birleştirilmiş sınıf uygulamasından vazgeçilmeli
Ülkemizdeki öğrenci nüfusu dikkate alındığında birleştirilmiş sınıflarda öğrenim gören öğrenci sayısı cuzi bir miktar tutmaktadır.
Bu sorunun çözüme kavuşturulması
ülkemizi ileri götürecek bir eğitim sistemine önemli bir katkı sağlamayacaktır.
Web sitemiz üyelerinin önemli bir kısmının birleştirilmiş sınıf okutan öğretmenlerden oluşuyor olması ve bu problemi bizzat yaşıyor olmaları bu problemin çok büyük olduğu izlenimini uyandıracak mesajlar yazılmasına sebep olmaktadır.
Tabir caiz ise, ateş düştüğü yeri yakmaktadır.
Nüfusumuzun çok büyük bir bölümü birleştirilmiş sınıf diye bir problemin varlığından habersizdir. İlk orjinal fikirlerimi ben yazayım.
Her yönüyle 100 lük öğrencilere ayrı eğitim verilmeli.
Ya da 85 üzeri olanlara ayrı eğitim verilmeli. diğerlerine normal eğitim verilmeli.
Dağların da alçağı yükseği var.
Herkes seviyesine göre eğitim almalı.
3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen ve halen uygulanmakta olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu böyle bir uygulama yapmaya imkan vermemektedir.
Amaç eğitimde birliğin sağlanmasıdır.
Kişilere seviyelerine göre AYRI eğitim verilmesi bu kanunun ruhuna aykırıdır. öğretmenlere yöntem, teknik ve kaynak açısından daha çok esneklik tanınmalı.
Şu andaki sistemimizde her okulda aynı şekilde uygulanmaya çalışılan bir sistem var.
imkanlar, çevre, sosyolojik durum v.b. gibi durumlar göz önünde bulundurulmuyor.
Bürokrasi hazretleri her konuda esnekliğe karışıdır.
Son 10-15 yıldır bürokrasi hazretleri ile yapılan savaşta önemli mesafeler alınmış olsa da bürokrasi hazretlerinin ZİHNİYETİNDE bir değişiklik olmamıştır.
Bürokrasi hazretleri için öğretmenler potansiyel suçludur, ipleri mümkün olduğu kadar sıkı tutulmalıdır. Umudumuzu kaybetmeyelim, bir gün bürokrasi hazretlerinin ZİHNİYETİDE değişecektir.
Bununla birlikte öğretmenlerinde kendilerine tanınan esnekliği sonuna kadar kullandıklarını söylememiz mümkün değildir.Ne yapalım?Devlet yönetenleri benim yaptıklarımın yarısını yapsa bu okula yeterde artar.
Sözleşmeli öğretmen olarak hem ikinci sınıf öğretmen muamelesi görecem hemde fedakarlık vs şeyler beklenecek.
Kimse kusura bakmasın ne kadar ekmek o kadar köfte.
Çatının damladığı,camlarından soğuğun girdiği,yakacağın halen tezek olduğu birleştirilmiş sınıflı okulda ne yapacaksın idealist öğretmenim.
Bir mıh bir nalı kurtarır.
Bir nal bir atı, bir at bir komutanı,
Bir komutan bir orduyu,
Bir ordu bir ülkeyi kurtarır.
Bize düşen mıhın sağlam olmasını sağlamaktır. Sağlam bir mıh eğitimi de, ülkeyi de kurtarır.
4. Türkçe olimpiyatları ödül töreninde Türkiye Büyük Millet Meclis’inin Başkanı Bülent Arınç, Mehmet Sağlam’dan işittiği bir konuşmayı özetle şöyle aktarmıştı :
Çok uzak bir yerdeki okulda (Madagaskar) pırıl pırıl bir genç kız...
- Ne yapıyorsunuz?
- Öğretmenim efendim.
- Nerden mezunsunuz?
- ODTÜ, Bilkent ...
- Ne zaman geldiniz?
- 2 yıl önce
- Ailenizi özlemediniz mi? Türkiye’ye ne zaman dönmeyi düşünüyorsunuz?
