Çocukluğumda, yılbaşıyla ilgili bu gibi iddiaları hiç işitmemiştim.
O geceyi herkes, kendi istediği gibi geçirirdi. Hali vakti yerinde olan çiftlerden eğlence yerlerine gidenler de olurdu.
Bizim mahallemizde genel gelenek, herkesin yakınlarıyla, komşularıyla bir araya gelip özel hazırlanmış bir sofranın etrafında yemek yemesiydi. Yemekten sonra, tombala gibi ev oyunlarının oynanması da âdettendi.
Ama kimsenin kimseye, “Niye sen bu gece seviniyorsun da üzülmüyorsun” diye sitem ettiğini veya bu gecenin kutlanmasının ‘yayılmacı devletlerin oyunu’ olduğundan söz ettiğini duymamıştım.
Yılbaşı’nı kutlamak Hıristiyan âdeti mi?
. Denildi ki: Bu gece evinde otururken televizyon seyretmek bile, dinen ‘caiz’ değildir. Bu geceye, öteki gecelerden farklı bir anlam vermek ‘Hıristiyanlaşmak’ olur. (...)
1) Yılbaşını kutlamak, bir ‘Hıristiyanlık âdeti’ değildir. Hıristiyanlıktan çok daha önce, ‘takvim yılı’nın icadıyla başlamıştır.
2) Zamanı hesaplamakta ‘takvim yılı’nın esas alınması, Asurlularda, Mısırlılarda, Yunanlılarda, Romalılarda olduğu gibi, eski Türklerde de vardır. Hepsi, aşağı-yukarı bugünkü bir yıllık süreyi, ya güneşe, ya aya bakarak zaman dilimlerine bölmüşlerdir. O sürenin ilk gününü de, yeni bir yılın başı saymışlardır.
3) Bugünküne en yakın takvim olan -Jül Sezar’ın adını taşıyan- ‘Jülien takvimi’in yürürlüğe konuluşu, İsa’dan önce 46 yılındadır. Yıl değişiminin törenlerle, şenliklerle, hediyelerle kutlanması, o takvimle birlikte daha da yoğunlaşmıştır.
4) Hıristiyanlığın ortaya çıkışından sonra, bu kutlamalara tepkiler, Hıristiyanlardan gelmiştir. Onlar,kutsal günleri olan Noel günlerinin, kendi dinleriyle hiç ilgisi olmayan bir başka günün gölgesi altında kalmasına tahammül edememişlerdir. Öyle ki, o gecenin bir tören ya da eğlence vesilesi yapılmasına yasaklar koymuşlardır. Dindaşlarından -bugün bizdeki ‘Müslümanlık yorumcuları’nın yaptığı gibi- o gecenin sessiz ve sakin geçirilmesini istemişlerdir.
5) Geceye ilk papanın adıyla ‘Silvester gecesi’ denilmesi ve kilise törenleri arasında bir yer ayrılması sonradandır. Halkı, o zamana kadarki kutlama alışkanlıklarından vazgeçirip kiliseye yöneltme amacıyladır. Nitekim, o geceye konulan ‘şenlik yasakları’, İsa’dan sonra 13’üncü yüzyıla kadar devam etmiş, ancak ondan sonra gevşetilmiştir
6) 16’ıncı yüzyılda, Jülien takvimine bazı düzeltmeler getiren ‘Gregorien takvimi’nin kabulünden sonra da, Hıristiyanlığın yeni yıla bakış açısı fazla değişmemiştir. O günü kutlama eğilimlerinin -özellikle 19’uncu yüzyıldaki- artışı da, bir ‘din işi’ değildir. Bir ‘dünya işi’dir. Yeni yılı, dünya işlerindeki yeni atılımlar için yeni bir başlangıç sayma ihtiyacının sonucudur.
***
Hal böyle iken, yeni yıl gecesini bir hafta önceki Noel gecesiyle karıştırarak ‘Hıristiyan âdeti’ diye nitelemek, bir ‘din fanatizmi’yle de değil, sadece ‘bilgisizlik’le izah edilebilir.
O gece 2009yılına gireceğiz. ... Ona güleryüzle girmek, bütün dünya halklarıyla birlikte Türk vatandaşlarının da en doğal hakkıdır.
Bu hakkı kullanma ölçülerimiz zaten mütevazı... Yüzde kaçımızın imkânı, bunu ev dışında bir toplu eğlence vesilesi yapmaya müsait?.. Büyük çoğunluğumuz, biraz neşelenip iyi vakit geçirme yolunu, ya evinde, ya eş-dost ziyaretinde arayacak. Ona da, bilgisizlikten kaynaklanan bir yanlış iddiayla, kötü gözle bakmanın âlemi yoktur.
O yanlışa saplanmış olanlarımız da dahil, tüm vatandaşlarımızın yeni yıl gecesinin iyi geçmesini ve yeni mutlulukların başlangıcı olmasını dilerim 2009 yılının tüm dünyada silahların sustuğu bir yıl olmasını diliyorum.