Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı banu2011

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
# 14 Kas 2011 14:32:50
Sen benim hiç ısınmayan ellerimsin…
 Hiç unutamayan, unutmayan o kalbim…
 Sen benim eksik kalan yerimsin…
 Kapattığım pencereler, güneşlere çektiğim o perdelerim…
 Sen benim hiç sevmediğim sessizliğimsin…
 Kaybettiğim yolum, korktuğum karanlık, hiç tutamadığım o yeminlerim…
 Sen benim terk ettiğim şehirlerimsin…
 Düştüğüm çukur, uzanan ellerim, hiç tutunamadığım gidenlerim…
 Sen benim kovulduğum cennetimsin

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.401
  • 6.353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.401
  • 6.353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 14 Kas 2011 23:20:00
Bize Göre

Beşyüz itten kaçan kurda
Kurt diyenler halt eylemiş
Şehit verilmeyen yurda
Yurt diyenler halteylemiş

Birlik ister bizden olan
Kör olsun milleti bölen
Siyasette yalan, dolan
Şart diyenler halteylemiş

Yazıklar olsun ismine
Gider yan verir hasmına
Vatandaşın bir kısmına
Kurt diyenler halteylemiş.

Ülkü bizim baş tacımız;
Şeker, bal olur acımız.
Çilemizdir ilacımız
Dert diyenler halteylemiş

Hamdolsun alnımız aktır;
Zalimden korkumuz yoktur
Hakikatin yönü tektir
Dört diyenler halteylemiş

Danışsınlar canlarına
Kalmayacak yanlarına
Marksizmin hayranlarına
Mert diyenler halteylemiş

Rahmet yağar ilik ilik
Aşk suyunu içer çelik
On niyettir ülkücülük
Art diyenler halteylemiş

Abdurrahim Karakoç

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 15 Kas 2011 14:24:26
                    HAN DUVARLARI

    Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
    Bir dakika araba yerinde durakladı.
    Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,     
    Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...     
    Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,     
    Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.     
    İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!     
    Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,     
    Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...     
    Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,     
    Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,     
    Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...     

    Ellerim takılırken rüzgârların saçına
    Asıldı arabamız bir dağın yamacına.     
    Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,     
    Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
    Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,
    Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
    Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.     
    Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.     
    Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince.
    Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince     
    Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.
    Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.     
    Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.
    Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine.     
    Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali,     
    Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,     
    Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.
    Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan     
    Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,     
    Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...     
    Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine     
    Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.
 
    Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan;     
    Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
    Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,     
    Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:
    Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,     
    Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.     
    Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri     
    Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
    Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya     
    Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.     
    Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,
    Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
    Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,     
    Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
    Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı     
    Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
    Gitgide birer ayet gibi derinleştiler     
    Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...     
    Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,     
    Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;     
    Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,     
    Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...     

    Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,     
    Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken     
    Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;     
    Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.
    Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa     
    Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;     

    "On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan     
      Baba ocağından yar kucağından     
      Bir çiçek dermeden sevgi bağından     
      Huduttan hududa atılmışım ben"     

    Altında da bir tarih: Sekiz mart otuz yedi...
    Gözüm imza yerinde başka ad görmedi.     
    Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!
    Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;     
    Araya gitti diye içlenme baharına,     
    Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!...

    Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
    Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk.
    Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri     
    Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.
    Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,     
    Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...     
    Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,     
    Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.
    Biz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide,     
    İki dağ ortasında boğulan bir geçide.
    Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden     
    Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden:
    Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla,     
    Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.
    Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,
    Burada son fırtına son dalı kırıyordu...
    Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla,
    Savrulmaya başladı karlar etrafımızda.
    Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;     
    Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...     
    Gönlümde can verirken köye varmak emeli     
    Arabacı haykırdı "İşte Araplıbeli!"     
    Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana     
    Biz menzile vararak atları çektik hana.     

    Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş     
    Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.
    Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,
    Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...
    Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,
    Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.
    Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor,
    Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor;

    "Gönlümü çekse de yârin hayali     
      Aşmaya kudretim yetmez cibali     
      Yolcuyum bir kuru yaprak misali     
      Rüzgârın önüne katılmışım ben"     

    Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,
    Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...
    Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde     
    Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.
    Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,
    Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
    Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,
    Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!

