NURDAL DURMUŞ, BAŞKALARININ HINÇLARI
Aklınız durgundur.
Oturup “hayat güzeldir” diye yazmak gelir içinizden.
Gerçekleşmesini diledikleriniz için “Allah büyüktür.”
Belki “geçecek, her şey geçecek” diye yazmak,
Şiir yazmak,
Bir arkadaşınıza mektup yazmak belki de…
…
Belki radyo dinlemek geliyordur içinizden,
Belki sevdiğiniz bir şarkıya eşlik etmek,
Islık çalmak belki…
Ya da şiir okumak, deniz taşlamak, çizgi film izlemek, resim yapmak türünden şeyler.
…
Sosyoloji okumak istersiniz belki;
Edebiyat, psikoloji, felsefe, sanat tarihi…
Sevdiğiniz bir yazarın kitabını…
Gazeteden bir köşe yazısı…
…
Alıp başınızı gitmek istersiniz belki;
Uzaklara, bir arkadaşınızın yanına,
Annenize,
Bilmediğiniz bir şehre…
Okula, camiye, kırlara, ilk gençliğinize, çocukluğunuza
…
Hep yaşamak istersiniz ama
Hiç ölmek istemezsiniz.
Kimse ölsün istemezsiniz.
Her şey geçsin, kötü günler geçsin istersiniz.
…
Gazeteler “bugün hiç kötü haber yok!” diye manşet atsın istersiniz.
Haber bültenleri “bugün hep güzel haberler vereceğiz” diye söze başlasın.
Hayat, her gün bayram olsun istersiniz.
Ama olmaz işte!
“Ölüm, savaş, saldırı, işgal, ekonomik çıkar, müdahale, ırkçılık, yokluk, esaret” kelimeleri önce kaleminizi kirletir.
Sonra mevsimlerinizi, şiirinizi, aklınızı, hayallerinizi, bildiklerinizi, umutlarınızı, yaşama isteğinizi kullanılamaz hale getirir.
…
Bir haber duyar telefona sarılır ve sevdiklerinizi ararsınız.
“Çok şükür iyisin!” dersiniz.
Ya iyi olmayanlar, ya tanımadığınız ölümler…
İşte onlar var ya, o ölümler,
Önce duru aklınızı vururlar.
Yaşama kaynağınız olan her şeyi…
Sonra şiirinizi, şarkılarınızı ve dualarınızı unuttururlar.