Verdiği cevabı söylüyorum:
BİZ BURAYA DÖNMEK İÇİN GELMEDİK Öğretmenlerimiz tayin edildikleri bölgelere bir kaç yıl sonra başka bir bölgeye atanacağım düşüncesi ile gitmektedirler.
Bu genç kızımız gibi BİZ BURAYA DÖNMEK İÇİN GELMEDİK düşüncesiyle hareket edebilseler, bulundukları bölgeleri mamur etmek için çaba sarf ederler.
Bu çabalar zaman içinde meyvesini verir ve
ülkemizi ileri götürecek bir eğitim sistemi kendiliğinden ortaya çıkmış olur.
Dünyanın yüzden fazla ülkesinde açılan okullarımız bunun en güzel örneğidir.
öğretmenlerini binbir kategoriye soktuğu,onları eşlerinden ,çocuklarından ayırdığı,onların psikolojilerini ,aile bütünlüklerini bozduğu bir bir sistemi kaldırmalı ilk önce...
eşi ankarada çocuğu istanbulda kendi güneydoğuda....buyrun burdan yakın,o öğretmen ne kadar verimli olabilir ki....
hep bizden fedakarlık bekleniyor,sen öğreteceksin,sen temizleyeceksin,sen boyayacaksın,sen giydireceksin,sen kırtasiye ihtiyaçlarını karşılayacaksın_ben sözleşmeliyim_demeden tüm fedakarlığı yapacaksın?
devlet ne yapacak peki??sana sözleşmelisin diye şükretmesini bil diyecek:)
Kişilerin aldandıkları hususlardan biri; mutluluğun, huzurun, iyi olan her şeyin sahip olmadıkları şeylerde olduğunu zannederler.Eşi, çocuğu yanında olan her insan huzurlu mudur?
Çok beğendiğim bir söz vardır:
- Rahatını düşünenler yüzünden, rahatsızdır bu dünya.Kişileri harekete geçiren yaşadıkları sıkıntılardır.
Problemler şekil değiştirse de her zaman var olacaktır. İBRAHİM suresi 7. ayette şöyle buyurulmaktadır:
"Rabbiniz şöyle buyurmuştu: "Andolsun, eğer ŞÜKREDERSENİZ gerçekten size (nimetlerimi) ARTIRIRIM ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, benim azabım pek şiddetlidir."
Fatiha suresi 4. ayette de şöyle buyurulmaktadır :
Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen'den yardım dileriz.
Beklentilerimiz devletten olursa daha çok bekleriz bence çocuğu eğitmeye çalışmak olmuyor.aile eğitilecek önce.oda okula başlayan çocuğun velisini eğitmekle olmuyor.
iş işten geçiyor .çocuk zaten çoğu gelişimini tamamlamış oluyor. kesinlikle çocuğu 2 -3 yaşına geldikten itibaren velilere her sene eğitim şart olmalı.
tabi benimki biraz olmayacak şey de yinede bu olmadığı sürece her şeyin boş olduğunu düşünüyorum .diğer arkadaşların görüşlerinede aynen katılıyorum.
Neden olmayacak bir şey olduğunu düşünüyorsunuz?
Veli eğitiminin sınıflarda yapılması zorunlu mu?
TV'de yayınlanacak dizilerle bu eğitim verilemez mi?
Televizyonlarda yayınlanan çocuklu aile yaşantısını anlatan diziler bu amaca hizmet etmiyor mu?
Ülke gerçeklerinden kopuk diziler olsa da, güzel örnekler içeren ve toplumun geniş bir kesiminin izlediği dizilerde mevcut.
Bunun dışında özellikle büyük kentlerin halk evlerinde, belediyelerin açtıkları kurslarda bu tür eğitimler verilmektedir.
Ve bu uygulamalar yaygınlaşmaktadır. Öğretmenlerimiz her yaştaki insanları, bu tür etkinlikleri takip etmeleri konusunda teşvik etmelidir.
Arz, talep ile doğru orantılı olarak artmaktadır.
Birleştirilmiş sınıftan kurtulmak için belli merkezlere 5-6 köyün öğrencilerinin okutulacağı yatılı olmayan yibo türü okullar açılmalıdır .
Böylece öğrenci sayısı az olan okullarda ve her köy okulunda öğretmen ve öğrenci madur olmaktan kurtulur ve öğrenciyr her türlü imkan sağlanmış olur.
(öğlen yemeği,kütüphane,beden eğitimi alanları,iş atölyeleri...)
İki yıl birleştirilmiş sınıf okuttuktan sonra bir YİBO'da görev alan bir öğretmenimizin bir mesajını hatırlıyorum.
- Birleştirilmiş sınıf öğrencilerimi mumla arıyorum.Ülkemizin coğrafyası dağınık yerleşime uygundur.
5-6 köyün öğrencilerinin bir arada okumasını sağlamak için halen uygulanan taşımalı eğitim sistemi mevcuttur.
Bu sisteminde sağlıklı bir çözüm olmadığı görülmüştür.
1.Sınıf öğretmeni yetiştiren başlıbaşına ayrı kurumlar(akademi gibi) olmalı, her önüne gelen sınıf öğretmeni olmamalı.
2.Devlet okullara ücretsiz kitap dağıtacağına en azından her okula ya da mümkünse her sınıfa bilgisayar,projeksiyon vs. vermeli.
3.Ders planları, etkinlikler, öğretmene lazım olan materyaller sene başında okullara gönderilmeli ki öğretmen dosyalarla evraklarla boğuşmasın, kendini sadece dersine verip verimli olsun,evine iş götürmesin,gülerek huzurla derse girsin, aynı şekilde evine gitsin.
4.Çok çocuk yapmanın değil az çocuk yapmanın önü açılsın ki veliler az ve öz sayıdaki çocuklarının tamamına yetebilsin, çocuklar okullarda mağdur ve mahcup olmasın,ihtiyaçları karşılansın, yoksul ve kalabalık aile kurbanı olarak ondan bundan kalem silgi istemesinler..
5.Köyler ve köy okulları,lojmanlar öğretmenler için cazip ve yaşanır,çekilir hale gelsin.
Çok ve ütopik şeyler yazdıklarım, biliyorum.
En azından çocuk ve eğitim kavramları ülkemin birinci gündemi olsun daima..
1) Bildiğim kadarıyla şu anda sınıf öğretmeni olmak için sınıf öğretmenliği bölümünden mezun olmak şartı var.
20 yıl kadar önce öğretmen açığını kapatmak amacıyla devlet kurumlarında görevli üniversite mezunlarından isteyenler kısa süreli eğitimden geçirilerek öğretmen yapılmıştı.
Bu uygulama önemli ölçüde zarara yol açmış olsa da, zamanın şartlarında makul bir çözüm yöntemiydi.
Artık bu tür bir uyulamaya gerek yoktur ve yapılmamaktadır.
Diğer bir deyişle her önüne gelen sınıf öğretmeni olamamaktadır.
Ayrıca bünyesinde hizmet içi eğitimi en fazla veren kurum Milli Eğitim Bakanlığıdır.
Bildiğim kadarıyla en fazla hizmet içi eğitim alan devlet memmurları da sınıf öğretmenleridir.
2) Milli Eğitim Bakanlığından yapılan açıklamalara göre internet bağlantısı olmayan cuzi miktarda okul kaldı.
Bunun anlamı okullarımızın tamamına yakınında bilgisayar mevcuttur.
Diğer teknolojik ürünlerin miktarı konusunda bilgi sahibi değilim.
Okullarda bulunan bilgisayarların aktif olarak KULLANILABİLDİĞİ inancında değilim.3) On yıl öncesine kadar öğretmenlerin günlük ve yıllık planlarını elle yazması zorunluydu. Müfettişler bilgisayar çıktısı planları kabul etmiyorlardı.
On yılda alınan mesafeyi göz önünde bulundurursak, kısa süre sonra öğretmenlerin evraklarla boğuşmaktan kurtulacağını ümit edebiliriz.
4) Eldeki verilere göre iktisadi kalkınma nüfus ile doğru orantılıdır. Avrupa ve Amerika gibi ülkeler dışarıdan nüfus alarak gelişmişlerdir.
Amerika da self servis (kendi yemeğini kendin al vs.) uygulamasına başlanmasının sebebi servis yapacak eleman bulunamamasıdır.
Part time garson olarak çalışan bir üniversite öğrencisinin aldığı ücret öğrenim gördüğü okuldaki profesörden fazla olabilmekteydi.
Gelişmiş ülkeler az çocuk yapılmasının getirdiği sıkıntıları bildikleri için çocuk yapılmasını teşvik etmektedirler.
Bildiğim kadarıyla çocuk yapma kısıtlaması getiren tek ülke Çin'dir ve bu ülkede az çocuk yapılmasının sıkıntılarını yaşamaktadır.
Bununla birlikte kısıtlama uygulamasına devam etmektedirler. 2020 yılında Çin'in dünyanın en büyük ekonomisine sahip olacağı tüm otoritelerce kabul edilmektedir. (Şu anda dünyanın ikinci en büyük ekonomisi)
Çok çocuklu velilerin çocukları ile daha fazla ilgilendikleride bir gerçektir.5) Cumhuriyetin kurulmasından itibaren (son 10-15 yıl hariç olmak üzere) devlet bütçesinden en büyük pay daima savunma harcamalarına ayrılmıştır.
Son 10-15 yıldır devlet bütçesinde en büyük pay Milli Eğitime ayrılmaktadır.
Milli eğitimin bütçesine ek olarak özel öğretim kurumları, belediyeler gibi kuruluşlarda eğitim alanında önemli yatırımlar yapmaktadırlar.
Eğitim ülkenin kaçıncı gündem maddesidir acaba? (Ya da kaçıncı sıraya çıkmıştır?)
sınıf mevcutları 20 olsun... sınıflarda akıllı tahta olsun projeksiyon olsun...öğretmenlere gereksiz evrak işi yaptırılmasın...
belirli gün ve haftaların sayısı azaltılsın...gereksiz kutlama törenlerden kaçınılsın... ders saati sayısı 6dan 5 e indirilsin...
tam gün eğitim her okulda uygulansın...sınıf öğretmenliği sadece 1 2 3. sınıflarda olsun...diğer sınıflarda branşlaşmaya geçilsin...
1.sınıf öğretmenlerine mümkünse hiç nöbet görevi verilmesin... köy okullarına adam akıllı çeki düzen verilsin...ücretli öğretmen uygulamasına son verilsin...
idareciler msn başında zaman geçirmesin.. köy öğretmenlerine ek tazminat verilsin...ekders kaldırılsın onun yerine maaşlara çeki düzen verilsin...
öğretmenlerin hayat standartları yükseltilsin özlük hakları iyileştirilsin öğretmnler derse girince parayı ekdersi düşünmesin kafaları rahat olsun...
kendilerini böylelikle derse verince ve bu yazdıklarım da gerçekleşirse işte o zman belki ülkemizi ileriye götürcek eğitim imkanı oluşur diye düşünüyorum..
Şu andaki hedef sınıf mevcutlarını 30'a indirmek. Bu hedefe önemli ölçüde ulaşıldı.
10-15 yıl önce sınıf mevcut ortalamasının 50-55 olduğu dikkate alınırsa sınıf mevcudunu 20'e indirmenin ne kadar zaman alacağı tahmini olarak hesaplanabilir.
Öğretmenin kişisel gayreti olduğunda veliler maddi desteklerini esirgememektedir. Bu yöntemle okullarımız dizüstü bilgisayar, projeksiyon ihtiyacını karşılayabilmektedir.
Akıllı tahta kullanımı öğretmenlerimiz tarafından henüz benimsenmiş bir uygulama değildir. Zaman içinde bu teknolojik ürünün kullanılması da yaygınlaşacaktır.
Ders saati sayısının azaltılmasının faydalı bir uygulama olacağı kanaatinde değilim.
Ders sürelerinin kısaltılması, ders sürelerinin daha VERİMLİ olarak kullanılması için yöntemler geliştirilebilir.
Zaten pratikte 40-45 dakika ders yapılması mümkün olmamaktadır. 40-45 dakikalık ders süresinin 20-25 dakikalık kısmı ancak verimli olmaktadır.
Tam gün eğitim uygulamasından memnunum. Fakat tam gün eğitimin bir kısmı sosyal ve sportif faaliyetlere ayrılmalıdır.
Branşlaşmanın faydalı bir uygulama olduğu inancında değilim.
İlk ve orta öğretimde amaç çocuğu HAYATA HAZIRLAMAK olmalıdır. Bu nedenle sosyal ve fen bilimleri konusunda detaylı bilgi verilmesi faydalı olmayacaktır.
Öğretmenlerin öğrencilerle sosyal / sportif faaliyetlerde bulunabileceği bir sistemde taraflar sıkıntıya girmeden zevkli bir öğrenim dönemi geçirebilirler.
MSN başında zaman geçiren sadece idareciler midir?
Naçizane önerilerimÖzellikle köy öğretmenleri tek başlarına olduklarını düşünerek, kısıtlı imkanlarla eğitime ciddi bir katkı sağlamayacaklarını düşünmektedirler.
Şu unutulmamalıdır: Bugünün bakanını, genel müdürünü, iş adamını, öğretmenini vs. yetiştiren öğretmenler sizlerden daha fazla imkana sahip değillerdi.
Sadece öğretmen ünvanı ile çalışmalar yaparsanız gerek devlet kuruluşlarında, gerekse özel kuruluşlarda dikkate alınmazsınız.
Kağıt üzerinde ... köyü geliştirme derneği veya .... köyü kalkındırma kooperatifi gibi isimler altında kurumlar oluşturursanız.
Bu kurumların ünvanlarını kullanarak devlet kurumlarından, belediyelerden, özel kurumlardan daha kolay yardım alabilirsiniz.
Dernek veya kooperatif kurmak sanıldığı kadar masraflı veya zaman gerektiren bir işlem değildir.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] -
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] linklerinde dernek ve kooperatif kurmak için yapılacak işlemler hakkında bilgi bulabilirsiniz.
Bazı kişilerin MSN resmi olarak kullandığı bir slogan vardır.
Google de arasan benim gibisini bulamazsın.2001 yılından beri çeşitli isimlerle web siteleri açtım. Bu web sitelerine arama motorlarından ulaşılabilmesi için hiç bir gayret göstermedim.
Sadece yaptığım programlara, programı yaptığım zamanda aktif olan web site adresimi yazdım ve programlarımın değişik web sitelerinde yayınlanmasına engel olmadım.
Zaman zaman adını sanını duymadığım web sitelerinde programımın yayınlandığına dair mesajlar alıyorum.
MSN de haberleştiğim bir öğrenci her girdiği sitede benim programlarımla karşılaştığından şikayet etmişti.
Bir çok web sitesinde programlarımın yayınlandığı gören kişiler benim çok aktif bir insan olduğum izlenimine kapılıyorlar.
Zorunlu olmadıkça evden dışarıya adımını atmayan bir kişi olabileceğim akıllarına bile gelmiyor.
Son iki yıldır yaptığım programlarıma
Neden? Nasıl? Ne zaman? Nerede? Bilgisayar Destekli Eğitim
Siz de matbaaya karşı mısınız?
HAYALİMDEKİ ÖĞRETİM SİSTEMİbaşlıkları ile yazdığım yazıları ekliyorum. Bu yazılar bazı web sitelerinde de yayınlanmaya başladı.
Programlarımı yayınlayan sitelerde, programlarım vesile ile bu düşüncelerim internet kullanıcılarına ulaşıyor.
Google de Turgut Kuzan kelimelerini aratırsanız (13 Kasım 2009 tarihi itibariyle) 12.800 defa ismimin aratıldığını görebilirsiniz.
Evden çıkmadan ve program yazmak dışında bir gayret göstermeden eğitim konusundaki düşüncelerimi milyonlarca kişiye ulaştırabiliyorum.
Benim yaptığımı sizlerde yapabilirsiniz. İhtiyaçlarınızı, problemlerinizi milyonlarca kişiye iletebilirsiniz.
Milyonlarca kişi içerisinde eş kaza ihtiyaçlarınızla, problemlerinizle ilgilenecek biri çıkabilir.