    "Garibim namıma Kerem diyorlar     
      Aslı'mı el almış haram diyorlar     
      Hastayım derdime verem diyorlar     
      Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"     

    Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,
    Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.
    Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!
    Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!
    Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,
    Post verenler yabanın hayduduna kurduna!..

    Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:
    "Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?"
    Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
    Dedi:     
           "Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!"

    Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
    Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...     
    Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.     

    Aradan yıllar geçti işte o günden beri     
    Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,     
    Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
    Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
    Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
    Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
    Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!..     


Faruk Nafiz ÇAMLIBEL


Çevrimdışı bekir7133

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.785
  • 9.880
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.785
  • 9.880
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 15 Kas 2011 15:13:08
BİR YER DÜŞÜNÜYORUM

Bir yer düşünüyorum, yemyeşil
Bilmem, neresinde yurdun?
Bir ev günlük güneşlik
Çiçekler içinde memnun.

Bahçe kapısına varmadan daha,
Baygın kokusu ıhlamurun
Gölgesinde bir sıra, der gibi;
"Oturun!"

Haydi çocuklar, haydi
Salıncakları kurun!
Başka dallarsa eğilmiş,
"Yemişlerden buyurun!"

Rüzgar esmez, konuşur
"Uçurtmalar uçun, çamaşırlar kuruyun!
Mutlu olun, yaşayın,
Ana, baba, evlat, torun!"

Ziya Osman SABA




Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 15 Kas 2011 20:40:49
Ya zamanından çok erken gelirim..
Dünya’ya geldiğim gibi,
Ya zamanından çok geç,
Seni bu yaşta sevdiğim gibi….

Mutluluğa hep geç kalırım.
Hep erken giderim mutsuzluğa..
Ya herşey bitmiştir çoktan,
Ya hiçbirşey başlamamış…

Öyle bir zamanında geldim ki yaşamın,
Ölüme erken,sevgiye geç..
Yine gecikmişim bağışla sevgilim..
Sevgiye on kala,ölüme beş……

Aziz NESİN

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.051
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.051
  • Öğrenci Velisi
# 17 Kas 2011 00:09:11
Kibrit çakıyorsun karanlıkta
badem çiçeklerini görmek için
ve mart denizlerinde
tedirgin bir çift sarnıç gemisi gözlerin
Bir iş açacaksın sen başımıza yangın mı olur artık, bahar mı?

CAN YÜCEL

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 18 Kas 2011 01:11:03
 
    h.n.a.
 
 
SELAM

İçim yine sevinçle dolup yanıyor;
Sanki deniz olmuş, dalgalanıyor.

Uzak uzak ülkelerden döndüm seferden;
Yaralarım ağır, fakat mestim zaferden;

Zafer,ümit kaynağının bir çeşmesidir.
Zafer bir çok gönüllülerin birleşmesidir.

Gönülleri birleşenler ölse de bir gün
Gök kubbede kalacaktır seslerinden ün.

Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!
Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!

Selam sana hücrelerde benzi solan genç!
Selam sana ey yılları heba olan genç!

İstikbalim gitti diye yaslanma sakın!
İstikbalin değil, ruhun Tanrı`ya yakın!

O yalancı istikbale bir perde indir!
“Gerçek yarın” unutma ki bir gün senindir!

Selam sana yavrusundan ayrılan kadın!
Kimbilir sen gizli gizli nasıl ağladın!

Ne bir damla gözyaşı dök, ne yasla dövün;
Sen yaşarken öksüz kalan yavrunla övün!

Gür sütünle aşladığın erlik cevheri
Yapacaktır onu yaman bir çeri...

Tek bir kadın değilsin sen...Sen bir ocaksın!
Madem ki bir adın Atsız, katlanacaksın!

Kafkasya’da can veren bir şehidin kızı
Bir çeliktir... Yüreğinde erir her sızı...

Varsın,bağrın firkatiyle yavrunun yansın...
Yansın,dayan! Çünkü sen de bir kahramansın!

Ey ekmeği alınanlar! Selam sizlere!
Ey rütbesi çalınanlar! Selam sizlere!

Kardeş yahut arkadaştır diye evleri,
Ocakları dağıtılan ülkü devleri!

Selam size! Üstünüzde bütün bakışlar,
Bir gün olur, tarih sizi elbet alkışlar!

Ey ciğeri parçalanan kahpe veremden
Ne beklersin dünyadaki sahte keremden?

Ciğerlerin sönüyorken Tanrı`yı andın;
Tasa etme,gerçekleşir mukaddes andın.

Hepinize sevgilerle coşkun selamlar!
Şehitlerimiz bile sizi belki selamlar

İçtiğiniz ıstıraplar size kımızdır.
Bu acılar mazimize selamımızdır.

En tatlı bir hayalimdir bu selam benim
Kırk derece sıcaklıkta erirken tenim...

Çekiyoruz bunalarak fakat ne çıkar?
Ulu Tanrı bir gün elbet bizi yargılar.

Bütün dünya sağırlaşsa o bizi dinler
O`nun rahmet denizinde ruhlar serinler.

Ey hırçın genç,ey güzel kız!Bırakın yası...
Yeter temiz gönüllerin bizi anması...

Toprak ana uyuturken koynunda bizi
Yarinkiler biçecektir ektiğimizi,

Yeşermesi ektiğimiz tohumun haktır,
İşte o gün ruhlarımız şad olacaktır!

Selam şanlı mazimize!Selam yarına!
Selam zafer ordusunun silahlarına!

Ey geçmişin yiğitleri!Selam sizlere
Ey yarının şehitleri!Selam sizlere!

Siz tarihe yazıyorken şanlı bir satır
Aranızda bulunacak güleçtir.

Atsız oğlu Yağmur denen bu yağız çeri
Atılarak hepinizden daha ileri,

Güldürecek babasının yanık ruhunu;
Ruh ve yürek sağırları anlamaz bunu.

Karışınca gövdem yurdun topraklarına,
Ruhum uçar ırkımızın bayraklarına.

Varlığın sevgisi onlara taşır;
Kendisi de ay-yıldıza belki karışır.

Bir gün gelip ırkımızın gürbüz erleri,
Adım adım dolaşırken kutlu yerleri,

Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş;
Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş?

Haydi artık dinsin bütün ıztırapların;
Ufuklardan şanlı bir gün doğacak yarın .

Güzellikle sıcaklıkla ve ihtişamla...
Kumandasız hazır olup onu selamla!

Gönlündeki yaraların kanını dindir...
Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir...

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 18 Kas 2011 22:30:56
GECE NÖBETİ

Daha az seviyorum seni..
Giderek daha az..
Unutur gibi seviyorum..
Azala azala..
Aramızdaki uzaklığın karanlığında..

Geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca..
Daha az seviyorum seni..
Kendini iyileştiren bir yara gibi..
Daha az..
Ve zamanla..

Sen geceyi tutuyorsun..ben nöbetini..
Uzak dağ kışlalarında..
Görmüyoruz birbirimizi..
Usul usul sis iniyor..
Kopmuş yollara..
Işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin..
Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda..
Sevgilim , sevgilim...
Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin...
Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da..

Artık daha az seviyorum seni..
Unutur gibi..ölür gibi daha az..
Yeniden ödetiyorum kendime
Onca aşkın öğretemediğini..
Kolay değildi..
Yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben..
Kaç acı birden imtihan etti beni..
Bir tek gece vardır insanın hayatında..
Ömür boyu sürer nöbeti..
Bu da öyleydi..
İyi ol..
Sağ ol..
Uzak ol..
Ama bir daha görme beni !...




 Murathan MUNGAN

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.401
  • 6.353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.401
  • 6.353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 18 Kas 2011 23:29:42
 
Yarala Beni

öyle mağrur mağrur karşımda durma
esişin sevdanın yelinden olsun
gözünle konuşup gönlümü yorma
acı söz olsada dilinden olsun

yollarında toprak olup savrulam
gittiğin yerlerin meskeni olam
bırak hasretinden yanıp kavrulam
olursa ölümüm elinden olsun

ne olur insaf et...
yarala beni karala beni parele beni
sevmişem seni...

Uğur Işılak
 

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 19 Kas 2011 23:12:55
BENDEDİR

Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan,
Kime ne, aşılmaz duvar bendedir,
Süslenmiş gemiler geçse açıktan,
Sanırım gittiği diyar bendedir.

Yaram var, havanlar dövemez merhem;
Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem.
Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem;
Yollar ki, Allah'a çıkar, bendedir.

necip fazıl..

Çevrimdışı smncn2009

  • B Grubu
  • 1.001
  • 3.698
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 1.001
  • 3.698
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 19 Kas 2011 23:27:12
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden

Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
gölgem gibi demiyorum
çünkü hasret yanımdaydı zifiri karanlıkta da
Ellerim ayaklarım gibi de değil
uykudayken yitirirsin elini ayağını
ben hasreti uykuda da yitirmiyordum
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
açlıktı, susuzluktu demiyorum
sıcakta soğuğu, soğukta sıcağı aramak gibi de değil
giderilmesi imkânsız bir şey
ne sevinç ne keder
şehirlerle bulutlarla türkülerle de ilgisiz
içimdeydi dışımdaydı
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
zaten elimde ne kaldı bu yolculuktan
hasretten gayrı
                                                               Nazım Hikmet

Çevrimdışı bekir7133

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.785
  • 9.880
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.785
  • 9.880
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 19 Kas 2011 23:30:00
CANIM İSTANBUL

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

O manayı bul da bul!
İlle İstanbul'da bul!
İstanbul,
İstanbul...

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir " Katibim"i...

Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
Necip Fazıl KISAKÜREK

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.138
  • 24.241
  • 5.138
  • 24.241
# 20 Kas 2011 14:23:17
NE İNSANLAR GÖRDÜM!

Âah ah... Ne insanlar tanidim hey!
Hep hikaye roman çikti.
Kimi dedim agir bir sey,
Tarttim baktim gram çikti.

Kimi beni veli yapti,
Kimi beni deli yapti.
Kimi yigit rolü yapti,
Emdigi süt haram çikti.

Kimi ates duman tütmez,
Gövde saglam, güç müç yetmez.
Gel gelelim iflah etmez.
Mayasinda verem çikti.

Kimi kirli, pasli idi,
Kimi süslü, püslü idi,
Kimi sahte asli idi,
Kimi sahte kerem çikti.

Hele hele en çok yandiklarim
Kabuguna kandiklarim
Ak alinli sandiklarim
Yüzü gözü krem çikti.

Eksik oldu biraz tarif,
Kimi kaba, kimi zarif,
Hepsi böyle degil ARIF;
Kimi çôk muhterem çikti.

                      Ozan ARİF

Çevrimdışı nurdan81

  • Uzman Üye
  • *****
  • 705
  • 2.728
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 705
  • 2.728
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 20 Kas 2011 15:26:09
SENDEN İSTEDİĞİM
Senden bütün istediğim
Küçük bir sevgidir
Gelen ve ağır ağır büyüyen,
Değil gelen ve giden.

Ve senden bütün istediğim
Ümit dolu güneşli bir gün,
Sevgi dolu bir kucaklayış
Değil kucaklayış sonrada gidiş.
Senden bütün istediğim
Beni kırmamak,
Beni bekletmemek.
Yarın çok geç olabilir
Unutma ki vermek almak demektir;
Senden bütün istediğim
Küçük bir sevgidir,
Gelen ve ağır ağır büyüyen,
Değil gelen ve giden.

W.Blake

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 20 Kas 2011 17:21:18
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış örtüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırırsa beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtmem, ne olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Bak işte notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadim elif
Ne güzellik, ne tad var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Ihlamur çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sadığım, sadığım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman



Bahaettin Karakoç


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK