süzülür dibine selvi ağaçlarının
Zambakların, sevda çimenlerinin.
Dağlarda duman duman tütüyor sıla
Sıla da garibin omuzlarına
Güvercin gibi konan
Sadağında mumçiçeği serzeniş
Mızrakları cazibesiyle kıran
Saçları darmadağın
Bitişik bir hicrandır.
Ne fettan sarayların
Bitişik cilvekar yalnızlığı
Ne de bezirganları küçümseyen sultandır.
Gezinir içimizde hülya tatlı bir andır.
Ne gün başımı alıp gitsen karanlıklara
Çıkıyor bir köşeden karşıma kelebekler
Onlar da bir derbeder gibi mahrum öteden
Onlar da tanyerine bakıp hülyayı bekler.
Beyhude hekimlerin ülkesinde bir şehir
Çıkmaz sokaklarını düşlerimize açan
Bir sahura yıldızı gibi göklerde uçan
Köpüksüz anıların sihriyle akan nehir
Varlığı bestenigar, yokluğun deniz gibi
Gönül,safkan bir vefa atlasında şahlanır.
Asil fırtınalarda kaybolan bir iz gibi
Çölde aşk suretinde bir ahu peydahlanır.
Kum,yaldızlı giysiler içinde meşhur güzel
Ay öper eğilerek çölün yanaklarını
Ufukların delisi, soluk bir deniz gibi
Bir sayeban altında yürür hazinesine
Kah takılır uzaktan bir belanın sesine
Kah yüzü yıldızlara benzeyen bir rüyadır.
Bin tepede bayrağı dalgalanır Leyla'nın
Oysa aşk,karanlıkta ölümcül bir hülyadır.
     
Nurullah Genç

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2016 23:43:53
DÖN
 
Yakamozun hükmü şafak sökene kadar
Gel-gitlere boğulmadan denizimiz dön
Çöller kaç mecnunun ömrüyle kanar
Gözlerim seraba aldanmadan dön
Gül dahi bülbülün yüklenmiyor sabrına
Yıldızlar diklenmiyor güneşlerin şavkına
Seni bana yar kılan sahibimin aşkına
Şaşkına dönmeden takvimlerim dön
Kader kaç sabaha buluşturur gecemi
Akıl kaç gün daha teskin eder kalbimi
Bıraktığın hasretin tâlân edip gövdemi
Kuru dala çevirip kırılmadan dön
Ahengine düştüysen başka bir manzaranın
Neresinden dönersen kârıdır zararının
Kem gözlerin şerrinden kurtulup nazarının
Kabulü ol duamın bismillah de dön
Taş bildiğim sabrım yenilmeden telaşa
Kaç aşık benim gibi anılır ki aşkıyla
Emir değil buyruk değil bu haşa
Ricasıdır kalbimin kırılmadan dön
Kelimeler seni taşımaktan yorulup
Üç noktalar dağılıp tek noktada buluşup
Ünlem işaretleri sevgime önlem olup
Geçmiş zamanlarımın öznesi olmadan dön
Hece hece yerleş pelesenk ol dilime
Sancıların mesken edilmeden kalbime
Hekimleri çaresiz bırakıpta derdime
Hâkimlere kalemini kırdırmadan dön
Uzattığım elimi boş çevirme bağrıma
Bir an yerimde ol da feryadedip bağırma
Yamacına düşürüp hasretinin dağına
Beni Ferhat etmeden Şirin’im ol dön

Mehmet Ercan

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2016 23:50:41
Cebeci İstasyonu ve Sen

 Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
 İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
 Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
 Sıcak bir kara sevda
 Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu; Acımsı, buruk.
 mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
 Sessizliği üstümüzden atamıyorduk
 Bir saçak altında kararsız, yorgun
 Saatlerce duruyorduk
 Kimse görmüyordu bizi

 Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
 Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
 Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
 Bir başka türlüydü bu insanlar
 Sen bir başka türlüydün
 Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi
 Gözlerin gözlerimde erimekteydi
 Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
 Beni bırakma diyordun

 Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
 Bir yalnızlık duyuyorduk
 Ağlıyordun, ağlıyordun...

 Cebeci İstasyonunda bir tren
 Nefes nefese soluyordu
 Gerilmiş bir keman teli gibiydik

 Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat
 Bilmem kaça vuruyordu
 Bir yağmur yağıyor inceden ince
 İçimizdeki binbir düşünce
 Harmanlar misali savruluyordu
 Islanmış bir ceylan yavrusu gibi
 Tiril tiril titriyordun
 Gitsek gitsek diyordun.

 Yüreğimin atışından deli gönlümce
 Sırıl sıklam, paramparça, permeperişan
 Türküler söylüyordum
 Ağlıyordun, ağlıyordun...

 Şimdi, şimdi seni düşünüyorum
 Cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin
 Paramparça düşmüş gönül ufkuma
 İki yıldız gibi gözlerin
 Gel Ey ciğerime saplanan hançer
 Gel ey yüreğime oturmuş kurşun
 Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
 Gel artık
 Ne olursun



   Yavuz Bülent Bakiler

Çevrimdışı REİKİ26

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 282
  • 4.077
  • 282
  • 4.077
# 25 Oca 2016 10:44:32
                       YÜREĞİMDE ATEŞSİN
 Ne yapsan vazgeçmiyor, seni seviyor bu can
 Gözyaşı döküyorum, dualarımda her an
 Unutma, yaktığın da senin gibi bir insan
 Nasıl vicdan taşırsın, söndüreyim demezsin!
 Kanıma işlemişsin, damarım senle atar
 Adınla çarpan kalbe, sensiz dikenler batar
 Istırap çeker ruhum, bedenim korda yatar
 Nasıl vicdan taşırsın, söndüreyim demezsin!
 Gidecektin de, neden boş yere ümit verdin
 Yakıp yıkmak için mi gelip gönlüme girdin?
 Bana kan kustururken mutluluğa mı erdin
 Nasıl vicdan taşırsın, söndüreyim demezsin

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.947
  • 47.568
  • 2.947
  • 47.568
# 25 Oca 2016 11:33:28
ezberisin kalbime nakşeden gözlerimin
güneşisin zemheri ayazında açan çiçeğin
sözlerisin seni bana getiren sevginin
ve baharısın bitmez tükenmez hasretimin

günahısın seni benden alacak geçmişin
sevabısın seni bana getiren gerçeğin
dumanısın senle beraber içtiğim her demin
ve yasağısın ihanet eden bedenin

pınarısın suya hasret gönlümün
devasısın bomboş kalmış bir ömrün
zamanısın senle gelecek günün
ve haykırışısın sensiz açmayan gülün

ülküsüsün divane aşık bu canın
damarısın içinde dolaşan kanın
şiirisin özlemini anlatamayan ozanın
ve ölümüsün seni hayata değişmeyen aşığın.

                                  Hakan Albayrak

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 25 Oca 2016 12:24:45
HIZIR'LA KIRK SAAT'TEN

Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz
Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
Bunu bana söylemediniz
İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler
Bunu bana öğretmediniz
Kardeşim İbrahim bana mermer putları
Nasıl devireceğimi öğretmişti
Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım
Ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini
Nasıl sileceğimi öğretmediniz


Bir kentten daha geçtim
Buğdayları yakıyorlardı
Yedikleri pirinçti
Birbirlerine açılan borular gibi üfürüyorlardı
Sonra birbirlerinden borular gibi çıkıyorlardı
Pirinçler gibi çoğalıyorlardı
Atlarını yalnız atlarını cana yakın buldum
Öpüp çıkıp gittim yelelerini

Sezai KARAKOÇ

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 25 Oca 2016 12:26:40
BİR GÜN BAKSAM Kİ GELMİŞSİN..

Bir gün baksam ki gelmişsin..
Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar.
Gözlerinde bir bitmez,bir tükenmez güzellik
Saçlarında ilkbahar..
Bir gün baksam ki gelmişsin..
Gülüşünde taze serin bir rüzgar
Ellerin yine eskisi kadar güzel
Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar..
Bir gün baksam ki gelmişsin..
Hasretin içimde sonsuzluk kadar.
Şaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz.
Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar.
Bir gün baksam ki gelmişsin..
Ne yüzünde bir gölge,ne dilinde sitem var.
Tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm
Benim olmuş dünyalar. . .

  Yavuz Bülent Bakiler

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK