Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 09 Oca 2011 17:34:45
Bir Ömür Seninle   


Bir ömür seninle başbaşa kalsak
Hayatı beraber koşsak ne olur
Bütün yıldızları bir bir dolaşsak
Zamanı beraber aşsak ne olur



Şarkılar söylesek aşkın dilinden
Nağmeler dinlesek seher yelinden
Bahar yağmuruyla duygu selinden
Gönül ırmağına taşsak ne olur



Dudaktan dudağa bir şiir gibi
Gönülden gönüle bir nehir gibi
Yıldızlara hasret bir şehir gibi
Derin uykulara dalsak ne olur



Kuşlar gibi geçip tüm hudutlardan
Selamlar iletsek ak bulutlardan
Kovup elemleri şen duygulardan
Sonsuz mutlulukla coşsak ne olur

(alıntı)

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 09 Oca 2011 18:07:12
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi…
Ağladım.

Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
Aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.

Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...

İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
Sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.

İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu…
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.

Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.

Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.. .
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin,
Bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.

Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir sure sonra yazı, kendimi öğretti bana...

Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...

Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karsı olması gerektiğine aydım.

Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının,
Yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.

Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayati tadacağını öğrendim.

Mevlana Hz.

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.097
  • 2.904
  • 12.097
# 09 Oca 2011 18:44:38
TAHİRLE ZÜHRE MESELESİ

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı liff

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.251
  • 13.081
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 4.251
  • 13.081
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 09 Oca 2011 19:12:32
Uzaktan Uzaktan

Hasbahçesinde ömrün yakın olmaz bana gül
Bîzârım ümidime kurulan her tuzaktan
Tutuştu o lâcivert hayâle düşen kâkûl
Bakanlar baktı sana; ben uzaktan uzaktan

Yandı birden korkuyla gözlerine uçan kuş
Bulutlar aynalara seni sordu ıraktan
Deniz sanki isyankâr bir rüyada boğulmuş
Nehirlar aktı sana; ben uzaktan uzaktan

Peşimde her âşığın gölgesini taşırım
Alırım esrârını her devin bir dudaktan
Dağda haramilerle, kurtlarla ağlaşırım
Gökler sıcaktı sana; ben uzaktan uzaktan

Nerede bu çileyi çekenlerin tarihi
Kalbimin enkazına kan akıyor duvaktan
Çölde kalan ruhların bile döndü talihi
Türküler yaktı sana; ben uzaktan uzaktan

En kâvi diken dahi murâd alır bağında
Bırakıp derde beni, kurtulursun firâktan
Gece- gündüz esridin bir kaktüs yaprağında
Gelmem yasaktı sana; ben uzaktan uzaktan

Simsiyah bir kıyamet tohumu filizlenir
Mezarıma isminle atacağın topraktan
Acılar sanki neden bu sevdada gizlenir
İçim tutsaktı sana; ben uzaktan uzaktan
 
Nurullah Genç

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 09 Oca 2011 19:13:32
~
Aşk, anası, babası, yari gibi sevmekti. Onu sevmiş
olan herkesin gözleriyle birden sevmekti. Kör olana kadar onu herşeyiyle
görmekti. Onu, çocukluğunu, hatıralarını, alışkanlıklarını, sevgisizliğini,
hoyratlığını, bencilliğini, kendine dönüklüğünü, zalimliğini, acımasızlığını,
açık şiddetini, saklı şefkatini, ilgisizliğini, kayıtsızlığını, çaresizliğini,
küçüklüğünü sevmekti. Aşk, belki de hiçbir zaman sizi sevemeyeceğini bildiğiniz
birini, hiçbir zaman geriye dönmeyeceğini bildiğiniz büyük fedakarlıklarla,
öldüresiye bir umutla sevmekti..

M.Mungan

Çevrimdışı tatar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.243
  • 1.890
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.243
  • 1.890
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 09 Oca 2011 19:32:12

Yemek de boş içmek de,
    Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
    Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
         Gözlerinin içine baka baka.
Bisikletinin gidonunu
    Tam zamanında çevirmelisin
         Düşmemek için.
Tam zamanında frene basmalı,
    Tam zamanında yola koyulmalısın.
Tam zamanında okşamalısın başını
    O üzüm gözlü çocuğun
         Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
              Tam ağlamak üzereyken.
Tam zamanında koymalısın elini omzuna
    En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.
Tam zamanında tutmalısın düşerken
    Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.
Tam zamanında acımalı yüreğin
    Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
         Evsiz kalınca çoluk çocuk
              Ki uzatasın elini bir parça.
Tam zamanında açmalısın kapını
    Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
    Sevginden şımarmaya başlayanları.
Tam zamanında affetmelisin kardeşini
    Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
         Seni gecenin üçünde arayıp da
              Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
Tam zamanında öğretmelisin oğluna
    Gerekiyorsa yumruk atmayı
         Tam burnunun üstüne
              Tiksinmeden pisliğinden,
                   Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
                        Misketlerini zorla almaya çalışırsa.
Tam zamanında bağırmalısın
    Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
    Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.
Tam zamanında yatmalısın
    Yola çıkacaksan ertesi gün
         Ve arabayı kullanan sensen
              Sana emanetse çoluk çocuk
                   Ve kendin.
Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
    Son kadeh bozacaksa seni
         Ve üzeceksen birilerini
              Ertesi gün hatırlamayacaksan.
Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
    Tam zamanında konuşmalı
         Tam zamanında şarkı söylemeli
              Tam zamanında susmalısın.
Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
    Annenin babanın evini,
         Tam zamanında başka bir şehre gidip
              Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.
Tam zamanında için titremeli,
    Tam zamanında aşık olmalı
         Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.
Tam zamanında toplamalısın oltanı
    Belki de seni şampiyon yapacak
         En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
    Tam zamanında ölmelisin
         Iskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi şimdi kalk bakalım
    Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
    Vakit zannettiğinden daha az
Haydi kalk bakalım,
    Şimdi YAŞAMAK ZAMANI.....         

Can YÜCEL 

Çevrimdışı tatar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.243
  • 1.890
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.243
  • 1.890
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 09 Oca 2011 19:35:47
KUM

Sen kum nedir bilmezsin
Deniz görmedin ki
Yum gözlerini zamanı düşün

Deniz bir gözünde
Kum bir gözündedir

Sen taş nedir bilmezsin
Dağa çıkmadın ki
Yürü ufuklara doğru

Dağ bir ayağında
Taş bir ayağındadır

Sen kül nedir bilmezsin
Ateş yakmadın ki
Uzat ellerini gökyüzüne

Ateş bir elinde
kül bir elindedir

Sen kan nedir bilmezsin
Ölmedin öldürmedin ki
Yat toprağa boylu boyunca

Ölüm bir yanında
Kan bir yanındadır

Sen aşk nedir bilmezsin
Beni sevmedin ki
Ağla ağlayabildiğin kadar

Bütün güzellikler sende
Aşk bendedir


ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Çevrimdışı tatar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.243
  • 1.890
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.243
  • 1.890
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 09 Oca 2011 19:37:30
GİDENE KAL DEMEYECEKSİN...
Gidene kal demeyeceksin.
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön  demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır.
Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme, yoksa değersiz olan hep sen olursun.
Düşün,
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni,sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter.
Yeterki yürekli ol, tükenme,tüketme,tükettirme içindeki yaşama sevgisini.
Ya çare sizsiniz yada çaresizsiniz.
Öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum, oynadım.
Öyle bir rol vermişlerdi ki  okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde, hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki söz ver kendine,
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin.
Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin.
Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım.

Çevrimdışı tatar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.243
  • 1.890
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.243
  • 1.890
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 09 Oca 2011 19:39:05
SU
Şimdi sen su olduğunu düşün
Su kadar özel su kadar faydalı ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün
İnanıyorum ki gerçekten de öylesin
Ama ister çeşmelerden dökül ister göklerden yağ
İster nehirler dolusu ak,
Dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın
Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın
Unutma daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin
Gürültünün parçası olursun sadece
Suyun yanında olanlar, suyu en az içenlerdir.
Çünkü; “ su nasılsa burada lüzum yok ki içmeye” diye düşünürler
Aynen sesini sürekli duyanların, seni dinlemedikleri gibi!...
Su gibi yaşatıcı ol, sürükleyici ve öldürücü değil!!
Sen bir su ol
Ama rahmet ol; afet değil
Vadiler varken önünde ve ovalar varken yayılabileceğin;
Küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verisin çevrene...
Ve yaşayabilirsin dünya dönmeye devam ettiği müddetçe
Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen
Korkulan ve kaçılan olursun
Seller ve afetler gibi,
Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak
Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için,
Sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara

Yapman gereken şey
Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini
Düşüneceksin kimin dinleyip kimin dinlemediğini
Düşüneceksin kimin anlayıp anlamadığını
Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini
Hatta anlayanların, anladıklarında senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin
Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek
En az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın
Ağzını açıp şelaleden su içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç?
Kaplanlar bile, içebilmek için suyun durulmasını bekler

Beyni olan her yaratık gibi
Şimdi sen su olduğunu düşün
Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar tükenmez
Su kadar hayat kaynağı olduğunu düşün

Ve son olarak;
Su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini
Girebilmeyi öğren insanların damarlarına
Hayat ver
Vazgeçilmez ol!......


Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.097
  • 2.904
  • 12.097
# 09 Oca 2011 20:34:27
RUHUMUN DALGALARI

Ruhumun dalgaları, koşup kabarmayınız
Her damlanız tutuşan göğsüme birer bıçak.
Kalbim bir kayadır ki, neredeyse yıkılacak,
Hayalden köpüklerle kalbimi sarmayınız.

Dümdüz olsam diyorum, ve kumlu bir sahili
Yalayan sular gibi siz de yavaşlasanız.
Bilmediğim yeni bir masala başlasanız,
Çekilse kulağımdan hatıraların dili.

Ey eski günler artık bana yaklaşmayınız,
Ey hayaller, vurmayın kalbimin sert taşina.
Bütün bir hayat bile değmez bir göz yaşına,
Ruhumun dalgaları, köpürüp taşmayınız.

   
Sabahattin ALİ

Çevrimdışı ibrahimkaraman

  • B Grubu
  • 308
  • 653
  • 308
  • 653
# 09 Oca 2011 21:39:58
BEN ÖLÜRSEM AKŞAMÜSTÜ ÖLÜRÜM

   Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
   Şehre simsiyah bir kar yağar
   Yollar kalbimle örtülür
   Parmaklarımın arasından 
   Gecenin geldiğini görürüm

   Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
   Çocuklar sinemaya gider
   Yüzümü bir çiçeğe gömüp
   Ağlamak gibi isterim
   Derinden bir tren geçer

   Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
   Alıp başımı gitmek isterim
   Bir akşam bir kente girerim
   Kayısı ağaçları arasından
   Gidip denize bakarım
   Bir tiyatro seyrederim

   Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
   Uzaktan bir bulut geçer
   Karanlık bir çocukluk bulutu
   Gerçeküstücü bir ressam
   Dünyayı değiştirmeye başlar
   Kuş sesleri, haykırışlar
   Denizin ve kırların
   Rengi birbirine karışır

   Sana bir şiir getiririm
   Sözler rüyamdan fışkırır
   Dünya bölümlere ayrılır
   Birinde bir pazar sabahı
   Birinde bir gökyüzü
   Birinde sararmış yapraklar
   Birinde bir adam
   Her şeye yeniden başlar

   Ataol BEHRAMOĞLU

Çevrimdışı wanted1

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.442
  • 3.859
  • 3.442
  • 3.859
# 09 Oca 2011 21:50:48
 Bütün Türk Gençliğine


Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığınla yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin ne de et;
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

Iztırap çek inleme... Ses çıkarmadan aşın.
Bir damlacık aksa da bir acizdir göz yaşın;
Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın,
Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

Ezilmekten çekinme ... Gerilemekten sakın!
İradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın,
Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
Mefkuresinden başka her varlığı unutan,
Kahramanlar gibi sen ebedi kalmalısın...


II
Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Ne de sıska bir göğse takılan bir çiçeksin;
Seninde bu dünyada nasibin var savaşmak!...
Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla,
Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova ,yayla...
Hayata ne biçimde geldinse bir borayla
Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

KIZIL ELMA uğruna kılıç çekince kından,
Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından.
Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

Yüz paralık kurşunla gider “HAYAT” dediğin;
“ Tanrı yolu” uzaktır; erken kalk sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.


III
Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
Işıksız kulübende boranın esişini
Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
Bir gün sabrın tükenir... Silahını kapınca
Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına...

Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar,
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
Vicdanını “Paris”e, “Moskova”ya satanlar,
Küfür diye bakarlar senin dualarına.

Hey arkadaş!.. Bu yolda bende coşkun bir selim,
Beraberiz seninle, işte elinde elim.
Seninle bu hayatın gel beraber gülelim,
Ölümüne , gamına, tipisine, karına...


IV
Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,
Onu bütün gücünle vuracaksın çağında.
Savaş... Bunu tadını ey Türk sen bulamazsın,
Ne sevgili yanında, ne baba ocağında...

Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara,
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara...
Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara
“Çanakkale” ufkunda, “Sakarya” toprağında.

Siyasette muhabbet... Hepsi yalan, palavra...
Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara...
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara,
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.

Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!
Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar...
Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?
Ruhlarımız buluşur elbet “Tanrıdağı”nda...


V
Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin ,
Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,
Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın,
Yorgunluğu gidermek serin bir su başında.

Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan?
Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak’tan.
Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,
Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.

Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,
Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.
Duyguların ölmüştür... Tapınılan bir kızın,
Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.

Iztırabı kanına kat da göz kırpmadan iç!
Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki ......
Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç,
Bir şeyin olmayacak hatta mezar taşında....


Hüseyin Nihal Atsız

Çevrimdışı ibrahimkaraman

  • B Grubu
  • 308
  • 653
  • 308
  • 653
# 09 Oca 2011 21:56:27
Umutsuz Bir Şarkı

Çıkıp geliyor hayalin beni saran geceden.
Denize karıştırıyor inatçı yakınışını ırmak.

Terk edilmiş, gün batımındaki rıhtımlar gibi.
Ayrılık saati bu, ey terk edilmiş!

Yağıyor yüreğime soğuk taç yaprakları.
Ey yıkıntı uçurumu, vahşi mağarası kaza geçirenlerin.

Sende toplanır savaşlar ve uçuşlar.
Yükselir senden şarkı kuşlarının kanatları.

Bir uzaklık gibi yuttun her şeyi.
Deniz gibi, zaman gibi sende battı her şey!

Saldırı ve öpüşün mutlu saatiydi o.
Deniz feneri gibi parıldayan o esrime saati.

Uçuş korkusu, kör dalgıç öfkesi,
çalkantılı esrikliği aşkın, sende battı her şey!

Kanatlandı, yaralandı ruhum pusun çocukluğunda.
Kayıp keşif, sende battı her şey!

Sarıp sarmaladın acıyı, tutunuyorsun arzuya,
kendinden geçmişsin üzüntüyle, sende battı her şey!

İttim gölge duvarını geriye,
arzu ve eylemin ötesine, yürüdüm gittim.

Ah, ten, benim tenim, sevip yitirdiğim kadın,
seni çağırıyorum yaslı saatte, sana adıyorum şarkımı.

İçine aldın sonsuz sevecenliği bir fanus gibi
ve tuz buz etti seni sonsuz unutuluş.

Oradaydı adaların kara yalnızlığı,
orada sevda kadını, sardı kolların beni.

Susuzluk ve açlık vardı, meyveydin sen.
Acı ve yıkıntı vardı, mucizeydin sen.

Ah kadın, bilmem nasıl erittin beni
ruhumun toprağında, kollarının arasında!

Ne korkunç ve ne kısa oldu sana olan tutkum!
Ne zorlu ve ne esrik, ne gergin ve ne aç.

Öpücükler mezarlığı, sönmedi hâlâ yangını mezarlarının
yanar hâlâ kuşların gagaladığı verimli dalların.

Ey ısırılmış ağız, ey öpülmüş organlar,
ey aç dişler, ey sarmalanan bedenler.

Ey umut ve çabanın çılgın bağlanışı,
içinde kaynaşıp umutsuzlandığımız.

Ve sevecenlik, su ve toz kadar hafif,
başlar sözcük belli belirsiz dudaklar arasında.

Yazgımdı bu içinde geçti özlem yolculuğum
ve orada yıkıldı özlemim, sende battı her şey!

Ey yıkıntı uçurumu, içine düştü her şey,
çekmediğin hangi üzüntü kaldı, hangi dalgalar kaldı
seni yutmayan.

Yine de seslendin, şarkı söyledin dalgalardan dalgalara.
Dikilip bir gemici gibi pruvasında geminin.

Çiçek açarsın şarkılarla hâlâ, hâlâ kırılırsın akıntılarda.
Ey yıkıntı uçurumu, açık ve acı kuyu.

Solgun kör dalgıç, derinliklerin bahtsızı,
kayıp kaşif, sende battı her şey!

Ayrılık saati bu, hoyrat, bu gibi saat.
Gecenin tüm zaman çizelgelerine işaretlendiği an.

Sarar kıyıyı hışırdayan kuşağı denizin.
Yükselir soğuk yıldızlar, göç eder kara kuşlar.

Terk edilmiş, günbatımındaki rıhtımlar gibi.
Titrek bir gölge kaldı ellerimde oynaşan.

Ah, her şeyden uzak. Her şeyden uzak.

Ayrılık saati bu. Ey terk edilmiş!

Pablo Neruda

Çevrimdışı rabia3360

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.431
  • 2.687
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.431
  • 2.687
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 09 Oca 2011 22:21:34
"Hayır... Küsmüyorum hayata !
Sandığınız gibi değil .
Biraz canım sıkkın hepsi bu ...
Topacı elinden alınmış çocuk gibiyim,
Özlüyorum sadece kaybettiğim oyunu...
Umutluyum ama
İsterseniz bakın gözlerime,ışıl ışıl
Hep güzel şeyler düşünüyorum...
Aydınlık yakın .
Biri tutuyor elimden, diyor ki "Sabret !"
Bende var olan şey mutsuzluk değil,bir parça sükunet.

Çevrimdışı aziZahara27

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 306
  • 1.881
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 306
  • 1.881
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 09 Oca 2011 22:32:02

SADECE SENİ…

Ezel kadar oldu burdan göçtüğüm.
Seni arıyorum; sadece seni.
Yoluma atıldı nurdan üç düğüm.
Seni yürüyorum, sadece seni.

Öyle kapıldım ki med-cezirine
Görmem Züleyha’yı, bakmam Şirin’e.
Seni alıyorum nefes yerine.
Seni veriyorum; sadece seni.

Maksudum, maşukum, sonsuz huzurum.
Menend-i mehtabım, şems-i sürurum.
Gözlerinden başka renk bilmiyorum.
Seni görüyorum; sadece seni.

Dalında ısındım, gölgende yattım.
Sevgi iksirini ilk sende tattım.
Aşk memleketine bir temel attım.
Seni kuruyorum; sadece seni.

Gam değil meşakkat; fakirlik-darlık.
Sende nefes almak ne bahtiyarlık!
Ey kalbi avcumda titreyen varlık!
Seni seviyorum; SADECE SENİ.


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK